Skip to main content

Full text of "Kuran-ı Kerim Üzerine - Meal - Tefsir Tecvid vb Kitapları"

See other formats



y 


-a/ 


■v/ 


İV>' 


J* 


!/ $ ^ 
£ 

V 


A *' / - ^ 


O" «* x «i*' Ç' V . ., 

/■ .y. S - A 


> * 

1 ' 


-i y; ' 




T ^ -'’ 



KUTSAL KUR AN 


Türkçe Meali 



MWS3a3S6Wgae»Wt8l^^ SİMKK3KK 






J 





Doğu tefsirciferinîn ve tarafsız 
batı bilginlerinin eserlerinden 
faydalanarak ve yetkililere danı¬ 
şarak hazırlayan 

ORD. PROF. DR. SADİ IRMAK 


Dizgi, tertip ve baskı ! 

AKŞAM MATBAASI 

Kapak : 

KAKACA OFSET 












FATİHA (1) (Açış) Sûresi (2) 

(Mekke'de inmiştir, yedi Ayettir). 


3 İ 



Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplıyan Al¬ 
lahın adı ile (3). 


Şükür, âlemlerin rabbı (yetiştiricisi, sahibi) olan 
Allaha * (Bütün varlıklara) acıması ve rahmeti 
çok * Din (kıyamet) gününün sahibi (olan) * 
(rabbımız) yalnız sana kulluk ederiz ve ancak sen¬ 
den yardım dileriz * Bizi doğru yola yönelt * Ni- 
Jiletlendirdiklerinin (4) yoluna * Gazaba (İlâhi 
öfke) uğramamış olanların doğru yoluna * 


i 


W Baş/angzç sûresi, aynî zamanda dua metni. 

(2) Sûre, çevre. insana hitap eden yücelik . Belli konularda mü¬ 
teaddit Ayetlerden meydana gelen Kur'an bölümü . 

(3J F, VECDİ ve ELMALİLİ tefsirlerinde ve öteki tefsirlerde 
İlâhi lütuf ve acımanın bütün âlemleri şamil olduğu be¬ 
lirtilmektedir. Nitekim Almancaya da uAllerbarmer » her¬ 
kese acıyan » diye çevrilmiştir (UlmannJ, 

(4) idrak ve iman sahipleri, 

mv. }•••;-• •• 

— 5 — 
















■ı^it. wo .v5*^: ' M" ı rj ^j/v yy 

3 W v J 7*V , K?Wj V‘ İX-1 -^ • v * V^^ V\fl ^^VMW , vYv1VJ V *WtR5ti W ■ J-WlvV' 


****♦<*$ * >♦ *4 ** *t *444*44444*444*4444£ 

BAKARA (İnek kurban^ Sûresi 

Medinede fnmiçiir. ^oö d|/ef£ir 4 

♦4 e +»4* a44444*44444*4444 # v-£4 9- s-44 f <*44 G* $444 4444444$ 44 44444;X 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


ifl 

<ı; 

'ı> 

§> 

<g 

?ı> 

<!> 

$ 

M 

<!> 

<l> 

n 

4 

;*> 

1 


£lif-lam-Mim (1) 

Bu bir kitaptır ki şüphe götürmez. Allahtan kor¬ 
kup kötülüklerden sakınanlara doğru yolu gösteri¬ 
cidir * Onlar ki gaibe (2) (görünmiyene) inanır¬ 
lar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz rı- 
zıktan yoksullara yedirirler * Sana indirilene 
(Kutsal Kur’an) ve senden önce indirilmiş olana 
ve ahirete içten inanırlar * (İşte onlar) Rablarının 
doğru yolunu bulmuş ve kurtuluşa ermiş olanlar¬ 
dır * înanmıyanlara gelince, sen onları (Kötü- 


(1) Bu harflerin manaları kesin olarak bilinmemektedir . Do¬ 
ğu tefsırcileri gelecek olaylara bir işarettir demişler . Bazı¬ 
ları Ebced hesabile 71 yıl sonra önemli J)ir olay olacağı kas- 
dedümiştir . Batı bilginleri en eski arap kaynaklarına dayar 
narak bu harfleri vahy katiplerinin adlan (Amr-li-Muh) ve¬ 
ya Allaha yüksek vasıflarile hitaptır diyorlar (W in ter, 
Goldschmidt)' 

(2) Akılla kavranması güç veya imkânsız olup ancak vicdan¬ 
la veya ilahi ilhamla sezilebilen gerçekler ve olaylar , 


\- -6 - 















lüklerden) sakmdırsan da sakındırmasan da kâfir 
(inanmayan) kalırlar * Allah onların gönüllerini 
ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerini perdele- 
miştir, büyük gazaba uğrayacaklardır * İnsan¬ 
lardan, «Allaha ve ahiret gününe inandık» deyip de 
hiç inanmayanlar vardır * Onlar Allahı ve Allaha 
inananları kandırdıklarını sanırlar, oysaki kendi¬ 
lerini kandırırlar da farkında olmazlar * Gö¬ 
nülleri hastadır, Allah da onların derdine dert 
kattı, yalan söyledikleri için acı bir gazaba uğ¬ 
rayacaklardır # Onlara «yeryüzünde bozguncu¬ 
luk etmeyin» dense «biz barışçıyız» derler ^ Ger¬ 
çekte ise asıl fesatçılar onlardır ama farketmez- 
ler * Kendilerine «inananlar gibi siz de inansanız 
ya» dense * derleıki «biz de budalalar gibi inana¬ 
lım mı?» Bilin ki budala kendileridir, ama bu¬ 
nun farkında değillerdir * İnananlarla buluştuk¬ 
ları zaman «biz de inanırız» derler ama, kendileri¬ 
ni şeytanca kandıranlarla yalnız kalınca «Biz si- 
zinleyiz. onlarla alay ediyorduk» derler (1) ^ Oy¬ 
saki Allah onlarla alay eder, onları azgınlıkları 
içinde şaşkın bırakır * Doğru yolu satıp iğrisini 
almışlardır. Bu alış veriş onlara bir kazanç sağla¬ 
mamıştır. Doğru yoldan sapmışlardır * Halleri 
bir ateş yakıp aydınlanmak istiyen bir kimseye 
benzer ki y ateş, çevrelerindeki şeyleri aydınlatın¬ 
ca Allah onların ışıklarını söndürüverir de kendi¬ 
lerini karanlıkta bırakır, görmez olurlar V Onlar 
sağır, dilsiz ve kördürler. Artık doğru yola dönmez¬ 
ler * Yahutta karanlıklar, gök gürültüleri ve şim¬ 
şeklerle yüklü buluttan boşanan yağmura tutul¬ 
muş olanlara benzerlerkı; ölüm korkusu He yıldı¬ 
rımın sesini duymamak için parmaklan ile kulak¬ 
larını tıkarlar. Allah ise imansızları çepeçevre ku- 


(1) Hz, Muhammed*e 
Schimmel). 


düşmanlık eden Yahndiler (Mmahlt, 













^ ^ r{-!“*r{^: tî^îO! ■ 

satmıştır * Şimşeğin çakışı gözlerini kamaştırır. 
Bu ışık, etraflarında parıldadıkça onun aydınlı¬ 
ğında dolaşırlar. Ama tekrar karanlık olunca ol¬ 
dukları yere mıhlanırlar *■ Eğer Allah tüleseydi 
işitmez ve görmez olurlardı. Çünkü Allahın, gücü 
her şeye yeter * Ey insanlar, sizi ve sizden önce¬ 
kileri yaratmış olan Allaha kulluk ediniz ve Allah¬ 
tan korkup kötülüklerden sakınanlardan olunuz 
* Allah ki sizin için yer yüzünü döşek ve gök 
yüzünü tavan yaptı. Gökten yağmur yağdırır, o- 
nunla bitirdiği meyvelerden size rızık yaratır. 
Onun için siz de ona ortak koşmayın «benzerini 
aramayın» Bunun zaten olmadığını bilirsiniz * 

Kulumuza ceste ceste vahy ettiğiniz şeyler (Kur’- 
an) hakkında şüpheye düşerseniz ona benzer bir 
sure getirin bakalım. Eğer doğru adamlarsanız Al¬ 
lahtan başka tanıklarınızı da çağırın * Bunu ya¬ 
pamazsınız, ki elbette yapamayacağınız belli, k⬠
firler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taş¬ 
lar olan ateşten korkunuz # Müminlere ve iyi iş¬ 
ler yapanlara müjdele: Altından ırmaklar akan 
cennetler onlar içindir. O cennetler ki meyveleri¬ 
ni yedikçe «evvelce rızk olarak bize verilmiş olan¬ 
lara benziyor» diyecekler. Orada tertemiz eşler de 
bulacaklar. Ebedî olarak orada kalacaklar # Allah 
en hakir bir sivrisineği ve en büyük yaratığı misal 
göstermekten çekinmez, ama inananlar bilirler ki 
hak yolu Allahındır. İnanmayanlar ise «Allah bu 
misalden ne kasdediyor» derler. Allah bununla bir¬ 
çoklarını şaşırtır, birçoklarını da doğru yola ulaştı¬ 
rır. Şaşırttıkları, ancak bozgunculardır * Bu boz¬ 
guncular Allahla yapılan,ahdi öne£ kabul ederler, 
sonra bozarlar. Allahın emrettiği şeyi 

parçalarlar. Yeryüzünde fesat çıkarırlar. Bunlar 
hüsrana uğrayanlardır * Siz Allahı nasıj. inkâr 
edebilirsiniz ki; ölü idiniz, sizi diriltti. O, yine sizi 
öldürür ve zamanı gelince diriltir. O zaman dönüp 
ona varacaksınız ^ Sizin, için yeryüzünü yaratan 
















K—HTHJ0p9fâ4$J9f- r f Hl 1 f 0^-HHf- î*~#Şfc?£Şfö 


sonra göklere yönelip onları yedi kat üzere bina e- 
den odur. O her şeyi bilendir * Hani rabbim me¬ 
leklere (Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım) 
buyurmuştu. Melekler, «orada fesat çıkaracak ve 
kan dökecek birisini mi yaratacaksın, biz ise sana 
hamdederek ve seni noksan niteliklerden münez¬ 
zeh bilerek tazim etmekteyiz,» diye cevap vermiş¬ 
lerdi. O (Allah) ben sizin bilmediklerinizi bilirim 
buyurmuştu * Allah Âdeme bütün adları öğret¬ 
mişti, sonra meleklere o adlarla anılan şeyleri gös¬ 
terip «doğru iseniz bunların adlarını söyleyiniz» 
buyurmuştu * Melekler, «seni tenzih ederiz. Bize 
öğrettiğin şeylerden gayri bilgimiz yok. Şüphe yok 
ki sen her şeyi bilen ve hikmeti çok olansın» de¬ 
mişlerdi * O «Ey Âdem, yaratıkları, adları ile şöy¬ 
le»-buyurdu ve Âdem her şeyi tam adı ile bildirin¬ 
ce «Size demedim mi ki ben göklerdeki gizli her 
şeyi de bilirim Yeryiizündeki gizli şeyleri de; açığa 
vurduğunuzu da bilirim, gizlediğinizi de» buyur¬ 
muştu * Biz, hani meleklere‘^Âdeme secde edin» 
buyurmuştuk da İblis’ten başka hepsi secde et¬ 
mişlerdi. Şeytan secde etmekten kaçınmış, kibre 
kapılarak kâfirlerden olmuştu (1). * Hani buyur¬ 
muştuk ki «ey Âdem sen ve eşin cennette oturun 
ve orada dilediğinizi bol bol yiyen, yalnız şu ağaca 
yaklaşmayın, yaklaşırsanız zalimlerden olursunuz» 
* Seylan ise onların ayaklarını kaydırdı, 
buyurduk ki bazınız, bazınıza düşman olarak inin 
buradan. Yeryüzünde bir zamana kadar oturun 
ve rızkınızı oradan bulun * Âdem, Allahından ba¬ 
zı sözler öğrenmişti de Allah onun tövbesini kabul 
etmişti. Çünkü o bütün tövbeleri kabul edicidir ve 
acıyıcıdır * Biz buyurduk ki «hepiniz cennetten 
çıkın, ama size benden bir doğru yol göstericisi 
geldiğinde o kılavuzun izinden gidenlere ne korku 




(1) İslamlıkta insana , meleklere üstün bir değer bahsedilmesi 
hükmü elbette iyi ve kâmil yani gerçek insana aittir r 


&&&&&&&&&£ e&tm 

— 9 — 











ne tasa olacaktır» (2). * Ayetlerimize «yalan» de¬ 
yip inanmayanlara gelince, onlar ateşe atılacak¬ 
lardır ve ateşte ebedî kalacaklardır * Ey İsrail 
Oğulları, sîzlere lütuf ettiğim nimeti hatırlayın, 
ahdinize sadık olunuz ki ben de vadimi yapayım. 
Yalnız bana isyan etmekten korkun * Vahy etti¬ 
ğime (Kur’ana) inanm. O, sizdekini de (tevratı da) 
doğrulayıcıdır. Ona inanmayanların ilki siz olma¬ 
yın. Benim ayetlerirpi değersiz şeylerle değişmeyin 
ve ancak benden ve bana karşı gelmekten sakının 
* Bile bile doğruyu iğriyi karıştırıp hakkı gizleme¬ 
yin * Namaz kılın, zekât verini cemaatle birlikte 
rükû edin * İnsanlara iyilik etmelerini emrediyor¬ 
sunuz da kendinizi unutuyorsunuz, oysaki kitabı 
da okuyorsunuz, bunu hiç düşünmez misiniz? * 
Sabırla ve namazla yardım dileyin. Bunlar ağır ve 
güç şeylerdir ama huşu ile (saygı ile ürperiş) du¬ 
yanlara göre (ağır) değil * İçi saygı ile ürperenler 
rablarına ulaşacaklarını ve ona döneceklerini iyi 
bilirler * Ey İsrail oğullan, size ihsan ettiğim ni¬ 
metlerimi ve sizi bütün kavimlerden üstün kıldığımı 
anın ^ Hiç kimsenin kimseye bir şey ödemiyeceği, 
kimseden şefaat kabul edilmiyeceği, kimseden fidye 
(Kurtuluş bedeli) alınmıyacağı ve kimseden yar¬ 
dım görülmiyeceği günden sakının * Sizi Firavun 
soyunun işkencesinden kurtardığımız zamanı ha¬ 
tırlayın. Onlar size acı bir işkence yapıyorlar. Oğul¬ 
larınızı kesip kadınlarınızı diri bırakmak istiyor¬ 
lardı. Bunlarla Ulu Allahınız sizi deniyordu * Yad 
edin ki bir zamanlar sizin için denizi vardık ve sizi 
kurtardık. Firavunun soyunu sulara boğduk, sîz¬ 
ler de bunu gördünüz Bir zamanlar Musa’ya kırk 
gecelik bir mehil vermiştik, sonra siz onun ardın- 


(2) Burada İslâmlığın bir özelliği ve üstünlüğü görülür, öteki 
dinlerden farklı olarak İslâmlıkta «irsî günah » yoktur . Ha¬ 
taya düştükten sonra doğru yolu bulanlara af ve mağfi¬ 
ret vardır , 



— 10 — 
















dan buzağıya tapmış, boylece günaha girmiştiniz 

* Bundan sonra şükretmeniz için sizf atfetmiştik 

* Hani biz doğru yolu bulasınız diye Musa'ya kitap 
ve doğruyu yanlıştan ayıracak delil (furkan) ver¬ 
miştik * Hani Musa kavmine «buzağıya tapmakla 
gerçekten nefsinize zulüm ettiniz, hemen rabbını- 
za tövbe edip nefsinizi temizleyin. Bu, yaradanmı- 
zın nezdinde sizin için hayırlı olacaktır o, tövbele¬ 
ri kabul eder» demişti. Çünkü şüphe yok ki Allah 
tövbeleri kabul eden ve acıyandır * Bir zamanlar 
sizler «Ey Musa, biz Allahı apaçık görmedikçe sa¬ 
na inanmayız» demiştiniz de gözünüzün önünde 
size yıldırım çarpmıştı * Sonra da yine, şükrede¬ 
siniz diye sizi ölümden diriîtmiştik * Üstünüze 
bulutlardan gölge yapmış, verdiğimiz güzel nimet¬ 
lerden yeyin diye size kudret helvası re bıldırcın 
indirmiştik. Onlar bize değil, kendi nefislerine zu¬ 
lüm etmiş oluyorlardı * Hani «Su şehre (Kudüs, 
eriha) girin nerede dilerseniz nimetlerinden bol bol 
yeyin, şehrin kanısından secdeyle girin ve «şurası 
yurttur» deyin kî suçlarınızı bağışlıvahm. İyilerin 
mükâfatını daha da arttıracağız» buyurmuştuk * 
Ama zalimler kendilerine söylenen sözü başka sek¬ 
le sokmuşlardı, biz de zalimlerin yaptıkları bu kötü¬ 
lükten dolayı gökten şiddetli bir azap indirmiş¬ 
tik (1). * Hani bir zamanlar Musa kavmi için su 
aramıştı da biz ona «Asam kayaya vur# buyurmuş¬ 
tuk. O da vurunca, kayadan on iki pınar fışkırmış¬ 
tı, her kabile su içeceği pınarı bilmişti. Biz «Alla¬ 
hın verdiği rızıktan yeyin, için yalnız azıp yer¬ 
yüzünde fesat çıkarmayın, taşkınlık ötmeyin» bu¬ 
yurmuştuk ^ Hani siz. «Ey Musa, bi ı ayni yeme¬ 
ği yemeğe kati an amayız, Rabbma bizim için dua 
et de bize toprağın yetiştirdiği hıyar, sebze, sarım- 


(1) A frd j atikte ve ceditte Hz. Muhammed’in geleceğini haber 
veren hükmü İncilden çıkaranlara hllap (Mahmut Esat 
Efendi), 


— 11~ — 







sak, mercimek, soğandan versin» demiştiniz de, 
Musa size, «Kendiniz için hasırlı olan şeyleri, böyle 
bayağı şeylerle değişmek mi istiyorsunuz? Öyle ise 
Mısır’a gidin, istediklerinizi orada^ bulacaksınız» 
demişti* Onların üzerlerine fakirlik ve sefalet çök¬ 
müş, Allah’ın gazabına uğramışlardı* Çünkü on¬ 
lar, Allahın ayetlerine inanmıyorlardı ve Peygam¬ 
beri haksız yere öldürmüşlerdi, âsi olmuşlardı, 
itaatsizlik ve günahkârlıkta ayak diriyorlardı * 
Müminler; Museviler, hıristiyanlar ve yıldıza ta¬ 
panlardan (Sabiiler) Allaha ve ahiret gününe ina¬ 
nanlar ve iyi işler yapanlar Allah katında mük⬠
fatlarını göreceklerdir. Korku ve tasa çeluniyerek¬ 
lerdir * Bir zamanlar oiz sizden söz almış ve Tur 
dağını üstünüze yükseltmiş ve size buyurmuştuk: 
«Size verdiğimiz kitaba sıkı .sarılın, içindekileri iyi 
belleyin ki kötülüklerden çekinenlerden olasınız» 

* Sonra siz sözünüzden döndünüz. Eğer Allahın 
lûtfu ve acıması olmasaydı, hüsrana düşecektiniz 

* İçinizden Cumartesi gününe saygıyı hiçe sayan¬ 
lar (haddi aşanları) bulunduğunu elbette biliyor¬ 
sunuz. Biz onlara «hakir maymunlar olun» buyur¬ 
duk * Biz bunu o zaman hayatta olanlara ve son¬ 
ra geleceklere ibretli bir örnek ve Allahtan korkan¬ 
lara ibret olsun diye yaptık # Bir zamanlar Musa 
kavmine, Allah size bir inek kurban etmenizi em¬ 
rediyor demişti de, onlar > «bitimle alay mı ediyor¬ 
sun?» demişlerdi. Musa demişti ki: «Cahillerden ol¬ 
mamak için Allah’a sığınırım.» # Onlar demişler¬ 
di ki; .jşBizim için Allahına yalvar ki bu ineğin na¬ 
sıl olması gerektiğim bize bildirsin.» Musa’da 
«inek ne pek genç ne pek kart, orta yaşlı olsun bu¬ 
yuruyor. Haydi size buyrulam yapın»' demişti * 
Onlar demişlerdi ki, «Rabbine bizim için yalvar, ine¬ 
ğin rengini bize bildirsin». Musa, «sapsarı bir inek 
olsun, rengi görenlerin hoşuna gitsin» buyuruyor. 
«Haydi size buyrulam yapın» demişti * Onlar de¬ 
mişlerdi ki, «Eabbma yalvar da keseceğimiz ineğin 

r ; ^ ■:: r v ;:; Vvr-v^: 

— 12 — 








nasıl olacağını bize iyice anlatsın, çünkü inekler 
birbirine benzerler. Allah dilerse arzusuna göre bir- 
şey buluruz.» * Musa demişti kir%Rabbınız buyu¬ 
ruyor ki inek ne çifte koşulup toprak sürmüş, ne 
de ekin sulamış olsun, kusursuz ve alacasız olsun» 
Onlar demişlerdi ki: «Şimdi gerçeği söyledin» ve 
böyle bir ineği kurban etmişlerdi. Ama az kalsın 
bunu yapmıyacaklardı * Hani siz aranızdan birini 
öldürmüştünüz ve öldürme suçunu birinize atmış¬ 
tınız, oysa Allah gizlediğiniz şeyleri açığa vurur 
ve suçluyu meydana çıkarır * Biz buyurmuştuk ki 
öldürülene ineğin bir parçası ile vurun işte Allah 
düşünesiniz diye* delillerini böyle gösterir * O za¬ 
mandan sonra yürekleriniz yine katılaştı, taş gibi 
hatta ondan da katı oldu. Öyle taşlar v^rki içinden 
ırmaklar kaynar, öyleleri var ki yarılıp ortasından 
su fışkırır, öyleleri var ki Allah korkusu ile dağ¬ 
dan aşağı yuvarlanır. Allah, işlediklerinizin hiçbi¬ 
rinden gafil değildir * «Ey inananlar» siz onların, 
size 1 inanacaklarını mı upıuyorsunuz, aralarında 
öyleleriv var ki, Allahın sözünü duyup kavradıkları 
halde bile bile onu tahrife kalkarlar * Bunlar mü¬ 
minlerle buluştukları zaman «Biz de inandık» der¬ 
ler. Ama kendi aralarında yalnız kaldıkları zaman 
derler ki; Allahın size bildirdiğini sonra rabbınız 
nezdinde size karşı delil olarak kullansınlar diye- 
mi bunlara haber veriyorsunuz. Buna aklınız er¬ 
miyor mu? * Gizlediklerini de açıkladıklarını da 
Allahın muhakkak bildiğini bilmiyorlar mı? ^ On¬ 
larda n okuyup, yazma bilmiyen bir bölük, Tevrat- 
tâki gerçekleri anlamıyan zavallılar, kuruntulara 
ve sanılara kapılırlar ^ Kendi elleri ile yazdıkla¬ 
rı «Tevrat diye uydurdukları» kitaba bayağı bir 
kazanç için «Bu Allahındır» diyenlere yazıklar ol¬ 
sun. Elleri ile yazdıklarına da kazandıklarma da 
lanet olsun * Gerçi onlar cehennem ateşinin «Eğer 
varsa» kendilerini birkaç gün yakacağını söylerler 
ama onlara deki «Aliahdan böyle söz mü aldınız. 


i 'I rl t *1^16 




î 


M 

£ 


% 
■ İl 

SI 

I 


s 


■'> 

> 

1 

i 









i 

1 


1 

ti 


$ 


O Allah ki sözünden asla dönmez, emirlerini geri mi 
alacak? Yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyler 
mi söylüyorsunuz.» * İş böyle değil, kötü işler yap¬ 
mış olanlar, suçlan dört taraftan kendilerini sar¬ 
mış olanlar, cehennemliktirler ve orada ebedî ola¬ 
rak kalacaklardır * Müminler ve iyi işler işliyen- 
ler, cennete girecekler ve hep orada kalacaklardır. 
* Hani İsrail oğullarına «Allahtan başkasına tap¬ 
mayın, ana, babaya, akrabaya, öksüzlere yoksulla¬ 
ra iyi davranın» buyurmuş kendilerinden söz al¬ 
mıştık da pek azınız müstesna, sözünüzden dön- 
*1> ’ 

M m üst ünüz ve hala da dönmedesiniz ^ Ham bos ye- 
İ re kan dökmeyin; birbirinizi yurdunuzdan çı- 
|î karmayın diye söz vermiş, ahd etmiştiniz ve sözü- 
£ nüze tanık olmuştunuz * Yine de işte birbirinizi 
| öldürüyorsunuz. Aranızdan bazılarını haksız yere 
$ yurdunuzdan -çıkarıyorsunuz. Onlara kötülük ve 
?| düşmanlık etmekte birleşiyorsunuz. Size esir dü- 
$ şenlerin fidyelerini vermij^orsunuz. Halbuki onları 
$ yurtlarından çıkarmak size haram kılınmıştır, 
$ Yoksa kitabınızın bir kısmına inanıp, bir kısmını 
| inkâr mı eriyorsunuz. İçinizden bunları yapanla- 
| rm cezası dünyada hakir olmak, kıyamet gününde 
§ de en acı azaba uğramaktır. Allah yaptıklarınızdan 
| gafil değildir Onlar dünya bayatlarını, ab ire t ha- 
| yatları bedeline satın alanlardır. Onların agahlan 
jfc hafifletihniyecek,-kendilerine asla yardım edilmi- 
h yecektir <* Biz Mu saya kitap verdik. Ondan sonra 
|| da bir biri ardından elçiler yolladık. Meryem oğlu 
Isa’ya açık belgeler verdik. Ve onu kutsal ruh ile 
destekledik, Ama, size ne gaman bîr haberci gelip,, 
$ nefsinizin hoştsolmadığı bir haber getirse, kibrini- 
i ze yediremiyorsunuz. O habercilerin bazılarına ya- 
m lancı dediniz. Bazılarını da öldürdünüz Onlar, 
% dediler ki: Yüreklerimiz zırh içindedir. Hayır Al¬ 
lah onlara küfürleri yüzünden lanet okumuştur. 
Aralarında inananlar pek azdır * Valsta ki, evvelce 
gönderdiğimiz kitabları teyid eden bu kitap 


— 14 — 


w 

s&eÜ 





(Kur’an) yollandı. Önce kâfirlere karşı zafer kazan¬ 
mak için bizden yardım niyaz ettikleri halde şimdi 
kendilerine bildirilen bu kitabı, inkâra yelteni¬ 
yorlar. Allahın laneti bu kâfirler üstünedir * Alla¬ 
hın lütuf ve inayetinden kullarından birine verdi¬ 
ği kitaba kıskançlık yüzünden inanırı a maları, ve 
nefislerini satarak küfre sapmaları, ne kötü şey¬ 
dir. Gazab üzerine gazaba lâyık olmuşlardır. Alla¬ 
hın laneti inanmayanlar üstünedir * Onlara Alla¬ 
hın valry ettiği şeye inanın denildi. Onlarsa biz, 
bize gönderilene inanırız. Dediler. Ondan ötesini 
inkâr ederler. Oysa bu kitap onlarınkini tevki eder 

* Onlara deki; Eğer inanıyordu iseniz bundan ön¬ 
ce Allahın gönderdiği nebileri niçin öldürdünüz? 

* Musa, size ap açık deliller getirmişti. Siz ise çok 
geçmeden buzağıya tapmak suret ile zalimlerden ol¬ 
dunuz * Biz sizden söz almış, üzerinize Tur da¬ 
ğım yükseltmiş ve buyurmuştuk ki: indirdiğimiz 
kitaba sıkı sarılın ve onu dinleyin. Onlar, işittik 
ama dinlemiyeceğiz. Demişlerdi. Yürekleri kâfirlik¬ 
leri yüzünden buzağı sevgisi ile doluydu^ Onlara 
deki: Eğer inancınız bu ise, o inanç size ne kötü 
şeyler telkin edayoı# Onlara deki: Eğer Allahın 
nezdinde, ahiret mekânı başkalarının değil, yalnız 
sîzinse ve sözünüzde doğru iseniz, ölümü istesenize. 

* Ama onlar, ellerde işledikleri işden dolayı hiç 
bir zaman ölümü arzu etmezler. Allah zalimleri iyi¬ 
ce tanır & On lan. insanlar içinde yaşamaya, Alla¬ 
ha ortak koşunlardan bile daha düşkün bulacak¬ 
sınız. Her biri bin yıl yaşamak diler. Yaşatılsalar 
bile bu ömür onları Allahın gazabından kurtara¬ 
maz. Allah onların bütün yaptıklarım görür * De¬ 
ki: Cebraile düşman olanlar bilsinler ki, Cebrail 
Allahın iznile senin kalbine, inananlara doğru yo¬ 
lu gösterici ve müjdeieyici olan ve daha önceki kut¬ 
sal kitabları teyid eden bu kitabı (Kuran) indir¬ 
miştir * Allaha, meleklerine, resullerine, Cebrail 
ve Mikaile düşman olan kimse bilmelidir ki Allah 


— 15 —- 



i 

I 

i 

© 


Si 


I* 

Jİ 

J> 

id 

■h 

T> 

ı- 

| 

!.! 

i 

1 

■A 

i 


m 


<■ 

İ 

■r> 

Si 

ti! 

sı 

s> 

M 


. 

Çi> 

■:t> 

© 

'!î 



kâfirlerin düşmanıdır * Muhakkak biz, sana apa¬ 
çık ayetler indirdik. Ona inanmıyan yalnız fesat¬ 
çılardır * Ne zaman bir ahit ile bağlandılarsa, içle¬ 
rinden bazıları sözlerinden dönmediler mi? Evet 
zaten onların çoğu iman etmezler Onlara ne za¬ 
man ellerindeki kitabı teyid eden bir resul gönde¬ 
rildiyse, kitab ehlinden bir takımı s|anki bilmiyor¬ 
larmış gibi. Allahın kitabını inkâra kalkıştılar, Ar- 
kalarına attılar * Süleyman’ın mülkü« aleyhine 
şeytanların telkinine uydular, oysa Süleyman kâ- 
fiıı olmamıştı, şeytanlar küfre düşmüşlerdi, insan* 
lara büyücülüğü ve Babiîdeki Hârût ve Mârût adlı 
iki meleğe indirilerhseyi öğretiyorlardı. O iki me¬ 
lek ise kimseye «biz ancak Allah tarafından bin 
denenmeden ibaretiz, sakın kâfir olmayın» deme¬ 
den bir şey öğretmeklerdi. Onlardan karı ile koca¬ 
nın arasını acacak şeyler öğreniyorlardı. Öğrenen¬ 
ler ise Allahın izni olmaksızın kimseye zarar ve¬ 
remezlerdi. Ancak kendilerine zararı olacak fay¬ 
dasız şeyler öğreniyorlardı, şüphesiz bu bilgiyi edi¬ 
nene ahrette nasib yoktur. Bir de cani arma bedel 
elde ettikleri o şeyin ne kötü bir şey olduğunu bir 
bilselerdi * Eğer inanıp fenalıklardan sakınsalardı f 
Allahın vereceği sev ab haklarında daha hayırlı o- 
lurdu. Bunu bir bilselerdi # Ey inananlar, Allahın 
elçisine, Raina «Bi?£ M* demeyin, Unzııma 
«Bizfgpfir deyin, İtaat edin. Kâfirler acı azab gö¬ 
receklerdir * Ne kitap verilen cemaata mensııb, 
kâfirler, ne de Allaha ortak koşanlar, Allahınızın 
size verdiği bir lütfü çekemezler. Ondan hoşlan¬ 
mazlar, Oysa Allah rahmetini dilediğine ihsan e- 
der. Allah. İnayeti ve rahmeti büyük olandır ^ Biz 
bir ayeti ve hükmünü, daha iyisini veya benzerini 
onun yerine koymadan yürıirlükden kaldırmayız. 

Ve senin hafızandan silmeyiz. Bilmelisin ki Allahın 
her şeye gücü'yeter. # Bilmeli sin ki, gökler ve yer 
Allahın mülküdür. Sizin için Allahdan gayrı ne bir 
koruyucu, ne de bir yardımcı vardır * Yoksa siz de 


::: -‘i 

— 10 — 









p ; L z.p' i.» ^i^ı^JSSgfcS 


| % Peygamberinizden vaktile Musadan istenmiş olan 
şeyi mi istiyorsunuz? Evet, imanım, imansızlıkla 
değişen doğru yoldan sapmış olur */Kitap ehlinin 
bir kısmı sizin, iman ettikten sonra, tekrar kâfir 
olmanızı diler. Size öğrettiğim gerçeği bildikleri 
halde, ruhlarındaki isyanla bunu isterler. Siz on¬ 
lardan yüz çevirin. Allah kendi kararını size bildi¬ 
rinceye kadar, onları bırakın. Elbette Allahın gücü 
her şeye yeter * Namazı hakkile kılın. Zekât ve¬ 
rin. Çünkü ruhunuzun şifası için dünyada yaptığı¬ 
nız iyiliklerin karşılığını, Allah indinde bulacaksı¬ 
nız. Elbette Allah her şeyi bilir * Gerçi onlar, cen¬ 
nete yalnız yahudiler ve hıristiyanlar girecek diye 
hülyaya kapılırlar Onlara deki: Eğer doğru söylü¬ 
yorsanız delilinizi ortaya koyun bakalım Ancak, 
içten Allaha yönelen, ve din eröernliğine sahip 
olanlar Allahlarından mükâfata kavuşacaklardır. 

Onlar için ne korku, ne tasa olacaktır, * Önce ya¬ 
hudiler dediler ki: Hıristiyanların hiç bir da¬ 
yanakları yoktur. Sonra Hıristiyanlar dedi¬ 
ler ki: Yahudilerin hiçbir dayanakları yok¬ 
tur. Oysa, her iki cemaat, Allahın vahyini o- 
kuyorîar. Hiç bir vahy bilmemiş olanlar da böyle 
konuşuyorlar ama, Allah Kıyamet günü bu anlaş¬ 
mazlıklar hakkında hükmünü verecektir * İçinde 
Allah adının say giy le ^anıldığı mescitlere girmeyi, 
yasak ederi veya o mescitleri tahribe uğraşandan 
daha günahkâr kim vardır. Onlar mescitlere kor¬ 
kudan ürpererek girebilirler. Bu dünyada zelil o- 
laoakJar, ve ahrette acı. bir azaba uğrayacaklardır 

* Allah doğunun ve batının hâkimidir. Nereye dö¬ 
nerseniz -donun, orada Allah sizi görür. Allah, her- 
yerı ihata eder ve fcer şeyi bilir * Dediler ki:« Al¬ 
lah kemime bir oğul edindi». Haşa, yerde ve gökte 
ne vaısa onunduı' ve herşey onun buyruğu altın¬ 
dadır * Gökleri ve yeri, eşsiz yaratan odıır. Bir 
şeyin olmasını diledi mi ona Ol» de o, hemen olur. 

* Bilgisizler üeıJeı ki: «Allah bizimle konuşsa, veya 


f 


i 


J 


— 17 — 




bize bir delil gösterse.» Önce gelenler de tıpkı böy- | 
le söylemişlerdi. Kalbleri birbirine ne kadar ben- ^ 
zedi, Hakikati bilmek isteyenlere ayetlerimizi a- Ş_ 
çıkça gösterdik * Şüphe yok ki biz seni bir gerçek- § 
le (Kur’an) müjde verici ve sakın dinci olarak gön- | 
derdik. Ve sen o cehennemliklerden sorumlu değil- 
sin * Yahudiler ve hırıstiyanlar, onlann dinlerine | 
girmedikçe, senden hoşnut olmazlar. Deki: «Alla- 
hin hdayet yolu, doğru yoldur.» Bilgi sahibi ol- | 
duktan sonra da onların hava ve heveslerine uyar- | 
sân Allaha karşı ne bir koruyucu ne bir yardımcı j> 
olur * Kendilerine kitap verdiklerimiz onu, gereği 
gibi okurlar ve uyarlar. İşte onlar kitaba inanır- |i 
lar. İnanmıvanlarsa hüsrana uğrayanlardır ^ Ey I 
İsrail oğulları, size bağışladığım nimeti, ve sizi in- | 
sanlara üstün kıldığımı hatırlayın * Korkun o 
günden ki, kimse kimsenin bir şeyini ödeyemez. | 

Kimseden bir karşılık kabul edilmez. Kimsenin § 
kimseye şefaati fayda vermez. Ve kimseye yardım 
edilmez * Bir zamanlar İbrahimi Rabbi bazı sözlerle § 
denedi. O bunları tamamen yerine getirince biz $ 
ona «Seni insanlara imam» önder «edeceğiz» bu- | 
yurduk. İbrahim, «soyumu da» diyince, Allah «Be- 
nim ahdime zalimler nail olamaz» buyurdu * Kâ- % 
be’yi sevab kazanma veri ve güven yurdu yaptığı- % 
mızda buyurduk k’ «Ibrahimm makamını namaz § 
yeri edinin » İbrahim ve Tsmaile benim evimi tavaf 1 
«saygile dolaşmak» edenlere, burada oturup ibadet | 
edenlere, rükû ve sücüt edenlere tertemiz tutun» || 
diye kesin emir verdik O zaman İbrahim dedi ki: 

«Bu şehri güvenilir bir yer kıl, buranın halkından p 
Allaha ve kıyamete inananları meyvelerle rızıklan- ^ 
dır.» Allah buyurdu ki: Kâfir olanı da az bir müd- ^ 
det rızıklandıracağım. Sonra zorla ateş azabına çarp¬ 
tıracağım. «Cehenneme gidiş ne kötü bir akıbettir» 

* Vaktaki İbrahim ve İsmail Kâbe’nin temellerini 
yükseltirken «Rabbimiz, bunu yaptık, bizden kabul 
et, şüphe yok ki sen her şeyi duyan ve bilensin.» de- 

— 18 — 







diler * Allahımız, bizi sana teslim olmuş olanlar¬ 
dan kıl ve soyumuzdan da sana teslim olacak bir 
ümmet meydana getir. İbadet yollarını bize göster 
ve tövbemizi kabul et. Muhakkak ki sen tövbeleri 
kabul eden ve acıyansın.» * «Rabbimiz, soyumuz¬ 
dan bir peygamber gönder de onlara senin ayetle¬ 
rini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin, onları iyi 
insanlar yapsın. Şüphe yok ki sen azizsin, hikmeti 
geniş olansın.» * Kendini bilmiyenlerden başka 
kim,- İbrahimin dininden döner. Elbette biz dün¬ 
yada onu seçtik. O şüphesiz ahirette de iyilerden¬ 
dir * Vakta ki Rabbi İbrabime (teslim ol» buyurdu. 
İbrahim âlemlerin Rabbi ne «teslim im» dedi * İb¬ 
rahim, bunu oğullarına da vasiyet etti. Yakub da 
oğullarına dedi ki: Şüphesiz Allah şirin için bu dini 
seçti. Artık ancak mü^lüman olarak ölün Yoksa 
Yakub ölürken yaşamdaydınız da kendi gözleriniz¬ 
le mi gördünüz. Yakub ölüm döşeğine vatmca oğul¬ 
larına ölümümden sonra kime kulluk edeceksiniz? 
dedi. Onlar dediler ki: Senin Allahma, kulluk ede¬ 
ceğiz. Babalarımız m, İbrahimin, Ismailin, Tsha^m 
Allahı olan tek Allaha. Biz ona teslim olanlarız * 

Onlar birer ümmetti. Gelip geçtiler. Onların ka¬ 
zançları onlara, sizin hak ettiğiniz sizlere. Onların 
işledikleri sizden sorulmaz * Onlar dediler ki: Hut 
den olsanız da, hıristiyan olsanız da doğru yolu 
bulun. De ki: Doğru yol ibrahimin dinidir. O Allaha 
ortak kusanlardan değildi * Deyin ki: Allaha bize 
indirilene, Ibrahime, îsmaile, İshaka, Yakuba, Ya¬ 
ktı bun oğullarına, indirilenlere, Musaya, îsaya ve ö- 
teki peygamberlere, Rablerinderi indirilenlere inan¬ 
dık. Onlar arasında fark gütmeyiz. Onları kabul e- 
üenleriz. Allaha teslim olanlarız * Onîar, sizin inan¬ 
dığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar, 
ama yüz çevirirlerse perişan olurlar. Onlara karşı 
koymada Allah sana yeter,. O, hegşeyi duyan ve 
bilendir ^ Allahın verdiği rengi alınız. Aîlaböan 
daha güzel kim renk verebilir. Biz Allaha kulluk 


— lü — 





1 


edenleriz * De ki: Siz benimle, Allah hakkında tar¬ 
tışmaya mı girişiyorsunuz. O benün de sizin de 
Rabbinıizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptık¬ 
larınız size. Biz, Allaha gönülden bağlıyız * Yok¬ 
sa, İbrahim de İsmail de, îshak da, Yakup da, oğul¬ 
ları da, Hut dendi. Veya hıristiyandı mı demek is¬ 
tiyorsunuz? Deki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, Allah 
mı? Allahın bildirdiği gerçeği bilerek gizleyenden 
daha zalim kim vardır. Allah ypatıklarınızdan ga¬ 
fil değildir * Onlar birer ümmetti. Gelip geçti. On¬ 
ların hak ettiği onlara, sizin hak ettiğiniz size. On¬ 
ların işledikleri sizden sorulmaz, * İnsanlardan 
kavrayışsız olanlar soracaklar, onları yöneldikleri 
kıbleden çeviren nedir? De ki: Doğu ve batı Allahın¬ 
dır. Dilediğini doğru yola yöneltir * Böylece insan¬ 
lara tanıklık etmeniz ve peygamberin de size tanık 
olması için, sizi doğru yolda yürüyen bir ümmet 
yaptık. Zaten yöneldiğiniz Kâbe’yi ancak peygam¬ 
bere uyacak olanJarı, iki topuğu üzerinden geriye 
döneceklerden ayırt etmek için, kıble yaptık. Bu 
elbette Allahın doğru yola yönelttiği kimselerden 
gayrisine ağır gelecek. Allah imanınızı zayi etmez. 

Şüphesiz Allah insanlara çok lûtf edicidir * Ger¬ 
çekten de yüzünü göğe çevirip bir şeyler aradığını 
görüyoruz. Seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönel¬ 
teceğiz. Haydi, yüzünü Mescidi harama çevir. Ne¬ 
rede bulunursanız bulunun o tarafa yönelin. Ki¬ 
tap ehli de bilirler ki Kıbleyi çevirme Allah tarafın¬ 
dan haktır. Allah onların yaptıklarından gafil de¬ 
ğildir * Sen, kendilerine kitap indirilmiş olanlara, 
bütün delilleri gostersen de senin kıblene yönel¬ 
mezler. Sem de onların kıblesine yönelmezsin. On¬ 
ların bir kısmı da diğer bir kısmının kıblesine yö¬ 
nelmezler. Sana gelen bunca bilgiye rağmen onla¬ 
rın dileklerine uyarsan şüphesiz sen de zalimler¬ 
den olursun *6 Kendilerine kitap yolladıklarımız, 
peygamberi öz oğullan gibi tanırlar ama içlerinden 
bir kısmı doğruyu bildikleri halde gizlerler * Hak, 


— m — 


■ /i " 






<ı> 

3 > 

<ı> 

I 
<£ 

<ı> 

$ 

& 

<ı> 

<l> 

$l> 

| tur. Kim kendiliğinden bir hayır işlerse, Allah kar- 
§ siliğim verici ve bilicidir * İndirdiğimiz açık delil- 
| lerle insanlara gösterdiğimiz doğru yolu iyice ani at- 
| tığımız halde o delilleri gizleyenlere, Allah da lânet 
$ eder, lânet edebilen herkes de lânet eder * Ancak 
İ tövbe edenler, durumlarım düzeltenler, ve doğru- 
§ yu söyleyenlerin tövbelerini kabul ederiz. Biz, töv- 


Rabbinden gelir. Sakın şüpheye düşenlerden olma 
* Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Siz de yarışır¬ 
casına Allaha “yönelin. Nerede olursanız olun, Al¬ 
lah sizi birleştirecektir. Şüphesiz : Allahın gücü her 
.Şeye yeter * Yola herden çıkarsan çık, yüzünü 
Mescidi harama çevir. Nerede olursanız olun, yüzü- $ 
niizü o tarafa çevirin. Bu buyruk elbette haktır. Ve % 
Rabbindendir. Allah yaptıklarınızı bilir ^ Nerede | 
bulunursanız bulunun, nereden çıkar samız çıkın, $ 
yüzünüzü mescidi harama çevirin ki: insanlar aley- | 
'ilinizde isnadda' bulunmasınlar. Ama, haksızlık | 
edenler ve zalimler başka. Onlardan korkmayın, 
benden korkun ki size verdiğim nimetlerimi ta- * 
marnlayayım. Siz de doğru yolu bulmuş olun * 

Ne tekim, size kendi içinizden peygamber gönder¬ 
dik. O, size ayetlerimizi okur, ahlâkınızı arıtır, ki¬ 
tabı ve hikmeti öğretir. Bilmediğiniz şes/leri size 
öğretir * Hemen siz de beni anm kî, ben de, sizi a- 
nayım. Bana şükr edin, nankör olmayın * Ey ina¬ 
nanlar, sabr ederek ve namaza sığınarak Allah dan 
vardım dileyin. Muhakkak Allah sabr edenlerle¬ 
dir ^ Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin, 
hayır'onlar diridir. Ama siz farkında değilsiniz * 
Muhakkak sizi bir az korku, açlık, mal, ve ürün 
darlığı ile deneyeceğiz Sabırlılara muide ver * 

O sabırlılar ki, bir musibete uğrarlarsa biz Allahı¬ 
nız, yine de ona döneceğiz, derler Rabbmın rah¬ 
meti ve acıması böyleleri üzerine. Onlar, doğru yo¬ 
lu bulanlardır^ Şüphe yok ki Safa ve Merve Alla¬ 
hın işaretlerindendir. Hac ve Ümre için, Kâbeyi 
ziyaret edenin bunları tavaf etmesinde beis yok- 




■\ ri-v- ■ ■ :-r^ 

— 21 — 




beleri kabul edîei_ve rahmet ediciyiz ^ Kâfirler, 
küfür içinde ölenler, Allahın, meleklerin ve bütün 
insanların lanetine uğrarlar * Ebedî olarak lanet¬ 
lenmiş kalırlar. Bunların azabları hafifletilmez vc 
yüzlerine bakılmaz ^ Allahınız tek Allahtın Ondan 
gayri Allah yoktur. Herkese çok acıyan ancak od ur 

* Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece 
ile gündüzün bir biri ardından gelmesincJ^deniz- 
lerden insanlara faydalı şeyler gelmesine gemilerin 
yürümesinde, .Allahın gökden indirdiği (yağmur) 
ile kuruyan toprağı tekrar diriltmesinde, çeşit çe¬ 
şit hayvanların üreyip yayılmasında, rüzgârların 
esişinde, bulutların yer ile gök arasında durusun¬ 
da, şüphe yok kİ aklı erenler için deliller, irşatlar 
vardır ^ insanlar içinde bazıları Allaha ortak ko¬ 
şarlar. Onun benzeri var sanırlar ve onu, Allahı 
sever gibi severler. Halbuki insanların Allaha sevgi* 
İcri çok kuvvetlidir. Zalimler görmeliydiler, bütün 
kudret ancak Allahındır ve Allah şiddetli azab 
edendir & Bu gibilerine kılavuzluk edenler ken- 
dilerinden uzaklaşacaklardır. Azabı görünce ara¬ 
larındaki bağ kesilecektir ^ O zaman, uyanlar mu¬ 
hakkak diyecekler kî: Keşke bir kere daha dünya¬ 
ya dönsek de onlar bizden nasıl kaetıysa biz de 
onlardan öyle uzaklaşmaydık, BÖvleee Allah, onlara 
yaptıkları şeyin üstlerine çöken bir pişmanlık oldu¬ 
ğunu gösterecek, onlar cehennemden dışarı çıka- 
mı yataklardır * Ey insanlar, yeryüzünü eki şey¬ 
lerin helâl ve iyi olanlarını yiyin. Şeytana uyma¬ 
yın, muhakkak ki şeytan, sizin besbelli düşmanı* 
mzdjr ^ Şeytan size sadece kötülükler emr eder. 
Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi fı¬ 
sıldar * Onlara, «Allahın indirdiğine uyum deyin¬ 
ce «Biz atalarımızın tuttuğu yoldan yürürüz.^ der¬ 
ler. Ya ataları doğruyu anlamamış tfe doğruyu bul¬ 
mamışlarsa ne olacak? & Kâfirler, bir şey duyma¬ 
dan, anlamadan bağırın çağıranlara benzerler. Sa¬ 
ğır, dilsiz ve kördürler, Kavrayamazlar * Ey inanan 

h : ;e ı ; v h^ : - seflete: 1 : v-; e : r tesasesKK- >e 

— 22 — 




— — 

msm B3e&eıe«Ge&e*3$!^^ 


-işba yjuıv&n 0jjo ‘cmreımşoC f EmsBqBq *buisîsue 
asimsi >ı^uı^unq ııAmj *nq epuı|r^ı^v£ amnıo 
zuıuıg * Jipj’GA ;üJÎ^q tn5t uızıs? BpsBsttî ui5t zîu 
-B lUfÜ UBpJBlUBÎtJO^Î tlBpipsnv >IB.lpI Ag 

* jrp^iBA qBZE *nq ı^appts: buo bsjhio uapa znABoaı 
ıppıetı oa trBântiB^ ouqnz amA Bp bjuos crepımq ‘.np 
-BUnây ■jjpısamıaijTjBij .tıq nmqnq nq ‘uızpnqqBH 
*^îJİH PP®q (nrasfmi) ‘ısduıidA Aos jtq apfijıir auısn 
-0A unp^Btu ap uıua[njnp[p ‘ısçpıÂn Bimqı aıpâ 
ojio uıuısq9A tnuaınjnpıo çipsim BSJiqo \mu 

BJJB ZB Jiq Q9putS3piB3[ BIUB 'UIpBİİ ISUBlf BU 

-tpBi[ "aîpîî ısjB5| aAaip>[ ‘tresuı jnq >mısaB^ EUB&ut 
apH anısnmun]ojuıa isjbiî OAauunpip ‘azts 

4 JBIUBIQ SIUIUBUI Ag * İB|UB^[J05[ UBPMBUV JipaBlUO 

3A jB|UBjnp apuLiaızps jıpjEtuo s^sj '-iıp.ıopsp] uapa 

JpBS BpaBlUBüIBZ llpOZ BA qilUD[ÎS ‘UOİt^aS SUIiaA 
lUU0TpqB U3A8A BifBpBS TlBpİÎ ZBlUEU f U3JaA B^BJ 

-bu ‘djdpısâ ‘ojatuaAaısı BiB]Sicıqeq epjoA BJBpns 
-qoA ‘ajtejuıpajC buu^ui^ba atjstSAâs ıponv ubiieui 
‘ ajapctau 'ajaı^apm ‘aımupS ıanqE 4 BqBqy 

U8|dîIIFS JiAbH ZFlUpABS JlABLr ZTUBtlimp dî.T|AaÖ 
BAı^Bq ‘BAnŞop ızıuuaıznA * JipJBiUTSSBppszTi ırep 
-1ÎBUV Mapjasnp Bjşmm Epm^Biı dBipi O 

uf+sTuiJapupS a.ızn qBq zısaqdns ıqBq>{ qıeny * jbi 
- unq jıpj unq qqtımAtp au ass)y \up£eı«lıııiB uı> 
-BS iqBZB dlİ9A tJ9.nj|ÎElU 0A iSippdBS ÜU9A IlBnpU 
-Şüp J161UO A -îtpJBA QBiB jiq IDE ‘ZBİU^UB U 

-b|uq ‘zBuısrutoq b^jeiuo hbiiV aptımuıS 'jaıuBAi^j 
ın^o Aas e^SBq ua^aps EpmaeıULiE^ ii^bobi 
- i^B ağa^B MapıaÂaızt^ BpurŞıpsjB^ L apaq 

jıq ıpıs tAss aıq UBpqö^ ıSıpjıpuı ijenv * jıprtqq 

-BS ;0iuqtî j 9A UtAB t^lŞBa ~^IW Riniö ^BIUIO SI LU 
-p ıpmnS ‘asıaA’ uBpjıqunq ^bjbAuusb tuub^uu 
lajruTBZ 3A ^aaaAııua'isî ubib^ Bpım Buıy 

luejBiı iubaAbm sıuıpsa^ zıseıauısad möı tsi,iAbS 

UBpilBUY OA UUBlf qur}3 ZHlUDp '111*13 W\Q 9z l g 
qy & ınpa ı^pıs buo 4 zme?joÂrpa 3{ni}n>[ BqBpy 3A 
mÂıA uaıAas znuaı zıuuŞıpıaA >îbabîo qzu azts *jb[ 

i se-ie>r^Bje 


^6^vS^6'^$^; , çv$î?^€S(€^^VÎr;vTİt^\^ir c-î-t > 








;£-£$aŞ3fâfc:': •■■:'-' s:' C'^^-îtK'^Î - '. : r~*-:f: ’r'-'r i !'- "f?- r ; ' '- 


1 


- 

< 


4 şfâ H^BF| 


yelle bulunsun. Allah dan korkanlar için haktır, | 
Şüphesiz Allah işiten ve bilendir # Vasiyeti duy- | 
duktan sonra onu tahrif eden olursa bu günah, f 
şüphesiz o tahrifi yapanındır * Vasiyeti yapanın, | 
yanılmasından, günah işlemesinden endişe ederek | 
ara bulana günah yoktur. Muhakkak Allah yarlığa i 
ması ve acıması cok olandır * Ey müminler, tel 1 
(Allah korkusu ile fenalıklardan sakınma) sahibi ç 
olmanız için size de. öncekilere olduğu gibi oruç | 
farz la lındı ^ Sayılı günlerde tutulur. İçinizden" | 
hasta olan veya yolda bulunan orucu yer. Sonra | 
başka günlerde o yediği gün kadar oruç tutar. Oruç | 
kime zor gelirse her gün için bir yoksulu doyurur | 
Yaptığı iyiliği çoğaltırsa o da kendine ivilik olur. | 
Ama bilseniz, oruç sizin için daha hayırlıdır * Ea- | 
mazan ayı, insanlara doğru yolu bildiren ve hida- | 
yet delillerini ortaya koyan Kuranın indirildif $ 
aydır. Sizden kim o aya erişirse oruç futsun. Has- I 
ta ve yolda bulunanlar oruç tutmazlar, sonra tut- | 
madıkları günler sa'yısmca tutarlar, Allah sizin f 
için kolaylık isteyîddir. Güçlüğe düştüğünüzü iste- | 
mez. Bu da eksiği tama m lam anıza Allahın size | 
doğru yolu göstermesinden dolayı ona karşı şü&H 
nımzı eda etmeniz içindir ^ Kullarım senden ben: 
sorarlarsa muhakl^ak ben onlara yakınım. Beni da¬ 
vet edene icabet ederim. Bana dua edenin duasın 1 
kabul ederim, onlar da benim çağırmama koşsun¬ 
lar. Bana iman etsinler ki doğru yola ulaşsınlar v 

Oruçlu olduğunuz günlerin gecelerinde kadınlan- 
niza yaklaşmanız helâl kılınmıştır. Kadınlarıma 
sizden ve siz kadınlarınızdan ayrılamazsınız. (On¬ 
lar sizin iffet elbisenizdir, siz de onların.) Allah bi¬ 
lir ki bundan vazgeçmeniz güçtür. Bu yüzden töv¬ 
belerinizi kabul etti ve sizi bağışladı. Onlarla bulu¬ 
şun, Allahın size bildirdiğini dileyin, tan yeri ağa- 
rıpta, ta ak iplik kara iplikten seçilecek hale gelin¬ 
ceye kadar yiyin, için. Sonra orucu ertesi geceye 
kadar tam olarak tutun. Fakat mescitlerde itikaf 


L*, 


— 24 — 











dan emin olduğunuz ve hacca kadar Kabe ziyareti¬ 
ni geciktirdiğiniz takdirde bir kurban kesin. Mek¬ 
ke de üç gün, hac günlerinden döndü yseniz, yedi 
gün ve tamaen sona bıraktıysamz, on gün oruç 
tutun. Buda Mescidi haramda oturmıyanlar için¬ 
dir. Allahtan ve onun cezasından korkun 

* Hac belli aylarda olur. O aylarda hac¬ 
ca niyet edenler bilsinler ki, haçta ka¬ 
dına yaklaşmak, fenalık etmek ve döğüşmek ol¬ 
maz. İşlediğiniz hayırları Allah bilir. Yol azığı ha¬ 
zırlayın. Ama en lüzumlu şey Allahtan korkudur. 
Ey idrak sahipleri benden korkun * Allahınızdan 
rızık bolluğu istemeniz de beis yok. Araf attan akın 
akın inerken Meşarı-i haramda (müzdelife) Alla¬ 
hı anın. Onu anın ve doğru yolu size nasıl öğret- 
tiyse öyle anın, ondan önce kötü yoldaydınız 

* Sonra herkesin Arafattan akın ettiği yerden siz 
de dönün. Allahtan af dileyin. Şüphe yok ki Allah, 
suçlan bağışlayıcı ve acıyıcıdır. * Hac ibadetiniz 
tamamlandıktan sonra, babalarınızı andığınız gi¬ 
bi hatta onlardan üstün bir şekilde, Allahı anın. 
İnsanlardan «Allahımız bize dünyada nimetler ver» 
diyenler vardın ki bunlar ahrette nasipsizdir * 
İnsanlardan öylesi de vardır ki «Rabhimiz,^ bize 
dünyada da ahrette de iyilikler ver, bizi ateş aza¬ 
bından koru» derler * Kazançlarından fayda gö¬ 
recek olanlar bunlardır. Allahın hesap görmesi de 
pek çabuktur * Sayılı günlerde (Hac zamanı) Alla¬ 
hı anın, acele edipte iki günde dönmek istiyenlere 
günah yok, daha uzun kalanlara da Allahtan kork¬ 
mak şartıyla günah yok Allahtan korkun ve bilin 
ki, muhakkak surette onun huzurunda toplana¬ 
caksınız * İnsanlardan öylesi var ki, dünya hak¬ 
kında sözleri seni şaşırtır. Ve kalbinde olan şey 
için Allahı tanık gösterir. Halbuki o, düşmanların 
en şiddetlisidir (1). * Senden uzaklaştımı yeryüzü- 


ilj Kastedilen Akmas bin Soraik adlî mürai» 


— 26 — 











J3> 

• r r> 


1 


ne fesat saçar. Ekini ve sürüyü helak eder. Mu¬ 
hakkak, Allah fesadı sevmez * Ona, «Allahtan 
kork» denince, suçları ve günahlarıyla kibirlenme¬ 
ye yeltenir, onun hakkından cehennem gelir, ne fecî 
yerdir orası * Öyle insan'da vardır ki (2) Allahın 
rızasını elde etmek için kendisini harcar, Allah kul¬ 
larına çok acıyandır * Ey inananlar, hepiniz bir¬ 
den itaat yoluna girin, şeytanın izinden gitmeyin. 
Muhakak ki o. sizin açık düşmanmızdır * Size açık 
deliller geldikten sonra da gene sarsılırsanız büin 
ki, elbette Allah azizdir ve hikmet sahibidir * Yok¬ 
sa bekliyormusunuz ki bizzat Allah ve melekleri, 
bulutların gölgesinde geliversinler, ve iş olsun bit¬ 
sin, oysaki bütün işler Allaha rûcü eder * İsrail 
oğullarına sof, onlara ne açık deliller getirdik, Al¬ 
lahın nimetine eriştirdikten sonra onu değiştir¬ 
meğe kalkışanlar yok mu şüphesiz fonlara) Alla¬ 
hın azabı pek şiddetlidir * Kâfirlere dünya hayatı 
süslü gösterildi. Onlar İnananlarla alay ederler 
ama Allahtan korkan ve inananlar kıyamet gü¬ 
nünde onlardan üstün olacaktır ve Allah diledi¬ 
ğine hesapsız rızık verir # Bir zamanlar insanlar 
bir tek kavimdi, sonraları (Birbirlerinden ayrıldık¬ 
larında) Allah onlara doğru yolu müjde vermek 
göstermek ve uyarıcı cezalarla tehdid etmek için 
peygamberler gönderdi ve ihtilâfları hakkında hü¬ 
küm vermek üzere o peygamberlerle birlikte kitap 
indirdi, kendilerine inen bu delillere rağmen taş¬ 
kınlıkları yüzünden ihtilâfa düştüler. Allah iman 
sahiplerini emirleriyle doğru yola iletti. Allah 
dilediğini selâmet yola çıkarır * Yoksa sizden 
öncekilerin çekmeğe mecbur kaldıkları ibret verici 
haller başınıza geçmeden cennete gireriz mi sandı¬ 
nız? Onlar bedbahtlık, sarsıntılar, ızdırap ve sıkın¬ 
tı çektiler, öylesine ki, Allahın elçisi ve onunla bir- 


(2) Suheib’jlir ki gagada nesi carsa harcamış ve muhaceret et* 
miştu 

— 27 — 










.^O’^V^/rC j£t i O ^ .*<5 ^*^9B 


likte müminler Allahın yardımı ne vakit gelecek 
dîye aman dilediler, muhakkak ki Allahın bitletti¬ 
ği zafer yakındır * Onlar nafaka olarak ne vere¬ 
ceklerini soruyorlar, onlara de ki servetinizden ana 
babanıza, akrabanıza, yetimlere, yoksullara, yolda 
kalanlara veriniz. Yaptığınız hayırları muhak¬ 
kak ki Allah bilir * Harb size ağır gelir ama düş¬ 
manları öldürmek size farz olundu. Nice defalar 
hoşlanmadığınız şeylerden size hayır gelir ve nice 
defalar hoşlandığınız şeyden şer gelir, siz bilmez¬ 
siniz, Allah bilir * Sana haram ayında vuruşma 
hakkında sual soruyorlar de ki: O ayda harb büyük 
günahtır ama insanları Allah yolundan çıkarmak, 
halkı Mescid-i haramdan men etmek katilden da¬ 
ha büyük bir günahtır, ayartmak (dinden dönme¬ 
ye) ise katilden de beterdir, onlar sizi imanınız¬ 
dan ayırmcaya kadar savaştan vazgeçmiyecekler- 
dir. Sîzlerden kim dininden dönüp kâfir olarak öl-j 
düyse işlediği hayırlar dünyada da ahirette de he¬ 
der olur, onlar cehennemliktirler ve ebediyen ora¬ 
da kalacaklardır İnananlar, muhacir olanlar ve 

Allah yolunda savaşanlar, işte onlar Allahın rah¬ 
metine emindirler, çünkü Allah bağışlayıcı ve rah¬ 
met edicidir * Sana şarap ve kumar hakkında su¬ 
al soruyorlar deki; bu ikisinde büyük günah ve 
insanlar için, biraz fayda vardır, fakat günahları 
faydalarından fazladır. Ve sana mallarından ne 
vereceklerini .soruyorlar de ki: Kendilerini sıkmıya- 
cak, sıkıntıya düşürmiyecek mikdarını versinler, 
işte Allah delillerini sîze böyle açıkladı ki düşüne¬ 
siniz * Dünya ve ahirette. Ve sana yetimler hakkın¬ 
da soruyorlar deki: Onların durumlarını düzelt¬ 
mek hayırlıdır, onların mallarını kendilerinizinkiy- 
le birlikte ve ihtimamla kullanın, onlar ka/deşleri- 
nizdir. Allah adili, adil oîmıyandan ayırmasını bi¬ 
lir. Allah isteseydi sizi korku ve tasaya sokabilirdi 
çunki o elbette aziz ve hakîmdir^t Müşrik kadını 
iman etmeden nikahlamayın, mümin bir cariye. 


— 23 — 







ortak koşan bir kadından (pek hoşunuza gitse bi- ; 
le) hayırlıdır. Müşriklere, iman etmezlerse kızla- i 
rınızı nikahlamayın. Müşrik çok hoşunuza gitse bi- | 
le mümin bir köle ondan hayırlıdır. Onlar sizi ce- | 
henneme çağırırlar, Allah ise cennete ve affa çağı- j 
rır. Allah insanlara, emirlerini anlasınlar diye delil- : 
lerini açıkça bildirmiştir * Sana hayız hakkında 
soruyorlar deki: «O (devir cinsî yaklaşma bakımın¬ 
dan) sizin için zararlıdır onun için hayızları esna¬ 
sında kadınlardan ayrılınız ve temizleninceye ka¬ 
dar onlara yaklaşmayınız. Temizlendiklerinde Alla¬ 
hın emri üzere yaklaşın, şüphe yok ki, Allah, çok 
tövbe edenleri ve temizlenenleri sever * Kadın¬ 
lar. sizin tarlalarmızdır. Tarlalarınıza dilediğiniz 
gibi girin ve sizde önceden hazırlıklı bulunun. Al¬ 
lahtan korkun. Bilinizki dönüp ona varacaksı¬ 
nız, müslümanlara müjde ver * Yeminlerinizi teyit 
için boyuna Allahın adını kullanmayın insanlar a- 
rasmda adil, dindar ve barışçı görünmek için ye¬ 
minlerinizi teyit etmek üzere Allahın adını anıp 
durmayın, Allah, işiten, herşeyi bilendir * Allah ye¬ 
minlerinizde kastisiz sarf ettiğiniz bir kelime için 
sizi cezalandırmaz fakat kalbinizdeki her kötü ni¬ 
yeti cezalandırır. Allah şefaat edici ve esirgeyici¬ 
dir ¥ Karılarından ayıılmak için yemin edenler 
dört ay düşünmelidirler eğer bu esnada niyetlerin¬ 
den dönerlerse Allah barıştırıcı ve acıyıcıdır. * 
Fakat sonunda boşamakta İsrar ederseniz. Allah o- 
nu da işitir ve bilir. Boşanan kadınlar üç havız 
müddeti beklerler Allaha ve kıyamete inanıyorlar¬ 
sa Allahın rahimlerinde yarattığını (cenin) r gizle¬ 
meleri helâl değildir bu müddet içinde kocaları ba¬ 
rışın ali isterlerse onları almağa -tam haklan var¬ 
dır, Faz|a, eksik eolmıyaıak kadınların üzerinde leh 
ve aleyhte haklara sahiptir ama erkek kadınlardan 
farklı duramdadn’. Eğer kadın gebe ise erkeğin 
onu tekrar alması daha hayırlıdır. Tekrar alması 
ve ikisinin anlaşarak ve ayni haklarla yasamaları 


ı 


3 ... ,■ .-i m - ■ mmsm ■.. . 

— 2D - 








hayırlıdır. Allah aziz ve hakimdir. * Boşamak iki 
defa olur, ondan sonra ya iyilikle kadını tutmak 
veya onu hoşlukla bırakmak gerek. Onlara verdi¬ 
ğinizden birşey geri almak da helâl değildir. Fa¬ 
kat erkek ve kadın Allahın emrettiği sınırlan (had¬ 
di şer!) koruyamayacaklarından korkarlarsa o 
başka. Sizde onların bu haddi koruyamıyacakla- 
nndan korkarsanız kadının hakkından vaz geçme¬ 
sinde iki taraf için de günah yoktur. Bunlar Al¬ 
lahın belirttiği sınırlardır. Onu, aşmayın o sınır¬ 
ları aşanlar zalim olurlar. * Koca, karısını bir ke¬ 
re daha boşayacak olursa (üçüncü defa) kadın 
başka bir kocaya varmadan onu (tekrar) alamaz, 
kadını almış olan erkek onu boşarsa ve İlâhî had¬ 
di koruyacaklarına ümitleri varsa o kadının eski 
kocasıyla evlenmesinde bir beis yoktur. İste bunlar 
İlâhi sınırlardır ki idrak sahiplerine bildirilmekte¬ 
dir. * Kadınlarınızı boşadığınızda muayyen müd¬ 
detlerini geçirdikten sonra (üç hayız müddeti) on¬ 
ları ya iyilikle tııtun yahut iyilikle bırakın, hakla¬ 
rında aşırı bir muamelede bulunmak için aleyhle¬ 
rine olarak onları zorla tutmayın, bunu yapan an¬ 
cak kendisine zarar eder. Allahın âyetlerini hafife 
almayın Allahın size verdiği nimetlerini nasihat 
için indirdiği kitabını ve ondaki hikmeti düşünün. 

Allahtan korkun bilinki o herseyi bilendir. * Ka¬ 
dınları boşadığınızda müddetlerini doldurduktan 
sonra güzellikle anlaşırlarsa kocalarına varmaları¬ 
na engel olmayın. Bu içinizde Allaha ve kıyamete 
inananlara verilmiş bir nasihattir. Bu sizin için 
daha akıllıca ve daha temiz bir iştir Allah bilir, siz 
bilmezsiniz. * Anneler emzirme zamanını tamam¬ 
lamak isterlerse iki tam yıl çocuklarını emzirme¬ 
lidirler, evlât sahibi olan erkek de çocuğunu emzi¬ 
renin rızkını giyimini örfe göre sağlamakla mükel¬ 
leftir, Kimseye takatinin üstünde bir şey teklif 
edilemez, ne ana çocuğundan zarar görmeli ne 
baba. Mirasçıya da hüküm beyledir, ana ile baba 


Sû —* 


&&&&&&& & î - $€$3 ft&v 13 ! - ! - ! i î ' 










anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse beis 
yoktur, çocuklarınızı başkalarına emzirtmek is¬ 
terseniz örfe göre birşev verdinizse, bunda size suç 
yoktur. Allahtan korkun ve bilin ki Allah yaptıkla¬ 
rınızı görür. * İçinizde ölenler arkalarında dul 
kadın bırakırlarsa bu kadınlar dört ay on gün bek¬ 
lerler bu müddeti geçirdikten sonra meşrû bir su¬ 
rette dilediklerine varabilirler, bunda size bir suç 
yoktur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. * Bu 
müddetten evvel böyle bir kadına ıemz ile evlenme 
teklif etmek veya bu niyeti kalbinizde gizlemek 
günah değildir, Allah bilirki onları hatırlıyacak- 
sınız ama, onlarla gizlice söyleşmeyin veya hiç ol¬ 
mazsa afif sözlerle konuşun, ama muayyen zaman¬ 
dan evvel nikâh yapmaya kalkışmayın, Allah kal¬ 
binizde olanları bilir onun için Allahtan korkun, 
yine bilinki Allah size merhametli ve şefkatlidir. * 
Kadınlardan, onlara dokunmadan veya nikâh pa¬ 
rası kesilmeden ayrılmak isterseniz bunda beis yok, 
ama zengin fakir herkes kendi takatma göre on¬ 
ların iaşesiyle mükelleftir, bu ihsan sahiplerine bir 
borçtur. & Onlara dokunmadan boşarsanız kesişti¬ 
ğiniz nikâh parasının yarısını ödemeniz gerektir, 
meğerki kadın hakkını bağışlasın veya nikâhın dü¬ 
ğümünü elinde tutan bu hakkı tanısın. Sizin bağış¬ 
lamanız Allah korkusuna daha uygundur, birbiri¬ 
nize olan fazlınızı unutmayın muhakkak ki Allah 
yaptıklarınızı görür. * Namazlarınıza dikkatli o- 
lun (Muntazam olarak olarak eda edin )hele orta 
namazına Allaha itaat ederek namaz kılın * Korku 
hallerinde namazınızı yürüyerek veya at üstünde 
kılın, emniyete kavuşunca size bilmediğinizi öğre¬ 
ten Allahı anm. * İçinizden ölüpte dul kadın bıra¬ 
kanlara gelince, onları evlerinden çıkarmayıp yılı¬ 
na kadar bir geçim vasiyet edin, onlar eğer kendi¬ 
liklerinden evlerini bırakıp giderlerse ^yapacakları 
meşrû bir fiilden dolayı size günah yoktur. Allah 
aziz ve hakimdir, * Boşadığınız kadınlara da örfe 


— 31 — 




e* si e*9*^e& 


göre nafaka verin bu da Allahtan korkanlara bir 
borçtur. * İşte Allah anlayasınız diye âyetlerini 
böyle açıkça bildirir. # Görmüyormusunuz ki bin¬ 
lerce insan ölüm korkusuyla yurtlarından çıktılar 
da Allah onlara evvelâ ölün dedi sonra kendilerini 
diriltti, şüphesiz Allah insanlara karşı lûtfedicidir 
ama insanların çoğu şükretmez. * Allah yolunda 
vuruşun, bilin ki muhakkak Allah işiten ve bilen¬ 
dir. * Kimdir o adam ki Allaha güzel bir şekilde 
ödünç versin de Allah onu kat kat ödemesin (ha¬ 
yırlı ve sevap bir işe para yatırana Allah fazlasıyle 
iade eder) Allah darlıkta ve genişlikte verendir. 
Sonunda ona döneceksiniz. * İsrail oğullarının i- 
leri gelenlerini görmez misiniz? Hani Musadan son¬ 
ra bir zaman peygamberlerine «'Bize bir h^Vihndnr 
gönder de ona uyup Allah yolunda vuruşalım» de¬ 
mişlerdi. O da onlara «Size savaş emredilir de sa¬ 
vaşmayı verirseniz» demişti. Onlar da «Neden sa¬ 
vaşmayalım yurtlarımızdan çıkarıldık, çocukları - 
mızdan ayrıldık» demişlerdi ama savaş emredilince 
pek a*zı katlanmıştı. Öbürleri dönüvermişlerdi. Al¬ 
lah zalimlerin halini bilir. * Vaktaki peygamberleri 
onlara «Allah size Talutu hükümdar olarak gön¬ 
derdi» demişti. Onlar «O bize nasıl emreder, bizim 
padişahlığa ondan fazla hakkımız var, bizden zen¬ 
gin de değil» demişlerdi de peygamberleri «Şüphe¬ 
siz onu Allah seçmiş sizden üstün kılmış ona bilgi 
ve vücut bakımından üstünlük vermiştir» demişti. 

Allah mülkünü istediğine verir. Allah bilgisi ge¬ 
niş olandır. * Yine peygamberleri onlara demişti ki 
«Onun padişahlığının onun hükümdarlığının apa¬ 
çık delili size rabbmızdan güven ve sükûn veren, 
içinde Musa ile Harun soyundan kalmış emanetleri 
bulunan ve meleklerin taşıdığı tabutla gelmesidir. 
Eğer inananlarsanız bu sizin için bir işarettir.» * 
Talut askerle harekete geçince dedi ki «Allalı sizi 
bir ırmakta sınayacak kim o ırmağın suyundan i- 
çerse benden değildir. Tadmıyan bendendir. Yalnız 


?v ? I: -i: I v I: î t i ; İ \ z İt! tİt 1 rk 


— 32 — 








/ 



lannda pek azı müstesna, sudan içtiler Talut ve 
askerleri o ırmağı geçince *Biz bu gün Calut'un 
ordusuna karsı duracak takatta değiliz^ dediler. 
Allaha kavuşacaklarım hissedenler ise dediler kİ 
fÖyle azlıklar vardır ki Alla un izniyle üstün kuv¬ 
vetleri yenmişlerdir» Allah sabredenlerle beraberdir. 

& Calut’a ve onun askerlerine karşı çıkınca dedi¬ 
ler ki Rabbimiz bize sabır ver, ayaklarımıza direnç 
ver ve bizi kâfirlere karşı muzaffer kik» ^ Ve Al¬ 
lahın izniyle kâfirleri bozdular, Davut'ta Calnt’u 
öldürdü, Allah ona mülk ve hikmet ihsan etti, dile¬ 
diği bazı şeyleri öğretti, Allah bazı insanları bazıla- 
riyle def etmeseydi yer yüzü bozulurdu, lâkin Al¬ 
lah âlemlere nimet vericidir. * İşte bunlar Allahın 
âyetleridir. Onları gereği gibi okumaktayız. Muhak¬ 
kak ki sen neve amberi erden sin. ^ O peygamberler¬ 
den bazılarım bazılarına üstün kıldık. Bazılarıyla 
Allah konuştu. Bazılarına yüksek dereceler ihsan 
etti. Meryeraİn oğlu İsa'ya açık deliller verdik ve 
onu kutsal ruhla destekledik. Allah isteseydi ondan 
sonra gelenler bu apaçık delillerden sonra birbir¬ 
leri yle vuruşamazlardı. Ama yine de ihtilâfa düş¬ 
tüler, içlerinde inananları var manmıyanlan var 
Allah isteseydi birbirlerini öl d üremezler di, lâkin 
Allah istediğini yapar. * Ey inananlar, size verdiği¬ 
miz rızıklardan bir kısmım, alış veriş, dostluk ve 
şefaat olrmyacak bir gün gelip çatmadan, yoksul¬ 
lara verin Kâfirlere gelince onlar zalimlerdir. V 
O Öyle bir Allahtır ki ondan başka Allah yoktur. O 
diri ve kadirdir, Ne uyuklar ne uyur göklerde ve 
yerde ne varsa unundur, onun izni olmadıkça, ornın 
nezdinde kim şefaat edebilir? Önünüzde ve arka¬ 
nızda ne varsa o bilir. Onun ilminden ancak onun 
dilediği m ikin rdan başkasını kimse kavuyamaz. 
Kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Yeıi ve göğü 
korumak ona zor gelmez. O yücedir ve çok büyük¬ 


tür, # Dinde zorlama yoktur ve gerçekten doğru | 





33 


/ 







şgaE&e&B&att -: 3 ^^^îâieîe:ac^î^e?s^5^^9öte^3i©9^9seö^ 

S 

ve yanlış yollar apaçık meydandadır, kim Tagutu 
bırakıp Allaha inanırsa kopmaz sağlam bir ipe ya¬ 
pışmış olur. Allah herşeyi işiten ve bilendir. * Al¬ 
lah müminlerin velisidir, onları karanlıktan aydın- .J- 
lığa çıkarır. Ama kâfirlerin koruyucusu Tagut’dur. | 

O da onları aydınlıktan karanlığa götürür. Onlar | 
cehennemliktirler ve orada ebedî kalacaklardır. * | 

Şu adami duymadın mı kî (Nemrud) İbrahim’le, y 
saltanatın kendisine verilmiş olduğunu tartışmağa | 
kalkmıştı. İbrahim demişti ki «Yaşatan ve öldüren J 
benim Allahımdır». O (Nemrud) demişti ki «Ben | 
de yaşatır ve öldürürüm.» İbrahim demişti ki «Bak | 
Allah güneşi doğudan doğdurur sen de bir defa A 
batıdan doğdur bakalım » Bu sual üzerine o, şa- A 
şırıp kalmıştı. Allah zalim kavmi doğru yola ilet- | 
mez. * Şu adamı (Esrâ) duymadmmı ki,temelleri- 
ne kadar yıkılmış bir şehrin (Kudüs) önünden | 
geçmiş ve şöyle demişti: «Allah tamamen harap o- i 
lan bu şehri nasıl yeniden canlandıracak.» Bu- ğ 
nun üzerine Allah onu M dürmüş ve yüz sene sonra 
dirilmiş ve «Söyle burada ne kadar kaldın» diye | 
sormuştu. O da «Bir giiu veya bir günden az» de- § 
misti, Abalı ise «Hayır yüz sene oldu, yemeline ve 
suvuna bak, henüz bozulmamışlardır. Eşeğine de y 
bak bu is. seni insanlara bir delil göstermek mak- û 
şadıyla olmuştur. Şu kemiklere bak, biz naul onu y 
diriltiyor ve etle örtüyoruz» demişti. O rRsrâ) mû- y 
cizeyi prörünee «Şimdi prthvorurn ki AUoh Vıerseve i 
kadirdir demişti.» ^ Fani İbrahim demişti ki «Rab- y 
bim, ölüyü nasıl dirUttü'ni bana göster.» Allah Ji 
«İnanmıyor musun?» demişti de İbrahim «İnam- A 
yorum ama kalbim huzur bulsun iyice kavrıyayım» A 
demişti. Allah buyurmuştu ki «dört kuş od, onları f ; 
paramparça et, parçala rmı birbirine karıştır onlar- | 
dan her birini bir dağın üstüne at sonra onları A 
çağır uçarak sana gelecekler.» Bil ki Allah elbette -| 
aziz ve hakimdir. # Mallarım AUah yolunda sarfe- İ 
denler, her batğında yüz tanesi olan ve yedi ba- 


— 34 — 







t: % No*- *ç»- «o*,i*ç$<a$ı 

şak bitiren tek bir tohuma benzer. Allah dilediğine 
fazlasıyla verir. O, lûtfu geniş olan ve bilendir. * 
Allah yolunda mallarını harcayıp verdiklerini 
başlarına kakmıyanlar, onlara eziyette bulunma¬ 
yanlar, Rablannm mükâfatına erişeceklerdir. Onlar 
için korku, tasa olmıyacaktır. # Tatlı söz ve suç ba¬ 
ğışlama, dostça olmıyan bir sadakadan hayırlıdır. 

Allah müstağnidir ve halimdir. * Ey inananlar, ma¬ 
lını gösteriş için harcayan ve Allaha ve kıyamete 
inanmıvan kişiler gibi sadakalarınızı başa kakarak 
minnet ve eziyet uyandıracak hiç verilmemiş hale 
getirmeyin. O çeşit adam toprakla örtülü bir ka¬ 
yaya benzer ki ne kadar yağmur yağsa üstündeki 
toprak gider kendisi yine katı kalır, onlar kazan¬ 
dıkları şevlerden hiç bir sevap elde edemezler. Al¬ 
lah kpıfirior kavmini doc^m vola iletme?. Ama 
Allahın rızası için ve kendi, ruhlarının selâmeti i- 
çin sadaka verenler bir tepe üstündeki bahçeye ben 
zerler ki bol bir yağmurla iki kat ürün verir. Yağ¬ 
mur olmasa bile çisenti ona rutubet verir. Allah 
yaptıklarınızı görür. * Sîzler hepiniz pınarlarla su¬ 
lanan ve her nevî meyva veren hurma ve asmalar¬ 
la dolu bir bahçe, uzun bir ömür ve kendinize ben- 
ziyen evlâtlar istemez misiniz? Ama fırtına bah¬ 
çeyi tahrip eder ve yıldırım alevleriyle onu mah¬ 
vederse ne olur? Allah iyice düşünmeniz ve zih¬ 
ninize katmanız için bn d^ııiî indirdi * Ev inanan¬ 
lar, kazandırınız mallardan ve size topraktan ye¬ 
tiştirdiğimiz şeylerden ssmaVî* veriniz. Kendinizin 
aldanmadan kabul edemiyeceği en kötü şeyleri sa¬ 
daka olarak vermeyin. Bilin ki Allah müstağnidir 
ve şükre lâyık olandır. & Şeytan sizi yoksullukla ıç 
tehdit eder ve size rezilce şeyler emreder. Allah si¬ 
ze bağışlama ve inayet vaadeder. O, ihsanı bol olan 
ve bilendir * Dilediğine hikmet ve basiret verir. | 
Ve hikmet verdiğine çok hayır inayet etmiş olur, iğ 
ama bunu ancak idrak sahipleri düşünürler. * 
Verdiğiniz nafakaları ve yaptığınız adakları Allah 






/ 




^ bilir. Zalimlere yardım yoktur. * Sadakalarınızı â- 
'£ lenî verirseniz iyi, ama gizlice verirseniz çok daha 
;■!; güzel, bu sadaka sizi günahlarınızdan kurtarır. 

| Bütün yaptıklarınızı Allah bilir. * Onları (kâfirle- 
^ ri) doğru yola götürmek sana düşmez. Ama Allah 
§ istediğini doğru yola iletir. Hayır için birşey ve¬ 
li rirseniz bunun faydası kendinize. Zaten yoksullara 

i nafaka vermeniz de ancak Allahın rızası içindir. 

f 

y Hayır olarak verdiğiniz şeyler, size fazlalaştırılır ve 
| siz zulüm görmezsiniz. * O fakirler ki, Allahın rı- 
y zası için harbe giderler (Bir kazanç yolu tutamaz- 
y: 1ar) memleketi dolaşıp geçimlerini sağlıyamazlar. 

İ Cahiller onları tevazularından ötürü zengin (zaru¬ 
ri retten uzak) sanırlar. Onları görünüşlerinden an- 
İ larsm. Onlar tacizle birşey istemezler, onlara yap¬ 
ıl tığınız iyiliği Allah bilir. * Gece ve gündüz gizli ve 
£ açık, mallarından sadaka verenler Rabları nezdin- 
jj£ de ecirlerini bulacaklardır. Onlara ne korku vardır 
I ne tasa * Riba yiyenler,, şeytan çarpmış gibi ih- 
| t ilaçlar içinde dirilecekler «riba, ticaret gibidir» 

|£- dedikleri için (1). Halbuki Allah ticarete izin ver¬ 
il: di, ribayı yasak etti. Rabbının bu ihtarına göre ri- 
$ badan vaz geçenler geçmişteki hareketleri için affa 
1 uğrayacaklardır. Yeter ki bu andan itibaren işlerini 
$ Allahın rızasına göre idare etsinlefi Fakat bundan 
| sonra da tefecilik yapanlar cehennemlik olacaklar § 
| ve orada ebedî olarak kalacaklardır. ^ Allah ribayı :l 
eksiltir sadakayı arttırır. Allah günah işleyen kâfiri § 
r| sevmez ¥ Onlar ki inanırlar, tyi işler yaparlar, | 
& Namaz kılarlar, zekat verirler Allahları nezdinde 
yi mükâfatları büyüktür. Onlara korku ve keder yok- | 
î| tur. * Ey İman edenler, eğer müminlerseniz Al- | 
k lahtan korkun. Ve ribadan artakalan (Alacağınız- § 
dan) vazgeçin. * Bunu yapmazsanız biliniz ki Al- 
laha va resulüne âsi olmuş olursunuz. Tövbe eder- ^ 
şeniz sermayeniz siziııdir. Hiç kimseye haksızlık | 
etmezseniz sizede haksızlık edilmez. * Borçlu, öde- 

j> 

— 36 — 





inekte güçlüğe uğrarsa, eli geniş] ey ine ey e kadar o- | 
na müsaade edin Ama alacağınızı tamamen şada- J 

îrn ftl n m İr riî tnpıirtniır Vı nTrlr tn t n/“î n ^ h W -Ti TM »"1 J /1 ı r 


r| ka olarak silerseniz hakkınızda daha hayırlıdır, i 


| Eğer bilirseniz, # Allaha döneceğiniz günü düşü- î? 
I nerek korkunuz* O zaman herkes müstahak oldu- 't 
I ğu muameleyi görecektir. Kimseye zulmediimiye- îî 
£ çektir. Herkese lâyık olduğu şey verilecektir. * * ı 


Ey inananlar, belli bir müddet için borçlandığınız- \î 


j£ da bunu yazı ile tesbit edin. Âdil kâtip Allahın ken- % 
ll dişine öğrettiği şekilde yazmaktan çekinmesin borç : 
pc lananm söylediği gibi ve doğru olarak yazsın, O ; 
l\ Allahtan korksun, hiçbir şey kısmasın," ama eğer 3 


’TÎ 

| 

Tj> 

w 

$ 

M 

s 

■ '> 

Ü 

1 

J> 

■ #,■ 

'{)> 

# 

-> 

'j> 

V> 

J| 

§| 

i 

)> 

-f» 

s 

| 

:> 

t? 



1> 

?l> 




İ ' 

Allah herşeye gücü yetendir. * Peygamber kendisi¬ 
ne rabbi tarafından indiriiener inanmıştır. Ve bü¬ 
tün müminler de Allaha, meleklerine, kitaplarına, 
peygamberlerine inanmışlardır. Ve «Allahın pey¬ 
gamberleri arasında fark gütmeyiz, duyduk ve i- 
taat ettik Rabbimizden yarlığanma dileriz. Sana 
döneceğiz» derler, * Allah hiç kimseye takati üs¬ 
tünde bir mükellefiyet yüklemez, herkesin kazan¬ 
dığı (sevap ve günah) kendinedir. «Rabbimiz, e- 
ğer unuttuysak hata isledivsek bizi bağışla ve bi¬ 
ze bizden öncekilere ^ yüklediğin kadar ağır yük 
yükleme. Gücümüzün yetmediği yükü yükleme. Bi¬ 
zi affet, yarlığa, bize acı. Mevlâmız sensin. Kâfir¬ 
ler kavmine karsı bizi muzaffer kıl.» 


VÇ ı ^ ^ 0 % fa f- ^ ^ A , #- f \ #r, 




ÂL-İ İMRAN (İMRAft 
SOYU) SÜRESİ 

' i Medine’de inmiştir . İki 'yüz âyettir.} 

t♦Ctİfrii+f'i'VtMv.vVv 


Çok acıyan ve rahmeti 
bütün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


fi Elif — Lam — Mim * O Allah ki ondan gay- 

% ri tapacak yoktur. Diridir, koruyan ve hükmeden 
U odur. * (O Allah) sana kitabı hakkıyle indirdi, O 
1 kitap ki ellerindeki kitabı doğrular. Halkı doğru 

I yola yöneltmek ^çin ç^vvelce de Tevrat, ve 

Incil’i inclrrmişt^ Hakkı batıldan ayırıcıyı (Furkân) 
& indirdi. '+ Allan ın âyetlerini inkâr edenlere şiddet- 

-t1-:-:- , : &&&£% 

— ö'â — 














li bir azap vardır. Allah azizdir ve cezalandırıcıdır. 
* Şüphesiz, yerde ve gökte olan hiçbir şey Allaha 
gizli kalmaz. * O ki, size ana rahminde, dilediği 
şekli verir; ondan gayrı tapacak yoktur. Azizdir 
ve hükmü geniştir. * Sana kitabı indiren odur. Ki¬ 
tabın temelini teşkil eden bir kısım âyetlerin m⬠
nası apaçıktır; bir kısım âyetlerde ince mecazî m⬠
nalar vardır. Kalblerinde eğrilik olanlar, fitne çı¬ 
karmak için, o mecazlı âyetleri tevil ederler. On¬ 
ların gerçek mânalarını ancak Allah bilir. İdrak 
sahipleri derler ki «Biz ona inanırız. Ayetlerin hep¬ 
si Allah’tan gelmiştir.» Amma böyle düşünenler 
yalnız aklı başında olanlardır. * Rabbimiz, bizi 
selâmete çıkardıktan sonra kalblerimizi yanlış yo¬ 
la saptırma ve kendi katından bize rahmet ihsan 
eyle . Şüphesiz sen çok cömertsin, bağzslıyansın. * 
Rabbimiz, geleceğine şüphe olmayan günde insan¬ 
ları toplayacak olan muhakkak sensin. Şüphe yok 
ki Allah vaktinden dönmez. * Kâfir olanları Al¬ 
lah’a karşı şüphesiz ne malları, ne evlâtları koru¬ 
yabilir; onlar ateşin yakıtı olacaklardır. * Firavun 
soyu da ,ondan evvel yaşamış olanlar gibi, âyetle¬ 
rimize yalan dediler. Allah onları günahlarıyla ya¬ 
kaladı. Allahın cezası şiddetlidir. * Kâfir olanlara 
de ki: «Yakında mutlaka yenileceksiniz ve cehen¬ 
neme sürüleceksiniz. Ne kötü yerdir orası.» V Bir- 
biriyle çarpışmış olan iki ordunun hali size ibretti. 
Ordunun biri Allahın dini için savaşıyordu; öteki 
imansızdı. İmansızlar, gözleriyle, müminleri olduk¬ 
larının iki misli olarak gördüler. Allah, dilediğini 
kendi yardımıyle destekler. Gerçek, bu uzağı gö¬ 
ren insanlar için ibret verici bir olaydı (1). * Ka¬ 
dına karşı şehvet, evlât, biriktirilmiş altın ve gü¬ 
müş, cins atlar, hayvanlar ve ekinlere düşkünlük, 
insanların hırsım tahrik eder. Bunlar dünya ha¬ 
yatının metanlarıdır. En güzel mekân ise Allahın 


fi 

1 

I 

ı> 

•; 

p> 

I 

t. 


i 

î 


î 

:>> 

A 

■ i> 
■UÎ 

 

l> 

r> 

1 

6 

;■> 


(t) Bedir M ahar ebesi. (Elmalılı, Mahmut Esat tefsirleri) t 


- 1 «***«** £ 

— Z9 — 








; ' - 3 ’ }.>“•} 


: fc 


katindadır. * De kif Size bu zevklerden daha ha¬ 
yırlısını haber vereyim mi? Allahtan korkanlar al¬ 
tından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları 
cennetleri, tertemiz eşlere nail olacaklar Ali ah m rıza 
sı onların üzerine olacaktır. Allah, kullarının ha¬ 
lini görendir. * Onlar «Rabbimiz; biz sana inan¬ 
dık. Suçlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabın¬ 
dan koru!» derler. * Bizi;, sabredenleri, doğruları, 
itaat eyliyenleri, yoksullara yardım edenleri ve se¬ 
her vakti dileyenleri. * Bizzat Allah, kendinden 
gayri ilâh olmadığını gösterdi. Allah kesin olarak 
bildirdi ki, kendinden gayri tapacak yoktur. Me¬ 
lekler, bilgi sahipleri, Allahın daima âdil olduğuna, 
ondan gayri Allah olmadığına tanıklık ettiler. O 
aziz ve hakim olan Allah * Allah katında din, an¬ 
cak İslâmdır. Kendilerine kitap verilenler bmıu 
öğrendikten sonra, aralarındaki haset yüzünden, 
ihtilâfa düştüler. Allahın âyetlerini inkâr eden, 
bilsin ki^ Allah hesabı tez olandır. * Seninle tar¬ 
tışırlarsa de ki: «Ben ve bana uyanlar Allaha tes¬ 
limiz». Kitap ehline ve cahillere de ki: «İslâmlığı 
kabul edecek misiniz?» Eğer kabul ederlerse doğ¬ 
ru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse senin 
vazifen ancak bildirmedir. Allah, kullarını gören¬ 
dir. * Allahın âyetlerini inkâr edenlere, haksız 
yere Peygamberlerini öldürenlere, doğruluğu emre¬ 
den ve öğüt verenlerin canına kıyanlara acı bîr a- 
zap olacağını haber ver * Onlar, o kimselerdir ki, 
bütün yaptıkları bu dünyada da, öteki dünyada da 
heder olmuştur. Kimse onlara yardım etmiyecektır. 

Kitaptan kendilerine bir pay verilenlerin haline 
baktın mı? Aralarındaki ihtilâfları halletsin diye, 
Allahın Kitabı kendilerine gösterilince bir kısmı 
sırtlarını çevirdiler ve uzaklaştılar. Onlar bunu 
âdet edinmişlerdir. * Bunu yapmalarının sebebi, 
«Cehennem ateşi bizi sayılı birkaç gün yakacak» 
demelerindendir. Bunlar kendi uydurmalarıyle 
dinlerinde de kendilerini aldatmışlardır. * Ama ge- 

<s> 

u-«te te-tete tetetetete, 

— 4Ü — 










leceğine şüphe olmıyan günde toplanıp herkesin 
müstahak olduğunu bulduğu gün halleri nice ola¬ 
cak? Onlar hakkında da adalet yerini bulacak. 
Zulüm görrmyecekier. # De ki: «Allahım, mülkün 
sahibi şensin; dilediğine verirsin, dilediğinden alır¬ 
sın; dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın. Hayır 
senin elindedir. Muhakkak ki sen her şeye gücp ye¬ 
tensin, * Gecenin ardından gündüzü, gündüzün 
ardından geceyi getirirsin. Ölüden diriyi, diriden 
Ölüyü meydana getirirsin, yarattıklarından diledi¬ 
ğine hesapsız şekilde rızk verirsin ^ İnananlar, mü/ 
m inleri bırakıp kâfirlerle dost olmasınlar. Bu işi 
yapan, Allahtan bir şey beklemesin artık. Kâfir¬ 
lerden korkunuz varsa o başka, Allah, kendisinden 
korkmanızı emretmektedir. Dönüp varılacak yer, 
Allahın huzurudur. ^ De ki: Kalbinizdekini gizle- 
seniz de, açığa vursamz da Allah bilir, Ö, göklerde 
ve yerde ne varsa hepsini bilir ve gücü her şeye 
yeter ^ Bir gün gelecek ki, herkes, yaptığı bayı¬ 
rı karşısında hazır bulacak. İşlediği fenalıkların 
da kendisinden pek uzakta olmasını arzu edecek. 
Allah kendisinden korkmanızı emrediyor. O, kul¬ 
larım esirgiy endir. ^ De ki: Allahı seviyorsanız 
bana uyunuz kî Allah da sizi sevsin ve günah¬ 
larınızı bağışlasın, Allah bağışlayıcı ve acıyıcıdır. 

*■ De ki: Allaha ve peygambere itaat edin. Fakat 
yüz çevirirlerse Allah, kâfirleri sevmez. ^ Şüphe - 
siz ki, Allah, Adem’i, Nuh’u ve İbrahim soyunu ve 
İmran soyunu âlemlere üstün kıldı. * O soylar bir¬ 
birinden türemiştir. Allah duyan, bilendir. * Ogün 
ki, İmraıı’ın karısı «Yarabbi karnımda olanı azat¬ 
sız bir kul olarak sana adadım. Onu kabul buyur. 
Şüphe yok kî sen duyan ve bilensin* demişti, * 
Doğurunca da «Yarabbi, ben onu kız olarak doğur¬ 
dum, demişti. Zaten Allah onun ne doğurduğunu Ş 
biliyordu, erkek kıza benzemez; ona Meryem adım M 
verdim; onu ve soyunu sana emanet ettim, onu, | 
taşlanan Şeytandan koru* demişti, * Rabbî, çocu- I 

: r -- f -:r:: - J 

— 41 — 








«î 

?r 

§ 


<f.' 

<Ü 

-ı 


ğu güzer kabule mazhar etti ve bir bitki gibi bü¬ 
yüttü; Zekeriyayı da onun hizmetine verdi. Zekeri- 
ya ne vakit mihraba girse yanında bir yiyecek 
bulurdu. O, Meryeme: «Ey Meryem, bunlar sana 
nerden geliyor?» demişti. Meryem: «Allahın katın¬ 
dan» demişti. Şüphesiz ki Allah, dilediğine hesap¬ 
sız rızk verir. * Zekerya orada Rabbine dua ede¬ 
rek demişti ki: «Yarabbi, senin katından temiz bir 
zürriyet ver bana. Muhakkak ki sen duaları işiten¬ 
sin.» # Mihrapta durup namaz lalarken melekler 
«Gerçekten de Allah sana Yahya’yı müjdelemiştir. 

O, Allah sözünü"tasdik eden bir insandır. Uludur, 
kötülüklerden uzaktır, iyilerden bir peygamberdir» 
diye nida etmişti. * Zekerya demişti ki: «Rabbim, 
benim nasıl oğlum olabilir ki ihtiyarlık omzuma 
çökmüştür. Karım da kısırdır. Böyle olmakla be¬ 
raber Allah dilediğini yapar. * Zekerya demişti ki: 
«Rabbim, bana bir delil ver.» Allah buyurmuştu 
ki: «işte sana delil, insanlarla üç gün ancak işa¬ 
retle konuşacaksın. Yatsı ve seher vakitleri Rah- 
bini şükürle sık sık an ve takdis et.» * O zaman 
melekler demişlerdi ki: cEy Meryem, muhakkak 
ki Allah seni seçti, seni arıttı ve bütün kadınlar¬ 
dan üstün kıldı.^ * Ey Meryem, Rabbine itaat et, 
secde et, cemaatle birlikte rükû et. * Bunlar, kayıp 
tan haber da r dı r ki sana vahyetmekteyiz. Mer¬ 
yem’i büyütmeyi üzerine alacak kim diyç kalem¬ 
lerin kur’a çektikleri zaman da, bu konuda ihtil⬠
fa düştükleri zaman da yanlarında değildin. * 
Hani melekler, «Ey Meryem# demişlerdi. «Muhak- 
kakki Allah seni kendisinin bir kelimesiyle müjde 
İçmektedir. Onun adı Meryem oğlu Mesih İsa’dır 
ki, dünyada ve ahirette saygı görecek ve Allahın 
yakınlarından olacaktır. * O, beşikteyken de, bü¬ 
yüdüğünde de insanlarla konuşacaktır ve o, iyi ki¬ 
şilerdendir, * Meryem demişti ki: «Benim nasıl 
çocuğum olabilir ki, hiçbir insan bana dokunmadı.» 
''Ama Allah böylece dilediğini yaratır ve herhangi 




S 8!‘$î’£I£I6î« 










bir işin olmasını diledi mi «OlU der ve o, hemen 
olur. * Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İn- 
cil’i öğretti. * Onu İsrail oğullarının peygamberi 
kıldı. O da İsrail oğullarına dedi ki: «Ben Rabbi- 
nizden size delillerle geldim. Çamuru yoğurur, kuş 
şekline sokar, üflerim. Allahın izniyle halkederim. 
Anadan doğma körün gözünü Allahın izniyle aça¬ 
rım. Cüzzam illetine tutulana şifa veririm ve Al¬ 
lahın izniyle ölüleri diriltirim; evlerinizde ne ye¬ 
diğinizi ve ne topladığınızı söylerim. Eğer inanan- 
lardansanız muhakkak ki bunlar size delildir. 
* Tevrat'tan elinizde olanı doğruluyorum; size ha¬ 
ram edilmiş bazı şeyleri helâl ediyorum ve Rabbi- 
nizden size delillerle geliyorum. Allahtan korkunuz 
ve ona itaat ediniz!. * Muhakkak ki Allah benim 
de Rabbimdir, sizin de. Ona kulluk edin! Doğru yol 
budur. * İsa, onıarın küfre saptıklarını duyunca: 
«Allah uğrunda benim yardımcılarım kimlerdir?» 
dedi. Havariler: * t Allah uğruna yardımcı bizleriz,» 
dediler,"«Biz Allaha inandık; sen de şahit ol ki. biz 
ona tezlim olanlardanız.» Rabbimizin indirdiğine 
inandık; peygambere uyduk; bizi şahitlerle birlik¬ 
te yaz!. * Hileye saptılar; Allah da mukabele etti. 
Allah, hilecileri cezalandıranların yardımcısıdır. 


* O zamanlar Allah, İsa’ya:. «Seni öldürecek de 
benim kendi katana yükseltecek de, kâfirlerden 
kurtarıp seni arıtacak da benim; sana uyanları kı¬ 
yamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonun¬ 
da dönüp geleceğiniz yer, benim katimdir. Düştü¬ 
ğünüz ihtilâflarda hakem olacak benim. # Kâfir¬ 
lere gelince, onları dünya ve ahirette şiddetli bir 
azaba çarptıracağım. Onlara yardım edecek kimse 
yoktur. * Fakat inananlar ve iyi işler işliyenler 
bol bol mükâfatlandırılacaktır. Allah zalimleri sev¬ 
mez. & Bunları sana âyetlerimizden ve doğrulukla 
hükmeden Kur’anclan okuyoruz.. ” Gerçek odur ki, 
Allah indinde İsa, topraktan yaratılıp sonra «Öl!» 
deyince oluveren âdemin örneğidir. * Hakikat Rab- 


$ 

S 

£ 

I 

I 

I 

I 


$ 

I 

ı> 

fi 

1> 

I 

i 


I 


I 

âi 


fi ŞtTCtT . 




■ T -y IA|A ? - f A.l'l ‘ 1 ■ 1 


— 43 





ıgpv'i wjınrrj 


i\ sana ulaştıktan sonra da yine seninle tartışan o- | 
i; lursa de ki: /Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı ve | 

i t *1 ____ _ 1 __ _1 _, Tl ^ un • ^ X-ı mâ 1 i i^a • ftı rt r3 /% İM r-y 


| oımizden gelir. Artık şüphecilerden olma!. * Bilgi 



:j yalancılar üzerine çevirelim.i ^ Muhakkak ki ger- § 
i çek haber budur. Allahtan gayrı ilâh yoktur ve ^ 
şüphesiz Allah azizdir ve hikmeti çok olandır. * | 

£ Gene yüz çevirirlerse Allah, şüphesiz fesatçıları | 
| bilir. De ki: -/Ey kitap ehli, siz de ve biz de ara- 1 
r mızda eşit olan kelimeye gelelim; ancak Allaha | 
îi kulluk edelim; hiçbir sevi O’na benzer gösterme- | 
£ yelim;-Allahı bırakıp da bazılarınız bazılarını reh- | 
p . ber tanımasınlar. Gene de yüz çevirirlerse deyin | 
h ki: Tanık olun, biz muhakkak Mü sİ üm ani arız. >5 * | 

i. Ey kitap ehli, İbrahim hakkında ne diye çekişi- f 
| yorsunuz? Tevrat ve İncil ondan sonra indirilmiş- f 
b tir. Düşünmüyor musunuz? # Yarımyamalak bil- ‘t 
diğiniz şeyleri tartışıyorsunuz da hiç bilmediğiniz | 
| şeyleri ne diye tartışmaya kalkıyorsunuz? Siz bil- • 
§ mezsiniz Allah bilir. ^ İbrahim, ne Hıristiyan’dı. H 
ne de Yahudiydi; dosdoğru Müslüman’dı. Ve şirk \\ 
| koşanlardan değildi. * İbrahim'e en yakın olanlar o 
| Allah, inananların velisidir. Kitap ehlinin bir b 
S bölüğü, sizi yolunuzdan saptırmak hevesindedirler, 11 
| ama, onlar ancak kendi nefislerini saptırırlar ve ^ 
t farkında olmazlar. * Ey kitap ehli, Allahın âyet- 


| da. * Ey kitap ehli, niçin hakla bâtılı karıştırıyor- 
I sunuz ve gerçeği gizliyorsunuz? Oysa ki bilîyorsu- 
I nuz da. * Kitap ehlmin-Jbir grupu da dedi ki: 


İman edenlere indirilene gündüzleri inanın, ak- ? 


| samları kâfir olun ki. inananlar da inançlarından 
| belki dönerler. * Dinînize uyan adamdan başkası- 
| na inanmayınız! Doğru yol, ancak Allahın yolu- 
| dur. Size verilenlerin başkalarına da verildiğini ve 
| onların rehberiniz indinde deliller göstererek si- 
f sinle tartışacaklarına inanmayın derlerse de ki: 








Lütûf ve ihsan Allahın elindedir; onu dilediğine 
verir. Allah, lûtfu geniş olan her şeyi bilendir. # 
Dilediğine rahmetini tahsis eder; O, büyük lütuf 
ve ihsan sahibidir. * Kitap ehlinin içinde öylele¬ 
ri vardır ki, ona-bir kantar altın emanet etsen 
olduğu gibi öder; öylesi de vardır ki bir altın ema¬ 
net etsen ayak direyip İsrar etmedikçe ödemez. Bu 
da «Ümmilerin mallarını almakta bir sakınca yok» 
demelerindendir. Bunlar, bile bile Allaha karşı 
yalan söyliyenlerdiıv * Halbuki kim ahdine sadık 
olur ve Allahtan korkarsa bilsin ki Allah kendisin¬ 
den korkanları sever. * Allaha yaptıkları ahdi ve 
yeminleri, bayağı bir bedel karşılığı değiştirenler 
yok mu, onlar ahrette nasipsiz olanlardır. Allah 
kıyamet gününde onlarla konuşmaz; yüzlerine bak 
maz, onlar hakkında «İyidir» demez. Acı bir aza¬ 
ba uğrayacaklardır. * Onlardan bir bölük de, kitap 
okuyormuş gibi görünmek için, dillerini oynatırlar. 
Halbuki okudukları şey kitapla yoktur. Bu, Allah¬ 
tan gelmiş derler. Halbuki Allahtan gelmemiştir. 
Ve bile bile Allaha bühtan ederler * Kendisine ki¬ 
tap, hüküm ve peygamberlik verilenlerin, insanla¬ 
ra: «Allahı bırakın, bana tapın» demek haddi de¬ 
ğildir. O, ancak öğrenmekte okumakta olduğunuz 
kitaba. Allaha bağlanınız! der. * «Melekleri ve pey¬ 
gamberleri Tanrı olarak tanıyın» diye emretmez. 

Siz, Müslüman olduktan sonra, kâfir olmanızı 
emreder mi? * O zaman ki Allah; «Peygamberler¬ 
den size kitap ve hikmet verdim;-sonra elinizdeki 
kitabı tasdik eder bir peygamber göndereceğim. 
Ona mutlaka inanacaksınız ve yardım edeceksiniz, 
diye söz alacaksınız. Size yüklediğim bu ağır yükü 
kabul ettiniz mi?» demişti. Onlar da tekrar «Kabul 
ettik» demişlerdi. O da demişti ki «Tanık olun, ben 
de sizinle birlikte bu söze tanıklık edeceklerdenim.» 
* Bundan sonra da döneklik edecekler, bozgun¬ 
culardır. * Allahın dininden gayri din mi arıyor¬ 
lar? Göklerde ve yerde bulunanlar, istekleriyle ve- 

— 45 — 

















L] 


ya zorla ona teslim olmuşlardır. Ve her şey ona dö- | 
necektir. * De ki: «Allaha, bize indirilene (Kitap), 
İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakuba ve oğullarına 
indirilene Musa'ya, İsa’ya ve diğer peygamberlere 
gönderilene inandık; aralarında fark gözetmeyiz. 
O’na teslimiz. * İslâm'dan gayrı din ariyan makbul 
bir kişi değildir. O, ahiretie hüsrana uğrayanlar¬ 
dan olacaktır. * inandıktan sonra küfre dönen 
kavme Allah doğru yolu nasıl gösterir; halbuki on¬ 
lar, peygamberin gerçek olduğuna tanık olmuş¬ 
lardı. Kendilerine açık deliller gelmişti Allah, zalim 
kav mi doğru yola iletmez * O adamların cezaları, 
Allahın meleklerinin ve bütün insanların lâneti, ü- 
zerlerine olmasıdır. * Ve bu lânete ebedî olarak ma¬ 
ruz olacaklardır. Azapları hafifletilmez ve yüzle¬ 
rine bakılmaz. * Ancak; bundan sonra tevbe e- 
denler ve durumlarını düzeltenler mütesna. Mu¬ 
hakkak ki Allah, bağışiıyan ve acıyandır. * iman 
ettikten sonra kâfir olup sonra da küfürlerini art¬ 
tıranların tevbeleri asi? kabul edilmez; onlar sa¬ 
pıktırlar. * Gerçekten kâfir olanlar ve kâfir ola¬ 
rak ölenler, dünya kadar altın feda etseler mak¬ 
bule geçmez. Bunların hiçbiri kurtulmaz. Onların 
akıbeti acı bir azap olacaktır ve hiçbir yardımcıları 
olmıyacaktır. ^ Sevdiğimiz şeylerden (Yoksullara) 
nafaka vermedikçe, asla hayır işlemiş olamazsınız. 
Muhakkak ki Allah, ha madiğiniz şeyleri bilendir. 

* İsrail oğullarına, İsrail'in Tevrat inmeden önce 
kendi nefsine haram ettiği şeylerden gayrı her 
türlü yiyecek helâl kılınmıştı. Eğer doğrularsanız 
Tevrat'ı getirip okuyun bakalım. * Bundan böyle Ş 
de Allaha yalan isnat eden olursa o adamlar zalim- --İl 
lerdir. * De ki: «Allahın sözü doğrudur. Siz de doğ- i 
ruyu gösteren İbrahim'in dinine uyun. O, müşrik- | 
lerden değildir.» # İnsanlar için ilk yapüan ibadet | 
evi, şüphe yok ki, Mekke’deydi. O, kutludur ve â- | 
lemlere doğru yolu gösterir. * Açık deliller ve İb- | 
rahim’in makamı oradadır. O eve giren emniyete § 


l> 

;!>- 

y 

0 > 

i 

*ı> 

T> 

$ 

t> 

\> 

\!> 

m 


i> 

l> 

f 


— 46 —= 








a 

ı 

;£ 

<X' 

h 

1 

& 

?f : 

jg 

i 


kavuşur. İnsanlardan, gücü yetene, oraya gidip 
Allah için haccetmek emrolunmuştur. İnkâr edene 
gelince, Allah şüphesiz bütün cihanlardan müstağ¬ 
nidir. V De ki: «Ey kitap ehli, Allahın delillerini 
niçin ikâr edersiniz? Allah, bütün işlediklerinizi 
görür.» * De ki: «Ey kitap ehli, İman edenleri ni¬ 
çin zorla doğru yoldan sapıtmaya ve eğriliğe sev- 
ketmeye kalkışırsınız? Kendiniz Allahın emirleri¬ 
ne tanıksınız. Ve Allah, yaptıklarınızdan gaafil 
değildir. * Ey inananlar, kendilerine kitap verilen¬ 
lerden bir kısmına uyarsanız sizi inanınızdan dü¬ 
şürür, kâfir yaparlar. * Ama siz nasıl kâfir olabi¬ 
lirsiniz ki Allahın âyetleri sîze okunmada ve Alla¬ 
hın Resulü aranızda. Kim ki Allaha sığınmıştır, 
o, doğru yola iletilmiştir. * Ey inananlar, Allahtan 
hakkıyle korkun ve Müslüman olarak ölünüz!. * 
Hepiniz Allahın emirlerine sarılın! Parçalanmayın! 
Allahın size bahşettiği nimeti anın! O Allah ki, 
siz birbirinize düşman iken kalblerinizi uzlaştırdı. 
Onun lütfü ile kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun 
kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. İşte Allah; 
doğru yolu bulasınız diye böyle açık delüler verdi. 

* İçinizde, sizi hayır yapmaya çağıracak, sizi iyi¬ 
liğe sevkedecek ve sizi kötülükten uzaklaştıracak a- 
öamlar bulunmalıdır. İşte o adamlar kurtuluşa e- 
renlerdir. * Kendilerine açık deliller geldikten son¬ 
ra da yine bölük bölük olanlar ve ayrılığa düşenler 
gibi olmayın. Öylelerine büyük azap vardır. * Yüz¬ 
lerin ağardığı ve yüzlerin karardığı gün vardır. Yüz 
leri kararanlara: «İnandıktan sonra kâfir mi ol¬ 
dunuz? Kâfir olmanıza karşılık azabı tadın baka¬ 
lım» denir. * Yüzleri ağaranlar ise Allahın rah¬ 
metine erişmişlerdir ve o rahmette ebedîdirler. * 
İşte sana gerçekliğiyle okuduğumuz Allahın âyet¬ 
leri bunlardır. Alîah, âlemlere zulmetmeyi iste¬ 
mez. * Göklerde ve yerde ne varsa Allahtandır ve 
her iş dönüp dolaşıp O’na varır. # Siz, insanlar i- 
çin yaratılan en hayırlı dine mensupsunuz. İnsan- 




’ ' - ' 5 . 1 : . < : . ■' 





j " lara iyiliği emredersiniz; fenalıkta bulunmayı men’ 
edersiniz ve Allaha inanırsınız. Kitap ehli de inan¬ 
saydı haklarında hayırlı olurdu. Onlardan inanan¬ 
lar var amma, çoğu îmandan çıkmıştır, * Onlar, 
size eziyet etmekten gayrı hiçbir zarar veremezler. 
Eğer sizinle savaşa girerlerse bozguna uğrarlar ve 
kendilerine yardım edilmez. * Nereye gitseler zillet 
damgasını yemişlerdir. İçlerinden. Allahın emir“ 
lerine ve insanların yapıştıkları ipe sarılanlar müs¬ 
tesna. Allahın gazabına uğradılar ve meskenet dam 
gasını yediler. Bu da, Allahın âyetlerini inkâr et¬ 
meleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri yü 
zünden, isyân etmeleri ve hadlerini aşmaları yü- 
zündendir. * Onların hepsi bir değil, kitap ehlin¬ 
den öyleleri var ki, doğru ibadet ederler; gece sa¬ 
atlerinde secdeye kapanarak Allahın âyetlerini o- 
kurlar. * Allaha, ahirete inanırlar, insanlara iyilik 
emrederler. Kot ül ük yapmayın! derler; hayra 

koşarlar. İşte onlar; iyi insanlardır. * Hayır olarak 
ne yaparlarsa karşılığını derhal görürler ve Allah, 
kendisinden korkanları çok iyi bilir * Gerçekten 
Öe kâfirlerin ne malları, 11 e evlâtları, kendilerini 
Allahın elinden koruyabilirler. Onlar ateşe atıla¬ 
caklar ve orada ebedî kalacaklar. * Onların su dün 
ya hayatında harcadıkları şey, nefislerine zûlmeden 
bk* kavmin ekinlerini vuran ve mahveden şiddetli 
rüzgâra benzer Onlara Allah zûlmetmez, nefisleri 
eulmeder. * Ey inananlar, birbirinizi- bırakıp baş¬ 
kalarını dost edinmeye kalkışmayın. Düşmanlık¬ 
ları, ağızlarından çıkan sözlerden bellidir. Kalble- 
rinde gizledikleri düşmanlık ise daha büyüktür. 
İşte düşünesiniz diye bu delilleri size açıkladım. * 

Sîzler o kişilerdensiniz ki, onları seversiniz ama 
onlar sizi sevmez. Siz kitaba tam olarak inanırsı¬ 
nız. Onlar sizinle buluştuklarında inandık derler. 
Yalnız kaldıklarında, size besledikleri kin yüzün- 
den, parmaklarım ısırırlar. Onlara de kiSfeKininizie 
ölün! Şüphe yok ki, Allah, kalblerde ne varsa çok 


— 43 — 


I 









S ! 

iyi bilendir. * Size bir iyilik gelse tasalanırlar; kö¬ 
tülüğe uğraşanız sevinirler. Eğer sabreder ve Al¬ 
lahtan korkarsanız, hileleri size hiçbir zarar ver¬ 
mez. Şüphe yok ki, Allah onların yaptığını tama- 
miyle bilmektedir. * Hani sen insanları harb ye¬ 
rine yerleştirmek için sabah erken evinden ayrıl¬ 
mıştın Allah bunu duyuyor ve biliyordu. * İçiniz¬ 
den iki grup, korkarak geri dönmekteydi, halbuki 
Allah onların yardımcısıydı. İnsanlar, ancak Allaha 
güvenmelidir. * Siz sayıca az olduğunuz halde, 
Allah size Redr’de yardım etmişti. Artık siz de Al¬ 
lahtan korkun ve O'na şükredenlerden olun! * 
Hani sen insanlara demiştin ki: «Rabbiniz size 
meleklerden üç binini indirecek; bu, size yetmez 
mi?.» * Evet, eğer sabrederseniz ve Allahtan kor¬ 
karsanız, düşmanlar size ansızın saldırsalar bile, 
Rabbiniz beş bin melekle size yardım edecektir. 

* Allah, bunu ancak size bir müjde olsun ve kal¬ 
binize güven gelsin diye yapmıştır. Zafer, ancak a- 
ziz ve hikmeti çok olan Allahtan gelir. * Allah, k⬠
firlerin ileri gelenlerinden bir kısmını öldürmek ve 
bir kısmım da perişan bir halde geri çevirmek i- 
çin o yardıma yapmıştır * Bu işte sana bir şey yok; 

O, dilerse tevbelerini kabul eder, dilerse zalim ol¬ 
dukları için onlara azap verir. * Göklerde ve yerde 
ne varsa Allahındır. Dilediğine azap eder, Allah, 
bağışlayan ve acıyandır. * Ey insanlar, faizi kat 
kat arttırarak yemeyin; Allahtan korkun ki kurtu¬ 
luşa eresiniz. * Kâfirler için hazırlanmış olan a- 
teşten sakınınız. * Allaha ve ResuFüne itaat edin 
ki, acmanlardan olasınız. * Rabbinizin yari i gama¬ 
sına Allahtan korkanlar için hazırlanmış ve ge¬ 
nişliği gökler ve yerler kadar olan cennete yarışır¬ 
casına koşun. Onlar ki, darlıkta ve ferahlıkta 
yoksulları beslerler, Öfkelerini yenerler ve insanları 
affederler. Allah, iyilik edenleri sever. * Onlar, bir 
kötülük yaptılar mı veya nefislerine bir zûlümde 
bulundular mı, Allahı anar ve suçlarının bağışlan- 


; -: s#* : 

— — 


: ; : . . -eSrV 







tf. 

û 

<İ 

<c 


ite 

îte 

<f 


| masını dilerler. Günahlarını Allahtan başka kim 

1 : bağışlıyabilir? Onlar, işledikleri suçta bile bile ayak 

diremezler. * Onların mükâfatları, Rabîerinin 
<j yarlıgaması ve altlarından ırmaklar akan ve için- 
| de ebedî kalacakları cennetlerdir. Bu, ne güzel mü 
kâfattır. * Sizden önce nice dinler gelip geçti. 

İ Dünyayı dolaşın da, yalanlıyanlann sonu ne olmuş, 
görün. ¥ Bu, insanlara bir açıklamadır ve Allahtan 
;f korkanlara bir öğüttür ve doğru yoldur. * Gev- 
U şekliğe ve kedere düşmeyin. Eğer inanmışsanız 
| mutlaka üstünsünüz. # Siz yaralandıysanız o 
kavim de sizin gibi yaralanmıştır. Bu günler öyle 
günlerdir ki insanlar arasında devrettirir dururuz. 

& Allah, böylece inananlara bilgisini gösterir. İçiniz- 
f den tanıklar edinir. Allah, zalimleri sevmez. # 

■ji Allah, inananları arıtır; kâfirleri de ezer. * Yoksa 
Allah, sizin içinizden cihad edenleri ve sabredenleri 
f belli etmeden, cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? 

K 

jfc * Her halde ölümle karşılaşmadan önce ölümü di¬ 
lemiştiniz. işte onu görüp duruyorsunuz. * Mu- Ş 
hammed, bir Resul’den başka bir şey değildir. On- | 
dan önce nice peygamberler gelip geçti. Ölürse | 
| veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? 

Û Kim geri dönerse, bilsin ki, Allaha hiçbir zarar | 
f. vermez ve Allah, şükredenlerin mükâfatını yakın- | 
& da verecektir. * Kimse, Allahın izni olmadıkça, â 
v ölmez. Ölüm bir vadeye bağlıdır. Dünya nime- 
Ş tini diliyene bu nimetten veririz. Ahireti diliyene § 
| ahiret ecri veririz. Şükredenleri yakında mükâ- $ 
tatlandıracağız. * Nice peygamberler, yanlarında U 
| bilginler ve erenler olduğu halde harb ettiler de § 


Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı fütur 
getirmediler; miskinlik etmediler. Allah sabreden¬ 
leri sever. * Onlar, ancak şunu söylüyorlardı: Rab- 
lİ bimiz, suçlarımızı bağışla. Taşkınlık etmemizi ve 
U ayak dirememizi affet ve bizi kâfirlere karşı mu- 
k : zaffer kıl!. * Sonunda Allah da kendilerine dünya 
± nimetlerini ahiret sevabını verdi. Allah iyilik iş- 


— — 


lıyenleri sever #* Ey inananlar ,kâfirlere uyarsanız, 
onlar sizi dininizden döndürür ve siz de öyle bir 
değişirsiniz ki, hüsran içinde kalırsınız. * Doğru 
odur ki, sizin Mevlâ’nız Allahtır. Ve O, yardımcıla¬ 
rın en hayırlısıdır. * Allahın hiçbir delil indirme¬ 
diği şeylerden ona ortak koştukları için biz o k⬠
firlerin kalblerine korku düşüreceğiz. Varacakları 
yer ateştir. Ne kötü yerdir o zalimler yatağı. * Ger¬ 
çekten Allahın size va’di doğru çıktı (1). O heng⬠
mede Allahın izniyle onları perişan ediyorken, son¬ 
ra ihtilâfa düşüp, verilen emir hakkında tartış¬ 
maya başladınız ve o sevdiğiniz şeyi size göster¬ 
dikten sonra isyân ettiniz. Dünyayı dileyenleriniz 
olduğu gibi ahireti dileyenleriniz de vardı. Sonra 
Allah sizi denemek için onları geri çevirdi; sizi de 
affetti. Allah, mü’minler hakkında nimet ihsan e- 
dicidir. * O sırada siz hep uzaklaşıyor, dönüp kim¬ 
seye bakmıyordunuz. Peygamber ise arkanızdan 
sizi çağırıp duruyordu. Allah bunun üzerine musi¬ 
bete karsı musibetle cezalandırdı ki ne elinizden 
kaçan zafere., ne de başınıza gelen derde kederlen- 
miyesiniz. Allah/‘-yaptıklarınızı biliyordu. * Sonra 
Allah o gamm arkasından üzerinizde bir emniyet 
indirdi. İçinizden bir taifeyi uyku bastırmıştı. Bir 
taife de nefislerinin derdine düşmüştü. Onlar. Al¬ 
lah hakkında, Müslümanlıktan önceki cahillik dev 
rinde olduğu gabi, yersiz fikirlere kapıldılar. Dedi¬ 
ler ki: «Bu işten bize ne?t De ki: «Bütün işler Al¬ 
lahındır. Onlar, kalblerinde sana açamadıkları bir 
sır gizliyorlardı. Ve.-fcBizim bu işte payımız olsaydı 
burada öldümlrnezdik$.v diyorlardı. Onlara de ki: 
«Evlerinizde de olsanız vadesi yetenler yine çıkar¬ 
lar, öldürülüp yatacakları yere giderler. Allah bu¬ 
nu kalblerinizde olanı denemek ve arıtmak için 
başınıza getirdi. Allah, k&lhlerde olanı bilir. * îki 
ordu karşılaştığı gün^ içinizden yüzgeri edenleri, 


(1) ühud Muharebesi . 

— 51 — 







:■ ■ h yy -r-1--;- :-: ‘- 1 r- 

1 

| şeytan bazı kazançlar göstererek doğru yoldan çı- f 
<î karmak istedi. Bununla beraber Allah onları ba- f 
İ ğışladı. Allah bağışlayıcıdır ve halimdir. * Ey i- § 
p nananlar, sefere çıkan ve savaşa giden kardeşlerine j| 
| sakın, «Bizim yanımızda olsalardı ölmezler ve öl- : y 
j| dürülmezlerdh diyenler gibi olmayın. Allah bunu | 
| onların yüreklerine kuru bir hasret olarak yerleş- h 
| tirdi. Hakikatte dirilten de, öldüren de Allahtır, § 
# Allah yaptıklarınızı görür. * Muhakkak ki Allah İ 
I yolunda öldürülür ve ölürseniz hakkınızda Allahın | 
§ rahmeti ve bağışlaması, dünyada kalıp biriktire- § 
î ceğiniz şeylerden daha hayırlıdır. * Şüphe yok ki, | 
| ölseniz de, öldürülseniz de hep Allah huzurunda § 
başrolacaksımz. # Allahın lûtfuyle onlara karşı 
t yumuşak davrandın. Eğeı kaba ve katı yürekli § 
!} frisaydın çevrenden dağılırlardı. O halde kusurlarını | 
| affet de günahlarının bağışlanması için Allaha | 
Ş yalvar! İş hususunda onlara danış! Ama karar ver- | 
f din mi, Allaha dayan ve güven! Şüphe yok ki Al- § 
| la^ Rabbine güvenenleri sever. * Allah size yardım & 
| ederse sizi kimse yenemez. Ama o sizi yardımsız § 
| bıraktıktan sonra size kim yardım edebilir? O 
| halde Müminler Allaha dayansınlar. ^ Bir pey- İ 
I gamber için emanete hıyanet etmek olmaz. Her i 
*î kim hile ile ganimetten bir şey aşırırsa, omzuna al- || 
| eliğini kıyamet günü yüklenir getirir. Sonra herkes § 
| ettiğini bulur Kimseye zulmedilmez. * Allah n- w || 
| zasma uyanla Allahın gazabına uğrayıp, yurdu | 
| cehennem olan bir olur mu hiç? Ve orası ne kötü | 
I bir barınaktır. * Onlar Allah indinde derece dere- 
P cedir. Ve bütün yaptıklarınızı Allah görüp duruyor. îf 

| * Şüphe yok ki AJlah, inananlara büyük bir ihsan- | 

t da bulundu. Çünkü kendilerinden bir peygamber | 
İ yolladı. O peygamber onlara Allahın âyetlerini 
I okuyor, onları arıtıyor, onlara kitabı ve hikmeti 
I öğretiyor. Halbuki bundan önce açık bir sapık- 
I hk içindeydiler. * Hâl böyle iken basımlarınızın 
basma iki mislini getirdiğiniz bir musibet şize isa- 









: V’ !-[-!Sm •::; ^; - V - 

bet ediverinee <Bu nerden geldi?» dediniz. De ki: | 
«B'ui, kendi tarafjnızdan geldi. Şüphe yok ki Allah, | 
her şeye gücü yetendir. Ş İki ordunun karşılaştığı I 
o gün başınıza gelen de, yine mümin ve münafıkla- % 
rm bilmesi için, Allahın takdiriyle olmuştu. * Böy- ;!; 
lece münafıklık edenleri açığa vurmayı murad et- t 
misti. Onlara: « Gelin, Allah yolunda savaşın ve- U 
ya hiç olmazsa savunmada bulunun» denilmişti de k 
«Biz savaşı bilsek arkanızdan gelirdik» demişlerdi. 

O gün onlar imandan ziyade küfre yakındılar. 
Kalblerinde olmıyanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Al¬ 
lah her şeyi bilip dururken neyi gizliyorlardı? * 
Onlar ki harbe giden kardeşleri için «Bizi dinlese- 
lerdi öldürüîmezlerdi» dediler. Onlara de ki: «Eğer 
doğru söylüyorsanız haydi kendinizden ölümü u- 
zakîaştırın bakalım.»;p* Allah yolunda öldürülen - 
leri sakın ölü sayma! Onlar hep yaşamaktadırlar. 
Fableri indinde nzklanmaktadırlar. * Allahın ih¬ 
san ettiği nimetle mutlu olurlar ve rızıkianırlar. 
Şehit olurken, kendilerine yetişemiyen mücahitler 
hakkında da şu müjdeyi vermek isterler: Onlara 
korku ve keder olmayacaktır. V Allahın rahmet ve 
ihsanına kavuştuklarından dolayı sevinç içinde¬ 
dirler. Ve Allah, inananların ecrini zayi etmez. * 
Hele o, yaralandıktah sonra da Allahın ve peygam¬ 
berin çağrısına koşanlar ve müminler içinden böy¬ 
le güzel hareketlerde bulunup Allahtan korkanla¬ 
ra büyük ecir var. * Onlara halk «Herkes aleyhi¬ 
nizde birleşti, korkun onlardan» 4 dediler bu söz* 
ancak onların imanını arttırdı. Ve Allah bize ye¬ 
ter. Ne güzel vekil (Ne sağlam dayanak) dır o,.' 
dediler. * Başlarına kötü birşey gelmeden Alla- ‘ 
hm lutfuna nail olanlar geri döndüler ve Allahın 
rızasına uydular. Allah çok büyük lütuf ve ihsan 
sahibidir. * Size o haberi getiren şeytan, yalnız- 
j| kendi dostlarını korkutur. Siz inanıyorsanız şey- 
| tandan değil, bana isyan etmekten korkun. * 
f Onlar ki küfre doğru koşmakta yarış ederler. Seni 

-K-- • •• - ıtm-. m., .-**=. y y 

- - 



t : ataeceBt -i 



kederlendirmesin. Onlar Allaha hiçbir zarar vere- -> 
mezler. Allaha onlara ahirette bir sevinç vermek is- ■> 
demiyor, onlara büyük bir azap var. * iman bede - | 

line küfrü alanlar Allaha zerrece zarar veremezler. | 
Onlar için acı bir azap var. * Kâfirler, kendilerini | 
bırakışımızı sakın kendileri için iyi bir şey -ğ 
sanmasınlar. Biz, onlara sırf günahları artsın diye | 
mühlet veriyoruz. Ve onlara zillet veren bir azap f 
vardır, * Allah; inananları bulundukları hal üze- ♦ 
re bırakacak değildir. Sonunda pisi, temizden mut- | 
laka ayıracak. Allah size gaybı bildirecek değildir. ■ 

O, peygamberlerinden dilediğini seçer, Ona gaibi | 
bildirir. Onun için Allaha ve Resullerine inanın! | 
Eğer inanır ve dikkatli olursanız size büyük bir 
mükâfat var * Allahın lütfettiği şeyde cimrilik | 
edenler (Başkalarına vermiyenler) sakın bunu | 
kendilerine hayırlı bir iş sanmasınlar. Bu, onlar % 
için bir serdir. Sakındıkları şey, kıyamet günü bo- t 
yunlanna halka olacak.Gökyüzünün ve yeryüzü- J 
nün mirası Allahındır. O, bütün yaptıklarınızı bi- 
lir. # Muhakkak ki Allah: «Allah yoksuldur, biz f 
zenginiz» diyenin sözünü işitmiştir. Bu söyledik- J 
lerini de, peygamberleri haksız yere öldürdükle- f 
rini de yazacağız ve diyeceğiz ki: «Ateş azabını ta- t 
dm bakalım.» # Bu, ancak ellerinizle kazandıkları- !> 
mzm (Müstahak olduğunuz) cezasıdır. Allah şüp- | 
he yok ki kuluna zûlmeden değildir. * Onlar derler t 
kı: «Allah bize bir şey v-a’detti: Bize ateşin yiyeceği ğ 


bir kurban getirinceye kadar hiçbir peygambere i- 


nanmıyacağ j z.»> De ki: «Benden önce bir takım £ 
peygamberler delillerle gelmiş ve dediğinizi de ge- | 
tirmişlerdi. Eğer doğru adamlarsanız onları niçin 
Ö 1 dürdünüz?» * Şimdi seni yalan sayarlarsa sen- t! 
den önce birçok peygamberler,- deliller ve Zeburla | 
o nurlu kitapla geldikleri halde onlar da tekzibe j? 
uğramışlardı. * Her. can ölümü tadacaktır. Ve hiç | 
şüphe yok ki ecirleriniz ancak kıyamet günü ta- Ş 
n 






ve kadın, içinizden iyilik yapanın 
çıkarmanı. Hep birbirinizdensiniz, Benim uğrum¬ 
da hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, 
benim yolumda işkenceye katlananların, cihada gi 


1 

■ ı 

i 


da cennete konursa murada eren işte odur, Dünya 
hayatı ise aldatıcı oyalanmaktan başka bir şey de¬ 
ğildir- * Muhakkak ki mallarınızla ve canları¬ 
nızla hak yolunda savaşırken 
sizden önce kendilerine kitap verilen¬ 
lerden ve müşriklerden birçok incitici sözler işite¬ 
ceksiniz. Sabretmek vc Allahtan korkmak hususun 
da azimli olmak büyük iştir. # Halka açıklanmak 
üzere kitap verilenler, onu ~ gizlemiy ec eki erdir. O 
nu gizledikleri hakle onlar, biraz para mukabili 
onu kulaklarının ardına attılar. Ne kötü alış — 
veriştir bu * Sanma ki yaptıklariyle sevinenlerin, 
yapmadıkları işler yüzünden övülmeyi arzulayan¬ 
ların. azaptan kurtulabilecekleri bir yer bulunsun. 

Sanma onların azaptan kurtulacağını. Onlar için 
acı bir azap vardır. * Gökler ve yer, Allahın mül¬ 
küdür, Ve Allahın her şeye gücü yeter, * Muhak¬ 
kak ki göklerin ve yerin yaradılışında, geceyle 
gündüzün birbirini kovalayışında, idrak sahipleri 
için deliller vardır. * Onlar ki. Allahı ayakta iken, 
otururken ve yan yatarken anarlar ve gökle yerin 
yaradılışını düşünerek derler ki; «Rabbimiz, bun¬ 
ları boş yere yaratmadın. Seni tenzih ederiz. Bizi 
ateş azabından koruk» * Rabbimiz, sen kimi o a- f 
teşe atarsan onu mutlaka haketmiştir. Ve za~ | 
limlerin yardımcısı yoktur. # Rabbimîz, biz bir § 
seslenen duyduk; o, iman için sesleniyor, «Rabbi- | 
nize inanın,» diyordu. Biz de hemen inandık. Rab- I 
bimiz, suçlanmm bağışla, kötülüklerimizi sil ve i 
bizi hayır işliyenlerle birlikte huzuruna al; # Rab- 
bimiz peygamberlerinin bize vade t tikler ini ver ve 
kıyamet günü yüzlerimizi kara çıkarma! Muhak¬ 
kak ki sen va dinden dönmezsin, * Ve gerçekten 
Rableri dualarını kabul etti. Ve buyurdu ki; Erkek & 


İi; 

$ 

<t> 


(i> 


ci> 

ı 

§ 

1 

1 

1 


î 1 " 

<İ> 

lı 

§ 


$ 

/r. 


iyiliğini boşa | 




$ 


İh 

$ 

<!-> 

I 





denlerin ve öldürülenlerin kusurlarını mutlaka ba- ^ 
ğışlayacağım. Onları, altından ırmaklar akan cen- | 
netlere koyacağım. Onlar, tasavvur edemiyeceği- | 
niz bir sevap ile Allahın mükâfatına nail olacaklar. | 
Sevabın güzeli Allah indindedir. * Kâfir olanların 
diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın, * 

Bu, kısa bir oyalanmadan ibaret. Sonunda vara¬ 
cakları yer cehennemdir. Ne kötü bir barınaktır 
orası. * Ama Allahtan korkanlara, altlarından ır¬ 
maklar akan çenetler. Orada ebedî kalış, ilahi ziya 
fetler mukadderdir. Faziletli insanlar Allah nezdin- 
de hayır bulacaklardır. * Şüphe yok ki, kitap ehli 
içinden Allaha size indirdiğimize ve onlara indir¬ 
diğimize inananlar ve Allah korkusu duyanlar var 
ki, Allahın âyetlerini değersiz bir bedelle satmaz¬ 
lar. Onların ecirleri Allah indindedir. Muhakkak 
ki Allah, hesabı tez olandır. * Ey inananlar, sab¬ 
redin! Sebatta birbirinizle yarışın! Cihat için ha¬ 
zır ve hazırlıklı bulunun! Allahtan korkun ki kur¬ 
tuluşa eresiniz* 





? 


NİSA (Kadın) SURESİ f 


Medlnede inmiştir. 176 âyettir. 





(Çok acıyan ve rahmeti 
bütün varlıkları kaplıyan 
Allahın adı ile,) 


Ey insanlar korkunuz o Allahtan ki sizi bir 
tek candan yarattı, o canın karısını da o camdan 
yarattı ve ikisinden birçok erkek ve kadın türetti 




— 56 — 









Korkun o Allahtan ki siz ondan dilekte bulun¬ 
maktasınız ve akrabalık haklarını sayın Allah sizi 
gözetmektedir. * Yetimlere mallarım verin, 
iyisinin yerine kötüsünü değiştirmeyin ve onların 
mallarını kendi malarınıza katıp yemeyin. Çünkü, 
bu, büyük günahtır * Yetim kızların hakları¬ 
nı gözetemiyeceğinizden korkarsanız, hoşunuza 
giden kadınlardan iki, üç veya dört kadın ni¬ 
kâhla alın, ama bunların arasında eşit muamele 
yapamamaktan korkarsanız bir zevce ile veya sa¬ 
hip olduğunuz cariyelerle yetinin doğru yoldan 
sapmamanız için bu daha uygundur. * Aldığınız 
kadınların mihirlerMi yakışır şekilde verin, ama 
kendileri mihirlerinin bir miktarını gönül hoşluğu 
ile bağışlarsa onu da rahatça yiyin * Allahın si¬ 
ze geçiih için verdiği malları sefihlere vermeyin ve 
yapacağınız tasarrufla yoksulları besleyin, giydirin 
ve kendilerine güzel öğütler verin. * Yetimleri ni¬ 
kâh va^na kadar gözetin Bulûğ cağına ulaştık¬ 
lar] nı gördüğünüzde m allan m kendilerine verin. 


Onların malını israf etmeyin veya büyüyünce ve¬ 
ririm diye yemeyin. Zengin olan yetimin malına 
el sürmesin, fakiı olan örfe uygun bir miktarını 
yiyebilir. Yetimlerin mallarım geri vereceğiniz za¬ 
man bıı muameleyi tanıklar huzurunda yapın. 
Hesabınızı doğru yürütmeniz için Allahın sizi he¬ 
saba çekmesi yeter Y Ana, baba ve yakjn akrabanın 
bıraktıkları mallar dan a r p] sun çok olsun erkeğe 
de kadına da birer pay vardır. Ölçülüp' biçilmiş 
birer pay. * Mirası paylaşırken uzak akraba ve 
yetim ve yoksullar varsa o maldan onlara da rızk 
verin ve kendilerine tatlı sözler söyleyin. * Arkala¬ 
rında aciz ve küçük çocuklar bırakacağız diye na¬ 
sıl üzüntüye ve korkuya düşüyorlarsa Allahtan da 
korksunlar da yetimler için de sözün dosdoğrusu¬ 
nu söylesinler. Y Haksızlıkla yetim malı yiyenler 
ancak ateş yerler. O mallar adeta karınlarında â- 
teş gibidir. Ve onlar alev alev cehennem ateşine 


— 57 — 







I *#* er^8$s^*efc&eî m&&t Sia * •3 

lî 

atılacaklardır. * Allah evlâdınız arasında mirası 
paylaşmak hususunda şunu emrediyor: Ölenin 
yaptığı vasiyet yerine getirildikten ve horcu öden- 
| dikten sonra erkek çocuklara iki kız payı eğer ço- 
| cuklarm hepsi kızsa ve ikiden fazlaysalar onlara 
terekenin üçte ikisi, eğer bir tek kız varsa ona 
p terekenin yansı verilir. Ana babanın her birine 
| terekenin altıda biri (Eğer çocukları varsa) ama 
İ çocuk yoksa ana baba varis oluyorsa anaya üçte 
| bir eğer ölenin kardeşleri de varsa borcu ödendik¬ 
le ten ve vasiyeti yerine getirildikten sonra anneye 
§ altıda bir verilir. Bilmezsiniz ki babalarınızın ve 
§ oğullarınızın hangisi size hayırca daha yakındır, 
rî? Bütün bunlar Allahın emirleridir. Muhakkak ki 


Allah bilen ve hikmeti çok olandır. * Çocukları 
yoksa karılarınızın terekesinin yarısı ve eğer bir 
çocukları varsa vasiyet yerine getirilip. Borç öden¬ 
dikten sonra dörtte biri kocanındır. Kadınlar da 
kocalarının terekesinden eğer çocukları yoksa 
dörtte bir, bir çocukları varsa vasiyet yerine geti¬ 
rilip. Borç ödendikten sonra sekizde bir alırlar. Bir 
erkek veya karısının çocuğu ve babası olmaz da 
yan koldan mirasına konuluyor. Ve bir erkek veya 
kız kardeşi bulunuyorsa her birisine altıda bir, E- 
ğer daha ziyade iseler o zaman üçte birisine ortak¬ 
tırlar. Kimsenin zarar görmemesi gerekir. 
Allah böyle ferman buyuruyor. Allah bilendir. Ve 
acıyıcıdır. * İşte bütün bunlar Allahın çizdiği 
sınırlardır. Allah ve peygambere itaat eden 

Allah altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. 
Orada ebedî kalırlar. Bu büyük ongunluktur. * 
Her kim Allaha ve resulüne asî olur ve sınırı a- 
şarsa daimî kalmak üzere cehenneme atılır. Ona 
zelil edici bir azap vardır. * Kadınlarınızdan fu¬ 
huş irtikap edenlerin aleyhine içinizden 4 tanık 
getirin eğer onlar fuhşa tanıklık ederlerse ölüm 
kendilerini alıp götürünceye veya Allah kendileri¬ 
ne bir yol açıncaya kadar o kadınları evlerde hap- 


— 58 — 





0. ^ ~ ~ ^ ' *' 

1 

I 

r 


<*■ 

b‘ 

1 

■İÇ 


sedin. * Sîzlerden «Erkek-Kadın» fuhuş irtikap 
edenler olursa onlara iki tarafa da eza edin. Töv¬ 
be ederler ve durumlarını düzeltirlerse onları bı¬ 
rakın. Şüphe yok kL Allah tövbeleri kabul eden ve 
acıyandır. * Ama Allahın kabulünü vaad buyur¬ 
duğu tövbe ancak cahillikle yapılan kusurlar için 
ve çok geçmeden edilen tövbedir. İşte Allah böy~ 
Merinin tövbelerini kabul buyurur. Allah bilendir 
ve hikmet sahibidir. # Yoksa kabahatleri vamp ya¬ 
pıp da ölüm yelince işte ben şimdi tövbe ettim di¬ 
yen adamların tövbesi kabul edilmez. Kâfir ölen¬ 
lerin tövbesi de kabul edilmez. Biz öylelerine acı 
S bir azan hazırlamışısınız j* Ev inananlar zorla 

k kadınların mirasına konmak size helâl delildir. 

%■ 

^ Keza verdiğiniz mihrin birazını kurtarmak için 
A l laha baskı yapmanız da helâl değildir. __Meğer ki 
ğ- aranızı bozacak açık kötülükler irtikap etmiş ol* 

^ sunlar Haydin kadınlarla güzel geçinin onlardan 
Ş hoşlanmazsanız bile olabilir ki sîzin hoşunuza git- 
f meven bir şevde Allah bir r-ok havırîar takdir 
^ etmiş olsun, •¥■ Savet karınızı bırakın da yerine 
I* başka bir karı almak istiyorsanız birinci karınıza 
yükler dolusu mihir vermiş de olsanız içinden bir 
şey almayın. Ne diye alacaksınız? Bir iftira atarak 
ve bir vebal yüklenerek mi? * Nasıl alırsınız ki 
birbirinizi e kaynaşmıştınız ve onlar sizden sağlam 
bir söz de almışlardı. * Babalarınızın evlendiği 
kadınlarla evlenmeyin. Bu geçmiş bir âdetti. Şüp¬ 
he yok ki o âdet çirkin ve iğrençti ne kötü âdetti o. 

* Sizlere analarınız, kızlarınız, kardeşleriniz, ha¬ 
lalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, 
kızkardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anaları¬ 
nız, süt kardeşleriniz, kanlarınızın arla lan ve 
kendileri ile zifafa girdiğiniz karılarınızdan yanı¬ 
nızda bulunan üvey kızlarınızla evlenmek haram 
kılınmıştır. (Şayet anları ile zifafa girmemiş ise¬ 
niz, onların kızlarını alabilirsiniz) kendi sulbunuz- 
jp dan dünyaya gelen oğullarınızın karıları ve iki 

İ - 

— 59 — 






hemşireyi aynı zamanda nikahlamanız haram edil¬ 
miştir. Geçen geçmiştir. Allah bağışlayıcıdır ve a- 
çıyandır. * Bir de evli kadınları nikahlamanız ha¬ 
ramdır. Ancak sahibi olduğunuz cariyeler müs¬ 
tesna Allahın emri budar. Bunlardan başkalarını 
zinada bulunmamanız içm arayıp istemeniz ve 
evlenmeniz size helal kılınmıştıv. Bir kadınla ev¬ 
lenip onunla yaşadığınız takdirde m ih iri erini ka¬ 
rarlaştırılan şekilde e deyin-, ' .'Mi ki arın ı; bel li ettik¬ 
ten sonra gönül rızamı ile -başka bir şSkilde uyuşur¬ 
sanız suç değildir. Şüphesiz ki Allah her şeyi bi¬ 
lendir ve hikmet sahibidir ^ İçinizden hür ve mü¬ 
min kadınları nikahlama ğa gücü yetmeyenler mü¬ 
min erkeklerin şahin oldukları car iyeleri alsınlar. 
Allah sizin imanınızı cok iyi bilir. Meniniz' birbi¬ 
rinizden türediniz ve hepmiz birsiniz. Kötülük et¬ 
meyin birisi ile münasebeti olmayan namuslu ca- 
riyeleri sahiplerinin izni ile alın ücretlerini örfe 
uygun olarak iyilikle verin onlar evlendkten son¬ 
ra fuhuşta bulunurlarsa cezaları hür kadınların 
cezasının yansıdır. Bu şekil, günaha girmek (zi¬ 
nada bulunmak) korkusu olanlarınız içindir. Yok¬ 
sa sabretmeniz sizin icm daha havırlıdır. Allah 
suçları bağışlayandır. Ve şefkat sahibidir. * Allah 
sîzlere bilmediklerinizi öğretmek ve sizden önceki¬ 
lerin yollarını göstermek ve iyilğe döndüğünüzü 
görerek günahlarınızı bağışlamak diler. Muhakkak 
Allah bilendir ve hikmet sahibidir. * Allah töv¬ 
ben® kabul etmeyi diler. O şehvetlerin peşinde 
koşanlarsa sizin büyük bir sanıklığa düşmenizi is¬ 
terler. * Allah sizin acır yükünüzü hafifletmek 
istiyor, insan zaten zaaflarıyla yaratılmıştır. 

Ey inananlar mallarınızı haksiz yere w boşuboşu- 
na yemeyin ancak bi: anlaşma ile yaptığınız alış 
veriş başka. Birbirinizi öldürmeyin muhakkak ki 
Allah size acıyandır. Ve kim haddini asarak 
haksız yere bu işi işlerse onu ateşe atarız. Bu Al¬ 
laha göre kolaydır. * Nehy edildiğiniz büyük gü- 


I 

î> 

ı 

r> 

î> 

W 

- 

p 

li 







ilahlardan kaçarsanız suçlarınızı bağışlarız ve 
sizi aziz bir mevkie ulaştırırız. # Bir de Allahın 
bazınıza diğerlerinizden fazla verdiği şeyleri kıs¬ 
kanmayın, erkek J ere çalışmalarından bir pay vardır. 

Kadınlara da çalışmalarından bir pay vardır. Ça¬ 
lışın ve Allahtan ihsanını isteyin. Her halde Al¬ 
lah her şeyi bilendir. * Erkek ve kadın için baba 
ve ananın ve en yakın akrabanın ve akit ve ye¬ 
minle bağlanan kimselerin terekelerinden miras 
tahsis edin. Onlara nasiplerini verin şüphe yok ki 
Allah lıer şeyi görmektedir. * Erkekler kadınların 
koruyucusudur. Allah bazılarına bazıların¬ 
dan üstün (Tahammül ve kuvvet bakı¬ 
mından) yaratmıştır. Bununla erkek- 
ler kadınları nafakalandırırlar. İyi kadınlar itaat¬ 
li olur. Allah onların hakkım nasıl korumuşsa on¬ 
lar da kocaları yanlarında olmadığı zamanda if¬ 
fetlerini korurlar. Serkeşliklerinden endişe ettiği¬ 
niz kadınlara önce öğüt verin sonra yataklarına 
girmeyin yine dinlemezlerse dövün amma itaat et¬ 
tikleri takdirde de aleyhlerine bir bahane arama¬ 
yın muhakkak ki Allah yücedir ve uludur. * Karı 
ile koca arasında bir ayrılık olacağından korkarsa¬ 
nız koca tarafından bir hakem kan tarafından da 
bir hakem gönderin onlar aralarının düzelmesini 
isterlerse Allah onlara bu hususta başarı verir, mu¬ 
hakkak ki Allah her şeyi bilen ve her şeyden ha¬ 
beri olandır. ■¥ Allaha ibadet edin hiç bir şeyi ona 
ortak koşmayın ^ babaya, yetimlere, yakın ve uzak 
komşulara, yolda kalmışlara ve k&le ve cariyeleri- 
nize iyilik edin muhakkak " ki Allah kibirlenen! ve 
öğüneni sevmez. *-.Onlar kİ hem cimridirler. Hem 
de başkalarına cimrilik tavsiye ederler ve Allahın 
kendilerine inayet ettiği şeyleri gizlerler. Biz k⬠
firlere zelil edici bir azap hazırlanmışızdır * Onlar ki 
Allaha ve ahiret gününe inanmadıkları halde 
mallarını sadece gösteriş için sarf ederler şeytana 
arkadaş olmuşlardır ve arkadaşların en kötüsü- 


— GL — 






ne düşmüşlerdir. * Öyle yapacaklarına Allaha ve 1 
abiret gününe inanıp Allahın kendilerine verdiği I 
rızıktan verselerdi zarar mı ederlerdi Allah anlar: g 
çok iyi tanır. * Muhakkak ki Allah zerre kadar 
zûlmetmez iyilikleri ise kat kat arttırır ve kendi 
katından büyük ölçüde mükâfatlandırır. * Her 
ümmetten bir tanık getirdiğimiz seni de hepsine 
tanık tutuğumuz gün halleri nice olacak. ^ O öy¬ 
le bir gün ki kafirler, peygambere ası olanlar top¬ 
rağın kendilerini örtmesini ve Allahtan hiçbir sö¬ 
zü gizlememiş olmayı dileyeceklerdir. & Ey inanan¬ 
lar ne söylediğinizi 1 bilmeyecek kadar r 
namaza yaklaşmayın cünup iken de yıkanmadan 
namaza yaklasmavm. Meğer ki yolda olasınız. Eğer 
hasta iseniz yahut yolda iseniz ve ayak yolundan 
gelirseniz veyahut kadınlara yaklaşmışsanız su bu¬ 
lamadığınız takdirde temiz tomağa teyemmüm 
edin niyet ederek toprağı yüzünüze ve ellerinize 
sürün muhakkak ki .Allah çok bağışlayıcı ve yar- 
lıgayıcıdır. * Görmüyor musun kendilerine kitap¬ 
tan bir şey verilenleri? Sapıklığa düşüyorlar ve 
sizi de doğru yoldan çıkartmak istiyorlar. * Al¬ 
lah sizin düşmanlarınızı sizden iyi bilir. Allah 
veli olarak da yardımcı alarak da yeter, * Yahil¬ 
etilerden bir kısmı kelimeleri (Allah Kelâmı) ger¬ 
çek mânâlarından değiştirerek tahrif edivorlar ve 
diyorlar ki işittik ve îsvân ettik i rhliprini do- 
laştırarak ve dini kınayarak 

«Bizi de gözet» derler. Halbuki onlar 
(Dinliyoruz ve itaat ediyoruz ve sen de bizi dinle 
ve bizi gözet biz itaat ediyoruz) deselerdi daha 

1 doğru olurdu ve haklarında hayırlı olurdu. Hal¬ 
buki küfürleri yüzünden Allah onları lanetliyor, 
a içlerinden ancak pek azı imana gelir, # Ey ken- 
y dilerine kitap verilenler, biz yüzünüzü tahrib e- 
& dip ensenize çevirmeden veya Cumartesi gününü 
| tanıyanlara yaptığımız gibi size de Un et etme- 
| den elinizdeki kitabı tasdik etmek üzere indirdi- | 


# 

Ü 

I 

ı 




1 

(C 

v 


<i; 

o; 


<ş 

<ı> 

v 


' : ' / "'' ,S ' ,S ' s/ ‘' > ■'' ^ '' '.0 

1 

<1 

& 
g> 

d> 


ğimiz kitaba inanın. Allahın emri mutlaka yerine 
gelin * Muhakkak ki Allah kendisine ortak ko- 
şanları affetmez onun dışında dilediğinin suçunu 
bağışlar kim Allaha ortak koşarsa muhakkak ki 
büyük bir bühtanda bulunmuş ve büyük bir gü¬ 
nah işlemiştir. Şu kendilerini temize çıkarmağa 
uğraşanları görmüyor musunuz?. Halbuki Allah 
dilediğini temize çıkarır onlara kıl kadar zulme¬ 
dilmez * Hele bak Allaha nasıl bühtan ediyor ya 
lan isnat ediyorlar bu açık suç onlara yeter * Ken¬ 
dilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor mu¬ 
sunuz cibt ve ta guta (Put ve şeytan) inanıyorlar 
da Allahı tanımayanlara (Bunlara müminlerden 
daha doğru voldaı diyorlar. Onlar Allahın lanet 
ettiği pirdir ve AUbaöh kime lanet etti ise ona hiç 
bir yardımcı bulunamaz, * Yoksa onların mülkte 
bir pavları mı var böyle bile olsa insanlara bir 
zerre bile vermezler. * Yoksa o insanlara Allahın 
lûtfundan ihsan ettiği nimeti çekemiyorlar da ha- 
set mi ediyorlar evet biz İbrahim soyuna kitap, 
| hikmet ve büvük bir mülk verdik. * Onlardan o- 
f na inanan da var. Ondan yüz çeviren de. Bu yüz 
|| çevirenlere yakıp kavuran bir cehennem ateşi ye¬ 
li ter. * Muhakkak ki âyetlerimizi inkâr edenleri 
® cehenneme atacağız derileri yanın eridikçe azabı 
tatsınlar diye yeniden yeniye deri bitireceğiz. Şüp¬ 
hesiz Allah azizdir ve hikmeti geniş olandır. * 


İnanan ve iyi işler yapanları ise altından ırmaklar 
akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî kalacak¬ 
lar, onlara orada tertemiz arınmış eşler verece¬ 
ğiz. Orada sürekli bir gölge altında oturacaklar. * 
Allah emanetleri sahibine vermenizi ve insanlar 
hakkında hüküm verdiğiniz zaman adalet icra et¬ 
menizi emrediyor Bu Allahın ne güzel bir öğüdü¬ 
dür. Şüphesiz Allah her şeyi işiten vc görendir * 
Ey inananlar, Allaha, peygambere ve sizden olan 
emir sahiplerine itaat edin. Allaha ve ahir et gü¬ 
nüne inanıyorsanız bir konuda ihtilâfa düştüğü- 


T 

§ 

3 > 


İ 

m 

I 

I 


p 

ç; 

-o 

i 

i 

38 


I 

r f> 

% 

*> 

v. 

'i* 

S 

$ 

ı 


ı> 


— 63 — 




t 





nüzde onun çözümü için Allaha ve peygambere 
başvurunuz bu baıeket hayırlıdır ve en güzel hü¬ 
kümdür. * Sana indirilen ve senden önce indi¬ 
rilenlere inandıklarını sananları görmüyor musun. 
Onlar tagu t { Şeytan) tarafından yargılanmayı 
isterler. Oysa İd tagutu inkâr etmeleri emredilmiş¬ 
tir. Şeytan onları .sonsuz sapıklığa sürüklemek 
diler. ^ Onlara Allahın indirdiğine. pe v ^ambere i- 
nanm dendınn munafiklerin senden uzaklaştığım 
görürsün. * Kendi elleri ile hazırladıkları bir fe¬ 
lâkete uğrayınca halleri nice olur? Onlar sonra¬ 
dan sana gelirler ve Allaha yemin ederek (Biz 
ancak iyilik etmek ve ara bulmak istedik) derler. 

* Onların kalplerinde olanı Allah bilir oııun için 
sen onlara aldırma da öğüt ver. ve nefisleri hak¬ 
kında. açık ve dokunaklı sözler söyle * Biz her 
peygamberi ancak Allahın izni ile ona itaat edilsin 
diye gönderdik. Eğer onîa^ nefislerine zûlmettik- 
leri zaman sana gelip af dileselercü ve peygam¬ 
ber de kendileri için mağfiret dileseydi AJlabm töv¬ 
beleri kabul edici ve acıyıcı olduğunu görecekler¬ 
di. * Ama öyle olmuyor. Derim ki muhakkak on¬ 
lar aralarında çıkan karışık işlerde seni hakem 
yapıp sonra (la verdiğin hükümlerden içlerinde hiç 
bir darlık duymaksızın tam bir teslimiyet göster¬ 
medikçe iman etmiş olmazlar. * Eğer biz onlara 
kendinizi öldürün veya yurdunuzdan çıkın diye 
emretseydik içlerinden pek azı bunu yaparlardı. 
Halbuki kendilerine tav si ve edilen şeyi yapsalardı 
bu haklarında hayırlı jşlurdn ve imanları kökJeşir- 
üi. * Ve biz de onlara katımızdan büyük hir mü¬ 
kâfat bahçelerdik. * Ve onları doğru yola iletir¬ 
dik. Kim Allaha ve pevgambere itaat ederse 
Allahın nimet bahşettiği nebilerle, doğrularla, şe¬ 
hitlerle vc iyilerle eş olur ne güzel arkadaştır 
onlar. ^ Bu ihsan Allahtandır ve Allahın herseyi 
bilmesi kafidiı. Ey inanana! a i ihtiyat tedbirleri abn 
tek tek, grup grup, hep birden ilerleyin. * İçiniz- 

: ^ atâ-d&fadz fc* rH*t- y r>■.w ->-:-' ' 1 : 1 . yyyyyyyyymSi 

— 64 — 








% 


de muhakkak ağır davrananlar (geride kalanlar) 
olacak başınıza bir felâket gelince diyecek ki Al¬ 
lah bana inayet etti de onlarla beraber bulunma¬ 
dım (Ölmedim))^ Ve Allahtan size bir ihsan ge¬ 
lince Allahla sizin, aranızda bir dostluk yokmuş gibi 
diyecek ki keşki ben uc onlarla beraber olsaydım 
da büyük i bsarış, nail olsa idim. * O halde o f⬠
ni dünya hayâtını ebedî ahiret hayatına satacak 
olanlar çarpışım, ki m ki Allah yolunda çarpışır 
da ölür veya galip gdjirse her iki halde de biz,ona 
yarın büyük bir mükâfat vereceğiz. * Zayıf ve 
cılız erkeklerle kadınlar ve çocuklar bizi halkı za¬ 
lim olan şu şehirden çıkar bize kendinden bir sa¬ 
hip gönder bir yardımcı yolla deyip dururlarken 
siz ne oluyor da Allah yolunda s a tfk emiyorsunuz.! 

f£, inananlar Allah yolunda savaşırlar kainler ise 
tağutun yolunda harb ederler o haide siz şeytanın 
yardakçılarım öldürmeye bakm her halde şeytamn 
hilesi zayıftır (Tesirsizdir). * Görmez misin o a- 
danıları ki kendilerine ellerinizi çekin (Harpten) 
namaz kılın zekât yerin denilmişti de şimdi üzer¬ 
lerine savaş farz kıluımca insanlardan, Allahtan 
korkarcasma hattâ daha fazla korkarlar ve (Ey 
Allahımız bize niçin bu kitali yazdın ne olurdu 
bizim ecelimizi yakın kıl masa idin. Bize savaş 
emretmeseydin derler! de ki dünyanın zevki ne 
olsa sızdır Ahiret ise Allahtan korkanlar için hay- 
4ın ta kendisidir. Ve onlara kıl kadar zulmedilmez. 

* Nerede bulunursanız bulunun ölüm sizi bulur 
hattâ sağlara yüksek kalelerde bulunsanız bile. On 
lara bir iyilik gelirse Allahtan derler, kötülük ge¬ 
lirse senden derler.De kî: Hepsi Allahtandır. Ama 

ou adamlar niye soz arılamaya yanaşmıyorlar. * 
Sana gelen iyilik Allahtan, kötülükse nefsindendir. 
Biz seni insanlara peygamber olarak yolladık buna 
Allahın taıyıkjığj yeisi. # Peygambere itaat eden 
muhakkak ki Allaha itaat etmiştir. Dönenlere ge- 


— G5 — 





I 

ünce biz seni onları korusun diye yollamadık. 
| * Onlardan bir kısmı itaat edeceğiz diyorlar ya- 

f: mndan ayrılınca dediklerinin aksine bozgunculuk 
yapıyorlar. Allah da yaptıkları tezvirleri kayde- 
% diyor sen yüzlerine vurmaktan vaz geç de Allaha 
havale et. Koruyucu olarak Allah yeter. ^ Bunlar 
% Kur’anı düşünmezler mi ki O, Allah katından baş- 
% ka bir yerden gelse idi. içinde birbirini tutmaz 
% birçok şeyler bulunacaktı, * Emniyete ve korkuya 
f dair bir haber alsalar 'aralarında onu yayarlar 
j; halbuki peygambere ve yetkililere baş vursalardı 
i haberin gerçeğini onlardan öğrenirlerdi. Allahın 
lütfü ve acıması olmasaydı pek azınız müstesna 
■; şeytana uyardınız * Savaş artık Allah yolunda. Sen 
kendinden başkasından sorumlu değilsin inananla- 
v rı da savasa teşvik et umulur ki Allah kafirlerin 
v zararım ve zulmünü defetsin, Allahm azabı ve ce- 
v zası çok çetindir * İnsanlar arasında iyi bir şeye 
k tavassut eden o iyilikten pay alır fena bir şeye 
r tavassut eden de ondan bir pay alır, çünki Allah 
r her şeye gücü yetendir. # Size birisi selâm verse da- 
fi ha dostça bir selâmla veya hiç değilse aynı ile mu- 
p kabele edip. Allah her şeyin karşılığını verendir. 

* O Allah ki ondan gayri Allah yoktur. Kıyamet 
P gününde o sizi şüphesiz yine toplayacaktır. Sö - 
| zünde Allahtan daha doğru kim olabilir, * Bu ha- 
l\ yasızlar yüzünden niye iki bölüğe ayrıldınız? Allah 
onları suçları yüzünden def etmiştir. (Küfre dön- 
7, dürmüştür). Allahm yanlış yola sürdüğünü doğru 
>, yola getirmeğe mi kalkıyorsunuz. Allahın eğri 
v yola sürdüğüne hiçbir zaman doğru bir yol bula- 

h 

jj. mczsm, Onlar kendileri gibi sjzin de kâfir ol- 
manızı isterler. Onun için onları Allahın dini uğ- 
runda muhaceret etmelerine kadar onlarla dostluk 
| bağı kurma. Yine yüz çevirirlerse onları nerede 
bulursanız tutun ve ölçtürün. Ve onların yardımı- 
p m ve dostluğunu kabul etmeyin; * Yalnız aranız- 

t m : -• 

— 66 — 



t> 

'!> 

'S 

j> 

;> 

r> 

.'i> 


;l> 

:ı> 

$ 

i 

j> 

l> 

p 

h 

:J> 

î> 

T5 

"i> 


!> 

h 


$ 

y 

•ı> 

§ 

§ 

;> 

P 

-ı> 

T> 

l> 

ili 

S 

% 

p 

İ 

â 

$ 

ş 

p 


ıs 

j> 


■r> 

S 



£ 

> 

ı> 

P 






^4^jc ; ıc w»s: *5£ Jû*9fŞE^g 


da antlaşma olan bir kayme sığınanlar veya size 
karşı veya kendi halklarına karşı savaşmayı vic¬ 
danlarına yediremiyenler müstesna. Çünki Allah 
isteseydi onları size musallat ederdi ve sizinle sa¬ 
vaşırlardı. Şimdi sizinle mücadele etmeyip barış 
teklif edenlerle ^aldırmanıza Allah izin vermez. 

* Başxa oh' grupta sizden de kavimlerden de emin 
olmak isterler ama bir fesada sevkedilince dağılıve- 
rirler. Onlar sizi bırakmazlar ve sizden el çekmez¬ 
lerse onları öldürün. Size onlara karşı açık bir 
yetki verdik. Bir mümi¬ 

nin bir mümini öldürmesi olur şey de¬ 
ğildir. Meğer ki yanlışlıkla ola ve kim bir mümini 
yanlışlıkla öldürürse mümin bir köle azat etsin 
ve ölenin varislerine bir diyet versin. Meğer ki öle¬ 
nin ailesi kan bedelini sadaka olarak bağışlasın. 
Öldürülen mümin olmakla beraber size düşman 
bir kavimden ise öldürenin mümin bir 
köle azad etmesi lâzımdır. Öldürülen ken¬ 
disiyle aranızda bir anlaşma bulunan bir kavim¬ 
den ise varislerine bir diyet vermek ve mümin bir 
köle azad etmek lâzım gelir. Bunlara gücü yet¬ 
meyen ele Allah tarafından tövbesinin kabulü için 
aralıksız iki ay cruç tutması lâzımdır. Allah bi¬ 
lendir ve hikmet sahibidir, v Her kim bir inananı 
kasten öldürürse- cezası, ebediyen kalmak üzere 
cehenneme atılmaktır. Adalı ona azab ve lânet e- 
der, büyük bir aaab hazırlamıştır. * Ey inananlar, 
Allah yolunda harbe gittiğiniz zaman çok ihtiyat¬ 
lı olun ve size Müslümaııca selâm verene dün¬ 
ya menfaatini isteyerek sen mümin değilsin de¬ 
meyin muhakkak ki Allah indinde çok ganimetler 
var. Önce siz da öyle idiniz. Allah lütfetti de sizi 
mümin yaptı. Onun için dikkatli olun. Şüphesiz 
Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. İna¬ 
nanlardan mazeretliler müstesna evde oturup 
kalanlarla Allah yolunda mallarıyla canlarıyla sa¬ 
vaşanlar eşit olmaz. Gerçi Allah her iki gruba da 

;-:^hvv /■ ttjsje&fösetf■:;-;n-: a z-.-itv 




-••; n w~' '-:-i ^fâce&t • :-; •(• -i : ’^ı~-'..s 

cenneti vaat buyurmuştur. Ama mallarıyla canla¬ 
rıyla savaşanlar oturanlardan üstün derecededir. 
Allah mücahitlere evde oturanların üstünde bü¬ 
yük bir mükâfat ihsan etmiştir # Allah derece 
derece rütbeler ve bağışla mâ ve rahmet halk et¬ 
miştir, Muhakkak ki Allah bağışlayan ve acıyan¬ 
dır. # Melekler nefislerine* zulmedenlerin canla¬ 
rını alırken sorarlar ne halde idiniz. Onlar da 
yer yüzünde aciz adamlardık derler. Melekler 
Allahın dünyası geniş değil miydi. Siz de hicret 
etseydiniz derler. İşte onların yurtları cehennem¬ 
dir. Ne kötü bir akıbettir bul v Ancak gerçekten 



zayıf olanlar hiç bir şeye gücü yetmeyen ve hic- 


I > ret için yol bulamayan erkek kadın ve çocuklar 
| müstesna. * Çünkü Allahın onların bu günahını 
i bağışlaması umulur. Allah bağışlayıcı ve pek yarlı- 
gayıcıdır * Allah yolunda muhaceret eden dün- 
h yada bir çok barınak bulur. Ve ferahlığa erer ve 
f kim Allah ve peygamberin yolunda hicret kastiyle 
İ evinden çıkar da yolda kendisine ölüm yetişirse 



şüphesiz Allah onun ecrini vefmistir. Allah suçları 
bağışlayıcı, esirgeyicidir. Dünyâda şkvaşa çıktı¬ 
ğınızda kâfirlerin $|ze d)ir zarar gereceğinden kor¬ 
karsanız, namazı kısaltmada günah yoktur. Şüp¬ 
hesiz kâfirler sizin açık düşBğaiıMr mızdır. * Sen 
mücahitler arasında bulunun onlara namaz kıl¬ 
dırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber na¬ 
maza dursun Bunlar secdeye- vardıklarında diğer 
Müslümanlar arkacımda .^eklesinler. Bunlar da 
sonra gelsin senin ? :^'-*b sraher îiamag kılsınlar. On¬ 
lar da ğbtfyath bukmsuitlary. silâhlımı yanlarına 
alsınlar, _ dilciden ki gafletle silâhlarınızı 

ve «yalar uuşı fettansanız da onlar size/ bir baskın 
yapsınlar. Eğer yağlan yjRğn&htd&n eziyet çekiyor¬ 
sanız veya hasta iseniz silâhları bırakmamada 
mahzur yoktur, y ine : de ihü; atlı olun Çünkü Al¬ 
lah kâfirler İçin zelil edici bir azab hatırlamıştır; 
* O Korkulu zamanda namazı kıldıktan sonra 


r-**!*'* 1 ^ : H&rm.tm z&iriı-: 

— 68 — 











*♦ 



'} 


4 

| 

i 


ayakta olutı oturun veya yanlarınız üzerinde bulu 
nun, hep Allahı anm. Korkudan emniyete erişince 
namazı tam erkânıyla kılın. Çünkü namaz inanan¬ 
lar üzerine, belli vakitlerde, yazılı bir farzdır, ^ 
Düşmanınız olan kavmi takipte gevşekli¬ 
ğe düşmeyin Siz acı duyuyorsanız onlar da a- 
cı duyuyorlar ve sîz Allahtan onların ümit ede- 
miyeceği şeyleri umuyorsunuz, Allah herşeyi bi¬ 
lendir ve hikmet sahibidir. * Biz sana kitabı in¬ 
sanlar arasında gerçekle hükmedesin diye indir¬ 
dik. Hainlerin savunucusu olma * Allahtan mağ¬ 
firet dile, muhakkak ki Allah suçları bağışlayan¬ 
dır. Ve rahmet sahibidir. # Nefislerine hiyanet e- 
denler uğruna savaşma, çünkü Allah suç işleyen 
ve hiyanet edenleri sevmez. * İnsanlardan gizle¬ 
meyi çalışırlar da (Suçlarım) Allahtan gizleme¬ 
yi düşünmezler. Oysa ki Allah, razı olmayacağı 
tezvirleri yaparlarken yanıbaşlarında idi, Allah 
bütün yaptıklarını bilir. * İşte siz dünya haya¬ 
tında onları tuttunuz, onlardan yana savaştınız, 
ama, kıyamet günü kim onlar için savaşacak ve 
kim onlara vekil olacak! # Kim bir kötülük eder 
veya nefsine zulmeder de sonra Allahtan af dilerse 
Allahı suç Lan bağışlayıcı ve acıyıcı olarak bulur. 

* Kim bir suç işlerse onu ancak kendi aleyhine 
işlemiş olur. Allah her şeyi bilendir ve hikmet sa¬ 
hibidir. * Kim bir suç Mir veya hatalı bir şey 
yapar da onu bir günahsızın üzerine atarsa mu¬ 
hakkak ki iftira etmiş ve açık bir vebal yüklen¬ 
miş olur, * Allahın mim olmasaydı onlardan bir 
kısmı seni bile doğru yoldan şaşırtmaya kalkmış¬ 
lardı. Fakat bunlar a:nq%k kendilerini şaşır ti dar 
sana hiç Mr zarar vermekler. Nasıl verirler ki 
Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi ve bilmedik- 


I 



ierini öğretti ve sana lütfü ve ihsanı pek büyük¬ 
tür. * Onların fısıltılaşmalarının çoğunda hayır 
yoktur. Ancak sadaka vermeği ve hayırlı bir iş 
yapmağı ve insanların arasım bulmayı emre de - 




— 69 — 


<► 

J: 


li 


x> 


)> 

İV 


Jlf 

~Â 

•> 

$ 



I nin sözünde hayır vardır. Allahın rızasını kasaıı- 
jf rnak için her kim bunları yaparsa muhakkak 
ona büyük bir ecir vereceğiz. * Kendisine doğru 
yol açıkça belli edildikten sonra, peygambere ay¬ 
kırı hareket eden ve inananların yolundan başka 
bir yolda gideni o yolda bırakırız ve cehenneme 
atarız. Ne kötü yerdir orası. * Muhakkak ki 
Allah kendisine eş koşanı bağışlamaz, bunun 
dışında dilediği kişiyi bağışlar. Allaha ortak koşan, 
kimse gerçekten sonsuz bir sapıklığa düşmüştür. 

* Onlar Allahı bırakırlar da yalnız dişi putlara ve 
yalnız inatçı şeytana taparlarsa Allah onlara la¬ 
net eder. * Allalı böylesine lanet etmiştir. Şeytan 
da ona andolsun ki kullarının bir kıs¬ 
mını ayartacağım, demiştir. * Onları doğru yol¬ 
dan ayıracağım, olmaz arzulara sürükliveceirim. 
Putlara hayvanlar adatacağım ve o hayvanların 
kulaklarını yarmalarını Allahın varattığım tahrip 
etmelerini emredeceğim. Her kim Allahı bırakıp 
şeytanı dost edinirse şüphesiz açık bir hüsrana 
sürüklenmiştir, * Şeytan onlara vaadlerde bulu¬ 
nur, olmayacak isteklere ve ümitlere sürükler. A- 
ma şeytanın vaadi eri ancak bir aldatmadan iba¬ 
rettir. * Onların yurtlan cehennemdir, orada baş¬ 
ka kaçacak sığmak bir ver bulamaklar * İnanan 
lar ve iyi hareketlerde bulunanları altından ırmak 
lar akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere 
koyacağız. Allah bunu doğru olarak vadetmiştir. 
Ve Allahtan daha doğru sözlü kim olabilir.. 

Ne sizin boş kuruntularınızın ne de kitap ehlinin 
kuruntularının mânası vaı\ kötülük eden cezasını 
görür ve Allahtan başka ne bir dost ne de bir 
yardımcı bulabilir. # Erkek ve kadınlardan mü¬ 
min olarak iyi işler işleyenler cennete girerler, kıl 
kadar zülüm germezler. (Haklan zayi olmaz.) * 
iyilikte bulunup özünü Allaha teslim eden ve Al¬ 
lahı tek tanıyan Ibrahimin saf dinine uyan kişi¬ 
den kim daha güzel dine sahiptir. Allah İbrahim! 


— 70 — 






egıasre*;- - := ,: - :a: && ~. e?-: esasen ^eıej&e&^sfe;.-; sı at - latöfât at^-a^as at a: j 


1 


kendisine dost edinmiştir. V Göklerde ve yerde 
ne varsa Allahındır. Ve Allah her şeyi kuşatandır. 

* Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De 
ki: Onlar hakkındaki fetvayı Allah veriyor. Onlara $ 
kitabın buyurduğu mirası vermediğiniz ve beğe- i 
nip almadığınız yetim kızlar ve âciz çocuklar | 
için ve yetimlere âdil davranmanız için işte kitabın | 
hükmü şudur. Hayra dair ne yaparsanız Al¬ 
lah hepsini bilir, * Eğer bir kadın kocasının ken- ^ 
dişini beğenmemesinden veya yüz çevirmesinden 
endişe ediyorsa bir barışla aralarını düzeltmelerin¬ 
de beis yoktur. Barış daima hayırlıdır. Nefisler 
kıskançlığa meyyaldir. Arayı düzeltir ve geçimsiz- | 
likten çekinirseniz şüphe yok ki Allah bütan yap- i 
tıklarınızdan haberdardır. * Karılarınız arasında j; 
ne kadar çabalarsanız tam adalet yapamaz,sanız | 
bari birisine büsbütün bağlanıp da ötekini askıda | 
bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan | 
korunursanız şüphe yok ki Allah bağışlayıcı ve acı- : 'jj 
yandır, v Karı koca birbirinden ayrılacak olurlar- 'jj 
sa Allah lütuf ve ihsanivle onları zaruretten kur- i 
tarır Allahın ihsanı geniştir ve o hikmet sahibidir. J 

* Göklerde ve yerde ne varsa Allahındır. Şüphe- | 
siz sizden önce kitap verilenlere de size de Allah- $ 
tan korkmanızı tavsiye ettik. Eğer tanımamazlık | 
ederseniz bilin ki göklerde ve yerde ne varsa Alla- | 
hindir ve Allah her şeyden müstağnidir ve ona şük- 
rediiir. * Göklerde ve yerde ne varsa Allahındır. ;İ 
ve koruyucu olarak Allah yeter * Ey insanlar o di 1 
lerse sizleri yokeder başkalarını getirir. Allahın gücü % 
buna yeter. * Dünya sevabını istiyen bilsin ki m 
dünya sevabı da ah ire t sevabı da Allahın yanın- İ 
dadır, Allah her şeyi duyan ve görendik * Ey i- / 
nananlar Allah için hakkı tam yerine getirin/şa¬ 
hıslarınızın ana babalarınızın ve yakınlarınızın 
aleyhine de olsa. Zengin ve fakir demeden Allah i- 
çin tanıklık edin. Çünkü Allah zengine de~ fakire 
de sizden daha iyi sahiptir. Onları sizden fazla 


M 

J{ 

4> 

i 

M 

■j> 


T> 

3] 


— 71 — 









îk : 


korur. Hakkı yerine getiriyken ııefsinizjbö ar / usuna 
uymayın. Bîr tarafı gezdir veya bilinden yüz çe¬ 
virirseniz bil in ki Ai] ah y aptıkJ a mu d an b . b eı - 
dardır. * Ey inananlar, Allaha, onun yolladığı pey- 
gamberleıa? ve o peygamberlere indirdiği kitaba ve 
sizden önce indirdiği kitaba inanın. Aü ıeîek 
leri, kitaplarım, peygamberlerini ve kıyamet gü¬ 
nünü inkâr eden kimse muhakkak ki en derin 
bir sapıklığa düşmüştü?'. # Onlar ki iman elliler 
sonra kâfir oldular. Gene 
iman ettiler. Gene kâfir oldular ve kü¬ 
fürlerini arttırdılar. ÂHah onların sııcJ&rmı ba¬ 
ğışlamaz. Onları doğru yola iletmez* * Münafık¬ 
lara acı bir azaba. rrravacakle^m hab^r-ver. 

^ Oıılar ki müminleri bırakıp kaini eri d ou edinir¬ 
ler, Şerefi ve izzeti kâ lirlerden mi bekliyorlar* 

Şüphesiz ki bütün şeref ve izzet Allahın cl m *v- si¬ 
ze kitabında şunu da bildirmiştir isi Aîl&hm â et¬ 
lerini inkâr ettiklerini ve onunla alay ettiklerini 
işitirseniz başka bir 1 histen söz açılın Va- 
dar onlardan uzaklaşın Yoksa siz de cm 6< ?ıze- 
miş olursunuz* Muhal kal: ki Allah mum ve 

kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır* & 
Onlar sizin durumunuzu gözetleyip dururlar. 
Eğer siz Allahın lûtfuyîa fetihte bıüımursaıuz 
«Biz de sizinle değil m ivdik derler. -Eğer kâimlere 
bir pay düşerse «Biz senin zaferini sağlamadık râı. 
sizi inananların sal dilmacımdan kurtarmadık m% 
derler. Artık kıyamet günü Allah hakkmıziaki bü¬ 
kümü verecektir ve elbette kabalam i ar aleyhine kâ’ 
firlere bir başarı verecek değildir. * Münafıklar 
Allaha karşı hile yapmaya yeltenirler Allah da 
hilelerini başlarına geçirir. Namaza üşenerek kal¬ 
karlar, halka gösteriş yaparlar vf Ahali? pek as İ 
anarlar. * îmanla küfür arasında bocalayıp du- k 
rurlar. Ne onlara ne bunlara bağlanırlar. Abalım 5 
doğru yolundan saptırdığını sen asla yola getire- § 
m,ezsin. # Ey inananlar, müminleri bırakıp da kâ- f 

m? , s fö@9e& ^ :: ,^ h J 

— 72 — 



-mm?, 1 . . 


— C L — 

- - 


ı 


aA Tj0xâuunpıg ajaA zıs^mı î ııaf^urB^Asd Tîeffauı 
-^0 jb^ui fufJSjjaAB uıtpenv ijaioinUpp uopuu 
0]zos mııog * qıpiB zos jtq uvpsemo 

'qnp.mAnq uiAbuisb jppBiı nuııS- ts^reurnD 0A iitjtS 
qajap0 apo9S uBpui£Kl§q ııpııras bibiuo 9a sfş^ıao 
-nA auıiazn uııaA UBpfnptni'p<q itŞİfep juj_ in5q ur j 
-^uxuiBiŞ'eq b^bsih 0a * f%ıp.ıİA ^ıpmf >$SbcM bA 

3^p ^l||8 JB Bp D liri q Zlg ‘JBpp'TplOT : BÂBUI 
-d#ş baiSbziui u3>[sıuıpS ââjgışp qıae âBprpy o 'sutjsi 
“îPU 05 f BlUOg ‘l^SIludjBS î eUIÖTB|S'Sq T^pfop 

u0puı.î0iıuntnz tı q ap ıpıapıtupp 10320.0 Vrşş^rre rqBi 
-IV 9zıq 3A japhuıaısı Aos jrq qqAnq Bp Brepunq 
u b p b s n ]/y[ m 0,ı .t a-; i i luısasiaıpnı rİB'ipı 
:tıq ua^oS auıjaııpuâ^ \fq& cIgii>i $ rrpJtGiAiOG 9 a 
i0'CÂBisıŞBq qü[iy uı^aö&]p:0A .iBfiBjBijnm \mhuo 
aamiaS ^vtoAamya pııAü ,ım.ııq 5ıq ıiBpaBiıiG sa bi 

-T31UBUBUI 0iujar,î0quıt'o'A5d ga Biprny v: AapztâîinBi 
-ıızBq qBZB uq pıpa TîlOE uyoı \j3pn'§3T zıq 0A joi 
jrpjyB^ uibi JBiUO ajsj/# uaiJajtp qeurprrı qoA aıq 
BpuıSBJB jB 5 [uı- biubiüt aA'-papap bu t sız 

-Bq aA qıpomn buisizbo ÖAJ ^- L a3qsı .>]buut/ b iutbbj 
-b uıuu 0 iJaquiBSAed Bp|m|v a a asıjapa’^f^üı ıınaaı 
-asqmBSA 0 d 9 A ıqBnv Ad iba Jansp] ajÂp * ^|pıp f 0 J 
-pnq 0 A ıoıABisıŞBq 0^aqp qBny $g uqıq znresaBi 
-sıŞBq ıfıiBuaj |rq bAga zıussjaızrS uiâbî{ zımŞiı 
-cIbA ba- 0 A zmas.ıaysı utAbii ,ııq Bâpyjöy $ GH:pb,aqq 9A 
uG/uıp tAas aau 4 o zam a as unsamuayApa; uapayB unz 
ios ‘ırepBiuyo BpupiB %fk|. pGjyy lAas 

jaq 0 A JTJ 5 A muoa m ııapaj^rı s ' qB gy n £Uîsqa 
qB2,u uapau azış qB[iv zııres^ıUBiıt a a xGpöa>yns 
zıg * JIJ9A iBjB^ntu >lpAııq >Tad bibiiîbubui miw 

0A Jipj0OBa0q BIJBIUBUBÎIt JBTUO BIABöpS^iUJ JBJUBI 
-IIBS uapinuoS 0UTJ01UITJ Bü'tljŞd ilicpv 9A Alâ|t|,BfaBS' 
BiyBnv J0iu0iaznp ‘japuspa ©qAG j ı : :qeouv uŞap uarı 
-Turpu qBiu T L nq loaııpaBA. ıxq BysB eıejiıo .up'epuı^ 
Bq î.nBSB ua UTmauuaqaa a cı^ıj-Bnaaı ı>t 
* •zıu0S02i ? ]0â BUBpAauı pıap aıq qi0B apmnp^aiB 
uı5/ iibiiv zıuısıuı i0p2j uıAeıuuıpa ıp/ı uapaa[jıj 


■ " Kk-lr'rM".-- ■ ■ ■ ■" ■ ■' ..■ 





jc 

<1 

<Ç 

İ- 

I 

V 

t; 

■ 

<1 

I 

e 

k 

* 

<r 

<r 


■ 

tı, 


il 

<f 

İÎ 

§1 


h>: 


ü, 

l 

<f 


«Gönüllerimiz kapalı - ■ Anlamıyoruz» demeleri | 
yüzünden cezalarını buldular. Allah onlara küfür | 
damgası vurmuştur. Onun için pek azı imana ge- | 
lir. * Onlar küfre düştüler ve Meryem hakkında | 
pek büyük bir iftirada bulundular. * Ve biz Allahın | 
peygamberi Meryem oğlu mesih İsa’yı öldürdük. ^ 
demeleri bühtandır. Halbuki onu öldürmediler ^ 
de çarmıha germediler de. Onlara öyle göründü. % 
Zaten onun hakkmdaki ihtilâfları bir zandan iba- ;| 
rettir. Ona ait bir bildikleri j^oktur ve ancak 
vehme kapılmışlardır ve aslında da İsayı öldü- | 
rememişlerdi. Belki Allah onu göklere kaldırdı, Al- 
lah aziz ve hâkimdir * Kitap ehlinden kimse kal- î| 
mıyacak ki onun ölümünden önce ona inanmamış | 
olsun, O da kıyamette kitab ehline şahitlik edecek k 

•-İpi 


* Yahudilere, yaptıkları zülüm ve çoklarını Allah 
yolundan çevirmeleri yüzünden evvelce helâl o- 
lan tertemiz şeyleri haram kıldık * Menedildikleri 
halde faiz almaları ve halkın mallarını haksız ye¬ 
re yemeleri yüzünden öldü, Bu, içlerinden kâfir o- 
lanlara acı bir azsıb h&fcırlaçh. ^Fakat onlardan ger 
çek bilgisi olanlar ve inananlar sana ve senden 
öncş indirdiğimize inanırlar. Fakat onlar namaz 
kılan ve zekat verenlerdir. Ve Allaha ve ahiret gü¬ 
nüne inananlardır. Biz onlara büyük mükâfat ve¬ 
receğiz * Biz sana vahyettik, Nuh’a ondan sonraki 
peygamberlere, İbrahim'e, İsmail’e, İsak’a, Yakııb’ 
a ve evlâtlarına Isa’ya Eynb’a, Yunus’a, Harun’a 
ve Süleyman’a vahy ettiğimiz gibi ve Davud’a da 
Zeburu verdik. * Hallerini sana önceden anlattığı¬ 
mız ve anlatmadığımız peygamberler var ve Al¬ 
lah, Musa ile konuştu. * Peygamberler müjdeci¬ 
lerdir. Ve uyarıcılardır. Ta ki peygamberler geldik¬ 
ten sonra insanların artık Allaha karşı bir ma¬ 
zeretleri kalmasın Allah azizdir ve hikmet sahi¬ 
bidir. flP Fakat Allah sana indirdiği kitapla, onu 
bilerek indirdiğine tanıklık eder. Melekler de ta¬ 
nıklık ederler ve Allahın tanıklığı yeter. * Onlar 

., ivrJUdm mm m- 

— 74 — 












ki küfre saparlar ve halkı Allah yolundan çıkarır¬ 
lar, muhakkak ki en derin bir sapıklığa düşmüş¬ 
lerdir. * Küfre sapanları ve zülmedenleri Allah ba 
ğışlayacak ve onları doğru yola sevkedecek değil¬ 
dir. * Onlar ancak içinde ebediyen kalacakları 
cehennem yoluna sürülecektir ve bu Allah için 
kolay bir iştir. * Ey insanlar, şüphe yok ki pey¬ 
gamber size Rabbinizden gerçekle gelmiştir. İman 
cniniz, bu, hakkınızda hayırlıdır. Küfüre sapar- J| 
sarnz muhakkak ki göklerde ve yerde olan her şey *|J 
Allahındır. Ve Allah en çok bilendir ve hikmet | 
sahibidir. * Ey kitap ehli dininizde haddi aşma- | 
vın (İsa'ya AUahiık isnat etmeyin) ve Allah hak- 
kında gerçeği söyleyin. Meryem’in oğlu Mesih ji 
Isa ancak Allahın resulüdür ve Meryem’e ilkafc | 
ettiği bir kelimedir ve kendisine ait bir ruhtur. 
Artık Allaha ve peygamberlerine inanın. Allah üç- 
tür demeyin, bundan vazgeçmek hakkınızda hayır- | 
lıdır. Allah anca.ll tek Allahtır. Oğul sahibi ol- ;| 
maktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne var- m 
sa onundur Esirgeyici olarak Allah yeter. * Ne lİ 
Mesih, ne de Allahın kendisine yakın kıldığı me- -g 
lekler Allaha kul olmaktan ayrılamaz. Ona kul ■§ 
olmaktan çekinenleri ve kibre düşenleri kendi ka- -1 
tında haşredecektir. * Amma;, Allah inananlara ve 
hayırlı işler işliyeıılere ecirlerini verecektir ve on 
lara olan ihsanını arttıracaktır. Lâkin kulluktan § 
vazgeçenler ve kibre düşenler acı bir azaba uğra- 
tılacaktır. Onlar Allahtan gayrî ne bir koruyucu 
ne bir yardımcı bulacaklardır^ Ey insanlar Rab- Ji 
bin iz den size reddedilmez bir delil gelmiştir ve Al- Ş 
lah size parlak bir nur indirmiştir. * Allaha ina- >1 
nan ve ona sanlanîarı o, kendi rahmetine ve lût- Ş 
fune lâyık kılacak ve onları doğru yola yönelte- fjf 
çektir. * Senden fetva istiyorlar, de ki: Allah si- § 
ze babası ve çocuğu olmayan kişinin mirasına 
dair şu emri vermiştir. Gocuğu olmayan bir er- 
kek ölür de bir tek kız kardeşi kalırsa terekenin 



vansı onun olur. Mirası alacak olan erkek kardeş 
ne çocuğu ve babası olmayan kız kardeşinin bı¬ 
raktığı bütün mallar on undur. İki kız kardeş o- 
lursa veya kardeşler daha. fazla olursa erkek kar¬ 
deşin bıraktığı malın 2/3 ünü alırlar. Mirası ala¬ 
caklar erkek ve kız kardeşlerse erkeğe kadına dü¬ 
şenin iki misli verilir. Doğru yoldan sapmamanız i- 
çin Allah size bunu bildirmektedir. Allah heı şeyi 
bilendir. 


BESİNCİ SÜRE 


I 


1 

rf 

İf 

1 


' t : ‘ e f-f f 4 < <- 4 * :•«<<<- 4-»4> * ♦' * 


Minide (Ziyafet 


©sn) seresi 


J 


İ 


• fî20 öve W r d atfın da re da fıaeemâa in mistir J * 

i - ■ I 


(Çe^k acıyan ve rah¬ 
meti Mitim varlıMan kap¬ 
layan Allahın adı ile.) 

Ey inananlar akutlarınızı yerine getirin. Si¬ 
ze söylenecekler müstesna,./ dört ayaklı hayvan 
eti helâl edilmiştir, ihrama girdiğinizde helâl o- 
lan hayvanları avlamak da haramdır. Muhakkak 
: i Allah istediği hükmü verir * Ey inananlar hac 
ibadetlerine haram ayma, kurbanlıklara ve ger¬ 
danlıktı kurbanlara ve Allahların m ihsanım ve 
rızasını aramak için Beyti Harama gelenlere sa¬ 
kın saygısızlıkta bulunmayın. ihramdan çıktığınız 
zaman avlanabilirsiniz. Mescidi haramdan sizi men 
edenlere karşı duyduğunuz şiddetli öfke sizi sal¬ 
dırmağa sevk etmesin. İyilik ve tekva yolunda yar- 


-• rm una :-!-v v-F-b :* ffh: -: ak f> :kî 

— 76 — 






I 


diinlamı günah ve taşkınlık yolunda yardmüasma- 
ym Allahtan korkun çünkü Allahın cezası çok 
Şiddetlidir. ¥ Size ulîi eti kam domuz eti Allaha 
değil de putlar adına kesilen hayvanlar vurul¬ 
muş yüksek bir yerden düşüp ölmüş başka bîr 
hayvanın boynuzu de öldürülmüş canavar tara¬ 
fından parealanmır olan hayvanların eti haram 
edilmiştir. Meğer ki onlar ölmeden yetişip kesesi¬ 
niz. Taştan yapılmış ve asılmış putlar adına ke- $ 
silen hayvanlar ve lal için çekilen oklarla rızık a- | 
rayış kötülüktür. Bugün kâfirler dininiz] sön¬ 
dürmekten ümitlerini kestiler. Onlardan kork¬ 
mayın sadece benden korkun, işte bugün dininizi 
ikmal etlym. Üzerinizdeki nimetimi ta¬ 
mamladım* Vt size hoşnutlukla 
din olarak İslâmî verdim. ^ Her kim ileri derecede 
açlık halinde mu star kalır da günah işleme kastı 
olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa Al- 
* lalı elbette bağışlayıcı ve acıyıcıdır. ^ Sana som- £ 
5 yorlar bizlere helâl kılman nedir? Dr ki; Size 
bütün temiz nimetle: helâl kılınmıştır. Alıştıra- 
i ıak ve Allahın size öğrettiğini öğreterek yetiştir¬ 
diğiniz avcı hayvanların kürklerini de giyin avla¬ 
nırken ve avı keserken Bismillah çekin Allahtan 
korkun çlinki hesap görmesi pek tezdir. * Eugün 
size bütün temiz şeyler helâl küm di kendilerine § 
kitap verilmiş olan ümmetlerin yemekleri dc size 
helâl sizin yemekleriniz de onlara helâl: Mümin 
kadınların hür olanları ile kitap ehli ümmetlerin 
hür kadınları da zina etmemek ve gizli dost tut¬ 
mamak şartı ile mihlrlerini verip de nikâhı andığı¬ 
nız takdirde size helâldir. Şeriatın hükümlerini 
tanımayanların muhakkak kî bütün işlediği boşa 
gider. Onlar alürette de hüsran içinde kalırlar. 

* Ey inananlar namaza kalktığınız zaman yüz¬ 
lerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. 
Başınıza mesnedin. Ayaklarınızı topuklarınıza ka¬ 
dar yıkayın ve eğer eünubsamz temizlenin hastay 


fi-I.-;-!,-. c- . i . , . . 1 ■ i--- 1 - 1 - ,-'k '''r-rr.'C . 

— 77 — 















| 

"■ 

1 

I 

<t> 


sanız veya yolda iseniz ve ayak yolundan gelmiş¬ 
seniz ve kadınlarla temas etmişseniz su bulamadı¬ 
ğınız takdirde temiz toprakla teyemmüm edin ve 
toprakla yüzünüzü ve ellerinizi mesLıedin. Allah si¬ 
zi güçlüğe koşmak istemez. Amma sizin tertemiz 
olmanızı ister ve size verdiği nimetleri tamamlama¬ 
yı ister ki ona şükredesiniz. & Size Allahın bahşet¬ 
tiği nimeti anm ve duyduk ve itaat ettik dediğiniz 
zaman ona vermiş olduğunuz sözü hatırlayın 
şüphe yok kı Allah kalblerde olanı bilendir. * Ey 
inananlar Allah yolunda hakimler ve adil tanıklar 
olunuz ve sakının ki bir kavme olan şiddet ve öf¬ 
keniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adil olun Al¬ 
lah korkusunun en başta gereği budur. Allahtan 
korkun çünki Allah bütün yaptıklarınızdan habe¬ 
ri olandır. * Allah iman edip doğru ve güzel işler 
isleyen kullarına hem bağışlama hem de büyük 
mükâfat vaad buyurdu. * Küfre sapıp âyetlerimizi 
yalanlayanlara ise cehennem varchr. * Ey inanan¬ 
lar vakti ile size el uzatmayı tasarlamış olan bir 
kavmin ellerini size • dokunmaktan men etmiş 
olan Allahın hakkmızdaki o nimetini 
anın Allahtan korkuıı inananların yal 
nız Allaha güvenmeleri lâzımdır. * Muhakkak ki 
Allah İsrailoğullarından yemin almıştı. Kendile¬ 
rine içlerinden 12 güvenilir adam göndermişti. Al¬ 
lah onlara demişti ki haberiniz olsun ki ben si- 
zinleyim. Eğer siz namaz kılar zekât verir pey¬ 
gamberlerinize inanır ve onlara kuvvetle yardım 
eder, Allah yolunda iyi işler yaparsanız mutlaka 
kusurlarınızı bağışlar ve sizi altından ırmaklar a- 
kan cennete koyarım, bundan sonra da içinizden 
her kim nankörlükle küfre saparsa düz yolda sa¬ 
pıtmış ve kendini heder etmiş olur, * Sonra bu a- 
bitlerinden döndükleri içindir ki onları lanetledik 
ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimeleri yerle 
rini değiştirerek tahrif ederler. Kendilerine bildi¬ 
rilen gerçeklerden nasib almayı unuttular. Pek 

— 78 —< 


v* 

Ti 

tl 

■i 

il 

İ 


î 

.îî 


s 

I 

f> 

T? 

1 

1 

15 






r 


<*■ 

I 


<1 

£ 

ir' 

I 

I 

a 

<» 

3 

m 

?r 


A 


azı müstesna onların daima yaptıkları bir hainliği | 
haber alırsın. Yine de onları bağışla ve aldırma 
çünkü Allalı ihsan edenleri sever. & Onlardan biz 
nasraniyiz diyenlerden de taahhüt almıştık On- 'i 
lar da kendilerine bildirilen hakikatlerin çoğunu S 
unuttular. Biz de aralarına kıyamet gününe ka~ j| 
dar sürecek kin ve düşmanlık yerleştirdik. Yarın f 
Allah onlara nelere cüret ettiklerini haber verecek. ;| 

* Ey kitap ehli şimdi size peygamberimiz geldi ki- | 

tabınız m gizlemekte olduğunuz bir çok yerlerini 

size bildiriyor. Bir çok şeyleri de bağışlıyor. Mu- ü 
hakkak ki size AJ'laMan bir nur ve sarih bir kitap | 
gelmiştir. ^ Allah kendi rızasına uyanları selâmet $ 
yoluna çıkarır ve izni ile onları karanlıklardan % 

aydınlığa çıkarır ve dürüst, doğru vola yöneltir, s 

 

* Meryem oğlu Mesihin Allah olduğunu söyleyen¬ 
ler muhakkak kâiir olmuşlardır. De ki: Allah 

İS 

Meryem oğlu Mesihi de anasını da ve dünyadaki- 
lerin hepsini de helâk etmeyi dilese ona karşı her- 
hangi bir şeye kimse sahip çıkabilir mi? Gökler ve & 
yer ve bu ikisinin arasında olan herşey Allahın ı| 
mülküdür. Dilediğini yaratır ve Allah her şeye v 
kadirdir, * Yahudiler ve Nasraniler biz Allahın o- # 
ğullanjnz ve sevgilileriyiz dediler. De ki: Öyleyse $ 
niçin size günahlarınızdan dolayı azab ediyor. J 
Hakikatte siz onun yarattığı insanlarsanız Allah 
dilediğine bağışlar ve dilediğine azab eder. G-ükıe- | 
rin, yerin ve ikisinin arasında ne varsa hepsi Al- ; 
lahın mülküdür. Sonunda dönüş de onadır * Ey i 
kitap ehli bize bir müjdeci ve sakmdırıcı gelmedi 
dememeniz için peygamberlerin arası kesildiği bir 
devirde size her .şevi öğreten peygamberimiz geldi. J 
Muhakkak ki size bir müjdeci ve sakmdırıcı geldi. | 
Allah her şeye gücü yetendir. *yBir vakitler Musa 
ümmetine demişti ki. Ey kavmim Allahın size k 
verdiği nimeti düşünün o sizin içinizden peygam¬ 
berler getirdi ve hükümdarlar çıkardı ve size â- # 

1 emi erde hiç kimseye vermediğini verdi. * Ey kav- J 


— 79 — 





; ’•-•:•*.-v ..• : :•> ; *.? v wf J .v -„: - : ;vv:;v.v - ' ;■ r - ■ _ _-_< _;;; - 


mim Allahın sizin için farz kıldığı kutsal yere 
girin ve geri dönmeyin ki hüsrana düşüp perişan 
olmayasınız. * O ularsa ya Musa orada zorlu bir 
kavim vardır, Orüar’Ümtadarı çıkmadıkça, biz gire¬ 
meyiz çıkarlarsa gireriz' dediler. # İçler inden Allah¬ 
tan korkan ve Allahın ııitpe 11 erini kazanmış olan 
2 kişi kamdan girmiş ve hücum edin demişti O- 
raya girerseniz . putlara gelip -gelirsiniz. Gerçek 
müminlerseniz Allaha güvenin.. Dediler ki: Ey 
Musa onlar orada bulundukça biz oraya gireme¬ 
yiz. Sen Rabbinle git ve ikiniz onlarla çarpışın biz 
burada oturup bekineceğim I Musa dedi ki: Ben 
nefsimle kardeşime söz geçirebilir im artık bizi o 
bozguncular kavminden ayır. ^ Allah buyurdu 
ki orası artık tamam kırk yıl onlara haram kı¬ 
lındı, Oturdnidan yerde sersemce dönüp dolaşa¬ 
caklar artık o fitneri kavme acuna ^ Onlara Adem- 
in iki oğluna ait hikâye yi doğru olarak oku. Hani 
onlar Allaha yaklaşmak için biter kurban sun¬ 
muşlardı da birinitiki. kabul edilmiş, ötekininki 
kabul edilmemişti. Birisi seni mutlaka öldürece¬ 
ğim dedi. Öteki Allah ancak kendilinden korkan¬ 
ların kurbanım kabul eder dedi: & Şüphe yok ki 
sen beni öldürmek için' saldır san da ben seni öl¬ 
dürmek için sana ei uzatmanı ben dünyaların 
Rabbi olan Allahtan knrmrun. * Ben dilerim ki 
sen benim günahmıı da kendi günahını da sırtı¬ 
na alıp varasın ve o cehehüeme lâyık olanlardan 
olasın zalimlerin ycezası işte buduıy * O nihayet 
nefsine uyarak kardeşini öldürdü ve artık hüsra¬ 
na düşenlerden oldu ^ O yeri delmekte iken Al¬ 
lah kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstersin 
diye bir karga gönderdi. O eyvah dedi şu karga 
kadar olup kardeşimin cesedini gömemedim. Artık 
pişmanlığa düşenlerden olmuştu. * Bu sebeple İs- 
railoğullarma şu hükmü yazdık ki herkim adam 
öldürmemiş ve yer yüzünde fesat çıkarmamış bi¬ 
risini öldürürse sanki bütün insanları öldürmüş 


: ■: • : - • • ' • ■ • £4 : , u; 

— 30 — 







gCJ,^js^y^şpjjaj.^^jsf.i.;-s*^ -m-' «-Aî^'V -* -^ı*r^z> :ı^^aı^iaû^s 


<v 

<3; 

İL 

% 7H 


gibi olur ve her kim birisim kurtarır diriltirse 
bütün insanları diriltmiş olur. Muhakkak ki pey¬ 
gamberlerimiz kStrlh delillerle - onlara geldiler de 
onların çoğu buaa rağmen dünyada haddi aşan¬ 
lardan oldular, ^ Ama Allaha ve resulüne karşı 
savaşa kklkısan ve yeryüzünde fesat çıkartanların 
cezası öldürülmek veya asılmak,, ellerinin ayakla¬ 
rının çapraz, kesilmesi veyahut ’bulundukları yer¬ 
den sürgün edilmelerinden başka bir şey olamaz 
bu onlarm dünyada uğrayacakları zillettir. Ahi¬ 
re tt e ise onlara büyük bir azap vardır Ancak 
onlardan ele - geçmeden tövbe edenler müs- 
tesnadu*.-Süphesıâ* olarak bilin ki Allah bağışlayıcı 
ve acıyıcıdır : £ Ey inananlar Allahtan korkun o- 
na yaklaşmağa vesile, (rehber) arayın ve onun 
yolunda savaşın ki kurtuluşa eresiniz. * Şüphe 
yok ki o kâfirler yeryüzünün bütün mallarına hat¬ 
ta daha fazlasına sahip olsalar da kıyamet günü¬ 
nün azabından kurtulmak için fidye verecek ol¬ 
salar fidyeleri kabul olunmaz. Onlara acı bir a- 
zap vardır. * Ateşten sıyrılmak isteyecekler fa¬ 
kat çıkamayacaklar onlara sürekli bir azap yardır. 

* Erkek olsun kadın olsun hırsızlıkları sabit olan¬ 
ların ellerini kesin bu, hakkettiklerine karşılık Al¬ 
lahın verdiği cezadır. Çünki Allah Azizdir ve hik¬ 
meti çok geniş olandır * Her kim işlediği zulüm¬ 
den sonra tövbe eder ve doğru yola girerse töv¬ 
besini Allah kabul eder. Muhakkak ki Allah suç¬ 
ları bağışlayandır ve acıyandır # Bilmez misin ki 
gökler ve yerler Allahın mülküdür. Dilediğini aza¬ 
ba uğratır. Dilediğinin günahını bağışlar. O her 
şeye gücü yetendir ^ Ey Peygamber, ağızları ile 
inandık diyen fakat kaltaleri inanmayanlardan 
ve yahııdilerden büyüye kâfirliğe koşanlar seni 
mahztın etmesin Onlar yalancılık etmek için sa¬ 
na gelmeyen başka bir kavim için dinlerler. Doğ¬ 
ru söylenmiş kelimeleri sonradan tahrif ederler. 
Size böyle fetva verilirse icra edin verlimezse sakı- 

ı-*, ... ■- *:v ,;uy : ;rVuc-fvdHS 


1 

•Â 

İ 

~; 

? 

$ 

îb 

■-’!> 

Jl 

1 

r> 

% 


ı 




nııı derler. Kim ki Allah onun fitneye düşmesini 
murad etmiştir. Sen onun lehine Allahtan zer¬ 
rece bir yardım sağlayamazsın. Onlar öyle kim¬ 
selerdir ki Allah kalbi - i mi temizletmeği murad et¬ 
memiştir. Dünyada onlara lâyık olan zilleti ah i ret 
te de şiddetle bir azap verir * Onlar yaian hep 
yalan söylemek için dinlerler. Ve boyuna han 
ve rüşvet yerler. Sana başvururlarsa aralarında 
hakem ol veyahut onlardan yüz çevir. Böyle va- 
parsan muhakkak ki sana bir zarar veremezler. 
Ve eğer hakem olacaksan aralarında adaletle hü¬ 
küm ver. Çünkü Allah adalet icra edenleri se¬ 
ver * Ellerinde Tevrat ve Tevratta Allahın hük¬ 
mü dururken seni nasıl hakem yapıyorlar, sonra 
da neden dönüyorlar? Öylelerinin inananlarla 
ilgisi yoktur # Gerçekten biz ^Tevratı indirdik. 

Onda bir doğru yol, bir nur vardır. Müslim olan 
peygamberler yahudiler arasında onunla hü¬ 
küm verirlerdi. Allaha inananlar da Allahın kita¬ 
bını korumağa memur ve murakıp bulunmaları 
dol ayısı ile hükmederler. Artık insanlardan kork¬ 
mayın Benden korkun * Ey hükmedenler benim 
âyetlerimi bir kaç akçeye değişmeyin herkim Al¬ 
lahın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse 
kâfirlerdendir * Biz o kitapta onlara emrettik ki 
cana karşı can, göze karşı göz. buruna karsı bu¬ 
run, kulağa karsı kulak, dişe karşı diş. Yaralara 
karşı yaralar ile kısas yapın. Amma kim affeder¬ 
de sadakasına sayarsa bu suçların bağışlanması¬ 
na sebep olur, Ve kim Allahın indirdiği emre gö¬ 
re hüküm vermezse zalimin ta kendisidir * Son¬ 
ra da o peygamberlerin izi üzerinden Meryem in 
oğlu İsa’yı gönderdik. Önündeki Tevrat için doğ¬ 
rulayıcı olmak ve Allahtan korkanlar için bir 
doğru yol ve nur bulunan ve Tevratı doğrulayan 
bir uyarma ve öğüt olarak İncili verdik * İncil 
ehli de Allahın o kitabta indiridiği emirlerle hü¬ 
küm versinler ve Allahın indirdiği emirlere göre 


— 82 — 









l - 






ît aüküm vermeyenler bozguncudurlar * Ve sana 
İ da elleri arasında bulunan kitabı gerçekleyen ve 
1 onu hakkı ile gözetici olan kitabı indirdik. Ar¬ 
if tık aralarında Allahın emirlerine göre hüküm 
ver. Sana emrolunan gerçeklerden dönüp onların 
f| arzularına uyma. Sizden herbirinize bir şeriat ve 
£ bir yol belirttik, Allah isteseydi hepinizi tek üm- 
Jji met yapardı. Amma size verdiği hükümlerle sizi 
% denemektedir. Siz de artık hayırlı iş yapma yarı- 
İ şına girin. Hepinizin dönüp varacağı yer Allah 
kapısıdır. Ve o hakkında uyuşmazlığa düştüğü¬ 
nüz şeyleri size anlatacaktır * Sen aralarında Al¬ 
lahın indirdiği emirlere göre hüküm ver. Onla¬ 
rın isteklerine uyma. Allahın sana indirdiği emir¬ 
lerin bazısından sana sapıtacaklarından sakın. 

Yüz çevirirlerse bil ki Allah onları bazı suçların¬ 
dan ötürü azaba uğratacaktır. Zaten insan¬ 
ların çoğu da bozguncudur Hâlâ mı cahillik 
devrinin hükümlerini istiyorlar? Gerçeği kesin 
bir surette bilenler arasında hakemi Allahtan da¬ 
ha güzel olan kim vardır? * Ey inananlar yalıu- 
dileri ve nasrânileri dost edinmeyin. Onlar birbir¬ 
lerinin velisidir. Sizden onları dost edinen şüphe¬ 
siz onlardandır. Muhakkak ki Allah zalimler kav- 
miııi doğru yola iletmez * Yüreklerinde nifak 
olanları ve bir felâkete uğramaktan korkuyoruz 
diyerek onların arasına koşanları görüyorsunuz. 

Amma belki de Allah bir fetih verir veyahut kendi 
katından meydana bir iş çıkarır da onlar kalp¬ 
lerinde gizledikleri şeylerden dolayı pişman olu¬ 
verirler * İnsanlar da derler ki; Sizinle beraber 
olduklarına dair içten Allaha yemin edenler bun¬ 
lar mı? İşte yaptıkları boşa çıktı ve hüsran için¬ 
de kalırlar * Ey inananlar içinizden kim dinin¬ 
den dönerse Allah onlara yakında bir kavim geti¬ 
recektir ki o kavmi Allah sever onlar da Allahı 
severler. İnananlara karşı boyunları aşağıda kâfir- 1 


<f> 

H 

$ 

I 

<r> 

üi 

3> 

<l> 

w 

3> 

3>* 

¥ 

Jf* 

<35 

~<r> 

<t> 

<15 

<T 

<f 

< 1 : 

§ 

<l 7 

<!; 


fe:;.,;:-.-. - . 

— 83 — 






^>- h - '-t !-!''- ’ -■',- h î*r '-■'-':- Hbi-; ' ' .- b , --43*5. , 4î’ ’*^?, 


lere karşı başlan yukardadır. O kavim Allah yolun¬ 
da savaşacak ve hiç bir kınayanın kınamasından 
korkmayacak. Bu Allahın dilediğine verdiği ih¬ 
sanıdır. Ve Allahın lütfü geniştir ve o her şeyi bi¬ 
lendir * Muhakkak ki sizin veliniz Allahtır fe 
Peygamberidir. Ve inananlar namaz kılan, zekât 
veren ve rükû edenlerdir. # Her kim Allahı ve 
Peygamberini ve iman edenleri velî sayarsa mu¬ 
hakkak ki muz-afler olacaklar, ancak Allaha bağ- 
3ı olan topluluktur ^ Ey inananlar, ne sizden ön¬ 
ce kitap verilenlerden dininize eğlence sayanları 
ne de öteki kâfirleri dost edinmeyin. İna¬ 
nıyorsanız Allahtan korkun x Namaz için ezan 
rokunduğu zaman onu bir eğlence ve oyun sanı¬ 
yorlar bu onların akılsız bir güruh olmalarından¬ 
dır & De ki: Ey kitap ehli bizden hoşlanmayışıru- 
zm sebebi ancak Allaha bize indirilen ve bizden 
önce indirilenlere inanışımızdan başka birşey mi? 
Ve sizin çoğunuz bozguncularsınız * De ki: Size 
bundan daha kötüleri Allahın azabına uğramış 
olanları haber vereyim mi? Allahın lânet ettiği, 
gazabına uğrattığı ve bir kısmını maymun ve do¬ 
muz şekline soktuğu adamlar ve putlara tapan¬ 
lar bunlar yeri daha kötü olanlardır. Hak yolun¬ 
dan daha fazla sapmış olanlardır * Sizin yanını¬ 
za' geldiklerinde inandık derler, oysa ki kâfir gir¬ 
miş, kâfir çıkmışlardır. Gizledikleri ne varsa Allah 
kendilerinden daha iyi bilir * Onlardan çoğunu 
görürsün ki günalı işlemek, zulmetmek ve haram 
yemekte sürat yansına girmişlerdir. Yaptıkları 
kötü şeydir # Bari hükümleri bilenler ve bilginler 
onları suç olan sözleri söylemekten ve haram ye¬ 
mekten yasaklasalardı ne kötüdür ettikleri * Bir 
de yahudiier Allahın eli bağlıdır dediler. Bu söz¬ 
lerle kendilerinin eli bağlandı ve mel’un oldular. 
Hayır Allahın iki eli de açık dilediği gibi bahşedi¬ 
yor. Muhakkak Kabbinin sana indirdiği onların 
birçoğunun isyanını ve kâfirliğini arttıracaktır. 






— 84 — 









/m a biz onların arasına kıyamete kadar dürerek 
bîr kin ve düşmanlık bıraktık. Ne zaman harb 
U in bir yangın çıkarttılarsa Allalı onu söndürdü, 
Oıılar yeryüzünde hep Jesat için çabalarlar. Al¬ 
lahsa fesatçıları sevmez * Eğer kitap ehli olanlar 
inansaîardı ve Allahtan korksalardı şüphesiz suç¬ 
larım bağışlardık. Ve onları da nimeti bol cenne¬ 
te koyardık * Eğer onlar Tevratın, İncirin ve 
Rablan tararından indirilen sair kitapların emir¬ 
lerini tu t salardı hem başlarından hem ayakları¬ 
nın altlarından nimetlere doğru kavuşurlar ve 
mı yerlerdi içlerinden mutedil olanlar yok değil 
ma çoğu ne kötü işler yaparlar & Ey paygamber 
ana Rabbinden indirileni bildir. Eğer bildirmez¬ 
den elcilik ödevini yanmış olmazsın. Muhakkak 
>i Allah seni halktan koruyacaktır Sünhesîz Al- 
kâfirler knvmnü doğru yola vöneltniess * De 
h Ey kıtan ehh "Tevrat'ın fnch'in ve Rabblnir 
ana indirdiğinin emirlerini ye*ine geI irmedik- 
hiçbir şey değilsiniz. Sana Rabbinden indirilen 
Kur’an onların çoğunun taşkmlığmı ve imansızlı¬ 
ğını arttıracak. Artık kâfirlere esel etme ^ Mu¬ 
hakkak inananlarla ;ahudilerden Sahil] zrdfcn 

ve hıristîva ulardan Allaha ve ah ir et gününe ina¬ 
nıp da hayırlı işler işleyenlere ne korku ne taşa 
vardır * Şüphe yok ki Ben-i İsrail den söz aldım. 
Kendilerine elçiler gönderdik. Onlar, canlarının 
istemediği bir hüküm Getirenlere yalancı dedi¬ 
ler, Bîr takımını da öldürdüler & Ve sandılar ki 
başlarına bir fitne geîmiyeeek. Adeta kör ve safir 
oldular. Sonra tiivbe ettiler. AUah tövbelerini ka¬ 
rnı) etti. Sonra da çoğu yine kör ve sağır oldular. 
Allah onların bütün yaptıklarını görür -V Meyve¬ 
min oğlu Mesih Allahtır diyenler şüphe yok ki 
kâfirliğe sapmışlardır. Oysa ki İsa şöyle demişti. t 
Ey İsrail oğullan hem benim hem sizin olan Alla¬ 
ha tapınız. Allah kendisine ortak koşana Cenneti 
haram etmiştir. Gidecekleri yer Cehennemdir. 


1 

3> 

İ 


$ 

ife 

■' 


J. 


r 

s> 

r 

I 


v 

ı" 

f 

-b 

r 

& 

V 

M 

■b 

r 

k 


k 

| 

i 

3i 

! 

S 


M 

'$ 

H 


1 

<>:■ 

€ 

€ 

<D 

1. 

J§ 

<!> 

<t> 

i 

5 

o> 

/1\ 

£ 

i 

f 

I 

<T> 

<*> 

<!> 


ı> 

1 

§ 

ı 

4/ 

§ 

n 

(t 

<6 

M 

$ 

n 

<35 

I 

$> 


fg 

h 


Zalimlere hiç kimse yardım etmez * Hiç şüphe 
yok ki «üçün üç üncüsüdür^ diyenler kâfirliğe 
sapmışlardır. Tapılacak yalnız bir Allah vardır. 
Bu sözlerinden dönmezlerse kâfir olanlar pek acı 
bir azaba uğrayacaklardır * Hâlâ mı tövbe etmi- 
yecekler ve af dilemiyecekîer, Allah bağışlayıcı ve 
acıyıcıdır ^ Meryemîn oğlu Mesih ancak bir Pey¬ 
gamberdir, Ondan önce de çok Peygamberler gel- 
dİ geçti. İşarım annesi de doğru bir kadındı. Gör 
biz âyetlerimizi onlara nasıl açıklıyoruz ve gör 
onlar nasıl yüz çeviriyorlar * De ki: Allahı bıra¬ 
kıp da size ne zararı ne faydası olabilecek birisi¬ 
ne mi tapıyorsunuz? Allah her şeyi duyan ve bi¬ 
lendir * De ki: Ey kitap ehli dininizde haksız if¬ 
ratlara varmayın. Evvelce sapmış ve birçoklan m 
saptırrmc ve doğru volu bırakın sapık olmuş kav¬ 
inin arzularına uvmavm İsrail oğullarından 
küfre sapanlar iaem Dav udun hem” Meryem oğlu 
îsanm diliyle lanete uğradılar. Bu onların isyan 
etmeleri ve hakka tecavüz etmeleri yüzünden ol¬ 
du * İşledikleri suçlardan birbirlerini yasakla- 
mazlardı. Ne kötüydü yaptıkları iş * Onların bir¬ 
çoğunu görürsün ki kâfirlerle ahbaplık ederler 
nefislerinin onlara hazırlayıp sunduğu şev ne kö¬ 
tüdür. Allahın gazabına uğrayacaklardır. Ve 
azapta eb^dî kalacaklardır * Eğer Allaha, Pey¬ 
gambere ve ona indirilene in ansal ardı onları dost 
edinmezlerdi. Amma onların çoğu bozguncular¬ 
dır v Göreceksin ki inananlara düşmanlık et¬ 
mekte en ileri giden insanlar yahudilerie, kâfirler¬ 
dir. İnananlara sevgice en yakın olanları da 
biz hıristiyanız diyenler arasında bulacaksın. 

Çünki bunların içinde bilgin papazlar ve tafik-i 
dünya rahipler vardır. Ve bunlar düşmezler * 
Peygambere indirileni duyduklarında gerçeği 


1 


anladıklariMİan 
görürsün. Derler 


gözlerinden y aşlar 


boşaldığını 
i: Kabbimiz biz inandık bizi 
gerçeğe tanıklık edenlerden kıl. Dileğimiz Allahı- 


l> 

I 

•<> 

v; 

!Î . 


5 

i 

i 

İ 

3} 

P 

S 

ı> 

T> 


— 86 — 



^ 1 MA İ - I T__I .Ş|A* AJAJ-S 1 'AJA*'—’A'^* A''A A'A *“->~ f 


mızm bizi iyiler arasına katması iken Allaha ; ve 
bize yollanan hakikate neden inanmayalım 9 Al¬ 
lah da onları söyledikleri bu soş dolay ıs île altın¬ 
dan ırmaklar akan cennete koyarak mükâfatlan¬ 
dırır ve orada ebedî kalırlar. İyi isler yapanların 
ecirleri budur işte * Kâfirler ve âyetlerhmizi ya¬ 
lanlayanlar ise Cehennemliktirler # Ey inanan¬ 
lar, Allahın size helâl kıldığı güzel nimetleri ken¬ 
dinize haram etmeyin. Aşırı da gitmeyin Çünki 
Allah aşırı gidenleri sevmez * Allahın size rızk 
olarak verdiği helâl ve temiz şeyleri yiyin ve inan¬ 
dığınız Allahtan korkun * Bilmeyerek ettiğiniz 
yeminlerden dolayı Allah sizi sorumlu tutmaz 
amma kasıtla ettiğiniz yeminlerden sorumlu tu¬ 
tar. Yeminin kefareti ailenize yed irdiğiniz yemek¬ 
lerin orta derecede olanı ile on yoksulu doyurmak 
yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. 
Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutmalı. İşte 
yemin bozmanın kefareti budur. Yeminlerinizi tu¬ 
tun. Allah şükredenlerden olasınız diye âyetleri¬ 
ni size böyle açıklar * Ey inananlar şarap, kumar, 
tapınmak için dikilen taşlar, okla fal atmak, an¬ 
cak şeytanın işlerindendir. Ve pis işlercıir. Bunlar¬ 
dan kaçının ki kurtuluşa eresiniz & Muhakkak ki 
şeytan, şarap vc kumarla sizin aranıza düşmanlık 
ve kin salmak ister. Bundan vazgeçiyorsunuz de¬ 
ğil mi? # Allaha uyun.. Peygambere uyun ve sakı¬ 
nın eğer kulak asmazsanız bilin ki Resulümüze 
düşen sadece emlileri apaçık iletmekten ibarettir 
* îman edip iyi işler yapanlara ve bundan sonra 
sakındıkları ve imanlarında sebat ederek güzel iş¬ 
lere devam ettikleri sonra Allah korkusunda ve 
imanlarında derinlik kazandıkları, sonra bu tak¬ 
va ile birlikte her yaptığını güzel yapana ve ihsan 
edenlere haram edilmezden önce yedikleri şey¬ 
den günah yok Allah iyilik edenleri sever * Ey 
inananlar bilesiniz ki Allah gıyaben kendisinden 
korkanları ayırd etmek için muhakkak ki sizleri 


m 

f 

16 

$ 

<6 

«j 

•# 

I 

<i> 

<î> 

16 

<i> 

a> 

;f> 

•1 * 
<i> 

it 

<D 

<1> 

<*> 

<!> 

S 

i6 

<î> 


— 87 — 




av gibi bir şeyle deneyecek. İsteseniz ellerinizle de *> 
mızraklarınızla da yetişebileceğiniz bu avı avla- ğ 
mak hususunda deneyecek. Kim aşırı hareketler* jj 
de bulunursa ona pek acı bir azap vardır * Ey g 
inananlar ihramdayken av hayvanlarını öldür- |j 
meyin sizden kim bir av hayvanını bilerek öldü- j 
riirse aranızdan iki âdil kişinin hükmüne göre 
cezası öldürdüğü lıayvamn benzeri olan ve Kâbeye | 
götürülen bir hayvanı kurban etmek veya işledi- !; 
ği suça karşılık yoksullan doyurmak yahut bun- ; 
lara denk olacak kadar oruç tutmaktır. Böylece J 
yaptığının cezasını çekmesi gerektir. Allah geçmiş | 
suçları bağışlamıştır. Amma bundan sonra kim )> 
bu suçu .işlerse Allah ondan öc alır. Allah Azizdir r> 
ve öc alıcıdır * Denizde avlanmak ve avladığınızı ;> 
yemek geçiminiz için size ve misafirlere helâl kı- | 
lmmıştır. Ve ihramda bulunduğunuz müddetçe -g 
kara avı haram kılınmıştır. Hep huzurunda f 
haşrolac ağınız Allahtan korkun * Allah Kâbeyi ,| 
o beyti haramı o haram ayını da kurbanlık oldu- 
ğu bilinsin diye boyunlarına bir şey bağlanmış ve- ğ 
ya bağlanmış kurbanları insanlar için geçim ve 
düzen kaynağı yaptı. Bütün bunlar şunu bilme- J 
niz içindir ki Allah göklerde ve yerde ne varsa bi- 
lir ve gerçekte Allah her şeyi bilendir * Bilin ki â 
Allahın cezası şüphesiz pek şiddetlidir. Ve mu- j 
hakkak ki Allah bağışlayan ve acıyandır * Pey- 
gamberin işi ancak bildirmedir. Ve Allah açığa f 
vurduğunuz ve gizlediğiniz şeyleri biliyor * Kötü J 
şeylerin bir çoğu senin hoşuna gitse de kötü ile i; 
iyi bir olmaz. Onun için aklı basında olanlar Al- i 
lahtan korksun ki kurtuluşa ersinler * Ey ina- f 
nanlar size açıklandığı zaman keder verecek şey- İ 
lerden sual sormayın. Kur’an indirilirken bunlara $ 
dair bir şey sorarsanız gereği size açıklanacaktır, i 
Allah onlardan sizi şimdilik affetti. Allah bağışla- $ 
yıcı ve acıyıcıdır ^ Sizden önce bir kavim o sualle- | 
ri sormuştu da sonra o yüzden kâfir olmuştu * İ 


~ 88 — 




Allah ne Belıireyi, ne Sahibeyi, ne Vasılayı, ne 
Hâm’ı meşru kılmıştır. «Bunlar calıiliyet devrin¬ 
de Arapların tapıp kurban ettikleri develerin isim¬ 
leridir;; amma kâfir olanlar Allaha yalan yere if¬ 
tira atarlar. Ve çoğu aklı ermezlerdendir * On¬ 
lara Allahın indirdiğine ve Peygambere gelin de- 
hîîdi mi «bize atalarımızın yapageldikleri şeyler ye¬ 
ter. Böyle buldııky derler amma ya ataları da bir 
şeyler bilmiyorlardı da doğru yola gitmiyor içli¬ 
seler ^ Ey inananlar , sîzler kendinizi düzeltmeye 
bakın. Siz doğru 1 vola gittikten sonra karşıdaki 
sapanlar size bir zarar, veremez. Hepinizin dönüp 
varacağı yer Allah huzurudur. O yaptığınız şey¬ 
leri size anlatır * Ey inananlar birinize' ölüm 
yaklaşırsa bir vasiyet yapacağınız zaman içiniz¬ 
den ve başka iki âdil tanık bulunsun. Sîze yolda 
iken ölüm âfeti gelip çatarsa sizden olmayan iki 
kişiyi de tanık tutabilirsiniz. Su şartla ki onları 
akrabanız bile/plsa namazdan sonraya kadar alı¬ 
koyun. Ve şüphe ediyorsanız onlardan Allahın em¬ 
rini hiçbir menfaate dedirmeyeceklerini, şahitlik¬ 
lerini gizlerlerse günahkârlardan olacaklarına 
dair yemin ettirin * Eğer bunların bif vebale 
müstahak oldukları‘anlanbrsa o vakit tefeli 
edilecek şey bu ikisinin yerine onların aleyhinde 
bulundukları karşı taraftan iki kişi almaktır. 

Onlar şöyle yemin etsinler «Allah için bizim ta¬ 
nıklığımız onlarm tanıklığından daha doğrudur. 
Biz hakka tecavüz etmedik. Çünki o takdirde za¬ 
limlerden oluruz» * İşte bu tanıklığı gereği gibi 
yapmaları ve yeminlerinin reddedilmesinden 
korkmamaları için en iyi çaredir. Allahtan korkun 
ve iyi dinleyin çünki Allah bozguncular güru¬ 
hunu doğru yola iletmez * O günki Allah bütün 
Peygamberleri toplayacak ve size ne cevap ver¬ 
diler buyuracak. Peygamberler «Bizim bilgimiz 
yok muhakkak ki gizli şeyleri tamamiyle bilen 
sensim diyecekler * O zaman ki Meryemin oğlu 


'O i i . ri r ' 

— 39 — 




İsa’ya Allah sana ve anana verdiğim nimetimi ha- 
tn’la ki seni kutsal ruhla kuvvetlendirdim de be- 
şikteykende büyüdüğünde de insanlarla konuştun. 
Hani sana, kitabı Hikmeti Tevratı ve İncili öğ¬ 
rettim. Hani sen iznimle topraktan kuş şeklinde 
bir şey yapardın da o da iznimle kuş 
olurdu. Anadan doğma körün gözünü açardın. 

Ve «Cüzzam» illetine uğrayanı iznimle şifa- 
landırırdm. Ölüyü iznimle mezardan çıkartıp 
diriltirdin: Sen İsrail oğullarına apaçık delillerle 
geldiğin halde onlardan inanmayanlar «Bu sade¬ 
ce bir büyü» demişlerdi de ben seni onların elin¬ 
den kurtarmıştım * O zamanlar havarilere «Ba¬ 
na ve Peygamberime inanınş, buyurmuştum 
da «İnandık sen tanık ol biz Allaha teslim olanla¬ 
rız» demişlerdi * O zaman havariler Meryem oğ¬ 
lu İsa’ya demişlerdi ki «Rabbin bize gökten bir 
sofra indirebilir mi?» İsa da «İnanmışsanız Al¬ 
lahtan çekinin» demişti * Havariler demişlerdi 
ki «O yemekleri yiyelim de kalblerimizde tam 
bir inanç hasıl olsun ve bilelim ki sen bizlere doğ¬ 
ru söylüyorsun ve biz buna tanık olalım» * Mer¬ 
yem oğlu İsa demişti ki «Rabbimiz gökten bize 
bir sofra indir de bizim hem bu günümüz hem ya¬ 
rınımız için bir bayram hem de senden bir delil 
olsun. Bizi rızıklandır. Çiinki sen rızıVılandıranla- 
nn en hayıriısısm» * Allah buyurmuştu ki «Sofra¬ 
yı size indireceğim fakat sonra içinizden kâfir 
olana, âlemler içinde hiç kimseye vermediğim bir 
azabı vereceğim.» * Ve Allah buyurdu ki: «Ey 
Meryem oğlu İsa insanlara Allahı bırakın da beni 
ve anamı iki Allab olarak tanıyın diyen sen mi¬ 
sin?» Isa da dedi ki:.«Haşa ben seni noksanlıklar¬ 
dan arınık bilirim. Ben haklı olmayan bir sözü 
söyleyemem. Böyle bir şey dediysem elbette sen 
onu bilirsin. İçimde ne varsa muhakkak ki sen bi¬ 
lirsin. Amma ben senin bildiğini bilemem şüphe¬ 
siz/sen gizli şeyleri en iyi bilensin» * Onlara ben 




— 90 — 










ancak bana emrettiğini söyledim. Rabbime ve 
Rabohrüze ibadet edin dedim. İçlerinde bulundu¬ 
ğum müddetçe onları gözettim ve korudum. Am¬ 
ma sen beni aldıktan sonra üzerlerine denetleyi¬ 
ci sen kaldın. Ve sen lıer şeyin doğru tanığı¬ 
sın Onlara azab edersen şüphesiz senin kulla¬ 
rındır. Eğer onları bağışlarsan şüplıe yok ki aziz 
ve hakim olan sensin * Allah buyurdu ki bugün 
ancak doğruların doğruluktan fayda gördükleri 
g ü n cl ü r . A ttlarından ırmak- 
lar akan cennetler onlarmdır. Ve orada ebe¬ 
di kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuştur, 
onlar da Allahtan. İşte en büyük ongunluk budur, 
* Gökler ve yer ve oralarda olan her şey Allahın 
mülküdür. Ve o her seve gücü yetendir» 


Altıncı Şüre 


I En’ am sûresi 

| (Hayvanlardan bf.his geçen sûre) 

t Mekkeâe intaısiir. It& ûyeltir* 

4 i 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 

* Göğü ve yeri yaratan, 
karanlıkları, aydınlıkları meydana getiren 
Allaha şükür, buna rağmen kâfirler Allahla¬ 
rına ortak koştular * O Allah ki sizi balçıktan 
yarattı ve sonra ecel vaktini vc dirilme zamanını 
tayin etti. Siz de hâlâ şüphe ediyorsunuz * Gök- 


~ 91 — 





ı 

1 

s 


<v 

7f 

<|5 

<f7 

i 

|§ 

$ 


ler in ve yerin Allahı odur. Gizle dikle riniz i de, 
açıkladıklarınızı da bilir hak ettiklerini de bilir * 
Rabierinkı^ âyetlerinden hiçbiıi gelmemiştir ki 
ondan yüz çevirmemiş olsunlar * Kendilerine 
gerçek olan Kuran inince ona «Yalan» dediler. 
Şimdi alay ettikleri şeyin aslı yakında kendile¬ 
rine bildirilecektir. (Adları söylenecektir.) * 
Görmediler mi kendilerinden önce nice nesilleri 
helâk ettiğimizi onlara dünyada size vermediği¬ 
miz imkânları vermiştik. Üstlerine gökten sağa¬ 
naklar indirdik. Ayaklarının bastığı yerlerden ır¬ 
maklar kışkırtmıştık. Günahlarından dolayı onla¬ 
rı helâk ettik, arkalarından başka nesiller getirdik 
* Sana kâğıda yazılı bir kitap indirseydik ve ona 
elleri ile dokunsaydılar yine kâfir kalacak olan¬ 
lar «Bu besbelli bir büyü» diyeceklerdi * Diyor¬ 
lar ki eğer özel bir melek gelmezse biz inanma¬ 
yız. Melek indirseydik bile iş belli içti. Onların dü¬ 
zelmesini bekleyemezdik * Eğer bir Melek gön- 
derseydik bile onu bir insan suratında gönderir¬ 
dik ve ona kendi]erinin giydiği elbiseyi giydirir¬ 
dik. «iman etmeyenleri daha büyük kargaşalığa 
sevk etmek için» # Senden önceki peygamberlerle 
de alay edildi a lav edenle 1 : a lav! arının cezalarım 
gördüler * De ki; Yeryüzünü gezin ve inkâr eden¬ 
lerin akıbetini gölün * De ki; Göklerde ve yerde 
ne varsa kimindir? Ve de ki Allah rahmet etme¬ 
yi kendi haklarından sayıyor. Kıyamet günü he¬ 
pinizi muhakkak kendi huzurunda toplayacaktır 
Buna .«şüphe yok inanmayanlar hüsrana uğra¬ 
yanlardır * Gece ve gündüz ne vâki olursa hepsi 
onun emri ile olur. Çünki o işiten ve bilendir. # 

De ki: Gökleri ve yeri yaratan her şeyi besleyen ve 
beslenmekten müstağni olan Allahtan gayri bir 
koruyucu mu arıyorsun? De ki bana müslüman- 
ların ilki olmam ve müşriklerden olmamam em¬ 
redildi ^ De ki; Ben i&fe fe edersem o büyük gün¬ 
de Rabbanin azab etmesinden korkarımJfO gün 




•; -; - - ’au r - c -' r’-ms-v- j k 'j 

— 92 — 


i> 

ı> 

ı> 

İ> 

J> 



azaptan kurtarılana muhakkak ki rahmet edil¬ 
mişti. Bu Allahın açık bir inayetidir * Allah sa¬ 
na bir üzüntü verirse ondan başka giderecek yok¬ 
tur. Sana bir hayır verirse zaten herşeye gücü 
yeten, her şeyi iyi bilen odur * Kullarının üstün¬ 
de kudret sahibi odur. Hikmet sahibi ve her şey¬ 
den haberi olan odur * Tanıklığın en büyüğü ne¬ 
dir? De ki sizinle benim aramda tanık olan Al¬ 
lahtır. Ve bu Kuran bana vahyedilüi ki sizi uya¬ 
rayım. Ve Kukan size rehberlik etsin. Hâlâ Allah¬ 
tan başka Allahın bulunabileceğine nasıl tanık¬ 
lık edersiniz. De ki: Ben buna tanıklık etmem. 
De ki: Ancak o tek Allahtır. Ve siz ona ortak ko¬ 
şuyorsanız bu benim kabahatim değildir * Ken¬ 
dilerine kitap verdiklerimiz peygamberi kendi 
oğuları gibi tanıdıkları halde, iman etmemek 
sureti ile kendi kendilerini hüsrana atarlar * 
Allaha yalan yere iftira atanlardan veya onun 
âyetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim 
vardır? Şüphesiz kİ zalimler kurtulamazlar * 
O gün hepsini mahşerde toplarız. Ortak koşania- 
ra deriz ki: Varlığını vehm ettiğiniz ilâhlar ne¬ 
rede? * O gün onlar Rabbimiz biz müşriklerden 
değiliz demekten gayrı bir mazeret bulamadılar * 
Bilerek yalan söylüyorlardı ve iftiraları nasıl 
ortadan kaybolup gidiyor. Onlardan seni dinleyen¬ 
ler de var. Amma biz onların kalbierini perdeleriz. 
Kulaklarım ağırlaştırırız ki seni anlamasınlar. 
Bütün delillere rağmen inanmadıkları bundan 
Onlar hattâ yanma gelirler seninle çatışırlar. 
İnanmayanlar bu ancak eskilerin masallarından 
ibarettin Derler ^ Onlar hem kendileri uzakla¬ 
şırlar hem başkalarım uzaklaştırırlar. Farkında 
olmadan kendilerini helak ederler * Ateşe atıl¬ 
dıkları zaman onları görsen o zaman derler ki 
keşki dünyaya ööndürüîsek de Rabbimizin âyet¬ 
lerini yalanlama sak ve inananlardan olsak * 
Hayır, evvelce gizledikleri şeyler belli oldu. Ar¬ 
tık tekrar dünyaya döndürülseler bile Kendilerine 

. 











yasak edilen şeye döneceklerdir. Çünkü onlar yalan¬ 
cıdırlar * Ve devler ki bu dünya hayatından gayrı 
bir hayat yoktur bize. Ve biz tekrar diriltilemeyiz 
* Rablarının huzurunda durdukları zamanki hal¬ 
lerini bir görsen, Allah «Nasıl şu gördüğünüz hak 
değil miymiş?» buyuracak. Onlar, «Evet Rabbimiz» 
diyecekler. Allah buyuracak ki «O halde küfrünü¬ 
zün cezası olan azabı tadm bakalım.Onlar ger¬ 
çekten de hüsrana düştüler. Allahın huzuruna çı¬ 
kacaklarını kabul etmeyen kimseler nihayet kıya¬ 
met ansızın bastırınca eyvah diyecekler. Hayatta, 
iken işlediğimiz suçlardan dolayı başımıza- gelenle¬ 
re bakın bütün günahlarının yükünü sırtlarına yük¬ 
lenmiş götüreceklerdir. Ne kötü yüktür O.. * 
Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka ne¬ 
dir? Ahiret yurdu ise Allahtan korkanlar için el¬ 
bette daha hayırlı. Hâlâ mı kavramıyorsunuz? * 
Muhakkak biliriz ki onların sözleri seni mahzun 
ediyor. Ama şüphesiz ki seni yalanlamış olamazlar. 
O zalimler Allahın âyetlerini inkâra yelteniyorlar, * 
Muhakkak senden önce gönderilen peygamberleri 
de yalanladılar ve onlar kendilerine yardımımız ye- 
tişinceye kadar tekzibe ve ezaya uğramaya karşı 
sabrettiler. Allahın vaadettiklerini değiştirebilecek 
hiçbir kuvvet yoktur. O eski peygamberlerin hi¬ 
kâyelerinden sana haber gelmiştir. * Eğer onların 
yüz çevirmeleri gücüne gidiyorsa ve gücün yetiyor¬ 
sa yer altında bir yurt bulmaya veya göğe bir 
merdiven dayamaya bak da onlara bir delil getir. 
Ama Allah isteseydi hepsine doğru yolu gösterirdi. 
Sen sakın cahillerden olma. * Senin çağırmana an¬ 
cak seni dinleyenler gelir. Ölüleriyse Allah diriltir 
ve sonra hepsi ona (Allaha) dönerler. * Dediler ki: 
Bir âyet indirilse de ki: «Şüphesiz Allah öyle bir 
delil (mûcize) indirmeye kadirdir. Ama çoğu bunu 
bilmez.» * Yer yüzende yürüyen hiç bir hayvan 
ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki sizin 
gibi bir topluluğa mensup olmasınlar. Biz kitapta 


— 94 — 





$ 

| hiç bir şeyi eksik bırakmadık. Sonra hepsi Rabla- | 
rının huzuıunda hasrolunacaklardır. * Ayetleri- | 
mizi yalanlıyanlar karanlıkla kalmış sağırlar ve | 
| körlerdir. Allah dilediği kimseyi doğru yoldan şa- | 
|| şırtır ve dilediğin i doğru yola yöneltir. * De ki; 1 
| Gördünüz mü? Doğru adamlarsanız bana söyleyin | 
§ size Allahın azabı gelip çatar. Yahut başınıza kı- § 
yamet koparsa Allahtan başkasına mı sığınırsınız? a> 
7 ; Ondan başkasına mı dua edersiniz? * Hayır, yal- U 
y mz ona dua edersiniz de, O, dilerse feryâöınıza se- i 
v ben olan musibeti üzerinizden kaldırır ve o an siz, $ 
Allaha benzettiklerinizin hepsini unutursunuz. * 

<t * -s 


Muhakkak ki senden önceki ümmetlere de pey- | 
gam beri er yolladık ve yalvarsınlar diye o kavimler! | 
şiddetli sıkıntılara ve darlıklara uğrattık. *Y* Bari | 
böyle azabımız geldiği zamanlar ys.lvarsalardı ama | 
kalbleri katılaşmış şeytan da her ne yapttfarsa süslü § 
göstermişti. Onlar kendilerine sovlenenleri ve p 
verilen öğütleri unuttukları zaman herşeyin kapıla- § 
rmı açtık, sevindiler ve kendilerine verilen bu ge- 
nidiğe ulaştıkları sırada ansızın onları tutup alı- p 
verdik de bütün umduklarını kaybettiler. * Böyle- İ 
ce o zulmedip duran kavmin kökü kesilmiş oldu, f 
âlemlerin Rabbı olan Allaha şükür. * De ki: | 
Gördünüz mü Allah kulaklarınızı ve gözlerinizi % 
alıverir ve kalblerinizi mühürleviverime. Allahtan | 
başka hangi ilâh onu size geri verebilir? Bak biz § 
nasıl deliller getiriyoruz da onlar gene yüz çeviri- 
yorlar. * De ki: Gördünüz mü? Allahın azabı ansı- ^ 
zın veya açıktan başınıza geliverirse; zâlim kavim- 1 
den başkası helak edilir mi dersiniz? # Biz pey- $ 
gamberleri ancak müjdeci ve sakmdırıcı olarak k 
gönderdik, imân eden ve kendilerini düzeltenler 1 
için ne korku vardır ne tasa * Âyetlerimizi inkâr 
edenler ise, tozguncu olduklarından dolayı azaba § 
uğrayacaklardır. * De ki: Ben size ne Allahın | 
hâzineleri benim yanlındadır diyorum, ne de § 

gavbı bilirim "diyorum, ben bir meleğim de de- 

t; 

35 

-: • ■kre:-:- >•: 






mv&s® =-bf ; -: f>-$ras ■ * -i$k 


iniyorum. Ben ancak bana vabyedilen şeye uyuyo- 
rum. De ki: Körle, gören bir olur mu? Düşlinmü- 
yorsunuz? * Râblamım huzurunda hasrolunmak- 
tan korkanları Kur’anla korkut ve korkmaları için 
bildir ki, onlar da dikkatli olsunlar Rablarıııdan baş i 
ka ne dost ne şefaatçi vardır. # Ve Rablarının yü- $ 
züîiü görmeyi dileyerek sabah akşam ona dua e- I: 
denleri sakın yanından kovma. Ne onların hesabı ± 
senden sorulur, ne de seninki onlardan. Onun için -I 
onları kovup da, haksızlık edenlerden olma. # Ara 
nıızdan seçip lutfüha uğrattığı şunlar mı? desinler 
diye biz halkın bir kısmını bir kısmıyla deneriz. Al¬ 
lah şükredenleri en iyi bilen değil midir? * Ayet¬ 
lerimize inananlar yanma geldiklerinde de ki: Se¬ 
lâm size Rabbiniz rahmet etmeyi kendisine ge¬ 
rekli kılmıştır, içinizden her kim cahillikle bir fe¬ 
nalık yapar da somadan tövbe eder ve durumunu 
düzeltirse muhakkak ki AH ah suçları bağışlayan ve 
acıyandır. * Mücrimlerin yolu açıkça meydana 
çıksın diye âyetleri böylece etraflı bildirmekte¬ 
yiz. * De ki: Ben Allahı bırakıp sizin taptıklarınıza 
tapmaktan menedildim. De ki: Ben sizin hevesle¬ 
rinize uymam. Uyarsam şaşırmış ve o takdirde 
hidayete erenlerden olmam. * De ki: Ben Rabbimin 
sizin yalanladığınız açık âyetine uydum. Çabucak 
gelmesini istediğiniz azab benim vammda değil. 

Hüküm ancak Allahındır ki (^^aJUu söyler ve 
hakemlerin en hayırlısıdır, *£Sizrn o çabuk olma¬ 
sını istediğiniz .şey, benim elimde olsaydı sîzinle 
benîm aramdaki iş çoktan halledilmiş olurdu. Al¬ 
lah zalimleri mûhakkak ki daha iyi bilir. # Gay - 
bin anahtarları onun elindedir. Gaybı ancak O bilir. 
Karada, denizde ne varsa O bilir. Bir yaprak düş¬ 
se O bilir. Arz m karanlıkları içine bir tane düş¬ 
mez ki O bilmesin. Yaş ve kuru ne varsa ancak bu 
açık ve sarılı kitaptadır. * O, öyie bir AllaMır ki 
sîzleri geceleyin adeta öldüren, gündüz kazan 


n ; ■ . ıff 

— 96 — 


mmm 



âklarınızı da bilıî. gündüzün diriltir ye | 

belli eceliniz gelinceye kadar bu böyle devam e- | 
der. Ölümden sonra varacağınız yer yine onun ka- | 
pisidir. Sonra ne yaptınızsa hepsini size haber ve- \ 
rir. * Kullarının üstünde kudret ve tasarruf sahi- i 
bi odur. Size yaptığınız işleri kaydeden melekler <j 
göndermiştir. Nihayet birinizin ölümü geldimi el- Û 
çileriniz onu öldürür. Onlar artık ve eksik iş gör- 3 
mezler. # Sonra ö öldürülenler Mevlâ'ları olan Alla- İ 
ha iade edilirler. Bilin ki hüküm onundur. Ve o | 
hesap görenlerin en tezidir;* De ki: Yalvara yal- 
vara bizi bundan kurtarırsan şükredenlerden olu- 
ruz. Diye dua ettiğiniz zaman sizi karanın ve de- u 
nizin karanlıklarından kim kurtarır? * De ki: Sizi | 
her sıkıntıdan kurtaran ^Allahtır, Hâlâ da ona 
ortak koşuyorsunuz. üstünüzden veya altınız- | 

dan size azab göndermeğe veya bir kısmınızın aza- 1 
bmı bir kısmınıza tattırmaya kâdirdir. Bak iyice 3 
anlasınlar diye âyetleri nasıl açıklıyoruz. ^ Kav- | 
min gerçeği yalanladı. De ki: Ben sizin koruyu- | 
cunuz değilim, * Her haberin mukadder bir zama- | 
m var. Sizde bunu öğreneceksiniz. * Ayetlerimiz | 
hakkında biçimsiz sözlere daldıklarını görürsen ba- r 1 
his değişinceye kadar onlardan yüz çevir. Şayet $ 
şeytan bunu sana unutturursa hatırladıktan son- 1 
ra o zalim kavimle oturma. * Gerçi Allahtan kor- | 
| kanlar onların meclislerinde bulunsalar da kendi- | 
h lerine bir sorumluluk düşmez. Onlara düşen vazi- | 
fe bu işten çekinsinler diye hatırlatmaktan ibaret- I 
İ tir. * Dinlerini bîr oyun ve eğlence sayan ve dün- | 
f ; ya hayatına aldanmış olan adamları bırak da Kur’- & 


jS anla öğüt ver ki hiç kimse işlediği suçlar yüzün- 
İ; den helak olmasın. Öylesine Allahtan başka bir ko¬ 


ruyucu ve bir şefaatçi olama#? Günah işleyen kur- § 
tuluşu için varını yoğunu harcasa kabul edilmez, § 


| İnkârlarından dolayı kaynar su içecekler ve acı 
U bir azaba uğrayacaklardır. ^ De ki: Biz Allahı bı- 
| rakip da ne faydası ne zararı olabilecek şeylere mi 





r- 


<Ç 

S 

¥ 

<!> 


s 

I 

<!> 

<Ş 

i 

<b 


I 

ti5 


* 

5 

9> 

<jj> 



& 

S 

§ 

i 

I 

<r 

ı 

<li 

?£ 

i 

<î 


I 

$ 


I 


tapalım. Ve Allah bize doğru yolu gösterdikten 
sonra şeytanlarının şaşırtıp sersem bir halde çöle 
düşürmek istedikleri adam gibi geriye mi dönelim. 
Halbuki arkadaşları onu bize gel diye doğru yola 
çağırıp durmadalar. De ki: Şüphesiz doğru olan 
yol ancak Allahın gösterdiği yoldur. Ve bize âlem 
lerin Allahına teslim olmamız emredildi. * Namaz 
kılın ve Tanrıdan korkun dendi bize. O Tanrı ki 
hepimiz onun Iruzurunda hasredileceğiz. * O Tan¬ 
rı ki gökleri ve yeri gerçek olarak yaratmıştır. O 
dediği gün herşey oluverir. Sözü doğrudur. Ve sûr 
üfürüldüğü gün mülk ve tasarruf onundur. Gizli 
v r e açık ne varsa hepsini bilen odur. Hiikiim sa¬ 
hibi ve herşeyden haberi olan odur. # Bir zaman¬ 
lar İbrahim babası Azer’e putları mabut mu edini¬ 
yorsun diye sormuş ve ben seni de kavinin! de açık 
bir sapıklığa düşmüş görüyorum demişti. ^ Biz bu 
suretle îbrahime gerçek bilgiye sahip olsun diye 
göklerin ve yerin mülk ve hikmetini böylece anlat¬ 
mıştık. ^ Gece karanlığı basınca bir yıldız görmüş 
ve Rabbim budur demişti Fakat yıldızın battığını 
görünce ben batanları sevmem demişti. Sonra doğ¬ 
makta olan ayı görmüş Rabbin budur demişti. 
Fakat onun da battığını görünce muhakkak ki de¬ 
mişti Rabbim bana doğru yolu göstermezse ben 
sapıklardan olacağım. * Bir de güneşin ışıklar sa¬ 
çarak doğduğunu görünce Rabbim bu demişti. Bu 
daha büyüktü ama o da batıp gidince ey kavımın 
benim sizin Allaha eş gösterdiğiniz şeylerle bir il¬ 
gim yok demişti. * Artık hiç şüphem kalmaksı¬ 
zın tapacağımı tanıdım yüzümü göklere ve yeri 
yaratana döndürdüm. Ben Allaha eş koşanlar 
dan değilim. * Kavini de ona karşı mücadeleye 
kalkışınca o, benimle Allah hakkında tartışmaya 
mı kalkışıyorsunuz halbuki o bana gerçeği olduğu 
gibi gösterdi. Sizin Tamıya eş tanıdığınız şeyler¬ 
den ben hiç «bir zaman korkmam. Allahım dileme¬ 
dikçe onlar bana hiç bir şey yapamaz. Rabbimin il- 


■ : • ■■ ■ - , 

— 98 — 








& 

İl 

V 

<! 

<r 


<]■ 

y 

îr 

<r 

£ 

t 

at 


! 

mî herşevi ihata eder. Hâlâ düşünmiyecek misiniz? | 
* Siz Allahın hiç bir delil indirmediği şeyleri ona $ 

es koşmaktan korkmazsınız da neden ben sizin o $ 

<?> 

eş koştuklarınızdan korkayım. Biliyorsanız söyle- | 
yin. Bu iki taraftan hangisi daha fazla güvenilme- 
ye lâyıktır, v iman edip de inançlarına haksızlık | 
katmayanlar doğru yolu bulmuş olanlardır. Emin § 
olmaya hak kazananlar da cırlardır. # İşte İbrahi- £ 
me kavmine karşı vermiş olduğumuz deliller bun- l - 
lardı. Biz dilediğimizin derecesini kat kat yücelti- $ 
rizu Muhakkak ki Rabbin hikmet sahibidir ve her- 
şeyi bilendir. # Ona İshak’ı ve Yakııbü da vermiş % 
ve hepsini doğru yola iletmiştik. Onlardan önce $ 
Nuh’u ve onun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Ey- % 
yub’u,'Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u doğru yola i- % 
letmiştik. Biz iyilik edenleri böyle mükâfatlandı- U 
nrız, * Zekerya’va, Yahya’ya, İsa’ya ve İlyas’a da d 
doğru yolu gösterdik, onların hepsi iyi kişilerdi. * 
İsmail'i, Elyesa’yı, Yunus’u ve Lut’u da insanlardan £ 
üstün kılmıştık ^ Onların atalarından torunların- y 
dan ve kardeşlerinden bir kısmına da üstünlük ver $ 
dik. Onları seçtik ve doğru yola ilettik. * İşte Alla- 
hm doğru yolu bu dur. Dilediğini o yola iletir. E- 1 
ğer onlar da Allaha eş gösterselerdi bütün yaptık¬ 
ları zayi olurdu. * İşte bunlar kitap, hüküm ve 
y peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Kâfirler bunu 
inkâr ederlerse biz zaten inanacak bir topluluğu 
îr onların yerini almaya memur etmişizdir. # Onlar 
| Allahın doğru yola ilettiği kimselerdir. Sen de on- 
rjv larm yolundan yürü. De ki: Ben bu yaptığıma kar- 
y silik sizden bir ücret istemiyorum. Bu ancak nlem- 
y lere bir öğüttür. ^ Allah hiç bir insana bir şey 
y indirmedi dedikleri zaman Allahın gücünü gereği 
± gibi takdir etmediler. De ki; Musa’nın insanlığa 
y bir nur ve bidayet olarak getirdi e i kitabı kim m- 
y dirdi? Siz o Kitabı parça narca kâ£nıtl« r a va.zıvor, 
y o/taya atıyorsunuz da çoğunu gizliyorsunuz. Bu- :j| 
± nunla beraber simdi sizin de atalarınızın da bilme- 
y dıgmız gerçekler öğretiliyor. Sen Allah de ve bı- L ;i 
t $ 

: 1 x-: : î ' ' ■ 1 

— 99 — 


■ 

y 


3» 

I 

İ 


<0 

<L> 

<İ> 

<0 

s 

4 

<i> 

s> 

<î> 

*1> 

Si 

m 

vO 

■|> 

'§1 

ü 

Ü 

v|> 

<i> 









rak onları, düştükleri boş iddialarla oynayıp dur¬ 
sunlar. * İşte bu indirdiğimiz kitap; feyzu bereketi 
dünyayı tutacak, önceki kitaplar onun tarafından 
tasdik edilmedikçe muteber olmayacak, Ümmül 
kuraya ve bütün çevresindekilere ihtar edesin ki 
ahireti kazanmak isteyenler bu kitaba inanırlar ve 
namazlarını muntazaman eda ederler. * Allaha ya¬ 
lan yere iftira edenden veya kendisine hiç bir va¬ 
hiy gelmediği halde bana da vahiy geldi diyenden 
ye Allahın indirdiği ayetlere benzer hükümleri 
bende indireceğim» diyenden daha zalim kim var¬ 
dır? O zalimleri bir görsen ölüm dalgaları içinde 
boğulurken meleklere ellerini uzatıp beni çıkarın» 
derler. Onlar zelil edici bir ^azaba uğrayacaklardır. 

Çünkü Allaha karşı doğru olmayan şeyler söylü¬ 
yordunuz ve onun âyetlerine karşı ululanmağa 
yelteniyordunuz. * Muhakkak iste teker teker 
huzuruma geldiniz. Size verdiğimiz herşeyi arka¬ 
nızda bıraktınız. Sizi.evvelce nasıl yarattıysak öy¬ 
lece yapayalnız huzuruma geldiniz. Allaha eş tut¬ 
tuğunuz şefaatçilerinizi yanınızda görmüyoruz. A- 
ranızdaki bağlar kopmuş, elinizden çıkmıştır. * 
Muhakkak ki tohumlan ve çekirdekleri yarıp bit¬ 
kileri fışkırtan ve ağaçları yetiştiren Allahtır. O, 
ölüden diri ve diridbn ölü çıkarır Allah budur işte. 
Nasıl oluyor da ondan yüz çeviriyorsunuz? * Tan 
yerini ağartan odur. Geceyi sükûn ve dinlenme i- 
çin, Güneşle Ayı belli bir hesapla dönmek üzere 
yaratan odur. İşte bu azi-z olan ve herşeyi bilen Al¬ 
lahın takdiridir. * O Tanrı ki karada ve denizde 
karanlıklar içinde kaldığınızda yolunuzu bulabilme 
niz için yıldızları yaratmıştır. Biz gerçek bilenler 
için delilleri böyle açıklamaktayız. O sizi bir tek 
kişiden meydana getirmiştir ve size- oyalanacak 
bir yer, bir de eğreti olarak kalınacak bir yurt 
göstermiştir. Doğrulara delillerimizi böyle açıkla- 
makdayız. * Gökten yağmur indiren o yağmurla 
bitkileri yeşerten, başakları içinde birbirine bitişik 


— 100 — 










*-i"! -;-; -e ^{ûpr*. \ 


taneler meydana getiren odur. Biz hurma tomur¬ 
cuklarından elin yetişebileceği kadar sal¬ 
kımlar, birbirine lıem benzeyen hem benzemeyen 
üzümler, zeytinler ve narlardan bahçeler yaratırız. 
Onlara bir meyve verdiği. bir de olgunlaştığı za¬ 
man bakın şüphesiz bu belirtiler de inananlar için 
bir çok, deliller vardır. * Bir de Allaha cinleri eş 
tutmağa kalkarlar oysa ki cinleri yaratan da odur. 
Bundan başka Allahın oğulları ve kızları olduğuna 
dair saçmalar uydururlar. Allah onların uydur¬ 
duğu şeyden münezzehdîr ve yücedir. * Gökleri 
ve yeri yaratanın bir çocuğu olabileceği nasıl ta¬ 
savvur edilebilir ki bir esi bulunmak mümkün de¬ 
ğil. O herşeyi yaratmıştır ve herşeyi bilendir. * 
Rabbımiz Allah budur. Herşeyi yaratmış olan on¬ 
dan başka Allah yoktur. Ancak ona tapın, herşeyi 
koruyan odur. * Gözler onu görmez, o gözleri gö¬ 
rür. v Muhakkak ki Rabbiniz size görgüler ihsan 
eyledi. Kim can gözüyle görürse faydası kendine. 
Kör olanın ziyam da kendine. Ve ben sizin üstünü¬ 
ze bir bekçi değilim. V Sana ders almışsın dememe¬ 
leri için çeşit çeşit deliller bildirmedeyiz. Ve aklı 
başında topluluklara açıkça anlatmadayız. * Rab- 
binden sana ne bildiriliyorsa ona uy. Ondan başkş. 
Tapacak yoktur.Ona eş koşanlardan yüz çevir.*Al- 
lah dileseydi kâfir olmazlardı. Biz seni onlara bir 
bekçi ve gözetleyici olarak göndermedik. # Bu¬ 
nunla beraber onların Allahtan gayri taptıktan 
şeylere sövmeyin ki onlar da bilgisizlikle Allaha 
sövmesinler, işte biz her ümmete işlediklerini süs¬ 
lü gösterdik. Sonunda dönüp varacakları yer Al¬ 
lahın huzurudur. O da onlara ne yaptıklarını bil¬ 
direcektir. V Onlar kendilerine bir delil gelirse 
inanacaklarını yeminle temin ettiler. De ki: Delü 
ler ancak Allahın yanındadır. Ama delil gelse de 
inannuyacaklarıııı anlamıyor musun?. * Biz onla¬ 
rın kalblerini ve gözlerini tersine döndür müşüz. 
Önce inanmadıkları gibi şimdi de inanmazlar ve 


I 


— lül — 






i!" 

<1; biz onları şaşkın taşkınlıklarına terketmişizdir. * 
I Biz onlara melekleı indirseydik, ölüleri diriltip on¬ 
larla konuştursaydık, herşeyi toplayıp önlerine 
serseydik Allah dilemedikçe gene inanmazlardı* A- 
ma çoğu bunu bilmez. * Biz böylece her peygam¬ 
bere, insan, cin ve şeytanların ıdüşman kılmışızdır. 
Onlar birbirlerini aldatmak için lâfın yaldızlısını 
telkin ederler. Rabbm dileseydi bunu yapamazlardı. 
Onları da bırak iftiralarını da. * Onlar o sözlere 
ahirete inanmayanların gönülleri hoş olsun da 
£ yapmakta olduklarına devam etsinler diye söyler¬ 
le 1er. * Muhtaç olduğumuz her şeyi bildirip açıkla- 
K yan kitabı Allah indirmişken size ondan gayri bir 
I hakem mi arayayım. Kendilerine kitap verilenler 
de bilirler ki bu senin Rabbm tarafından gerçek o- 
& larak indirilmiş bir kitaptır. Artık şüphecilerden 
w olma. * Rabbm m sözleri hem doğruluk hem hak 
£ bakımından kemâlin zirvesindedir. Onun sözlerini 
| değiştirebilecek yoktur. Duyan ve bilen odur. * 
| İnsanların çoğuna uyarsan seni Allah yolundan 
jC şaşırtırlar. Onlar ancak zanna kapılırlar ve yalan 
J söylerler. * Muhakkak ki doğru yoldan sapanı en 
k iyi bilen Rabbmdır. Doğru voldan gidenleri de en 
iyi bilen odur. ^ Onun âyetlerine inanıyorsanız 
Allah adı anılarak kesilen şevlerden yiyin. * Size 
ne oluvor da Allah adı anılarak kesilen şevleri ye¬ 
miyorsunuz oysa ki zorda kaldığınız zamanlar dı¬ 
şında size haram edilenleri bildirmişti. Muhakkak 
ki halkın çoğu kendi havalarına kapılarak, bilme¬ 
den sapıklığa düşüyorlar. Muhakkak ki Rabbin 
haddini aşanlar daha iyi bilir. * Günahın açığını 
da bırakın, gizlisini de çünkü günah işleyenler hak 
ettikleri cezayı muhakkak görecekler. # Allahın a- 
dı anılmadan, kesilen şevleri yemeyin. Şüphesiz bu 
kötii bir şeydir. Şüphe yok ki şeytanlar sizinle 
düğüer diye . dostlanna telkinde bulunurlar. 
Onlara uvarsanı?:. sîz de AîHha eş koçanlardan olur¬ 
sunuz. # Ölüyken dirilterek insanlar arasında do¬ 
laşması için kendisine ışık verdiğimiz bir adam 




‘ ' .. j> 

r> 

/ *î 

karanlıklara dalmış ve bir türlü oradan çıkamayan 
bir kimseye benzeı mi? İşte kâfirlerin yaptıkları i 
şeyler böyle yaldızlı gösterilmektedir. ^ Böylece £ 
her köyde hileler kursunlar diye o köyün günah- | 
kârlarına mevkiler verdik. Onlar bilmezler ki an- £ 

cak kendilerine karşı hilekarlıkta bulunuyorlar. * g 


Onlar bir âyet inince Allahın peygamberlerine 
gönderdiği gibi bize de bir âyet gelmedikçe inan- y 
mayız derler. Allah peygamberliğini kime vereceği- y 
ni bilir. O suçı işleyenlere hilekârlıkları yüzünden % 
herh zillet hem pek şiddetli bir azab verecek * Al- 
lah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini 
İslâmlığa açar kimi sapıklığa düşürmek isterse göğ a 
sünü öyle bir daraltır ki kendisini öfkeden göğe 
fırlayacak sanır. İşte imana gelmeyenleri Allah 
böyle bir murdarlıkta bırakır. * Ve Rabbinin doğ¬ 
ru yolu budur. Düşünen _kavme âyetlerimizi böy- ji¬ 
le açıkladık. * Rablerinm yanında selâmet köşesi y 
onlarmdır. Bütün yapacaktan işlerde kendilerinin 
dostu da odur. * O gün hepsini hasreder de der ;j 
ki: Ey cin topluluğu insanların bir çoğunu bastan ;i 
çıkardınız mı? İnsanlardan o cinlere dost olanlar İ 
derler ki Rabbimiz biz birbirimize uyduk ve işte ■£ 
bize takdir ettiğin ecele eriştik. Allah der ki: Ye- ç 
riniz cehennemdir. Allahın dilediği zamanlardan !; 
başka orada ebedî kalırsınız. Şüphesiz ki Rabbin y 
hikmet sahibidir ve bilendir. * İşte biz zalimlerin \ 
bazısını bazısına yaptıkları işler dolayısile böyle 
dost ederim. * Ey cin ve insan topluluğu içinizden ;Ş 
size âyetlerimizi anlatan ve şu gününüzün bir za- A 
man olup geleceğini haber vererek sizi uyaran pey- A 
gamberler gelmedi mi? Derler ki: biz kendi aley- ;J 
himize tanıklık ediyoruz. Onları dünya hayatı al¬ 
datmıştır da sonunda kendileri kötü olduklarına 
dair kendi aleyhlerine tanıklık etmişlerdir. * Bu 
da şundandır ki Rabbin halkı hiç bir şeyden haberi X 
olmayan şehirleri zulümle har,ab etmez. * Herkesin 
yaptığı işe göre dereceleri var. Rabbin onların yap- ^ 

A 

- ■ -ts-: s: 

— 103 — 




v- 1 ' ttî k: : - r*: ■ :■ ••?-* -r - 

î tıklarından gafil değildir, * Rabbin herşeyden mus¬ 
ri tağnidir ve rahmet sahibidir. İsterse sizi ortadan 
| kaldırır ve dilediğini sizin yerinize getirir. Nite¬ 
li kim sizi de başka kavimlerden meydana getirmiş- 
îl; tir. * Size vadedilen şeyler muhakkak olacaktır. 


Siz onun önüne geçemezsiniz. * De ki: Ey kavim 
siz elinizden geleni yapın. Ben de vazifemi yapıyo¬ 
rum. Dünyanın sonu kimin olacak yakında göre¬ 
ceksiniz. Muhakkak ki zalimler kurtuluşa eremez¬ 
ler. * Allahın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Al¬ 
laha bir pay ayırıp bâtıl inanışlarına göre bu pay 
Allahındır diyorlardı. Şu pay da ona es olan putla¬ 
rın. Putlara ait paylar Allaha ulaşmıyordu ama 

Allaha ait olan pay putlara varıyordu güya. Ne 
berbat inanıştı bu*0 kâfirlerden çoğuna yaptıkları 
putlar onları helâk etmek ve inançlarına şüphe 
katmak için evlâtlarını öldürmeyi de iyi bir şey¬ 
miş gibi gösteriyordu. Allah isteseydi bunu yapa¬ 
mazlardı. Artık sen onları kendi hallerine bırak 
iftiralarına da aldırma. * Onlar saçma düşüncele¬ 
rine göre dediler ki şu hayvanlarla ekinler haram¬ 
dır. Ancak izin verdiğimiz kişiler ondan yiyebilir. 

Şu hayvanlara binmek de haram edilmiştir. Al¬ 
laha iftira ederek adını anmadan hayvan kesi¬ 
yorlar. Yakında bu iftiralarının cezalarını görecek¬ 
ler. * Bir de su hayvanların karınlarındaki yavru¬ 
lar yalnız erkeklerimizindir. Kadınlarımıza ise ha¬ 
ramdır. Eğer ölü doğarsa ona hepsi ortaktır dedi¬ 
ler. Allah bu sözleri yüzünden cezalarını yakında 
verecek. Şüphe yok ki, o hikmet sahibidir ve her 
şeyi bilendir. # Muhakkak ki cehaletleri yüzünden 
budalaca çocuklarını öldürenlerle Allaha iftirada 
bulunarak onun verdiği nzıkları haram sayanlar 
hüsrana uğramış olanlardır. Onlar sapıtmıslardır. 


| Ve doğru yolu bulamamışlardır. * O öyle bir Allah¬ 
tır ki çardaklı ve çardaksız cennet bahçelerini çe¬ 
şitli lezzette hurmaları, ekinleri, birbirine hem 


— 104 — 


: 



m ■:■ '■ i m 

benzeyen hem benzemeyen zeytinleri ve narları 
yaratmıştır. Meyve mevsimi meyvelerinden yiyin 
hasat günü hakkını da israf etmemek şartıyla ve¬ 
rin. Şüphesiz o müsrifleri sevmez. * Hayvanlardan 
yüklerinizi taşıyan ve size yün verenler var. On¬ 
ları da Allah yarattı. Allahın size verdiği rızkları 
yiyin ve şeytanın izinden gitmeyin. Şüphesiz ki 
şeytan size açıkça düşmandır. * Derler ki o hay¬ 
vanlar sekiz çifttir. Koyun iki çift, keçi iki çift, De¬ 
ki: Erkekleri mi haram etti dişileri mi? Yoksa o 
dişilerin karnındaki yavruları mı? Eğer doğru söz¬ 
lüyseniz bilerek anlatın bana. * Derler ki deve i- 
ki çifttir. Sığır iki çift. De ki: İki erkeği mi haram 
etti. Yoksa iki dişiyi mi veya dişilerin karnındaki 
yavrulan mı? Allah bunu size bildirirken tanık mıy 
diniz? Bilmeden insanları doğru yoldan ayır¬ 
mak için yalan yere Allaha iftira atanlardan da¬ 
ha zalim kim vardu\ Şüphe yok ki Allah zalim 
kavmi doğru yola iletmez. * De ki: Bana vahyedi- 
lenler arasında ölmüş hayvan etinden dökülmüş 
kandan ve domuz etinden gayrı yenmesi haram bir 
şey bulamıyorum. Şüphesiz domuz pistir ve Al¬ 
lahtan başkası için kesilmiş hayvan eti haram¬ 
dır. Ancak zorda kalana, isyân etmeyi düşünme¬ 
mek ve ihtiyaçtan fazla yememek şart-iyle helâl- 
dir. Şüphe yok ki Rabbin bağışlayıcıdır. Ve rah¬ 
meti çoktur. * Biz Yahudilere tırnakları bulunan 
bütün hayvanları ve sırtlarına yapışmış kemikleri¬ 
ne sıvanmış barsaklarma karışmış olan yağlardan 
başka sığır ve koyun yağlarını haram etmiştik. Bu 
da asiliklerinden dolayı onlara verdiğimiz ceza 
yüzündendi. Şüphesiz kî biz sözümüzde doğruyuz. 

* Seni yalanlarlarsa de ki: Rabbiniz engin rah¬ 
mete sahiptir. Ama azabını da suçlulardan kaldır¬ 
mağa imkân yok. * Allaha eş koşanlar diyecekler 
ki Allah düeseydi ne biz kâfir olurduk ne ataları¬ 
mız, hiç bir şeyi de haram saymazdık. İşte onlar- 


— — 








jj- dan önce gelenler de böyle yalanlamışlardı da so- 
nunda azabımızı tatmışlardı. De ki: Eğer sizin bir 
| bilginiz varsa bize açıklayın. Ama siz zannımza 
uymak ve yalan söylemekten başka bir şey yap- 

$ mıyorsunuz. & De ki: O halde kesin delil ancak 

p 

| Allahındır. O dileseydi elbette hepinizi doğru yola 
§ iletir di. * De ki: Allahın şunu haram ettiğine da¬ 
lı; ir tanıkları nızı getirin bakalım ama onlar tanıklık 
« ederlerse sen etme ve putları Rablerine eş tutup a- 
p hirete inanmayan ve âyetlerimizi yalanlayanların 
havasına uyma. * De ki: Gelin de Rabbinizin size 
neleri havam ettiğini ben anlatayım. Ona hiç bir 
| şeyi eş saymayın. Ananıza babanıza karşı iyi dav- 
y ranın. Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldür- 
p meyin. Size de onlara da bir rızık veririz. Açık kö- 
■!; tülüklere de kapalı kötülüklere de yanaşmayın Ca- 
v na kıymayın. Çünkü Allah haklı olmayan öldür- 
% meyi haram etmiştir, işte düşünesiniz diye Allah 
J size bunları emretmiştir. * En iyi bir şekilde olgun- 
:: luk çağma gelmedikçe yetim malına el sürmeyin. 

m 

rr Ölçeği ve teraziyi doğıu kullanın. Hiç kimseye ta- 
p katı üstünde bir mükellefiyet yükletilmemiştir. 

Söz söylerken düşmanınız bHe olsa doğruluğu göze- 
p tin. Allaha verdiğiniz söze sadık "kaim. İşte düşür 
P nesiniz diye Allah size bunları emretmiştir. * Mu- 
P hakkak kî benim doğru yolum bu dur. Ona uyun. 

p Ve sizi ondan ayıracak yollara sapmayın. Allah 
P size çekinip sakınasınız diye işte bunları emret- 
P mistir. # Sonra Rablerine kavuşacaklarına inan- 
I smlar diye iyilik edenlere nimetimizi tamamlamak 
| ve herşeyi açıklamak üzere doğru yolu gösteren ve 
ît rahmetten ibaret olan kitabı Musa’ya vermiştik. 

5*. * Bu kitabı kutlu olarak indirdik. Ona uyun ve Al- 

; ! lahtan korkun ki rahmet edilenlerden olasınız. * 
| Bizden önce ancak iki kavme kitap 
indirilmişti. Biz ise onun öğütlerinden gafil bulu- 




— 106 — 






-:-tr:^î6gei€fee 


I 

'►t 


nuyorduk demeyesiniz. #Bize de kitap indi- 
rilseydi onlardan daha iyi bir surette doğru yolu 
bulurduk diye söylenmemeniz için Hatibimizden 
size açık bir delil ve rahmet geldi, Allahın demleri¬ 
ni yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha za¬ 
lim kim vardır. Delillerimizden yüz çevirenleri bu 
suçlan yüzünden en kötü bir azaba uğratacağız. 

* Hâlâ kendilerine meleklerin inmesini Rabbinm 
veya ondan bazı delillerin gelmesini mi bekliyorlar. 

O deliller geldiği gün önceden iman etmemiş çı¬ 
lanlara yahut imânından bîr hayır kazanmamış 
bulunanlara o günkü inanmaları fayda etmez. De 
ki: Bekleyin. Biz de beklemekteyiz, * Dinlerinde 
ayrılışa düşenlerle hiç bir ilgin .olamaz. Mu¬ 
hakkak ki Allah bu hareketlerini onlardan sora¬ 
caktır ve sonra da işlediklerini onlara haber ve¬ 
recektir, * Kim bir iyilikle Tanrı huzuruna gelir¬ 
se ona iyiliğinin on misli mükâfat verilecektir. Ve 
?] kim bir kötülükle gelirse o kötülüğe eş bir cezaya 
- uğrayacaktır. Ve kendilerine zûlmedümiyecektir. 

* De ki; Şüphesiz Rabbım beni doğru yola iletti. 
İbrahimin tek bir Allah tanıyan doğru dinine iletti. 

O, Allaha eş kusanlardan değildi. * De ki: Şüphe¬ 
siz namazım da ibadetlerim de diriliğim ve ölü¬ 
müm de âlemlerin Rabbı olan Allah içindir. * O- 
nun eşi benzeri yoktur. Bana bu emredildi. Ve ben 
Müslimlerin ilkiyim. * De ki: Allahtan başka bir 
Rab mı arayacağım? Herkesin Rabbı odur. Herke 
sin hakkı kendinindir. Hiç bir suçlu başkasının su¬ 
çunu yüklenmez. Sonunda dönüp varacağınız yer 
onun huzurudur. Ve o uyuşmazlığa düştüğünüz 
şeyleri size haber verir. * O öyle bir Allahtır ki 
i sizi yeryüzüne hâkim kıldı. Bir kısmınızı bir kıs- 
| mınızm üstüne yüceltti. Şüphe yok ki Rabbin ce- 

I zası tez olandır. Ve elbette bağışlaması ve rah¬ 
meti çok olandır, 

— 10 . 7 . — / 


s> 

Y* 

, 5 > 

‘l> 

p 

I 

l> 

 


$ 


Y 

ft 

i 

Y 


Y 

y> 

Jİ 

1 


I 

Y 

Y 

h 

| 

-5 

ji 


Y 

Y 
v!> 

I 

:<> 

I* 

Y 

Y 

;>> 

'iî 

î 

L* 








<1 

i 

I 




1 


<i. 

<v 

m 

<â 

<f' 

i 

<_!; 

<D 

■1 

ît 

% 


VIINCİ SÜRE 


>44* 4**4#*# * ♦*♦*##*<<4*4 <# * 44 4444 ** « * *#44 ***4 * 4 * ** * «4A44 

Araf (Cennetle, cehennem arasında 
ki duvardan bahsedilen sûre). 

Melcede inmişsin. 205 oy ettir 


'[■ Çofc aenyaırs ve rahmeti frviiatiim varlaklan kaplayan Allahın adı ile 


Elif — Lâm — Mim — Sâd 

v Bu kitap insanları uyarman ve korkutman 
ve inananlara öğüt vermen için sana verildi. Bu 
yünden yüreğinde bir sıkıntı olmasın. * Rabbiniz- 
den size indirilene uyun. Ondan başkalarını veli 
edinip uymayın. Ama siz pek az düşünüyorsunuz. 

Biz azabımızın baskınına gece yatarken veya 
gündüz dinlenirken uğramış nice memleketleri he- 
lâk etmişizdir. * Azabımız kendilerine ulaştığı 
vakit ancak bizier gerçekten zalimlerdik. Demek¬ 
ten başka bir şey yapamadılar. ^ Elbette kendile¬ 
rine peygamber gönderilen ümmetlere de soraca¬ 
ğız, Ve elbette gönderilmiş peygamberlere de so¬ 
racağız. ^ Ve onlara tam bir bilgiyle olup bitenleri 
anlatacağız. Biz hiç bîr zaman gaip değiliz. (O- 
îayiar meçhulümüz değildir.) * O gün doğru bir 
tartı olacak. Kimin terazisi sevap yükü ağır basar 
sa kurtuluşa ermiş olacak # Kimin terazisi hafif 
basarsa işte onlar âyetlerimizi inkar ile kendilerini 
hüsrana atanlardır * Biz sizi dünyaya yerleştir¬ 
dik ve size orada geçim vasıtaları yarattık. Buna 
ne kadar az şükrediyorsunuz ^ Gerçek sizi evve¬ 
lâ yarattık sonra size bir şekil verdik sonra da me¬ 
leklere dedik ki Ademe secde edin hemen secde 

imk V. V: Kföfci; W ■ - k*-î- F M 

— 108 — 











ettiler.. Yalnız iblis secde edenlere katılmadı. £ 
Allah tblise^<<Sana emrettiğim halde «Neden secde 
etmedin» dedi. İblis «Ben Ademden üstünüm beni 
ateşten yarattın onu ise balçıktan.» * Tanrı hür 
yurdu: «İn oradan orada ululanmak senin ne had¬ 
dine, çık git çünkü sen alçaklardansın.» İblis «On- 
lann tekrar dirilecekleri güne kadar bana mehâitl 
ver» dedi* Allah «Haydi mehil verilenlerdensin.^ 
buyurdu. * İblis beni azdıran sensin dedi. Onun 
için ben de insanları doğru yoldan ayartmak için 
pusuda oturacağım. * Sonra Andolsun kb onlara 
önlerinden arkalarından, sağlarından, sollarından 
yanaşacağım onların çoğunu şükredici bulmaya¬ 
caksın. * Allah çık ordan buyurdu. Sen kötülen¬ 
miş ve kovulmuşsun. ki cehennemi se¬ 

ninle ve sana uyanlarla dolduracağım * Ey Adem 
eşinle beraber cennete yerleş, ikiniz dilediğiniz 
yerden yiyin yalnız şu ağaca dokunarak zalimler 
den olmayın. * Ama İblis onlara kendiliğinden 
örtülmüş olan ayıp yerlerini açmak için vesvese 
verdi ve dedi ki sizi Rabbimiz sırf melek olacağınız 
veya ebedî kalanlardan olacağınız için bu ağaca 
dokunmanızı yasak etti. * Şüphesiz yemin ede¬ 
rim ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim. * On¬ 
ları böylece kandırdı. Vaktaki o ağacın meyvesini 
tattılar. İkisinin de avret yerleri acıtıverdi ve cen¬ 
net ağaçlarının yapraklarile avret yerlerini ört¬ 
meye koyuldular. Rableri kendilerine nida etti. 
Ben size bu ağacı yasak etmedim mi? Ve haberiniz 
olsun bu şeytan sizin açık bir düşmanmızdır deme¬ 
dim mi? * Onlar Rabbimiz biz nefsimize zûlmet- 
tik bizi bağışlamaz ve bize acımazsan şüphesfe 
hüsrana düşenlerden oluruz. * Bir kısmınız bir 
kısmınıza düşman olarak inin burdan. Yeryüzün¬ 
de belli bir vakte kadar kalmanız mukadderdir. * 

Orada yaşayacak orada öleceksiniz ve orada diri¬ 
lip mezardan çıkacaksınız. * Ey Ademoğuliarı ba¬ 
kın size avret yerlerinizi örtecek elbise ve süs in- 









İ dirciik. Allahtan korkma libası ise hepsinden' ha- ■; 

I yırk, İşte bunlar insanların ibret y al^Talan^i^in in- ; 

S dirilen Allah âyetlerinde! ıdu ^ŞTŞeytan ananız ve 
^ babanızı avret yerlerine göstermek için cennetten 
^ çıkardığı gibi sakının sizi de belâya uğratmasın. 
Çünkü şeytan ve onun soyu sizi, sizin kendilerini 
göremeyeceğiniz taraftan görürler. Biz o şeytan- 
lan imana gelmeyenlerin dostu kılmışladır. * On¬ 
lar kötü bir iş yaptıkları zaman atalarımızdan böy¬ 
le gördük, Allah böyle emretti derler. Allah kötü- 
lüğü emretmez, Bilmediğiniz şeyleri Allahın üstü¬ 
ne mi atıyorsunuz? * De ki: Rabbim hakkı ve in¬ 
safı emretti. Her secde yerinde, her namazda yü¬ 
zünüzü kıbleye döndürün inancınızda, ibadeti¬ 
nizde samimî olun ona bağlanın. Nasıl sizi o ya¬ 
ratıp meydana getirdiyse, siz de öylece dönüp onun 
huzuruna varacaksınız, & O, kimini doğru yola I- 
letti, kimimde sapıklığa düşürdü. Onlar kendilerini 
doğru yolda sanırlar ama Allahı bırakıp, şeytan¬ 
ları veli edinmişlerdir. * Ey AdemoğuIIan namaz 
kılacağınız vakit elbisenizi giyin ve süslenin. Yi¬ 
yin için ama israf etmeyin. Çünkü o israf edenleri* 
sevmez, ^ De ki: Allahın kullan için yarattığı süs¬ 
lenecek şeyleri ve temiz rızıkları kim haram et¬ 
miştir ki. De ki: Bunlar dünyada inananlarındır. 
Ahirette de yalnız onların olacaktır. Delillerimizi 
bilgi sahiplerine işte böyle açıklıyoruz. * De ki: 
Rabbim ancak şunları haram etmiştir; Açık ve 
gizli kötülükleri, (Ve fuhuşları) her türlü güna¬ 
hı, haksız isyâm, ve hiç bir delil indirmediği hal¬ 
de Allaha eş koşmanızı ve bilmediğiniz sözleri Al¬ 
laha isnad ederek söylemenizi, v Her ümmet için 
bir ecel mukadderdir. Ecelleri gelince ne bir an 
geriye atabilirler ne bir an ileriye alabilirler. * 

Ey AdemoğuIIan size içinizden her ne zaman be¬ 
nim âyetlerimi bildiren peygamberler gelir de kim 
bunlara karsı durmaktan sakınır ve doğru hareket 
ederse onlara ne korku ne tasa var dm. * Ayetleri¬ 
mizi yalanlayanlara ve bunlara inanmayı kibirle- 

— 110 — 


; idriv. rl .t : cvc ti rİTh-: Î •. V«’î iç.?. t t v.T t 








4 > 


<<r> 

a 

îk 


I 


i 

& 


il 

I 

{ 

I 

1 

I 

1 

<h 

<ı> 

w 

: 

ı 

<İ' 

I 

<r- 


ir 

5 ; 

o 

ı 


& 

<l> 

S!> 


rine yediremıyenlere cehennem mukadderdir ve 
orada ebedi kalacaklardır. # Yalan yere Allaha if¬ 
tira edenden veya onun âyetlerini inkâr edenler¬ 
den daha zalim kim vardır. Kitaptan nasipleri ne 
ise kendilerine erişecek sonunda elcilerimiz can- 
larını almak için onlara gelip çatınca Allahı bira- § 
kıp da kulluk ettiğini* ve başvurduğunuz putlar | 
nerde diyecekler cnîar da kaybolup gittiler diye- $ 
çekler ve kâfir olduklarına kendileri kendi aleyh- 
lerine tanıklık edecekler. * Allah «Sizden önce 
insan ve cinlerden geçmişlerin girdiği cehemıeme 1 
girin bakalım buyurur. Her ümmet ateşe girdikçe | 
kendi soyuna linet okur. Nihayet orada birbirle- || 
rine katılırlar. Arkadakiler Öndekilcri göstererek: 5 
Rabbimiz derler işte şunlar bizi doğru yoldan çı- | 
kardılar. Onun için onlara iki kat ateş azabı ver, | 
Allah «Her ziimre için kat kat azab var. Ama siz | 
bilmezsiniz^ diyecek. # Önce cehenneme girenler ^ 
sonrakilere diyecekler ki: Sizin bize bir üstün- 1 
lüğünüz yok hak ettiğiniz azabı ta dm bakalım. # 
Elbette âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanma- 
yı kibirlerine yediremıyenlere göğün kapılan açıl- ^ 
nıaz ve deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar || 
cennete giremezler. İşte suçluları biz böyle ceza- | 
laodınrız. V Onlara ateşten bir döşek ve üst- | 
lerine ateşten örtüler verilir. İşte zalimleri biz boy- f 
İe cezalandırırız. İnananlar ve hayırlı işler ya- ü 
panlar, (Biz ancak herkese takati ölçüsünde yük i 
veririz) İşte cennet ehli on i ardır ve orada ebedi ka~ | 
taraklardır. * Biz onların içlerinde kin namına ne i 
varsa söküp atmışızdjr. Bulundukları yerlerin al¬ 
tından ırmaklar akar. Şükür o Allaha kî bi2İ doğ¬ 
ru yola ileterek bıına eriştirdi. Eğer o bizi doğru 
yola iletmeseydi kendiliğimizden bu yolu bulma¬ 
mız mümkün olmazdı- Gerçek, Rabbimizm pey¬ 
gamberleri doğru emirlerle gelmişlerdir derler. 
Kendilerine şöyle nidâ kılınır. İşte gördüğünüz şu 
cennete iyi işleriniz sayesinde varis kılındınız. 


... n-, .X' r 

— nı — 





^Cennet ehli cehennemdekilere şöyle hitap eder¬ 
ler, gerçek, Rabbimizin bize vaad ettiğini gerçek¬ 
leşmiş bulduk. Siz de Rabbinizin vaadini gerçek 


| buldunuz mu ?Onlar «Evet»'-derler. Bu sırada bir 
r> müezzin «Allahın lâneti o zalimlerin üstüne» di- 


j> ye bir ezan okumağa başlar. O zalimler ki hal- 


netle cehennem arasında bir perde var ve onun üs¬ 
tünde kişiler var ki herkesi yüzlerinden tanırlar 


$ ve cennet ehline size selâm olsun derler. O kişiler 
İ henüz cennete girmemişlerdir ama girmeyi u- 


§ inanlardır. # Onların gözleri cehennem tarafına 


I ruhuyla beraber kılma. * Araftaki o kişiler yüz- 
| terinden tanıdıkları bir takım insanlara da nida 
edip, gördünüz mü derler. Topluluğunuzun ve ulu- 
i lanmalarmızın size hiç faydası oldu mu? * Al- 
k lah bunları hiç bir suretle rahmetine eriştirmez 


diye yemin ettikleriniz şunlar mıydı? derler, sonra ğ 



ötekilere dönüp girin cennete size korku ve tasa 
yok. denir. * Cehennem ehli de cennettekilere şöy 
le bağıracaklar: Aman suyunuzdan veya Allahın 


b size lütfettiği nimetlerden biraz da bize verin. 



Cennet ehli diyecekler ki: Allah bunları kâfirlere 


haram etmiştir.^O kâfirler ki oyunu eğlenceyi ken 
dilerine din edinmişlerdir. Ve o dünya hayatına ka 
pılmışlardır. Onlar bugünlerin geleceğini ve âyet¬ 
lerimizi nasıl inkâr ettilerse biz de bugün onları u- 


nutacağız. & Gerçek, biz onlara öyle bir kitap gön- 



| derdik ki iman edecek herhangi bir kavme bir doğ 
| ru yol kılavuzu olur. Onu bilgiyle açıkladık. Ve 


| ne lâzımsa hepsini o kitapta bildirdik. O, inanan 
| kavme doğru yolu gösterir ve rahmettir, # Kitabın 


g tevilini mi gözetiyorlar. O tevilin geleceği gün ön 
$ ceden onu unutmuş olanlar diyeceklerdir kî ger- 
£ çek, Rabbimizin peygamberleri doğruyu bize bil- 
| dirmişler. Şimdi bugün şefaatçılarımızdan bize 


— 112 — 







M-'Î^PÎ =::• 'M ■? !fiİr! ” :;35 5Î9Î9! fi ftffâSâfâföî-;-iHHfÇfif’-î H 


şefaat edecek kim var? Ve bizi dünyaya geri dön¬ 
dürürler mi ki yaptığımızın aksini yapalım? Doğ¬ 
rusu onlar nefislerine ziyan etmişlerdir. Aslı yok¬ 
ken inanıp durdukları mabutlar da onları bırakıp 
gitmişlerdir. * Şüphesiz ki Rabbınız öyle bir Allah 
tır ki gökleri ve yeri altı gün içinde yaratmış, son¬ 
ra da arşa hâkim olmuştur. Geceyi gündüze bürür, 
ve gece gündüzü kovalar. Güneş, Ay ve Yıldızlar 
onun emrine bağlıdır. İyice anla ki yaradılışta 
emir de onunduı- âlemlerin Rabbı olan Allahın 
şanı ne yücedir! * Allahınıza yalvara yakara ve 
içten dua edin. Muhakkak ki o haddi aşanları 
sevmez, * Düzene girdikten sonra yer yüzünde 
bozgunculukta bulunmayın, ve Allaha azabından 
korkarak ve ihsanını umarak dua edin. Şüphe yok 
ki Allahın rahmeti iyilik edenlere yakındır. * O 
öyle bir Allahtır ki rahmetinin müjdecisi olarak 

rüzgârları yollar. Sonunda rüzgârlar ağır bulut¬ 
lan hafif bir şeymiş gibi yüklenince onlan ölmüş 
bir ülkenin üstüne yol]arız böylece yağmur yağ¬ 
dırırız da her çeşit meyveleri yetiştiririz. Düşü¬ 
nün ve ibret alın. Eiz ölüleri de işte böyle dirilte¬ 
ceğiz, V O güzel ülkenin bitkisi Rabbinin izniyle 
çıkar. Çorak yerdense bir şey çıkmaz bir şey bit¬ 
mez de biten de bir şeye yaramaz. İşte biz şükre¬ 
den topluluğa delillerimizi böyle göstermekteyiz. 

* Muhakkak ki Nuhu kavmine peygamber gön¬ 
derdik, O ey kavınım dedi. Allaha kulluk edin. 
Ondan gayri ilâh yoktur. Gerçek, ben üzerinize bü 
yük günün azabının çökmesinden korkuyorum. 

* Kavminin ileri gelenleri biz dediler seni açık bir 
sapıtma içinde görüyoruz, * Nuh ey kavmim dedi: 
Ben de hiç bir sapıklık yok. Ben ancak dünyaların 
Rabbı tarafından gönderilmiş bir peygamberim. 

* Size Rabbimin emirlerini bildiriyorum ve öğüt 
veriyorum. Allah bana bildiriyor da sizin bilme¬ 
diğiniz şeyleri biliyorum. * Sizi korkutmak çekin- 


•m:: e;f &&& -vî : ;s 












I 

m 

. <f> 

<*' 

35 

<f 

<r 

g 

o 

« 

<1 

<t: 

lû 

<*> 

|> 

<£ 

<r 

it> 

<l> 

<!; 

m 

s 

Jğ 

<f> 

<t> 

<t> 

<ı> 

<j> 

<l) 

?|> 

§ 


menizi sağlamak ve böylece rahmete nail olmanı¬ 
zı temin etmek için içinizden birisine Rabbinizden 
bir bildiri gelmesine şaşıyor musunuz? * ! Ama on¬ 
lar onu yalancı saydılar. Biz de onu ve onunla bir¬ 
likte gemide bu] imanları kurtardık ve âyetleri 
mizi yalanlayanları suya boğduk. Şüphe yok ki 
onlar kör bir kavimdi. Ad kavmine kardeşleri 
Hûd’u yolladık. Hûd onlara: Ey kavmim dedi Al¬ 
laha kulluk edin Ondan gayri tapılacak yoktur, 

Hâlâ mı korkmayacaksınız?. * Kavmim kâfir o- 
lanlarmdan ileri gelenleri biz seni sapıklık içinde 
görüyoruz ve yalancılardan olduğunu sanıyoruz 
dediler. * 0 , ey kavmim dedi «Bende sapıklık yok 
ama ben âlemlerin Rabbınm gönderdiği bir elçi¬ 
yim. * Rabbımm bildirdiği şeyleri size anlatma¬ 
dayım ve ben size güvenilir bir öğütçüyüm. * Sizi 
korkutsun ve uyarsın diye içinizden birisine Rab- 
binizin bir bildiri vermesine şaşıyor musunuz? Ha¬ 
tırlayın ki sizi Nuh kavminden sonra hükümran 
kıldı. Ve yaratılışınızda lûtufkâr davrandı. O hal¬ 
de Allahın nimetlerini anın ki kurtuluşa eresiniz. 

* Dediler ki «Sen bize yalnız Allaha tapın ve 
atalarımızın tapageldiklerini bırakın demeye mi 
geldin? Eğer sözün doğruysa haydi bakalım 
bizi korkuttuğun o azabı başımıza getir de göre¬ 
lim. * İşte dedi üzerinize Rabbmızm öfkesi ve a- 
zab fırtınası çöktü. Bana karşı kendinizin ve ata¬ 
larınızın takdığı kuru adlarla mı savaşacaksınız? 

Allah onlara hiç bir zaman böyle bir hüküm hakkı 
vermedi. O halde bekleyin ben de sizinle beraber 
bekleyenlerdenim * Bunun üzerine onu ve yanın¬ 
dakileri sırf lûtfumuzla rahmete ve kurtuluşa 
erdirdik ve âyetlerimizi yalanlayan ve imân et¬ 
meyenlerin kökünü kuruttuk. Semût kavmine 
kardeşleri Salih’i gönderdik. Salih ey kavmim de¬ 
di. Allaha kulluk edin ondan gayri tapılacak yok¬ 
tur. Rabbinizden size açık bir işaret gelmiştir. 


— 114 — 




hs • ^| tJJLJ .£5 ^ i > p] *^*5^.;-c»j^Ji; y 5s$^2^£ja*£*>£££*s? s*£* ^ yaç^jAÇjs^iT.^, 

p İşte şu Allahın yarattığı dişi deve size açık işarettir. § 
£ Bırakın da Allahın yarattığı yer yüzünde otlasın % 
İt Tjna kötülükle dokunmayın. Yoksa sizi acı bir aza- if 

f, - 1 |* 

K ba uğratır. * Ve düşünün ki sizi bu dünyada yer- 
^ leştirdi ve Ad’den sonra hükümran kıldı. Düz- î$ 
lüklerinde köşkler yapıyorsunuz.- Dağlarmda ev- | 
S 1er yontuyorsunuz artık Allahın lûtuflanm anın Jî 
y da yer yüzünde fesatlık çıkarmayın. * Kavminin ^ 
g ileri gelenlerinden inanmayı kibirlerine yedireme- S 
| yenler hor gördükleri kimselerden iman etmiş o- 1 
| lanlara dediler ki siz Salih'i Rabbımzm gönderdi- 1 
İ ğini mi sanıyorsunuz?. Onlarda dediler ki biz k 
£ onun vasıtasile gönderilenlere inandık. * O kibre | 
kapılanlar dediler ki; Biz sizin inandığımz şeylere | 
U inanmayız. * Dişi deveyi ayaklarını keserek öldür- % 
düler ve Allahlarının emrinden çıktılar. Ve ey Sa- 
§ lih dediler eğer sen peygamberi erdensen bizi kor- ğ 
| kuttuğun şeyi yap bakalım. * Derken şiddetli f. 
| bir sesle azaba uğradılar. Evlerinde yüzü koyun | 
kapanmış bir halde helak oldular. * Salih onlar- j> 
dan yüz çevirdi ve ey kavmim dedi muhakkak ki 
ben size Rabbimin bildirdiği haberleri ulaştırdım 1 
ve öğüt verdim anı a siz öğüt verenleri sevmezsiniz, j* 

* Ve Lûtaı da gönderdik. O da kavmine demişti ij 
ki sizden önce hiç kimsenin yapmadığı şenaati siz | 
mi yapıyorsunuz?. Gerçekten siz kadınları bı- k 
rakip şehvetle erkekleri kullanmadasınız. Mu- | 
hakkak siz haddini aşmış bir kavimsiniz. * Lût’~ ;; 
un kavmi ise «Onları şehrimizden çıkarın onlar % 
pek fazla temiz olmak iddiasındalar» dediler. * 
Bunun üzerine Lût’u ve akrabasını kurtardık an¬ 
cak karısı kurtulamadı. O kavminin yanında 
kalanlardandı. ^ Üzerlerine yağmur gibi taş yağ¬ 
dırdık. Bak da gör suçluların sonucunu. * Medyen 
kavmine de .kardeşleri Suayıb’i gönderdik. O da 
ey kavmim dedi Allaha kulluk edin ondan gayri 
tapılacak yok. Rabbiııizden size açık bir delil gel¬ 
miştir. Ar cık kileyi doğru ölçün, tartıyı doğru tar- 


— 115 








tın. insanların haklarını yemeyin ve düzene gir¬ 
dikten sonra yery üzün de bozgunculuk çıkarma¬ 
yın. Eğer inanmışsanız bunlar hakkınızda hayırlı¬ 
dır. * İnananları korkutmak Allah yolundan u- 
zaklaştırmak ve o yolu eğriltmek için köşe başı¬ 
na oturup pusu kurmayın. Ve sizi azlıkken çoğalt¬ 
tığımız zamanı hatırlayın. Bakın görün bozguncu¬ 
ların sonune olmuş. * Bir kısmınız benimle gön¬ 
derilene inanır bir kısmınız inanmazsa Allah a- 
ranızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O 
hâkimlerin en hayırlısıdır. * Kavminin ileri gelen 
lerinden kibre sapanlar ey Şuayıp dediler ya seni 
ve sana inananların hepsini şehrimizden çıkarırız 
yahutta bizim dinimize dönersiniz. Şuayıp da de¬ 
di ki: «Biz istemesek de zorla mı yapacaksınız? 

# Allah bizi o batıl inanıştan kurtardıktan sonra 
tekrar o dine dönersek yalan söylemiş, Allaha if¬ 
tira etmiş oluruz. Artık o dine dönmemize imkân 
yok. Meğer ki Rabbimiz öyle dilemiş olsun. Rabbi- 
mizin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Biz Allaha dayan¬ 
mışız. Ey Rabbimiz sen bizimle kavmimiz arasında 
hak olanı hükmet. Sen fatihlerin en hayırlısısm 

* Kavminin ileri gelenlerinden, iman etmeyenler 
Suayıb’a uyarsanız muhakkak ki zarara uğrarsınız 
dediler * Derken şiddetli bir depremin azabına 
uğradılar. Evlerinde yüzü koyun kapanık helak 
olup gittiler ^ Suayıb’ı yalanlayanlar sanki ora¬ 
larda hiç oturmamışlardı. Asıl zarara uğrayanlar 
Şuayıbı yalanlayanlardı * Şuayıb onlardan yüz 
çevirdi ve kavmine elbette . v: ben size Rabbi- 
mın bildirdiklerini ulaştırdım ve öğüt verdim ve 
inanmayan bir kavme nasıl acırım» dedi * Hiç bir 
-ülkeye peygamber göndermedik ki oranın halkı¬ 
nı yalvarıp yakarsınlar diye can ve malca bir sı¬ 
kıntıya uğratmış olmayalım * Sonra da kötülük¬ 
ler yerine iyilikler verdik çoğaldılar ve dediler ki 
doğrusu atalarımızın dar zamanları da olmuş bol 


# _ 116 _ 


I 









m >î v 1 - 1": îsn ■ -- 

zamanlan da tam o vakit bîz de kendilerini hatlı¬ 
larından geçmediği bir anda tutup bastırıvermi- 
şizdir. Ama bunu anlamadılar bile * Eğer o ülke¬ 
lerin halkı inansalar ve çekinselerdi üstlerine gök- 
yüzünden bereket yağdırır. yerden bereket fışkır¬ 
tırdık. Ama inkâr ettiler de işledikleri suç yüzün¬ 
den onları azaba uğrattık Memleket halkı gece 
uykudayken ansızın azabımızın gelip çatmayaca¬ 
ğından emin mi? * Veya memleket halkı kuşluk 
vakti dolaşıp durmakta iken azabımızın birdenbi¬ 
re bastırmayacağından emin mi? * Allahın ani 
azaplarından emin olurlar mı? Allahın azabından 
emin olanlar ancak hüsrana uğramış olanlardır ^ 
Onların yerine varis olanlar hâlâ anlamazlar mı ki 
dilersek suçlarına karşılık onları da musibetlere 
uğratırız. Gönüllerini kapatırız da işitmez olurlar 

* İşte bu memleketlere dair bazı olayları sana an¬ 
lattık. Muhakkak ki peygamberleri onlara açık 
delillerle geldiler. Onlar yalan sandıklan şeylere 
inanmadılar. îşte Allah kâfirlerin kalblerini böyle 
kapatır * Onların çoğunu sözlerinde durur bul- 
madik. Ve çoğunu bozgunculardan 
bulduk * Sonra Musa’yı delillerimizle firavuna ve 
onun ileri gelenlerine gönderdik. Ama onlar nefis¬ 
lerine zulmettiler. Bozguncuların sonu ne oldu bak 
da gör ^ Musa dedi ki: Ey tir’avun şüphe yok ki 
ben âlemlerin Rabhinden gelen bir peygamberim 

* Benim ilk vazifem Allah hakkında gerçeği söy¬ 
lemektir. Size Hatibinizden acık bir delille geldim, 
İsrail | oğullarım benimle gönder * Firavun dedi ; 
ki: Eğer doğru söylüyorsan ve açık bir delille gel¬ 
mişsen o delili göster * Bunun üzerine Musa asası-, 
nı yere bırakıverdi bir de baktılar ki âsâ kocaman 
bir yılan olu vermiş * Elini koltuğuna .sokup çı¬ 
karınca bakanlar gördüler ki parıl parıl parlayan 
bir el^Fır’avunun kavminin ileri gelenlerinden bir 
kısmı gerçek dediler bu mahir bir büyücü * Sizi 
yurdumuzdan çıkarmak istiyor ne buyurursunuz? 


/ 


A r: rrİ £ {‘vi^îe^c'I MvH r: 


— -117 — 









* ■; -!-- o • 


; vzs-^zt - :-; v ş* ^:--:-:-:^:% F ^^:-: =>p*-v «- w -e' 

v Onunla kardeşini alakoy. Ve şehirlere toplayıcı- | 
lar yolla ^ Nekadar mahir büyücüler varsa hep- ’£ 
sini yanına getirsinler ^ Bütün büyücüler Firavu- 
nun yanma geldiler. Ve üst gelirsek bize mükâfat ± 
verecek misiniz? dediler * Firavun «evet» dedi. 
«Siz mutlaka gözdelerimden olacaksınız.» * Ey | 
Musa dediler önce sen mi âsânı atacaksın, biz mi? F 


Firavun «siz atm» dedi. Asalarını attılar. Halkın 
gözlerini boyadılar, onları korkuttular. Büyük bir 
büyücülük gösterdiler * Biz de Musaya âsânı at 
diye vahyettik. Atınca koca bir yılan şekline giren 
a s â bir yılan oluverdi, onların 
yalandan meydana getirdiklerini yuttu 
sildi, süpürdü * Artık hak yerini bulmuştu. Ve on¬ 
ların yaptıkları boşa gitmişti * Artık yenilmişler, 
küçük düşmüşlerdi * Ve büyücüler hep birden sec¬ 
deye kapandılar * inandık âlemlerin Rabbma dedi¬ 
ler * Musa'nın ve Harun’un Rabbma inandık * Fi¬ 
ravun ben size izin vermeden ona inanıyor musu¬ 
nuz? Bu sizi yurdunuzdan çıkarmak için şehirde 
hazırlanmış biz düzen, yakında ne yapacağımı gö¬ 
rürsünüz * Ellerinizi, ayaklarınızı çapraz kestire¬ 
ceğim sonra da hepinizi asacağım * Şüphesiz ki 
dediler biz dönüp Rabbimizin kapısına varacağız 

* Sen bizden Rabbimizin mucizelerine inandık di¬ 
ye öç alacaksın. Rabbimiz sabrını üstümüze yağdır. 
Ve canımızı müslüman olarak al * Firavunun kav- 
minden ileri gelenler Musa’yı ve kavmini bozgun¬ 
culuk çıkarsınlar senden ve taptıklarından yüz çe¬ 
virsinler diye mi bırakıyorsun? Dediler. Firavun 
dedi ki: Biz yine onların oğullarını öldürür ve kız¬ 
larını bırakırız. Ve şüphesiz biz onlardan üstün bir 
güce sahibiz. * Musa kavmine dedi ki: Allah¬ 
tan yardım dileyin ve acıya sabredin. Şüphesiz 
yeryüzü Allahındır. Kullarından dilediğine miras 
olarak verir. Akıbet Allahtan korkanlarındır 

* Onlar dediler ki biz sen gelmeden önce de eziyet 








*ı> 

[*■ 


çektik sonra da... Musa dedi ki: Umarını ki Rabbi- 
Ş miz düşraanlarınızı mahveder. Sizi dünyaya hü- 
:-|- kümdar eyler ve neler yapacağınıza bakarak sizi 
dener * Muhakkak ki biz ibret alsınlar diye Fira¬ 
ri- vunu ve soyunu yıllarca kuraklığa ve kıtlığa uğ- 
| rattık * Ama onlara bir iyilik geldimi bu hakkı¬ 
mızdı zaten derlerdi. Bir kötülük geldimi Musa’¬ 
nın ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna 
verirlerdi. İyi bil ki uğradıkları uğursuzluk Allah¬ 
tandı. Ama bunu ç&ğu bilmezlerdi * Sen bizi büyü¬ 
lemek için hangi deleli gösterirsen göster biz sana 
inanmayacağız demişlerdi * Biz de kudretimizin 
ayrı ayrı mucizeleri olarak başlarına tufan gönder¬ 
dik, kurbağa ve kan yağdırdık. Ama onlar ulu¬ 
lanıp inanmaya tenezzül etmediler. Ve suçlu bir 
kavim oldular. * Azab üzerlerine çökünce ya Musa 
dediler kabul edeceğine dair verdiai söze uyarak 

Rahbine dua ette başımızdan bu belâyı def etsin. O 
zaman mutlaka sama inanacağız ve İsrail oğulla¬ 
rını seninle göndereceğiz * Vakta ki erişecekleri 
bir müddete kadar belâyı üstlerinden attık hemen 
yeminlerini bozdular * Biz de âyetlerimizi yalanla¬ 
dıktan, onlara kulak asmadıkları için kendilerin¬ 
den öç aldık ve hepsini denizde boğduk * Ve o, hor 
hâkir hale getirilmiş kavme yeryüzünün bereket 
f- ihsan ettiğimiz doğularım da batılarını da miras 
Şj- olarak verdik. Ve sabrettiklerinden dolayı Rabbi- 
f nin İsrail oğullarına verdiği vaad tamamen yerine 
geldi ve Firavunla kav m in in bütün eserlerini ve 
w yükselttikleri binaları yerlere serdik * İsrail oğul- 
?!; larmı denizden geçirdik de putlara tapmakta olan 
|; bir kavime rastlattık. Ey Musa dediler onlarm tap- 
î tığı putlar gibi bize de putlar yap. Musa şüphesiz 
|İ siz cahil bir kavlinsiniz dedi * Onların taotıkları 
£ helak olmuştur ve yaptıkları da abestir * Sizi in- 
jj- sanlardan üstün kıldığı halde Allahtan başka bir 
| tapacak mı arıyorsunuz? * Hani sizi firavun so- 
î] yundan kurtarmıştık size ağır işkenceler yapıyor- 
1 

— 119 — 















(.vy^vim 


lardı. Sizi zelil ediyorlardı. Oğullarınızı öldürüp, 
kadınlarınızı bırakıyorlardı. Bu size Rabbinizin bü¬ 
yük bir denemeseydi * Musa ile 30 geceyi (müna- 
câtta bulunmayı) sözleşin .iştik de bu vadeye on 
gece daha ekleyerek tamamlamıştık. Ve böylece 
Rabbinin belirttiği müddet 40 geceyi bulmuştu. 
Musa kardeşi Harun’a demişti ki: Kavmimin için¬ 
de benim yerime geç. OnLarı ıslâha çalış. Bozgun¬ 
cular yoluna gitme * Musa tesbit ettiğimiz vakitte 
gelip Rabbi ona hitap edince Allahım bana görün 
de seni göreyim dedi. Rabbi dedi ki sen beni katiyen 
göremezsin. Ama şu dağa bak eğer o yerinde du¬ 
rursa beni görebilirsin. Derken Rabbi dağa tecelli 
edince dağ yerle bir oldu. Musa baygın yere düştü. 
Ayılınca seni noksan sıfatlarından uzak tutarım 
dedi. Tövbe ettim ve ben sana inananların ilkiyim 

* Allah dedi ki: Ya Musa ben sana peygamberlik 
verdim ve sana hitap ederek seni herkese üstün kıl¬ 
dım. Sana verdiğimi al ve şük nedenlerden ol * Ve 
onun için levihlerde herşeyi yazdık. Her türlü öğü¬ 
dü ve herşeyi açıklayan hükümleri yazdık. Ve bu¬ 
nu azimle ve kuvvetle al kavmine de emret. En 
güzel hükümlerde amel etsinler. Size o bozguncu¬ 
ların yurdunu yakında göstereceğiz * Yeryüzünde 
haksız yere kibre düşenlere âyetlerimizi idrak et- 
tirmiyeceğiz. Zaten onlar hangi âyeti görseler ge¬ 
ne inanmazlar. Doğru yolu bulsalar o yola gitmez¬ 
ler. Fakat isyan yolunu buldular mı o yola koyu¬ 
lurlar. Bu da âyetlerimizi yalan saymalarından ve 
onlardan gaflet etmelerinden dolayıdır * Âyetleri¬ 
mizi yalan sayanların bütün yaptıkları boşa gi¬ 
der. Onları yaptıklarının cezasından gayri bir şey¬ 
le mi cezalandırırız? V Musa gittikten sonra kavmi 
ziynet eşyasından bir buzağı yaptılar. Buzağı bö- 
ğürüyordu da. O buzağının kendilerde konuşamı- 
yacağmı onlara doğru yolu gösteremiyeceğini an¬ 
lamadılar mı ki ona sarıldılar ve zalimlerden ol¬ 
dular * Doğru yoldan saptıklarını görerek pişman 


— izo — 

















ı 


olduklarını anlayınca da dediler ki: Habbimiz bize 
acımaz ve bizi esirgemezse mutlaka hüsrana uğra¬ 
yacağız * Musa öfkeli bir hâlde kavmine dönünce 
dedi ki: Benim arkamdan ne kötü işler yaptın^ 
Rabbinizin vaad ettiği müddet-bitmeden ivdiniz 
mi? Musa Levihieri bırakıp kardeşinin saçından 
tutarak çekmeye başladı. Harun dedi ki: Ey ana¬ 
mın oğlu ben bu kavimle başa çıkamadım. Az kal¬ 
sın beni öldürüyorlardı. Onun için bana bu mua¬ 
mele ile düşmanları sevindirme ve beni zalimlerle 
bir tutma# Musa A babım dedi. Beni ve kardeşimi 
esirge. Bizi rahmetine lâyık gör. Sen acıyanların 
en çok acıyanısın # Buzağıya tapanlar Rab!eli¬ 
nin gazabına uğrayacaklar. Dünya hayatında zelil 
olacaklar biz iftiracıları böyle cezalandırırız # O 
kötü işleri yaptıktan sonra tövbe edip inananlara 
gelince şüphesiz Rabbin tövbe edilen suçlan bağış¬ 
lar. O en çok merhamet edendir # Musa’nın öfke¬ 
si yatışınca levihieri aldı ve levihlerde doğru yol, 
rahmet Rablerinden korkanlara aittir diye yazıl- ' 
misti # Ve Musa kendisine vaad ettiğimiz yere gö¬ 
türmek üzere kavminden yetmiş kişiyi seçti. Der¬ 
ken bulundukları yerde şiddetli bir deprem olun¬ 
ca Yarabbi dedi dil eşeydin onları da beni de daha 
önce helak ederdin. Aramızdaki akılsızların işle¬ 
dikleri suç yüzünden bizi de mi helak edeceksin. 

Bu ancak senin bir sınamandan ibarettir. O dene¬ 
meyle dilediğini doğru yoj dan çıkarırsın, dilediğini 
doğru yola iletirsin. Yardımcımız ve şahidimiz 
ensin. Suçlarımızı bağışla ve bize acı. Bağıslıvan¬ 
ların en hayırlısı sensin # Bize su dünyada da Abi- 
rette de iyilikler yoz. Biz sana yöneldik Allah dile¬ 
diğimi azabıma uğratırım dedi ama rahmetim her 
veri kaplamıştır. Çekinenleri, zekât yerenleri ve 

âyetlerime inananları rahmetime kavuştururum # 
Onlar ki ellerindeki Tevratı ve İncilde yazılmış 
bulacakları şeriat sahibi Ummi Peygambere uyar 
lar. O peygamber onlara iyiliği emreder, kötülüğü 


— 121 — 











m 

<ı> 

$ 

a> 

< 3 > 

<!> 

I 

<1 

s 

# 




^ 

ı> 

ı> 


yasak eder, temiz şeyleri onlara helâl eder, kötü 
şeyleri haram eder. Sırtlarından ağır yüklerini in¬ 
dirir, bağlandıkları zinciri kırar. İşte ona inanan¬ 
la, onu ululayanlar ye ona indirilen ışığa uyanlar 
kurtulup murada ererler De ki: Ey insanlar ben 
şüphesiz sizin hepinize gönderilmiş peygamberlerin 
öyle bir Allah ki göklerin ve yerin mülkü onundur. 
Ondan başka tapacak yek tur; dirilten ve öldüren 
odur. Artık Allaha ve cnim emirlerine uyun. Ve 
Allaha inanan Ümmî Peygamberlere uyun ve doğ¬ 
ru yolu bulun * Musa’nın kavminden bir kısım 
vardı ki halkı doğru yola iletir ve adil davranırlar¬ 
dı * Onları on iki kola avırdık. Kavmi Musa’dan 
su isteyince ona asamla tasa vur dedik. Derhal o 
taştan 12 kaynak fışkırdı. Her kol su içeceği kayna¬ 
ğı belledi. Onların üstüne bulutları gölge yaptık. 
Kendilerine kudret helvasıyla, bıldırcın kuşu in¬ 
dirdik ve size verdiğimiz rızkların temizlerini yi¬ 
yin dedik. Onlar bize zulmetmediler ancak kendi¬ 
lerine zulmettiler v Bir zamanlar onlara bu şehre 
yerleşin, dilediğiniz yerde dilediğiniz şeyi yiyin ve 
bu makam suçların balıklandığı makamdır diyin. 

Kapıdan secde edercesine eğilerek girin de suçları¬ 
nızı bağışlayalım. Ve iyiliklerin mükâfatını da faz¬ 
lasıyla verelim demiştik ^ Ama onlardan zalim o- 
lanlar bu sözü tahrif ettiler biz de bu zulüm yü¬ 
zünden onlara gökten kötü bir azab indirdik De¬ 
niz civarında olan o şehrin halkına sor neler oldu¬ 
ğunu. Hani onlar cumartesi günü emre asî olmuş¬ 
lardı. Cumartesi günleri balıklar su üstüne çıkı¬ 
yorlardı da başka günler kayboluyorlardı, İşte on¬ 
lar emirden çıktıkları için biz de kendilerini böyle 
denemedeydik * Onlardan bir topluluk Allahın 
helak edeceği veya şiddetli azab edeceği bir kavme 
niçin öğüt verenler Rabbinize karşı bir özür sev¬ 
diği için ve Allahtan korkarlar diye. Öğüt veriyo¬ 
ruz demişlerdi # O öğütleri unuttukları zaman biz 
de onları kötülüklerden nehyedenleri kurtardık, 




■M 

T> 


î- 


-ti 

yi 

;)î 

| 

i 


■iT 
■ j> 

1 

l 


I 


"S 

l 

I 

T> 

I 

> 


— 122 _ 



;-vi-.-' ♦- ‘’•;* ’ •**>* ■ ■’ i.i * ;;;i;: • - x j ■ ■ ■. - - v„t;i . 




S 

© 


zitmeden!eri ise bozgunculuk ettikleri için azaba 
Tarattık. ?P Yasak e di 3 dikleri şevleri yapmakta İs¬ 
rar edince onlara âdi maymunlar olun eledik * 
Zaten Rabbin kıyaMet günü onlara en kötü 
azabı yapacak olanları göndereceğini katiyet¬ 
le bildirmişti şüphemiz ki Rabbin cezası tez olan¬ 
dır ve şüphe yok ki o, suçları bağışlayan ve rahmeti 
geniş olandır ^ Onları kısım kısım yeryüzüne da¬ 
ğıttık. İçlerinden iyi elanlar ve onlardan aşağı de¬ 
recede olanlar var, Allaha dönerler diye onları iyi¬ 
likle de, kötülükle efe .sınadık * Onlardan sonra 
kitaba varis olan öyle bir nesil geldi ki hem şu 
dünyanın geçici nimetlerini atefer ve ilerde suç¬ 
larımız bağışlanır derler. Hem de ellerine yine öyle 
bir mal geçse almaya devam ederler. Halbuki Al¬ 
laha karşı ancak doğruyu söyleyeceklerin® 1 dair on¬ 
lardan kitabın hükmünce söz alınmamış mıydı? 

O kitapta onları okuyup duruyorlar. Halbuki Allah¬ 
tan korkanlar için Ahiret yurdu daha hayırlıdır. 
Düşünmüyor musunuz? # Kitaba sarılıp, namaz 
kılanlara gelince, biz iyilerin ecrini zayi etmeyiz 

* Hani biz dağı bir gölgelik gibi üstlerine yücelt¬ 
in i ştikte nerdeyse üstlerine düşecek sanmışlardı. 
Size verdiğimiz kitaba sıkıca sanlın, içindekileri 
hatırlayıp ona uyun da Allahtan korkanlardan 
olun demiştik * Hani Rabbin âdemeğu Harının 
ellerinden zürriyetlerini alıp da onları kendilerine 
karşı tanık tutarak, ben Rabkiniz değil miyim de¬ 
mişti? Evet demişlerdi. Tanıkız. Kıyamet günü bi¬ 
zim bundan haberimiz yoktu demeyesiniz # Ya¬ 
hut önceden atalarımız Allaha eş koştular biz on¬ 
lardan sonra geldik şimdi o batıl jna$aa£ kuran¬ 
ların yaptıkları yüzünden bizi mi helak edeceksin 
demeyeniniz * Belki d'kru yola d önerimiz dive 
âyetlerimizi böyle açıklıyoruz ^ Komiteme delille¬ 
rimizi lütfettiğimiz halde bile bile onları rnr-^r edip 
hükümden sıyrılan ve şeytana uyup helak olan 


t ÎT/-? İt, ■ <tC. Ît! t İt. Uvİt. v!_! t ' t . : 

— 123 — 




î<: 

I 





adamın hikâyesini oku * Eğer dileseydik onu delil¬ 
lerimizle yüceltirdik ama o, dünyaya saplandı ve 
havasına uydu o artık köpeğe benzer ki üstüne va¬ 
rıp kovsan da dilini çıkarır solur 7 kendi haline bı~ 
raksan da. İşte bu delillerimizi yalanlayanların 
haline benzer. Sen onlara geçmişin hikâyelerini 
anlat ki düşünsünler * Delillerimizi yalanlayıp ne¬ 
fislerine zulmedenlerin hali ne de çirkin bir örnek¬ 
tir * Allah Kimi doğru yola ilettise o doğru yolu 
bulur. Kimi doğru yoldan çıkarırsa o ve onun gibi¬ 
ler hüsrana uğrarlar * Muhakkak ki biz cinlerin ve 
insanların çoğunu cehennem için yarattık. Onla¬ 
rın kafaları vardır düşünmezler. Gözleri vardır, 
onunla görmezler. Kulakları vardır, onunla işit¬ 
mezler. Vahşi hayvanlara benzerler. Hatta daha da 
sapıktırlar, onlar gafillerdir * En güzel adlar Alla¬ 
hındır o adlara dua edin. Onun adlarında sapıklık 
eden dönekleri bırakın. Onlar yaptıklarının ceza¬ 
sını çekeceklerdir # Yaratıklarımızdan bir ümmet 
var ki halka doğru yolu gösterirler. Ve onlara âdil 
davranırlar ^Delillerimizi yalanlayanlar ise yavaş 
yavaş hiç anlayamıyacaklan noktadan helâke yu¬ 
varlanacağız * Ben onlara mehil veririm rmıhak¬ 
lı ak ki azabım şiddetlidir * Düşünüyorlar mı ki 
kendilerile konuşan adamda delilikten eser yok. 

O ancak açık bir uyarma yapan bir kimseden baş¬ 
kası değildir * Bunlar, göklerin ve yerin saltanatı¬ 
na ve Allahın yarattığı her şeye ve ölüm vâdesinin 
gelmekte olduğuna bakmazlar mı? Bu hükümden 
sonra da neye inanırlar artık * Allahın doğru yol¬ 
dan saptırdığını yola getirecek kimse yoktur. Al¬ 
lah onları isyanları içinde körü körüne yuvarlan¬ 
maya bırakır * Senden kıyametin ne zaman kopa¬ 
cağını soruyorlar De ki: Onu ancak Rabbim bilir. 
Vakti gelince onu tecelli ettirecek ancak Rabbim- 
dir. O öyle ağır bir mesele ki ona bütün göklerde 
ve yerde dayanabilecek yok. O size ansızın gelecek. 
Biliyorm ussun da gizliyormuşsun gibi sana soru- 


:: Vr. ' i:-: ■-ı-î- : ’ u- ı-m 

— 124 









-: -: -i -:-w nımşm&ş 

yorlar, de ki: Onu ancak A^aiı bilir, ama insanla- 


ıkAikii 

^Ha 


rrn çoğu bunu anlamaz Allahın dileğinden gayri 
kendime ne bir fayda verebilirim ne bir zarardan 
kaçınabilirim. Eğer ben gâibi bilseydim daha çok 
hayır yapardım. Ve kötülük semtime uğrayamazdı. 

Ben ancak inananları korkutan, onlara müjde ve¬ 
ren birisiyim * Öyle bir Allah ki sizi tek bir candan 
yarattı ve sonra gönlü ısınsın diye eşini de ondan 
yarattı. Erkek eşine yaklaşınca eşi, hafif bir ağır¬ 
lıkla hâmile kaldı. Bir müddet onu taşıdı. O yük 
ağırlaşınca ikisi de bize hayırlı bir evlât verirsen 
şüphesiz şükredenlerden oluruz diye Rablarma dua 
ettiler * Onlara sıhhatli ve hayırlı bir evlât verin¬ 
ce o yüzden Allaha eş koştular. Halbuki Allah eş 
,koşulmaktan münezzehtir * Hiç bir şey yaratma¬ 
yan bir varlığı ona eş mi koşuyorlar. Halbuki ken¬ 
dileri yaratılmıştır * Kendilerine vardım etmeye 
güçleri yetmeyen ve onlara da yardımı dokunma¬ 
yan şeyleri Allaha eş mi koşuyorlar * Onlan doğru 
yola çağırsanız size uymazlar. Onları doğru yola 
çağırmak da bir çağırmamakta * Çünkü Allahtan 
başka başvurduklarınızın hepsi de sizin gibi kul¬ 
lardır. Eğer sözünüz doğruysa çağırın da cevap ver¬ 
sinler size bakalım * Onların yürüyecek ayaklan 
tutacak elleri, görecek gözleri, işitecek kulaklan 
var mı ki. De ki: Tanrıya eş koştuklarınızı çağırın 
da hep beraber elinizden gelirse bana bir tuzak ku¬ 
run ve göz açtırmayın bakalım * Şüphesiz ki be¬ 
nim büyüğüm kitabı indiren Allahtır. Ve o bütün 
temiz ve iyi kişüeri korur * Ondan gayri taptık¬ 
larınızın ne size yardıma güçleri yeter ne kendi¬ 
lerine * Onlan doğru yola çağırırsan dinlemezler. 
Sana bakıp durduklarım görürsün ama görmez¬ 
ler * Sen bağışlama yolunu tut. İyiliği emret, ve 
cahillerden yüz çevir * Şeytan seni aykırı bir yola 
sürmeye kalkışırsa Allaha sığın. Muhakkak ki o 
herşeyi işiten ve bilendir * Allahtan korkanlar şey- 




— 125 — 











r -' - j-tK ' - eni -■ -^îs^sfisî^ 


tanm bir telkinine uğrayınca düşünürler ve hemen 
doğru yolu görürler * İnkâr edenlerin kardeşleri 
□lan şeytanlar müşrikleri isyana sürüklerler ve on™ 
lan azdırmakta kusur etmezler # Onlara bir âyet 
gelmeyince sen kendinden bir âyet düzeydin der : 
ler, de ki: Ee nancak Rabüimin bana vahyettiğine 
uyarım. Rabbimızin emri bu dur ve inananlara doğ¬ 
ra yol ve rahmet bodur ^ Kuran okunurken din¬ 
leyin, susun ki rahmete erişesiniz * Sabah ve ak- 
|î şam vakitleri yalvararak ve korkarak hafif sesle 
£ içinden gelerek Rahibini an. Gafillerden olma * 
| Şüphesiz ki Rabbinin katında bulunanlar ona iba- 
| deli kibir saymazlar. Onu överler ve sayarlar ve ona 


ı 

I 

I 

't 

<f> 

if 

ti 

t 
- £ 

<r; 

<r 

$ 

£ 

£ 


f 

•c 

£ 

M' 

îi> 

.1 

I 

<l> 

<0 

-Jlr 

\<İ> 

di 

.£L 


M 

o> 

<l> 

JŞ 


secde ederler* 


8 inci SURE 

EL’EN’FÂL 

(Ganimetlerin böliişülmesinden | 

bahseden sûre) f 

Medine'den inmiştir, 75 âyettir J 

Çok acıyan ve rahmeti bütiin varUkiarı kaplıyaıı Aı^h-ın Ssüı 


* Sana ganimetlerin bölüşülmesini soruyorlar. De 
ki: Ganimetlerin bölüşülmesi Allah ve Peygamber¬ 
lerine aittir. Allahtan korkun ve aranızı düzeltin 
ve inanmışlarsanız Allaha ve Peygamberine itaat 
edin^inananlar o kişilerdir bi Allah anılınca yürek 
leri titrer. Kendilerine Allahın âyetleri okununca 
imânlarını arttırır ve Allahlarına güvenirlerde ki¬ 
şilerdir ki namaz kılarlar ve kendilerine verdiğimiz 
rızıktan başkalarını beslerler ^ Onlar gerçek ina- 


. m&frü 








nanlardır ki Allahları katında dereceleri vardır ba¬ 
ğışlanma ve hayırlı rızk onlaradır * Rabbin seni 
hak uğruna evinden çıkarmıştı da inananlardan 
bir kısmı bunu istememişlerdi * Gerçek açıkça 
meydana çıktıktan sonra bile göre göre ölüme sü- 
rükleniyorlarmış gibi seninle tartışmaya kalkış¬ 
mışlardı * Hani Allah o iki taifeden birinin sizin 
olacağını vaaüediyordu da siz kudretsiz olanı sizin 
olsun istiyordunuz. Oysa ki Allah sözlerde hakkı 
yerine getirmek ve kâfirlerin kökünü kurutmak is¬ 
tiyordu * Böylece suçlular istemese de hakkı hak 
olarak tanıtmak ve batılı ortadan kaldırmak isti¬ 
yordu * Hani siz Rabbinizden imdat istemiştiniz de 
Rabbiniz size işte ardı ardına bin melekle yardım 
ediyorum diye duanızı kabul etmişti * Bunu Allah 
ancak bir müjde olsun ve gönüllerinize güven gel¬ 
sin diye yapmıştı. Yoksa yardım ancak Allahtan¬ 
dır. Muhakkak ki Allah azizdir ve hikmet sahibi¬ 
dir * Hani size bir güven vermek için sizi hafif bir 
uykuya daldırmıştı. Ve üzerinize gökten bir su in¬ 
dirmişti ki sizi temizlesin şeytanın murdarlığını 
sizden gidersin. Yüreklerinize metanet versin ve 
böylece ayaklarınız sağlam dursun * Hani Rabbin 
şüphe yok ki demişti ben sizinleyiıfı. İnananları 
dayandıracağım, kâfirlerin yüreklerine korku sala¬ 
cağım. Haydi vurun onların boyunlarını ve vurun 
onların ellerine, ayaklarına diye meleklere vahyet- 
mişti * Bu da kâfirlerin Allaha ve Peygamberine 
karşı gelmelerindendi. Ve kim Allaha ve Peygam¬ 
berine karşı gelirse bilsin ki Allah cezası pek şid¬ 
detli olanıdır * İste tadın şimdi bunu. Muhakkak 
ki kâfirlere ateş azabı vardır * Ey inananlar, k⬠
firlere çattığımız vakit onlara arkanızı dönmeyin 
# Ve kim tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek 
yahut bir kıt’aya ulaşmak niyetinde olmaksızın o 
savaş, gününde düşmana arka çevirirse muhakkak 
ki Allahın azabına uğrayacaktır. Yurdu cehennem 
olacak ki ne kötü yerdir orası $ Onları öldüren siz 


$ 

a 

"5 


ı> 

fi 

y> 

& 

n 

ji 

M 

-I) 

T» 

T> 

t> 

$ 

J> 

T> 

[> 

S 


I 


■J) 

Jî 

jy 

>> 

■■*> 

I 

I 


....... : . 

— 127 — 






ımı .^îsî 

4 

değilsiniz. Onları Allah öldürdü. Sen silâh attığın 
zaman atan sen değilsin Allah’tı. Böylece kendi 
katından inananlara bir nimet vermek istedi. Mu¬ 
hakkak ki Allah işiten ve bilendir * Bu böyledir. 
Şüphesiz M Allah kâfirlerin hiylesini bozar * Fetih 
istiyordunuz işte size fetih. Vazgeçerseniz hakkı¬ 
nızda hayırlı olur. Fakat savaşa dönerseniz biz de 
döneriz. Daha kalabalık bile olsanız fayda etmez. 
Şüphesiz ki Allah inananlarla beraberdir * Ey ina¬ 
nanlar. Allaha ve Peygamberine itaat edin. Ve 
Kıır’anı dinlediğiniz halde ondan yüz çevirmeyin. 

* Ve o adamlar gibi olmayın ki işittik derler de 
dinlemezler # Yeryüzünde dolaşanların AHah nez- 
dinde en kötüsü hakkı akıllarına koymayan o sa¬ 
ğular ve dilsizlerdir * Allah onlarda bir hayır gör¬ 
seydi elbette onlara duyururdu ama duy ur saydı da 
gene yüz çevireceklerdi * Ey inananlar sizi kendi¬ 
nize hayat verecek şeylere davet ettiği zaman Al¬ 
laha ve Resulüne uyun. Ve bilin ki Allah inananın 
kendisiyle kalbinin araşma girer. Ve şüphesiz onun 
huzurunda hasrolunacaksınız * Ve sakının o fit¬ 
neden ki yalnız zulmedenlerinize çatmakla kalmaz. 
Bilin ki muhsıjckak Allah cezası şiddetli olanıdır * 

Hatırlayın/ki azdınız dünyada hor büinirdiniz. in¬ 
sanların size saldırıp yok etmesinden korkuyordu¬ 
nuz. Beyleyken sizi şükredesiniz diye yer yurt sahi¬ 
bi etti. Yardımı ile kuvvetlendirdi. Ve temiz şeyler¬ 
le rızıklandırdı * Ey inananlar Allaha ve Peygam¬ 
berine hiyanet etmeyin ve bile bile emanetlerinize 
de hiyanet etmeyin ^ Ve bilin ki mallarınız ve ev¬ 
lâdınız bir fitneden ibarettir. Ve şüphesiz ki büyük 
ecir ancak Allahın katindadır * Ey inanan]ar Al¬ 
lahtan korkarsanız o size hayır ve şerri ayırt etme 
kabiliyetini verir, suçlarınızı bağışlar. Sizi esirger. 
Allah büyük lutûf ve ihsan sahibidir * Hani bir za¬ 
manlar kâfirler seni hapsetmek, yahut öldürmek, 
yahut sürmek için tertiplere başvurmuşlardı. On- 


. : • ' . ; : : 

— 128 — 










V 


lar bu hileyi kurarken Allah da onların cezalarım 
hazırlıyordu. Ve Allah hilecileri cezalandıranların 
en hayırlısıdır * Onlara âyetlerimiz okunurken de¬ 
diler ki: Duyduk ama biz de dilersek buna benzer 
şeyler söyleriz. Ve bu eskilerin masallarından başka 
bir şey değil ^ Hani demişlerdi: Allahın bu senin 
katmdansa ve gerçekse başımıza gökten taş yağ¬ 
dır veya bize acı bir azab ver ^ Ama sen onların 
içinde oldukça Allah onları azarlandırmaz. Ve af 
dilerken onlara azab etmez * Şimdi ise Allahın 
kendilerine azab etmemesi için ne sebep var. Hiz¬ 
metine, ehil olmadıkları halde! onlar inananları 
Mescidi haramdan men ediyorlar. O Mescidin hiz¬ 
metine lâyık olanlar ancak Allahtan çekinenler¬ 
dir. Ama çokları bilmez * Allah evine karşı saygı¬ 
ları ıslık çalmak ve el çırpmaktan ibaret. Artık k⬠
firliklerine karşı tadın azabı * Şüphe yok ki kâfir 
olanlar mallarım ancak Allah yolundan alakoy- 
mak için harcarlar. O harcadıkları mallar kendi¬ 
lerine bir ic acısı olacak sonra altedileceklerdir 
Kâfir olanlar cehennemde toplanacaklar * Allah 
iyiyi, kötüden ayıracak. Ve kötüleri üst üste yığa¬ 
cak ve hepsini birden cehenneme atacaktır. Onlar 
hüsrana uğrayacaklardır Kâfirlere de ki: Kâfir¬ 
likten vazgeçerlerse geçmiş günahları bağışlanır 
ama yine isyana dönerlerse şüphe yok ki onlardan 
önceki hüküm uygulanacaktır Siz de artık bir 
fitne kalmayıp din tamam ile Allahın dini oluncaya 
kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse şüphe¬ 
siz Allah onların yaptıklarını görür * Ve vazgeç¬ 
mezlerse bilin ki Allah sizin dostunuz ve yardım¬ 
cınızda:. !Ne güzel dosttur o, ne güzel yardımcıdır 
o # Bilin ki aldığınız ganimetin beşte biri, Pey¬ 
gambere. onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara 
yolda kalmış olanlara verilmek üzere Allaha ait¬ 
tir. Eğer Allaha inanmış ve o iki ordunun çarpıştı¬ 
ğı ayırt etme günü indirdiklerimize iman etmiş¬ 
seniz bunu böyle bilin. Allahın gücü her .şeye ye 


fcfefcbfc bbbl -b - ib bb,- 

— 129 — 












ter * O gün siz vadinin bir yamacında onlar öte¬ 
ki yamacmdaydı kervan da aşağılardaydı, belli yer¬ 
lerde bulunmak üzere sözleşseydiniz ihtilâfa dü¬ 
şerdiniz ama helâk olacak olanın açık bir delile 
göre helâk olması ve diri kalacak olanın yine açık 
bir delü görerek diri kalması için Allah bunu böy¬ 
le yaptı. Muhakkak ki Allah işiten ve bilendir * 

O gün Allah sana 'rüyanda onların az olduğunu 
göstermişti çok gösterseydi gevşerdiniz ve iş husu¬ 
sunda çekinmeye baslardınız. Allah sizi bundan 
kmitavdı. Muhakkak ki o, kalblerdekini bilendir * 

Karşılaştığınız gün onları size az gösterdi sizi de 
onlara. Böylece Allah mukadder bir işi yerine geti¬ 
recekti. Ve bütün işler Allaha döner * Ey inanan¬ 
lar bir toplulukla karşılaşırsanız sebat edin. Ve 
Allahı çok anın ki kurtuluşa eresiniz * Allaha ve 
Peygamberine itaat edin Çekişmeyin. Sonra zayıf¬ 
larsınız. Ve kuvvetiniz tükenir. Sabredin. Şüphesiz 
ki Allah sabredenlerle beraberdir * Şunlar gibi 
ölmaym ki yurtlarından sırf böbürlenmek ve gös¬ 
teriş yapmak için çıkarlar. İnsanları Allah yolun¬ 
dan men edenlere benzemeyin. Allah onların bütün 
yaptıklarını kavramıştır * Hani o zamanlar şey¬ 
tan onların yaptıklarını kendilerine yaldızlı gös¬ 
termişti de demişti ki bugün sizden üstün insan 
yoktur. Ren de herhalde size yardımcıyım. Ama iki 
ordu görününce geri dönmüş ve ben sizden uza¬ 
ğım. Çünkü sizin görmediklerinizi görüyorum ve 
Allahtan korkuyorum Allahın cezası pek şiddetli- 
| dir demişti * Hani bozguncularla ruhlarında has- 
| talik olanlara bunları dinleri aldatmıştır demisler- 
| di. Ovsa ki kim Allaha güvenirse bilsin ki Allah 
I yücedir ve hikmet sahibidir * Melekler kâfirlerin ji 
| suratlarına ve enselerine vura vura canlarını alır, ;İ; 
| ve vakıcı azabı tadın derlerken hallerini bir gör- JE 
| meliydin # Bu evvelce ellerinizle hazırladığınız ;j> 
| bir sevdir. Şüphesiz ki Allah kullarına zulmetmez :J 
| * Tıpkı Firavunun soyu ve onlardan öncekilerin jî 

.: ■::::-; -;v mma&OKM ;i4 

— 130 — 







tutumu gibi onJar da Allahın âyetlerini tanımadı¬ 
lar kâfir oldular da Allah suçlarına karşılık onları 
cezalarına uğrattı. Muhakkak ki Allah kudretlidir 
ve cezası şiddetli elan dır * Bu da şundan, şüphesiz 
ki Allah bir topluluğa verdiği nimeti onlar nefis¬ 
lerini değiştirmedikçe değiştirmez. Ve şüphesiz ki 
Allah herşeyi duyan ve bilendir * Tıpkı Firavun 
soyunun ve ondan öncekilerin tutumu gibi bunlar 
da Rablerinin âyetlerini yalanladılar. Biz de kendi¬ 
lerini günahlarıyla helak ettik. Ve Firavun soyunu 
suya boğduk. Onların hepsi zalim idiler * Allah 
nazarında yeryüzünde dolaşanların en kötüsü k⬠
fir olanlardır. Onlar inanmazlar * Onlar kendile¬ 
riyle antlaştığın halde her defasında antlarını bo¬ 
zarlar ve Allahtan korkmazlarjf Savaşta muzaffer 
olursan onları, onların izinden yürüyeceklere tesir 
edecek bir tarzda cezalandır ki ibret alsınlar ve bu¬ 
nu ansınlar * Herhangi bir kavimden bir hıya¬ 
net beklersen evvelâ âhitlerini reddettiğini onlara 
açıkça bildir. Muhakkak ki Allah hayinleri sev¬ 
mez * Kâfirler işin geçtiğini kendilerinin unutul¬ 
duğunu ve aciz bir hale getirilmiyeceklerini san¬ 
masınlar * O topluluğun hainliğinden endişe eder¬ 
sen aradaki andlaşmayı boz ve bozduğunu 
onlara bildir. Allah, hainleri sevmez * 

Allahın düşmanlarını, kendi düşmanlarını¬ 
zı. sizin bilmediğiniz fakat Allahın bildiği 
düşmanları korkutmak için onlara karşı gücünüz 
yettiği kadar kuvvet ve besili at hazırlayın. Al¬ 
lah yolunda ne harcarsanız size tam a mile ödenir. 

Ve zulme uğramazsınız * Eğer barışa yanaşırlar¬ 
sa sen de yanaş ve Allaha güven. Şüphesiz ki o en 
çok duyan, en çok bilendir * Sana karşı bir tuzak 
kurmayı dilerlerse şüphesiz Allah sana yeter. O 
Allah ki seni kendi yardımıyla ve inananlarla kuv¬ 
vetlendirir * Onların kalblerini bağdaştırmıştır. Şen 
dünyada ne varsa harcasaydın yine onları anlaş- 


— 131 — 












•a^h-:-] r% .MOB P Kriar»: -* r^î^aset^eteı^ 


tıramazdın. Ama Allah onları uzlaştırdı. Şüphesiz 
ki o, yücedir ve hikmeti geniş olandır * Ey Pey¬ 
gamber sana inananlara ve müminlerden uyanlara 
Allah yeter * Ey Peygamber, inananları harbe teş¬ 
vik et. Sizden sabırlı 20 kişi onların 100 kişisini 
yener. Ve siz yüz kişi olsanız bin kâfiri yenersiniz. 

Çünkü onlar hakkı bilmeyen bir topluluktur * 
Ama Allah sizin savaş yükünüzü hafifletti, bildi ki 
sizde bir zaaf var. Sizden sabır ve sebat sahibi yüz 
kişi onlardan ikiyüz kişiyi yener. Siz bin kişi olsa¬ 
nız Allahın izniyle onların 2000 ini yenersiniz. Al¬ 
lah sabırlılarla beraberdir * Hiç bir peygamber 
kâfirleri iyice perişan etmedikçe esir almamıştır. 

Siz geçici dünyayı görüyorsunuz. Allah Ahireti di¬ 
liyor ve Allah yücedir ve hikmeti geniş olandır * 

Allah bunu helâl olarak takdir etmeseydi esirlere 
karşılık aldığınız fidye yüzünden büyük bir azaba 
uğrardınız * Artık elde ettiğiniz ganimeti helâl ve 
temiz olarak yiyin ve Allahtan çekinin şüphesiz 
Allah esirgemesi ve rahmeti geniş olandır * Ey 
peygamber, elinizde bulunan esirlere de ki Allah 
yüreklerinizde bir hayır bulunduğunu bilirse size 
sizden alınandan daha hayırlısını verir. Ve suçları¬ 
nızı bağışlar. Allah bağışlaması ve rahmeti geniş 
olandır * Ama sana hainlik etmeyi kurarlarsa 
bilsinler ki daha önce Allaha hiyanet ettiler de 
kahredilmeIerine Allah imkân verdi Allah bilgisi 
ve hikmeti geniş olandır * İnanarak yurtlarından 
göçenler mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda sava¬ 
şanlar, onları barındıranlar ve yardımda bulunan¬ 
lar birbirlerinin velisidir!er. İnandıkları halde mu¬ 
haceret etmeyenlere gelince, muhaceret edinciye 
kadar onlara veli olamazsınız. Ama dinle ilgili bir 
hususta sizden bir vardım isterlerse aranızda ant- | 
İaşma bulunan bir kavime karşı olmamak şartıyla ;§ 
onlara vardım etmeniz borçdur. Allah bütün yap- jî 
tıklarınızı görür * Kâfir olanlarsa birbirlerinin j> 

— 132 — 














dostudur. Siz yardımlaşmazsanız yeryüzünde fitne 
ve büyük bir bozgun meydana gelir * Onlar ki 
inandılar ve yurtlarından göçtüler ve Allah yolun¬ 
da savaştılar ve onlar ki göçenlere yurt verdiler ve 
yardımda bulundular, gerçekten inanmış olanlar¬ 
dır, Onlar esirgenecek ve kendilerine helâl bir rı- 
zık verilecektir. * Sonradan imana gelip göçen ve 
sizinle birlikte savaşanlar da sîzdendir. Allahın 
takdiri veçhile bir kısım akraba bazı akrabanın mi¬ 
rasından daha fazla hakka sahiptir. Şüphe yok ki 
Allah iıerseyi bilendir. * 


9 NCU SURE 




(Çok acıyan ve rah¬ 
meti bütün varlıkları kap¬ 
layan Allahın adı ile.) 

* Allah ve Peygamberlerinden kendilerde antlaş¬ 
tığınız müşriklere ihtar * Yeryüzünde dört ay da¬ 
ha dolaşın. Bilin ki siz Allahı acze düşüremezsiniz. 
Allah mutlaka kâfirleri zelil edecektir # Büyük haç 
günü Allah ve Peygamberinden insanlara bir ih¬ 
tardır bu. Şüphe yok ki Allah ve Peygamberi müş¬ 
riklerden beridir. Artık tövbe ederseniz hakkınızda 
daha hayırlı olur. Ama gene yüz çevirirseniz iyi 
bilin ki siz hiç bir zaman Allahı acze düşüremez- 


fa 


— İ33 — 










İ 

I 


p 

?f 

@ 

<f 

<>• 

ki¬ 

li 


<!• 

ı 

<Y 

<r 

<r : 

İt; 

<t> 

& 

* 

i 


siniz. Kâfir olanlara pek acı bir azab olacağını ha¬ 
ber ver * Yalnız müşriklerden antlaştığınız kimse¬ 
ler bu antlaşmadan sonra size karşı verdikleri söz¬ 
den dönmemiş ve size karşı hiç bir kimseye yardım 
etmemiş olanlar müstesna, bunlara karşı müddetin 
sonuna kadar sözlerinizi yerine getirin* Şüphe yok 
ki Allah çekinenleri sever * O haram aylar bitin¬ 
ce artık müşrikleri nerede bulursanız öldürün, tu¬ 
tun, hapsedin. Geçit yerlerini tutun, şayet tövbe e- 
der, namaz kılıp zekât verirlerse onları serbest bı¬ 
rakın. Çünkü Allah bağışlaması ve esirgemesi çok 
olandır # Müşriklerden biri senden aman dilerse 
ona aman ver ki Allahın sözünü dinlesin. Sonra da 
onu emin olacağı yere kadar yolla. Çünkü o toplu¬ 
luk bir şey bilmez bir topluluktur * O müşriklerin 
Allah ve Resulü yanında nasıl bir ahitleri olabilir. 


v Ancak mescidi haram’m yanında anlaştıklarımız 
müstesna. Bunlar doğru davranır* Şüphe yok ki 
f Allah çekinenleri sever * Şayet sizi yenmiş olsa- 
lardı, size ne bir yakınlık gösterirler ne de bir 
); sözlerini tutarlardı. Onların ancak dilleri tatlıdır, 
ff Kalblerinde ise düşmanlık ve zulüm var ve çoğu 
Ji bozgunculardır * Allahın âyetlerini pek cüz’ı ve 
Ü âdi bir bedel karşılığında satarlar ve halkı Allah 
ii : yolundan men ederler. Gerçek, ne kötü şeydir yap- 
tıkları * Bir inanmışa karşı ne yakınlık gözetirler 
M ne de sözlerinde dururlar. On]ar haddi asanlardır 

9,1 


<v 

<1 

5 


w 

y 

<1 


* Ama tövbe ederler, namaz kılarlar ve oruç tutar¬ 
larsa -un kardeşleriniz olurlar. Biz bilen topluluğa 
âyetlerimizi böyle açıklarız * Verdikleri ahitten 
dönerler ve dinniizi kınarlarsa o küfür ön¬ 
cülerini hemen öldürün. Onlar yeminini 
tutmayan kişilerdir. Meğ ? er ki yaptıkların¬ 
dan vazgeçeler & Yeminlerinden dönen, Pey¬ 
gamberi yurdundan çıkaran ve size karşı söz¬ 
lerinden ilk olarak dönen bir toplulukla savaşmaz 
mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? inan- 




— 134 - 






mışsanız daha önce Allahtan korkmalısınız * Sa¬ 
vaşın onlarla ki Allah sizin ellerinizle onlara azap 
versin. Onları zelil etsin. Onlara karşı size yardım 
etsin de inanan topluluğun kalblerini ferahlatsm 

* Ve kalblerindeki kini gidersin. Allah dilediğine 
tövbe nasip eder. O herşeyi bilen ve geniş hikmet 
sahibi olandır Sandınız mı ki kendi başınıza 
bırakılıvereceksiniz de Allah, sizden savaşanlarla 
Allahtan, Peygamberinden ve inananlardan baş¬ 
kasını sır dostu edinme yönlerini bilmeyecek. Allah 
bütün yaptıklarınızdan haberdardır ^ Kendileri, 
kendi kâfirliklerine tanıklık edip dururlarken k⬠
firlerin Allahın mescitlerini imâr etmeleri kabil de¬ 
ğildir. Onların bütün yaptıkları boşa gider. Ve 
kendileri ebedî olarak ateşte kalırlar * Allahın 
mescitlerini ancak Allaha Ahiret gününe ina¬ 
nan, namaz kılan, zekât veren ve Allahtan gayri¬ 
sinden korkmayan kimseler imar eder. İşte muvaf¬ 
fak olmaları umulan onlardır * Hacılara su ver¬ 
mek ve Mescidi haramı imar etmek işile uğraşan¬ 
ların derecesini Allaha "ve Ahiret gününe inanıp 
Allah yolunda savaşan kimsenin derecesine eş mi 
tutuyorsunuz? Allah zalim topluluğu doğru yola 
iletmez * inanmış, hicret etmiş ve Allah yolunda 
mallarile canlarile savaşmış olan kimseler Allah 
katında en büyük dereceye erişirler. Onlar mura¬ 
da erenlerdir * Rableri onları rahmetiyle, rızasıyla 
ve sayısız nimetleri bulunan cennetleriyle müjde¬ 
ler * Orada ebedî kalırlar: Şüphe yok ki Allah ka¬ 
tında çok büyük mükâfat vardır * Ey inananlar, 
eğer babalarınız ve kardeşleriniz de kâfirliği sever 
ve küfrü imandan üstün tutarlarsa onları da ken¬ 
dinize dost edinmeyin. İçinizden onlara uyanlar 
zalim olurlar * De ki: Babalarınız, oğullarınız, kar¬ 
deşleriniz, karılarınız, kabileniz, mallarınız, bozul¬ 
masından korktuğunuz ticaretiniz, hoşunuza gi¬ 
den evler size Allahtan, Peygamberinden ve onun 
yolunda savaşmaktan daha önemli geliyorsa Alla- 

— 135 — 









hin emri gelinciye kadar bekleyin, Allah bozgun¬ 
cuları doğru yola iletmez # Muhakkak ki Allah sîze 
nice yerlerde ve Hım ey n gününde yardım etmişti. 
Hani o gün sayıca üstünlüğünüzle övünüp sevin¬ 
miştiniz de bo üstünlüğünüz bir işe yaramamıştı. 

Ve yeryüzü o kadar genişken size dar gelmişti. Son¬ 
rada bozu]arak arkanıza dönmüştünüz * Allah, pey 
gam berine ve inananlara güven ve sükûn vermişti 
ve sizin görmediğiniz orduları indirerek lîŞiirleri 
azaplandırmıştı. İşte bu d ur kâfirlerin cezası * 

Bundan soma da Allah dilediğine tövbe nasip eder. 
Allah bağışlayıcı ve acıyandır * Ey inananlar, 
müşrikler murdardır. Bu yıldan sonra artık on¬ 
lar mescidi haransa yaklaşmasınlar. Eğer yoksul¬ 
luğa düşmekten kalkarsanız Allah sizi kutluyla 
zenginleştirir. Şüphe yok ki Allah bilgisi ve hik¬ 
meti çok olandır ^ Kendilerine kitap verilenler¬ 
den Allaha ve Ahire! gününe inanmayanlar ve 
Allahla Peygamberin in haram ettiğini haram say- 
mıyanlar ve hak dinini kabul etmeyenlere karşı sa¬ 
vasın ta ki kendi elleriyle cizye vermeğe razı ol¬ 
sunlar ve alçalarak yanınıza gelsinler ^ Yahu di¬ 
ler Üzeyr Allahın oğlu dediler. Hıristiyan! ar Me¬ 
sih Allahın oğlu dediler. Bu onların uydurup, ko¬ 
nuştukları bir söz. Baha önce kâfir olanlar m söz¬ 
lerini tekraj lıyoriar. Allah kahreder onları. Nasıl 
da yalana kapılıyorlar * z Onlar Allahı bırakıp bil¬ 
ginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih 1 ! Rab 
tanıdılar. Oysa ki onlara da ancak tek Allaha tap- 
malan emredilmiştir Ondan başka tapacak yok¬ 
tur. O. onların eş koştukları şeylerden münezzeh¬ 
tir # T steri e i ki Allahın nurunu nefeslerde sön¬ 
dürsünler. oysa ki AUah kâfirler istemese de nuru¬ 
nu yüceltip tamamlamak tan başka hiç bir şeye razı 
olmaz * O öyie bir Allahtır ki müşrikler istemese 
de Peygamberlerini insanları doğru yola ileten açık 
delillerle ve bütün dinlere üstün olan geıçek dinle 


i-- tefeTrk '•. r h-İY-k * 'rr'y.^ 

— 136 — 













> öndermiş tir * Ey inananlar o bilgin ve rahiplerin 
çoğu halkın malını haksızlıkla yerler. Ve onları 
Allah yolundan çevirirler. Altını, gümüşü doldu¬ 
rup da Allah yolunda harca mayanlara acı bir azap 
olacağını haber ver * O gün cehennem atşşi o 
altım, gümüşü kızdırıp alevleyecek ve bununla 
yanları ve sırtları dağlanacak ve kendilerine dene¬ 
cek ki işte topladığınız şeyler bunlardır. Tadm bi¬ 
riktirdiklerinizin azabım * Gerçekten ayların sa¬ 
yısı Allah katında 12 dir Gökleri ve yeri yarattığı 
gündenberi. Allahın takdiri böyledir. O ayların 
dördü haram aylardır. Doğru hesap budur. Bu ha¬ 
ram aylarda nefsinize zulmetmeyin ama müşrik¬ 
lere karşı savaşın. Nitekim onların hepsi de size 
karşı savaşıyor. Bilin ki Allah çekinenlerle bera¬ 
berdir * Haram ayını geciktirme ancak kâfirliği 
arttırmadır ki kâfirler böyle doğru yoldan çıkarıl¬ 
madadır, Onlar Allahın haram ettiği ayların sayı¬ 
sına eş, olsun da onun haram ettiğini helâl etsin¬ 
ler diye, haram ayını bir yıl helâl bir yıi haram 
sayarlar. Bu kötü işler onlara iyi görünmededir. 

Allah kâfirler kavmini doğru yola iletmez * Ey ina¬ 
nanlar size ne oldu ki Allah yolunda savaşa çıkın 
dendiği zaman yerinize yığılıp kaldınız, yoksa ahi- 
retten geçip dünya hayatına mı razı oldunuz? 
Ama dünya hayatının zevki ahirete nisbetle pek 
azdır * Eğer hep birden savaşa çıkmazsanız o size 
acı bir azap verir ve yerinize başka bir kavim geti¬ 
rir ve siz o kavime hiç bir şey yapamazsınız. Allah 
herşeye kadirdir * Siz ona yardım etmezseniz k⬠
firler kendisini yurdundan sürdüğü zaman Allah 
ona yardım etmişti. O, iki kişinin biri idi. O zaman 
ikisi de mağaradaydılar. Peygamber arkadaşına: 
Tasalanma, şüphe yok kî Allah bizimle beraberdir 

• Muhakkak ki Allah ona manevî bir kuvvet ve sü¬ 
kûn vermişti ve onu sizin görmediğiniz ordularla 
kuvvetlendirmiş ve kâfirleri zelü etmişti. Allahın 


— 137 — 


/I 








~:W-:-:-'-■=:-:* - js.;.t;s^ıc^*;-.• ^^rçqp$^)4tpj£^;£;avv» 


sözü zaten üstündür ve Allah yücedir ve hikmeti 
çok olandır * Hafif veya ağırlıklı genciniz, 
ihtiyarınız, hep beraber cihada çıkın, malla¬ 
rınızla, canlarınızla Allah yolunda savaşın. 

Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır * On¬ 
ları hazır bir ganimete veya kısa bir yolculuğa 
çağırsaydın arkadan gelirlerdi ama meşakkatli 
yol onlara uzak geldi. Yemin ederek, gücümüz yet¬ 
seydi sizinle beraber çıkardık diyecekler. Onlar 
nefislerini helâke sürüklüyorlar. Allah onların ya¬ 
lancı olduğunu biliyor * Allah seni affetsin ama ne 
diye izin verdin onlara? izin vermeseydin de doğ¬ 
ru söyleyenlerle, yalan söyleyenler belli olsaydı # 
Zaten Ailaha ve Alıiret gününe inananlar malla¬ 
rıyla, canlarıyla savaşmak için senden izin istemez¬ 
ler. Allah çekinenleri bilir * Ancak Allaha ve son 
güne inanmayıp, yürekleri bocalayanlar senden 
izin isterler * Savaşa çıkmayı dileselerdi elbette bir 
hazırlıkta bulunurlardı ama A13ah onların çıkma¬ 
larını istemedi de onları alakoydu. Ve oturun otur¬ 
duğunuz yerde dedi v Eğer sizinle birlikte onlar da 
savaşa çıksalardı bozgunculuk etmekten gayri bir 
faydaları dokunmayacak sizi fitneye uğratmak için 
aranıza karışacaklardı. İçinizden onlara uyacak¬ 
lar da vardı. Allah zalimleri bilir ^ Gerçek, onlar 
evvelce de bozgunculuk çıkarmak istemişler ve sa¬ 
na türlü işler çevirmişlerdi. Sonunda, gerçek olan 
yardım vadi gelmiş ve Allahın dini onların rağ- 
mine meydana çıkmıştı * Onlardan «aman bana 
izin ver, başımı derde sokma» diyen de var, bil ki 
asıl derde kendileri düştüler. Muhakkak ki cehen¬ 
nem kâfirleri kaplayacaktır * Sana bir iyilik gelse 
onların hoşuna gitmez. Bir derde uğrasan biz 
daha önce tedbir aldık derler. Ve sevine sevine gi¬ 
derler * De ki: Allahın başımıza yazdığından gayri 
bir şey isabet etmez bize. O bizim yardımcımızdır. 

i 

Onun için inananlar yalnız Allaha güvenmelidir * j 

i on 

- 1,70 - 





De ki: Bizim iki iyilikten birisine (Gazi veya şehit) 
uğramamızdan o iki güzel akıbetten birini tatma¬ 
mızdan başka bir şey mi beklemektesiniz. Biz ise 
sizin, ya Allah tarafından veya bizim elimizle 
bir azaba uğramamızı bekleyip duruyoruz. Haydi 
siz de biz de gözetleye duralım * De ki: İster gö¬ 
nül hoşluğuyle, ister zorla, Allah uğrunda mal har¬ 
cayın, hiç bir zaman nafakalarınız kabul edilmiye- 
cek. Çünki siz bozguncu bir topluluksunuz * 

* Nafakalarının kabulüne mâni olan şudur: Al¬ 
laha ve Resûlüne inanmazlar, namaza üşene¬ 
rek gelirler ve verdiklerini de istemiyerek verirler 

* Sakm onların malları ve evlâtları seni imren¬ 
dirmesin. Şüphe yok ki Allah o malları ve evlât¬ 
larıyla onları dünya hayatında azaplandırmayı 
diler ve kâfir olarak can vermelerini murad eder 

* Şüphesiz onlar sizden olduklarına dair Allaha 
yemin ederler Sizden değillerdir. Ancak korku¬ 
larından dolayı sizden görünürler * Eğer sığına¬ 
cak bir yer, barınacak bir mağara veya sokula¬ 
cak bir delik bulsalardı o tarafa yönelirlerdi # 

İçlerinden sadakalar‘hakkında sana tarizde , bu¬ 
lunanlar var. O sadakadan kendilerine verilirse 
hoşnut olurlar. Verilmezse kızarlar * Ne olurdu 
bunlar kendilerine Allahın ve Peygamberin ver¬ 
diğine razı olsalardı da bize Allah yeter. Al¬ 
lah bize lûtfundan gene verir, biz bütün ümit¬ 
lerimizi Allaha bağlamışız deselerdi * Sadaka¬ 
lar; ancak yoksullarım o malı toplayıp, dev¬ 
şirmeye memur edilenlerin, gönülleri müslü- 
manlıkla uzlaştırılmak istenenlerin, kölelerin, esir¬ 
lerin, borçluların, Allah yolunda savaşanların ve 
yolda kalmışların hakkıdır. Allahın emri budur.- 

Ve Allah herşeyi bilen ve hikmeti geniş olandır * 
Aralarında öyleleri de var ki Peygamberi incitirler 
ve derler ki her söyleneni dinleyen bir kulaktır o. 
De ki o sizin için hayırlı bir kulaktır. Allaha ye 


t- 139 — 




inananlara inanır ve sizden inananlara rahmet¬ 
tir. Allahın Peygamberini incitenlere acı bir azap 
vardır * Bazıları yanınıza gelir sizi hoşnut etmek 
için Allaha ant içerler. Eğer bunlar mümin iseler 
daha önce Allahın ve Peygamberin rızasına dü¬ 
şünmeleri gerekir * Bilmezler mi ki her kim Al¬ 
lah ve Resûlüyle yanşa kalkarsa ona ebedî bir 
cehennem ateşi vardır. Bu ise pek büyük bir rüs¬ 
valıktır * Münafıklar kalblerindekini haber vere¬ 
cek bir sûrenin indirilmesinden korkmakla bera¬ 
ber, alay etmeye de yeltenirler. De ki: Eğlenin ba¬ 
kalım. Çünki Allah o çekindiklerinizi açığa vura¬ 
caktır ^ Kendilerine sorsan diyeceklerdir ki: Biz 
dalmıştık da şakalaşıyorduk. De ki: Allahla, âyet¬ 
lerde ve elçisiyle mi alaya yelteniyorsunuz * Özür 
dilemeye kalkışmayın. Siz inandıktan sonra kâfir¬ 
liğe döndünüz. Bir kısmınızı bağışlasak bile, bir 
kısmınızı kâfir olduğunuzdan dolayı azaba uğrata¬ 
cağız * Münafık erkek ve kadınlar birbirine ya¬ 
kındırlar. Kötülüğe teşvik ederler. İyilikten vaz 
geçirmeye çalışırlar ve ellerini yumarlar. Onlar 
AUaJıı unutanlardır. Allah da onları unutacaktır. 

Çünki münafıklar bozguncudurlar * Allah, müna¬ 
fık erkek ve kadınları ve kâfirleri cehenneme ata¬ 
cağını bildirmiştir. Orada ebedî olarak kalacak¬ 
lardır. Onlara bu yeter. Allah onlara lanet etmiş¬ 
tir. Kendilerine sonsuz azap vardır * Siz de kendi¬ 
nizden öncekiler gibisiniz Onlar sizden daha kuv¬ 
vetli idiler. Malları ve evlâtları da daha fazla idi. 
Nasibinizi almak istediniz. Sizden öncekiler de na- 
siblerinden faydalanmak istedilerdi. Siz de o ba¬ 
ğa daldınız. Onların dünya ve ahirette bütün iş¬ 
ledikleri boşa gitti,* onlar hüsran içinde kalan¬ 
lardır Sizden önce gelip geçen Nuh, Âd, ve Se- 
mut kavmiyle İbrahimin kavmine Medyen ve Mü- 
tefike hakkında size bilgi verilmedi mi, onlara 
açık delillerle peygamberler geldi-ve Allah onlara 
zulmetmedi. Kendi kendilerine zulm ettiler * 

— 140 — 










; ’• ' • !- f- ! - -■■■■;■' ' tr^r'kA ■- i+-#3İC*4£iŞ. 



Erkek ve kadın inananlar biı birlerinin yardımcı¬ 
sıdır* İyiliği teşvik ederler, kötülükten men eder¬ 
ler. Namaz kılarlar, zekât verirler, Allaha ve pey¬ 
gamberlere itaat ederler. Allahın rahmetine kavu¬ 
şacak olanlar bunlardır. Elbette Allah yücedir ve 
hikmeti engin olandır * Allah inanan erkek ve 
kadınlara altlarından ırmaklar akan cennetler 
vaadetti. Orada ebedî kalacaklardır. Adin cen¬ 
netinde güzel konutlar ve daha önemlisi Alla¬ 
hın rızası, onların olacaktır. İşte büyük ongun¬ 
luk budur * Ey peygamber,., kâfirler ve münafık¬ 
lara karşı savaş, şiddetli davran, onların gideceği 
yer cehennemdir. Ne kötü yerdir orası * Böyle 
demedik diye Allah basma and içerler ama, şüp¬ 
hesiz kâfirlik sözünü söylemişlerdir. Müslüman 
olduktan sonra kâfir olmuşlardır. Elde edemedik¬ 
leri şeyi de yapmaya çalışmışlardır. Allahın ve 
Peygamberinin lütfedip onları zenginleştirmeleri¬ 
ne mukabil öç almağa kalkışmışlardır. Tövbe 
ederlerse haklarında hayırlı olur ama yüz çevi¬ 
rirlerse Allah onları dünyada da ahirette de acı 
bir surette azaplandırır. Dünyada da ne dostlan 
bulunur ne yardımcıları * Bir kısmı da Allaha 
şöyle ahdetmişlerdi; Eğer bize lâtfundan bir şey Öı- 
san ederse zekâtını veririz ve iyilerden oluruz * 

Ama Allah ihsan edince cimrilikleri yüzünden 
abitlerinden döndüler, zaten onlar dönek kişiler¬ 
dir * Böylece Allaha ettikleri ahdi tutmayıp ya¬ 
lan söylediklerinden dolayı kalblerine kıyamete 
kadar sürecek bir nifak koydu * Bilmiyorlar mı ki 
Allah onların sırlarını da fısıltılarını da böir. 
Şüphesiz ki Allah gaibi en iyi bilendir * - İna¬ 
nanlardan arzularıyla ve farzedilenden fazla ola¬ 
rak sadaka verenlerle ve güçleri yettiği kadar ve¬ 
renlerle alay edip onları kınayanları Allah bu ha¬ 
letlerinden dolayı cezalandırır. Onlar için acı bir 
azap var v Suçlarının bağışlanmasını istersen di¬ 
le istersen dilenme. Bağışlanmaları için yetmiş kere 


tefese & 

— 141 — 














kî 


.-■ 


niyaz etsen de Allah onları affetmez. Bu da Al¬ 
lahı ve Peygamberini inkâr ederek kâfir olmaları 
yüzündendir. Allah bozguncuları doğru yola ilet¬ 
mez * Allahın peygamberlerine karşı gelenler sa¬ 
vaşa çıkmayıp yerlerinde kaldıklarına sevinirler. 

Ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaşmak 
onlara zor geldi de «bu sıcakta savaşa çıkılmam» de¬ 
diler. De kİ: Cehennem ateşi daha da sıcaktır. Şu¬ 
nu bir anlasalar * Artık az gülsünler de çok ağ¬ 
lasınlar. Bu onların hak ettiği cezadır * Bundan 
sonra Allah seni onlardan bir kısmının yanma 
döndürür de cihada çıkmak için izin isterlerse de 
ki: Artık siz benim maiyetimde hiç savaşa çıka¬ 
mayacaksınız ve düşmana karşı savaşamıyacaksı- 
nız. Siz ilkin oturup kalmayı arzu etmiştiniz. 

Oturun bakalım döneklerle * Onlardan biri ölür¬ 
se sakın namazını kılma ve mezarının başında 
durma. Onlar Allaha ve Peygamberine âsî olmuş 
ve bozguncu kişiler olarak ölmüşlerdir # Onların 
malları, evlâtları seni imrendirmesin, Şünhesiz ki 
Allah onlan o malla ve o evlâtla dünyada azap-, 
landırmayı diler. Ve kâfir olarak da canlarını güç 
vermelerini m ur a d eder * Allaha inanın ve Pey¬ 
gamberlerinin yanında savasın diye bir sûre in- 
dirilse malı ve gücü yetenler oturanlarla kalmak 
için senden izin isteseler Onlar oturup kalanlar¬ 
la beraber kalmaya razı olmuşlardır. Kalbleri mü¬ 
hürlüdür. Ve bir şey anlamazlar Ama Pey¬ 
gamber ve onunla beraber olan imân sahipleri mal¬ 
larıyla, canlarıyla savaşmışlardır. Hayır onlar 
içindir ve kurtuluşa erenler onlardır. * Allah on¬ 
lara, altından ırmaklar akan ve içinde ebedî ka¬ 
lacakları cennetler hazırlamıştır. Büyük; mut¬ 
luluk budur * Arap bedevilerinden bir kısmı özür 
dilemek ve izin almak için geldiler. Allahı ve Pey¬ 
gamberini yalanlayanlar da oturup kaldılar. İçle¬ 
rinde kâfir olanlar acı bir azaba uğrayacaklardır 

— 142 — 










* Allaha ve Peygamberine bağlı kalmak şartiyle 
zayıflara, hastalara ve sarfedecek parası olmayan¬ 
lara bir suç yoktur. Ama iyi kişilere savaştan kal¬ 
mak için bir bahane yoktur. Allah suçları bağış¬ 
layan ve merhameti geniş olandır * Bir kısmı da 
sana gelerek binmek için senden binek istemiş¬ 
lerdi de binek bulamıyorum demiştin. Bu uğur¬ 
da sarf edecek bir şey bulamadıklarından kederle¬ 
nip gözleri yaşlı dönmüşlerdi. Onlara da suç yok 

* Suçlu sayılanlar ancak zengin oldukları halde 
gelip sana özür bildirenlerdir. Onlar geri ka¬ 
lanlarla kalmayı istemişlerdir. Allah kalblerini 
mühürlemiştir, ama bilmezler ki! * Savaştan dö¬ 
nüp de onlarla buluştuğun zaman sana özürler 
bildireceklerdir. De ki: özür dilemeyin. Size hiç 
inanmıyorum. Allah sizin.halinizi bize haber ver¬ 
miştir. Bundan sonraki davranışlarınızı da Allah 
ve Peygamberi göreceklerdir. Sonunda da gizliyi 
ve açığı bilen Allaha döneceksiniz. O bütün yap¬ 
tıklarınızı size bildirecektir * Döndüğünüz za¬ 
man onlardan vazgeçmeniz için Allaha ant içecek¬ 
ler. Onlardan yüz çevirin. Şüphesiz murdardır¬ 
lar. Gidecekleri yer cehennemdir. Hak ettikleri ce¬ 
za budur * Onlardan razı olmanız için size ant 
vereceklerdir. Siz razı olsanız da Allah bu bozgun¬ 
cu kavminden razı olmayacaktır * Bedevi araplar- 
kâfirlik ve münafıklık bakımından daha beter¬ 
dirler. Allahın Peygamberine indirdiği hükümle¬ 
rin sınırları hakkında daha az bilgiye sahiptirler. 

Allah bilgisi ve hikmeti geniş olandır * Araplar- 
dan öyleleri vardır ki verdiği şeyi ziyan olmuş sa¬ 
yar. Ve başınıza belâlar gelmesini bekler durur* 

Bekledikleri belâlar kendi başlarına gelsin. Al¬ 
lah işiten ve bilendir * Araplardan Allaha ve kı¬ 
yamete inanıp sarfettikleri parayı Allah emrinde 
hizmet sayan ve Peygamberin dualarını kazanma¬ 
ya vesile bilenler de var. Bilin ki bu, gerçekten on- 

' $ 

— 143 — 









lar için bir ibâdettir. Allaha yakın olmaya vesile¬ 
dir. Allah onlara rahmetini verecektir. Allah esir¬ 
geyici ve acıyandır * Muhacirlere yardım eden en 
sardan ilk grup ile iyilikle onlara uyanlardan Allah 
razı olmuştur. Onlar için altından ırmaklar akan 
ve içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamış¬ 
tır. Bu, büyük mutluluktur * Çevremizdeki arap 
bedevîlerinderl münafıklar bulunduğu gibi Medine- 
lilerden de münafıklık edenler var. Sen onları 
bilmezsin. Biz biliriz. Onları iki defa azaplandı- 
racağız Sonra da büyük azaba uğratacağız * 

Bedevilerle, Medinelilerden bir başka grup da suç¬ 
larım itiraf etmiştir. Onlar iyi bir işe bir kötülük 
katmışlardır Allahın oniara tövbe nasip etmesi ve 
tövbelerini kabul etmesi umulur. Şüphesiz Allah 
bağışlayıcı ve acıyıcıdır * Mallarından sadaka al 
da onları temizle ve dua et onlara. Çünkü senin 
duan onlara sükun verir. Allah lıerşeyi duyan ve 
bilendir * Bilmiyorlar mı ki kullarının tövbeleri¬ 
ni kabul eden ve sadakaları alan Allahtır. Muhak- 
hak ki, O, tövbeleri kabul eden ve acıyandır * De 
ki: Yapacağınızı ve yaptıklarınızı Allah da görür 
Peygamber de. İnananlar, gizliyi ve açığı bilen 
Allahın huzuruna- gideceksiniz. O size yaptıkları¬ 
nızı mutlaka haber verecek * Bir başka grup da 
var ki 7 işleri Allaha kalmıştır. Dilerse azaplandırır, 
dilerse bağışlar. Allah herşeyi bilendir ve hikmet 
sahibidir * Bir grup da var ki zarar vermek için 
küfür için, müminlerin arasına nifak sokmak, Al¬ 
lah ve Peygamberde savaşanın gelmesini bek¬ 
lemek için mescit kurdular. Onlar biz ancak iyi¬ 
lik istiyoruz diye yemin edecekler Allah şahittir 
ki yalancıdırlar * Orada hiçbir zaman namaz kıl¬ 
maz Tik günden itibaren Allahtan korkmak ve ona 
itaat etmek temeli üstüne kurulmuş olan mescit 
elbette namaz kılmana daha elverişlidir. Orada 
arınmayı sevenler bulunur. Allah arınanları 
sever * Binayı Allahtan korkmak ve rızasını ka- 











^ <$* ^eteıe#- 

Ş zanmak arzusuyla kuran mı daha hasarlıdır, yok- 
E sa kayıp gitmekte olan bir yamacın kıyısına ku- 
| rup o yapıyla beraber cehenneme yuvarlanmak 
[ mı? Allah zalimleri doğru yola iletmez * Onların 
\ yaptıkları yapı kalbleri durmadıkça gönüllerine 


şüphe vermekten bir an geri durmaz. Allah jher- \\ 


şeyi bilen ve acıyandır * Şüphesiz ki Allah kendi¬ 
lerine Cenneti vermek üzere inananların canlarını 


ve mallarını kabul etmiştir. Onlar Allah yolunda t\ 
ölürler, öldürürler. Her iki takdirde de vaad tu- ?[ 
tulacaktır. Bu, Tevratta, İncilde ve Kur'anda sa- | 
bittir. Ahdine Allahtan daha sadık olan kim var- Ü 
dır. Artık şu yaptığımız alış verişten dolayı se- § 
vinin. Büyük mutluluk budur * Tövbe edenler, | 
şükredenler, ibadet edenler,- oruç tutanlar, rükû 1 
edenler, secdeye varanlar, iyiliği emredip, kötülüğü § 
nehyedenler ve ilahi sınırları koruyan müminle- ifc 
re müjde ver * Şüphesiz kâfir oldukları bilindik- 1 
ten sonra akraba bile olsalar müşrikler için Pey- % 
gamberin ve inananların dua etmeleri gerekmez | 

* Ibrahimin babası için bağışlama dilemesi an- | 
cak ona vaad ettiğini tutması içindi. Babasının -ğ 


Allah düşmanı olduğunu iyice anlayınca duadan f, 
vazgeçti. İbrahim çok ağlayıp dua eden insan- 
lara fazlasıyla acırdı * Allah bir topluluğu doğru $ 
yola ilettikten sonra sakınacakları şeyleri açıkça | 
bildirinceye kadar onları tekrar sapıklığa bırak- | 
maz. Şüphesiz Allah herşeyi bilendir * Muhak- | 


kak ki Allah öyle bir mabuttur ki göklerin ve ye- p 


rin mülkü onundur. Öldürür ve diriltir. Ondan 


gayri size bir dost ve yardımcı yoktur * Allah % 
Peygamberi ve içlerinden bir kısmının gönlü ner- :J; 
deyse imândan döneceklere o güç anda Peygambe- i 
re uyan muhacirlere ve ensâra tövbe etmek fır- $ 
satı verdi. Ve tövbelerini kabul etti. Şüphesiz Al- | 
lalı esirgeyen ve acıyandır * Geri kalan üç kişiye $ 
dünya o kadar genişken daraldıkça daralmış, | 


î-^*skjoio i oi o k :f 


— 145 — 















B 


















Ama yüz çevirirlerse, de ki bana Allah yeter. On¬ 
dan başka Allah yoktur. Ona güvendim. Büyük 
arşın sahibi odur * 


A.* A AAA * A# <M> A AA A AAf^t4 îM4', 


YUNUS SURESİ 


fMeftke*âe inmiştir . âj/eifi/0 

Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplaman Al¬ 
lahın adı i! e. 


% 

§ 

45 

a> 

4 

<§; 

IS 

<j> 

<$ 

lî> 

<\> 

‘1 

4> 

sl> 

.1 

î> 


s 

■£ 

•']> 

# 

s 

<l> 

’ 2r* 

35 

?ı:> 

=15 

■ § 
b 

§ 

1> 


* Elif, lam, râ, İşte hikmeti geniş olan kitabın 
âyetleri * İnsanları uyarmak ve inananlara ger¬ 
çek bir güzel ecir ve inandıkları için Rablan ka¬ 
tında yücelik verileceğini müjdelemek üzere içi¬ 
nizden bir kişiye vahyde bulunmamız halka ga¬ 
rip mi geldi ki kâfirler «Bu, düpedüz bir büyücü» 
dediler * Muhakkak ki Rabbiniz olan Allah gökleri 
ve yeri altı günde yarattı ve sonra arşı kapladı ve 
sizleri idareye koyuldu. Her işi o takdir eder. Onun 
izni olmadıkça hiç bir şefaatçi bulunamaz. İşte 
Rabbiniz olan Allah budur. Ona kulluk edin; dü¬ 
şünmez misiniz? * Hepiniz dönüp ona varacaksı¬ 
nız. O, doğru olarak bunu vaad etti. Hiç şüphesiz 
o, insanları önce yanşatır, sonra inanıp iyi işler ya¬ 
pan kişileri tam olarak mükâfatlandırır. Küfre 
sapmış olanları küfürlerine karşılık kaynar içit 
ve acı bir azab vardır # Allah ki, güneşi parlak ayı 
ışıklı yarattı ve yılların sayısını bilmeniz ve hesap¬ 
lamanız için onlara uğraklar tayin etti. Allah 




■|> 

fr- 

# 

m 

<!>- 

S' 

4; 

4! 

s> 

sE 

4> 

1 

4 

<§. 

m 

I 

<1 


“»S. 1'—( 




— 147 — 







bunları boşuna değil, gerçek bir fayda uğruna 
yarattı. Bilene âyetlerini böylece açıkladı * Ge¬ 
ceyle, gündüzün birbirini kovalamasında ve gök- 
lerde ve yerde yarattığı şeylerde Allahtan kor¬ 
kanlar için işaretler vardır * Muhakkak ki bize 
kavuşacaklarına inanmayanlar ve dünya hayatına 
razı olup da tamah edenler âyetlerimizden gafil 
olanlardır ^ O kişilerin barınağı hak ettikleri ce¬ 
hennemdir * İnananlar ve iyi işler yapanları Rab- 
leri doğru yola iletir ve altlarından ırmaklar akan 
güzel cennetlerle mükâfatlandırır * Cennete dua¬ 
lar «Rabbimiz sizi tenzih ederiz» ^şeklindedir. Bir¬ 
birlerine esenlik dilerler. Dualarının sonu da 
«âlemlerin Rabbi olan Allaha şükür» cümlesidir * 

İnsanların hayrın hemen oluvermesini istedikleri 
gibi Allah şerri de tez verseydi çoktan ecellerinin 
gelip çatmasına hükmedilirdi, ama biz yüzümüzü 
görmeyi niyaz etmeyenleri kendi azgınlıkları içinde 
kor bir halde bırakırız ^ İnsanın basma bir zarar 
gelince yattığı yeıde, oturarak veya ayakta bize 
dua eder. O zararı giderdik mi sanki öyle bir şey 
olmamış ve bize dua etmemiş gibi döner gider. 

İşte taşkınlıklarda bulunanlara yaptıkları işler 
böyle makbul görünmektedir # Muhakkak ki 
sizden önce nice toplulukları zulmettikleri için he- 
lâk ettik. Peygamberleri onlara açık delillerle 
gelseydi gene inanmazladı. İşte suçlu kavmi biz 
böyle cezalandırırız * Sonra da nasıl davranacak¬ 
sınız diye yeryüzünde size hüküm ve kudret ver¬ 
dik * Onlara açık delillerimizi ihtiva eden âyetle-, 
rimiz okunduğu zaman yüzümüzü arzulamıyanlar 
bize başka bir Kur'an getir veya onu değiştir dedi¬ 
ler. De ki: Ben onu kendiliğimden değiştiremem. 

Ancak bana vahyediline uyarım. Ve ben isyan et¬ 
tiğim takdirde o büyük günde Rabbimin azabın¬ 
dan korkarım * De ki: Allah dileseydi Kurbanı si¬ 
ze ojiumazdim. O da Kur’anda ne olduğunu anlat- 


— 143 — 








ınazdı size Kur’an inmeden önce de ben aranızda 
yaşıyordum. Hâlâ mı düşünüyorsunuz * Allaha 
yalan yere iftira edenden veya onun âyetlerini 
yalanlayandan daha zalim kim vardır. Şüphe yok 
ki suçlular kurtulamaz Allahı bırakıp kendile¬ 
rine ne zararı ne faydası dokunacak şeylere ta¬ 
parlar ve onları Allah katında şefaatçileri sayar¬ 
lar. De ki: Allahın göklerde ve yerde bilmediği bir 
şeyi mi haber veriyorsunuz. O, kendisine eş koşu¬ 
lan şeylerden tamamiyle münezzehtir ve Uludur 

* İnsanlar başlangıçta tek bir topluluktu. Sonra¬ 
dan ayrılıklara düştüler. Rabbinin hükmü olma¬ 
saydı çoktan aralarında ihtilâfları hakkında bir 
hüküm verilirdi V Ve derler ki ona Rabbinden bir 
mucize in dirilse ya. De ki: Gaybı bilmek ancak Al¬ 
laha mahsustur. Bekleyiniz. Ben de bekleyenler 
arasındayım * İn san lan, uğradıkları bir sıkıntı¬ 
dan sonra ferahlığa eriştirdik mi hemen âyetle¬ 
rimizle alaya, başlıyorlar. De ki: Allahın cezası da¬ 
ha tez gelip çatar, şüphesiz. Resullerimiz de sizin 
hibelerinizi yazarlar. ^ O ti sizi karada ve de¬ 
nizde gezdirir, hattâ denizde iken güzel bir rüz¬ 
gâr gemileri yürütüp ve içindekileri ferahlatıp bir 
sırada ani bir fırtına kopar, her yandan dalgalar 
körfeze saldırır, gem i dek i ler kendilerini kuşatıl¬ 
mış sanırlar, içten Allaha yalvarırlar, bizi kurta¬ 
rırsan şükür edenlerden oluruz derler. * Onları 
kurtarınca da yine haksız azgınlığa başlarlar. Ey 
insanlar taşkınlığınız, ancak, kendinize zarar ve¬ 
rir, Dünya menfaatlarıdır bunu yaptıran sonunda 
dönüp vaıacağınız yer Allah kapısıdır. Bütün yap¬ 
tıklarınızı size haber vereceğiz. * Dünya hayatı, 
gökten yağdırdığımız yağmura benzer, insan ve 
hayvanların yiyecekleri bitkilerin bünyesine gi¬ 
rer, Onları yetiştirir. Sonra bu sayede yer yeşerir, 
ve bezenir ve tarla ve bağ sahipleri onlardan fay¬ 
dalanabilecekleri ve kurdukları bir sırada bir gece 
veya gündüz ânı olarak emrimiz gelip çatrar ve her 


- J'? k 1 îckrH Vr r"."]-X-— ' i -:»:. -! 

— 149 — 







^4-:^ . . ■ ■ -"■"’ t >;--:-! 

şeyi öyle kökünden kesip atar ve kurutur ki sanki 
dün tıic bir şey yokmuş gibi olur. İşte biz idrak 
sahiplerine delillerimizi böyle açıklarız. Ve Allah 
selâmet yurduna çağırmaktadır ve dilediğini doğ¬ 
ru yola sevk etmededir. ^ Biz iyilik edenleri iyi¬ 
likle mükâfatlandırırız. Daha fazlasını da veri¬ 
riz. Onların yüzleri kararmaz, zillete düşmezler. 


Onlar cennetliktir ve orada ebedî kalırlar * Kötülük 
edenlerin cezası o kötülüğe denktir. Ve onlar zil¬ 
lete düşerler. Kendilerini Allahtan kurtaracak 
yoktur. Yüzleri gece gibi karanlıktır. Onlar cehen¬ 
nemliktir ve orada ebedî kalırlar. O gün hepsini 
hazredeceğiz. Sonra Allaha eş kosanlarla yerinizde 
durun diyeceğiz. Eş koştuğunuz şeyler de yerlerin¬ 
de dursun. Onların aralarım tamamiyle ayırımsız¬ 
dır ve o şeyler siz zaten bize tapmıyordunuz ki de 
mislerdir. * Şüphesiz sizinle bizim aramızda Al¬ 
lah şahittir ki sizin kulluğunuzdan bizim habe¬ 
rimiz yoktu. Herkes ettiğini bulur. Orada herşey 
Rablerinin huzuruna dönmüşlerdir. Ve iftira et¬ 
tikleri şeyler de silinip gitmiştir ^ De ki, size gök¬ 
ten ve yerden rızık veren kimdir? Kulaklarla göz¬ 
lere malik olan Ölüden diri çıkaran, diri¬ 

den ölü yapan kimdir? İsleri çeviren kimdir? Şüp 
hesiz ki Allah. O vakit de kk Öyle ise ne diye Al¬ 
lahtan korkmazsınız?, ^ İşte gerçek Allahımız bu- 
dur. Gerçeğin dışında sapıklıktan gayri ne kalır? 
Artık nereye dönüyorsunuz? V Asi olanlar Rable¬ 
rinin onlar inanmazlar hükmünü hak etmişlerdir. 


* De ki: Ona eş koştuk!arınızın içinde insanı önce 
yaratıp sonra öldüren, sonra da dirilten var mı? 
De ki: Allah herşeyi yaratır, öldürür, sonra da di¬ 
riltir. Nasıl oluyor da gerçekten uzaklaşıyorsunuz? 

* De ki; Ona eş koştuklarınızın içinde hangisi 
halkı doğru yola iletir. De ki: Allah doğru yolu 
gösterir. Halkı doğru yola sevkeden mi uyulmaya 
lâyıktır, yoksa doğru yola ililmedikçe o yolu bu- 

150 — 


j* 

I 

y 

£ 

y 

İ 

si 

r> 







\- lamayan mı 9 Ne diyorsunuz? * Onların çoğu zanna 
} : kapılırlar. Şüphesiz ki zan, gerçekten müstağni 
| kılmaz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarını bilmek- 
| tedir. * Bu Kur’an Allahtan başkasına atfedile¬ 
li mez. O ancak önceki kitapları doğrulamada onla 
! rm tafsilâtını açıklamadadır. Muhakkak ki Kur’- 
f an âlemlerin Rabbı tarafından indirilmiştir. * 

Onu peygamber uydurdu mu diyorlar. De ki: Eğer 
sözünüz doğruysa Allahtan başka kimi isterseniz 
çağırın da hep beraber onun bir sûresine eş bir sû¬ 
re meydana getirin, ^ Hayır onlar bilgileriyle kav¬ 
rayamadıkları v% henüz zuhur etmeyen vaadları 
yalanlıyorlar Bunlar gibi evvelce gelip geçmiş üm 
metler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Zalim¬ 
lerin sonu ne olmuş gör. * Onlardan inananlar ve 
inanmayanlar var Ve Rabbin bozguncuları daha 
iyi bilir. Seni yalanlayanlara de ki: Benim işim 
bana, sizin işiniz size. Siz benim yaptığımdan u- 
zaksmız ben de sizin yaptıklarınızdan. * İçlerinde 
seni dinleyenler de var. Ama sen bunlardan maa-ı 
da akılsız sağırlara söz duyurabilir misin? * On¬ 
lardan sana bakan da var ama sen bir de kör 0 “ 
lanlara doğru yolu gösterebilir misin? * Muhak - 
kak ki Allah insanlara hiç zulmetmez. Ama insan 
lar nefislerine zulmederler. * O gün onları öyle 
hasreder ki sanki dünyada bir gün bir saat kaldık¬ 
larını sanırlar. Aralarında tanışırlar. Allahın hu¬ 
zuruna çıkacaklarını inkâr edenler mutlaka hüs 
rana uğrarlar ve doğru yolu bulamazlar. * Onlara 
haber verdiğimiz azabın bir kısmını sana göster¬ 
sek bile dönüp gelecekleri yer bizim huzurumuz- 
dur, Allah onların yaptıklarına şahittir. * Her üm 
metin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldi 
mi aralarında adaletle hükmedilir. Ve onlara zul¬ 
medilmez. -^ve derler ki eğer doğru söylüyorsanız 
bu vaacl ne zaman gerçekleşecek? * Allah isteme 
dikçe kendimden bir zararı gider em em. Ve bir ha 
yır işleyemem. Her ümmetin bir eceli vardır. E - 

— 151 — 








celleri gelince ne bir saat geç kalır, ne de istical 
eder. * De ki; Allahın azabı gece veya gündüz bir¬ 
denbire bastırırsa ne yaparsınız? Suçlular azabın 
çabuk gelmesini ne diye isterler? ^ Allaha azab 
bastırdıktan sonra mı inanacaksımz? Oysa ki öy¬ 
le bir şeyin olmayacağım sanıp, istical ediyordu¬ 
nuz. * Sonra da zalimlere ebedî azabı tadın dene¬ 
cek, Hak ettiğiniz cezadan gayrisiyle mi cezalan a 
caksmrz? * Senden soruyorlar? O doğru mu? di¬ 
ye, de ki; Evet. Andolsun ki gerçektir. Ve siz de 
ondan kurtulamıyacaksımz? * Zulmeden kişi yer 
yüzünde ne varsa sahip olsaydı kurtulmak için 
hepsini bağışlardı. Azabı görünce pişman olurlar. 

Haklarında adaletle hükmoluhur, Zulme uğramaz 
lar. * Şüphesiz ki göklerde ve yerde ne varsa Al¬ 
lahındır. Bilin ki Allahın sözü muhakkak gerçek¬ 
leşecektir. Ama çoğu bilmez. * Dirilten ve öldüren 
Odur. Ve hepiniz dönüp Ona varacaksınız * Ey in¬ 
sanlar, Rabbinizden inananlara bir öğüt, kalblerl- 
nize şifa, doğru yol ve rahmet geldi * De ki; Al¬ 
lahın lût-fuyla ve rahmetiyle yalnız buna sevinsin 
ler. Bu onların topladıkları şeylerden daha ha¬ 
yırlıdır. * De ki; Allahın size verdiği azıklardan 
bir kısmını helâl, bir kısmını haram saymanıza 
ne dersiniz. De ki; Allah mı izin verdi size yoksa 
ona iftira mı ediyorsunuz? * Allaha iftira edenler 
kıyamet günü hakkında ne düşünüyorlar® Şüphe 
yok Allah, insanlara lütuf ve ihsanda bulunmada, 
ama çoğu şükür etmez. * Hiç bir işe girişmezsin, 
O'nun vahyettiği Kur'andan hiçbir âyet okumaz¬ 
sın ve hiçbir iş göremezsiniz ki, Ona biz tanık ol- 
mıyalım ve yerde ve gökte en ufak bir şey yoktur 
ki Rab binden gizli kalsın, bundan daha küçük ve 
daha büyük bir şey yoktur ki Kur’anda açıkça 
tesbit edilmiş bulunmasın * Bilin ki Allah dost 
larına ne korku ne tasa var, * Onlar inananlar ve 
fenalıklardan çekinenlerdir. * Onlara dünya ha¬ 
yatında da ahirette de müjde var. Allahın sözlerin- 


x-v7, 'v4-: ; • ; 

— 152 — 









c3e değişine olmaz. Büyük mutluluk binilir. * Söz 
leri seni üzmesin. Muhakkak yücelik Allahındır. 

O işiten ve bilendir. * Bilin ki göklerde ve yerde 
ne varsa Allahındır. Ona eş koşulan şeylere ta¬ 
panlar, onlara uymuyorlar. Ancak bir vehme u- 
yuyorlar Ve yaları söylüyorlar, O Allah ki ge¬ 
ceyi dinlenmeniz için ve gündüzü ışıklı yaratmış¬ 
tır Şüphesiz, bunda duyan topluluklara işaretler 
var # Allah kendisine evlât edindi c dediler O (bun 
dan) münezzehtir ve müstağnidir. Göklerde ve 
yerde ne varsa O'nnndur. Şu iddianıza bir belgeniz 
var mı? Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi 
söylüyorsunuz?. # De ki: Allaha yalan isnad edip 
iftira edenler kurtuluşa eremezler. * Dünyada 
değersiz şeyler elde ettikten sonra dönüp huzuru 
muza^gelirler. Sonra onlara küfre sapmalarının a- 
zabını tattırırız ^ Oku onlara Nuh’un hikâyesini 
hani o kavmine Ey kavim aranızda bulunmam 
ve Allahın âyetleriyle oğiH vermem size ağır geli¬ 
yorsa ben Allaha güvenirim siz de ortaklarınız da 
toplanın ne yapa cağımzı karar!astırın, sonradan 
yaptığınız şey sizi üzmesin-. Kararını?ı bildirin ba¬ 
na hiç mühlet vermeyin ^ Yüz- çevirirseniz zaten 
sizden bir mükâfat istemem, bana ancak Allah 
mükâfat verir, bana Müslüman olma m emredildi 

^ Onlar Nuh’u yalanladılar. Biz onu ve onunla 
beraber bulunan lan kurtardık ve on lan hüküm¬ 
dar kıldık ve delillerimizi yalanlı yani arp sulara 

boğduk, korkulu 1 aniarm akıbetini gür. # Ondan 
sonra da topluluklara peygamber gönderdik. Açık 
işaretlerle geldikleri halde evvelce yalanladıkları 
şeylere bir türlü inanamadıJar. İşte asîlerin kalb- 
lerini biz böyle mühürleriz, * Soma da Musa ve 
Harun’u debilerimizle Firavuna ve ona uyanların 
ileri gelenlerine yolladık. Ama ona uymayı kibir¬ 
lerine yed'n emedilfi vc esasen suçlu bir kavimdi- 
ler. # Hakikat tarafımızdan onlara gönderilince 


— 153 — 









bu açıkça bir büyü dediler. * Musa dedi ki: «Size 
gerçen gelince böyle mi dersiniz? Büyü mü bu? 

Büyücüler kurtulmazlar. * Bizi atalarımızdan gör¬ 
düğümüz şeylerden çevirip yeryüzüne hâkim olmak 
için mi geldiniz? Biz ikinize de inanmıyoruz de¬ 
diler. * Ve Firavun dedi ki: Ne kadar usta büyücü 
varsa çağırın huzuruma. * Büyücüler gelince Mu¬ 
sa «Ne atacaksanız atın bakalım» dedi. # Onlar a- 
tınca Musa: «Yaptığınız büyüdür» dedi ve mut 
laka Allah onu bozacak, şüphesiz Allah fesatçı¬ 
ların işini düzeltmez. ^ Allah suçluların ağırına 
gitse de sözleriyleuğerggği meydana çıkarır. * Fi¬ 
ravunun kendilerini bir belâya uğratacağından 
korktukları için Musava kavminden ancak bir 
soy inandı, başkaları inanmadı ve gerçekten de 
Firavunun yeryüz ündeki mevkii yüksekti. O asi¬ 
lerdendi. * Musa «Ey kavmim» dedi «Allaha inan¬ 
dıysanız ve Müslimlerseniz Allaha güvenin.» * 

Dediler ki: «Güvendik, Rabbimiz bizi zalim top¬ 
lulukla deneme ve bizi zalim kavimlerin fitnesi 
yapma,» * Ve lütfunla bizi kâfir kavimden kurtar. 
V Musa’ya ve kardeşine, «Kavminize Mısırda barı¬ 
nacak evler yapın, evlerinize kıble yapın ve namaz 
kılın inananlara müjde ver» diye vahy ettik. * 

Ve Musa dedi ki; «Rabbimiz sen Firavuna ve ona 
uyanların ileri gelenlerine gerçekten de dünya v 
yaşayışıyle ilgili ziynetler, mallar verdin. Rabbi¬ 
miz, bu yüzden onlar halkı doğru yoldan çıkarma¬ 
dadırlar. Rabbimiz mallarını mahv et, onlara yurt¬ 
larında sefaletlerini göster de kalbleri sıkıntıya düş 
sün. Çünki onlar c acı azabı tadmcaya kadar inan- 
mıyacaklar.ş> * Allah buyurdu ki ikinizin de dua¬ 
ları kabul edilmiştir. Siz doğrulukta devam edin 
ve cahillerin yolundan sakının, V İsrailoğullarını 
denizden geçirdik, Firavunla askeri azgınlıkla on¬ 
ların peşlerine düştü. Nihayet su boğazını sıkıp 
boğulurken «İnandım, gerçek İsrailoğullarının 










'■ : «6w«woııwnwjK!wa^;?;-:• -,•••,.*• ? « ;ç; - : • • •... ; ,_., 



limanlardanım» dedi, * Ama şimdi mi? Oysa ki 

o evvelce isyan etmiş ve fesatçılardan olmuştun, & 
Biz ele «Bugün senin ancak bedenini kurtaracağız 
ki senden sonrakilere ibret olsun, şüphesiz halkın 
çoğu delillerimizden gafildir.» ^ Muhakkak biz 
İsraücgullarmı güzel bir yere yerleştirdik ve onla¬ 
ra temiz rızklar verdik. Kendilerine haber gelince¬ 
ye kadar da ayrılığa düşmediler, mutlaka Rabbm 
kıyamet günü ihtilâflarını hal edecektir * İm¬ 
kânsız ya, sen indirdiğim şey hakkında şüpheye 

rKicpvc£*n nnrp kıtan nkııvanlara <zr%T mnl- 












— 155 — 









aT 

-r 

îk tir v Bana emredildi ki doğru dine yöneleyim ve 
I müşriklerden oimıyayım * Allahı bırakıp 
| da sana ne fayda ne zarar verecek şeyle- 
İ re tapma, bunu yaparsan muhakkak zalim¬ 
di ferden oiursun, buyurmuştur * Allah, sana 
f F ? bir zarar verirse, onu Allahtan başka kimse gide¬ 
li remez? Ve kime hayır etmek dilerse o ihsanı 
kimse reddetmez. Kullarından dilediğine verir. O 
| bağışlıyan ve rahmet edendir. * De ki: «Ey İnsan¬ 
lI 1ar, gerçekten size Rabbinizden hak ve hakikat 
gelmiştir, artık kim doğru yola giderse faydası 
kendinedir, kim saparsa zararı kendinedir, ben 
sizin vekiliniz değilim.» * Sana vahy edilene uy 
ve Allah hükmedinceve kadar sabret, hükmeden¬ 
lerin en hayırlısı O’dur, 




% 


HUD SÜRESİ 


(Mekkede inmiştir , â.f/e£Hr J 




Çok acıyan ve rahmeti bü- | 
tun varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Elif-lâm-râ. Bu kitap kİ âyetleri sağlam kurulmuş 
ve açık olarak bildirilmiştir. Hikmeti çok ve her 
şeyden haberi olan Allah tarafından indirilmiş¬ 
tir. * Ancak Allaha tapın, şüphesiz ben onun ta¬ 
rafından sizi uyarıp korkutmak ve size müjde ver¬ 
mek için gönderilenim # Rabbinizden mağfi¬ 
ret dileyin sonra O’na tövbe edin de sizi mukadder 





— 15G — 


rÇıV, 








ecele kadar iyi bir surette geçindirsin ve her 
ihsan sahibine, ihsanının mükâfatını versin, a- 
ma yüz çevirirseniz şüphesiz ben o büyük günün 
azabına uğramanızdan korkarım. * Dönüp varaca¬ 
ğınız yer Allah huzurudur ve O her şeye kadirdir 

* Bilin ki onlar kalblerindekini gizlemek için gö¬ 
ğüslerini kapatırlar, bilin ki onlar işitmemek için 
esvaplarına bürünürler ama yine gizlediklerini de 
açıkladıklarını da bilir. Şüphesiz O kalblerde o- 
lanı bilendir. * Yeryüzünde hiç bir mahlûk yoktur 
ri rızkını Allah vermesin. Onların müsakarlarını 
da müstevdilerini de bilir. Her şey o sarih kitapta 
vardır. * O Allah ki hanginizin daha iyi işler ya¬ 
pacağını, size bildirmek için gökleri ve yeri altı 
günde yarattı. Önce arşı su üzerinde idi. Onlara 
siz ölümden sonra tekrar dirileceksiniz dersen k⬠
firler derler ki bu, apaçık bir büyüdür * Uğraya¬ 
caktan- azabı belki bir zamana kadar geciktirirsek 
bu gecikmeye sebep nedir derler, bilin ki onlalra 
azabın gelip çattığı gün artık gecikme olmaz ve 
alav ettikleri musibet kendilerini kuşatır. * İn¬ 
sana lutfumuzdan bir şey tattırsak da sonra onu 
geri alıversek şüphesiz ve’se düşer ve nankör olur 

* Ama ona. bir detten sonra nimet tattırsak bütün 
kötülükler benden gitti der ve şüphesiz şımarır 
övünmiye başlar. ^ Sabredenler ve hayırlı işler ya¬ 
panlarsa yarlıganmaya ve büyük mükâfata erer¬ 
ler. * «Ona bir hazine ind irilseydi» veya «Yanında 
bir de melek gelseydi» demelerine üzülerek, sana 
vahy edilenlerin bir kısmını bırakıp mı vereceksin? 

Sen ancak bir uyarıcı ve korkutucusun. Allah her 
şeye vekildir * Yoksa «Kendisi uyduruyor» mu 
derler? De ki; Haydi, doğru söylüyorsanız ve Al¬ 
lahtan gayri gücünüz kime yetiyorsa çağırın da hep 
beraber buna eş bir sûre meydana getirin bakalım 

* Ama icabetmezlerse iyi bilin ki o ancak Allahın 
izniyle indirilmiştir. Ve Allahtan başka tapılacak 

— 157 — 


£4 f-.Tİvı^'îd; k i 














yoktur. Hâlâ mı müslüman olrnıyorsunufc? * Kim | 
dünya hayatım ve zinetüıi dilerse Öyleler inin yap- £ 
tıklarını tam olarak öderiz, zarara uğramazlar. * ^ 


Öyle kişilere ahnette ancak ateş var. Dünyada iş- ^ 
ledikieri işler boşa gitmiştir, zaten bütün işleri bo- f 



sunadır * Rabbinden açık bir delile sahip olan, 
bundan başka bir de tanığı bulunan ve daha 
önce din ve dünya işlerinde uyarılan ve aynı rah¬ 
met olan Musa’nın kitabında da bildirilen kişi 
yalnız dünyayı dileyene benzer mi?, Rabbinin açık 
deliline sahip olanlar, Kurana inanırlar. Topluluk¬ 
lardan onu İnkar edenlere verilecek yerse cehen¬ 
nemdir. Artık bundan şüphelenme çim ki o Rab¬ 
binden gelmiştir. Gerçektir, ama çoğu inanmaz. 

v Allaha iftira, yalanma kalkışandan daha zalim 
kim vardır. Onlar Rab!arma arz edilecekler Ta^ 
mklar da «İşte bunlar dia diyecekler, Rablerine 
karşı yalan söyliyenler iyi bilin. Allahın laneti 


zalimleredir * Onlar halkı Allah yolundan çevirir¬ 
ler, ah ire ti inkâr edenlerdir onlar, * Onlar ne dün 


yada azaptan kurtulabilirler ne de Allahtan başka 


bir yardımcıları vardır. Azapları da kat kat art¬ 
tırılır. Çünkü onlar îşitemezlerdi ve göremezlerdi 


# Onlar, o kişilerdir ki zararları kendilerine verir¬ 
ler. Sonra uydurdukları şeyler onlardan uzaklaşır 
gider * Gerçek, ahir et te en çok zarara uğrayanlar 

jnrrtl rrİTr* Sfc T o ti ı ıv i\it î c?l un D a Ul 











158 









^«©#©®eı©ıef8ie*©*©6e*eısees0 

yoruz ki düşünmen kapılan ve avam tabakamız, 
bize bir üstünlüğünüzü görmüyoruz, hattâ si¬ 
zi yalancı sanıyoruz * Nuh ey kavmrnı dedi, 
ya ben Rabbimden açık bir işaretle gelmişsem ve o 
katından bana rahmet verdiyse, ama sizler bunu 
görmüyorsunuz, istemediğiniz halde kabul etmeniz 
için sizi zorlarmıyım? * Ey kavmim, buna karşı¬ 
lık sizden bir mal da istemem. Ecrimi ancak Allah 
verir. Ben inananları bırakacak da değilim. Şüp¬ 
hesiz ki onlar Rablerine kavuşacaklar, ama görü¬ 
yorum ki siz bilgisiz bir kavim siniz. * Ey kavmim 
ben inananları kovarsam bana Allahtan gayri 
kim yardım eder? Hic düşünmez misiniz? 


* Ey ümmetim, sizden bir ücret istemiyorum. 
Benim ecrim Allahın nezdindedir. Ben inananları 
uzaklaştırmam şüphesiz sönüp Allahınıza vara¬ 
caksınız. Ama görüyorum ki bilgisiz bir ümmetsi¬ 
niz * Ben ümmetimi uzaklaştırırsam, beni Allaha, 
karşı kim koruyabilir? Hâlâ ibret almaz mısınız? 

* Ben size Allahın hâzineleri bendedir demiyo¬ 
rum. Ben gizli şeyleri bilirim demiyorum, ben me¬ 
leğim de demiyorum, sizin hakir gördüklerinizi 
Allah hiç bir zaman iyilik vermiyecek de demiyo¬ 
rum. Onların kalblerinde elanı Allah çok iyi bilir. 

Öyle olmasa ten.günahkârlardan olurdum * On¬ 
lar dediler kpDizimle tartıştın. Ve mücadele ettin. 
Eğer doğrulardansan tehdid ettiğin şeyi göster * 

Nuh dedi ki; Onu Allah ne zaman isterse o zaman 
gösterecektir. Siz onu değiştiremezsiniz * Allahın 
dalâlete sevk ettiğine benim öğüdüm tesir etmez. 
O sizin Rabbinizdir, ve hepiniz O'na döneceksiniz 

* Onu o uyduruyor mu diyorlar? De ki; Ben uy- 
duruyorsam günahı benim boynuma, fakat sizin 
suçlarınızla ben iigilenemem * Nuha vahy edildi 
ki senin ümmetinden inanmış olanlardan gayrisi 
doğru yolu bulmıyacak. Onların davranışları sem 


mm— ür 

— 159 — 


y- 


rj/ 

'r 














tasalandırmasın * Gözlerimizin önünde, ve bizim 
emrimize göre gemini yap. Ve artık bana zalimler¬ 
den bahsetme, onlar suda boğulacaktır * Nuh, ge¬ 
misini yaptı. Kavminin ileri gelenleri oradan geç¬ 
tikçe Nuhla alay ediyorlardı. O dedi ki: Şimdi bi¬ 
zimle alay edin bakalım. Biz de sizin alay ettiği¬ 
niz gibi sizinle eğleneceğiz, o zaman işin farkına 
varacaksınız * Rezil edici cezanın ve sürekli aza¬ 
bın kime mukadder olduğunu göreceğiz * Gemiye 
bindi. Emrimiz üzerine ve sular ateş gibi kaynama¬ 
ya başladı. Buyurduk ki her varlıktan birer çift 
ve ailenden evvelce lanete uğramamış olan¬ 
ları ve inananları bindir. Ama buna pek azları 
inanıyordu * Nuh dedi ki; Binin gemiye,“Allahın 
iznile yola çıkın ve karaya çıkın. Muhakkak ki 
Rabbim esirgeyen ve acıyandır * Ve onlarla birlik¬ 
te dağlar gibi dalgaların arasından yol alıyorlar¬ 
dı. Nuh kenarda duran oğluna dedi ki: Evlâdım, 
bizimle beraber gel kâfirlerden olma * Oğlan dedi 
ki: Beni sulardan koruyacak bir dağın tepesine 
çıkacağım. Nuh dedi ki: Bu gün Allahın inayet 
ettiklerinden gayri kimse korunacak değildir. Der¬ 
ken bir dalga geldi ve oğlanı boğdu * Biz buyur¬ 
duk ki: Ey arz suyunu em, ey gök yağmurunu dur¬ 
dur. Ve böylece su azaldı, ve emir yerine geldi, ve 
gemi Cudi dağında durdu. Allah zalimler def ol¬ 
sun buyurdu * Nuh, Rabbim dedi oğlum aileme 
mensubdur. Senin vaadin haktır. Sen hâkimlerin 
en adilisin * Allah buyurdu: Ey Nuh, oğlun aile¬ 
ne mensub değildi. Onun davranışı hayırlı bir dav¬ 
ranış değildi, bilemiyeeeğin şeyleri bana sorma. 

Sen o delilerden olma * Nuh dedi ki; Rabbim bile- 
miyeceğim şeyi sana sormaktan sana sığınırım. 
Beni y arlı gam az ve acımazsan mahvolan] ardan 
olurum * AİJah buyurdu: Ey Nuh, ^selâmımızla ve 
inayetimizle ve yanında bulunanların bir kısmiy¬ 
le arza in. Bazılarını burada aJr^oyacağız. ve 




h;- kîfcs r; 


160 — 












hemen aeı azabımıza çarptıracağız * Bu gizli hik¬ 
metlerden birisidir. Sana vahy ettiğimizi önceden 
ne sen, ne ümmetin biliyordu. Sebat et, hayırlı akı¬ 
bet Allahtan korkanlaradır * Ve Âd kavmine de 
kardeşi Hud’u göndermiştik o demişti ki: Ey kav- 
mim, Allaha tapm ondan başka tapılacak yok. 

Siz iftiracıdan başka birşey değilsiniz * Ey kav¬ 
ınım, buna karşılık sizden bir mükâfat da istemi¬ 
yorum. Benim mükâfatımı beni yaratan verir. H⬠
lâ düşünmez misiniz? * Ey kavmim, Rabbinizden 
bağışlanma dileyin de sonra O’na tövbe edin ki size 
gökten bol bol yağmur yağdırsın. Kuvvetinize 
kuvvet katsın. Suçlu olarak ondan yüz çevirmeyin 

* Kavini dedi ki:-Ey Hud sen bize açık bir delil 
göstermiyorsun Biz de senin sözüne uyup Tanrı¬ 
larımızı bırakmayız * Sana inananlardan değiliz 
Bazı tanrılarımız- seni fena halde çarpmış. Biz 
başka birşey demeyiz. Hud dedi ki: Muhakkak ki 
ben Allahı tanık tutmadayım. Siz de tanık olun. 
Ben sizin eş koştuğunuz şeylerden uzağım * Alla¬ 
hı bnakıyorsunuz da taptıklarınızı ona eş koşuyor¬ 
sunuz, Ben onlardan uzağım. Haydi isterseniz 
hepiniz bana tuzak kurun ve bana göz açtırmayın^ 
Şüphesiz ki ben Rabbim ve sizin Rabbiniz olan 
Allaha güvendim. Yeryüzünde yürür hiçbir mah¬ 
lûk yoktur ki Allah onu saçlarından tutmasın, 
şüphesiz ki Rabbim doğru yolu ister * Eğer on¬ 
dan yüz çevirirseniz bilin ki size neyi bildirmek 
üzere gönderilmişsem onu bildirdim. Rabbim 
sizin yelinize sizden gayri bir topluluğu geçirecek 
ve siz ona hiçbir şey yapamıyaeaksmız. Şüphesiz 
ki O her şeyi koruyandır * Emrimiz gelince Hud’u 
ve onunla beraber inanmış olanları rahmetimizle 
kurtardık. Ve onları ağır bir azaptan halâs ettik 

# işte Ad kavrul Rablannm işaretlerini bile bile 
inkâr eltiler. Peygamberlerine kaışı geldiler ve 
inatçı ve zorlayıcı olan herkese (dinin o mağrur 

rc~ S - .*-■ 1-- İrî f r4^fe t &!T‘i ! rÎT-feı 

— 161 — 










& 

[!' 

M> 

& 

m 

•i 

§ 

Û) 

Ü 

& 

<)> 

p 

m 

M 

İ 

$ 

3> 


düşmanlarına) uydular * Onun için bu dünyada 
ahirette de lanete uğratıldılar (bu dünyada lanete 
uğrayacaklar). Bilin ki Âd kavmi Rablerini inkâr 
ettiler. (Onun için Hud'un kavmi, Âd'dan uzak 
durun) * Semud kavmine de kardeşleri Salih'i 
günderdik o dedi ki ey kavmim, yalnız Allaha kul¬ 
luk edin ondan gayrı tapacağınız yok. Sizi o top¬ 
raktan yarattı ve dünyayı imara memur etti. On¬ 
dan bağışlanma dileyin ve sonra Ona tövbe edin. 
Şüphesiz ki Rabbim yakındır ve duaları kabul e- 
dendir * Kavmi dedi ki; Ey Salih, sen bundan ön¬ 
ce ümitler beslediğimiz birisi idin. Şimdi ise ata¬ 
larımızın taptıkları şeylere bizim tapmamızı ön¬ 
lemek mi istiyorsun? Biz ise senin bizi dâvet et¬ 
tiğin şev hakkında şüphe içindeyiz ve (onu bir 
sanık gibi görüyoruz) Salih dedi ki: Ey kavmim, 
ya ben Rabbimden açık bir delille gelmişsem ve o 
bana rahmetini vermişse. Ona isyan edersem, Al¬ 
laha karsı bana kim yardım edebilir? Ve siz be¬ 
nim felâketimden başka birşey istemiyorsunuz 

* Ey kavmim, işte şu Allahın yarattığı dişi deve 
size bir ibarettir. Bırakın onu da Allahın dünya¬ 
salda yiyip gezsin. Ona kötülükle dokunmayın. 
Yoksa başınıza pek yakmda bir azap gelir * Ve on¬ 
lar dişi deveyi kestileı. Bunun üzerine Salih dedi 
ki; Yurdunuzda üç gün daha kalabilirsiniz. Bu ya- 
lanlanamıyacak bir haberdir * Vakta ki emrimiz 
geldi Salih’i ve onunla birlikte inananları rah¬ 
metimiz eseri olarak necata ulaştırdık ve o günün 
horiuğundan kurlardık. Şüphesiz ki Allah kudret¬ 
li ve azız olandır * Ve bir sayha (Çok şiddetli bir 
ses )o zulmedenleri pençesine alıverdi. Ve ertesi 
sabah ooylu boyunca uzanmış ölü bulundular * 
Sanki hiç yaşamamış ve oturmamış gibi oldular. 
Bilin ki Semud kavmi Rablanna karşı küfre düş¬ 
tüler, Semud kavminden uzak durun * Elçilerimiz 
İbrahim’e müjde ile gelerek selâm sana dediler. 
O da: Selâm size dedi. Ve o hemen önlerine kızar- 


» 3 t6 te4C , efe; 

— 162 — 









^;A'—— - 




& 

fr 


< 

*: 


E 

¥ 

£ 


mış bir buzağı koydu * Onların yemeğe el uzat- 
madıklarını görünce düşmanca tutumlarını an¬ 
ladı ve içine bir korku düştü. Onlar dediler ki: 
Korkma, biz Lut kavmine gönderildik * Karısı 
ayakta sevincinden gülmekteydi ki ona Ishak’ı ve 
İshak’m ardından Yakubü müjdeledik * O dedi ki: 
Eyvan, ben mi doğuracağım^ Ben bir kocakarıyım 
kocam da geçkin ihtiyar bir mucize vaki olması l⬠
zım * Onlar dediler ki: Allahın takdirine mi şaşıyor 
sun % Ey ev halkı, Allahın rahmeti ve bereketi 
üzerinize olsun. O şüphesiz övülmeye lâyık ve ih¬ 
sanı geniş olandır * İbrahim korkudan kendini 
toplayıp beşaret haberini alınca LUT kavmi hak¬ 
kında bizimle mücadeleye girişti * Çünki İbrahim 
pek yumuşak huylu idi. Ve kendini tamamiyle 
Allaha vermişti * Dediler ki: Ey İbrahim bunlar¬ 
dan yüz çevir. Şüphesiz ki Rabbinin emri gelip 
çatmıştır. Ve onlar kaçınamıyacakları bir cezaya 
uğrayacaklardır * Elçilerimiz Lut kavmine gelin¬ 
ce kavim tasaya düştü içlerine bir korku girdi, gö¬ 
nülleri daraldı ve bu pek çetin bir gün dediler 

* Kavmi koşa koşa onun yanına geldiler. Onlar 
önceden de kötü işler yaparlardı. Lut: Ey kavmim, 
dedi işte kızlarım onlar sizin için daha temiz ar¬ 
tık Allahtan korkun da benim misafirlerime ha¬ 
karet ederek beni utandırmayın. İçinizde aklı ba 
şmda kimse yok mu? * On]ar dediler ki: Sen de 
bilirsin ki kızlarmda hiç gözümüz yok. Arzu et¬ 
tiğimiz şeyi sen çok iyi bilirsin * Lut dedi ki: Ah 
size karşı koymağa gücüm yetseydi yahut da güç¬ 
lü bir aşiretim olsaydı da ona sığmsaydım * Me¬ 
lekler dediler ki: Ey Lut şüphesiz ki biz Rabbinin 
elcileriyiz. Bu adamlar senin yanma gelmiyecekler 
sen gece karanlığı basınca ailenle beraber yola düş 
hiç biriniz arkanıza bakmayın. Yalnız karını gö¬ 
türme o da onların uğrayacağı azaba uğrayacak. 
Şüphesiz ki azabın mukadder zamanı sabah vakti¬ 
dir. Sabah yakın değil midir? * Emrimizin icrası 


— 163 — 




zamanı gelince o şehirlerin altım üstüne getirdik. 
Ve onların kafalarına kızarmış topraktan taşları 
(cehennem taşı) yağmur gibi yağdırdık * O taş¬ 
lar başlarına inecekleri şahıslar için hazırlanmış¬ 
tı. Ve orası (Mekke) zalimlerin bulunduğu yerden 
uzak değildi * Medyen halkına da kardeşleri Şua- 
yib'i göndermiştik o kavmine demişti ki: Allaha 
tapın ondan başka tapılacak yok. Ölçüyü tartıyı 
eksik tutmayın. Ben etrafınızda hayır görüyorum 
ve korkuyorum ki sizi bir gün azap kuşatıvermesin 

* Ey kavmrhı ölçüyü, tartıyı doğru kullanın halkın 
malım elinden almayın ve yeryüzünde bozguncu¬ 
luk etmeye uğraşmayın # inananlardan iseniz bi¬ 
lin ki helâl olarak kazandığınız şey size daha ha¬ 
yırlıdır. Ben sizin koruyucunuz değilim. (Suç işler¬ 
seniz, ben sizi kor uy amam) * Onlar dediler ki: Ey 
Şuayib, kıldığın namaz mı bizi ataklarımızın tap¬ 
tıklarından vazgeçirmeye emrediyor? Ve malları¬ 
mıza da dliediğimiz gibi sahip olmamıza mâni ol 
mak istiyorsun? Oysa ki sen yumuşak huylu ve 
olgun bir adamsın * Şuayib ey kavmim, dedi: Ya 
ben Rabbimden açık bir delide gelmişsem ya o ba¬ 
na kendi lutfundan hayırlı rızk ihsan etmişse, 
istiyor musunuz ki sizi nehyettlğim şeye kendim 
aykırı mı hareket edeyim. Ben gücümün yettiği 
kadar sizi islâh etmek istiyorum. Başarı ancak Al¬ 
lahtan gelir. Ben ona dayanırını ve ona yönel¬ 
dim & Ey kavmim, bana karşı olan husumetiniz 
yüzünden Nuh’un, Hud’un ve Salihin kavimlerinin 
basma gelmiş olan cezalan üstünüze çekmeyin. Siz 
Lut’un kavminden (ahlâkı bak ıramdan) pek uzak 
değilsiniz * Onun için Allahınızdan af dileyin. 
Sonra da tövbe edin Ona. Muhakkak ki Allahım 
merhametlidir ve sevgi ile doludur * Kavmi ey 
Şuayib dediler sözlerinin çoğunu anlamıyoruz ve 
aramızda seni zayıf görüyoruz. Eğer kabilen ol¬ 
masaydı seni taşlardık. Sen bizce aziz değilsin 
Şuayib ey kavmim, dedi* Ailem sizce Allahtan 


— 164 — 











daha mı kıymetli, Allahı böyle bir kenara mı atmak 
İstiyorsunuz? Şüphe yok ki Rabbim bütün yap¬ 
tıklarınızı bilendir * Ey kavmim, nasıl biliyorsa¬ 
nız öyle yapın. Ben de ödevimi yerine getirece¬ 
ğim. O zelil edici azab geldiği gün yalancının kim 
olduğunu hemen anlayacaksınız. Bekleyin ben de 
sizin gibi bekliyorum * Emrimiz gelince Şuayib’i ve 
onunla beraber inanmış olanları rahmetimizle kur¬ 
tardık. Zulm edenleri ise bir sayha onları yere 
serdi. Ve ertesi sabah onları evlerinde uzanmış ölü 
buldular * Sanki evlerinde hiç oturmamışlardı. 
Medyen halkı da Semud halkı gibi mahvolup gitti 

* Şüphesiz ki biz Musa'yı delillerimizle ve aşikâr 
bir kudretle göndermiştik # Firavuna ve kavminin 
ileri gelenlerine göndermiştik ama onlar firavunun 
buyruğuna uydular. Oysa ki firavunun buyruğu 
hak değildi. (Doğru yolu göstermiyordu) * O kıya¬ 
met günü de kavminin önüne düşecektir. Ve on¬ 
ları ateşe götürecektir. Ne kötü gidiştir o * Bu 
dünyada iânete uğradılar, kıyamet günü de uğra¬ 
yacaklar. Bu ne kötü akıbettir ^ Bunlar birkaçı 
hâlâ duran ve bazıları da çayır gibi çiğnenmiş olan 
şehirlere ait hikâyelerdir # Biz onlara zulmetme¬ 
dik. Onlar kendi nefislerine zulmettiler. Rabbinin 
emri geldiğinde onu bırakıp kulluk ettikleri tanrı¬ 
ları kendilerine bir fayda vermedi, ve felâketlerini 
arttırmadan başka bir işe yaramadı * İşte Rab- 
bin zalim şehirleri böyle alıverir. Ve muhakkak 
ki acı ve şiddetli bir tarzda alıverir. * Muhakkak 
ki bunda ahiret azabından korkanlar için bir işa¬ 
ret var. O gün bütün insanların toplanacağı bft* 
gündür. Ve beratların verileceği bir gündür * O 
günü ancak kısa bir müddet geciktiririz. * O gün 
hiçbir kimse Rabbinin izni olmaksızın konuşamaz 
insanlardan kötüler ve iyiler vardır * Kötü olan¬ 
lar muhakkak ateştedir. Ateşin içinde soluk ahp 
verirler * Rabbin başka türlü murad etmezse gök¬ 
ler ve yeryüzü durdukça cehennemde ebedî kalır- 


v Sr Tİffcfcv: , j 

- 165 — 











I 1ar. Ve muhakkak ki Rabbin dilediğini yapandır 
§- * Ama iyi insanlar Rabbin başka türlü muracl 

1 etmezse yerler ve gök mevcut oldukça cennette 
| ebedî kalırlar. Ve hesapsız nimetlere nail olurlar 


| v Onun için onların taptıkları hakkında şüpheye 
!' düşme. Onlar atalarının taptıklarına tapıyorlar. 
| Bunun karşılığını tam olarak yapacağız * Muhak- 
| kak ki biz Musa'ya da kitap vermiştik. Onun hak¬ 
li kında ihtilâfa düşmüşlerdi. Rabbinin takdiri ol- 
k masaydı çoktan haklarında hüküm verilir iş bit- 
k mis olurdu onlar şüphesiz derin bir şüphe ve te- 
| reddüt içinde kalmışlardır * Şüphesiz Rabbin on- 
g ların yaptıkları şeylere tam bir karşılık verecek¬ 
le; tir. Ve muhakkak ki onların 
| yaptıklarını tamamen bilmek¬ 
le tedir * Sana emir olunduğu gibi doğru yolu tut, 
yanında onlar da tövbe etsinler, isyana düşmeyin. 
Çünkü o yaptıklarınızı görendir # Zulum edenlere 
meyil etmeyin. Yoksa ateş azabına uğrarsınız. Al¬ 
lahtan gayrı dostunuz yoktur. Sonra yardım da 
göremezsiniz * Gündüzün ve gecenin erken saatle¬ 
rinde namaz kıl Muhakkak ki iyilikler kötülük¬ 
leri giderir. Bu, iyi düşünenlere bir öğüttür V Sab¬ 
ret. Allah, ivilik yapanların mükâfatını zayi etmez 
* Sizden Önceki devirlerde halkı fesattan vazgeçir¬ 
meye çalışan faziletli insanlar yok muydu? Za¬ 
limler ise kendi heveslerine bağlandılar ve suçlu 
oldular * Rabbin o şehirlerin halkını iyi insanlar 
olsalardı zulum ile helâk etmezdi * Rabbin dile- 
seydi bütün insanları tek ümmet haline getirirdi. 
Ama onlar aralarında uyuşmazlığa düşmekten 
kurtulamazlar * Ancak Rabbinin acıdığı kimseler 
müstesna. Ve onları bunun için halketmiştir. Çün¬ 
kü Rabbinin (cehennemi insan ve cinlerle doldu¬ 
racağım) sözü yerine gelecektir * Sana peygam¬ 
berler hakkında anlattığımız şeylerin hepsini 
senin kalbini kuvvetlendirmek ve inananlara ha¬ 
kikati ve ihtarı bildirmen için anlattık. * Ama 


166 










inanmıyatılara de ki: Siz aklınızın erdiğini yapın, 
şüphesiz ki biz de (görevimizi) yapmadayız * Ve 
bekleyin, şüphesiz ki biz de beklemedeyiz * Ve 
göklerin ve yeryüzünün sırları Allahındır ve bütün 
işler dönüp ona varır. Ona tap, ona güven, Rab- 
bin, yaptığınız şeylerden gafil değildir. 


12 nci SÛRE 

YUSUF SÜRESİ | 

\ 

(Mekke'de inmiştir. 111 âyettir.) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Elif-lâm-râ. Bunlar herşeyi vazıh olarak bildi¬ 
ren kitabın âyetleridir ^ Onu (arapça Kur anı) 
anlamanız için indirdik ^ Sana Kur’anın vahy et¬ 
tiğimiz bu sûresiyle hikâyelerin en güzelini anla¬ 
tacağız. Sen de evvelce bıı hikâyeyi bilmiyenler- 
dendin * Hani bir zamanlar Yusuf babasına: Baba, 
dedi. Ben (rüyamda) onbir yıldızla güneş ve ayı 
bana secde eder gördüm * Babası, oğlum, dedi: 

Rüyanı kardeşlerine anlatma ki sana bir tuzak 
kuramasmlar. Muhakkak ki şeytan insanın açıkça 
düşmanıdır * Rabbin seni seçkin kılacak ve sana « 
rüyaları tabir etme kabiliyetini verecek. Ve eski | 
ataların İbrahim’e ve İshak’a yaptığı gibi sana | 
ve Yakup soyuna da nimetlerini ihsan edecek. | 

— 167 — 


■ T.-5». v .S &&&& ■“ * i 








Rabbin bilgisi ve hikmeti çok olandır * Muhakkak 
ki Yusuf ve kardeşlerine ait hikâyede arıyanlar 
için âyetler (işaretler) cardır * O zamanlar onlar 
demişti ki Yusuf'la kardeşini babamız daha fazla 
seviyor. Biz ise daha kalabalığız. Gerçek, baba¬ 
mız açık bir haksızlık yapıyor W Yusuf'u öldürün 
veya onu öyle bir yere atın ki babanız göremesin. 
Sonra tövbe eder, yine iyi insanlar olursunuz * 

İçlerinden birisi demişti ki: Yusuf’u öldürmeyin. 
Bari bir kuyuya atın da gelip geçenlerden biri onu 
bulup alsın * Onlar dediler ki: Baba, bize Yu¬ 
suf'u neden emniyet etmiyorsun. Şüphesiz biz ona 
öğüt verenleriz * Yarın onu bizimle yolla da yiyip 
içsin, oynayıp gezsin. Biz onu mutlaka koruruz. 


* Yakup dedi ki: Onu götürür giderseniz ben üzü¬ 
lürüm ve korkarım ki onu ihmal edersiniz de 
kurt yer * Dediler ki: Biz böyle güçlü bir topluluk 
iken onu (Yusuf'u) kurt yerse bize yazıklar olsun 


* Nihayet onu götürüp kuyuya atmaya hep bir¬ 
likte karar verdikleri zaman, onlar farkında ol¬ 
maksızın,. Yusuf'a şu yaptıklarını haber verecek¬ 
sin diye vahy ettik * Akşam olunca ağlıya ağlıya 
babalarının yanına geldiler * Dediler ki: Baba, 
birbirimizle koşu yarışı yapıyorduk, Yusuf'u da 
eşyalarımızın başında bırakmıştık, bir kurt gelip 



onu parçalamış. Biz sana doğru söylüyoruz ama, 


sen yine inanmazsın bize * Yalanlarını ispat 
için gömleğini (Yusuf'un) kana bulayıp getirmiş¬ 
lerdi. Yakup dedi kî: Nefisleriniz size yaptığınız 
işi iyi ve kolay göstermiş olacak ama, ben anlattık¬ 
larınıza karşı ümitle sabır ve tahammül gösteri¬ 
rim ve Allahtan yardım dilerim ^ Derken bir yol¬ 


cu kaiilevSİ su almak üzere kuyuya birini yollamış- ; 
tı. O da kovasını kuyuya salınca müjde diye bağır- i 



— 163 







da sattılar. Çünkü onun gerçek değerini bilmiyor¬ 
lardı * Mısır halkından olup onu (Yusuf'u) satın a- 
lan kişi karısına pbuna iyi davran; * bize faydası 
dokunacağını umarım. İstersen onu evlât da edi¬ 
niriz^' demişti. İşte biz böylece Yusuf'u Mısır 
da yerleştirdik ve ona rüya yormasını öğrettik. 

Allah işlerinde, daima üstündür, ama halkın çoğu 
bunu bilmez * o olgunluk çağına varınca, ona 
kudret ve bilgi verdik. Biz iyilik edenleri işte böy¬ 
le mükâfatlandırırız * Evinde bulunduğu kadın 
onu yatağına almak istedi ve kapıları kapayarak: 
î fhaydi gel» dedi. Ama Yusuf dedi ki: Allah beni 
bundan esirgesin. Kocan, efendimdir, bana bu ka^ 
dar iyi bir yuva ihsan etti, şüphe yok ki zalimler 
asla kurtuluşa ermezler * Kadın onunla yatmağı 
iyice kurmuştu ye eğer Yusuf Rabbinin işaretini 
görmeseydi, o da yoldan çıkardı. İşte biz onu gü¬ 
nahtan ve rezaletten böyle sıyırdık. Çünki o bizim 
temiz kalbli kullarımızdandı # Derken ikisi de kal 
pıya doğru koştular^ kadın Yusuf'un gömleğini 
arkadan boydan boya yırtınıştı ki tam bu sırada 
kadının kocasına kapının önünde rastladılar. Ka¬ 
dın kocasına dedi ki: Karma kötülük etmek iste¬ 
yenin cezası zindana atılmaktan ve acı bir azaba 

uğratılmaktan başka ne olabilir? * Yusuf, zinayı 
arzu eden odur, dedi. Kadının yakınlarından biri 
tanıklık ederek dedi ki: Eğer Yusuf’un gömleği ön 
taraftan yırtılmışsa Yusuf yalan söylemektedir, 
kadın doğru söylüyor * Eğer gömlek arka tarafın¬ 
dan yırtılmışsa kadm yalan söylüyor. Ve Yusuf 
doğru söylüyor ■¥* Kocası Yusılfuıı gömleğini ar¬ 
ka taraftan yırtılmış görünce karısına: Bu senin 
bir bilendir. Çünki sizin (kadınların) desisesi çok¬ 
tur v Ey Yusuf, sen bu işi bırak artık, ey kadın sen 
suçlarının affın! dile. Çünki sen suç işleyenlerden 
oldun * Şehirdeki kadınlar dediler ki: Azizin ka¬ 
rısı kölesiyle yatmak istemis. şehvet kalbini kapla- 


— 169 — 









mış görüyoruz ki o açık bir sapıklıktadır * Kadın 
bu dedikoduları duyunca - onları yemeğe çağırdı. 
Her birine birer bıçak verdi ve Yusuf’a «gel şunla¬ 
ra görün» dedi. Kadınlar onu görünce meyve ye¬ 
rine ellerini kestiler ve «haşa, bu insan değil olsa 
olsa aziz bir melektir» dediler * Kadın da işte dedi 
beni kınayıp durduğunuz budur, ben onunla yat¬ 
mak istedim de o namusunu korudu,, kötülüğe 
sapmadı. Ama emredileni yapmazsa onu zindana 
attıracağım ve zelil olanlara katılacak * Yusuf 
«Rabbim» dedi. «Bence zindan bunların talep ettik¬ 
leri şeyden daha hayırlı. Bunların hilelerini ben¬ 
den uzaklaştırmazsan belki onlara meyleder ve ca¬ 
hillerden olurum.» * Rabbi de onun duasını ka¬ 
bul etti ve kadınların desiselerini defetti. Şüphe¬ 
siz ki Allah duyan ve bilendir * Sonra suçsuz ol¬ 
duğuna dair birçok deliller görmekle beraber yi¬ 
ne de bir müddet zindana atılmasını uygun gör¬ 
düler * Onunla birlikte zindana iki genç daha gir¬ 
mişti. Bunlardan biri ben dedi. «Rüyamda şarap 
yapmak için üzüm sıktığımı gördüm». Öbür genç 
de «ben» dedi ijgrüyamda gördüm, başımda ekmek 
varmış, kuşlar gelip başımdaki o ekmeği yiyormuş» 
Bu rüyaları bize yor dediler,^çünki biz seni iyilik 
edenlerden görüyoruz» * Yusuf dedi ki size rızk 
olarak hiç bir yemek gelmez ki onu ben önceden 
haber vermeyeyim. Bu da Rabbim in bana öğret¬ 
tiklerinden. Muhakkak ki ben Allaha inanmayan 
ve ahireti inkâr eden kavmin dinini terk ettim 
* Ve atalarım İbrahim, İshak, ve Yakup’un dinine 
bağlandım. Hiç bir şeyi Allaha eş tutmamıza im¬ 
kân yok, bu da bize ve halka Allahın bir ihsanıdır. 

Ama çoğu şükretmez * Ey benim iki zindan arka¬ 
daşım, müteaddit tanrılar mı yoksa tek ve kud¬ 
retli bir Allah İm daha hayırlı? Daha doğru ve 
hayırlıdır * Sizin ondan başka taptığınız şeyler 
ancak kendinizin ve atalarınızın uydurup adlan¬ 
dırdığı şeylerden ibarettir. Allah onların tanrılı- 


_ na _ 










-> 

& 

gına dair hiç bir delil indirmemiştir. Hüküm, an- J 
eak Allahındır. Ve ancak ona kulluk etmenizi em- | 
retmiştir. İşte doğru din de budur. Ama çoğu bu- | 
nu bilmez. * Ey benim iki zindan arkadaşım, si- 
lin biriniz tekrar efendisine içki sunacak, ama ö- 
hürünüz asılacak ve kuşlar basını didikleyip yi- 
yecekler. İşte aslını anlamak istediğiniz şey böyle J 
takdir edilmiştir * Ve kurtulacağını söylediğine | 
beni efendinin yanma al anlat dedi. Ama şeytan îf 
efendisine bunu anlatmayı unutturdu ve (Yusuf) ■§ 
daha bu yüzden çok yıllar zindanda kaldı * Hü- -$ 
kümdar (Mısm) dedi ki: Rüyamda yedi zayıf ine- % 
ğin yedi semiz ineği yiyip yuttuğunu gördüm. Bir {i 
de yeşil başakla yedi kurumuş başak gördüm. Ey 5 
kâhinler rüya tabirini biliyorsanız bu rüyamı yo- j? 
run bakalım * Onlar bu karma karışık bir düs de- 
diler. Ve biz rüya yormayı bilmeyiz * O iki adam- 
dan biri olan ve zindandan kurtulmuş olan adam, Ş 
çok zaman sonra hatırlayıp ben bu rüyayı yora- LŞ 
nm, beni ona gönderin, dedi * Ey Yusuf, ey çok 3 
doğru adam, yedi semiz ineği yiyip yutan, yedi $ 
zayıf inek ve yedi yeşil ve yedi kuru başak ne ma- f> 
tıaya gelir? Bunu yor bize de onlara varıp anla- $ 
Layım ki bilsinler * Yusuf dedi ki: Yedi yıl alış- İr 
Lığınız gibi ekip biçin. Ürünlerin pek azını yiyin J> 
çoğunu saklayın * Bu yedi yıldan sonra yedi ku- 3 
rak yıl gelecek o yıllarda da önceden biriktirdiğini- Ş 
zi az bir kısmını saklayarak yiyin * Ondan sonra | 
bîr yıl gelecek, halk yağmura kavuşacak. Bol bol & 
yağmur yağacak. Ve üzümleri sıkacak * Hüküm- 
dar: «O adamı bana getirin»* dedi. Gönderilen a- j| 
dam gelince (Yusuf) «dön efendine» dedi. Ellerini 
kesen kadınların zorlan neydi bir sor ona? Şüphe- 
siz ki Rabbim onların hilesini bilir * Hükümdar o ji 
kadınlara Yusuf'a yaklaşmak istediğiniz zamanı 
ne haldeydiniz? dedi. Allah için dediler onun bir 
fenalığını görmedik. Azizin karısı da dedi ki hak 
meydana çıktı ona yaklaşmak isteyen bendim ve 
s&nhesiz o doğrulardandı i Yusuf dedi ki: Bu da 




171 














hükümdarın kendisi yokken ona bir hainlik yap¬ 
madığımı bilmesi içindi. Şüphesiz ki Allah hainle¬ 
rin hilelerine başarı sağlamaz * Ve ben kendimi 
hiç kötülükte bulunmaz diye temize çıkaramam 
ancak Rabbim acırsa kötülük yapmaktan kurtu¬ 
lurum. Raboim bağışlayan ve acıyandır # Hüküm¬ 
dar onu huzuruma getirin de dedi kendi yakınım 
yapayım. Yusuf’la konuşunca,; gerçekten dedi: 

Senin mevkiin bana mutemet olmaktır * Yusuf de¬ 
di ki: Beni ülkenin hazînelerine (ambarlarına) 
memur et. Şüphesiz ben onları iyi korurum ve işi¬ 
mi bilirim * İşte Yusuf’a (Mısır’da) böylece bir 
mevki verdik. Nerede isterse dilediği gibi konak¬ 
lardı. Kime dilersek rahmetimizi ona nasib ederiz 
ve iyilerin mükâfatını zail etmeyiz * Ahiret ecri ise 
inanan ve çekinenler için daha hayırlıdır * Yu¬ 
suf’un kardeşleri geldiler, onun yanına girdiler. 
Yusuf onları tanıdı, onlar Yusufu tanıyamadı¬ 
lar * Zahire hazırlanınca onlara: Baba bir karde¬ 
şinizi getirin bana dedi. Görmüyor musunuz ki sî 
ze bol hububat verdim. Ve ben pek -misafirseverim 
* Eğer onunla birlikte gelmezseniz benden bir 
kile bile birşey alamazsınız. Buraya yaklaşmayın 
artık * Dediler ki: Babasından izin almıya çalı 
sırız. Herhalde bir şeyler yaparız * Yusuf me¬ 
murlarına ikram görsünler de tekrar gelsinler diye 
zahire parasını yüklerinin içine: koyun diye emir 
verdi ^ Dönüp babalarına vardıklarında: Baba, 
dediler bize artık zahire verilmiyecek, kardeşimizi 
de bizimle gönder de zahire alalım, biz onu rmı- 
^ hakkak ki iyi koruruz Yakup; bundan önce dedi 
| kardeşinizi emanet ettiğim gibi mi edeyim? Ama 
f£ şüphesiz ki Allah koruyucuların en hayırlısıdır, 
'• acıyanların en acıyanıdır * Yüklerini açıp aldık¬ 
ları zahire için ödedikleri parayı da yüklerin için¬ 
de bulunca, baba dediler daha ne istiyoruz, İşte 
zahire bedelleri de bize geri verilmiş. Onunla ai¬ 
lemize yine zahire getiririz kardeşimizi koruruz. 

t &m>r<rrX 

— 172 — 











Daha fazla zahire ahrız. Zaten bu kadar bize yet- 
miyecek * Yakup dedi ki: Etrafınız kuşatılmadık¬ 
ça onu mutlaka geri getireceğinize dair Allah adına 
and içmezseniz imkânı yok onu sizinle gönder¬ 
mem. Sözlerinize de Allah tanık olsun * Oğul¬ 
larım, (şehre) hepiniz aynı kapıdan girmeyin. Ay¬ 
rı ayrı kapılardan girin ama yine de Allahın tak¬ 
dir ettiği hiç birşeyi önliyemem ben. Hüküm Alla¬ 
hındır. Ben O’na dayandım, dayananlar da O’na 
dayanmalı * Babalarının emri veçhile Mısır’a gir¬ 
diler ama bu Allahın takdirinden hiçbir şey değiş¬ 
tiremedi. Ancak Yakup’un dilediği yerine geldi. 
Şüphesiz ki Yakup kendisine öğrettiğimiz bir bil¬ 
giye sahipti. Ama halkın çoğu (bunu) bilmez * 

Yusuf’un yanma girdikleri zaman o kardeşini ya¬ 
nına çekti ve ben senin kardeşinim, dedi. Onlarm 
hareketlerine üzülme * Yükleri hazırlanınca şer¬ 
bet bardağını kardeşinin yükünün içine koydurdu 
sonra da ey kafile, siz hırsızsınız diye bir tellâl ba¬ 
ğırttı * Yakubun oğulları, onlara dönerek neyiniz 
kayıp? dedi]er # Hükümdarın şerbet bardağı ka¬ 
yıp, bulup getirene bir deve yükü zahire verilecek. 
Ben de buna kefilim dediler * Onlar şüphesiz ki 
dediler biz yeryüzünde fesat çıkarmak için gelme¬ 
dik buraya. Ve biz hırsız değiliz, bunu biliyorsu¬ 
nuz * Onlara yalan söylüyorsanız cezanız nedir? 
dediler * Kimin yükünde çıkarsa o, malım çaldığı 
adamın kölesi olur. Biz zalimleri böyle cezalandı¬ 
rırız * Yusuf kardeşinin yükünden önce ötekilerin 
yüklerini araştırdı sonra da kayıp bardağı karde¬ 
şinin yükünde buldu. Biz Yusuf’a böyle bir tertipte 
bulunmasını emrettik. Yoksa Allah dilemedikçe 
hükümdarın dinince kardeşini esir alamazdı. Bfe 
dileğimizin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sa¬ 
hibinin üstünde bir bilgim vardır * Bu hırsızlık 
ettiyse dediler önce de bir kardeşi hırsızlık etmişti. 
Yusuf bunu onlardan gizledi ve kendi kendine de¬ 
di ki sizin durumunuz daha kötü. Anlattığınız şeyi 


— 173 — 












4 -:-'•• â 


| 


Aiiah daha iyi bilir # Dediler ki: Ey aziz, onun ih¬ 
tiyar bir babası var, yerine bizim birimizi al. Görü¬ 
yoruz ki sen iyilik edenlerdensin * (Yusuf) ma¬ 
lımızı kimde bulduysak biz onu köle yaparız. Baş¬ 
kasını tutup köle yapmaktan Allaha sığınırım. 
Yoksa zalimlerden olurum * Ondan tamamlyle ü- 
mitlermi kesince gizline konuşup çekildiler. Büyük 
kardeşleri dedi ki: Bilmiyor musunuz, babamız siz¬ 
den Allah başına and aldı. Daha önce de Yusuf'a 
karşı vazifenizde ne kadar kusur ettiniz babam 
izin verinceye kadar veya Allah hakkında bir hü¬ 
küm verinceye kadar ben buradan ayrılmayaca¬ 
ğım. Allah hükmedenlerin hayırlısıdır * Babanıza 
gidin ve deyin ki: Baba, oğlun hırsızlık etti. Biz 
ancak bildiğimizi söyliyerek tanıklık ettik, gaibi 
zaten bilemeyiz * içinde bulunduğumuz şehir hal¬ 
kına da sor, bizimle gelen kervan halkına da. Şüp¬ 
hesiz doğru söylüyoruz * Yakup nefisleriniz yaptı¬ 
ğınız işi güzel ve kolav göstermiş olabilir. Ama ben 
iyi davan ir ve sabrederim. Umarım ki Allah beni 
hepsine birden kavuşturur. Muhakkak ki Allah 

herşeyi bilendir ve hikmet sahibidir # Ve çocukla¬ 
rından yüz çevirdi ve: ^Ey beni tükenmez tasalara 
salan Yusuf» demeğe başladı ve kederden gözleri 
kör oldu. Artık derdini içine akıtmaktaydı * De¬ 
diler ki: Hâlâ Yusuf'u anıp durumdasın. Sonun¬ 
da hastalanıp eriyecek veya öleceksin # (Yakup) 
ben dedi taşkın derdimi ancak Allaha anlatmakta¬ 
yım. Ve Allah bana sizin bilmediğiniz şeyleri öğ¬ 
retti * Oğullarım gidin, Yusuf'la kardeşinden bir 
haber getirin. Allahın rahmetinden ümidi kesme¬ 
yin. Ç linki Allahın rahmetinden ancak kâfirler 
ümidi keser * Onlar huzuruna girdikleri zaman 
ey aziz dediler. Biz de ailemiz de darda kaldık. Aç¬ 
lığa düştük. Pek değersiz bir para ile geldik, bize 
*2ahire ver ve sadaka et. Çünkü Allahft sadaka ve¬ 
renleri mükâfatlandırır * (Yusuf) dedi ki: Bilgisiz 
olduğunuz zamanlarda Yusuf ve kardeşine neler 


— 174 — 









yaptığınızın farkında mısınız? * Dediler ki, yoksa 
sen Yusuf musun? Yusuf: Evet dedi ben Yusuf'¬ 
um, bu da kardeşim. Allah bize lütfetti. Şüpnesiz 
ki çekinip sabredenlerin ecrini Allah zayi etmez * 
Muhakkak ki dediler. Allah seni bizden üstün etmiş 
ve biz yanılmışız. * Yusuf bu gün sizi dedi ne ayıp¬ 
lıyorum ne kınıyorum. Allah sizi affetsin. O acı¬ 
yanların en acıyanıdır * Şu gömleğimi alın götü¬ 
rün, babamın gözlerine sürün. Gözleri açılacaktır. 
Bütün ailenizi alıp buraya gelin * Kervan Mısır'¬ 
dan ayrılınca babaları bana bunamış demeyin Yu- 1 
suf un kokusunu alıyorum dedi * Onlar muhakkak 
ki dediler hâlâ eski yanlışında direniyorsun # Müj¬ 
deci gelip de gömleği gözlerine sürünce Yakup’un 
gözleri açıldı görür oldu. Yakup demedim mi si¬ 
ze dedi şüphesiz ki Allah bana sizin bilmediğiniz 
şeyleri bildirmiştir * Babamız dediler: Suçlarımı¬ 
zın affını dile, biz gerçekten yanılmışız * Yakup 
Rabbimden atfınızı dileyeceğim dedi. Şüphesiz ki 
o suçları bağışlayan ve acıyandır * Huzuruna gir¬ 
dikleri zaman Yusuf anasını, babasını kucakladı. 
Ve Allahın izni ile Mısır'a emin olarak girin dedi 
* Anasıyla, babasını tahta oturttu. Hepsi ona karşı 
secdeye kapandılar. Yusuf, babacığım, dedi. Evvel¬ 
ce gördüğüm rüya bu işte. Rabbim onu gerçekleş¬ 
tirdi. Ve beni zindandan kurtararak lûtfuna nail 
etti. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan 
sonra da sizi çölden buraya getirdi. Şüphesiz ki 
Allah dilediğine lûtfunu ihsan eder ve muhakkak 
ki o her şeyi bilen ve hikmeti çok olandır * Rab¬ 
bim, sen bana saltanat lütfettin ve rüya yorması¬ 
nı öğrettin, ey gökleri ve yeri yaratan, benim ve¬ 
lim sensin. Dünyada da ahirette de yardımcım 
sensin. Canımı müslümaıı olarak vermeme izin 
ver ve beni iyi kullarının arasına kat * İşte bu sana 
vahy ettiğimiz ve gaibe ait olan haberdir. Sen 
onlar hileli tertibi hazırlarken yanlannda değil¬ 
din ya * Sen ne kadar uğraşırsan uğraş, insanla- 
rın çoğu imana gelmez * Buna karşılık bir ücret 


— 175 — 


J 






de istemiyorsun, Bu v âlemlere bir öğütten ibaret. 
* Göklerde ve yerde nice belirtiler vardır ki onları 
görmezler ve yüz çevirirler # Çoğu inanmaz da ona 
eş koşar * Yoksa onlar herkesi bastıracak olan 
Allah azabından veya anî olarak gelip çatacak kı¬ 
yametten emin mi bulunuyorlar? * De ki: Benim 
yolum işte bu. Can gözüm açık olarak sizi Allaha 
çağırıyorum. Bana uyanlar da Öyle çağırmada. 
Ben Allahı tenzih ederim, ben ona eş koçanlardan 
değilim * Senden önce gönderdiklerimiz de şe¬ 
hirlerin halkmdanddar. Kendilerinden öncekilerin 
sonucu yeryüzünde ne olmuş hiç mi görmezler? 
Allahtan korkanlar için ahiret yurdu daha hayır¬ 
lıdır. Hâlâ mı düşünmezsiniz? * Sonunda pey¬ 
gamberler ümitlerini kesip inkar edilecekleri¬ 
ni sandıkları bir anda yardımımız yetişmiştir 
ve dilediğimizi kurtarmışızdır. Ama suçlular aza¬ 
bımızı kendilerinden uzaklaştıramazlar * Onların 
hikâyelerinde anlayanlar için alınacak ibretler 
var. Bu, bir uydurma değil önceki kitapları doğ¬ 
rulayan ve her şeyi bildiren ve inananlara hidayet 
ve rahmet olan bir sözdür. 

13 üncü SÛRE 


Râd (Gök gürültüsü) 

rt a * 

Suresi 


i* 


I i 


(Mekke'de veya Medine'de inmiştir 43 âyettir,) ^ 

Ö V $44» - » Z > > >6+*» * * > J ■* > '> 't ■> » i * > > > >■> ,v»^> > > 

Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı île. 


<> 

3i 

- 

g 

1 

v» 

~C’ 


* Elif, lâm, mîm ? râ. Bunlar Rabhin tarafından İ 
gerçek olarak sana indirilen kitabın âyetleridir, 

r İ 

:Vr h W -'HfİM ::::: ;< ■; V 

— 176 — 













ama çokları inanmazla* # G Allah ki görmekte 
olduğunuz göklerini direksiz olarak yükseltmiş¬ 
tir. Sonra arşı kaplamıştır. Güneşi ve ayı kendine 
rametmtştir. Hepsi beiii bir zamana kadar hareket 
halindedir. Rabbinize kavuşacağınızı anlamanız 
için işleri çeviren O’dur, Delilleri açıklayan da 

O’dur * O Allah ki yeryüzünü sermiş, oraya dağlar 
ve ırmaklar yerleştirmiş ve yine orada çeşit çeşit 
meyveleri çift olarak yaratmıştır. Geceyi, gündü- 
ze bürümüştür. Şüphesiz ki bunlarda düşünenler 
için deliller vardır * Yeryüzünde birbirine komşu 
bölgeler, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ye¬ 
tişmiş hurma ağaçları ile ayrı ayrı köklerden 
yetişmiş hurmalıklar var ki hepsi de aynı su ile su¬ 
lanmada ama lezzetlerini birbirinden farklı kılmı¬ 
şız. Şüphe yok ki düşünenler için bunda deliller 
vardır # Bunlara şaşıyorsan asıl şaşılacak şey, top¬ 
rak olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız diyen¬ 
lerin sözüdür. Onlar, Rablarma inanmayan kişi¬ 
lerdir. Onların boyunlarında demir zincirler var¬ 
dır. Onlar cehennemliktir ve orada ebedî kalacak¬ 
lardır # Senden iyiliklerden önce kötülüklerin 
gelmesini hem de bunun çabuk olmasını isterler. 


Onlardan önceki çağlarda da nice azaplar gelip 
çatmıştır. Şüphesiz ki Rabbin insanları, zalimlikle¬ 
rine rağmen, bağışlama sıfatına sahiptir. Ve şüp¬ 
hesiz Rabbinin azabı şiddetli olandır * Küfre sa¬ 
panlar derler ki Rabbinden bir mucize verilsey¬ 
di ya. Sen şüphesiz ancak korkutucu ve uyarıcı¬ 
sın ve topluluklara doğru yolu gösterensin * Allah 
her dişinin, erkeğe mi dişiye mi gebe kaldığım ve 
rahimlerin nasıl daralıp, genişlendiğint bilir. O 
her,şey için bir ölçü (miktar) tayin etmiştir * 

Görünen ve görünnuyen âlemi bilen çok büyük ve 
yüksek olan o d ur * Sözünü gizi i yerimiz de açıkça 
soy üyeniniz de birdir onsa; geceleyin saklanıp 
gizimse de, gündüzün dolaşıp gezse de birdir 






— m — 








onca * Her insanın melekleri vardır ki birbiri ar¬ 
dından onun önünden ve arkasından yürürler ve 
Allahın emri ile onu gözetlerler. Şüphesiz ki bir 
topluluk nefislerindekini değiştirmedikçe Allah o 
tppluma karşı olan tutumunu değiştirmez. Allah 
bir topluluğun kötülüğünü dilerse o kötülüğü 
gidermeye imkân yoktur. Ve Allahtan gayri bir 
koruyucu bulunamaz * O Allah ki size korku ve 
ümit veren yıldırımı gösterir ve yağmur dciu bu¬ 
lutları yaratır * Gök gürültüsü şükrederek onu ten 
zih eder meleklerde. O, yıldırımları yollar da dile¬ 
diğine isabet ettirir ve onlar hâlâ da Allah hak¬ 
kında çekişip dururla! 1 . Allahın ânî cezası çok şid¬ 
detlidir * Gerçek dua onadır. Ondan başkasına 
yapılan dua kabul olunmaz. Böylesi ağzına gelsin 
diye suya elini uzatıp bekleyip duran adama ben¬ 
zer. Onun ağzına su gelmez. Kafirlerin duası sapık¬ 
lıkta kalmadan başka birşey değlidir * Gökler¬ 
de ve yerde ne varsa istiyerek veya istemiyerek 
Allaha secde eder. Hattâ onların gölgeleri bile 
sabah, akşam Allaha secde eder * De ki: Yerle¬ 
rin ve göğün sahibi kim? De ki: Allahtır. De ki: 

Onu bırakıp da kendilerine bile bir fayda veya 
zarar veremiyen tanrılar mı edindiniz? De ki: 

Körle, gören bir olur mu, karanlıkla aydınlık bir 
olur mu, yoksa putları da birşey yaratıyormu ki 
şüpheye düşüp onları Allaha eş koşuyorlar. De 
ki: Herşeyi yaratan Allahtır. O tektir ve kahredici¬ 
dir * Gökten yağmur indirir ve ırmaklar kendi¬ 
lerine çizilmiş olan yollarda akarlar üstlerinde kö¬ 
püren dalgalar hasıl olur ve mücevher ve ev eşya¬ 
sı yapmak için ateşte eritilen madenlerden de öyle 
köpükler çıkar. Allah size iğriyle doğruyu böyle 
gösterir. Köpük geçer ve insan için lüzumlu olan 
yerde kalır. Allah size böyle örneklerle gerçekleri 
anlatır * Rablerinin çağırışına icabet edenlere iyi¬ 
likler var. icabet etmiy enlere gelince onlar yer- 


— 178 — 








f 

İ yüzünde ne varsa onların olsa bir misli de fazlası 
| olsa da kurtulmak için hepsini feda etseler yine 
| hesaplan kötüdür. Barınakları cehennemdir. Ve 
I ne kötü barınaktır orası * Bunların sana bir ger¬ 
çek olarak Rabbnden indirildiğini anlıyan kişi o 
köre benzer mi? Şüphesiz ki ancak iz’an sahip- 
leri bunu anlarlar * Allaha karsı ahitlerini vefa :|j 
gösterenler ve verdikleri sözden dönmiyenler on- ^ 
lardır * Allah neyi ulaştırmayı emrettiyse, ulaştı- 
ranlar, Allahlarından çekinenler ve kötü hesaptan 
korkanlar onlardır * Onlar Rablarının rızasını 
-dileyerek sabrederler. Namaz kılarlar, kendilerine î| 
verdiğimiz rızklardan gizli ve açık harcarlar (yok- j| 
sullara) ve kötülüğü iyilikle giderirler. İşte güzel j] 
akıbet onlarmdır * Adin cennetlerine girerler ve İjfr 
atalarından, eşlerinden, soylarından iyi insanlar $ 
ve melekler her kapıdan onların yanına varırlar * & 

/.i 'C < t pnMt 

Sabrırnzdan dolayı selâm size, dünya yurdunun bu 
sonucu ne güzeldir * Allaha karşı bir ahite giriştik 
ten sonra onu bozanlara ve Allahın ulaştırmayı | 
emrettiği şeyi kesenlere ve dünyada bozgunculuk 
edenlere gelince, lânet o kişilere. Kötü akıbet on- M 
larmdır # Allah dilediğinin rızkını genişletir ve 
daraltır. İnsanlar dünya hayatıyla sevinip övü- J 
nürler. Oysa ki dünya hayatı ahirete nisbetle ge- jî 
çici bir oyalanma ve değersiz bir metadan başka % 
bir şey değil # Küfre sapanlar derler ki: Ona (Pey- )> 
gambere) Rabbinden bir mucize indirilseydi ya».De 
ki: Şüphe yok ki Allah dilediğini sapıklığa düşü¬ 
rür ve kendisine yönelenleri ise doğru yola iletir 
* İnananlar, kalblerini Allahı anarak huzura ka¬ 
vuşturanlardır, onlar. İyi bilin kalbler Allahı ana¬ 
rak sükûna kavuşur * İnananlara ve iyi işler ya- 
panlarada gelince, mutlulukda onların, varılacak gü 
zel yerde onların *İşte, seni, sana v&hyettiklerimi- 
zi okuman için bir ümmete yolladık ki, kendilerin¬ 
den önce, rahmeti inkâr eden çok ümmetler gelip 


— 179 ' 










geçmiştir De ki: O, benim Rabbimdir, ondan 
gayn tapılacak yoktur, ona güvendim, sonunda 
varacağım yer de Onun huzurudur * Kur’anla 



dağlar yürütül se, yahut yeryüzü parçalansa ya- \\ 
hut ölü konuşsa. İyi ama, bütün işler ancak Al- 
lahmdır. İnananlar anlamalıdır ki Allah dileseydi 
bütün insanları doğru yola iletirdi. İnanmayanlar f 
ise, yaptıklarına karşılık Allahın vaadi yerine ge- | 
linceye kadar bir belâya uğrarlar yahut belâ, % 
yurtlarına yakın bir yere iner. Şüphesiz ki Allah 1 
vaadinden dönmez * Muhakkak ki senden önceki $ 
peygamberlerle de alay edildi de kâfirlere mühlet § 
' verdim, sonra da, onları helak ettim bu az ab | 
nasıldı? * Herkesin hak ettiği şeyi bilip görene $ 
ve karşılığını verene benzer mi onlar? Onlar Alla- § 
ha eş koşuyorlar, de ki: Adını takın onların, yok- f; 
sa, ona yeryüzünde bilmediği bir şey mi haber ve- § 
riyorsunuz? Yahut, boş lâf mı ediyorsunuz? Kâfir- § 
lere, hileli tertipleri hoş görünür, ama yoldan çı- 1 
karılıyorlar, Allahın doğru yoldan saptırdığım | 
doğru yola iletecek yoktur * Ç 



tında azap var, ahiret azabı ise daha da ağır. Ş 

■; 

Onları Allahtan koruyacak kimse yoktur * Allah¬ 



tan korkanlara vaadedilen cennetin örneği su: \ 

i 

Altlarından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri | 
daimîdir. Çekinenlerin sonucu foudur, kâfirlerin j 
akıbeti ise cehennemdir * Kendilerine kitap ver- \ 
diklerimiz, sana indirilene sevinirler, içlerinde | 
onun bir kısmını inkâr eden bir taife de var, de \ 
ki: Bana Allaha tapmam ve ona eş koşmamam em- \ 
redildi. Ona davet etmedeyim, sonunda varacağı- \ 
mz yer onun huzurudur # İşte boylece, ona arap i 
diliyle hükmü (Kur’am) indirdik. Sen onu bil- \ 
dikten sonra onların dileklerine uyarsan. Allaha : 
karşı ne bîr dostun bulunur ne de bir kurtarıcın l 

* v Senden önce de paygamberler gönderdik. Onla- İ\ 
ı a eşler ve soy sop verdik, hiçbir paygamber yok- | 

ji 


— 180 — 












tur ki 'Allahın izni olmaksızın bir mucizeyle gel¬ 
miş olsun. Herşeyin bir vadesi vardır * Allah di¬ 
lediğini mahveder ve dilediğini bırakır ve esas ki¬ 
tap onun indindedir * Onlara vaadettiğimiz şey¬ 
lerin bir kısmını sana göstersek de senin vazifen 
ancak bildirmektir, seni öldiirsek de hüküm bize 
aittir * Görmezler mi ki onların yurtlarına ge¬ 
liyor ve onun sınırlarını daraltıyoruz. Hüküm Al¬ 
lahındır, hükmünü bozacak yoktur ve o, hesabı 
tez görendir * Onlardan öncekiler de hilelere bay 
vurdular. Her iş ve tedbir Allahındır, s herkesin hak 
ettiği şeyi o bilir ve kâfirler, dünyanın sonunun, 
kimin olacağını yakında bileceklerdir ^Kâfir¬ 
ler, «sen Allah tarafından gönderilmiş değilsin» 
derler. De ki: sizinle aramda, tanık olarak, Allah ve 
i itap bilgisine sahip olan yeter. 


14 üncü SÛRE 




*■ * * * * < ±44 -* *•**■+ 44 + 044 } i 


İBRAHİM SURESİ 


(Mekke’de inmiştir. 52 âyettir.) 


4^44 *+***«**« t**H44**« «44# ^ S 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
fen vn rSıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Elif, lâm, râ - İnsanları, Allahlarının izniyle/ 
karanlıktan çıkarıp aydınlığa kavuşturman ve aziz 
olan ve şükredilmeye çojpâyıküian Allahın yoluna- 




— 181 - 


v. 1 













% iletmen için sana indirdiği kitaptır bu * O Allah 
ki göklerde ve yerde ne varsa onundur. Şiddetli 
azaba uğrayacak olan kâfirlerin vay haline * 

Onlar, dünya hayatını, ahircte tercih ederek sever¬ 
ler ve halkı, doğru yoldan çıkarırlar ve o doğru 
yolu eğriltmek isterler. İşte onlar pek derin bir 
sapıklığa düşmüşlerdir * Her kavme, iyice anlata¬ 
bilsinler diye kendi dilinden peygamberler yolla¬ 
dık. Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola 
iletir. O, azizdir ve hikmeti çok olandır * Musa’yı 
kavmirü karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara 
Allahın günlerini an diye delillerimizle gönderdik. 

Şüphesiz ki, bunda sabrı ve şükrü çok olanlar için 
açık bir işaret vardır. * Hani Musa kavmine Alla¬ 
hın size verdiği nimeti anın demişti. Size kötü bir 
işkence yapan, azaplandıran, oğullarınızı kestirip 
kızlarınızı bırakan Firavunun soyundan kurtar¬ 
mıştı. Bununla Rabbiniz sizi denemişti * Hani 
Rabbiniz size şükrederseniz nimetlerimi 
arttırırım. Ve nankörlük ederseniz azabım pek bü¬ 
yük olur diye emrini bildirmişti * Musa demiş¬ 
ti ki: Siz de, dünyada herkes de—nankörlük etse¬ 
niz şüphesiz ki Allah müstağni olan ve şükre en 
lâyık olandır * Sizden önce gelip geçen Nuh, Âd, 
Sernud kavimleriyle, onlardan sonra gelen ve 
3 - ancak Allahın bildiği kavimlere ait haberler size 
gelmedi mi? Onlara peygamberleri apaçık deliller 
getirmişti de onlar elleriyle peygamberlerinin ağız¬ 
larını tıkamışlar ve: «Biz sizinle gönderilenlere 
inanmıyoruz ve gerçekten de bizi çağırdığınız şey¬ 
ler hakkında şüphe ve tereddüt içindeyiz» demiş¬ 
lerdi v Peygamberleri, Allahtan şüphe edilir mi 
demişlerdi. O gökleri ve yeri yaratandır. Sizi suç¬ 
larınızı örtmek ve belli bir vâde için size mühlet 
vermek üzere çağırıyor. Onlar dediler ki: Siz 
de bizim gibi insansınız. Madem ki bizi atalarımı¬ 
zın taptıklarından vazgeçirmek istiyorsunuz, öy- 












eyse açık bir mucize gösterin bize * Feygamber- 
eri dediler ki: Biz de sizin gibi insanız. Allah dile- 
liğine ihsanda bulunur ve biz Allahın izni olma- 
lıkça size bir mucize gösteremeyiz. İnananlar Al- 
aha güvenmeli * Ve niçin Allaha güvenmiyelim ki 
gerçekten bizi doğru yola ileten odur. Elbette bize 
aptığınız cefalara katlanacağız. Güvenenleıy an- 
>ak Allaha güvenmelidir ^ Küfre sapanlar pey 
^amberlerine «ya sizi yurdunuzdan çıkarırız. Ya¬ 
hut da bizim dinimize dönersiniz» dediler. Rableri 
eygamberlerine zalimleri şüphesiz helâk edeceğiz 
üye vahy etti * Onların yerlerine sizi yerleştire¬ 
ceğiz. Benim huzuruma gelmekten ve azabımdan 
korkanlara işte böyle yapılacak Peygamberler 
"etih ve zafer istediler. Bütün inatçı zorbalar me- 
ous olmuştur * Önlerinde cehennem var,, onlara 
” ! rada irinli su içirilecek # O suyu yudumlamaya 
alışacaklar ama bir türlü yutamıyacaklar. Her 
taraftan üzerlerine ölüm gelecek ama ölmeyecek¬ 
ler ve ilerde daha ağır bir azaba uğrayacaklar * 

Rablerine inanmayanlar kasırga esince savrulup, 
giden küle benzerler. Kazançlarından ellerine bir 
sey geçmez, işte doğru yoldan çok uzaklaşmış sa¬ 
pıklık budur * Görmediniz mi ki Allah gökleri ve 
yeri hakkıyla yaratmıştır. Dilerse sizi helâk eder ve 
yerinize başka bir kavim getirir * Ve bu da Allah 
için güç bir şey değildir * Hepsi de toplanıp Alla¬ 
hın huzuruna çıkacaklardır. O zaman zayıflar 
kibirli ulularına biz size uymuştuk diyecekler. Al¬ 
lahın azabından bir, kısmını olsun bizden alabilir 
misiniz. Onlarda derler ki Ailah bizi doğru yola 
iletseydi bizde size o yolu gösterirdik, amma artık 
ağlayıp sızlamak veya katlanıp sabretmek hep bir,' 
sığınacak bir yerimiz yok ^ İş olup bitince, şeytan 
der ki, şüphesiz ki Allah size doğru bir vaitte bu¬ 
lundu/ben de size vadettim, amma sözümde dur¬ 
madım. Zaten size gücüm yetmez, sadece sizi da¬ 
vet ettim siz de bana uydunuz, beni değil kendini- 


— 183 - 











zi kınayın. Artık ne ben size yardım edebilirim ne 
de siz bana, zaten ben kendime ona eş koşmanızı 
kabul etmemiştim. Muhakkak ki zalimlere acı 
bir azap var * İnananlar ve hayırlı iş yapanlar alt¬ 
larından ırmaklar akan cennetlere alınırlar ve 
Rabierinin izniyle orada temelli kalırlar. Ve bir¬ 
birlerine esenlik dilerler * Görmedin mi Allah nasıl 
örnek veriyor, tatlı söz kökü yerde, dallan havada 
olan güzel bir ağaca benzer * Ağaç Rabbinin izni 
ile her zaman meyvesini verir. Allah düşünsünler 
diye böyle örnekler verir * Kem söz de kesilip yer¬ 
den çıkarılan ve ayakta duramıyan pis bir ağaca 
benzer * Allah inananlara dünya hayatında da 
ahirette de sözlerinde sebat verir ve zalimleri doğ¬ 
ru yoldan çıkarır, Allah dilediğini yapar * Gör- 
medinmi Allahın nimetini verip küfrü alanlar ve 
kavimlerini lıelâk yurduna sürükliyenleri * Gör¬ 
medin mi cehenneme sokulanları, hepsi oraya va¬ 
rırlar. ne kötü bir duraktır orası * Halkı Allahın 
yolundan çıkarmak için Allaha eş koşarlar. De ki 
şimdilik dura duran/dönüp varacağınız yer, ce¬ 
hennemdir * İnanan kullarıma söyle, namaz kıl¬ 
sınlar. Kendilerine verdiğimiz rızklardan yoksul¬ 
lara versinler ve bunu ne alış veriş ne de dostluk 
olan o büyük gün gelip çatmadan yapsınlar * Öy¬ 
le bir Allah ki gökleri ve yeri yaratmıştır. Gökten 
yağmur indirip rızkınız olacak meyveleri bitirmiş¬ 
tir. Ve emriyle denizde yüzüp giden gemij|n^j£e 
ırmakları size ram etmiştir * Durmadan 
hareketler yapan güneşi ve ayı gece ile gündüzü 
size ram etmiştir * Ve Allah size ne dilediyseniz 
hepsini vermiştir. Allahın nimetlerini saymaya uğ¬ 
raşsanız sayıp bitiremezsiniz. Muhakkak ki in¬ 
san küfre çok düşkün ve pek zalimdir * Bir zaman¬ 
lar İbrahim Rabbine bu şehri emin et, benim yolu¬ 
mu putlara tapmaktan uzaklaştır demişti * Rab- 
bim, onlar çok insanı doğru yoldan çıkardılar. 
Artık bana uyan bendedir. Bana isyan edene gelin- 

s m ^ 

— 184 — 

















^-:ı: ? =*;: 3::;' ’j -: ■ r■ -î- 

ce, sen şüphesiz suçlan bağışlayansın ye acıyan¬ 
sın * Rabbimiz soyumun bir kısmını ekin bitmez 
bir yere hürmeti vacip olan evinin civarına yer¬ 
leştirdim. Namaz kılsınlar diye. Artık insanların 
bir kısmı da onlara bağlansın, şükretmeleri için 
onları meyvelerle rız-ıklandır * Rabbimiz sen giz¬ 
lediğimizi v,e açığa vurduğumuzu bilirsin. Ne yerde 
11 e gökte Allahtan bir şey gizlenemez * Şükür Al¬ 
laha kij*bana ihtiyarlığımda f^maiPi ve İshak’ı 
vereli. Şüphesiz ki Rabbim duaları duyandır # Rab- 
bim beni de soyumdan gelenleri de namaza devamlı 
kıl, Rabbimiz, duamızı kabul et * Rabbimiz, suçla- 
ıımı bağışla ve hesap görüleceği gün beni, ana, ba¬ 
bamı ve inananları yarlığa * Sakın, Allahı za¬ 
limlerin ettiklerinden gafil sanma: ♦ O ancak onla¬ 
rın cezasını, gözlerin dikilip kalacağı güne bırak¬ 
mıştır ^ O gün büyük mahkemenin çağrısına ko¬ 
şarlar, kimse kimseye bakamaz ve kaibJerî korku¬ 
dan bomboştur Kendilerine azabın gelip çata¬ 
cağı o günü haber ver, korkut. Zalimler diyecekler 
ki Rabbimiz bize kısa bir mühlet ver de tekrar 
dünyaya dönelim ve davetine icabet edelim ve 
peygamberlere uyalım. Daha önce bize zeval yok¬ 
tur diye and içenler siz değil miydiniz? * Nefisle¬ 
rine zulmedenlerin meskenlerinde oturdunuz ve 
onlara ne muamele yaptığımızı gördünüz^size ör¬ 
nekler gösterdik * Hilelerini yaptılar, hattâ hilele¬ 
rinden dağlar yerinden oynasa bile, Allah katında 
hilelerinin cezası vardır * Sakın, Allah, peygam¬ 
berlerine vadettiğinden döner sanma, şüphemiz 
Allah azizdir ve intikam sahibidir O öyle bir gün¬ 
dür ki yeryüzü başka bir yeryüzüne döner gökler 
de değişir, herkes tek kahredici olan Allahın lıu- 
zurunda toplanır. * O gün suçluların boynuna zin¬ 
cir vurulduğunu görürsün * Gömlekleri katran¬ 
dandır ve üzerinde ateş yanmaktadır # Allah her¬ 
kese hak ettiği şeyi verir, şüphesiz Allah hesabı tez 
olandır İşte bu, halka bir bildiridir. İbret alsin- 


r-îcSÎ*- y -ir3*çîeSc*îç>r-îc teVr t- 

— 185 — 
















lar ve bilsinler ki ancak O, tek Allahtır, iz'an sa¬ 
hipleri düşünsünler. 


ONBEŞÎNCÎ SURE 


k44*4******4**4**>4****9>4644444#4 


*« 4 * 44444444944444449944 ? 


HİCİR SÜRESİ 


Mekkede inmiştir. 99 Ayettir* 

4 44 * 94 **** 4*4 > 44444 44 4 * 4 *» * * 444444 99 * 4 44444 »% 


Çok acıyan ve rahmeti 
bütün varlıkları kaplıyan 
Allahın adı ile. 


* Elif — Lam — Râ, kitabın ve vazıh Kurb¬ 
anın âyetleridir bunlar. * O gün gelecektir, kâfir 
olanlar keşke biz de müslüman olsaydık diyecek¬ 
ler. * Bırak onlar yesinler, geçinsinler ve emellerle 
oyalansınlar, yakında bileceklerdir (Akıbetlerini) 

* Biz Önceden bir ihtar etmeden hiç bir şehri he¬ 
lak etmedik. * Hiç bir ümmet ecelini öne alamaz 
ve geçiktiremez. * Derler ki ey kendisine kitap in 
dirilen muhakkak ki sen delisin. * Eğer doğrular- 
dansan neden bize meleklerle gelmiyorsun. * Biz 
melekleri ancak hak alarak gerektiğine indiririz. 
Amma o zaman onlara göz açtırmayız. * Şüphesiz 
ki Kurianı biz indirdik onu mutlaka koruyacağız. 

* Senden önceki ümmetlere de peygamberler gön 
derdik. * Hiç bir peygamber göndermedik ki onun¬ 
la alay etmemiş olsunlar, * İşte bunu (Kur'anı) 


186 


-. -- 










Î) «fr y > FFI^-FFFFFBFFFP V -FFFF »-^vş*^> 

1 

§ ’ • 

g mücrimlerin karsısına çıkarırız. # Onlar yine inan 
P rnazlar, eskilerin akıbetlerine uyarlar. * Onlara 
$ gökten bir kapı açsak da o kapıdan çıksalar bile 
‘ (gene inanmazlar.) * Bunu görseler de derler ki 

£ gözlerimiz bağlanmıştı ve biz büyülenmiş bir kavi- 
| miz. * Gökte burçlar yarattık ve onu seyredenler 
için bezedik. * Ve göğü bütün taşlanmış şeytan¬ 
lardan koruduk. * Kulaktan bir şey kapmaya 
çalışanın üstünü ateş yağmuru kapladı. * Yer yü 
|ünü yaydık ve orada sağlam dağlar yarattık ve 
takdirimize göre oradan her şeyi bitirdik. * Sizin 
için de rızkını vermediğimiz yaratıklar için de ge¬ 
çinecek şeyler yarattık. * Hiç bir şey yoktur ki hal 
zineleri bizde olmasın, biz onu ancak belli mik¬ 
tarlarda indiririz. * Yüklü rüzgârlar gönderip yağ 
mur yağdırdık;;- her tarafı suladık sizi ve onu ko¬ 
ruyan siz değilsiniz. * Ancak biz diriltiriz, biz öl¬ 
dürürüz ve her şeye varis biziz. * Sizden önce ği 
denlerinizi de sonraya kalanlarınızı da biliriz. * 

Rabbin hepsini hasreder. O, hikmeti ve bilgisi çök 
olandır. * Biz insanı kuru ve şekillenmiş balçık 
tan yarattık. * Şeytanı ise daha önce kaynar a- 
feşten yarattık. * O vakit Rabbim demişti kî ger¬ 
dekten kuru ve şekilli balçıktan bir insan yarata 
; ağız * Onu kemale getirerek, kendi ruhumdan ona 
s ifüreceğim. O zaman ona secde edin * Meleklerin 
hepsi birden secde ettiler. * Ancak iblis secd 
edenler arasında olmaktan çekindi. * Allah îb- 
lis’e dedi ki: Sana ne oldu da secde edenler ara¬ 
sına katılmadın? * Kuru ve şekil verilmiş balçık¬ 
tan yarattığın insana ben secde etmem dedi İblis. 

Allah: Çık buradan dedi. Şüphesiz sen taşlan¬ 
mış olansın. * Din gününe kadar sana lanet. # 
Seylan., Rabbim, dedi insanların tekrar dirilecek¬ 
leri güne kadar bana mehil ver. * Allah dedi ki: 

Sen mühlet verilmişlerdensin. * Malûm vaktin ge¬ 
leceği güne kadar. * Rabbim, dedi şeytan: Beni 


— 187 — 










-; -'i *t ^en^en-? *?m*x 

rahmetinden mahrum ettiğin gibi, ben de insan¬ 
ları yeryüzünde kötülüklere bulaştıracağını. Ve hep 
sini İğfal edeceğim. ^ Ancak hulûs sahibi olan kul¬ 
ların müstesna. * Allah: Hştc bu bana varan doğru 
yoldur* dedi. * Şüphesiz kİ sen kullanma hüküm 
ran olamazsın, meğer ki sana uyan azgınlardan 
olalar. # Onların hepsinin gideceği bir cehennem¬ 
dir. * Cehennemin yedi kapısı var. Her kapıya 
onlardan bir kısmı ayrılmıştır. # Allahtan korkan¬ 
lar cennetlerde ve pınar haslarındadır. ■* Oraya 
selâmetle ve emin olarak girin. * Onların kalbie 
findeki kini kaldırdık, onlar kardeşlerdir. Ve kar 
şılıklı tahtlar üzerinde otururlar. * Orada yor¬ 
gunluk duymazlar ve aradan çıkarılmazlar. ^ 

Kullarıma haber ver. Ben yarlığa yan ve acıyanım- 
dır. * Azabım acı bir azabiır. * Onlara İbrahim’e 
gelen misafirleri de anlat. ^ Hani onun huzuruna 
girmişlerdi do, esenlik dilemişlerdi. O da biz siz¬ 
den korkuyoruz demişti, & Demişlerdi ki: Korkma, 
biz sana cok bilgili (olacak) erkek evlât müjdeliyo 
ruz. ^ İbrahim demişti ki: Bu müjdeyi bana ihti¬ 
yarlık çağımda mı veriyorsunuz? Neye dayanarak 
veriyorsunuz bu müjdeyi? * Onlar demişlerdi ki' 

Sana doğru bir müjde veriyoruz. Yeise düşenler¬ 
den olma. # O da demişti ki: Sapmışlardan gayrı 
kim Allahın rahmetinden ümidini keser? * Ey el¬ 
çiler, başka ne vazifeniz var? * Biz, demişlerdi, 
mücrim bir kavme gönderildik. Ancak Lût ve 
soyu müstesna. Onların hepsini mutlaka kurta¬ 
racağız. # Yalnız karısını kurtarmıyacağız. Onun 
helak olacaklarla beraber kalmasını takdir ettik. 

* Elçiler, vaktaki Lût ailesine geldiler, * Lüt, siz 
dedi, tanınmamış adamlarsınız. * Onlar, biz: On 
lamı şüphe ettikleri şeyi getir dik. # Ve sana, o ger 
çek haberle geldik. Ve şüphesiz biz doğrularız. * 
Gece yansından sonra aileni yola çıkar, sen de 
arkalarına düş, hiç biliniz arkanıza bakmayın, eni 

&&&&. kmz irîrî^: ’ h -r ■: : 



— 188 — 











rolunduğunuz yere yürüyün dediler. * Bu işi o- 
na vahyettik ve şüphesiz dedik sabahleyin bunlar 
helak olacaklardır. * Şehir halkı birbirlerine müj¬ 
de vererek misafirin yanma geldi. * Lût: Bunlar 
benim konuklarım dedi. Beni onlar yanında u- 
tandırmayın. * Allahtan korkun ve beni mahzun 
etmeyin. * Seni yabancıları kabul etmekten men 
etmedik miydi? dediler. # Eğer mutlaka bir kötülük 
yapacaksanız işte kızlarım. * (Ey Muhammed) a- 
dm gibi bil ki onlar kör şehvetlerinde kalacaklar- 
dır. # Bunun üzerine güneş bir sayha on¬ 

ları helâk etti. * Memleketlerinin altım üstüne ge 
tirdik ve üstlerine yağmur gibi taş yağdırdık. * 

Muhakkak ki bunda anlıyanlara ibret var. * Ora¬ 
sı (Bu cezanın tatbik edildiği yer) bugün hâlâ 
mevcut bir yoldur.^^İnananlara bunda bir işaret 
-- sakinleri zalim kimseier- 


var. * Şüphesiz o 
di. * Onlardan öc aldık. Orası (Gamore ve Sodon) 
halâ bugün uğraktır. * Hicir halkı da peygamber¬ 
lerini inkâr ettiler. * Onlara delillerimizi gös¬ 
termiştik de yüz çevirmişierdi. * Evlerini kayalar¬ 
dan oyarlar, emin bir halde bulunurlardı. * Sa¬ 
bahleyin bir sayha onları helâk ediverdi. * Kazan 
dıkları şevler onları bu akıbetten kutaramadı. * 

Biz gökleri ve yeri ve ikisinin arasında bulunan 
herşeyi hak olarak yarattık ve o saat (Kıyamet) 
mutlaka gelecektir. Onlardan uzaklaş, tatlılıkla on¬ 
ları bağışla. ^ Rabbin herseyi yaratan ve bilendir. 

* Muhakkak ki sana sık tekrarlanan yedi âyeti 
ve çok büyük olan Kur’anı verdik. * Onların bir 
kısmına oyalansınlar diye verdiğimiz dünya ni¬ 
metlerine bakma onlar yüzünden gam yeme, ina 
nanlara kanat ger. * Ve de ki ben uyaran ve ih¬ 
tar edenim. * Biz tefrikalara sebebiyet verenleri 
cezalandırırız. * Onlar Kur'anı parçalara böldüler 
(Kısmen kabul ettiler, kısmen de yalan dediler,) 

* Muhakkak ki onların hepsine soracağız. * Yap- 


v.-1': ' 


J 89 — 














tıkları şeyleri (Soracağız). * Artık sen sana em¬ 


redilen şeyi yap ve Allaha eş koçanlardan yüz çe- | 


& vir. * o alay edenlere karşı biz sana yeteriz, * e 
J Onlar Allahtan başka Allahlar da kabul etmişler- | 
I di. Yakında bilip anlıyacaklar, (Neticeyi). * On- t 


ların söylediklerinin yüreğini sıktığını biliyoruz. $ 


# Hemen Allahına şükret ve secde edenlerden ol. | 


* Ve ölüm gelip çatıncaya kadar dine kulluk et. <k 



16 ncı Sûre 


<-*~+**4* »♦«♦e******* ***A*+s 


i i 


Nahil (Arılardan bahseden) Snre 


\\ Mekkede inmiştir. 128 âyettir. | 4 

- <p* Ji¬ 

le 


Çok acıyan ve rahmeti bü 
tün varlıkları kaplıyan Al¬ 
lahın adı ile. 


& Allahın emri gelip çatmada; onun çabuk 
gelmesini istemeyin. O, müşriklerin eş koşmaların 


dan münezzehtir, Yücedir. * Ondan başka tapı- ç 
lacak yoktur. O halde ondan korkun, tebliğini | 
yapıp insanları korkutsun diye kullarından dile- $ 
diğine melekleri indirir (vahyeder). * Gökleri ve | 
yeri hakkıyle yaratmıştır. Eş koşmalarından mü- § 
nezzeh ve yücedir. * İnsanı bir m Mı dan yarattı. | 
Ama o apaçık bir düşman kesildi (o insan bıına 
rağmen tekrar bir dirilme olacağından şüphe e- 


debilmektedir.J ^ Hayvanları da övle hal ketm istir. 


Onlardan bir çok favdalanmz vardır ve nzıkla- 


mrsınız. * Akşamleyin eve getirirken ve sabah¬ 


leyin otlamaya çıkarırken onlar sizin için bir süs 


190 — 

















ve zevktir. * Sıkıntı çekerek varabileceğiniz şehir¬ 
lere de yüklerinizi ' taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz e- 
sirgeyen ve acıyandır. * Ve binmeniz ve zevkiniz 
için atları, katırları ve merkepleri yaratmıştır ve 
daha bilmediğiniz neler yaratmıştır. * Doğru yolu 
göstermek Allaha aittir. Yolun iğcisi de vardır. 

Ve dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi. * Öyle 
bir Allahtır ki, gökten sizin için su indirir. Onu 
içersiniz, hayvanları otlattığınız ağaçlar ve otlar 
da o suyla yeşerir. * O suyla size ekinler, zeytin¬ 
ler, hurmalar, üzümler ve her çeşit meyve bitirir. 

Şüphe yok ki bunda düşünenler için bir işaret var 
dır; * Size geceyle gündüzü, güneşle ayı ve yıl¬ 
dızları râmetmiştir. Şüphesiz ki bunda düşünenler 
için işaretler vardır. # Yeryüzünde sizin için ya¬ 
rattığı ayrı ayrı renkte ne varsa hepsini size râm¬ 
etmiştir. Şüphesiz bunda aklı erenler için bir işa¬ 
ret vardır. * Öyle bir Allah ki, size denizleri ve 
yemeniz için ondan çıkan taptaze balıkları, takın¬ 
manız için çıkardığınız zinet eşyasını sîzin emri¬ 
nize vermiştir. Görürsün ki, gemi suları yararak 
ilerlemede, nasibinizi onun lûtfundan bulup şük¬ 
retmeniz için size denizi râmetmiştir. * Ve sizinle 
birlikte sallanmaması için yeryüzünde sağlam ve 
metin dağlar yaratmıştır. ırmaklar yaratmıştır. Ve 
gideceğiniz yeri bulasınız diye yollar yaratmıştır. 

* Yıldızla yollarını bulabilmeleri için işaretler 
yaratmıştır. * Yaradan, yaratmıyana benzer mi? 
düşünmüyor musunuz. * Allahın nimetlerini 
saymağa kalksanız, sayamazsınız. Şüphesiz Allah 
yarlıgayan ve acıyandır. * Allah sakladığınızı da 
açıkladığınızı da bilir. * Allahtan gayrı tapıp ça¬ 
ğırdıkları, bir şey yaratamazlar. Kendileri yaratıl¬ 
mışlardır. * Onlar ölüdürler, diri değildirler. Ne 
vakit diriltileceklerini de bilmezler. * Allahınız, 
tek Allahtır. Ahirete inanmıyanlarm kalbleri bu¬ 
nu inkâr eder. Onlar gururlanan kişilerdir. * 

— 191 — 













Şüphesiz ki Allah gizleneni de bilir açıklananı da 
O ululan anları sevmez. * Onlar, Rabbiniz size ne 
indirdi dense geçmişe ait masalları söylerler. * 

Kıyamet günü kendi günahlarını tamamiyle yük¬ 
lendikten başka cehaletle doğru yoldan saptırdık¬ 
ları kişilerin günahlarının bir kısmını da yüklen¬ 
meleri içindir bu. O yük, ne kötü yüktür. * Gerçek, 
onlardan önce gelip geçenler de hileler tertip]e- 
- diler. Allah yapılarının temellerini yıktı da temel¬ 
leri baslarına göçtü. Bu azap, onlara kavrayama¬ 
dıkları bir yerden gelip çatar. * Kıyamet günü on¬ 
ları zelil edecek ve İnananlara düşman mı kesildi¬ 


niz ve bana ortak gösterdiğiniz mahlûklar nerede? I 


diyerek. Bilenler, «kâfirlere zillet bugün» diyecek¬ 
ler. * Melekler, kendi nefislerine zülüm edenlerin 


canlarını alırken, onlar canlarını bir kötülük yap 
madik diye diye verirler. Şüphesiz Allah yaptık 
1 arınızı bilir. * Haydi cehennem kapılarından girin v 
orada ebedî kalacaksınız. Kibre düşenlerin yeri, ne 
berbat yerdir, # Allahtan korkanlara, Rabbiniz si¬ 
ze ne indirdi denince: Hayır, indirdi derler. Bu 
dünyada iyilik yapanlara güzel bir mükâfat var. 


Ah ir et evi ise daha da hayırlıdır. Çekinenlerin 
yurdu ne güzel yurttur, v Altlarından ırmaklar 
akan Adin cennetlerine girerler. Orada İstedikle¬ 
ri her şey vardır. Allahtan körkknları böyle mü¬ 
kâfatlandırırız. * Onların canlarını melekler terte¬ 
miz alırlar. Onlara, selâm size defler, Yaotiğımz 
(Hayırlı) islere karşılık girin cennete, derler*. * 


Kâfiıler meleklerin gelip çatmasından veya Allah 
emrinin yetişmesinden başka bir şey mi bekler- 


3ah onlara zülüm etmedi, onlar kendi nefislerine 
zulmettiler. * Ettikleri kötülük baslarına geldi. Ve 
alay ettiklerinin cezasını çektiler,; * Allaha eş ko¬ 
şanlar dediler ki: Allah düeseydi ne biz ondan baş¬ 
kasına tapa bil irdik, ne de atalarımız, ne de emir 


— 192 








almadan bir şeyi baranı sayardık. Onlardan ön¬ 
cekiler de böyle derlerdi. Peygamberlere açıkça 
bildirmekten gayrı ne görev düşer ki, ^ Muhakkak 
M biz her ümmete, Allaha tapın şeytandan uzak¬ 
laşın diye bir peygamber gönderdik, İçlerinde Ab 
lakın doğru yola ilettiği kimseler var, tam sapık 
lığa düşenler var. Dünyayı gezin de. bakın yalan- 
1 ayanların akıbetine. * Onları doğru yola iletmek 
için ne kadar ısıar etsen, Allah sapıklığı beninısi- 
yeni doğru yola yöneltmez. Onlara yardım edecek 
de yoktur. ^ Onlar Allah adıyla and içerek ded! 
ler ki. O öleni tekrar diriltmez. Evet, diriltecek 
tir. Bu, yerine getirilecek biı vaattir. Ama in 
sanîarm çoğu bilmez. # ihtilâfa düştükleri şeyleri 
açıkça anlamaları için ve kâfir olanların yalan 
cı olduklarını bilmeleri için Allah diriltecektir on 
lan. ^ Sözümüz budur. Biz birşeym olmasmı dile¬ 
dik mı «Öh deriz, hemen olur. ^ Zülüm gördükten i 
sonra Allah yolunda yurtlarından göçenlere mut¬ 
laka dünyada güzel yurtlar vereceğiz, onların ahi¬ 
re! mükâfatı da büyük olacaktır, bir bilseler. # 

Onlar sabreden ve Allahlarına güvenen- kişiler¬ 
dir. * Muhakkak ki senden önce gönderdiğimiz ve 
vâhy verdiğimiz kimseler de insandı. Bilmiyorsanız 
bilenlere sorun. * Onları delil ve kitaplarla yolla¬ 
dık. Sana da onlara indirileni açıkça anlatman ve 
düşünmelerini sağlaman için Kur’anı indirdik. * 

Kötülük dolapları kuranlar Allahın onları yere 
sermiyeceğinden veya hiç ummadıkları bir yer¬ 
den bas!arma bir azap gelmiyeceğinden emin mi 
dirler?. * Veya onu aciz bırakmıyataklarına göre, 
dönüp dolaşıp onları helak etmiyeceğinden (emin mi 
oldular? * Yavaş yavaş azaltarak onları mabvetmi 
y eteğin dm (emin mi oldular). Şüphesiz ki, Rab- 
biniz esirgeyen ve acıyandır. # Allahın yarattığı ve 
sağa sola gölge salan şeyler görmüyormusun uz ki 
Allahı tazim için tevazuyla secde etmektedirler. 











I ^ . 1 

IV 

* Göklerde ve yerde bütün yaratıklar ve melekler ş 
Allaha secde ederler. Ve kibre düşmezler. * Her- % 

' „ 3> 

şeye üstün olan Allahlarından korkar ve kendi £ 

lerine emredileni yaparlar. * Allah, iki ilâh tanı- 

mayın dedi. Muhakkak ki O, tek Allahtır ancak | 

benden korkun. # Yerde ve gökte ne varsa onun- " ^ 

dur. İbadet onadır. Hâlâ mı Allahtan başkasından jf 

korkuyorsunuz? * Size gelen her nimet Allahtan | 

gelir. Basınıza bir ‘ dert gelse ona valvarırsınız. § 

i 

* Sonra da sizden o derdi giderdi mi, bir kısmı- jg 
nız Rab lerine eş koşar. * Kendilerine verdiğimiz J; 
nimetlere nankörlük ederler. Oy alana durun ba- j? 
kalım yakında işin farkına varacaksınız # Kendi- )\ 
lerine verdiğimiz rızıklardan mahiyetini bilmedik- 
lerr putlara pay ayırırlar. Muhakkak ki bu iftira | 
lan yüzünden sorguya çekilecekler * Allahın | 
kızları olduğunu iddia ederler. Hâşâ, münezzeh- | 
tir O. O imrendikleri şey kendilerinin olsun. # İ 

Onlara kızları doğduğu haber verilirse öfkelenirler | 
ve yüzleri simsiyah olur. * Aldığı bu kötü haber j| 
yüzünden öfkelenir el içine çıkamaz olur ve kızı 
horlukla yaşatsın mı, yoksa diri gömsün mü diye f; 
düşünmeğe dalar. Bilin ki bu düşünce çok kötüdür. | 

* Ahirete iııanmıyanlar kötü insanlardır. Allah \l 
ise çok yücedir. O azizdir ve hikmeti çok olandır. ; ? J 
*Eğ.er Allah insanları zül Cimleri yüzünden helâk ;j> 
etseydi. Dünyada yürür tek mahlûk kalmazdı a- % 
ma o azabı mukadder bir zamana tehir etti. O vade t 
ne bir an öne alınır, ne bir an geciktirilir. * Ik- | 
lah ettikleri şeyleri Allaha isnad ederler. Ve dil | 
leri de kendilerine hayırlı bir akıbet mukaddermiş f 
'gibi yalan söyler. Muhakkak ki ateşe ilk atılacak I 


V 


ümmetlere peygamberler göndermiştik de şeytan 
yaptıkları şeyleri yaldızhyarak onlara hoş göster¬ 
mişti. Şeytan bugün de onların dostudur. Bunlara 


ıv>:' 


3f 


194 — 











ş- acı bir azap var. # Biz sana kitabı (Kur’an) an- 
& cak ihtilâfa düştükleri konuları açıkça bildirmen 

| için indirdik ve O (Kukan) inanan topluluğa 
I doğru yol gösterendir ve rahmettir. Allah gökten 
| yağmur yağdım ve onunla ölmüş toprağı diriltir. 
;r Şüphesiz duyanlar için bunda bir işaret vardır 


Davarlarda da ibret alacağınız şeyler var. Onlann i/: 
& karnı [arındaki gaita ile kan arasında bulundu A 
temiz siıtü size erimekteyiz. O süt boğazınızdan kkıpt 
o gider. * Hurma ağacının meyvelerinden ve üzüm- 
-!■ lerden de şarap ve temiz gıda elde edersiniz, Dü- 
ıc şünenlere bunda da ibret var * Ve Rabbin bpl 
?!_ arısına dağlarda a haçlarda .ve çardaklarda kovan 
k yapın diye vahy etti. * Soma onlara (Arı) bütijn 
?: meyvelerden bal toplayın .Ve tevazuyla Babbinizin 
K yolunu tutun dedi Karınlarından (Arıların) çe- 
||t sitil renkte ballar çıkar. Balda şifa var insanlara, 
j; Şüphesiz bunda da düşünürler için ibret var ^ 


Allah sizi yarattı sonra da öldürecek, içinizde rezil 

ömür çağma (geçkin ihtiyarlık) yaşayanlar da var 

dır ki bildikleri şeyi bilmez olurlar. Allah her şeyi 

bilen ve her şeye gücü yetendir, * Ve Allah mık 

bakımından bir kısmınızı bir kısmınızdan üstün 

etmiştir. Geçimi geniş olanlar, Rızıklarmı yaknıî^- 

t rma dağıtıp onları geçim bakımından kendilerine 

h eşit kurnazlar ria Allahın nimetini bile bile inkâr 

jt mı ederler? ^ Allah size kendi cinsinizden eşler 

îr yarattı. Ve eslerinizden size oğullar torunlar verdi 

y ve size temiz nzıklar verdi. Hâlâ batıla inanıp ta 

i : Allahın nimetlerine nankörlük mü ederler? * Al- 

<1 

i lalıı bırakıp ta ne göklerde ne yerde hiçbir şeye 
sahip olmayan ve hiçbir şeye gücü yetmiyen put- 
$ lara taparlar. * Artık Allaha eş koşmayın.- ■ şüphe- 
•; sjz, A hah biliri siz bilmeksiniz. ^ Allah bir örnek 
£ vermiştir. Bir taralta v hiçbir şeye gücü yetmiyen 
<i bir köle bir tarafta da bol rızık verdiğimiz ve bu 




I 

İÜ 

<fc> 

Ik 

ıO 

ti 

i 


3 


i 





rızıktan bir kısmını gizli açık yoksullara harcayan 
onları geçindiren birisi olsa bu ikisi denk olur mu 
hiç? Şükür Allaha ki bunlar eşit değildir, ama ço 
ğu bilmez. Allah bir örnek daha verir. Biri dil¬ 
sizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, sahibine bir yük- 
tür. Nereye yollasa bir iş bitiremez. Bu adam ada¬ 
leti emreden ve doğru yolu tutan birisine * eşit o 
lur mu hiç? & Göklerin ve yerin gaybı (Gizli şey¬ 
leri) Allahındır. Ve kıyamet kopması göz kırpıp 
açıneaya kadar olup gider,, belki bundan da tez 
olur. Şüphesiz Allah her şeye giicü yetendir. # 

Allah/' sizi analarınızın karnından çıkardı hiçbir 
şey bilmezdiniz şükredesiniz dîye size kulak göz 
ve gönül verdi. * Gökle yer arasında uçuşan kuş¬ 
ları görmezler Onları boşlukta tutan Allahtır. 

Bunda da inananlara işaretler var. * Allah evle¬ 
rinizi, oturma ve dinlenme yeri yaptı ve davarla¬ 
rın derilerinden göç gününde de, konaklama gü¬ 
nünde de taşıyabileceğiniz çadırlar yapmanızı 
sağladı. Yünlerinden, yapağılarından, 'tüylerinden 
bir zamana kadar kullanacağınız ve alıp satacağı¬ 
nız eşyalar yapmanızı sağladı. * Ve Allah yarat 
tığı şeylerden sizin için gölgeler halk etti. Bağlar¬ 
da koruklar, mağaralar vücuda getirdi sizin için, 
sizi sıcaktan soğuktan koruyacak elbiseler, savaş¬ 
ta zarardan koruyacak zırhlar yapmanızı sağladı. 

Ona teslim olmanız için size olan nimetlerini böy- 
lece tamamladı. * Hal böyle iken yine yüz çevi¬ 
rirlerse sana düsen iş açık bildirmekten ibaret¬ 
tir. * Onlar AUâhın nimetini bilirler de onu inkâr 
ederler ve çoğu kâfirdir. * O gün (Kıyamet) her 
ümmete bir tanık getiririz, sonra kâfirlere özür di¬ 
lemeye bile izin verilmez. Zulüm edenlerin azabı 
hailfletilmes ve onlara mehil verilmez. * Tanrıya 
eş koşanlar eş olarak kabul ettikleri şeyleri gürün¬ 
ce: Rabbimiz derler; Seni bırakıp taptığımız put- 



. ... . . ı ; . 


— 196 — 


1 0 l ö W 0fc S Q I t <S ;Jİ 







lar bunlar, sözleri reddedilir ve onlara yalancılar¬ 
sınız denir. * o gün Allaha teslim olurlar. Ve uy¬ 
durdukları şeyler silinip gider» & Kâfir olup halkı 
Allah yolundan men edenleri bu bozgunculukları 
yüzünden kat kat azapla cezalandırırız, * Her 
ümmete kendi içinden bir tanık getireceğiz, seni 
de onlara tanık tutacağız. Biz her şeyi açıklayan 
müslümanlara hidayet, rahmet ve müjde olan ki¬ 
tabı indirdik. * Şüphe yok ki Allah adaleti iyilik 
ve ihsanda bulunmayı ve yakınlara muhtaç oldu¬ 
ğu şeyleri vermeyi emreder ve çirkini, kötüyü, hak¬ 
sızı nehy eder. İbret alasınız diye size öğüt veriyi) 
ruz. * Bir ahde girişince Allaha karşı sözünüzü 
yerine getirin ve Allahı kefil göstererek pekleştir¬ 
diğiniz yemini bozmayın. Şüphesiz Allah her yap 
tığınızı bilir. ^ İpliğini büktükten sonra söken ka¬ 
dına benzemeyin. Bir kavim ötekinden daha yük¬ 
sek diye yeminlerinizi bir hile haline koymayın. 

Allah sizi bununla sınar ve ihtilâfa düştüğünüz şe¬ 
vi kıyamet günü size açıklar. # Allah d deseydi, 
sizi tek ümmet yapardı. Ama o dilediğini saptırır 
ve dilediğini doğru yola iletir» Yapt.Uarımzöap 
mutlaka sorguya çekileceksiniz. Yeminlerinizji 
birbirinizi aldatmaya âlet edinmeyin. Sonra temel¬ 
li yerleşen ayağınız kayıverir. Halkı Allah yolun!* 
dan men etmenize karşılık belâya uğrarsınız vÇ 
büyük azabı hak edersiniz; * Allaha karşı giriştiği¬ 
niz ahdi âdi bir menfaat karşılımda bozmayın, 

Allahın emrinde olmak bilseniz sisin için daha ha¬ 
yırlıdır, * Sizde olanlar tükenir; Allahın kiler ise 
kalır. Sabredenlerin mükâfatım, yaktıkları bu gül 
zel işeş karşılık, mutlaka vereceğiz Erkek, kadın 
inanarak güzel işler yapanları temiz bir hayata ka¬ 
vuştururuz ve yaptığı bu güzel işe karşılık miikâı 
fatmı veririz. V Kur’an okuyacağın zaman taşlan¬ 
mış şeytandan Allaha sığın. * Şüphesiz, inanan 


~ n 1-7 

*- A. W i -- 


'•»* ‘ i. . , .v. .Ti. 







ve Allahına güvenen kimselere karşı şeytanın gü¬ 
cü yetmez. * Şn; tanın kudreti ancak kendisine 
dost olanlara v Allaha eş koşanla ra geçer. Bir 
âyetin hükmin i bitv âyetk- değiştirdiğimiz zaman, 
Allah indireceği yi iyi bilir. Ama onlar sen bir if¬ 
tiracısın derler, halbuki cııiarm çoğu bilmez, * 

De ki: İnananların imanını pekiştirmek ve mu du¬ 
manlara müjde olmak iizere kutsal ruh hak ve 
gerçek olarak Rabbi ta vatın dan indirilmiştir. * Mu 
hakkak ki biz I; i liriz. Onlar, bunu ona ancak birisi 
öğretiyor derler. Öğrettiğini sandıkları adam ya¬ 
bancıdır Arapçayı bilmez bu Kuransa sarih bir A- 
rapçayladır. * Allahın âyetlerine inan m uyanları 
Allah doğru yola iletmez Onlara acı bîr azap va: 

* Allahın âyemmine iftira edenler yalan söylerler. 
İşte onlar yalancÜardn' ^ Samimiyette inanıp kalbi 
ferahlemişken zor altında istem ly erek ciminden 
döndüğünü söyiiyenden başka Allahı inkâr eden 
hattâ kâfirlikle övünen kişiler yok mu, işte Al¬ 
lahın gazabı ve büyük azabı anlaradır. * Bu da 
d ü ııy a h a vat ı ıı ı s t ip ahi- 1 11 en ü st ü n 1 uf m a J ar ı n 
demdir. Şüphesiz Allah Kâürkr kavmiro doğra yola 
iletmez. * Allah onların kalblerini, kulaklarım, 
gözlerini tike*mı nr. Onlar gafillerdir. * Muhakkak 
ki onlar ah ir ette de hüsrana uğrayacaklardır, 

* Rabbin mihnetlere uğrayıp göçenleri ve sab¬ 

redenleri yarllg&r. Zorla dine aykırı söz söv irdikten 
|bma da Rabbin onların suçlarını bağışlar. O ba¬ 
ğışlayan ve acıyandır. * O günki herkes kendi ca¬ 
niyle uğraşır ve yaptığının karşıt ğını tam olarak 
ahr. Kimseye zülüm edilmez, ” Allah şu örneği 
verir. Bir şehir halkı güven içinde yasamada, iç¬ 
leri rahat. Kızı klan her yerden bol bol gelmedey¬ 
ken Allahın nimetlerine nankörlük ederler de Al¬ 
lah onlara açlığı ve korkuya m Bu 

işledikleri yüzündendiı*. ♦ Muhakkak i ı lara 


© 


» 

V- 










Kendi içlerinden bir peygamber geldi ve onu ya¬ 
lanladılar, azap onları yakaladı, onlar zalimlerdir. 
* Yalnız Allaha tapıyorsanız size verdiği helâl 
ve güzel rızıkları yiyin ve nimete şükredin. * 

Allah size yalnız ölüyü, kanı, domuz etini ve Aj- 
lahtan gayrisi için kesilmiş hayvanı haram etmiş¬ 
tir. Darda kalan, isyan niyeti gütmeden ve fazj- 
la olmamak şartıyla ,bunları yiyebilir,-. Şüphesiz 
Allah yarlıgayan ve acıyandır. * Şu helâl’ bu ha¬ 
ram diye yalanlar uydurup Allaha iftira etme¬ 
yin, şüphesiz yalan söyleyen ve iftjra edenler kur 
tuluşa eremezler. * Ellerine geçen ehemmiyetsiz 
bir şeydir. Onlara acı bir azap var. * Yahudilere 
de daha önce sana bildirdiğimiz şeyleri haram et¬ 
miştik. Onlar bize zulüm etmediler. nefislerine 
zulmettiler. -V- Sonra Rabbin bilmeden kötü işler 
yapıp tövbe ederek İslah olanları bu kötü işleri 
rağmen yarlıgar. O bağışlayan ve acıyandır. * 

'İbrahim, Allaha itaat eden bir adamdır. Doğru il¬ 
di, müşriklerden değildi. * Allahın nimetlerine 
şükrederdi. Tanrı onu doğru yola iletmişti. * 

Dünyada otta iyilikler vermiştik. O ahiıette de i- 
yilerdendir. ¥ Sana da doğru hareket etmiş olan 
İbrahim’in dilline uy diye vaîıy ettik. O müşrik¬ 
lerden değildi. ^ Cumartesi gününün haramlığ! 
ancak o gün hakkında ihtilâfa düşenlere farz kı¬ 
lınmıştır. Rabbin kıyamet günü ihtilâf noktalar! 
hakkında hükmünü verecektir. 9 Rabbinin yolu! 
na hikmetle ve güzel öğütlerle davet et. Onlarla} 
en güzel bir tarzda konuş ve tartış. Rabbin kendi 
volandan sap anladı ve doğru yola girenleri daha, 
iyi bilir * Sise verilen ceza kadar siz de onlara 
ceza verin Ama sabrederseniz bu t ulum sabırlılar! 
için daha hayırlıdır. * Sabret, Sabrın ancak Al¬ 
lahın desteğiyle mümkündür. Aleyhine düzen kını 
duklarmdan dolayı üzülme, & Şüphesiz Allah ken¬ 
disinden korkanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir 


> 

is 

s 

s» 

I 

I 

w 


— 199 — 


. 










17 iıci Sûre 


fi c»4^44HHr-»'»» < j ^ 

ISRA SÜRESİ 


MtAftcı^ ıffv/nMiV UJ 

V 

‘. fr< v ,vfrV ♦ * «< c v<< <•«*.«<<< <.*< < << *»+«««*««.* , ■: * 


Ç€k ağsı yân ve rakıcı eti 
bütün varlıkları kaplayan 
Allahın adı île. 


# Kulunu, âyetlerimizden bir kısmını gösliye- 
lim diye gece mescidi baran)dan; çevresini kuldu 
kıldığınız mescidi alâüya götüren Allaha şükür¬ 
ler ve övgüler. Şüphesiz ki o herseyi duyan ve 
görendir. ^ Biz Mus&fyŞt kitap verdik ve beriden 
gayrisini vekil tamm asııı] ar diye onu İsrail oğulla¬ 
rına doğru yolu gösteren rehber kıldık. * Ey Nuh’la 
beraber-^gemiye bindirip kurtardığımız in sanların 
soyundan gelenler şüphesiz Nuh çok şükreden bir 
kuldu J sr aj1 oğul lar ma sonu açıkça bi 3 d i r di k: 
Siz dünyada iki d ela fesat çıkaracaksınız ve iki 
defa azgınlık ve jtejsfcnbk göstereceksiniz. ^ İlk 
suçunuz için vazedilmiş olan ceza infaz edileceği 
zaman çok şiddetli davranan kullarımızı şişe yol-, 
ladık. Onlar evinizin içlerini arattırdılar. İh talî¬ 
miz boy]ece 1/erine geldi. * Buna rağmen az son 
ra sizi onlara muzaffer kıldık. Size büyük «örvet 
ve evlâtlar verdik. Sizi kalabalık ;%ir millet vaplik. 
* Ve dedik ki: Bir ivdik yaparsanız k^ıdi ^ruhu¬ 
nuzun selâmeti için y&parsmız bir fenalık ra narda¬ 
nız o kendinize fenalık olur. İkinci suç için .vaz¬ 
edilmiş olan ceza infaz etli]eliği sırada üstünüze 
düşmanlar göndeydik ki sizi rezil etsinler, eskisi 
gibi mabedi basarak elde edilen şeyleri kamilen 













î? ^ v [:; 3 v '': r : { : 1 ^ ^ 

tahrip etsinler. * Ama Rabbiniz size yine acıdı. 
Eğer siz eski günahlarınıza dönerseniz biz de eski 
cezalarımıza döneriz. Biz inanmayanlar için ce¬ 
hennemi yurd kıldık. * Gerçek, bu Kur’an en 
doğru yolu gösterir ve hayırlı işler yapan mümin¬ 
lere büyük mükâfat müjdeler, # Ahiret hayatına 
inanmayanlara ağır bir azap olacaktır. # İnsan iyi 
şeyler dileyeyim derken çok defa kötü şeyler dile¬ 
miş olur, çünki insan acelecidir. # Biz geceyi ve 
gündüzü kudretimizin iki delili olarak yarattık. 

Çalışarak Allahın lütfuna ulaşmanız ve yılların je 
zamanın hesabım yapabilmeniz için geceyi söndü¬ 
rür, gündüzü meydana getiririz. Böylece herşe^e 
vazıh ve açık bir maksût 
vermişizdir. * Her insanın kaderini tâyin et¬ 
mişizdir ve mahşer günü amellerinin defterini a- 
çıp önlerine koyacağız. * Ve diyeceğiz ki: Kendi ki¬ 
tabını, oku. Kendi ruhun, o gün kendim sorguya 
çekecektir. * Doğru yola sevkedilen kendi hayrına¬ 
dır. Sapıklığa düşen kendi zararına düşer. Nasıl 
olsa yüklü olan hiçbir ruh başka birinin yükünü 
taşımayacaktır Biz önce bir elçi göndermeden hiç 
bir ümmeti cezalandırmadık. * Bir şehri helak 
etmek istersek ileri gelenlerine emrimizi bildiririz. 
Bu emirden çıkar ve fesada düşerlerse, o şehri yet- 
le yeksan ederiz. # Nuhdan sonra nice toplulukları 
helâk ettik, Rabbinı kullarının suçlarından haber¬ 
dardır. O en çok haber alan ve görendir. * Ştı 
tez gelip gelen, dünyayı dileyene dilediği şeyh orsa¬ 
da veririz. Biz cehennemi o gibiler için yarattık. 
Oraya alçalmış ve kovulmuş bir halde girerlef. 
* İnanarak ahiret i dileyen ve bu hususta gayrğt 
sarf edenler çalışmalarının mükâfatını mutlaka 
görürler, * Onlara da bunlara da Rabbim lütuf 
ve ihsanından yardımda bulunur. Onları bağış¬ 
lar, kimse bu ihsandan mahrum edilemez. * Bak 
onların bir kısmını bir kısmına nasıl üstün kıl¬ 
dık. Ahitette derecelerin en büyüğü ve tercihlerin 


— 201 — 















ı 

<ı 


mı&ii ■ ao-î >?ssî-;- :■ : : - ; s&a3&3?K smz r^s;--:^--^^ ^= 

on büyüğü olacaktır. * Allahtan gayrı tapılacak 
tanıma, yoksa zelil bir halde yardımsız, tek başına 
kalırsın. * Rabhin kendisinden başkasına tapmama 
nızı, anaya babaya iyilikte bulunmanızı emretmiş¬ 
tir. Onlardan birisi veya her ikisi senin hayatında 
ihtiyarlık yaşma girerse, onlara üf bile deme: On¬ 
lara sert sert söyleme: tatlı söz söyle. * İkisine kar 
şı da tevazu ve merhametle kanatlarını indir ve 
yarabbi de. Onlar beni çocukluğumda nasıl vetiş- 
tirdilerse sen de onlara Öyle merhamet et. * teiniz 
de olanı Rabbiniz sizden iyi bilir. İyi, temiz insan¬ 
lar olursanız şüphesiz Rabbiniz tövbe edip hakka 
dönenleri yarlığar. # Akrabaya, yoksula, yolda 
kalmışa, hakkını ver ve israfa düşerek boş yere 
malını savurma. * Gerçek, mallarını hoş yere sa¬ 
çıp savuranlar şeytanla kardeş olurlar ve şeytana 
Rabbine karşı nankördür. * Rahbinden umdu¬ 
ğun bir rahmeti dileyerek onlara (Akraba ve yok 
sullara) bir şev veremez, vüz çevirmek zorunda 
kalırsan tatlı sözler ile gönüllerini al. % Elini boy 
nıına bağlama, fazla da uzatma (Ne cimri,, ne de 
müsrif ol) yoksa kendim ayıplarsın ve bir şeye 
gücün yetmeyerek pişman oturur kalırsın. * Şüp¬ 
hesiz Rabbin dilediğinin rızkını bollaştırır, dile¬ 
diğini daraltır. O kullarının her yaptığuıdan ha¬ 
berdardır ve herseyi görendir. * Yolsıılluk korku¬ 
su ile evlâdınızı öldürmeyin, onların da sizin de 
rızkını biz veririz. Şüphesiz onları öldürmek pek 
büyük bir suçtur. * Zinaya yaklaşmayın. Zina kö¬ 
tüdür ve fena bir yoldur. * Haklı olmadıkça cana 
kıymayı Allah haram etti. Kim haksız yere adam 
öldürürse mirasçısına kaatile karşı bir kuvvet ve 
yetki verdik ama öldürmede ileri varmam alı. Şüp¬ 
hesiz o yardıma mazhar edilmiştir. * Olgunluk ça 
gına yetişinceye kadar, yetimin malına el sürme¬ 
yin. Ancak O malı iyi bir tarzda idare edebılirsi-- 
niz. Ahitlerinizd&i durun. Şüphesiz, ah itlerinizden 
sorumlusunuz. * Bir şeyi ölçerken ölçeği tam 


-• . . .-rr^vU. 

_ 209 — 






: ■ ..* v -: ’ - ': : v-;ı> L’i'ı* j*i; :■ ■ -: • 


3 
<1 

<J. 

?[ 

$ 

<); 

I 

& 

I 

<l> 

§ 

Zi) 

<ı; 

$ 

<ı> 

<i> 

<fi‘ 

4 


Ö' 






?; tutu31. Tartarken doğru terazi ile tartın, hakkını zm* 
1 da hayırlısı bııclur. Hilenin sonu da kötüdür. * Bil 
^ m ediğin şeyin üstünde ısrar etine. Çünkü kulak 
k da, göz de, kalb de bundan sorumludur. * Dün- 
| yada böbürlenerek yürüme. Çünkü ne yeri yara¬ 
tabilirsin ne vücudun dağlara yetişebilir * Bütün 
bunlar kötüdür Rabhin sevmediği şeylerdir, * Bun 
Ijt sana Rabhin vahyettiği hikmetlerdir. Allahtan 
gayrı tapılacak tanıma. Zelil bir tarzda cehenneme 
atılırsın. ^ Rabhiniz size erkek çocuklar verdi de 
kendisinin meleklerden kız çocukları mı var? ,Ger 
çek, ne iddialı bir söz söylüyorsunuz * Muhakkak 
ki, düşünsünler diye, şu Kukanda meseleyi açık 
olarak tekrar tekrar anlattık. Ama bu anlatış on\- 
lar m büsbütün uzaklaşmalarına sebep oluyor, f 
De ki: Onları diledikleri gibi Allahtan gayrı ma¬ 
butlar olsaydı arsın sahibine ulaşmak için bir yol 
ve sebep ararlardı. * Oysa ki Allah onların söy¬ 
lediklerinden münezzehtir. Çok yücedir ve büyük 
tür. # Yedi gök ve yer ve onlarda ne varsa, Âl- 
lahi noksan sıfatlardan tenzih eder. Hiçbir şey 
yoktur ki Alahı bamdederek noksan sıfatlarda 
tenzih etmesin yalnız siz onların (Dünyadaki bii 
tün varlıkların! böyle şükr edişlerini anlıvamazss- 
mz, muhakkak id O merhamet eden ve yarlıvayah 
dır, ^ Sem Kur’an okurken biz sdiînte abîrete İH 
nanrnryîanJarın araşma bir gizli perde gereriz, f 

^adamasınlar diye gönüllerine perdeler gerer. vb. 
kulaklarını ağırlaştırır iz. Ve sen Kürün da Raü- 

ij. 0 

W binin tek olduğunu andığın zaman senden yüz 
çevirirler. Biz, seni dmliyecekleri zaman asıl ne¬ 
ft yi dinleyeceklerini ve o zalimlerin birbiriyie giz 


lice konuşurken (Siz ancak büyülenmiş birisine 
uymuşsunuz) diyeceklerini pek iyi biliriz. * Bak, 
sana nasıl misaller getirip de yoldan çıktılar. Aıj- 
tık bir yol bulmaya güçleri yetmiyecek * Ebediler 
ki: Biz kemik ve toz haline geldikten sonra mı ye¬ 
niden halk edilip diriltileceğiz, £ De M; Taşyahüt 


il 

&. 

I 




—. 203 — 











*■ 2 \'v; \z ' ’ 

- _* rTr T T 




| 

st 


iü 


S 


I 

■ 

a 

t 

\ 



demir olsun. # Yahut aklınıza ne gelirse daha 
büyük başka bir mahlûk olsun, mutlaka dirilecek ® 
siniz. Kim bizi diriltecek diyecekler de ki: İlk 
defa bizi yaratmış olan. Alay ederek başlarını 
sasıyacaklar, bu iş ne zaman olacak diyecekler, 
de kİ: Umarım pek yakında. * Ogün sizi çağıra¬ 
cak. Ona şükrederek icabet edeceksiniz ve dünya 
da pek kısa bir müddet kalmış gibi olacaksınız. 

* Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. 
Şüphesiz ki şeytan aralarına fesat sokar. Muhak¬ 
kak ki şeytan insanın apaçık düşmanıdır. * Rab- 
biniz sizi daha iyi bilir. Dilerse size acır, dilerse 
azap etler. Biz seni onlara vekil olarak yollamadık. 

* Ve Rabbin göklerde ve yerde olanı pek iyi bi¬ 
lir. Muhakkak ki bazı peygamberleri bazısından 
üstün kıldık ve Davud'a Zebur’u verdik. * De ki: 


; v Allahtan gayrı ilâh sandıklarınızı çağırın, onlar 
ıç sizden bir derdi uzaklaştıramazlar ve değiştire¬ 
li mezler. * Onların çağırdıkları öyle varlıklar ki 
| bizzat kendileri de hangisi daha yakın acaba diye 
| Rablerine ulaşmak için bir çare arayıp ^ dururlar. 

î| Onun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. 
Şüphesiz ki Rabbinhı azabı çekinilip kaçınılacak 
birazaptır. * Hiç bir şehir yoktur ki kıyametten 
önce helâk edip yerle bir etmiyelim veya şiddetli 
bir azaba çarptırmayalım. Bu, kitapta yazılıdır. 
* Bizi nıûcizeler göndermekten men eden şey ön s * 
çeki ümmetlerin o mucizeleri } yalanlamalarıdır. 
Semud’a açık bir mucize olarak dişi deveyi verdik. 

;; Ona zulmettiler. Biz âyetleri ancak korkutmak i- 
$ çrn göndeririz. Hani sana demiştik ki, -Rabbin 
| insanlaıı kuşatmıştır. Ve biz sana gördürdüğümüz 
I; rüyayı da Kurandaki lanetlenmiş ağacı da ancak 
"j insanları denemek için gösterdik. Onları korkut 
$ madayız, ama bu onların taşkınlıklarını arttır- 
I. mada. * Hani bir zaman meleklere Adem’e secde 


/: .t l-l i ■ !•*■(; S j-T : 


. m mS 

— 204 — 







ı 





edin d emiştik te iblis*ten gayrı hepsi secde etmişti. 
İblis: Balçaktan yarattığın mahlûka mı secde e- 
deyim demişti. * Bana demişti, benden daha ulu 
ve yüce olarak yarattığın bu mahlûk kimdir bildir. 


Beni kıyamet gününe kadar yaşatırsan yemin ede¬ 
rim ki, pek azı müstesna, insan soyunu yoldan 
çıkaracağım. * Allah, git demişti. Onlardan saha 
kim uyarsa (Kandır) hepinizin cezası cehennem¬ 
dir. O ceza tastamam bir cezadır. * Onlardan ki¬ 
me gücün yeterse, seslen, yerinden oynat, atlı ve 
yaya bütün ordunla üstlerine yürü, onlarla mal 
da ve evlâtta ortak ol, vaitlerde bulun şeytan ya¬ 
landan gayri bir vaatta bulunamaz ki. * Şüphe 
siz asıl kullarımın üstünde hiçbir kudretin yoktur. 


Rabbinin onlara vekil oluşu yeter. * O, Rabbiniz- 
le lûtfunu arayınız diye sizin için denizde gemi¬ 
ler yüzdürür. O size merhamet edendir. * Deıtiz- 
de başınıza bir iş gelince tapıp çağırdıklarınızın 
hepsi ortadan kaybolur. Ancak o, kalır. Ama sizi ^ 
kurtarıp karaya çıkanncada yüz çevirirsiniz, insan 
ne nankördür. * Sizi herhangi bir yerde orasıyla 
beraber yere geçirmiyeceğinden veya üstünüze 
tas ve toprak yağdıran bir kasırga yollamıyacağın 
dan emin misiniz? O zarnan kendinize bir koru¬ 
yucu bulamazsınız. * Sizi bir kere daha denize 
gönderip üstünüze kırıp parçalıyan bir fırtına 
yollamıyacağma ve nankörlüğünüze karşı sizi 
sulara gömmeyeceğine emin misiniz? Bizden 1 Ö- 
cünüzü alacak kimse de bulamazsınız. * Muhak¬ 
kak ki biz insan oğlunu aziz kıldık. Onu karada, 
suda taşıdık. Tertemiz rızıklar verdik ve yarattık¬ 
larımızdan çoğundan üstün kıldık. * O gün her 
topluluğu uydukları imamlarla beraber çağıraca¬ 
ğız. Gerçek, kitabı sağ eline verilenler, kıl kadar 
zülüm görmeden kitaplarını okuyacaklar. * Bu 
dünyada,kör olan ahirette de kördür ve yolunu 
da sapılmıştır. ^ Onlar sana valıy ettiklerimizden 


: k y. îr m- - ■ 

— 205 — 












gayrı şeyler uydurup bize iftira etmek için az kal¬ 
sın seni de fesada süreceklerdi. O zem an seni dost 
edineceklerdi. # Eğer sana sebat etme kudreti 
vermeseydik, muhakkak ki onlara biraz meylede¬ 
cektin. 'V- Eğer bunu yapsaydın, sana hayatın acısı . 
nı da ölümün acısını da iki kat olarak tatıracak- 
tık. Ve bize karşı kendine biç bir yardımcı bula¬ 
mayacaktın. * Onlar, ki az kalsın seni yurdun¬ 
dan çıkarmak için taciz edip duracaklardı, ama 
sen çıktıktan sonra arkandan pek az müddet ka¬ 
labilecekler Senden önce gönderdiğimiz peygam¬ 
berler hakkındaki sünnet de bu idi.. Ve bizim sün¬ 
netimizde bir değişiklik bulamazsın. * Güneşin 
batıp da gecenin karanlığı basıncaya kadar na¬ 
mazını kıl Fecir vakti de namaz kıl, sabah nama¬ 
zında (veya sabahleyin Kur’an oku), (Melekler 
tarafından) şahadet edilir. * Gecenin bir kısmın 
da uyanıp namaz kıl. Bu namaz sana mahsustur. 
Ve farz namazlara ilâve bir namazdır. Umulur ki 
seni Rabbiıı o günü makama sahip kılsın. ^ Ve 
de ki: Rabbim, beni gireceğim yere, gerçek olarak 
sok. Çıkacağım. Yerden gerçek olarak çıkar. Ve 
hâzinenden bana yardım eden bir kudret ve kuv 
vet ver, * Ve de ki: Gerçek geleli, batıl yok oldu, 
zaten batıl hep yok olur gider. ¥ Ve biz, Kurbandan 
inananlar için şifa ve ^rahmet getiren âyetleri in 
dirmedeyiz. Bu âyetler ancak zalimlerin ziyamı 
arttırır. * insana nimet verdik mi, yüz çevirip u- 
zaklaşır. Ama bir belâya uğradı mı ümidini keser, 
yese düşer. * De ki: Herkes karakterine göre dav 
ranır. Gerçek, Rabbiniz en doğru yolu kimin bul 
duğunu herkesten iyi bilir: Ve sana ruhu soru¬ 

yorlar. De ki: Ruh, ancak Rabbimin bildiği bir 
iştir. Zaten size bilgi olarak pek az şey verilmiş¬ 
tir. & Dilersek sana vahy etiğimizi senden gider 
meğe gücümüz yeter. Sonra bize karşı onu koru¬ 
yacak kimseyi bulamazsın. * Ancak Rabbinin 
rahmeti onu korur. Gerçek, onun (Rabbinin) 


3; 

ıj 

11 


i> 

.V 

b 

Pİ 


i 


+> 

1 > 

i 

I 

!> 

$ 

t* 

"û 

\> 

V 

ı; 

% 

I 

1 ; 

İ 


$ 

M 

¥ 

$ 

ı» 

& 

j> 

P 

% 


f -: : etmemeli**». 

— 20Ö — 


r> 

! J 

1 > 

| 




gig 

<ı: 


Si 

<f 

Hl 

f 


sana ihsanı pek büyüktür. * De ki: insanlar İve 
cinler bu Kuranın bir benzerini meydana getir¬ 
mek için bir araya gelseler, hattâ bir kısmı bir 
kı^rnma yardım etse, yine bir benzerini ortaya ko¬ 
yamazlar. * Muhakkak ki bu Kur’anda insanlara 
bütün örnekleri açıkça anlattık. Ama insanların 
çoğu kabul etmedi, küfre düştü. * Dediler ki: Bize 
yeryüzünde bir pınar fışkırtmadıkça sana inanma¬ 
yız. * Yahut hurma fidanları ile,_ üzüm çubuk¬ 
larıyla dopdolu bir bahçen olup içinden ırmaklar 
kaynamadıkça (inanmayız). * Yahut umduğun 
gibi göğü parça parça üstümüze indirmedikçe 
yahut Allahla melekleri karsımıa getirmedikçe 
(İnanmayız). * Yahut altın bir evin olmadıkça, 
yahut gözümüzün önünde gök yüzüne çıkmadık¬ 
ça, bunu yapsan bile herbirimize gökten yazılı bir 
kitap indirmedikçe ve biz onu görmedikçe saha, 
doğrusun, demeyiz ve sana inanmayız. De ki; 

Rabbimizi tenzih ederim. Ben bir insan ve pey¬ 
gamberden başka bir şey değilim. * Ama kendi¬ 
lerine doğru yolu gösterene bir peygamber ge¬ 
lince insanları inanmaktan alıkoyan şey de (Al¬ 
lah, hiç bir insanı peygamber gönderir mi) deyiş¬ 
leridir. * De ki: Yeryüzünde melekler bulunsaydı 
ve- rahat rahat dolaşmalardı. Onlara gökten pey¬ 
gamber olarak bir meleği gönderirdik. * De ki: 


3 

s 

1 

2 

I 

<c 

M 

S: 


i 

a 


<i> 

W 

<L> 


t Benimle aranızda tanık olarak Allah yeter. Şüp- 
| hesiz ki O kullarından haberdar ve herşeyi gören- 
dır. * Allah kimi doğru yola sürerse doğru yolu O 
| bulur ve kimi saptırırsa öylelerine ondan gayrı 
t bir yardımcı bulamazsın. Biz onları kıyamet günü 
yüzü koyun kör ve dilsiz olarak hasrederiz. Barınak 
|j- ları cehennemdir. Oranın ateşi hafifledikçe biz 
| şiddetlendiririz. * Bu da delillerimizi inkâr edip 
l kemik ve toz olduktan sonra mı yoniden diriltile¬ 
li ceğiz. Deyişlerinin karşılığıdır. * Görmüyorlar mı 
l ki o Allah şüphesiz gökleri ve yeri yaratmıştır. 

t 

t-, fi.. .**?’?>?*?!.-::' : 

— 207 — 











Onların benzerini de yaratmağa gücü yeter. Ve 
şüphesiz onlar için bir ecel (Belli müddet) ya¬ 
ratmıştır. Ama zalimler bunu kabul etmekler ve 
küfre saplanırlar. * De ki: Rabbimitı rah ra e t h⬠
zineleri elinizde olsaydı sadaka- vererek tüketiriz 
diye cimrilik eder sarf etmezdiniz,•' Çünki insan 
çok hasistir. * Muhakkak ki biz Musa’ya dokuz 
tane açık delil verdik. İsra doğallarına sor, Musa 
onlara gelince Firavun demişti ki: Ey Musa ben 
seni büyülenmiş görüyorum. * O da (Musa) de¬ 
mişti ki: Sen biliyorsun bunları insanlara sarih 
işaretler olmak üzere ancak göklerin ve yerin 
Rabbı indirmiştir ve ey Firavun, ben de seni 
küfr içinde helak olmuş görüyorum. * Onları Mı¬ 
sır’dan çıkarmağı takdir edince onu da (Firavun) 
opunla beraber Olanları da sulara boğduk. * 

Sonra Israiloğullarına dedik ki: Yeryüzünde oturun 
oyalanın ah ir e t hakkın daki vadimizin zamanı ge¬ 
lince hepinizi toplayıp huzuruma getirecekler. * 

Biz Kur’anı hak ve gerçek olarak indirdik. O hak 
ve gerçek hükümlerle indi. Seni de ancak müj¬ 
deci ve korkutucu olarak gönderdik. * O Kur’an 
ki, insanlara yavaş yavaş sindire sindîre okuman 
için kısım kısım indirdik. * De ki: İster inanın, 
ister inanmayın, bundan önce kendilerine ilim 
verilenlere okunduğu zaman onlar dızüstü kapanıp 
secde ederler, * Ve Rabbimiz noksan sıfatlardan 
münezzehtir. Ve Rabbimizin vâdi yerine gelmiştir. 

Derleı^Ağlaya ağlaya kapınıp Kur’anı dinleyiş on 
ların huşûlarını arttırır. * De ki: İster Allah adı¬ 
na';ister rahman adına hangi adla dua ederseniz 
edin. Bütün güzel adlar omundur, Namaz kılar¬ 
ken ne pek yüksek ne pek alçak sesle okuma, iki¬ 
sinin ortası bir yol tut. * Ve de ki: Şükür Allaha 
ki kendisine evlâd edinmemistir, Ve hükümranlık 
ta ortağı yoktur. Aciz olmadığı için veliye ihtiya¬ 
cı yoktur. Onu büyük bil ve büyüklüğünü bildir. 

--i - : c. <-^4.. 









asmamı 


18 inci Sûre ^ 

i KEHİF (Mağara) 

f SÛ.RESÎ > 

£ JlCefâtev? inmiştir. 110 âyetti?'» ' 


Çok acıyan ve rahmeti 
but-ün varüklan kaphyan 
Allahın adı ile. 

. J 

* Şükür O Allaha ki kuluna kitap indirdi, O 
kitapta hiç bir iğrilik yoktur. * Doğru bir kitap¬ 
tır. Kâfirlere kendi katından azap olduğunu ha¬ 
ber verip ihtar etmek ve inanarak iyi işler yapan 
lara da güzel bir mükâfat olacağını müjdelemek 
için indirdi. * Orada çoğu ebedî kalacaktır, * 
Allahın kendisine evlâd edindiğini söyleyenleri 
korkutmak için indirdi. * Ne kendilerinin ne a- 
talarının bilgileri var. Ağızlarından çıkan söz 
ne küstahça? Onlar yalandan gayrı bir şey söy¬ 
lemezler. * Şu Kur’ana inanmadıkları ve senden 
yüz çevirdikleri için üzülerek kendini helak mt e- 
deceksin?. * Biz insanların hangisi daha iyi işler 


— 209 — 


bir 

ne 

ge- 


işleyecek, sınamak için yeryüzünde ne varsa 
süs olarak halkettik. * Biz elbette yeryüzünde 
varsa hepsini sonunda kupkuru toprak haline 
timiz, # Kehif ve Rakim ehlinin ahvalini, bizim 
mucizemiz mi sayıyorsun? * Hani o gençler ma¬ 
ğaraya sığınarak Rabbimiz demişlerdi. Bize Tut- 
fundan bir rahmet ihsan et ve işlerimizin doğrulu¬ 
ğa erişmesi için imkânlar ver. # Bunun üzerine 
biz onları birçok yıllar mağarada uykuya daldır- 


t 













B/:bbb:.•; :;t.t;- 




w 

Sf- 

V 

îf 

| 

i 

*s 

<f 

t 

<T 


dik. * Sonra iki taraftan hangisi ne kadar yatıp 
kalktıklarını tâyin edecek diye onları tekrar uyan¬ 
dırdık. ■* Onların ahvalini gerçek olarak sana an 
1 atıyoruz. Şüphesiz onlar Rablerine inanmışlardı. 

Biz de hidayetlerini arttırmıştık. *v> Kalblerini ger 
çeğe bağlamıştık. Kalkıp: Rabbimiz, göklerin ve 
yerin Rabbidir, ondan başkasını çağırmayız. Ve biz 

öyle bir şey söylersek, gerçekten ayrılmış oluruz 
dedikleri zaman. Şu kavmimiz Allahtan gayrı 
bir mabut kabul etti. Bari buna dair açık delilleri 
olsaydı. Yalan yere Allaha iftira edenden daha 
zalim kim var dedikleri zaman. * Madem ki dedi* 
ler onlardan ayrıldınız ve Allahtan gayrısma tap¬ 
mayacaksınız, mağaraya sığman da Rabbiniz size 
rahmetle ferahlık versin ve işinizde kolaylık hazır¬ 
lasın. * Bir görseydin, güneş doğunca, ışığı, mağa 
ralarınm içine değil sağ tarafına vuruyordu; ba¬ 
tarken de sol tarafında. Ve onlar mağaranın ge¬ 
niş bir yerindeydiler. Bu, Allahın mucizelerinden- 
dir. Allah kimi doğru yola. iletirse o doğru yolu bu¬ 
lur. Kimi saptırırsa ona doğru yolu gösterecek bir 
dost bulamazsın. * Onları uyanık sanırsın, hal¬ 
buki uyuyorlar ve biz onları sağ ve sol taraf¬ 
larım çevirip durmadayız. Köpekleri mağaranın 
methalinde ön ayaklarını yere uzatmış, yatmada, 
hallerini anlasaydm kaçardın ve halleri sana kor¬ 
ku verirdi. * Onları nasıl uyuttuksa birbirlerine 
sormaları için öylece uyandırdık. İçleıinden biri: 

Ne kadar kalmışız burada dedi. Birgün veya gü¬ 
nün bir kısmını uyku ile geçirmişiz dediler. Sah¬ 
ibimiz daha iyi bilir dediler. Hele birinizi şü gü¬ 
müşle şehre yollayın da temiz yiyeceklerden bir 
miktar getirsin. Ama ihtiyatlı davransın, hiç 
kimse sizi duyup anlamasın. * Anlarlarsa ya taş¬ 
larlar sizi ya da dinlerine döndürürler. Ve onlar¬ 
dan hiç kurtulamazsınız. * İşte böylece Allahın 


— 210 - 


% 


ı 

îi 


s 

I 


I 

3? 

ş> 

4 

% 

2> 


<s> 

<ı> 

<0 

<0 

a> 

I 

<0 

3> 

<8 

& 

<\> 

<0 

10 

I 

■ i 
I 
.5 
& 
§. 
& 

§ 

M 

<8 

I 

I 

<[> 

4 


“ 113 — 

-.t.-. ..:•.-. .-.tIt: -sk-^hksîv^-- sçfîSK:* 


% 

I 

I 

m 

T 

$ 

<î* 


A 

K 

$> 


ff ı 

I 

<>; 

m 

*1 

<v 

V 

A 

1 


3fj *euıAn Biıeısıtıei T?îPü s ramreu ıpuasf apuuaı 
-qrt^ uapznA nq uıuıqqeH aA mAsuıapı sı aıq liAuS 
uymetmS 0 A uapzoS Tuueısmpm apAasuaıı 0A 

•ıspuıAe (laımumm) uepjepıo nun.zoS uaqje.ıe tuta 
-ajgaımu uıuıare ng -ro ugauı 0 A pjqes Gpnmq 
aippıaAııuıp mıuesıp ımuo 9A ueue lutpe uuysı 
-IV uİibssi'B 0A qeqes * unproA peaBm.ois eymeq 


<i* 

îf 

€)' 

: 

< 1 . 


A 

I 


<e 

j: : 

I 

îC 


-üıuıqeı epnzAaıu jıq nzıS aıAoq apı uapıap Janpı 
ı^lıs an uaı^ado^ AappT tsi^ sag :ep Eieıızeg q,ıop 
uapfadgii ap Jiq dpi ısqq 5n (jeıueAnA'ja) jlb\uq :py 
japap ınegzeg * uappap uıpedeA posam Jiq aımu 
-o unıejeŞeuî o ası je[uıqo stmuezed iAe/ma MTI?q 
ptı eqep lupBp İluİJuo tıaı^H ıq esAo utquıs 
-ljeq ıızıS ueidjep uıdeA ıdeA >uq aaaA nŞnpurqnq 
uıiB'UO dd Jappap japıusnuı 3p dda 3 jepjaqeq 
u e presin uaq.iBpmjnp d.s ıqa5 e^nstdtj nq ımq mbı 


uaiauqıq mıŞrpeıuıo acımız uepurıcj o a îuiŞbobcIo^ 
upauıeAid uapıa5.ıa3 a a nımStıpıo qa5ıa.3 uıuıpBA 


Ü: 




ı 


UB [O qaOOA[UI 


|t uıppuo nîyo uBqdrqıq ıınıaıaunısy 

fjî -aıupsıŞap aA ı.ŞıpAipuı bu es utmqqeg * uıppfap 
% öepınuı eŞeqjo ut5t mqnneq o unproA nsnanAnj 
-Qd ııAe.3 uepuo uueıuesuı *aıurp nuo aA qeq euo 

. I 

ut 


$ 


tnq iîbiiv tuujıs uuo a a a uııaidpS nqunö uıp q 
q^IIV ^Boue ıuui3i>ııpred xepeq au epeıo dd 

*; ue{ipıeq yiA znqop zn 5n epejeŞeuı (jeıueA 
-rıAfi) abiuo * uıpAeıoq utöi uıxqqeH qauzjıpııq eu 
-^q ]Şa5jaS epnzAauı nq aA qaui]aqA° s î^tag :ıq aa 

upı^aS euuııeiT uıu^s uıqqen uesjn^nun uag a^st g 
^ajaAıp «asjaısı q;e.qv >> id JaâaH * oıuap uıpa^ 

*$ı dBiude/k nunq uue upt Aas jıq atn * *eauos 
jaqeq (jeıueAı^suiH) uapuuıq e>[SBq B^snsnıt 
n£ı Ân aÂqeA uaııaapupS eues^ ;auısuı3 eŞexıısıqjeı 
epnuod n 9 uıpze jaıuaııq lÂtÂes o '^IIiq ı^ıqq f BH 
qisaue luısiAes uueıuo : Id °Q” uauop jappzpfas ap 
ııpiqadpq ‘janpA’ıspı ı ep ue[izeq AtapınpıanA aaı 


îrJiaeiĞfc?:- ,rA krlcÎT^İ^îİT i: 1 r\z î1: KK !•-! 





De ki: Hakikat Rabbinizdeil gelir. Kim isterse inan I 
sın, istiyen inanmasın. Kâfirlere alev dumanı ken | 
dilerine çevirecek cehennem ateşini hazırladık, & 
imdat istedikleri zaman erimiş kurşun gibi yüzle f 
rini yakacak olan su verilecektir. Bu ne berbat 
içkidir, ne fecî bir yerdi]'. Ş Ama inanan ve iyi § 
işler yapanlara bu iyi işlerinin mükâfatını esir 


gem eyiz. * OriTar için altından ırmaklar akan 



cennet bahçeleri vardır. Onlar altın bilezikleri ve 
altın. ve gümüşle işlenmiş ince ipekten yeşil elbi 


seler giyeceklerdir. Yumuşak yastıklarda yatacak i 
lar. Ne parlak mükâfat. Ne güzel bir yatılacak yer. | 


* Teşbih için onlara şu iki insanı anlat. O ikisin 
den birine etrafını' hurma ağaçlarıyla çevrilmiş I 
ve içinde buğday biten iki üzüm bağı verdik. ^ $ 


Bu bağların ikisi de tam zamanında meyve] erin i 


verdiler. Ve bir şey esirgemediler, iki bağın arasın 
dan bir ırmak da akıttık. ** Bıı adam bol bol mey- 
ve elde ederken, söz temsili yakınma «ben servet, m 
ziirriyet bakımından senden daha zenginim ve Ş 
daha büyüğüm» dedi. * Bahçesine günahkârca bir || 
kibirle gitti ve dedi ki: Bu bahçenin hiçbir zaman $ 
harap olmıyacağma inanıyorum. * Kıyametin ge- k 
leceğine de inanmıyorum. Ama bir zaman gelip 1 
Rabbime dönmem icabederse bu bahçe yerine bun- § 
dan iyisini bulacağım. * Komşusu ona cevap ola- § 
rak dedi ki: Seni evvelâ topraktan sonra meni % 
damlasından yaratan sana erkek biçimi verene i- 1 
ranmaz mısın? * Bana gelince, Allahı Rabbim ola- | 
lak tanırım ve Rabbime hiçbir es koşmam * s| 

Bahçene girerken şöyle söylemelisin: Allahın dediği $ 
olur, kudret yalnız O’nundur. Şimdi vakıa beni ser- 
vet ve zihniyetçe kendinden küçük görüyorsun. * m 

Ama belki de Rabbim bana senin bahçenden daha ^ 


iyi bh şey verecektir. O bu bahçeye gökten bir 
musibet (Çekirge) gönderebilir, öyle ki bahçen 




'S*#*: 




kuru toprak haline gelebilir. % Suyunu o kadar 
derine indirir ki onu yukarı çıkaramazsın. * Böy¬ 
le de oldu. Meyveleri çekirgeler tarafından imha 
edildi. Öyleki o, bahçesine yaptığı masrafların boşa 
gitmesinden eli böğründe kaldı. Asmatar da kutfu- 
yup dökülünce: Ah, dedi Eabbime eş koşmamış ol¬ 
saydım * Ama şimdi ona Allaha karşı ne bol zjir- 
riyeti ne de geniş serveti yardım edemez. # Böyle 
hallerde hakikatte koruma ancak Allahın elinde¬ 
dir. En iyi mükâfat ve eıı iyi akıbet Allah nezdîn- 
dedir. * Bu dünya hayatı hakkında onlara şu ör¬ 
neği ver. Bu hayat gökten indirdiğimiz ve bitkiler 
taralından yutulan suya benzer. Bitkiler bu siye 
de yeşerirlerse de bir sabah rüzgârın önünde sav¬ 
rulan saman halene gelirler. Çünkü Allah herşiye 
gücü yetendir, * Mal ve evlât dünya yaşayışının |Zİ- 
netidir. Hayır ve iyiliklerse ebedi kalırlar, Rabbihin 
katında daha büyük mükâfatla karşılanırlar, jso¬ 
nucu da daha iyi olur. * O gün dağları yelin¬ 
den sökeriz. Yeryüzünün dümdüz olduğunu gu- 
riır sün ve herkesi istisnasız hasrederiz. * Herkes 
saf saf Rabbin huzuruna çıkarılır. Muhakkak) ki 
Allah «Önce sizi nasıl yar attıysa öylece de hutu¬ 
ruma geldiniz. Size belli bir vait de belirtmeldik 
mi sandınız?» der. * Kitap ortaya konmuştur. Şuç 
luJarı görürsün ki c kitapta yazılı olan şeyler yü¬ 
zünden korku içindedirler. Ve eyvah bize derjer, 
bu nasıl kitap ki küçük büyük ne varsa sayıp 
dökmüş, ne yaptılarsa hepsini karşılarında bulur¬ 
lar. Rabbin kimseye zulmetmez 0 . * Hani bir za¬ 
manlar biz meleklere Adem’e secde ecîin demiştik 
de İblisken gayrisi secde etmişti. İblis cin taifesin- 
dendi. Allahın emrinden çıktı. Beni bırakıp da o- 
nu ve hürriyetini mi dost ediniyorsunuz Oysa, ki 
onlar size düşmandır Allahı bırakıp şeytanı dost 
edinmeyin, zalimler için ne kötü bir bedeldir jbu 3 

mk 



* Onları ne göklerle yerin yaradılışında laı 

İ 

rfrr t>T fcr Iv fC İOfrKr r. r r, r: C * !- CC CCV : İ C..I‘V:C r C*VCv 


1 v 

— — «h -l \J 
















I 

<ı 

Cf; 

?K 

<fi 

I 


■ '-rm - : - -• *u { v^sîs;^ -:' 


kıldık ne kendilerinin yaradılışında insanları doğ¬ 
ru yoldan saptıranları da kendime yardımcı edi¬ 
nenisin, # O gün bana eş koştuklarınızı çağırın 
der de çağırırlar ama onlar gelmez. Biz onların 
aralarına cehennemde- uçurum koymuşuz dur. * 

Suçlular* cehennemi görürler ve içine düşecekleri¬ 
ni anlarlar, ama kaçacak yer bulamazlar, * Biz bu 
Kukanda insanlara her çeşit örneği açıkça anlat¬ 
madayız. Ve insan her şeyden fazla mücadeleci¬ 
dir. -v* İnsanları kendilerine doğru yol bildirildik¬ 
ten sonra da inanmaktan ve Rablarmdan af dile¬ 
mekten men eden şey, ancak evvelkiler hakkmdaki 
helâk olma hükmünün gelmesini veya açıkça a- 
hiret azabının çatmasını bekleviştir. * Biz pey¬ 
gamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gön¬ 
deririz. Kâfirler hakkı batılla gidermek için uğra 
şırlar. Ayetlerimizi ve kendilerine verilen korku¬ 
tucu haberleri alaya alırlar. * Rabbinin âyetleri 
ile öğütler verildiği halde ondan yüz çeviren ve 
elleriyle hazırladığı şeyi unutan kişiden daha za¬ 
lim kimse var mıdır? Biz onların anlamamaları için 
gönüllerine perde çektik, kulaklarım ağırlaştırdık. 

Doğru yola çağarsan da, o yola geliri eleri imkân¬ 
sızdır artık. ^ Rahbin yarlıgayan ve rahmeti geniş 
olandır. Hak «ettiklerine karşılık onlaıı helâİv edi¬ 
verse azapta acele etmiş olurdu. Ama onlara vaad 
edilmiş bir zaman var. O zaman geldi mi, Allah¬ 
tan gayrı sığınacak bir makam bulamazlar. * iş¬ 
te zulüm ettikleri için helâk ettiğimiz bunca sehir- 
% 1er. Biz onların helaki içinde bir mehil bellrtnıiş- 
;J': tik. * Ö zaman ki Musa ğşnee: Ben demişti iki 
î| denizin kavuştuğu yere kadar durmadan gide¬ 
ri- ceğirn. Veya yıllarla bu uğurda çalışacağını. * 

k İki denizin kavşağına vardıkları zaman balıklarını 
?}; unutmuşlardı, balık denize atlamış dalıp bir yol 
gi bulmuştu, * Oradan geçtikten sonra Musa gen- 
i ce: Kuşluk yemeğimizi getir dedi. Yolculuk yordu 


¥ 

İ 

I 

i 

7j : 


<) 

¥ 

<1 

S 

I 

$ 


1 


<5 


a- 

• fi 


r> 

5î 


$ 


1 


r- 214 



v'-■ ; bpbbhph 1 - \ "‘ : pstv-p 1 -pp: - *r:-pp‘-i-;#3 ^pa 


bizi. * Genç, gördün mü dedi. Kayanın üstümde 
otururken balığı unutmuştum, onu bana unuttu¬ 
ran ve sana söylememe engel olan da şeytandır. 

Balık denire acayip bir surette dalıp gitti. * Mupa 
aradığımız buydu dedi. Ve kendi izlerini takip ejde- 
ıek geri döndüler. * Bu sırada kullarımızdan biri¬ 
ni buldular ki biz ona katımızdan rahmet ve mm 
vermiştik. * Musa ona dedi ki: Sana öğretilen ger 
çek bilgiden bana da öğretirsen sana uyayım mı? 


y * O, dedi ki: Sen benimle beraber olmağa dayaha- 
mazsın. ^ Esasını kavramana imkân olmıyan bir 
y ^eye nasıl dayanabilirsin. * Musa dedi ki: AİJah 
| dilerse sabrettiğimi göreceksin. Ve hiçbir işte sâna 
âsi olmayacağım * O dedi ki: Bana uyacaksan, sâna 
§ ona ait bir şey sovleninceye kadar bana hiçbir şey 
a sorma * Böylece kalkıp yola düktüler Nihayet jbir 
gemiye bindiler. O, gemiyi deldi Musa dedi ki: 

f İçindekileri boğmak için mi deldin gemiyi? Mu- 
f hakkak ki yaptığın iş pek kötü. * O,, demedim mi? 
| dedi. Gerçek sen benimle beraber olmağa dayana- 
| mazsın. * Musa unuttum dedi. Azarlama beni;[bu 
îşde bana güçlük çıkarma. Yine yola düştbler. 
î Bir erkek çocuğa rastladılar. O, çocuğu öldürdü. 

■' lotusa: Tertemiz bir cana kıydın. Muhakkak} ki 
| kötü ve yasak edilmiş bir şeyi yaptın. Dedi. * O, 
I Bana demedim mi, dedi gerçek* sen benimle bera- 
k ber olmağa dayanamazsın. * Musa bundan pon- 
ra dedi sana bir şey. sorarsam benimle arkadaş 
?' olma artık. O zaman benden ayrılmakta gerçek- 
’f ten mazur olursun. * Yine yolardpştüler, bir şğhre 
| vardılar, halkından yemek'istedilerse de onları do- 
| yuran tek kişi çıkmadı. Yıkılmak üzere olan bir 
f duvar buldular. O duvarı doğrulttu. Musa ^edi 
I; ki: Dileseydin bu hizmete karşılık bir ücret âlır- 
| dım V O, işte dedi seninle benim aramda ayrılık 
$ mukadder, Sabredemediğin şeylerin iç yüzünülsa- 
f na anlatayım. * Gemi, denizde çalışan yoksul kim- 

a mm t m et m 

— 215 — 


W 

<f> 

M 

■M 

<s> 

s 

<b 

$ 

$ 

<r 

<l> 

& 

<l> 

<t> 

<s> 

<i> 

0> 

<0 

<x> 

£i> 

<t> 

<0 












'* sm ' ■ ■: -î 'f-r-r-ı ^ vv .m- 

$ 

<j> 

İ seterindi, Ona kusurlu bir hale getirmek istedim. 


gemileri gasp etmedeydi.. * Çocuğa gelince, anası 


| m asiliğe ve küfre iletmesinden korktuğum için 


§ vermesini diledik * Duvarsa şehirde iki yetim ço- f 
§ euğundu. Altında o yetimlere ait biraderine vardı. 1 



tik. * O kendi yolunu tuttu, * Nihayet güneşin § 
battığı yere vardı. Ve güneş siyah bir çamur kay- | 
nağmın İçine batar gibi geldi ona. Orada bir hal- I 
kg, rastladı. Biz Zülkarneyn’e dedik ki bu halkı | 
ya cezalandır, va da ona mülayim davran, * O | 
dedi ki: İçinizde haksız işler yapanları cezalandı- | 
racağım. O kendisini daha şiddetle cezalandıracak I 
olan Rabbine dönecektir. * Ama inanan ve iyi iş- § 
ler yapanlar en güzel mükâfatı atacaklardır. Biz § 
onlara emrimizin İcrasını kolaylaştıracağız. * Soıı | 
ra yoluna devam etti. * Nihayet güneşin doğduğu | 
yere vardı. Orada bir halk buldu ki güneşten ko- f 
runmak için biz kendilerine birşey vermemiştik | 


(Elbise ve ev). * Bu bir gerçektir, çünkü biz onun | 
yanında olanları bilgimizle kuşatmıştık * O yo- |f 
luna devam etti. $ Nihayet iki dağın arasında bir I 
halka rastladı ki söyleneni zor anlarlardı, # Onlar | 
dediler ki: Ey Zülkarneyn, Yecüc ve Mecüc meni- | 
leketie fesat çıkarıyor eğer bizimle Yecüc Mecüc J> 


memizi kabul eder inisin? * o dedi ki; Alla hm ba- $ 


i - • m mm^mcrn - m n 

— 216 - 




' "mm-'V C v-m :c;v . 


f na verdiği kuvvet, sizin cizyenizden daha h ayır¬ 
ır ]_ıdır. Bana iyice ysCröım e dm. sizinle Yeene Me- 
t iic arasına sağlam bir duvar cokeyim. y 310 dağfm 
■itti aracındaki boşluklar* dol örn mam için bana 
büyük demirlet getirin, ve cfedi kf: Körüklerle üf¬ 
leyin ki demir ateş gibi kıza,rehin Sonra dedi ki: 
Ban a ei'i n - i ş rn a d en g eti n n. n stü ne d öke y i M; : * 

Böylece Yecüc ve Meciâc yapılan duvarı aşamalh- 
lar, evelemecliler. Y o raman Znlkarneyn dedi ki: 

Ben bunu Allahm inayetiyle yaptım ama Rabbimm 
vadi gelip çatınca bu sed töz haline gelecek. Bab- 
onorn vadi gerçektir. * o gün imanları,* denizin da; 
-yaları gibi tabiri üstüne yıkacağız ve sûr cahilin- 
t:D hepsini bir yere toplıyac a yu:, f q gün cehen¬ 
nemi. İnanmıvarolara faredeyiz. Onların debi şe¬ 
nim notana hususun da göBİeij kapalı, kulak lan 
fakaLıyci] İhtarlarmu’ i |şİ^:aezfeS|.1j» Kuram ılinje- 
1 1 .1 efe tjjh &rn p ü i' ■ eeteEtı ezie^çf I ,&* ? JSÎâ f iri er, bIK cifen 
gayri, kuHarımdan yardımcı' bufejfekiaıım mı şan¬ 
dılar *• Be ki: Size 1 iztedikyerinde' en çd-k ziyan ede¬ 
nin kim olduğunu soylıyeyim mi? ^ Dünya haya¬ 
tında 'çalı malan en fazla ziyan edenler iyi işler 
.aptıklannı sananlar m. # Rablanran delillerini ve 
C/na ubneceklerini 'inkâr edenler polardır. Bütün 
I1 edikleri hederdir, kayamet günü onlara hiç feir 
değer vermeyiz. ^ Dahilerimle ye pey gam beri erin) i e 
alay ettiklerinin cezası cehennemdir. Y inanan ve 
hay 3 ,rlı jşievkyapanlann mekanı ise ;cennet bahçe¬ 
leridir. Y Orada temelli kalacaklar ve ayrılmak 
istemiverekler. De ki. deniz mürekkeb olsa tü¬ 
kenir Rabbirnn sözleri tükenmez, hattâ öyle bir 
deniz daha bulunsa yine tükenmez, y De ki. ben 
de si/m ^«ibi bir insan3m bana vahy edildi ki tap- 
tığımız ancak O tek Allahtır Artık Babbine ulaş- 
mavi uman, ’nn jsleı jüoc ve B debine kulluk 
eduken O’na hiç bir sey eş kokmasın. 


■ - ■ > . . . .■.- 1 o :-v 3-!-c.s cr.m 

— £17 — 












19 uncu SÜRE 


,»*»»**»♦»**♦»****<>•* •>« »»N- *<'♦♦«■<■>♦»»«>»>♦ 

i . 


MERYEM SURESİ 


fMekke^M inmiştir. 98 ftyettir r 

♦ t♦ » »* » ♦ 9 »»»t<K 


Çok acıyan ve rahmeti bii 
tun varlıkları 
Ahalim adı ile. 


<» 

> 


I 

1 

s 


J> 

.*> 


• 1 > 
J > 
»> 

-i> 

S 
!> 

S 

kaplayan » 

i 


* Kaf—hâ—yâ—ayın sâd * Bu Allahın, kulu Ze- 
keriyaya lûtfunu anıştır v- Hani o gizlice Rabbine nt 
yaz etmişti * Ve demişti ki: Rabbim, kemikle¬ 
rim bile zayıfladı, saclarım ağardı, başım parlama¬ 
da, yalvarmam hic bi 1 zaman neticesiz kalmadı 

* Ama şimdi yerime geçecek akrabalarımdan kor¬ 
kuyorum. Karım kısır, onun için kereminden bana 
bir varis ihsan eyle ->* O. bana da Yakup soyuna da j 

ı> 
S 

■> 

v> 


3 

'V 

■> 

§ 

$ 

■> 

»> 

■> 

>> 

)> 


varis olsun. Ve Rabbim mu razı olduklarından 
kıl * Ey Zekeri , a. biz sana müjdeliyoruz. Bir 
oğlun olacak, adı Yahya'dır. Bu adla ondan önce 
kimseyi yaratmadık (eşit kılmadık) ^ Zekeriya 
Rabbim eledi. Benim nasıl oğlum o>abilir ki karım !î 
kısır Bense ömrünüm sonuna varmış bir ihtiva- i 
ran * Beyledir bir Rabbin için bu pek kolaydır i; 

Nitekim daha önce de seni yaratmıştık * Rabbim, * 
dedi (Zekeriya) bana bir işaret ver Allah ^uyurdu 
ki işaretin şııduı. Sıhhatin yerinde olduğu halde 
tam in insanlarla konuşmıyacamm * Zeke 




♦> 

I 

;• ■ 1 _ ■ _■ * - r , »,-r, t.- V X - w.' -A.•>> 

« r -YTYstY»*'! vivTn’vll TVv*\Irv? ^CV^tC* 

— 218 — 






t riya milırabdan çıkıp kav mini n yanına vardı, *pa- 
hah sl;^m Allahı noksan sala*dardan temüı edim 
y diye öğüt verdi # Ey Yahya, buyurduk. kitabı a- 
y zinıle al Eîz ona. o çocukken Hini ve hikmet yer¬ 
dik ^ Katımızdan orta iyilik ve temizlik ibran [et¬ 
tik. O Allahtan korkar, günahlardan sakımrdıı * 


s; 

ç> 

I 

<c> 


<r 

îi- 

o’ 

< 1 . 

$ 

S': 


f 

îr 

o 

<t_ 

51 ; 


Anasına, bahasına iyi davranırdı. Hoyrat ve âsî 
değildi ^ Ona doğduğu dün, öldüğü gün, dirilterek 
kabrinden çıkarılacağı gün selâm olsun # Kitahda 
Meryem! de an. Hani o ailesinden aynîmış ve doğu 
da bir yere gitmişti * Ve onlardan gizlenmek İçin 
ailesile araşma bir perde germişti. Biz ona ruhu¬ 
muzu yolladık, ki ona düzgün bir insan şeklimde 
göründü * Meryem ona (insan şeklinde görünen 
kutsal ruha) «eğer fenalıklardan sakınan bir a- 
darnsan, senden esirgeyici rahmana sığınırım» de¬ 
di * Kutsal ruh, Ben ancak Kabhinin elçisiyim. 
Sana hayırlı bir erkek çocuk vermeye geldim.» dedi 

# Meryem dedi ki: Benim nasıl oğlum olabilir, ki 
henüz hiç kimse bana dokunmadı. Ve ben iffetsiz 
bir kadın da değilim * Kutsal ruh: Böyledir I bu 
demişti. Bu iş Rabhin için cok kolay, Çünkü biz, 
(Allah) onu (çocuğu) İnsanî ara bir delil ve katı¬ 
mızdan bir rahmet olarak halk edecektik. Bu iş 
mukadderdi ve olup bitti * Nihayet (Mervem), 
(İsaya ) gebe kaldı. Ve onunla (karnındaki çocukla) 
uzak bir yere çekilip gitti * Doğum süncısı onun 
bir hurma ağacın m dibine çekilmesine sebep oijAu. 

Ve dedi ki: Keşke daha önce ölseydim de unutulup 
gitseydim * Ona uzaktan bir ses geldi: Ta sallan¬ 
ın a, Rabbin ayağının altmda bir ırmak hjalk 
etti * Hurma ağacının gövdesini salla. Sana |ye¬ 
tecek olgun hurmalar düşecek * Ye, hf feraha ka¬ 
vuş. Ama seni birisi görürse de ki: - «Ben bu gün 
esirgeyici Allah için oruç tutmaktâyim* Ve İdinde 
}\p koım^.,mam^ Çocuğu îtsa!jû> kueağma alıp 
kav mine gelince: Onlar ey Meryem dediler, sen ga- 


,;kİ-1cÜİŞ’.cîciC 'r: V. 


. •-, ,7 ı* , ,T 1 ,ı-î"ı-, > ‘ ıSıC.v^vi 

1 X - — 


0> 

$ 

§> 

s 


§ 

I 

I 

<k 

«> 

<t> 

<3> 

vt‘ 

'J: 

M 

m 

<j> 

<t> 

<r> 

M 

<ı> 

’-S) - 

<r 

<j> 

m 

<İ> 

<t> 

<k> 

■SSK 

0> 

0 > 

<£> 

r> 

4> 

<İ> 

M 


- ?ı> 


0> 

$ 

îk 

<)> 

M 







man 


2 '■**£ *R ypr ■- 

rip (büyük) bir iş yaptın * Ey Harun'un kardeşi, 
baban ve anan kötü adam değildiler * Meryem,^ 
çocuğuna (İsa'yı) işaret etti, Onlar da, nasıl olur 
da beşikteki çocukla konuşur; dediler * İsa şüphe¬ 
siz ki dedi ben Allahın kuluyum. O, bana kitap ver¬ 
miştir, Ve beni peygamber kılmıştır * Ve nerede 
olursam olayım Allah beni kutlamıştır. Ve ömrüm 
oldukça namaz kılmamı ve zekât vermemi emret¬ 
miştir. * Beni anama saygılı kılmıştır. Ve beni zor¬ 
layıcılardan ve şakilerden etmemiştir * Doğduğum 
gün, öleceğim gün ve dirilip kabirden çıkacağım 
gün selâm bana * İşte Meryem oğlu İsa budur. 
Şüpheye düştükleri şey hakkmdaki hakikat budur 

# Allahın evlâd edinmesi olacak şey değildi. O, mü¬ 
nezzehtir. Bir işin olmasını istedi mi, «Ol» der. O, 
da olur * Muhakkak ki Allah rahimdir. Ve sizin 
Rabbinizdir. Ona tapın doğru yol budur * Arala¬ 
rında ihtilâfa düşüp gruplara ayrıldılar Vay kâfir¬ 
lerin haline ve vay ulaşıp görecekleri büyük günün 
azabına ^ Huzuruma geldikleri gün, neler görüp 
neler duyacaklar. Ama zalimler hâlâ apaçık bir 
sapıklıktadır. * Ceza gününü anlatarak onları 
korkut. O gün iş olup bitince anlıyacakiar, şimdi 
gaflettedirler, onlar inanmazlar * Şüphe yok ki 
yeryüzünün, ve yervüzündekilerin varisi biziz. 
Hepsi dönüp huzurumuza geleceklerdir * Kitapta 
İbrahim’i de an ki, muhakkak doğru 
idi ve peygamberdi. Hani İb¬ 
rahim babasına: «Baba, işitmeyen, görmeyen hiç 
bir' derdi senden gideremeyen şeye neden tapar¬ 
sın?» demişti * Baba, ben senin bilmediğin bir bil¬ 
giye sahip oldum, bana uy da seni doğru yola ile¬ 
teyim * Baba, şeytana tapma, şüphesiz o Allaha 
âsidir * Baba, korkuyorum ki şeytana dost olduğun 
için Allahtan sana bir azap gelip çatar. Demişti de 

* Babası: Ey İbrahim, demişti. Benim taptıkla¬ 
rımdan yüz mü çeviriyorsun? Bundan vazgeçmez- 


220 





1 Ti-’! : : v • 1 * - - 1 - l ^ -: - v - - ‘ -' ' J - r: J -••: -r *■*. 

sen seni taşlarım» Uzun bir zaman için bana gö¬ 
rünme, Git, bırak beni * İbrahim, selâm sana de¬ 
di, Rabbimden seni yarlıgamasını dileyeceğim. O, 
bana lûtfedicidir * Sizi ve Allahtan gayri kulluk et¬ 
tiğiniz şeyleri bırakıp Rabbıma yalvarıyorum ki 
belki duamı kabul eder. Ve beni mahrum kılmaz 
* Onları, ve Allahtan gayri kulluk ettiklerini bı¬ 
rakıp çekilene (İbrahim) İshak’ı ve Yakub’u Ver¬ 
dik, Ve hepsini peygamber kıldık. * Ve onlara rah¬ 
metimizi ihsan ettik. Ve gerçeğin yüce dilini ina¬ 
yet ettik * Kitapda Musa’yı da an ki, şüphesin o 
da temiz ve halis bir insandı, bir elçi ve peygam¬ 
berdi v Ve biz ona Tur dağının sağ tarafından ni¬ 
da ettik. Ve onu bizimle konuşmak üzere huzuru¬ 
muza yaklaştırdık * Rahmetimizden bir insan ola¬ 
rak, kardeşi Harun’a da peygamberlik verdik * Ki¬ 
tap da İsmail’i de an ki şüphesiz sözünde duran 
bir elçi ve peygamberdi * Ehline namaz kılmaları- 
n ı . zekât vermelerini em- 
| rederdi. Allahın hoşnut oldukların- 
Ş. dandı # Kitapda İdrisi de an ki şüphesiz doğrıy- 
| du ve peygamberdi * Biz onu çok yüce bir mevkie 
1 yükselttik * İşte onlar Allahın nimetlerine eriş¬ 
il mis nebilerdendir ki Âdemin soyundan ve Nuh’la 
% berabeır gemiye bindirdiklerimizin ve İbrahimin 
İ ve İsrailin soyunda©, gelme idiler. Doğru yola yo- 
1 neltiğimiz ve seçtiğimiz kişilerdi. Esirgeyici AUa- 
I hin âyetleri kendilerine okunduğu zaman ağlaya- 
H rak secdeye kapanırlardı * Onlardan sonra öyle bir 
1 soy geldi ki namazı unuttular, heves ve şehvetlÇri- 
İ ne uydular, azgınlıklarının cezasını yakında gcre^ 
I çekler ^ Ancak, tövbe eden iyi işler gören ve iman 
i edenler müstesna. Böyleleri cennete giderler ve hiç 
| bir zulüm görmezler ^ Kullarına Allahın vaad et¬ 
il mis olduğu Adin cennetlerine girerler. Şüphesiz 
;ji Allahın vadi mutlaka yerine gelir * Orada boş şöz- 
H 1er işitmiyecekler ancak selâm size, hitabına maz- 
^ har olacaklar. Ve rızkları sabah, akşam kendileri¬ 
mi) 

— 221 ^ 










1 

“J ne gelecek * O fennet kı kullanınız içmcten bizden § 
korkup, kötülükler den sakınanlara miras vejeeeğiz 

# «Cebrail çoktandır * v^a&y . getirrnedlgmd^rı şikâ- fi 
yet eden Muharrmıed’e» bfe i Melekler^- aneafe Rab- • % 

t- binin emriyle .gökten inerim Öttümüaöe İmi uğran 
istikbal, arkamızda ^ kalmış olan mazi, ve ikisinin i 
arasında bulunan hâl Al fethin dır. Raîböin hiç bir & 
şeyi unutmam * O göklerin, yelim ve ordsrrnı A 

smâa bulunan ket şeyin Patolrîk*. Cklumîşln Obru - 
ululayın,-ve ululamadajSjggSh ed|k. Ona asit ma- % 
cak bir kimse ıjrfıknmiSın ^ Gerçi İnsan, Ben öl¬ 
dükten sonra gerçekten dirilip mefaröan çakacak 
mıyım? # Der ama unutıfför rnu ki onu evveîee 
biz bir hiçten .yaratmıştık. * Muhakkak ki bir gün 
onları ve şeytan 1 arı 'toplayacağız, ve onları d m çök¬ 
müş halde cehennemin etrafına^ dizeceğiz p Ve her 
taifeden Rabbma en inatçı bir şekilde âsi olmuş 
olanları ayıracağız, ( önce onu cehenneme atacağız 

* Biz cehennemde yakılmaya en ziyade müstahak 
olanları biliriz. * İçinizde ona uğramıyacak kimse 
yoktur. Rabbiniz böyle takdir ediyor * İnananları, 
ve kötülüklerden sakınanları kurtaracağız. Kâfir¬ 
leri ise diz üstü bırakacağız. * Bizim apaçık şyet- 
ler im iz, onlara ^kununcir inanmay anlar inanarila- 
ra derler ki «hangimiz d ak a iyi ve daha parlak d~u- 
rumdayızH* Onlardan önce de‘daha zengin ve daha 
bolluk d a yaşamış nice payları helâk etmedik 
mi? # De ki: Doğru yoldan çıkmış olanlara rah- ^ 
man, uzun ve mesut bir dünya hayatı bahşeder ki 
tehditlerin gelip çattığını nihayet kendi göşierüe f 
görsünler. Ya bu dünyada veya ahirette o cesa Jj 
gelir, o zaman kimin en kötü dununda ve korun- $ 
madan mahrum kalacağım anlıyaeakiaf * Büğrü 
yola girmiş" olanları Allah yüceltil. Allahın mgk a- y 
rmda ebedî kalacak hayırlı işler, bu dünyanın bü- î| 
tün nimetlerinden daha hayırlı w şape daha Lâyık- c 
tır * Bizim âyetlerimizi yalan sşryam." ve ben ser- § 


o i-;--1 - -, - i- . . . . , c. ,• 

— 222 — 














vetlere ve züıriyete sahip olacağım, diyen adamı 
gördün mü? * O acaba geleceğin sırlarını mı beli¬ 
yor yoksa Rahmandan bir vaad mi aldı? * Asla Onjm 
sözlerini yazacağız, ve cezasını şiddetlendireceğiz 

* Onun dediğine (mal ve evlât) sahip ve varis bi- 
ziz. O sonunda huzurumuza yalnız ve çıplak ola¬ 
rak gelecek * Allahtan gayrı kendilerine yardım e- 
deceğini umdukları putlara taptılar ve izzet sahi¬ 
bi olmak istediler * Ama, iş öyle değil. Yakmpa 
taptıklarını inkâr edecekler ve putlara isyan ede¬ 
cekler * Görmüyor musun ki biz şeytanı avutup, 
günah işletsin diye inanmayanlara musallat edi¬ 
yoruz # Onun için onların helakini dilemekte ace¬ 
le etme. Çünki biz onlara belli bir vâde verdik # O 


gün (kıyamet) Allahtan korkup kötülüklerden sa¬ 
kınanları, şerefle ağırlanmak üzere, saf saf hutu¬ 
rumuzda toplayacağız * Ve suçluları, susamış hal¬ 
de cehenneme süreceğiz * Allahtan vaad almış o- 
lanlardan başkaları şefaatle bulunamaz * Onlar 
Allah, oğul edindi, dediler * Muhakkak ki çok kötü 
bir söz söylemiş oldular * Öylesine kötü bir ^öz 
ki, o yüzden nerae ise gökler parçalanacak, yer ya¬ 
rılacak, dağlar çökecek. Bütün bunlar Allahın cjğ- 
lu var, demeleri yüzünden olacak * Allahın oğul 
edinmesi oiacak şey değildir * Göklerde ve yerde 
ne varsa Allahın huzuruna kul olarak gelir * Mu¬ 
hakkak ki Allah onların teker teker sayısını ve hal¬ 
lerini bilir. * Kıyamet günü onun huzuruna hepsi 
tek tek gelirler * Şüphesiz ki inanan ve hayırlı iş¬ 
ler yapanların gönlüne Allah bîr sevgi verir * cjer 
çek, biz ancak kötülüklerden sakınanlara müjde 
vermen, ve mi kavini korkutup uyarman için Kur’- 
anı senin dilinde 'indirdik (anlaşılmasını kolaylaş¬ 
tırdık.) * Onlardan önce nice ümmetleri helâk et¬ 
tik. Onlardan kimseyi duyuyor musun, ve bir teju- 
nin olsun sesini işitiyor musun? 


- 














-V; •> \ : :&3 I4^£)^£$Sfrr&'j •'“ttIt HHfcî 1 i‘.i H î : i’j^î^tf^#^^f'H-H:^—j-; 


20 nci SÜRE 


İ<*' **$£-* f< < *<4 <<'*,*<*< »H't4 <<*-<( €4**e€-6«4»«< «' ' 

i 

TÂHÂ SÜRESİ Î 

i 

(Mekke'de mmiştlr. ÎÜ 5 âyettir .J i 


Çpk a eşyan ve rahmeti tots- 
lafeı var! ahları kaplayan 

Allahın adı ile. 


# Ta,ha * Kur’anı sana zahmete uğra yasın diye in- 
dümıecbk # Biz onu ancak sakınacaklara öğüt ol¬ 
sun diye indirdik * (Kuran) yeryüzünü, ve yüce 
gökleri yaratanın katından inmiştir * Rahman 
arşı kaplamıştır. Ve her şeyin hâkimidir. * Gök¬ 
lerde ve yerde ve ikisinin arasında, ve yerin al¬ 
tında ne varsa hepsi onundur * Sesini yükseltme¬ 
sen de Allah gizliyi de bilir, açığı da * O Allah ki 
CVndan gayri tapacak yoktur, bütün güzel adlar 
Güründür ^ Musa’nın hikâyesi sana ulaşmadı mı? 

* Hani Musa bir ateş görmüşün de „aîleşine, «du¬ 
run ben bir ateş görüyorum,, ya gider, oradan size 
bîr kor getiririm, ya da ateş basında birine rast¬ 
layıp yol sorarım.» demişti # Ateşe doğru yönelin¬ 
ce ona bir ses gelmişti: Ey Musa şüphe! yok ki se¬ 
nin Ra fobin benim. Ayakkabılarım- çıkar. Kutlu 
Tüva vadisinde "bulunuyorsun * Ben seni kendime 
seçtim, sana vahy edileni dinle # Şüphesiz ben' 1 -o ~ 
Allahım ki benden gayrı tapacak yoktur. Bana tap. 


<*¥&&&&?& *-:ev : :-:-h:k-ş--■:- 

— 224 — 



.... 

Beni anmak için namaz lal * Kıyamet saati yak¬ 
laşmada. Herkes, yaptığının karşılığım bulsıin 
diye onun tam vaktini gizlemekteyim * Ona inan¬ 
mayan, ve kendi havasına uyanlar sakın seni inan¬ 
cından döndürmesinler, yorsa sen de helak oluk¬ 
sun * Sağ elindeki şey nedir, ey Musa? * Musia, 
asam, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarınla 
ağaçlardan yaprak sil kerim, başka işler de yapa¬ 
rım * Allah , ey Musa elindeki asayı bırak, buyur¬ 
du * Musa asayı bıraktı. Bir de baktı ki asa b^r 
yılan olmuş kımıldayıp duruyor * Allah buyurdu 
ki: Onu yerden al korkma. Onu sana evvelce ol¬ 
duğu gibi asa haline getireceğiz * Elini böğrüıie 
koydun «Bir hastalık olarak değil» çektiğinde bem¬ 
beyaz oldu. Bu da bir başka mucize sana * Sana, 
en büyük mucizelerimizden bir kısmını göstere¬ 
lim * Firavunun yanma git. O çok azdı * Musa, 
Rabbim dedi, kalbime ferahlık ver * İşimi kolay¬ 
laştı^ dilimin düğümünü çöz * Ki sözüm iyice 
anlaşılsın * Ailemden birini bana vezir et^Karde- 
şim Harun'u * Beni onunla destekle * Onu işinle 
ortak yap ^ Ki seni çok zikredelim * Seni çok çok 
analım * Muhakkak ki sen bizi her an görmede¬ 
sin * Allah buyurdu ki: Ey Musa gerçek, dileğin 
verildi * Bir başka sefer de sana ihsanda bulun¬ 
muştuk. * Vahy edilecek şeyi annene ilham etmiş¬ 
tik * Buyurmuştuk ki onu sandığa koy, n eh ire 

bırak, nejıir onu kıyıya götürür. Benim ve senin 
düşmanımız onu alır, annene himayem' altmdk 
yetişmen için sana karşı bir sevgi vermiştik 

* Hani kızkardeşin gitmişti de onu yetiştirecek be¬ 
risini bulayım mı? demişti. Gözü aydın oksun ve ta¬ 
salanmasın diye anneni tekrar sana kavuşturmuş¬ 
tuk. Sen birisini öldürmüştün de seni kederden kur¬ 
tarmıştık. Seni çeşit çeşit denemelerden geçirmiş¬ 
tik. Yıllarca Medyen halkının içinde kalmıştın. 


- - 
















• • - :•>:.• ;*9M*feB*tehfc .-ıefe# m :.;*: 


Sonra mukadder veçhile buraya gelmiştin. Ey 
Musa * Seni kendim için seçtim * Kardeşinde bera 
ber delillerimle gidin, ve beni anmayı ihmal etme¬ 
yin * İkiniz Firavuna gidin, o yoldan çıkmıştır * 

Ona yumuşak sözlerle hitap edin ki belki öğüt ka¬ 
bul eder. Ya da korkar * «Musa ve Harun» Rab- 
bimiz dediler, korkarız ki bize karşı sert davranır, 
ya da büsbütün a.zar * Allah buyurdu ki; Korkma¬ 
yın, ben sizinle beraberim. Her şeyi işitmede ve gör¬ 
medeyim * Hemen gidin ve deyin ki; Biz muhak¬ 
kak Rabbinin iki peygamberiyiz, İsrail oğullarının 
bizimle beraber gelmelerine mâni olma, onlara ezi¬ 
yet etme. Sana Rabbindeıı delillerle geldik. Doğru 
yola yönelenlere esenlik * Bize vahy edildi ki ki¬ 
tabı yalanlayanlara ve ondan yüz çevirenlere azab 
var * «Firavun» Rabbiniz kim? Ey Musa dedi * 

«Musa» Rabbimiz her şeyi yaratan ve her şeye yol 
gösterendir, dedi * «Firavun» peki ama dedi, ön¬ 
ce gelenlerin hali nice olacak? * Musa dedi ki: On¬ 
lar hakkındabi bilgi Rabbimin nezdindedir. Kitap 
da yazılıdır, Rabbim yanılmaz ve unutmaz * Öyle 
bir Allah ki yeryüzünü size döşek kıldı. Sizler için 
orada yollar açtı. Gökten yağmur yağdırdı. O 
yağmurla çeşit çeşit ve çift çift bitkiler yetiştirdi 

* Yeyin ve davarlarınıza yedirin. Şüphe yok ki bun 
da aklı erenler için deliller vardır * Sizi topraktan 
yarattık. Yine toprağa vereceğiz. Ve tekrar ordan 
çıkaracağız * Muhakkak ki ona (Firavuna) bütün 
delillerimizi gösterdik. Yalanladı. Yüz çevirdi * (Fi 
ravun), ey Musa dedi, bizi büyüleyip yurdumuz¬ 
dan cj karmaya mı geldin? * Öyleyse biz de senin 
gibi büyü yaparak sana karşı geleceğiz. Bir buluş¬ 
ma yeri ve vakti belirt de sözümüzü tutarak ora¬ 
da buluşalım. Orası ikimize de eşit uzaklıkta, mü- 
nasib bir yer olsun * Musa dedi ki; Herkesin süsle¬ 
nip kutladığı, ve toplandığı kuşluk vakti buluşa- 


- 2Sfi —, 


v 




fi y ■ v . :■: -m- :pm-*-:Pî •. - 

ıf 

Ş hm * Derken. Firavun gitti bütün hilesini toplayıp 

Ş belirtilen günde geldi * Musa onlara, yazıklar 
‘ : 

i olsun halinize dedi. Allaha valancılıkla iftira etıtne- 
<1 

yin, yoksa sizi cezalandırır, heiâk edçr. Muhakkak 
î\. ki iftira eden zarara uğrar Sonra bu iş hakkında 
§■ tartışıp danıştılar, ve goıüştüklerini başkalarjm- 
I; dan gizlediler ^ Bunlar «Musa ile Hanın» iki büyü¬ 
lt cüdür dediler. Büyü ile sizi yurdunuzdan çıkarmak 
ı«, istiyorlar. Uğurlu mezhebinizden çevirmek istiypr- 
I: 1ar * Düzenlerinizi bir araya getirin ve saf saf gelin. 

<1 

i 1 . Şüphesiz bu gün üst gelecek olan murada erecçk- 
| tir # Büyücüler, ey Musa dediler, asanı istersen 
önce sen at. İstersen biz atalım * Musa, önce jsiz 
f at m dedi. Böylece onların ipleri ve sopaları, büyü 
|- tesiriyle Musa'ya doğru koşuyormuş gibi güründü 

§ * Musa bunu görünce bir korkuya düştü * Allah 

<İ: buyurdu ki: Korkma, şüplıesiz sen üstün gelecek¬ 
li sin * Sağ elindeki asayı at. Onların ortaya koy- 
düklerim yutuversin. Çünkü onlar bunu büyüğü- 
| lük hilesile yaptılar. Ve nerede olursa olsun, büyü¬ 
lt cü muradına eremez * Musa'nın asası, onların or- 
3 taya attıklarını yutuverınce, büyücüler secdpye 
f kapandılar ve Harun'la, Musa'nın Rabbma indn- 
| dik dediler * Firavun «tebeasma» ben size izin ver- 
% meden ona inanıverdiniz ha? dedi. Zaten o size bü 
g; yü öğreten pirinizdir. Ellerinizi, ayaklarınızı çş,p- 
|: razlâma kestireceğim, ve her birinizi bir hurma da- 
*f L lına astıracağım, o zaman hangimizin cezası daha 

il 

!' sürekli ve daha acıymış anlıyacaksımz ^ Teba&sı 
| dediler ki: Şu bize gösterilen açık delillere kajrşı 
artık seni yar ad anımıza üstün tutamayız. Elinden 
§ geleni yap. Zaten senin buyruğun ancak su dünya- 
I da geçer. * Gerçek biz yanlışlarımızı ve bize zopla 

it ^ ı 

K yaptırdığın büyücülükten dolayı, işlediğimiz ğü- 
| nah lan bağışlamadı için Rabbimize inandık. Allah 
I daha hayırlıdır. Mükâfatı da daha süreklidir!* 

I 

— 227 — 


$ 


’ 

1 

& 


& 

w 

i 

I 

<k 

<s> 

& 

& 

I 


$ 

& 

: 

4> 

& 

f 

% 


f 


if> 


<Ç 

& 

& 


I 

& 

$ 

I 

$ 

<& 

üâ 

(I 

& 

& 









Şüphesin ki cehennem Rabbinin huzuruna suçlu 
olarak gelen içindir. Orada, ne ölü ne diri kalırlar 

* inanıp hayırlı işler yapmış olanlar yüce derece¬ 
lere ulaşırlaq^altlarmdan ırmaklar akan Adin cen¬ 
netleri anlarındır. Orada ebedî kalırlar. Bu mük⬠
fat temiz ve güzel davranışların karşılığıdır * Mu¬ 
hakkak ki biz Musa'ya geceleyin kullarımla bera¬ 
ber yola çık. Ve onlara denizde kuru bir yol aç, düş¬ 
manların yetişmesinden ve denizde boğulmaktan 
korkma diye vahy ettik * Firavun ise askeri ile on¬ 
ların peşine düştü. Deniz onları kuşattı boğulup 
1 gittiler ^ Firavun, kavmini doğru yoldan çıkarmış- 
| tı. Onlara doğru yolu göstermemişti * Ey İsrail 
İ oğulları sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tur’un 
^ sağ tarafından sizinle sözleştik. Ve size gökten kud- 
rıî ret helvasile, bıldırcın yağdırdık * Size verdiğimiz 
tJ temiz nzıklan yiyin. Ve bunda aşırı gitmeyin. Yok- 
I sa gazabım üstünüze vacib olur. Kime gazabım çar- _}; 
r parsa o helak olur ^ Şüphemiz ki ben tövbe edip 1 
v inanan ve hayırlı işler yapıp, doğru yolu bulan § 
kimsenin suçlarını bağışlar im v Ey Musa, kav- '.i 
îj>. minden niye acele ayrıldın? * Rabbim, işte onlar 1> 
p da ardımdan geliyorlar. Benden daha fazla razı § 

| olasın diye acele ettim * Allah buyufdu ki elbette | 

p biz senden sonra kavpiiniV v denedtk. S im iri onları p 
j: doğru yoldan çıkardı # Musa öfke ite ve hayıilana- 
y rak, kavmine döndü. Ey.Ikaymim dedi: Rabbiniz i 
4 size güzel bir vaad<fş mı? Sizden ayrılı- 

v şım ı c ad_a uzun mu jsürdü, jyoksa Rab bin izin gaza- % 
I binin üstünüze gelmesini mi dilediniz ki bana ver- J 

T; diğıniz sözden döndünüg? Dediler ki: Sana ver- | 

Ji diğimiz sözden kehjli isteğisıizle dönmüş değiliz. Û 
!■? 

Bize halkın mücevh^f^rinden büyük bir miktarını 1 
S: toplayıp ateşe atmami-g' söylendi. Samur! bunu bize S 


I 


telkin etti ^ Sam iri pQ,lâjra biz buzağı heykeli yap¬ 
mıştı ki böğürebiliyürdü. O ve ona uyanlar, işte 
İ dediler sizin de Musa’nın da mabudunuz bu. Ama 




I 

:Ü 
1 


— ZZ3 - 




^ -< H ri 3 -'t: •' :-i f 


*** t* ■ 


Musa bunu unuttu * Görmüyorlar rrnjrdı ki, bu bu¬ 
zağı heykeli onlara ne bir söz söyleyebiliyor ne 
fayda ne zarar verebiliyordu * Elbette Harun on¬ 
lara daha önce ey kavmim demişti, siz bununla 
deneniyorsunuz. Şüphesiz ki RabbüıLz Allahtır, ba¬ 
na uyun ve buyruğuma itaat edin * Onlar Musa 
dönüp gelinceye kadar biz bu heykele tapmaktan 
vazgeçemeyiz, dediler * Musa, ey Harun dedi bun¬ 
ların doğru yoldan saptığını gördün de (onları İs¬ 
lah için) sana nejnâni oldu^Bana uymadın mı, 
yoksa emrime isyan mı ettin? * Ay anamın oğlu 
benim sakalımı bırak. Gerçek, sözüme uymadın da 

İsrail oğullarının arasına nifak soktun diyeceğin¬ 
den korktum * Musa, ey Samiri dedi, sen bu işi ne¬ 
den yaptın * Samiri! Ben onların görmediklerini 
gördüm, sana gelen elçinin izinden bir avuç top¬ 
rak aldım. Eriyen külçeye attım. Nefsim bana bu 
işi hoş bir şey olarak gösterdi. Dedi * Musa; Git 
dedi. Şüphesiz ki hayatta cezan rastladığına bana 
dokunma demendir. Sana bir de değişmıyecek bir 
azap haber verilmiştir. Taptığın mabudunu gör, 
onu biz yakacağız, sonra kaldırıp denize atacağız. 

* Mabudunuz Allahtır ki ondan gayri tapacak 
yoktur. Onun bilgisi her şeyi kaplamaktadır # iş¬ 
te böylece sana geçmişe ait bazı şeyler anlatma¬ 
dayız. Ve şüphesiz ki sana katımızdan bir de kitap 
vermişizdir * Ondan kim yüz çevirirse kıyamet gü¬ 
nü omuzuna büyük bir vebal yüklenecektir * Ebe¬ 
dî olarak azab içinde kalacaklardır. Kıyamet günü 
|>u vebal ne kötü bir vebaldir # Sur üfürüldüğü 
gün o mücrimleri gözleri göm gök olmuş bir halde 

toplayacağız * Aralarında bu gün gizli gizli söy¬ 
leşirler, dünyada on geceden fazla kalmadık der¬ 
ler # Onların dediklerini biz daha iyi biliriz. İle¬ 
ri gelenleri onlara dünya da yalnız bir tek gün kal¬ 
dınız derler * Sana dağlar hakkında soru soruyor¬ 
lar de ki: Rabbim onları tuz, buz edip savurur * 




















bb :• K-Bt™:-, s bbbb: s: s• :•.s:--' ; 


■ 


Dümdüz, yerle bir eder & Artık ne bir çukur, ne bir 
tümsek görebilirsin O "gün herkes davet edene 
uyar. Allahın heybetinden sesler kesilir. Ancak 
dudak tıpırtıları duyulur O gün Allahın izin ver¬ 
diği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden gayrı hiç 
bir fert şefaatte bulunamaz & Allah, önlerinde ve 
arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onların bilgisi 
ise Allahı kavrayamaz ^ Bütün yüzler diri olan ve 
her an yarattıklarına hâkim iian Allaha yönelir. 

Omuzlarında zulüm yükü taşıyanlar ise perişanlık 
içindedirler * Ama, inanacak hayırlı işlerde bulu¬ 
nanlar ne günahlarının arttırılmasından ne de 
■sevablarmın ekslltilmesinden korkarlar * Böylece 
biz belki kötülüklerden sakınırlar, yahut öğüt alır¬ 
lar ve ibret olur diye Arabça Kukanı indirdik, ve 
onda bazı İhlarları tekrar tekrar açıkladık * Her 
.şeye tam olaı ak hâkim olan Allah yücedir. Sana 
vahi tamamlanmadan Kuran okumak için acele 
etme. Ve Rabbirn, bilgimi çoğalt de * Muhakkak ki 
daha önce Âdemle dç ahitleşmistik de o unutmuştu 
ama, biz onu bilerek günah işleyen bir adarn say¬ 
mamıştık Bir zamanlar meleklere Âdem’e sec¬ 
de edin demiştik de onlar da secde etmişlerdi. Yal¬ 
nız iblis bundan çekinmişti * Buyurmuştuk ki ey 
Âdem, şüphesiz ki «şeytan» sana ve zevcene düş¬ 
mandır. Sakm sizi cennetten ^çıkarmasın. Sonra 
sıkıntılara düşersiniz * Çünkü aç ve çıplak kalma¬ 
dığın yer orasıdır * Sen orada susamaydın. Güne¬ 
şin ısısı sana dokunmazdı * Şeytan ona vesvese 
verdi Ve ey Âdem dedi sana ebedilik ağacını ve^ 
zevali olmayan mülkü göstereyim mi? # Âdem 
le eşi o ağacın meyvesinden yediler. Ve avret yer¬ 
lerim gördüler. Ve oralını cennetteki ağaçların 
yaprakfarile örtmeye koyuldular. Âdem, Rabbinin 
emrine karşı geldi de bu yüzden umduğundan 
mahrum kaldı Semra, Kabbi onu seçti, tövbesini 
kabul etti ve doğru yola yöneltti * Buyurdu ki: He- 


îc B; rBBB B BBS 


- ^ - 1 ^ ö 1 ; b _ j_ - • 1 * _ i - a ı ^ 










piniz inin oradan, bazınız, bazınıza düşmanj kesi¬ 
lecek, ama benden size bir kılavuz gelince onu be¬ 
nimseyip, benim doğru yoluma giren ne dünyada 
sapıtır, ne de ahirette uğursuzluğa uğrar * j Beni 
anmaktan yüz çevirene gelince dünyada geçimi 
dar olacak ve kıyamet günü onu kör olarak haşr 
edeceğiz * O yarabbi, der, beni neden kör Alarak 
hasrettin, oysa ki ben eskiden görürdüm * Allah 
buyurur ki; Sana delillerim gelmişti, onları pnut- 
tun. Sen de bu gün işte öyle unutulmadasın ^ Biz 
işte suç islemede aşırı gidenleri ve Rabbinin delil¬ 
lerine inanmıyanları böyle cezalandırırız. ^hiret 
azabı elbette daha da acı ve süreklidir * Onlardan 
önce nice ümmetleri helak etmiştik. Bu onların 
doğru yola girmesine yeter sebep değil mi idi. O 
helak olanların boş kalan yurtlarında gezip jdola- 
şıyorlar, şüphesiz bunda aklı erenlere deliller var¬ 
dır # Ya Muhammed, Rabbinin söylediği bir söz 
ve takdir ettiği bir vâde olmasa idi onlara azap 
gelip çatı ver irdi Sen onların sözlerin? sabret. 

Gün do em a d an ve batmadan önce gecenin bir kıs¬ 
mında ve günün ortasında Rabbine şükret. ( Onu 
noksan niteliklerden tenzih et ki rızasına erişesin 

* Onları denemek için dünya hayatının süsü ola¬ 
rak faydalandırdığımız şeylere göz dikme. Rabbi¬ 
nin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir * Ümme¬ 
tine namaz kılmayı emret. Sen de namaza dikkat¬ 
le sarıl. Biz senden rızk istemeyiz. Sana rızk yeren 
biziz. İyi akıbet, kötülüklerden sakınanlarındır * 
Onlar dediler ki: Bize Rabbindcn bir mucize ile 
gelmen gerekmez miydi * Önceki kitaplarda bulu¬ 
nan şeyler onlara açıkça bildirilmedi mi * Onla¬ 
rı daha önce bir azabla helak etseydik, derlerdji ki: 
Rabbimiz, bizi zelil etzvmâmı bir peygamber gön- 
derseydin de âyet i eri ne uy say dik # De ki; Hepimiz 
beklemekteyiz. Sîz de bekleyin bakabm. Yakında 
kimin doğru yolu takip ettiğini ve kimin doğru ya¬ 
la iletildiğini göreceksiniz 




I ' î" 

>s 

lü 

si 

$ 

l> 

Ji 

I* 

■Jİ 
















21 nd SÛRE 1 


‘ <* r ><# »<3*4# C <- C $•<>♦♦£#■* * * A •>^< > <s 


AL - ANBİYA 

(NEBİLER) SÜRESİ 


;; (Mek te 'de 1 naaişfcir. jj2 âyettir) ; 


« Çfılf- acıyan ve rahmeti bii- 
tüm varlıkları kaplayan 
Mehili adı ile. 


İnsanlar için hesap verme zamanı yaklaştı On- 
rsa hâlâ gaflet içindeler ve yüz çeviımedeier * 
ıblerinden Kurbanın bir âyeti indi mi alaya a!a- 
,k dinlerler, oyun sanırlar # O zalimlerin kalbi eri 
i oyuna dalmıştır. Fısıl d aşarak derler ki: «Eu da 
dn gibi bir insan değil mi? Göz göre göre büyüye 
i kapılacaksmızp * O (Peygamber) der ki: Kab¬ 
ın, gökte söyleneni de„ yerde söyleneni de bilir, 
lah her şeyi duyan ve bütndir;* Onlar «müşrik- 
r» derler ki: Bu sözler karma : karışık, rüya gibi 
r şey, belki bunları kendisi uyduruyor. Belki de 
r şairdir. Değilse neden evvelkilere verildiği gi¬ 
bise bir mucize gösteremiyor; * Onlardan önce 
lâk ettiğimiz şehirlerden hiç birinin balkı inan- 
amıştı. Bunlar mı inanacak? # Senden önce de 
sanlara vahyler i m i .si g öt ü re e ek ki şi 1 er; r gön d er - 
k, bilmiyorsanız kitap, ehlinin bilginlerine soıım 
Onları, ne yemek yemeyen. n,e de ebedî kişiler 
ırak yarattık * Sonra onlu ra olan vaadimi fi ve- 
1 e getirdik. Kendilerini kurtardık. Ve inanma- 
akta ayak dileyenleri irademizle helak eUik * 
>nra size öyle bir kitap indirdik ki; - onda sizin 



^ için değer ve şeref var, düşünmüyor musunuz * 




— 232 




















: - i 

I 



Zulme dadanmış nice şehirleri helak ettik, sonra 
da başka topluluklar yarattık v Kahrımızı his- 
edince hemen ondan kaçmaya başlarlardı * Kaç- 
maym, sahip olduğunuz inallara ve konutlara dö¬ 
nün. Çünkü sorguya çekileceksiniz * Yazıklar ol¬ 
sun bize gerçeklen de zalimlerden olmuştuk, der¬ 
ler * Onların bu feryatları, biz onları bir ekin gibi 
biçip, küllerini savurunçaya kadar eksilmedi * Biz, 
gökleri, yeri ve bunların arasındaki şeyleri oyuncak 
diye yaratmadık * Eğer eğlence arzu etseydik onu 
kendi içimizde bulabilirdik, * Biz gerçeği batüa 
karşı çıkarırız, Hak batılı ezer. Batıl zeval bulur, 
gider. Ona ç Allah a» isnad ettiğiniz şeylerden dolayı 
yazık sîzlere. * Göklerde ve yerde ne varsa önün¬ 
dür.. Onun yanındakiler O’na kulluk etmemek gu¬ 
ruruna düşmezler. Kulluktan yorulup usanmazlar 

* Gece, gündüz onu saygiyie anarlar ve bundan 
bıkmazlar * Müşrikler topraktan doğma ilâhlara 
mı inanıyorlar O putlar ölüyü diriltebilir mi? * Gok 
lerde ve yerde Allahtan gayri ilâhlar bulunsaydı 
ikisinin de helâk olmasL gerekirdi. Arşın sahibi olan 
Allah onların isnad ettiği vasıflardan münezzehtir 

* Allaha yaptığı sorulmaz, ama müşrikler sorguya 
çekilir * Ondan gayri bir ilâh mı kabul ettiler, 
de ki: Öyleyse getirin delillerimizi, işte benimle 
berabor olanların kitabı. İşte benden öncekilerin 
kitabı. Hayır onların çoğu gerçeği bilmiyor ve 
bundan dolayı yüz çeviriyor * Senden önce hiç bir 
peygamber göndermedik ki, ona benden başka 
tapacak yoktur, yalnız bana kulluk edin vahyini 
vermemiş olalım Allah kendisine bir evlâd edindi 
diyorlar. Haşa O, bundan münezzehtir. Onlar kut¬ 
lanmış, kullardır # Allah söylemeden onlar bir 
şey demez. Allahın emrettiği şeyleri yaparlar * Ön¬ 
lerinde ve arkalarında olanı O bilir. Tanrının rızası¬ 
na erişmiş olandan gayrisine şefaat da edemezler. 
Ve Allahın korkusundan titrerler * Onlardan kim, 
ben Ondan ayrı bir ilâhım, derse onu cehennemle 


■i 1 *£ 




* ; . it lî- ;>t-, vv5ı yanFi 0ig a on a»i 6 













I 

ı 

<{ 


I 

<i 


I 

<{' 

$ 

A 

A 

W 


1 

<c 


i 

1 

i 

■ 


cezalandırırız .Biz zalimlere böyle azap ederiz * 
Kâfirler görmezler mi ki göklerle yer birdi. Biz on¬ 
ları ayırchk, ve her şeyi sırdan dirilttik. Hâlâ mı 
inanmazlar * İnsanlarla beraber kımıldamasın di- 
ye yeryüzünde sallanmayan dağlar yarattık. Ve 
yollarını bulsunlar diye geniş yollar açtık ki, doğ¬ 
ru yolu bulsunlar * Göğü sağlam bir tavan kıldık, 
onlar bu delillerden hâlâ 
yüz çeviriyorlar, * O öyle bir Al¬ 
lahtır ki geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratmış¬ 
tır, hepsi de gökte yüzmektedir î Senden önce de 
ölümsüz insan yaratmadık. Sen ölürsen onlar baki 
mi kalacak? * Herkes ölümü tadacaktır. Sizi ha¬ 
yırla da, şerle de denemekteyiz. Sonunda dönüp 
huzuruma geleceksiniz * Kâfir olanlar seni görün¬ 
ce alaya alıyorlar. Mabudlarımızı anan bu mu? di¬ 
yorlar. Kendileri ise Rahmanı inkâr ediyorlar * 

İnsan pek aceleci yaratılmıştır, ivmeyin, yakında 
delillerimi size göstereceğim * «Müşrikler» derler 
ki; Sözünüz doğruysa bu vadiniz ne zaman ger¬ 
çekleşecek * Kâfirler, önlerinden ve ardlarından 
kendilerini çeviren atasi uzakla s t ıram j y aeakl an 
ve hiç bir yardım görmiyeeekleri zamanı bir bilse¬ 
lerdi, böyle sormaya yeltenemezlerdi O gün bir¬ 
denbire geliverecek, onları şaşırtacak. Reddetmeye 
güçleri yetmiyecek, kendilerine mehil verilmiyecek 

* Muhakkak ki senden önceki peygamberlerle de 
alay edilmiştir. Bu alayların azabına uğrayiçer¬ 
mişlerdir * De ki: Gece ve gündüz, Rahmana kar¬ 
şı sizi kim korur. Aıua onlar Rablerini anmaktan 
yüz çevirdiler ^ Yoksa azabımızı kendilerinden 
uzaklaştıracak bir mabutları mı var. Ne o mabut¬ 
ların kendilerine yardım etmeye güçleri yeter, ne 
de kâfirler bizden bir yardım görür * Hattâ biz 
onların da atalarının da ömürlerini uzattık. Ha¬ 
yatları boyunca onları geçindirdik. Ama görmezler 
mi ki girip hâkim oldukları yerlerde onları daral 

-~ 

— İS 4 — 







töîeieıe«©îe*sseî9* 


1 

tıp, azaltmaktayız. Hâlâ onlar mı galip sayılıyor 
* De ki: Ben sizleri ancak vahyile korkutmadayım. 

Ama sağırlar korkutuldukları zaman da davet ede¬ 
nin sözlerini duymazlar * Ama, onlara Rahibinin 
azabından bir nefes değdi mi eyvah bize, gerçek¬ 
ten bir zalimlik, derler * Kıyamet günü adalet te¬ 
razilerini kuracağız. Hiç bir kimseye hiç bir konu¬ 
da haksızlık edilımyeeek. Hardal tanesi kadar bir 
işin bile karşılığını vereceğiz. Bizim hesap görme¬ 
miz kifayetlidir * Muhakkak ki Musa’ya ve Ha¬ 
run’a hakkı batıldan ayırıcı ve ışık saçıcı olan, kı¬ 
yamet korkusuyla titreyen ve çekinenlere öğüt 
olan kitabı verdik. O kötülüklerden çekinenler gör¬ 
medikleri halde Rablerinden korkarlar ve kıyamet¬ 
ten titrerler * Bu indirdiğimiz kutlu kitaptır. Onu 
inkâr mı edeceksiniz? ^ Muhakkak ki daha önce 
İbrahime doğru yolu gösterdik. Onun olgunluğunu 
biliyorduk * Hani o atasına ve kavmine bu tapdı- 
ğmız heykeller nedir? demişti * Onlar, atalarımı¬ 
zı bunlara tapıyor bulduk, demişlerdi •*£ İbrahim de 
muhakkak ki demişti siz de, atalarınız da açık bir 
sapıklık içindesiniz * Onlar, sen bize bir gerçekle 
mi geldin, yoksa oyun oynayanlardan mısın? de¬ 
mişti * İbrahim hayır demişti, Rabbinis, göklerin 
ve yerin Rabbidir ^ Bunları yaratmıştır, ben de 
O’na tanık olanlardanım * Ve siz dönüp gittikten 
sonra ben o heykellere yapacağımı yapacağım # Ve 
putları param parça etmişti * Yalnız başvursun¬ 
lar diye büyüklerini bırakmıştı * Bunu mabutla¬ 
rımıza kim yaptı, şüphesiz o zalimin birisidir, de¬ 
mişlerdi * İbrahim denen bir gencin adını duymuş¬ 
tuk. O bunlardan bahsediyordu * Öyleyse onu hal¬ 
kın gözü önüne getirin de tanıklık etsinler $ Ey 
İbrahim dediler, mabutlarımıza bunu sen mi yap¬ 
tın? * İbrahim de demişti ki: Bunu belki şu put 
yapmıştır. Putların büyüğü bu. Konuşabilirse so¬ 
run bakalım * Birbirlerine balap gerçekten sîz za- 


ı> 

■'i ı 

e 


3 > 

$ 













- -M s ’î,'^.s vi . 1 r/t ■ *.' *-*.;*'* . - - *■-•*•** *►*• ?. . - 


• >^0i0^(9î-OS^ 

timsiniz demişlerdi * Sonra başlarını öne eğmiş¬ 
ler ve İbrahim’e, sen de bunların konuşmadığını 
bilirsin, demişlerdi * İbrahim,"' peki öyleyse demiş¬ 
ti. Allahı bırakıp ne bir taydaşı, ne bir zararı do¬ 
kunan bu şeylere niçin tapıyorsunuz * Yuf size. 

Allahı bırakıp taptıklarınıza yuf. Hiç düşünmez 
misiniz? V Demişlerdi ki: Bir şey yapacaksanız, 
onu yakın da mabutlarınıza, yardım edin * Biz ey 
ateş dedik. İbrahimin karşısında-soğu. Ona bir za¬ 
rar verme # Onlar İbrahim’e bir hile tertiplemek 
istedilerse de biz onları en büyük hüsrana uğrat¬ 
tık * Onu da LÛ tu da kurtarıp âlemlere kutlu kıl¬ 
dığımız yere" ulaştırdık Ve ona.İshak’ı verdik. Ve 
Yakub’u da o istemeden ihsan ettik. Ve hepsini iyi 
kişiler kıldık ^ Onları emrimizle halkı doğru yola 
çağıran kılavuzlar kıldık. Ve kendilerine hayırlı 
işleri, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahy ettik. 
Onlar bize kulluk eden kişilerdi’ # Lut’a ûa pey¬ 
gamberlik ve ilim verdik. Ve onu kötü işler yapı¬ 
lan şehirden kurtardık. Orası kötü ve bozguncu 
bir topluluktu ^ Ve Lutfe rahmetimizi bahşettik. 

* Muhakkak o iyi kişi]eıdendi. * Nuh da bundan 
önce nida etmişti de duasını kabul etmiştik. Onu 
ve ailesini büyük bir belâdan kurtarmıştık * Ve 
ona delillerimizi yalanlayan topluluğa karşı yardım 
etmiştik. O gerçekten de kötü -bîr topluluktu. Bu 
yüzden hepsini birden sulara boğduk. ^ Hani bir 
kavmin koyun lan geceleyin birisinin tarlasına gir¬ 
miş orasını harab etmişti de Davut’la Süleyman 
bu dâvada hal em olrnul biz de onlara tanık ol¬ 
muştuk. * O feiikrnü Sû] ey mam biz öğretmiştik ve 
hepsine peygajn.her]ık ve ilim vermiştik ve beraber¬ 
ce Allahı anmalaıı için dağlan ve kuşlan, Davud’¬ 
un emrine rnünkad etmiştim. Bunları yapmaya 
bizim gücümüz yeter. & Ve ona (Davud’a) sizi sa¬ 
vaşta koruması için zırh ‘ y^pna hünerini öğret¬ 
miştik . Yin e do şükr etm ez m isiniz * Ve S ü 1 ey 







236 — 


s 




i--.-:-:-.':-. 

İ 

mana kasırga gibi esen rüzgârı münkad etmiştik. 
Rüzgâr onun emriyle, o kutlu yere esib giderdi. 

Biz her şeyi bilmedeyiz. # Ve serkeşlerden onun 
emriyle denize dalıp mücevherat,' çıkaranlar ve 
başka işler yapanlar da vardı. Ve biz onları ko¬ 
rumakta idik, * Eyyubu an ki O da Rabbma nida 
etmiş ve gerçekten ben bir derde uğradım. Sen 
acıyanların en acıyanısın, demişti. * Onun duasını 
kabul etmiştik. Ve uğradığı derdi gidermiş ve o- 
na rahmet ve kulluk edenlere ih r et olsun diye, 
ona ailesini ve daha başka kimseleri de vermiştik. 

* İsmail’i, İdris’i, Zülkifli de an ki onlar da sabr 
edenlerdendi. * Onları rahmetimize kabul ettik. 

Gerçek, iyi kişilerdi onlar. * Ve Yunus’u da an ki 
Zünnün öfkelenip gitmişti de bizim gücümüz ona 
yetmiyecek sanmıştı ,derken karanlıklarda nida 
ederek gerçek, senden gayri tapacak yok, seni 
tenzih ederim. Şüphesiz ben zalimlerden oldum. 

Demişti. * Biz onun duasını kabili etmiş ve onu 
tasadan kurtarmıştık. Biz insanları böyle kınları- 
rız. * Zekeriya’yı da an ki Rabbine nida ederek 
Rabbim beni yalnız bırakma. Vârislerin en hayır¬ 
lısı sensin. Demişti. * Onun da duasını kabul et¬ 
miştik. Ve ona Yahya’yı vermiştik. Karısına doğür- 
ma kabiliyeti bahş etmiştik. Onlar hayırlı işlerde 
yarışırlar ümîd ve korku ile bize dua ederlerdi. 


Bize içleri ürpererek saygı gösterirlerdi. * Bir 
ırzını koruyan o kız vardı ya, onu da an. Biz ona 
ruhumuzdan üflemiştik. Ve onu ve oğlunu âlemlere 
âyet kılmıştık ¥ Muhakkak ki siz tek bir ümmet¬ 
siniz ve ben Rabbinizim, bana tapın. * Onlar iç¬ 
lerinde bölük bölük ayrıldılar. Hepsi bize döne¬ 
ceklerdir, * inanarak iyi işler yapanların emek¬ 
leri boşa gitmez. Ve şüphesiz işlediklerini onl^r 
hesabına yazmadayız. * Helak ettiğimiz bir şeh¬ 
rin üstünde bir lanet vardı ki Yecüc ve Mecücüıı sed 

— 237 — 


I 

& 






I- 


leri açılıp her tepeden yeryüzüne saldırmalarına 
kadar dirilemiyecekler. * Ve gerçek, vâde yakla¬ 
şınca kâfir olanlar gözlerini dikip kalacaklar, ey¬ 
vah halimize diyecekler, biz gafletteymişiz, hattâ 
zalimmişiz. # Şüphesiz onlar ve Allahdan gayri 
taptıkları cehennemin odunlarıdır, - oraya atılacak 
lar. * Onlar ilâh olsalardı cehenneme uğramazlar¬ 
dı. Halbuki orada hepsi ebedî, olarak kalacaklar¬ 
dır. * Orada inim inim inleyecekler ve hiç bir 
şeyi duyup anlayamıyacaklar. * Ama kendilerine 
tarafımızdan iyi bir vaadde bulunulmuş olan kim¬ 
seler cehennemden uzaktırlar. * Cehennemin en 
hafif bir sesini bile duvmazlar ve canlarının arzu¬ 
ladığı şevler içinde ebedî kalırlar. * O. korkuların 
en büyüğü. (Kıyamet) onları tasalandırmaz. * 

Melekler onları karşılar. İşte size vaad edilen gü¬ 
nünüz derler. * Biz o gün, göğü kitap sahifeleri 
gibi dürüp bükeceğiz. Önce nasıl yaratmaya baş¬ 
ladı isek öyle tekrarlıyacağjz. Bu bizim vadimizdir. 
Ve biz vadimizi yerine getiririz. * Şüphesiz biz 
Tevrattan sonra Zeburu da indirdik. Elbette yer 
yüzü iyi kullarıma mir sis kalır. * Muhakkak bu 
kulluk eden kavim için bir işaret ve bildiridir. * 


Ve biz seni ancak alemlere rahmet olarak gön¬ 
derdik. De ki: Bana Allahımızın tek bir Allah 
olduğu vahy edildi. Siz de bunu teslim edip Müs¬ 
lüman oluyor musunuz? * Eğer yüz çevirirlerse 
de ki: Bana emr olunanı hepinize bildirdim, size 
vaad edilen şey yakın mı, uzak mı onu ben bilmem. 

* Şüphesiz Allah açık konuştuğunuzu da, gizle¬ 
diğinizi de bilir * Sizin bir müddet dünya nimet¬ 
lerini tatmanız acaba bir deneme değil mi? Ben 
onu da bilmem* & De ki: Rabbim bildiğin gibi 
hükm et. Ona isnad edilen vasıflara karşı esiıgeyi 
ci Rabbimizin yardımı dilenir. 

— 238 — 







fc !€^i ?$#£ &*£( X> r>för^0fcî'^^£3fcs^(^^ 


22 nci SÜRE 


HAC SÜRESİ 

Mekkede inmiştir. 78 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti kü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adiyle. 


^ Ey insanlar. Allahınızdan korkun, mu¬ 
hakkak ki kıyamet depremi pek dehşetli bir şey¬ 
dir. * O gün bütün emzikli kadınlar, 1 çocukları- 
nı unutup bırakır. Bütün gebeler çocuklarını dü¬ 
şürür. İnsanlar içmeden sarhoştur. Allahın azabı 
pek şiddetlidir. * Öyle insanlar vardır ki bilgisiz 
oldukları halde Allah hakkında tartışmaya girişir. 

Ve bütün azgın şeytanlara uyar. * Ezelden yazıl¬ 
mıştır ki, kim şeytanı sever ve ona uyarsa mu¬ 
hakkak onu şeytan yoldan çıkarır. Ve cehennem 
ateşine sürer. * Ey insanlar, öldükten sonra diril¬ 
me konusunda şüphede iseniz bilin ki biz sizi 
topraktan, sonra bir damla sudan,!.sonra bir pıh¬ 
tıdan,'^daha sonra teşekkülü tamamlanmamış bir 
et parçasından yarattık ki, size kudretimizi gös¬ 
terelim. Sizi dilediğimiz belli bir zamana kadar 
rahimlerde bırakırız. Sonra çocuk olarak çıkarırız. 
Olgunluk çağma getiririz. Ölenleriniz ölür, bir 
kısmınız da bildiği her şeyi bilinmez bir hale ge- 















tiren rezil ömür devresine kadar sürüklenirsiniz. 
Yeryüzünü kupkuru görürsün ama, yağmur yağ¬ 
dırdığımız zaman canlanır; kabarır ve çeşitli çif¬ 
ter çilter bitkiler yetiştirir. ^ Bu da şüphesiz hak 
olan Allahın eseridir. Elbette o ölüjüi diriltir ve 
her şeye gücü yeter, Muhakkak kıyamet gele¬ 
cektir. O zaman Alah kabildekileri diriltecektir, 

* Halktan öylesi var ki bilgisi ve ışık veren bir ki¬ 
tabı olmadığı halde Allah hakkında tartışmaya 
girişir. * Halkı doğru yoldan çıkarmak için kendi 
kendine ululanır. Ona dünyada rüsvalık ve kıya¬ 
mette yakıcı bir azab veririz* * Bu da onun kendi 
eliyle, kendisine hazırladığı bir akıbettir. Muhak¬ 
kak ki Allah kullarına zulm edici değildir * insan 
lardan Allaha yalnız uçurum kenarında ve yalnız 
dili ile tapan vardır. Bir hayra rastlaşa o sayede 
kalbi ferahlar. Başına bir fenalık ( Deneme) gel¬ 
il se yüzü değişir. Dünyada da, ahirette de hüsrana 
uğrar. İşte asıl hüsran budur. * Allahtan gayri ve 
kendisine bir fayda ve zararı dokunamayacak bir 
şeye baş vurur. İşte sapıklığın en derini budur * 

Zararı faydasından fazla olana baş vurur. Ne kötü 
yardımcıdır o, ne kötü arkadaştır o. * Muhakkak 
Allah inanan ve hayırlı işlerde bulunanları altın¬ 
dan ırmaklar akan cennetlere koyar, şüphesiz Al 
lah dilediğini yapar. * Allahın peygambere dün¬ 
yada ve ahirette yardım etmiyeceğini sananlar 
bilsinler ki yardım edecektir. Böylece bir çare 
bulup evinin damına bir ip assın ve kendini assın 
da sonra ipi kessin görsün bakalım. Yaptığı iş 
kendisini öfkelendiren sebebi ortadan kaldırabilir 
mi?. ^ Bunu «Kur’an» açık bir delil olarak indir¬ 
dik. Ama Allah dilediğini doğru yola yöneltir. * 

Gerçek inananlarla, sabiîler, hır is (ayanlar, mecu- 
siler ve Allaha eş' koşanlar arasında Allah kıya¬ 
met günü hükmünü verecektir. Şüphesiz Allah 




— MÖ — 




mm 


her şeye tanıktır. * Görüyor musun Allah 
öyle bir Allahtır ki yerlerde ve göklerde olanlar 
güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar hayvanlar |ve 
insanların çoğu O’na secde eder. Ama insanların bir 
kısmı ceza görmeye lâyıktır ve Allah kimi hakir 
kılarsa ona kimse ihsanda bulunamaz. Muhakkak 
ki Allah dilediğini yapar * Şu iki zümre Allahları 
hakkında tartışıyorlar kâfir olanlara ateşten ps- 
vablar biçilmiştir. Tepelerinden de kaynar su dö 
külecektir. Böylece karınlarında ve derilerimde 
ne varsa eritilecektir. # Onlara demirden çomaklar 
da var. * O işkenceden sıyrılmak istedikçe yine 
oraya itilirler. Ve kendilerine «Yakıcı azabı tadfn» 
denir * Şüphesiz ki Allah inanan ve hayırlı fiş¬ 
lerde bulunanları altından ırmaklar akan cennet¬ 
lere koyar. Orada altın bilezikler ve inciler takına¬ 
rak süslenip gezerler, elbiseleri de ipektendir. * 

Onlara tatlı söz söyleme öğretilmiştir. Ve Alla 
hm yoluna girmeleri öğretilmiştir. * Kâfir olanlar 
ve halkı Allahın yolundan çelenler ve insanlar ilçin 
ibadet yeri olsun diye yarattığımız ve yerlileriyle 
ziyaretçileri hakkında aynı hükmü yürüttüğümüz 
Mescid’i haramdan menedenler ve orada yasak] e- 
dilmiş bir şeyi zulümle yapmak isteyenlere ,acı 
azab tattıracağız. * Hatırla ki biz İbrahim’e, bşna 
hiç bir şeyi eş tutma ve evimi tavaf edenler, na¬ 
maz kılanlar, rükû edenler, secdeye varanlar için 
tertemiz tut. diye binanın yerini göstermiştik.) * 

insanları Hacca çağır. Uzak yakın her yerden yğya 
yahut binekli oraya gelsinler. * Gelsinler de ken¬ 
dilerine ait olan faydaları elde ettiler. Ve rızl^ o- 
iarak verilen hayvanlan, belli günlerde, Allahın 
adını anarak kessinler. Onları yiyin ve yoksulları 
da doyurun. # Sonra ihramda iken cayiz olmayan *| 
şeyleri yapıp temizlensinler. Adaklarını yerine ge¬ 
tirsinler. Ve Beyti o/ıiki tavaf etsinler. * İşte tîac 
budur. Allahın saygıyı emrettiği şeylere saygı 




— 24 * 


u'î * -V-v'cVrfc-i tNvV H*, 









v*. : : : : ;-T-: : ’ ’ ! :-:-x ■ 


I gösteren kişiye bu iş Rabbi nazarında hayırlıdır. 

| Ve haram olduğu size bildirilen şeyler müstesna 
| öküz, inek, koyun, deve helâl ediîmistir. Artık 
î putlara tapmak levsindeıı çekinin ve yalan sözler - 
| den sakının. * Allaha doğru olarak inanın. Ona 
| eş koşmayın. Ona eş koşan havadan düşüp kuşun 
| kaptığı, veya rüzgârla uzak bir yere savrulan bir 
şeye benzer. * İşte böyle, Allahın emirlerine saygı 
gösteren bunu kalbindeki Allah korkusundan ya¬ 
par. * Kurbanlık hayvanlar belli bir vâdeye kadar 
size faydalı olurlar. Sonra Beyti atike giderler 
(Kurban edilirler). * Her ümmete kurban kesme¬ 
yi sünnet kıldık. Rızık olarak verdiklerimizi Alla¬ 
hın admı anmak- şartile keserler. Bilin ki Allahı 
mız tek Allahtır. Ona teslim olun. Alçak gönüllülere 
müjde ver. * Onlar öyle kişilerdir ki Allah anı¬ 
lınca kalbleri çoşar. Başlarına bir şey gelse sabır 
ederler, namaz kılarlar ye verdiğimiz rızıklardan 
yoksullan beslerler. * Büyük develeri de Allahın 
cevaz verdiği hayvanlardan kıldık. Onlardan size 
hayır var. Onları ayakta ve besmele ile kesin. Yan 
taraflarına düştükleri zaman etinden hem siz yiyin, 
hem de yoksulları ve gizli ve açık fakirleri doyu¬ 
run. Şükr edin diye o hayvanlan da emrinize ver 
dik. Onların ne etleri ne kanlan Allaha gitmez, 
ama sizdeki Allah korkusu ona ulaşır. Sizi doğru 
yola ilettiği için Allaha şükür edesiniz diye o hay¬ 
vanlan da size ram etti. İyilik edenlere müjde ver. 

* Muhakkak Allah inananlardan müşriklerin şer¬ 
rini uzaklaştıracaktır. Allah, hainleri ve nankör¬ 
leri sevmez. # Tecavüze uğrayanlara zulme maruz 
kaldıkları için savaş izni verildi. Onlara yardım 
etmeye elbette Allahın gücü yeter. # O kişiler ki 
Rabbimiz Allahtır. dediklerinden dolayı haksız 
yere yurtlarından çıkarıldılar, eğer Allah insan¬ 
ların bir kısmını bir kısmiyle def etmeseydi içle¬ 
rinde Allah adının sık sık anıldığı manastırlar da 


— 242 










yıkılırdı. Havralar da, kiliseler de, mescitler c^e. 
Allah kendisine itaat edene elbette yardım ed^r. 

Şüphesiz O yücedir ve azizdir. * O kişilerdir ki yjer 
yüzüne yerleştirdik mi namaz kılarlar, zekat ve¬ 
rirler, iyiliği emir ederler. Kötülükten vaz geçir- 
meye çabalarlar. Bütün işlerin akıbeti Allahın te¬ 
lindedir. * Seni yalanlarlarsa bil ki onlardan ö^ı- 
ce gelip geçen Nuh, Âd, Semut kavimleri de yalan¬ 
lamışlardı. * İbrahim’in kavmi de, Lût’un kavini 
de. * Medyen halkı da yalanlamıştı. Musa’yı ila 
yalanlamışlardı. Onların azabını geciktirmişten, 
sonra anlan da helak ettim. * Nice şehirleri ha^kı 
zalim olduğu için helâk ettik. O şehirlilerin tavaf¬ 
ları, dıvarları ile beraber çökmüş yerle bir olmuş¬ 
tur. Biz nice kuyuları kurutmuş, ve nice köşkliri 
yıkmısızdır. * Kavrayacak akıl, ;; * işitecek kulak le- 
dinmek için yer yüzünde hiç mi gezip dolaşmaz¬ 
lar. Gerçekte gözler kör olmaz ama, kalb gözlöri 
kör olur, * Senden azabın tez gelmesini istiyor¬ 
lar. Allah vaadinden dönmez. Rabbimsin indinde 
bir gün, sizin saydığınız tarihle bin yıl gibidir. * 

Nice şehirler halkına da zalim oldukları halde müh¬ 
let verdik. Sonra da helâk ediverdik. Hepsi dönpp 
huzuruma geleceklerdir. * De ki: Ey insanlar, bpn 
size ancak açık bir uyarıcıyım. * inananlar, -jve 
iyi işler yapanlar için yarlıganma ve aziz rızık var¬ 
dır. * Ayetlerimize karşı gelenler alev alev yanan 
cehennemin ehlidirler. * Senden önce şeriat sahibi 
hiç bir peygamber ve nebi göndermedik ki dile¬ 
diği şeyi şeytan bir fitne karıştırmaya uğraşma¬ 
sın. Ama Allah şeytanın kattığı fitneyi bozar, I â- 
yetlerini sağlamlaştırır. Onun bilgisi ve hikır^eti 
çok geniştir. # Allah şeytanın soktuğu fitnçyi, 
zayıf kalbli veya katı yüreklileri denemek için 
yaptırır, zalimler şüphesiz hakikatten çok uz^k- 


— 243 — 















liri ar. ^ Kedililerine bilgi verilenler Kur’amn Rab- 
lerinden gelmiş bir gerçek olduğunu bilirler ve o- 
na inanırlar, Kalbleri onunla huzura erişir* Allah 
inananları elbette doğru yola yöneltir, # Kâfir 
olanlarsa kıyamet gelip, çatmadıkça ve o müthiş 
günün* azabı başlarına gelmedikçe kıyamet hak¬ 
kında şüpheye düşmekten kurtulamazlar, * O gün 
hüküm Allahındır* İnsanlar arasında o hüküm 
verir. İnanıp 3yi işlerde bulunanlara güzel cen¬ 
netler vardır. * Kâfir olup âyetlerimizi yalanla¬ 
yanlara zelil edici bir azab vardır. * Allah yolun¬ 
da göçenleri, sonra öldürülenleri ve ölenleri Al¬ 
lah güzel bir nimetle nimeti endirecektir. Elbette 
O rızk verenlerin en hayırlısıdır, * Ve mutlaka 
onları hoşııucl olacakları bir yere koyacaktır, Allah 
elbette bilgisi ve rahmeti çok olandır. * Bu böyle. 

Kim bir zarara uğrar da o zararı verene, ona ben¬ 
zer bir zarar verirse ve sebep olanın aleyhine bir 
taşkınlıkta bulunursa Allah ona yardım eder. 
Şüphesiz Allah bağışlayan ve yarlıgayandır. * 

En böyle. Muhakkak ki Allah his edilmez bir tarz 
da tedricen, geceyi gündüzün ardından, ve gün¬ 
düzü gecenin ardından getirir. Allah her şeyi du¬ 
yar ve görür. * Bu böyle. Allah gerçektir. Ondan 
gayrı kime baş vurulsa boştur. O batıldır. O ulu¬ 
dur ve yücedir * Görmez misin ki Allah gökten 

yağmur indirip, yeryüzünü yeşertir. Allah İhsam 
bol olan ve her şeyden haberdar olandır ^ Göklerde 
ve yerde ne varsa O "nündür. O herşeyüen müstağ¬ 
nidir. Ve şükre lâyık olandır, Görmez misin ki 
Allah göklerde ve yerde ne varsa size ram etmiş¬ 
tir. Emri ile denizde gemiyi yüzdürür. Göğü yere 
çöktürmez, tutar, Allah insanları çok esirgeyen ve 
acıyandır. * O Allah ki sizi yarattı, sonra öldürür, 


— 244 —. 





sonra yine diriltir. Ama insan çok nankördür. * 
| JHer ümmete bir din verdik. Ona göre kulluk etsin- 
| 1er. Seninle işler hakkında tartışmasınlar, onları 
ît Rabbinin yoluna çağır, muhakkak ki sen doğru 
i yola iletilmissindir. * Seninle tartışmaya kalkar- 

*T l* 1 • 

| larsa artık Allah ne yaptığını bilir de. * Allah ih- 
| tilâfa düştüğünüz korkularda kıyamet günü ara- 
İ mzda hakem olur. # Bilmez misin ki Allah gök 
I lerde ve yerde ne varsa bilir. Elbette bu kitabta 
I vardır. Ve şüphesiz bu Allah için kolay bir iş- 
& tir. * Bir delilleri olmadığı ve bir bilgileri bulun- 
| madiği halde Allahı bırakıp başka şeylere tanar- 
li 1ar. Zalimlerin yardımcısı elma?. * Onlara apaçık 

*F. 

| ayetlerimizi okuduğun zaman, yüzlerinde inkâr be- 
| ürtileri görülür. Sen de farkmdasm. Nerede ise â- 
|î /etlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: Size 
sf bundan beter bir sev haber verevim mi: Ateş. Al¬ 
il* Jah onu kâfir olanlara haber vermiştir, ne kötü 
§' 'erdir orası. *'Ey insanlar, dinleyin bir örnek da- 
| ha: Allahı bırakıp da taptığınız putlar yok mu, bir 
4 sineği bile yaratamazlar. Hattâ bir sinek onlardan 
| bir şey kapıp gitse, o putların hensi bir araya gel- 
h se geri alamazlar. Dıleven de aciz, dilenen d^ # 
1 - 

£ Allahın büyüklüğünü geregi gibi bilmediler, süp- 
İ hesiz Allah kudretli ve azizdir. * Allah meleklerden 
| ve insanlardan elçiler seçmiştir, O her şeyi duyar 
| ve görür. * önlerinde, ardlarmda ne varsa bilir 
$ ve her işin sonu Allaha varır. * Ey inananlar rükû 
Jj edin, secde edin. Allaha tapın ve hayır işleyin ki 
Ş? kurtuluşa eresiniz. * Ve Allah uğruna gereği gibi 
I cihadda bulunun, o sizi seçti. Size güçlük vermedi. 

v Bu din atanız İbrahim'in dinidir. Size daha önce 
'} de bu/ Kur’anda da müslüman adını takan O Al- 
- lahtır. Peygamber size tanık olsun, siz de insanlara 
y tanıklık edesiniz. Artık namaz kılın, zekat verin, 
p Allaha bağlanın. O koı oyucun uzdur. Ne güzel 
k koruyucudur O, ve ne güzel yardımcıdır. 

itefcfctefc k b&fckk k :; - im ; : : 

— 245 — 


















»5^5^^'i -:■; :s ::^ ş&m at v r: 2 -î - ı.^araı 3^-3,3*3^3*23 3 J . : •: % '°* | 

23 üncü SÛRE 


İ*^^* * '- ^ **.*.*, *.S%«V*."**t,-mJ| ***.*<>.»* ****■ "• * " L ^'%* 

AL — MÛMİNUN (İnananlar) 
SÜRESİ 


5 Mpkkpdp inmiştir. H8 âvetür 

| 


Çok acıyan vc rahmeti 
bütün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


# Muhakkak ki inananlar kurtuluşa (Murad¬ 
larına) ermişlerdir, * Onlar namazlarında, saygı 
ürperişi duyarlar. * Abes şeylerden yüz çevirmiş¬ 
lerdir. * Zekâtlarını verirler. * Irzlarını korurlar. 

* Ancak eşleri ve malları olan câriyeleri müstesna. 
Bundan dolayı da kınanamazlar. * Bunun öte¬ 
sinde bir şey arzu edenler, haddi aşanlardır. * 
Hem öyle kişilerdir ki emanetlerine ve ahitlerine 
sadıktırlar, * Namazlarına devam ederler. * 
İşte onlar varislerdir. (Cennete) * Cenneti miras 
olarak alırlar. Ve orada ebedî kalırlar. # Muhak¬ 
kak ki biz insanı som balçıktan yarattık. * Sonra 
onu bir meni damlası pıhtısından emin bir yere 
(rahim) yerleştirdik. * Sonra meniyi bir pıhtı 
haline getirdik. Pıhtılaşmış kandan, et parçası 
yaptık. Ondan kemiği meydana getirdik. Ve ke¬ 
miği etle örttük. Ve böylece bir canlı mahlûk 
yaratmış olduk. Yaratıcıların en güzeli olan Allah 
ne mübarektir. * Ama «jjpnra şüphesiz öleceksiniz. 

* Daha sonra kıyamet günü diriltileceksiniz. # 
Şüphesiz üstünüzde yedi göğü yarattık. Biz bu ya- 

— 216 _ 










ratışian gâfiî değiliz. ^ Gökten İhtiyaç nisbetrnde 
yağmur indirdik. Onu yere yaydık. Elbette onu gi¬ 
dermeye de gücümüz yeter * O suyla size hurma¬ 
lıklar ve üzüm bağları yetiştirdik. Oralarda sizin 
için çeşitli meyveler var. Yiyorsunuz. ^ Turu Sina 
dan çıkan bir ağaçta yetiştirdik ki, yağı vardır. Ve 
usaresi gıdadır. # Şüphesiz hayvanlarda da sizin 
için ibret alınacak şeyler var. Onların karnındaki 
şeyi (sütü) size içiririz. Size daha bir çok faydaları 
da olur. Onların bir kısmım yersiniz de * Onlara 
ve gemiye binersiniz, * Nuh’u kavın ine gönderdik, 
o dedi ki ey kavımın Allaha tapın, bundan başka 
tapılarak yoktur vine mi korknnyaraksınız, * 
Kavminin ileri gelenlerinden kâfirler dediler kî: Bu 
(Hazreti Nuh) sizin gibi bir insandan başka bîrşey 
değil Öyle iken size üstün olmak istiyor. Allah is¬ 
teseydi melekleri indirirdi. Ama gelip geçmiş a- 
ta!armuzdan da böyle bîr şey duymadık. * Bn de¬ 
liliğe tutulmuş bir adam bîr zamana kadar, onu 
gözetleyin- (Kâfirler Nuh bakamda bövle dediler!. 
^ Nuh. Babbım d<*di vafenlamalanna karsı b^a 
vardım et. ^ Ona nezaretimiz altında ve vahyimize! 
göre bir gemi yan dıve emir ettik. Emrimiz ona e- 
risti. Tandırın altmdan m kaynamava basayınca 
Nuh’a dedik H: Helaki takdir edilmiş olanlardan 
eravri her mahlûktan birer çift ve ailenden olanları 
cemiye bindir. Zalimler hakkında bana bîr dilek¬ 
te bulunma. Muha>V»lr surett» bno^ıİnaklardır, 
* Sen ve beraberindekiler gemiye yerleşince de ki: 
Allaha şükür, bizi zalim cemâatten kurtardı. ^ Vc 
de ki- Rabbim beni selâmetle karaya çıkar, çıka¬ 
ran) ar m en hayırlısı rendin. * Şüphesiz bunda i- 
şaretler var. Ve biz insanları deneriz. * Sonra ar 
kalanndan başka bir nesil getirdik * Ve onlara 
kendi aralarından bir peygamber gönderdik. O de¬ 
di ki: Allaha lapm, O'nrîan gayn tapılacak yok-: 
tur. Hâlâ mı korkmuyorsunuz? ^ Kavminin ileri 
gelenlerinden kâfirler vc âhırete ulaşmayı yalan- 


— 247 — 











^ i-; i.; i; ^ ^ ^-1 ^ ^*S \ fI-?-î 3 

; 

§ lıyanlar, kendilerine dünya hayatının nimetlerini | 
& verdiğimiz halde, dediler ki bu Sizin gibi bir insan- 1 
| dan gayrı bir şey değil. Yediğiniz şeylerden o da | 
yemede, içteniz şeylerden o da içmede. & Kendi- | 
ııiz gibi bir insana itaat ederseniz hüsrana uğrar- jj 
siniz * Ölüp toprak ve kemik haline geldikten | 
sonra kabirden çıkacağınızı mı vaad ediyor size. 

* Size vaad edilen şey, heyhat, ne boş. * Hayat 
ancak dünya hayatıdır. Yasama var, ölme de var 
ama tekrar dirilme yok. Bu yalan yere Allaha 
iftira atan bir adam. Biz ona inanamayız. * Nuh, 
Rabbitn dedi ki: Beni yalanlamalarına karşı sen 
bana yardım et. * Allah «Kısa bir zamanda piş¬ 
man olacaklardır^ buyurdu. Tanı vaktinde gelen 
bir sayha ile onları yok ediverdi ve selin sürük¬ 
lediği çer çöpe döndürdü. Zalim kavim böyle u- 
zaklaştırılır * Onların ardından da başka nesiller 
getirdik Hiç bîr ümmet ecelini ne ileri alabilir, 
ne geri atabilir. * Sonra bir biri ardından peygam¬ 
berlerimizi gönderdik. Bir ümmete gelen peygam¬ 
beri yalanladılar, biz de bir kısmının peşine takıp 
bir biri ardından onları helâk ettik, onların yalnız 
adları kaldı, imansız kavim böyle yok edilir. * 

Sonra âyetlerimizle ve açık bir delilimizle Musa'yı 
ve kardeşi Harunu gönderdik. Firavuna ve kavmi- 
nin ileri gelenlerine. Onlar kibirlenmek istediler 
kibirli bir kavimdiler. Dediler ki: Bize benzeyen 
bu iki insana mı inanacağız. Onların kavimieri 
bize kulluk ediyor. * Böylece ikisini de (Musa ile 
Harun) yalanladılar. Zaten onlar helâke mahkûm 
§ olanlardandı. * Muhakkak ki biz doğru yolu bul- 
İ sunlar diye Musa'ya kitap vermiştik. Ve Meryem'in 
■}, oğlunu ve Meryem'i kudretimize birer delil ola- 
§ rak yaratmış ve onlara düz otlak ve sulak bir yerde 
§ barınak vermiştik. # Ey peygamberler, temiz şeyler 
i yiyin, iyi işler yapın. Şüphesiz ki ben ne yaptığınızı 
İ bilirim. ^ Su ümmetiniz tek bir ümmettir. Ve ben 


— 2 id — 







Rabbinizirn, artık korkun. * Ama din konusunda 
birbirlerinden ayrıldılar ve ayrılanlar kendi kitap¬ 
larından gayri kitapları İnkâr ettiler ve her bölük 
kendi elindekilerle övünmeye başladi. * Bir zamana 
kadar onları sapıklıkları içinde bırak. * Sanıyor¬ 
lar mı ki onlara mal ve evlâ d vermekle mükâfat 
veriyoruz. Ve yardım ediyoruz. * Onlara hayırları 
gösteriyoruz, ama anlamıyorlar. * Onlar ki Rab- 
lerinden korkarak rahmet bulurlar. * Rablerinin 
âyetlerine inanırlar. * Allahlarına eş koşmazlar. 

* Vereceklerini verirler ve dönüp Rablerinin hu¬ 
zuruna varacaklarını bildikleri için kalbieri kor¬ 
kuyla dolar. ^ İşte onlar hayır Memeye yarışarak 
koşarlar, ve hayır işlemede öne geçerler. * Biz hiç 
kimseye g üçün ün yetmiyeceği bir yük yükleme¬ 
yiz. Hakkı gösteren kitap nezdimizdedir, onlara 
zulüm edilmez. # Kayna onların kalbieri bu işde 
sapıklığa düşmüştür ve onlar başka suçlar da iş¬ 
lerler. ^ Biz nimet içinde yaşamış olanları azaba 
uğrattığımız zaman yalvarmaya başlarlar. * Bu¬ 
gün yalvarmayın artık, şüphesiz bizden yardım 
göremezsiniz. * Size âyetlerim okunduğu zaman 
yüz çevirirdiniz. * Kibir! en i reliniz ve geceleri pey¬ 
gamber hakkında boş boğazlık ederdiniz. * Şu 
Kvır’am iyice bir düşünmezler mi? Yoksa geçmiş 
atalarına gel m iyen. bir şey mi geldi onlara? * 

Yoksa peygamberlerine inanmıyorlar da onu in¬ 
kâr mı ediyorlar. * Yoksa peygamber için, deli 
mi diyorlar. Hayır o hakkıyle gelmiştir. Ama 
çoğu hakkı istemez. # Allah, gerçekten onların 
heveslerine uysaydı, gökler, yer ve onlarda olan 
varlıklar lesada uğrardı. Biz onlara kendi zikir¬ 
lerini gösterdik, ama onlar bundan yüz çeviriyor¬ 
lar. * Onlardan ücret istediğin mi var, şüphe yok 
Rabbinin ecri daha hayırlıdır ve O, rızık verenle¬ 
rin en hayırlısıdır. * Elbette sen onları doğru yola 
çağırmadasın. * Ama ahirete inanmıyanlar doğru 


i ^ i .> t ■ * - ı t ç t-.-- i p .r ; 

PZ Ç” rrfvlviwvr7iv 


249 — 









3 tg*y'frtf a * y* 3 '&&*. : ? \ '.’ -K 

i 

yoldan sapmışlardır, * Onlara acıyıp uğradıkları $ 
? l , zararı gidersen yine koru körüne azgınlıklarında | 
| ayak direrler. * Biz onları azaba çarptırmıştık da $ 
I yine Rablerine baş eğmemiş, yalvarmamışlardı. * :{j 

! Nihayet, onlara acı bir azabın kapısını açtık da her | 
şeyden ümitlerini kestiler, * O öyle bir Allah ki J 
^ size kulak, göz ve kalb verdi, ama pek az şükür if 
{j- ediyorsunuz, V Öyle bir Allah ki, yeryüzünde ne 
& varsa sizin için yetiştirdi ,onda haşr olacaksınız. J> 
| * O Allah ki diriltir, öldürür, gece ile gündüzün | 

Û ihtilâfını emr evler. Düşünmez misiniz? * Hayır, t 

" ■ <> 

onlar kendinden öncekilerin dediklerini diyorlar 4 


W 

$ 

$> 

& 

3 » 

& 

$ 

<£ 

<i> 

$ 

1 

» 


* Diyorlar ki öldükten ve toz toprak ve kemik ha¬ 
line geldikten sonra mı diriltileceğiz? * Bu bize 
de eski atalarımıza da söylenmişti, ama bu, eskile¬ 
rin mahzarından gayrı bir şey değil. * De ki: Yer 
yüzü ve orada bulunanlar kimindir, biliyor musu¬ 
nuz? ^ Diyecekler ki; Allahındır. De ki; Ne diye 
hâlâ düşünmüyorsunuz. * De ki; Yedi göğün ve 
büyük arşın sahibi kimdir? * Diyecekler ki; Bun¬ 
lar Alla hindi ı^JDe ki; Niçin hâlâ korkmuyorsunuz 

* De ki; Her şeye hüküm ve tasarruf eden kim¬ 

dir? Koruyan ve korunmaya muhtaç olmayan 
O’dur. Biliyor musunuz? * Diyecekler ki; Bunlar 
da Allahın. De ki; Neden hâlâ hoş şeylerle oyala¬ 
nıyorsunuz. * Hayır, biz onlara gerçeği getirdik. 
Elbette onlar yalan söylüyorlar. * Allah kendine 
evlâd edinmez, ondan gayrı tapacak yoktur, E- 
ğer olsaydı ner mabud kendi yarattığım alır gi 
der, ve bir kısmı öbüründen üstün olurdu, Alla¬ 
hı onların isnad ettikleri Vasıflardan tdözih ede¬ 
rim. o görünmeyeni de bilir, görüneni de. Ona 
eş koştukları şejjfcrden yücedir. * Rabbira, onlara 
vaad edileni bana göstereceksen. * R abhiın. beni 
zalim kavmin içinde bırakma. # Elbette onlara 
vaad ettiğimiz' şeyleri göstermeye göçümüz 

yeter. * Kötülüğü en güzel huyla defet. Biz onla- 


■. : 

— 2ö0 — 







t 


‘ ■: ■ ^ : ' ?: -, yt*&r~ ; - T ~n 


nn bize isnad ettikleri vasıfları daha îyi biliriz. * & 


De ki: Rabbım şeytanın kandırmalarından sana 
’igmırmı * Ve onların yanında bulunanlarından 
ana sıkınırım. ^ Rırmnhn, rm] ardan birine ölüm 
öğeldi mi Rabbim der, beni tekrar dünyaya yolla * 
Ki belki iyi işler islerim ve zayi ettiğim ömrü 
telâfi ederim. Hajur onların bu sözleri boş, onlar m 
inlerinde dirilt.ilecekleri aüne kadar bir berzah 
var. # Sûr ülürülünce akrabalıklarını . unu¬ 
turlar. o gün birbirlerinin hatırını sormazlar. * 

Kimin iyilikleri ağır basarsa o kurtulacaktır ( Mu¬ 
rada erecektir) ^ Kimin iyilikleri yufka gelirse 
hüsrana uğrayacak ve cehennemde ebedi kalacak- 
hr, * Yüzlerini ateş ^alavacak ve somurtup ka- 
^ laklardır. * A vetd erimiz okunurken onları 
alaniayanlor siz değil miydiniz ^ Derler ki: Rab- 
bımiz, kötülük bize üstün geldi, böylece doğru 
yoldan sapmış bir topluluk olduk. Rabbimiz, bı-, 
zi buradan çıkar, o zaman yine kötülüğe dönersek] 
elbette zalimlerden oluruz. * Allah buyurur ki: 

Çekilin oradan. Bana söz söylemeyin. * Elbette 

kullarından bir bölük var ki, Ra^bbimiz derler biz 
inandık bizi bağışla ve acı. Sen acıyanların en 
hayırlısısm. * Oysa ki siz onları alaya aldınız Ve, 
bu hal, size beni anmayı unutturdu. Onlara güleri 
diniz * Elbette ki ben de sabırlarına karşılık bugün 
onları mükafatlandıracağım. Onlar onmuşiardır.] 

* (Allah) buyurur ki: Yer altında kaç yıl yattı^ 
nız. * Bir gün yahut günün bir kısmı kadar, sayam 
lara sor. * (Allah) buyurur ki, pek az kaldınız aı 
ma ahiretin ebediliğini bir bilseydiniz. * Yoksa sizi 
boşuna mı yarattık? Gerçekten dönüp huzurumu# 
za gehniyeceğinizi mi sanıyordunuz. * Her şeye 
sahip ve hâkim olan Allah yücedir, O’ndan başka^ 
tapacak yoktur, büyük arsın sahibi O'dnr * Kin] 
Allahtan gayrı bir mabuda baş vurur;a elinde 


>?!T.-Irrkr.SÎ-r^-î’ 1 ■“!- ' - '-Hri- k k 

— Zül — 














bir delili yoktur onun hesabı da Rabbine aittir. 
Hiç şüphesiz kâfirler için kurtuluş yoktur. * De 
ki: Rabbim yarlığa ve acı, acıyanların en hayırlısı 
sensin. 


24 üncü SÜRE 


t»+»»»4»4»»»444»>» »»» »»♦♦»» *** -ı 


NUR SÜRESİ 


Medinede mmiştir, 84 âyettir. 

♦ ** * * * ♦ $ * »+*»** 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplıyan Al¬ 
lahın adı ile. 


# Bu bir sure ki indirdik ve hükümlerini 
farz kıldık. Ve anasınız ve öğüt alasınız diye onda 
açık deliller gösterdik. * Zina eden kadınla zina 
eden erkeğin her birine yüz sopa vurun. Ve Al¬ 
laha ve ahiret gününe inanıyorsanız Allah dininin 
bu hükmünü uygulamada onlara acımayın. Bu 
dayakta inananlardan bir kısmı da' hazır bulun¬ 
sun. * Zina eden erkek, ancak zina eden kadını 
veya Allaha eş koşan kadını nikâhlayabüir. Ve 

zina eden kadın da ancak zina eden erkekle veya 
Allaha eş koşan bir erkekle nikâhlanabilir. Bun¬ 
larla nikâhlanmak inananlara haram edilmiştir. # 
Hür namuslu kadınlara isnatta bulunup da dört ta 
nık getiremiyenlere de seksen sopa vurun ve artık 
hiçbir şeyde tanıklıklarını kabul etmeyin. Onlar boz 




i,’i • r , 

— 252 








/ 


$83$8*sîese5^af8 






^ra;aae;e: 



n 

T, 
,tl‘ 
ince 
er 
et* 
Al- 

k~ 

P 


guncu kişilerdir, * Meğer ki bu hareketlerinde: 
sonra tövbe etsinler ve dürüst bir hale geisinle 
Şüphesiz Allah bağışlaması ve acıması çok ola 
dır, * Eşlerinin zina ettiğini söyleyenlere geli 
kendilerinden başka tanık yoksa, doğru söyleyeni 
den olduklarına dair dört kere (yemin) tanıklık 
mesi gerektir. * Beşinci de yalan söylüyorsam 
lahm lâneti yalancıya olsun diye tanıklık edece 
tir. * Eğer kadın dört kere Allah başına and 
.kocasının yalan söylediğini bildirirse cezası düşe 
* Beşincide (Yeminde) «Kocam doğru söyliiyc 
sa Allahın gazabı bana olsun» demelidir. Boyler 
zina cezasından kurtulur. * Allahın size rahm 
ti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul etmese, 
ve hikmeti geniş olmasaydı ne yapacaktınız? 

O uydurma haberi, siz (Ayşe hakkında) size ge 
ren, sizden bir taifedir onu kendiniz için bir 
saymayın. O size hayırdır. Onların her birinin 
lediği günah kendine aittir. İçlerinden suçun 
büyüğünü yüklenene gelince, en büyük azap om|ı 
olacaktır, * Bunu duydukları zaman inanan 
keklerle kadınlar kendi haklarında olduğu gi 
İyi zanda bulunarak «Bu açık bir iftiradır» d< 
lerdi ya, # Müfteriler bu işe ait dört tanık gel 
selerdi ya. Tanık getiremeyince onlar Allah indi 
de yalancı kişilerdir. * Dünyada ve ahirette si 
Allahın ihsanı olmasaydı içine düştüğünüz o 
dikodu yüzünden şüphesiz büyük bir azaba uğrfc 
diniz. * O zaman siz o dedikoduyu ağızdan ağık 
taşıyor ve hiçbir bilginiz olmadığı halde o de 
kodu.yu ağızlarınızla tekrarlıyordunuz. Ve sanıyö: 
dunuz ki o önemsiz bir şey, oysa ki O Allah in 
de büyük bir günahtı. * Onu duyduğunuz vak 
«Buna dair söz söylemek bize düşmez, tenzih 
riz hâşâ bu büyük bir iftiradır» deseydiniz ya! 


edfe 


Eğer inanmışsanız Allah size bir daha ebedî olarak 
buna benzer bir şey yapmamanız hakkında öğüt 
vermektedir. * Ve Allah size delillerini açıkça bil 

;-r; ;; j: 


r, 
r- 
e 
e~ 
ydi 
* 
Sİît- 
şer 
iş¬ 
en 
n 
er- 
ibi 


ıı- 

.Jse 

dle- 

r 
;a 

41- 

»r 

L- 

t, 

3 “ 















.*': * 1 - n:; î;:■;: ■ -: -ui -: *::-:■■ -:■;.• - 11 -■ -:■■■ r: ; 1 - • -^ ı -ss o s or:^ 

'l'i 


dirmektedir. Ve Allah, bilgisi ve hikmeti çok olan¬ 
dır. # İnananlar arasında kötü dedikoduların 
yayılmasını isteyenlere dünyada ve ahiıette acı bir 
azap var."Allah bilir, siz bilmezsiniz. * Eğer Allahın 
size lûtfu olmasaydı ve Allah esirgeyen ve acıyan 
olmasaydı ne yapardınız?. - 1 ' Ey inananlar, şey¬ 
tanın izinden yürümeyin. Şeytanın izindçn yürü 
yen bilsin ki .şeytan muhakkak kötü şeylere sevk 
eder. Eğer size Allahın rahmeti olmasaydı hiç bi 
riniz ebedi olarak temiz bir halde olamazdınız. 

Ama Allah dilediğini temize çıkarır. O her şeyi du¬ 
yan ve bilendir. * Fazilet sahibi ve varlıklı, olanları 
nız akrabaya, yoksullara ve Allah yolunda yurtla¬ 
rından göçenlere bir sey vermekten çekin¬ 
mesinler iyiliği bırakmasınlar. Suçları ba¬ 
ğışlasınlar. Allahın sizi yarlıgamasını istemez 
misiniz?.. Allah yarlıgaması ve acıması çok 
olandır # Bir şeyden haberi olmıyan hür namuslu 
inanmış kadınlara, iftira atanlara, dünyada da a- 
hirette de lânet edilmiştir onlara pek büyük azap 
vardır. * O gün (Kıyamet) kendi dilleri, elleri a- 
vaklan. yaptıkları is hakkında alevlilerine tanıklık 
edeceklerdir. * O gün Ahali onların hak ettikleri 
cezayı tam olarak verir Ve bilirler ki Allah elbette 
gerçek mabuttur. * Kötü şeyler ve kötü sözler kö¬ 
tülere ve murdarlara, kel ü ve murdarlar da kötü 
ve murdar şevlere ve sözlere yakışır. İyi ve temiz 
şeyler ve sözler, iyilere iyi ve temiz insanlar da 
ivi ve temiz şevlere ve varasıriar. Ötekile¬ 

rin söylediklerinden beridirler. Yarlıganma ve aziz 
nzık unlarındır # Ev inananlar, kendi evlerinizden 
gayrı evlere sahiplerinden izin almadan ve onlara 
selâm vermeden girmeviu. Düşünürseniz bunun 
hayırlı oldueumı anla nemiz. ^ O evde kimyevi bu¬ 
lamazsanız izin almadan eirmevin ve «Geri dö¬ 
nün» denirse dönün. Bu sidn için daha temiz bir 
harekettir. Allah ne yantlçınızı bilir. ^ Orada bir 
malınız varsa t içinde kimse oturmayan eve gir - 

s.~: -. 

— 







^pî^ıp; .âggRû*^ i'f -f-'fî 


tü¬ 


meniz suç değildir. Allah açığa vurduğunuzu tia 
gizlediğinizi de bilir. •* İnananlara söyle. Gözleri¬ 
ni haramdan sakınsınlar ırzlarını ( örtünecek yar¬ 
lerini) korusunlar. Bu, sizin için daha temiz bir- 
davranıştır. Elbette Allah işlediklerinizden haber¬ 
dardır. * İnanmış kadınlara söyle: Gözlerini ha 
ramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar ve adık 
yerlerinden görünenlerden başka zinetlerini gös¬ 
termesinler. Ve örtülerini göğüslerini örtecek bir 


o- 


t arzda om uda r ıııdan aşağıya doğru salsınlar; k 
çalarından, babalarından kocalarının babasındaki, 
oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerin¬ 
den, erkek kardeşlerinin oğullarından 

kız kardeşlerinin oğullarından mü!s- 
lüman kadınlardan kendi malları olan kölelerden, 
erkeklikten kesilmiş kudretsiz erkek hizmetçiler¬ 
den, henüz kadınların ğizli hallerini bilmiyen er¬ 
kek çocuklardan gayrısma zinetlerini göstermie- 
sinler; gizledikleri zinetler anlaşılsın diye ayakla 
rını da birbirine vurmasınlar. Ey inananlar, tövbe 
edin de kurtuluşa erişin. * Bekâr olanlarınızı Ve 
kölelerinizden, caıivelerinizden iyi ve temiz kişi¬ 
leri evlendirin. Yoksulsalar Allah onları lûtfu ile 


zengin eder. Allah lııtfu ve bilgisi geniş olandtjr. 


* Evlenmeye güçleri yetmeyenler de Allah kendi¬ 
lerini Jûtuf ile zengin edinceye kadar iffetlerini ko 
rusunlar. Köle ve cariyelerinizden, ' toptan vejfa 
taksitle bir mal veya para karşılığı azad olmak 
isteyen kimselerin dileklerini de bunun hayırlı o- 
lacağım bilirseniz kabul edin ve onlara Allahin 
size verdiği maldan verin. Cariyelerinizi namuslu 
yaşamağı istedikleri halde fânî dünya malı için 
kötülük yapmağa zorlamayın. Zorla kötülüğe seıjk 
edildikten sonra dâ elbette Allah onların suçlarını 
bağışlar; O yarlığa ma sı ve acıması çok olandır. & 
Muhakkak ki biz -mze açık deliller ve sizden önde 
gelip geçmişlere ait misaller ve Allahtan korkanlar 
için öğütler indirdik. * Allah göklerin ve yerin ışı- 








- ZO'O 


















m - - 

ğıdır. Işığının Örneği karni il konan bir yere ben¬ 
zer ki orada kandil bir cam içindedir ve cam da 
parlak bir yıldız gibidir; doğuda ve batıda bitmeyen 
kutsal zeytin ağacından yakılmış ve ağacın yağı 
ateş dokunmadan ışık verecek gibidir. Nur üstüne 
nurdur. Allah dilediğine nuru ile doğru 3 r olu gös¬ 
terir ve Allah insanlara örnekler verir. O her şeyi 
bilendir. ^ Bu ışık Allahın adııım yüceltümesine 
ve anılmasına izin verdiği evlerdedir. O evlerde 
sabah akşam onu ananlar bulunur. * Öyle kişiler 
vardır ki onları ne ticaret ne al ıs veriş, Allahı an- 
maktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alı¬ 
koy araaz. Onlar kalbieıin ve gözlerin döneceği 
günden korkarlar. * Allah onları yaptıkları işler¬ 
den daha güzeliyle mükâfatlandırır ve hakların¬ 
daki nimetini arttırır. Ve Allah dilediğine hesap¬ 
sız rızık verir. * Kâfirlere gelince onların işleri 
çöldeki seraba benzer, susamış olan onu su sanır. 
Ama oraya varınca suya benzer bir şey bulamaz, 
Allahı kendi yanında bulur. Ve Allah hesabı pek 
tez olandır, * Yahut ta derin bir denizi kaplayan 
karanlıklara benzer. Onu bir dalga sarmıştır. Dal¬ 
ga dalga üstüne gelmiştir, üste de bulut çökmüş 
karanlıklar karanlıkların üstüne yığılmıştır. Sanki 
elini uzatsa onu bile göremeyecektir. Allah bir kim 
şeye nur vermediyse artık ona kimse ışık veremez, 

# Görmüyor musun kî göklerde ve yerde bulunan 
lar ve kanat çırpıp saf saf uçan kuşlar Allahı an¬ 
mada, hepsi dualarım da O'nu anmağa da bilmede. 
Allah ne yaparlarsa hepsini bilir. * Göklerin ve 
yerin egemenliği Allahındır. Ve herşey Allaha 
döner, # Görmüyor musun ki Allah bulutlan sıir 
mede. .sonra onları birbirine yaklaştırıp birleştir¬ 
mede sonra yığın haline getirmede, görürsün ki 
bulutlarda^ yağmur yağmada ve gökte dağ gibi yı¬ 
ğılmış bulutlarda dolu var bunları yağdırmada ve 
dilediğine âfetler yollamadadır. Dilediğini de za¬ 
rardan korumadadır. Şimşeğin parıltısı ise gü 2 - 

hk :: ;;•;i 

— 2M — 


/ 







leri alacak gibi, * Ve Allah geceyle gündüzü bir¬ 
birlerini takip ettirmededir. Şüphesiz bunda basi 
ret sahibi olanlara ibret var, * Allah her canlıyı 
sudan yaratmıştır. Onlardan kimisi karnı üstünde 
sürünür kimisi iki ayakla yürür kimisi dürt ayak¬ 
la Allah dilediğini yaratır, Elbette Allah herşeye 
gücü yetendir. * Muhakkak ki biz her şeyi anık¬ 
layan âyetler indirdik. Allah, dilediğini doğru yola 
iletir, * Allaha inandık ve peygambere uyduk derler 
de sonra bazıları bu sözden dönerler, onlar, inan¬ 
mış değillerdir. ^ Onlar, aralarında hüküm veril¬ 
mesi için Allaha ve peygamberi huzuruna çağrıl¬ 
dıkları vakit içlerinden bir kısmı derhal yüz çe¬ 
virir. # Ama, haklı çıkarlarsa peygamberin yanma 
koşa koşa giderler. * Gönüllerinde hastalık mı var, 
yoksa şüphe içindeler mi yoksa Allahın ve peygam 
berinin kendilerine bir haksızlık edeceğinden mi 
korkuyorlar? Hayır onlar zalim kişilerdir, * Ara¬ 
larında hüküm verilmesi için Allaha ve peygam¬ 
berine çağırıldıkları zaman, inananlar ancak «duy 
duk ve itaat ettik» derler, onlar böyledirler. 

Ve onlar kurtuluşa erenlerdir, Allah ve peygam¬ 
berine itaat eden ve Allahtan korkan kimse ongun¬ 
luğa erendir. * Onlara emredersek savaşa çıkacak 
larına dair var kuvvetleriyle Allaha yemin eder¬ 
ler, De ki, yemin etmeyin, bu zaten âdet olan bir 
itaat ediştir. Elbette Allah ne yaptıklarından ha¬ 
berdardır. * De ki: Allaha ve peygambere itaat e- 
din, yine dönerlerse peygambere düsen» ancak 
kendi vazifesi risaletini tebliğsizin 
vazifeniz de itaattir. Eğer ona itaat ederseniz doğru 
yolu bulursunuz. Peygambere açık bir surette 
bildirmeden başka iş düşmez, Allah, inanıp iyi 
işler yapanlarınıza, onlardan öhee geçmiş]erini 
nasıl yeryüzüne egemen kıldıysa onları da öylece 
egemen kılmayı ve razı oldukları dini nasip edip 
o dîni bütün dinlerden üstün kılmayı, korkulandı 
güvene tebdil etmeyi vaadetmiştir. Bana tapsınlar 


— 257 — 










si 

I 

.': 

<5 

n> 


ve bana hiç bir şey eş koşmasınlar, bundan sonra 
kâfir olanlar, bozgunculardır. * Ve namaz kılın, 
zekât verin, peygambere itaat edin kî acmrmşlar- 
dan olasınız. * Kâfir olanlar sanmasınlar ki yer¬ 
yüzünde Allahı âciz bırakacaklar. Onların bari 
nağı cehennemdir. Ve ne berbat yerdir orası- * 
Ey inananlar malınız olan köle ve cariyeleriniz ve 
henüz olgunluk çağma girmemiş çocuklarınız ya¬ 
nınıza gelirlerken üç vakitte sizden izin alsınlar. 

Sabah namazından önce, öğle sıcağında soyundu¬ 
ğunuz zaman, yatsı namazından sonra. Bu üç va 
kit halvet vaktinizdir. Bu vakitlerden gayrı za¬ 
manlarda yanınıza izinsiz gelirlerse ne size ne 
onlara suç yok. Birbirinizle hizmet için dolaşabi¬ 
lirsiniz. Allah size işaretlerini böyle açıkça bildir¬ 
mede ve Allah bilgisi ve hikmeti çok olandır. * 
Çocuklarınız ergenlik çağma girdikten sonra da 
evvelce olduğu gibi yanınıza yine izinle gelsinler. 
Allah size işaretlerini böyle açıkça bildirmededir 
ve Allah bilgisi ve hikmeti çok olandır. * Nikâlı 
vakti geçmiş kadınlık halinden kesilmiş kadınlar 
zinetlerini göstermemek şartıyla dış elbiselerini 
çıkarırlarsa onlara suç yok. Ama giyerlerse hakla¬ 
rında daha hayırlıdır. Allah her şeyi duyan ve bi¬ 
lendir. # Evlerinizde, babalarınızın evlerinde, ana¬ 
larınızın evlerinde, erkek kardeşlerinizin evlerin¬ 
de, kızkardeşlerinizin evlerinde amcalarınızın ev¬ 
lerinde, halalarınızın evlerinde, dayılarınızın evle¬ 
rinde teyzelerinizin evlerinde, mülkiyetine sahip 
olduğunuz evlerde ve dostlarınızın evlerinde toplu 
bir halde veya ayrı ayrı yemek yemenizde köre, 
topala, hastaya ve size bir vebal yok, düşünesiniz 
diye Allah delillerini size böyle bildirir. * İnanan¬ 
lar, ancak Allaha peygamberine inanırlar ve o- 
nunla beraber topluluğu gerektiren bir işe girişir¬ 
lerse peygamberden izin almadan bırakıp gitmez 
ler. Şüphesiz Allaha ve peygamberine inananlar 
senden izin istiyeceklerdir. Senden bazı işleri için 


— 




-1 ; ? s; 




izin isterlerse onlardan dilediğine izin ver ve pn- 
lardan Allahın yarlıgamasını dile elbette Allah ytar- 
lıgayan ve acıyandır. * Peygamberi, birbirinizi ça¬ 
ğırdığınız gibi çağırmayın, birinizi siper ederek ge¬ 
rekince ayrılıp gidenleri Allah bilir. Peygamberin 
emrine aykırı davrananlar bir denemeye uğramak¬ 
tan veya acı bir azaba düşmekten korksunlar. * 
Bilin ki göklerde ve yerde ne varsa Allahındır. Ne 
durumda olduğunuzu muhakkak O bilir, dönüp 
huzuruna vardığınız gün ne yaptıklarım muhak¬ 
kak O haber verecek ve Allah her şeyi bilendir. 


25 mci SÜRE 




FURKAN (ayırt eden) 
SÜRESİ 

inrr'ist,] r. 77 âyettir. 




Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al- 
lalım adı ile. 


* Alemlere uyarıcı ve korkutucu olarak Kurb¬ 
an indiren. (Allah) ne yücedir! * Öyle bir Allah 
ki, göklerin ve yerin ' ııfcMii - mülkü ö’nundur. O, 
evlât edinmez egemenlikte ortağı yoktur. Herseyi 
yaratmış ve herşeye kader belirtmiştir. * Onların 
Allaha es koştukları şeyler hiç bir şey yaratamaz¬ 
lar. krnni^rî yara 1 ifctsi -İST* kendilerinden bir za¬ 
rarı u/aklaştıramazlar, kendilerine bir fayda ve¬ 
remezler, ne öldürmeye, ne yaşatmaya ne de ölji- 




— 2&D — 














ytŞft İ 3$S 


leri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yeter. * 
Kâfir olanlar dediler ki: Bu ancak kendi (Muham- 
med’in) uydurması, bu konuda ona başka bir ka¬ 
vim yardım etmiştir, gerçek, onlar zalim ve ya¬ 
lancı kişilerdir. # Ve dediler ki, bunlar, evvelce 
geçmiş olanların masallarını, başkasına yazdırıyor 
ve sabah akşam ona okuyup duruyor. * De ki: O- 
nu (Kur'anı) göklerde ve yerde gizli olanları bi- 
*en indirdi. Elbette O yarlıgayan ve acıyandır. * 

Dediler ki: Bu nasıl peygamber ki yemek yiyor, 
sokaklarda geziyor. Ona bir melek indirseydi de 
yanında bir korkutucu bulunsaydı ya!. * Yahut 
ona bir define verilmeliydi, ya da bahçesi olma¬ 
lıydı da orada yetişen şeyleri yemeliydi. Ve zalim¬ 
ler dediler ki: «Siz ancak büyülenmiş bir adama 
uyuyorsunuz.» * Bak, senin hakkında onlar ne 
çeşit örnekler getirdiler de doğru yoldan saptılar 
ve artık doğru yolu bulmağa güçleri yetmez. * 

(Allah) ne yücedir ki, dilerse bundan daha hayırlı 
âlâsını ve altından ırmaklar akan cennetler verir 
sana ve köşkler kurar senin için. * Onlar gelecek 
olan kıyameti bile yalanladılar ve biz kıyameti ya¬ 
lanlayana cehennemi hazırladık. * Ateş onları 
uzaktan görünce ateşin şiddetli kızgınlığını ve 
gürül gürül yanarken çıkardığı sesi duyacaklar. * 
Ve çatılı oldukları halde cehennemin dar bir yerine 
atıldıklarında «Mahv olduk» diye haykırırlar. 
* «Bugün helâk olduk» diye bir kere değil birçok 
kere haykırın. * De ki: Bu mu daha hayırlı, yoksa 
Allahtan korkanlara vaad edilen ebedî cennet mi? 

O cennet ki onlara bir mükâfattır ye dönüp vara¬ 
cakları yerdir. * O cennette diledikleri vardır ve 
ebedî kalacaklardır. Bu, Rabbinin yerine getireceği 
bir vaad ve nimettir. * O gün onları Allahtan gay¬ 
rı taptıkları şeylerle haşr edip de kullarımı siz mi 
saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar? 
diyecektir, £ Diyec.ekLer ki seni tenzih ederiz. 


— 260 — 










Senden gayn dost ve yardımcı aramak bize yaraş¬ 
maz, ama sen onları da atalarını da nimetlerinle 
yaşattın, sonunda seni unuttular ve helake mah¬ 
kûm bîr kavim oldular, * Gerçek,- söyledikleriniz, 
dilediğinizi size yalanlar ve sizden azabı gidermeye 
ve size yardım etmeye güçleri yetmez. Hanginiz 
zalim olursa ona büyük bir azap tattırırız. * Biz 
senden önce de hiç bir pejrgamber yollamadık ki 
yemek yememiş, sokaklarda gezmemiş olsun. Ve 
biz acaba dayanacak mısınız diye bir kısmınızı bir 
kısmınıza fitne kıldık, Rabbin her şeyi görendir. 

* Bize ulaşacaklarını ummayanlar dediler ki: O 
melekler bize inseydi ya veya Rabbimizi görseydik 
ya. Muhakkak ki onlar kendi kendilerine ululan- 
maktadırlar ve büyük bir azgınlığa düşmüşlerdir. 

* Melekleri görecekleri gün suçlulara hiç bir müj¬ 
de yok ve melekler: ^Mücrimler, sizlere müjde sözü 
bile yasak» diyecekler. * İşledikleri işler boşa git¬ 
miş hâle çevirmişizdir. * Cennet ehli bu gün ha¬ 
yırlı bir yerde ve güzel bir dinlenme halindedir. 

* O gün gök beyaz bulutlarla parçalanacak bölük 
bölük inecek * O gün hükümranlık, hakkıyla, Rah¬ 
manındır. Ve o gün kâfirler için çok zor bir gün¬ 
dür. * Zalim alan, ellerini ısıracak ve diyecek ki: 

eşke ben de peygamberin yolunu tutsaydım. * 

\ 

Yazık bana. Keşke filânı dost edinmeseydim. * 
Muhakkak ki beni Kur’andan saptıran hem de ba¬ 
na bildimikten sonra saptıran odur ve şeytan 
insanı yâlnız ve zelil bırakıyor. * Ve peygamber: 
«Yarabbi», dedi «Bu kavmin Kur’anı ihmal etti.» 

* Biz böylece her peygambere suçlulardan düş - 
manlar yarattık. Sana doğru yolu göstermek için 
de yardım etmek için de Rabbin yeter. * O kâfir¬ 
ler derler ki: Kur’an toptan indirilseydi. Biz ise 
Kur’anı gönlüne iyice yerleştirmen için böyle âyet 
âyet ayırdık ve yavaş yavaş indirdik, tane tane 


— 261 — 

















okuduk. * Hem onlar sana bir örnek vermekler ki. 
Biz sana daha güzelini ve daha çirkinini vermiş ol¬ 
mayalım. * Yüzüstü sürünerek, cehennemde top¬ 
lananların yerleri ne kötü yerdir. Yolları da sap¬ 
mışların hudur. * Muhakkak ki biz Musa’ya kitap 
verdik ve kardeşi Harun’u ona vezir eyledik. * Ve 
onlara dedik ki: Ayetlerimizi yalanlayan kavme 
gidin. Sonunda o kavmi, ayak dirediği için kahır 
ve helak ettik. * Nuh kavmini ele peygamberleri 
yalanladıkları için sulara boğduk ve onları insan- 
lara ibret kıldık. Ve zalimlere acı bir azap hazır¬ 
ladık. * Ad ve Semud kavimlerini de. Res ehlini 
de ve bunlarm arasında daha birçok kuşakları da 
helak ettik. * Ve hepsine örnekler getirdik. Ve her 
birini mahfeyledik. * Muhakkak ki onlar o felâket 
yağmuruna tutulan şehre de uğramışlardır. Onu 
olsun görmüyorlar mı? Görüyorlardı ama ölümden 
sonra dirileceklerini ummuyorlardı. * Seni görün¬ 
ce de Allah bunu mu peygamber yolladı diye ala¬ 
ya aldılar. * Kulluklarında sebat etmeseydik dedi¬ 
ler,' nerede ise bizi de mabutlarımızdan saptıra- 
caktı. Yakında azabı görünce kimin sapık yola düş 
tüğünü iyice anlayacaklar. Gördün mü dilediğini, 
ma Dut yapanı. Sen mi ona vekil olacaksın? * Yok 
sa onların çoğunu işitir ve düşünür mü sanıyor¬ 
sun? Onlar hayvan gibidirler. Hattâ gidişleri ondan 
da şaşkındırlar. * Görmez misin Rabbini. Gölge¬ 
yi nasıl uzatıyor dileseydi onu sabit kılardı. Gör¬ 
mez misin güneşi gölgeye nasıl delil kılmışız?. * 


Sonra nasıl onu azar azar kendimize çekmekteyiz. 
* O öyle bir mabuttur ki sizin için geceyi* bir örtü 
kıldı. Uykuyu bir dinlenme çaresi gündüzü de yeni 
bir hayat olarak çalışmak için yarattı. * Öyle bir 






Allah ki rahmetinden öce bir müjde olarak rüz¬ 
gârları göndermiştir. Ve biz gökten temiz bir su in¬ 
dirmekteyiz. * Onunla ölü şehri diriltelim ve ya¬ 
rattığımız hayvanlan ve insanları suya kandıralım 
diye. * Muhakkak ki biz onu (yağmuru) bulun¬ 
dukları yerlere akıttık. İbret alsınlar diye. Ama 
insanların çoğu nankörlük etti. * Ve dileseydik 
her şehre bir <■ uyarıcı ve korkutucu (peygamber) 
gönderirdik. * O halde artık kâfirlere itaat etme. 

Onlara karşı olanca kuvvetinle büyük savaşa gi¬ 
riş. V o öyle bir Allahtır ki iki denizi birbirine kat 
mışti£. Bu tatlıdır ve içilecek bir sudur. Şu tuzlu¬ 
dur ve acı bir sudur. Bunların arasına birbirlerine 
karışmalarını önleyecek bir sed yaratmıştır. * 
Öyle bir Allah ki sudan insanı yaratmıştır. Ve o- 
na soy sop ve evlenme yoluyla akrabalar vermiştir. 
Rabbanin her şeye gücü yeter. * Allahtan gayrı ve 
kendüerine ne faydası ne zararı dokunan şeylere 
kulluk ediyorlar. Ve kâfir, Allaha karşı batıla des¬ 
tek olur * Ve biz seni sadece müjdeci ve uyarıcı 
olarak gönderdik. ^ De ki: ben sizden bu iş için 
(Dini tebliğ) bir ücret istemiyorum Ancak Rab- 
binin yolunu tutmuş kimseler istiyorum. * Ölmez 
ve ebedî diri olan Rabbine güven. Ve O’nu şükrede 
rek an. Ve onun kullarının suçlarından haberdar 
oluşu yeter. * Öyle bir Allah ki gökleri ve yeri ve 
ikisinin arasında bulunan herşeyi altı günde (de¬ 
virde) yarattı. Sonra arşı kapladı: O rahmandır. Ne 
dileyeceksen O herşeyden haberdar olandan dile. 

* Onlara, rahmana se^de edin denildimi; «Rah¬ 
man nedir?» derler. Biz senin emrettiğine mi secde 
edeceğiz?» Bu onların vahşetlerini arttırır. * Gökte 
burçları ve parlak ve aydınlatıcı ayı halk etmiş 
olan, (Allah) ne yücedir!. O öyle bir Allahtır ki 
kendisini anmağı ve nimetine şükretmeyi dileyen 
için geceyi ve gündüzü birbiri ardından getirmek- 


ıTı ..t . t , -ı . - 




















tedir. * Ve Rahmanın kullan öyleleridir ki yer 
yüzünde tevazuyla yürürler. Ve cahiller onlara hi¬ 
tap edince «Esenlik size» .derler * Öyle kişilerdir 
ki geceleri Rablerine secde ederek ve kıyanı ederek 
geçirirler. # Öyle kişilerdir ki, Rabbimiz derler: 

Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Ve şüphesiz, 
Onun azabı belâdır * Gerçekten de orası ne kötü 
bir barınak ve ne kötü bir duraktır, v o kişiler ki 
mallarını harcarken ne israfa kaçarlar ne de ha¬ 
sislik ederler, ikisinin ortasını bulurlar. ^ O kişiler 

ki Allah gibi bir mabuda tapmazlar ve Al] ah m 
öldürmeyi haram ettiği bir cana haksız yere kıya¬ 
mazlar, zina yapmazlar. Bunları kim yaparsa ağır 
cezaya çarptırılır. V Kıyamet günü azabı kat kat 
arttırılır. Ve zelil bir halde azapta ebedî kalır. 

* Ancak tövbe edip iyi işler işliyenler müstesna 
Allah öyle kişilerin kötülüklerini iyiliklere çevirir. 

Ve Allah yarlıgayan ve acıyandır. * Kim tövbe e- 
der, iyi, işler işlerse muhakkak Allaha tövbesi kabul 
edilmiş halde döner. * O kişiler ki yalana tanıklık 
etmezler. Ve boş sözler konuşulan yerden nezaketle 
geçip giderler. * O kişiler ki Rablerinin deliheri 
ve Kur’an okunduğu zaman sağır ve körmüş gibi 
yatmazlar. * Öyle kişilerdir ki can kulağıyla 
dinlerler. Rabbimiz derler eşlerimizden soylarımız¬ 
dan bize şeref verecek kişiler ihsan et. Ve bizi Al¬ 
lahtan korkanlara rehber kıl. * İste onlar sabret¬ 
tiklerinden dolayı yüce cennetlerle mükâfatlandı¬ 
rılırlar. Ve melekler onlarla: Selâm ve saygı size 
diyerek buluşurlar. * O cennetlerde ebedî kalırlar. 

Orası ne güzel bir yer ne güzel bir makamdır. * 
De ki: Sizin dua ve ibadetiniz olmasa Allah nez- 
dinde ne kıymetiniz olurdu zaten siz onun peygam¬ 
berini de yalanladınız. Ama yakında ebedî bir azaba 
çarpılacaksmı z. 


— 264 














26 ncı SÜRE 


‘#* *♦ 4 > 4*44 44 


4444 *44 * 4444**4 >444 * * *♦♦♦* ‘ 


EL ŞU ARA (Ozanlar) 

SÜRESİ 

Mekkede inmiştir, 227 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplıyan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Tâ — Sîn — Mim, * Apaçık kitabın âyet¬ 
leri bunlardır. * Onlar (Mekke’liler ) inanmıyorlar 
diye neredeyse canana kıyacaksın. * Dıleseydik 
gökten boyunlarını eğdirecek bir delil indirirdik. 

* Rahman katından Kur 1 anın yeni bir âyeti indimi, 
hemen ondan yüz çevirirler. * Gerçeği yalan say¬ 
dılar ama artık yakında alay ettikleri şeyin ha¬ 
berleri gelip çatacak onlara. * Görmezlerini ki yer 
ytizünde nice güzel bitkileri çifter çifter bitirdik. 

# Elbette bunda bir işaret var, Yine de çoğu inan¬ 
maz. # Elbette Rabbin azizdir ve acıyandır. * 

Hani Allah Musaba: Git zalimler topluluğuna diye 
nida etmişti. * Firavunun kavmine git yine mi 
Allahtan korkmıyacaklar. * Musa demişti ki: Rab- 
bim, beni yalanlarlar diye korkuyorum, * Bunun 
için gönlüm daralır dilim bağlanır, sen Harun’a 
bir risale vererek bana yardımcı kıl. * Bir de Onla¬ 
rın gözünde bir suçum var korkarım öldürürler 
beni bu yüzden. * Allah hayır dedi, seni öldüre- 


— 265 — 

























1 


mezler, ikinizde delillerimizle gidin. Elbette biz 
sizinleyiz ve her şeyi duyarız. * Firavuna vardılar: 
Biz şüphesiz âlemlerin Rabbinin peygamberleriyiz 
dediler. # İsrailoğullarmı bizimle birlikte gön¬ 
dermen için geldik, # Firavun Musa'ya dedi ki: 

Sen çocukken içimizde büyümedin mi ve ömrünün 
nice yıllarını burada geçirmedin mi? * Ve o yap¬ 
tığın işi (adam öldürme) yapmadın mı? Sen nan¬ 
körlerdensin. * Musa dedi ki: O işi yaptım ama 
o vakit ben yanlış yolda olanlardandım. * Sizden 
korktuğumdan hemen kaçmıştım Ama Kabbim ba¬ 
na hikmet verdi ve peygamberlerden kıldı. * Si¬ 
zin aranızda büyümeyi bîr nimet sayıyorsan bunun 
sebebi israiloğullarmı köle edinmendi. * Firavun, 

âlemlerin Rabbi nedir? dedi. * Musa dedi ki: İyi 
anlıyorsanız, O göklerin ve yerin ve ikisinin ara¬ 
sındaki her şeyin Rabbidir, * Firavun etrafındaki¬ 
lere işitiyor musunuz dedi * Musa dedi ki: Allah 
sizin de Rabbinizdir. Gelip geçmiş atalarımızın da. 

Firavun dedi ki: Gerçek, size gönderilen peygam¬ 
beriniz herhalde deli. & Musa dedi ki: Eğer aklınız 
eriyorsa Allah doğunun da batının da ikisinin a- 
rasmda bulunan herşeyin de Rabbidir. * Firavun 
şayet benden gayrı bir tapılacak benimsersen seni 
zindana atarım dedi. * Musa, ya sana dedi açık 
bir delil gösterirsem?. * Firavun: Eğer doğrular - 
dansan, haydi göster bakalım. Dedi. * Musa âsa- 
şını attı. Asa apaçık bir ejder haline geldi. * Bir 
de elini çıkardı, o da bakanlara parıl parıl gö¬ 
ründü. Firavun etrafındaki ileri gelenlere gerçek 
dedi. «Bu, pek bilgiç bir büyücü.» * Sizi büyüsü 
ile yurdunuzdan çıkarmak istiyor buna ne buyu¬ 
rursunuz? * Ona ve kardeşine bir mehil ver. Ve 
şehirdeki büyücülere haberci yolla. * Bütün bilgili 
büyücüleri toplayıp getirsinler. * Belli bir gün ve 
vaJdtte büyücüler toplandı. * Halka da dendi ki, 
..sizde toplanın. * Eğer galip gelirlerse biz de büyü- 


_cae, _ 











I M 

"| cülere uyarız. * Büyücüler gelince Firavuna galip 

jf gelirsek dediler bize mükâfat var mı?. * Firavun: 

$ Evet dedi. O zaman siz yakınlarımdan ölürsünüz. 

■J 

Ş * Musa onlara atacağınız şeyi atın dedi. * iplerini | 
§ ve asalarını attılar ve Firavunun yüzü suyuna biz ~ 
îş elbette galip geleceğiz dediler. O anda Musa da 

<| asasını attı. Asa hemen onların düzme şeylerini 
& yutmağa başladı, * Bunun üzerine büyücüler sec- 
Ü deye kapandılar. * Alemlerin Rabbine inandık de¬ 
li diler. Musa'nın ve -Harun’un Rabbine. * Fira- 
& vun dedi ki: İznim olmadan inandınız ha! Şlıphe- 
; siz o sizin ustanız. O öğretti size büyüyü. Şimdi 
anlarsınız. Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama 
kestireceğim ve hepinizi astıracağım. # ^,rar yok 
dediler, şüphesiz ki biz dönüp Rabbimize varaca¬ 
ğız. # Herhalde biz müminlerin ilki olduğumuzdan 
Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız. 

* Musa’ya kullarımı geceleyin yola çıkar. Şüphesiz 
onlar sana uyacaklar diye vahyettik. * Firavun şe¬ 
hirlere toplayıcılar yolladı. * Bunlar şüphesiz azlık 
bir topluluk. * Ama muhakkak ki bize kin bes¬ 
liyorlar. * Biz ise onların şerrine karşı uyanık 
bir topluluğuz diye haberler gönderdi. * Derken 
onları bahçelerden, pınarlardan sürüp ■ çıkardık. 

* Definelerden ve güzel mevkilerden ettik. * İşte 
böylece İsrailoğullarını oralara mirasçı ettik. * 

Gün doğunca İsrailoğullarınm peşine düştüler. * 

İ st İki topluluk birbirini görünce Musa’nın arkadaşları 

dediler ki herhalde bize yetişecekler. * Musa hayır, 
dedi. Elbette Rabbim bana yol gösterecek. * Bu 
| sırada Musa'ya asanı denize vur diye vahyettik, 

| vurunca deniz yarıldı her parçası koca bir dağa 
ü döndü. * Öbürlerini buraya yaklaştırdık. # Musa’* 
yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık. ^ Sonra 
% ötekileri sulara boğduk. # Elbette bunda bir işa- 

ret var ama çoğu inanmaz. * Şüphesiz Rabbin a- 

267 —, 
















zizdir ve acıyandır. # İbrahim hikâyesini onlara 


oku. * Hani bahasına ve kavmine neye tapıyorsu¬ 


nuz? demişti. * Dediler ki : Putlara tapıyorum. Ve | 


| onlara kulluk etmedeyiz. * Dedi ki: Çağırdığınız 
| zaman duyuyorlar mı? # Yahut size bir fayda ve 
$ zarar verebiliyorlar mı? ^ Dediler ki: Hayır atala- 

I rımızı böyle bulduk" onlar böyle, yapıyorlardı^ 
Dedi ki: Şimdi gördünüz mü neye kulluk ettiğini¬ 
zi? * Siz ve sizden önce geçmiş atalarınız. * Şüp- 

1 ^ hesiz ki artık âlemlerin Rabbînden başka onlar ba- 
j; na düşman. * O öyle bir Allahtırki beni yaratmış- 
İ tır. Ve beni doğru yola ileten O’dur. ^ Öyle bîr 


\l Allahtır ki benî yedirir ve içirir. * Hastalandığımda 
; l bana şifa verir. * Öyle bir Allah ki beni öldürür 
J sonra diriltir. # Öyle bir Allahtır ki kıyamet günü 
bağışlar. * Rabbim, bana hüküm kud- 
benî iyilerden kıl. * Sonra gelenler ara- 
doğmlukla andır. * Beni Naim cenne- 
Brinden kıl. * Babamı da bağışla. Şüp- 
muşlardandı, * insanların dirilecekleri 
ederlendume. * d gün kî ne mal ne ev¬ 
leri r. * Ancak iyi bir yürekle Allabma 
yda verir. * Ogün cenneti Allahından 
yaklaştırılın ıştır. Ve cehennem gü- 

gösteriJmiştir. * Ve onlara nerede tap 
Bilmiştir. * Allahı bırakıp da onlara ta- 
Size yardım ediyorlar mı veya kendi¬ 
ni edebiliyorlar mı? # Hepsi de üst üste 
ı cehenneme atılmışlardır. & Ve iblisin 
su da. * Orada birbirlerine düşman o- 
erler ki, # Allah hakkı için hakikaten 
sapıklık içindeymişiz. * Sizi âlemlerin 
r tutmakla. # Bizi ancak o suçlular sap¬ 
ık bize ne şefaatçılardan kimse var. # 
st bîr koruyucu, ^ Ne olurdu bir kere 
lya dönebilseydık de inananlardan al- 
îlbeite brnıda bîr işaret var. Ama çoğu 



^ 268 — 


\ 





inanmaz. * Şüphesiz Rabbin azizdir ve acıyandır, 

* Nuh kavmi de peygamberleri yalanladı. * Kar¬ 
deşleri Nuh, onlara demişti ki: Hâlâ mı Allahtan 
korkmazsınız? * Muhakkak ben size güvenilir bîr 
peygamberim. * Artık Allahtan çekinin ve bana 
itaat edin. * Ve ben bildirmeme karşılık sizden bir 
ücret istemem. Benim ecrimi ancak âlemlerin Rab- 
bi verir. * Artık Allahtan çekinin ve bana itaat e- 
din. * Dediler ki: Sana reziller uymuş bizde mi î- 
nanalım sana? ^ Nuh dedi ki: Benim onların jjap 
tıklarına dair bir bilgim yok. * Eğer düşünürseniz 
onların hesabı Rabbime aittir. * Ben inananları 
kovamam. * Ben ancak açık bir uyarıcıyım. ^ Ey 
Nuh, dediler: Bu işten vazgeçmezsen seni taslar 
nanlarrîan ederiz. * Rabbim, dedi gerçek, kavmrm 
yalanladı beni. & Sen onlarla benim aramda hüküm 
et. Beni ve inananlardan yanımda bulunanları kur- 

©nUvojjnananlardan yanımda bulunanları hm 
ca hmç dolu bir gemiyle kurtardık. * Gerisini su¬ 
lara boğduk. * Elbette bunda bir delil var. Ama 
çoğu inanmaz. * Muhakkak Rabbin azizdir ve a- 
çıyandır. * Ad kavmi de peygamberleri yalanladı. 

* Hani kardeşleri Hud onlara hâlâ mı çekinmezsi¬ 
niz? demişti. * Şüphesiz ben size güvenilir bir pey¬ 
gamberim. * Artık Allahtan korkun ve bana itaat 
edin. * Ve ben bildirmeme karşılık sizden bir ü<Jret 
istemem. Benim mükâfatımı ancak âlemlerin Eab- 
bi verir. * Siz her tepede ihtiyacınız olmadan bir t 
yapı mı kuruyorsunuz? * Yaptığınız bu metin ka 
leler sayesinde ebedî yaşayacağınızı mı sanıyorsa- 


— 269 — 


nuz? * Yakaladığınızı zorlamasına mı yakalarsı¬ 
nız? * Artık Allahtan korkun ve bana itaat edin. 

* Korkun o Allahtan ki bildiğiniz nimetleri ^ize 
ihsan etti. * Size hayvanlar ve evlât vererek far¬ 
dım etti. * Bahçeler ve kaynaklar ihsan etti. * 


i 

I 

I 

ât 

<k 

<;h 

<%■ 










l9Bieiera&HS3e&::ir:;-;-; 

Ben o büyük günün azabının size çatacağından kor¬ 
kuyorum. * Bizce dedüer. İstersen öğüt ver ister¬ 
sen öğüt verenlerden olma. * Bu, önce geçenle¬ 
rin uydurmasından başka birşey değil. * Ve biz a- 
zaba uğramayız. ^ Onu yalanladıkları için bizde 
onlan helak ettik. Elbette bunda bir delil var ama, 
çoğu inanmaz. * Şüphesiz Rabhin azizdir ve acı¬ 
yandır, * Semûd kavmi de peygamberleri yalan 
ladı. ^ Hani kardeşleri Salih onlara demişti ki: 

Hâlâ mı çekinmezsiniz? * Şüphesiz ben size güve¬ 
nilir bir peygamberim. * Allahtan çekinin ve bana 
itaat edin. * Ve ben bildirmeme karşılık bir ücret 
istemem sizden. Benim ecrimi ancak âlemlerin Rab- 
bi verir. ^ Burada emniyette bırakılacak mısınız? 

* Bağlarda pınar başlarında? * Ekinler içinde, 

nermin tomurcuklu, yumuşak hurmalıklar için¬ 
de? * Dağlarda ustalıkla evler kurmadas . * 

Artık Allahtan çekinin ve bana itaat edin. * Aşın 
gidenlere uymayın. * Onlar yer yüzünde fesat çı¬ 
karırlar. İyilik yapmazlar. * Sen dediler: Ancak 
büyülenmişlerdensin. * Bizim gibi bir insandan 
başka birşey değilsin. Doğrulardansan bize bir de 
lil göster. * Dedi ki: Şu bir dişi deve, belli günler¬ 
de o su içer ve siz de su içersiniz. * Ona kötülük 
etmeyin. Yoksa büyük günün azabı sizi mahveder. 

* Deveyi ayağım keserek öldürdüler ve pişman ol¬ 
dular. * Azap onları helâk ediverdi. Şüphesiz bun¬ 
da bir delil var ama çoğu inanmaz. * Elbette Rab- 
bin azizdir ve acıyandır. * Lût kavmi de peygam 
berleri yalanladı. * Hani kardeşleri Lût onlara 
hâlâ mı çekinmezsiniz? demişti. * Şüphesiz ben 
size güvenilir bir peygamberim. * Allahtan korkun 
ve bana itaat edin. * Ben, bildirmeme karşılık üc¬ 
ret istemem. Benim ecrimi ancak âlemlerin Rabbi 


■ 270 













verir, * Siz erkeklere yaklaşıp da. * Rabbinizin si 
zin için yarattığı karılarınızı bırakıyor musunuz? 
Siz haddini aşmış bir kavimsiniz. * Dediler ki: Ey 
Lut, bu işten vazgeçmezsen seni şehrimizden çı¬ 
karırız; * Dedi ki: Ben sizin yaptığınızdan nefret 
ediyorum. * Rabbim, beni de ailemi de, onların 
yaptıkları işin günahından kurtar. * Onu da büjiün 
ailesini de kurtardık. * Ancak bir kocakarı ğeri 
kalanların içindeydi. * Sonra ötekileri helâk | et¬ 
tik. * Üstlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (kor 
tutulanlara yağdırılan bu yağmur ne kötüdür^ * 

Şüphesiz bunda bir delil var ama, çoğu inanmaz. 
* Elbette Rabbin azizdir ve acıyandır. * Eyke 
ehli de peygamberleri yalanladı. * Kani Şuâyib 
onlara hâlâ mı çekinmezsiniz? demişti. * Şüphesiz 
ben size güvenilir bir peygamberim. * Artık Alllah- 
tan çekinin ve bana itaat edin. * Ve ben bildirişime 
karşılık bir ücret istemem, sizden? Benim ecrfimi 
âlemlerin Rabbi verir * Ölçüyü tam kullanın. Eksik 
ölçenlerden olmayın. * Doğru teraziyle tartım * 

% 

| insanların haklarını yemeyin. Ve yeryüzünde fe- 
I sat çıkarmayın. * Sizi de önceki ümmetleri de 
| yaratan Allahtan korkun. * Dediler ki: Sen, büyü- 
| lenmişlerdensin. * Bizim gibi bir insandan da baş» 
t ka birşey değilsin. Ve biz seni yalancılardan san 
I' şür, eğer doğrulardansan. * Dedi ki. Rabbim, yap- 
r^tmadayız, * Gök yüzünden üstümüze parçalar dü- 
2% Atığınızı daha iyi bilir. * Onu yalanladılar da ka- 

pl ranlık günün azabı onları helâk etti. Şüphesiz bu 

ju£*î o büyük günün bir azabıydı. * Şüphesiz bunda 
f bir delil var. Ama çoğu inanmaz. * Elbette Rabbin 

A 

t azizdir ve acıyandır. * Şüphesiz, Kur’an âlemlerin 
I Rabbi tarafından indirilmiştir. * Onu emin ruh in¬ 
dirmiştir. * Senin kalbine doğdurmustur. Uyaran 
I lardan olasın diye. * Açık bir Arapçayla. * Elbet-* 


& 

$ 

<£> 


vföfcfc fevck'i;: v j^e-fö'ıfc $8 üç fc-tfü 16 kr: * *: 

— 271 — 














teki o hükümler önceki kitaplarda da var. * O- 
nu İsrailoğulları bilginlerinin bilmesi de onlar için 
bir delil değil miydi? * Kur’anı Arap olmıyanlar¬ 
dan bazılarına indirseydik. * Onlara okusaydı yi¬ 
ne inanmazlardı, * Böylece biz Kur’anı suçluların 
gönüllerine kadar işlettik. * Ama acı bir azap 
görmedikçe ona inanmazlar. * O acı azap, onlar 
anlamadan gelip çatar. * Bize mehil verdiler mi 
acaba? derler. * Hâlâ azabımızın çabuk gelmesini 
mi istiyorlar? * Diyelim ki onları yıllarca yasatıp 
geçindirdik de. * Sonra onlara vaad edilen azap 
geldi. * O yaşayıp geçinmeleri onları kurtarabilir 
mi? * Biz hiçbir şehri helak etmedik ki oraya da 
ha önce uyarıcı peygamberler göndermiyelim. V 

Ve onlar öğüt vermesinler. Biz asla zulüm etme¬ 
yiz. * Kur'anı şeytanlar indirmedi. # Bu onların 
işi değil. Güçleri yetmez ona. * Şüphesi onlar 
vahy duymaktan azledilmişlerdir. * Sakın Allahtan 
gayrı bir mabut çağırma. Yoksa azaba uğratılan¬ 
lardan olursun. # En yakın akrabanı uyar, * 

İnananlardan sana uyanlara kanadını ger. * Son¬ 
ra âsi olurlarsa de ki: Ben elbette sizin yaptıkla¬ 
rınızdan uzağım. # Aziz ve acıyan Rabbine güven. 

*-0 mabut ki namaza kalktığında seni görür. * 
Secde edişini de görür. ^ Elbette O, herşeyi duyan 
ve bilendir. * Haber vereyim mi size şeytanların 
kime indiğini? * Onlar bütün yalancılar ve suç 
lulara inerler. * Onlar şeytanlara kulak verirler. 


Şeytanların çoğu yalancıdır. * Şairlere sapıklar u- 
$ yarlar. * Görmüyor musun onların her vadide do¬ 
laşıp durduklarını? * Şüphesiz onların sözleri fiil- 
rçs lerine uymaz. * Ancak inananlar ve iyi işlerde 
1 bulunanlar ve sık sık Allahlarını anıp haksız bir 
İ saldırıya uğradıkları zaman kendilerini savunan- 
& 1ar müstesna. Ama zalimler kendilerinin nereye sü- 
| rüklendiklerini bir gün anlıyacaklardır. 

— 272 — 











■ I 


27 ncı SÜRE 


NEMİL (Karınca) 
SÜRESİ 

Mekkede inmiştir. 93 âyettir. 

» W» İ W »»M * ♦ ♦♦♦♦♦ ♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦♦ • ♦♦♦♦♦ 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


tr’aıuL 


* Tâ — Sin, Apaçık bir kitap olan Kur 
âyetleri bunlardır. * Doğru yolu gösterir ve înâ 
nanlara müjde verir. * Onlar ki namazlarını kı¬ 
larlar, zekâtlarını verirler ve ahirete içten inanır 
lar. * Ahirete inanmıyanlarm isledikleri işleri süs¬ 
lü gösterdik ve onlar kör bir halde kaldılar. * On¬ 
lar öyle kişilerdir ki kötü azap onlaradır. Ahîrettie 
en fazla hüsrana uğrayanlar onlardır. * Ve şüphe¬ 
siz sen Kuriam, hikmeti ve bilgisi çok olanın ka¬ 
tından almadasın * Hani Musa ehline demişti fcj; 
Her halde ben bir ateş görüyorum, ya gider ora¬ 
dan size bir haber getiririm veya bir kor getiririm 
de ısınırsınız. * Oraya varınca nida edildi. Âteş¬ 
teki melekler de çevresindeki Musa da kutludur. Ve 
âlemlerin Rabbi olan Allah noksan sıfatlardan mü 
nezzehtir. * Ey Musa, muhakkak ki ben, aziz ve 
hikmeti çok olanım? * Asam at. Musa asayı bir 
yılan gibi kıvranır görünce arkasını dönüp kaç¬ 
mıştı. Ve geriye dönmemişti. Ey Musa, korkma, 
ben öyle bir Allahım ki peygamberler benim ka¬ 
tımda korkmazlar. # Ancak zulmeden korkar. A- 




273 — 




















2 titititiMtititi *:- 1 :::.-titizli 
¥ 

| ma kötülükten sonra iyiliğe döndürene gelince 
t elbette ben yarlıgayan ve acıyanım. * Elini cebi- 
I ne sok da parıl parıl beyaz bir halde çıksın. Bn fi¬ 
şi;. ravuııla kavmine gösterilen dokuz delilden birisi- 
| dir. Şüphesiz onlar bozguncu bir kavimdir. * De 
;[Ş lillerimiz açık bir surette onlara gösterilince bu 
| basbayağı bir büyü dediler. * Kendileri de bun- 

Î lara iyice inandıkları halde zulümle 've kibirle in¬ 
kâr ettiler. Bak bozguncuların sonu ne oldu. * 
^ Muhakkak ki biz Davut’a ve Süleyman’a ilim ver- 
| dik, onlar dediler ki: Şükür Allaha ki bizi inanan 
<r kullarının çoğundan üstün kıldı. Ve Süleyman 

| Davut’a varis oldu. Ve dedi ki ey insanlar. Bize 

I I kuş dili öğretildi ve herşey hakkında bilgi verildi. 
I Elbette bu açık bir lûtuftur. * Ve Süleymanm 
cinlerder insanlardan ve kuşlardan mürekkep or¬ 
duları toplandı. Ve hepsi yerini aldı. * Nihayet bir 
karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca dedi 
K ki: Ey karıncalar, yuvalarınıza girin de Süleyman 
$ ve orduları bilmeden sizi çiğnemesinler. * Süley- 
ç man, karıncanın sözünü duyunca gülümsedi ve 
Rabfeim, dedi. Bana ve anamla babama verdiğin 
nimetlere şükretmemi ve razı olacağın hayırlı işler 
yapmamı bana ilham et. Ve beni lûtfunla iyi kul¬ 
ların arasına kat. * Kuşları araştırdı ve Hüthütü 
görmüyorum dedi. Yoksa bir yere mi gizlendi?. * 

Ona şiddetli bir azap vereceğim. Yahut onu kes¬ 
tireceğim, ya da bana neden bulunmadığını gös¬ 
teren bir delil versin. * Bu sırada Hüthüt çıka 
geldi ve dedi ki: Senin henüz bilmediğin bir şeyi 
öğrendim ve sana Sebe’den doğru bir haber geti¬ 
riyorum. * Orada onların hükümdarının bir ka¬ 
dın olduğunu gördüm. Ona herşey verilmiş. Bir 
de büyük tahtı var. * Onu ve kavmini Allahı bı¬ 
rakıp güneşe secde eder buldum. Ve şeytan onlara 
yaptıklarını süslü göstermiş. Onları doğru yoldan 
çıkarmış, doğru yolu bulamıyorlar. Bunu da 
göklerde ve yerde gizledikleri ve açığa vurdukları 

— 274 — 






1 I 

Ş hemeyi bilen Allaha secde etmemek için yapıyor-ar. -g 
p ^ Öyle bir Allah ki Ondan gayri ilân yoktur ve bii- ; 
Ş yük arşın sahibidir. # Sin e yutan göreyim dedi do 
^ ru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın? 

$ Git şu mektubumu götür onlara ver. Sonra çekil 
f bakalım ne cevap verecekler. * Sebe hükümdarı!: 

Ey ileri gelenler dedi bana güzel bir mektup geld}, 

İ * O muhakkak Süleyman’dan geliyor. Ve o, esirj- 
£ geyen ve acıyan Allahın adıyla yazılı. * Bana karşı 
$; ululanmayın. Bana teslim olarak gelin. & Ey ileri 
h gelenler dedi. Bana bir fikir verin. Sizi çağırmadan 
it kesin bir karar veremedim. * Dediler ki biz kuvs 
I; vet sahibi ve şiddetli savaşır bir topluluğuz. Ami 
emir senin. Ne yapacaksan yap. * Dedi ki: Hüküm¬ 
darlar bir şehre girince orasını harap ederler ve 
halkının ileri gelenlerini zelil ederler. Bunlar da 
öyle yapacaklar. * Onlara bir hediye gonderelmi 
de bakalım elçiler dönüp ne cevap getirecekler? ^ 
Elçiler Süleyman’a varınca Süleyman dedi kil 
Bana malla yardım mı ediyorsunuz? Allahın bana 
verdikleri sizin getirdiklerinizden hayırlı. Ama 
siz hediyenizle övünürsünüz. * Don git onlara. Öy~ 
le bir orduyla geleceğim ki karşı duramıyacaklar. 
Onları oradan hakir bir halde çıkaracağım, zelil 
olacaklar. * Ey ileri gelenler, onlar bana teslim 
olup gelmeden bana onun tahtını kim getirebilir? 

* Cinlerden bir ifrit dedi ki: Sen yerinden kalki 
madan ben onu sana getiririm. Elbette ben güve¬ 
nilir bir güce sahibim. * Kitaptan bir ilme sahip 
olansa dedi ki: Ben gözünü açıp kapamadan onu! 
sana getiririm. Derken bir de baktı ki taht yama¬ 
da duruyor. Onu görünce bu Rabbimin ihsanın 
^ dan dedi. Şükür mü edeceğim nankör mü olacağım 
beni denemek istiyor ama şükür eden herhalde 
kendisine fayda verir. Nankörlere gelince elbette, 
Rabbim kullarından müstağnidir. Lütuf sahibidir. 

Sülejmıan dedi kî: Tahinim şeklini değiştirin ba¬ 
kalım tanıyacak nu, tanımıyacak mı? Hükümdar 

_ 275 — 










| gelince tahtın bu muydu? denildi. Buna pek ben¬ 
ziyor dedi Süleyman dedi ki; Bize bilgi sizden 
önce verildi biz Allaha uyduk, v Allahtan gayrı kul 
luk ettiği şeyler onu yoldan çıkarmıştı. O şimdiye 
kadar kâfirler kavmindendi. * Ona saraya gir den 
di. Sarayı görünce önünde bir derin su varmış 
gibi gördü onun için bacaklarını sıvadı, ama Sü¬ 
leyman ona dedi ki; Bu camla örtünmüş 
bir saray. Bunun üzerine hükümdar 

dedi ki: Gerçek, ben kendime karşı 

haksızdım. Ama şimdi Süleymanla birlikte dün¬ 
yaların Rabbi olan Allaha uyuyorum. * Semûd kav 
mine de kardeşleri Salih’i göndermiştik o demişti 
ki; Allaha tapm. Ama onlar iki gruba aynim bir- 
birleriyle tartışmağa başladılar. * Ama Salih on¬ 
lara dedi ki: Ey kavmim niçin iyi değil de kötüyü 
çabuklaşmış görmek istiyorsunuz. Acınmağa lâyık ■> 
olmanız için bağışlanma dilemez misiniz? * 
Onlar dediler ki: Senden ve seninle beraber olan¬ 
lardan yalnız fenalık geleceğini seziyoruz. Ama O 
dedi ki: Sezdiğiniz fenalığı size Allah gönderiyor. 
Çünkü siz denenecek insanlarsınız. * Şehirde do¬ 
kuz kişi vardı ki hiçbir hayır işlemezler, yalnız 
fesat çıkarırlardı. * Bunlar birbirlerine diyorlardı 
ki Allaha yemin ederim ki Salih’i ve yanındakileri 
geceleyin basacağız, sonra onların kan güdücüleri- 
ne diyeceğiz ki onlar öldürülürken biz orada yok¬ 
tuk. Muhakkak biz gerçek söylüyoruz. * Hileleri¬ 
ni hazırlarken biz de onların önliyemiyecekleri bir 
plân hazırlamıştık. * Gör hilelerinin akıbeti ne 
oldu? Onları ve o kavmi biz helâk ettik. * Yaptık¬ 
ları haksızlıklar dolayısiyle evleri boş kaldı. Aklı 
eren insanlar için bunda deliller vardır. * Ama Al - 
lâhtan çekinen müminleri kurtardık. * Lut-u da 
hatırla. Lut kavmine demişti ki rezilce olduğunu 
kendinizin de anladığı bu ahlâksızlıktan vaz ge¬ 
çin. * Şehvetten azgın bir halde kadınlara değü de 
erkeklere mi baş vurmak istiyorsunuz? Gerçek siz 


— 276 — 












cahil insanlarsınız. * Ama Lut kavmînîn cevabî 
şundan ibaretti. Lut ailesini şehrimizden kovun. 
Çünkü bu adamlar kendilerini masum sayıyorlar. 
*Ama biz Lut’u ve ailesini bir kadın müstesna kur 
tardık. O kadının kalanlarla beraber helâk olma¬ 
sını takdir ettik. * Onların üstüne bir taş yağmu¬ 
ru yağdırdık. İhtarlara kulak asmayanlara bu yağ 
mur felâket getirici idi. * De ki: Allaha şükür, seç¬ 
tiği kullarına selâm. Koruyucu olarak Allah mı 
putlar mı daha hayırlı? * Gökleri ve yeri kin) ya¬ 
rattı? Sizin için gökten suyu kim indirdi. O yağ¬ 
murla biz şahane bahçeler yetiştiririz. Siz ise bir 
ağacı bile bitiremezsiniz Allahtan gayrı taphcak 
var mı? Ama yine de insanlar ona eş koştular, * 
Toprağı kim sağlamlaştırdı ve onun içinden kim 
ırmaklar akıttı? Toprağın üstüne kımıldamaz dağ 
lan o iki deniz araşma! Jeddi kim yarattı? Allahtan 
gayri bir ilâh var mı ama çoğu bunu anlayamaz. 

* Dara düşmüş olanların duasını kim dinler? Onu 
dardan kim kurtarır ve kim sizi yeryüzünde atala¬ 
rınızın varisi yaptı? Allahtan gayri ilâh var mı? 
Bunu ne kadar azları biliyor. * Kim sizi karanlıkta 
kara ve deniz yollarında sevk eder? Ve kim Rah¬ 
metinin müjdecisi olarak rüzgârları yollar. Allah¬ 
tan gayrı Allah var mı? O kendisine şirk koşulan 
şeylerden münezzehtir. * Kim bir yaratık yarata¬ 
bilir. Ve kim onu ölümünden sonra diriltebilir, ve 
kim size göklerden ve yerden gıda verebilir? Al¬ 
lahtan gayri bir Allah var mı? De ki: Eğer doğru 
söylüyorsanız delillerinizi^getirin. * De ki: Allaîitan 
başka kimse göklerde ve yer¬ 
de giz ] enenleribilmez. Tekrar diriltildik- 
leri zamanı da bilmezler. * Müstakbel hayat hak¬ 
kında bilgileri yok. Şüphelerle dolular. Ve haki¬ 
katlere karşı kördürler. ^ înanmıyanlar derler ki: 
Biz ve atalarımız toz toprak olduktan sonra diri¬ 
lip mezardan mı çıkacağız? * Gerçi atalarımız da 
bununla korkutulrnııstur ama bu eski bir mâsal 








— 277 — 
















i' 



dan gayrı birşey değildir. * De ki: Dünyayı bir do¬ 
laşın. Ve kötülerin akıbetini bir görün. * Onların yü 
zünden tasalanma. Ve senin aleyhine hazırladıkları 
plândan ürkme. * Onlar derler ki: Eğer doğru 
söylüyorsanız bu tehdit ne zaman gerçekleşecek? 
* De ki: O kadar çabuk olmasını istediğiniz azabın 
bir kısmı size belki çok yakındır. * Ama Rab bin 
insanlara karşı lütuf ve merhamet sahibidir. Ama 
çoğu şükretmez. V Rab bin kalblerinde gizledikle - 
rini de açıkça, söylediklerini de bilir. * Nasıl ki yer¬ 
lerde ve gökte hiçbir fe| yoktur ki sarih kitapta 
yazılı olmasın. # Gerçek bu Kur an İsrailoğullan- 
mn ihtilâfa düştükleri noktaların çoğu hakkında 
hüküm ihtiva eder. * Kur’an, bir rehberdir ve 
inananlar için bir rahmettir. * Rabbin ihtilâfa düş¬ 
tükleri noktalarda ttâkimane hükmünü verir O 
bilgisi ve hikmeti çok olandır. # Onun için yalnız 
Allaha güven. Çünkü sen açıklanmış gerçeğe sa¬ 
hipsin. * Sen hiçbir zaman ölüleri işitir yapamaz¬ 
sın Ve kasdî olarak sırtlarını çevirirlerse sağırlara 
da gerçeği duyuramazsm. Körleri de sapıklıkla¬ 
rından doğru yola getiremezsin. Seni ancak âyet 
lerimize inanan ve bize tam olarak teslim o laplar 
dinler. # Musibet üzerlerine çöktüğü gün toprak¬ 
tan bir adam çıkaracağız ki onlara şunu diyecek: 
Gerçek, insanlar delillerimize içten inanmadılar. * 

O gün her kavimden delillerimizi yalanlayan bir 
grubu toplayacağız. Ve onları geri bırakacağız. * 
Büyük mahkeme huzuruna çıktıklarında Allah 
onlara diyecek ki «Anlayamadığınız halde delille¬ 
rimi yalanladınız mı? Ne yaptınız?.» * O zaman kâ 
fir olduklarından dolayı felâket on l axı bastıracak, 
.Ve savunacak bir söz söyleyemiyecekler. * Görmü- 
yormusunuz ki, biz geceyi dinlenme zamanı ve 
gündüzü parlak bir aydınlık olarak yarattık. El¬ 
bette bunda inananlar için deliller var. # o gün 
Sûr üflenecek, göklerde ve yerde ne varsa hepsini 
dehşet saracak. Allahın razı oldukları müstesna. 


-4f§8 




Aid 














yer yüzünde yüksek mevkie sahipti. Halkını kısım 
kısım ayırmıştı. Bir kısmını zayıf bir hale getirme 
de oğullarını keserek kadınlarım bırakmadaydı. 
Şüphesiz o, fesatçılardandı. * Biz ise yer yüzünde 
Zebun bir hale getirilmesi istenenlere lütuf etmeyi 
ve onları halka hâkim kılmağı ve onları vâris ola¬ 
rak bırakmağı irade ettik, v Onları yer yüzünde 
yerleştirip kuvvetlendirmeyi. Firavunla Hamana 
ve askerlerine de onlardan çekindikleri şeyleri 
göstermeği istedik. * Ve Musa’nın annesine vahyet- 
tik ki, onu emzir. Eğer bir tehlikeye uğramasın 
dan korkuyorsan onu nehire at. Tasalanma. Şüp¬ 
hesiz biz onu tekrar sana veririz. Ve peygamberler¬ 
den kılarız. * Kendilerine düşman olması, onları 
tasalandırması için Firavunun adamları onu buldu¬ 
lar. Elbette Firavun ve Haman’la askerleri yanıl¬ 
maktaydılar. * Firavunun karısı dedi ki: Bu, senin 
de benim de gözümüzü aydınlatır. Öldürme onu 
Belki bize faydası dokunur. Yahut da kendimize ev 
lât ediniriz. Onların birşeyden haberleri yoktu. * 

Musa’nın annesi kalbi boşalmış bir halde kaldı. 
Eğer inananlara katılması için kalbini bize bağla- 
masaydık neredeyse bunu açığa vuracaktı» * Ve 
kız kardeşine: Sen onu gözetle dedi. O da öbürle¬ 
rine sezdirmeden uzaktan gözetledi. * Musa’ya da¬ 
ha önce bütün süt ninelerin sütünü haram et¬ 
miştik. Kız kardeşi dedi ki: Ona süt verip yetiş 
tirecek, öğüt verecek bir aileyi haber vereyim mi 
size. * Derken gözü aydın olsun kederlenmesin ve 
'Allahın vaadinin mutlaka gerçek olduğunu bilsin 
diye onu tekrar anasına verdik. Ama bunu çoğu 
bilmez. * Olgunluk çağma vardığında ona pey¬ 
gamberlik ve bilgi verdik. Ve biz iyileri böyle mü¬ 
kâfatlandırırız. * Halkı gaflette Ve öğle uykusun- 
dayken şehre girdi, orada iki adamın döğüştüğünü 
gördü. Birisi kendilerindendi, öbürü düşmanlarm- 
dandı. Derken taraftarlarından olan düşmanların¬ 
dan olana karşı Musa’dan yardım istedi; o da düş- 








?»■ 

o 


<r 

: 


manlarmdan olan kipinin göğsüne bir yutarak 
indirerek işini bitirdi. Ve dedi ki: Bu iş şey tanın 
işlerinden. O şüphesiz insanı sapıklığa sürükleyen 
bir düşmandır. * Dedi ki; Rabbim, ben kendime 
zûlmettim. Beni yarlığa. Eabbi onu yarlıgadı. El¬ 
bette o yarlıgayan ve acıyandır. * Dedi ki: Rapbim, 
bana verdiğin nimetlerle artık suçlulara ksjtiyen 
yardımcı olmayacağım. * Korku içinde ve etrafı 
gözetliverek şehirde sabahladı. Derken dün kendi¬ 
sinden yardım isteyen adanı, yine birisiyle Üöğüş 
medeydi ve yardım istemedeydi. Musa ona: Sen 
besbelli azgının birisisin dedi. ^ Kendilerine düş¬ 
man olanı tutmak istevince öbürü Musa'yı kendi 
aleyhinde sanıp; Ev Musa dedi dün nasıl birini 
öldürdüksen bugün de beni öldürmek istiyorsun 
galiba. Sen yer viinmöe bir zorlay ıcı olmak isti- 
yorsun, barıştırıcılardan olmak istemiyorsun # 

Şehrin öte yanından koşa koşa gelen birisi dedi ki: 
Ey Mtısa, ileri gelenler seni öldürmek için göfüşüp 
danışıyorlar, hemen çık git. Şüphesiz ben salna ö- 
ğüt vericilerdenim. # Musa korku içinde ve çeki¬ 
nerek şehirden çıktı ve Rabbim, dedi. Sen beni 
zalim kavimden kurtar * Medven tarafına yöne¬ 
lince umarım kî dedi. Rabbim beni doğru yola ile¬ 
tir * Medyen suyuna varınca hayvanları sulamak¬ 
ta olan bir totaiğluk purclh Gerilerinde de iki ka¬ 
dın vardı. Onlar hayvanlarını sudan uzaklaştın 
yorlardı. Musa: Ne yapıyorsunuz? Niçin hayva(nJan- 
nızı sulamıyorsunuz? Devince dediler ki: Çoban¬ 
lar gidinceye kadar biz hayvanlarımızı sulamıyo¬ 
ruz. Babamız da geçkin bir ihtiyar * Musa onların 
hayvanlarına su verdi. sonra bîr gölgeye çekilip 
«Rabbim dedi, bana hayırlı 
olarak ne 'indtadiysen hepsine de muhtacım. * Ve 
o iki kadından biri utanarak Musa’ya geldi ve dedi 
ki: Babam hayvanlarımızı suladığından dolâyı sa¬ 
na mükâfat vermek istiyor. Musa ona gidin (başın¬ 
dan geçenleri anlatınca ihtiyar: Korkma dedi. Za- 


- e ;-:ş;-;e; aş&ta 

— 281 — 












I 

& 

! 

I 

I 

g 

ı 


s * . *~......*. İ 

a v * 

| lim kavimden kurtulmuşsun, * O iki kadından bi- ^ 
| risi -de dedi ki: Baba, bu adamı ücretle tut, şüphe- :| 
| siz o ücretle tutacağın adamların en güveniliridir. ^ 
$ * Kızın babası Musa’ya dedi ki: Bana seki» yıl 

§ hizmet edersen, bu hizmete karşılık, sana şu iki kı 
| zımdan birini vermek isterim. Ama sen on yılı ta 
marnlarsan budasenîn bileceğin iş. Sana meşak- 

$> kat vermek istemem. Allah dilerse beni iyi kisiler- 

<ı> 

M den bulursun. * Musa, dedi ki: Bu seninle benim 
g aramda bir sözleşme olsun. Hangi müddeti ta¬ 
mamlarsam bana bir haksızlık edilmiyecek de¬ 
mektir. Allah da şu sözlerimize tanıktır. * Musa o 
müddeti tamamlayınca ailesiyle beraber yola düş¬ 
tü. Tur tarafında bir’ateş gördü ailesine siz durun 
dedi. Ben bir ateş görüyorum. Gideyim de orada 
birisi varsa yol sorayım yahut da ısınmamız için 
size kor getireyim. * Oraya varınca kutlu yer¬ 
deki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan kulağına 
bir nida erişti: Ey Musa, elbette ben âlemlerin Rab 
bi olan Allahım. * Ve asanı yere at. Musa asayı bir 
yılan gibi kıvranır görünce aeri döndü, bir daha 
oraya dönmek istemedi. Allah: Ey Musa, dedi. 

Korkma gel. Şüphesiz sen emniyete erişenlerden¬ 
sin. * Elini koynuna sok da bir hastalık yüzünden 
olmaksızın parıl parıl beyazlıkta çıksın. Korkudan 
yanlarına düşen ellerini göğsüne kavuştur. Bu iki 
delil Rabbinden Firavuna ve ileri gelenlerine iki 
açık delildi. Şüphesiz onlar bozguncu bir kavimdi. 

* Musa: Rabbim, dedi. Ben onlardan birisini öl¬ 
dürdüm, korkarım beni öldürürler. * Ve kardeşim 
| Harun dil bakımından benden daha tâlakatlı onu 
|İ da benimle birlikte gönder ki beni gerçeklesin. 

3$ Çünkü ben yalanlamalarından korkarım. * Allah 

| | kardeşinle dedi. Kolunu kuvvetlendireceğiz ve size 
i öyle bir kuvvet vereceğiz ki, delillerimiz sayesin- 
J de size hiçbir fenalık yapamayacaklar. Siz ve size 
| uyanlar galiplersiniz. Musa, açık delillerimizle 
^ onlara varınca dediler ki: Bu /uydurma bir büyü- 

— 282 — 




*^-2 % fi *^4.; ’ ;ı.; i. 




ti* 

ti 

S 5 - 

I 

<. 

<f 

f 

I 

<\ 


ti 

ti; 

■ 

<! 

îr 


ît 

I: 

ti 

$ 

e 

g 

I 

ti 

1 


ti 

ti 



den başka bir şey değil. Gelip geçmiş atalarımız 
zamanında Tröyle bir şey duymadık bizr ^ Musa de¬ 
di ki: Kim kendi ketinden doğru yolu göstfermek 
üzere gelmiştir? Ve yurdun sonu kimin için ola¬ 
caktır. Rabfoim daha ivi bilir. Şüphesiz zalimler 
kurtuluşa eremezler. * Ve Firavun: Ey ileri gelen¬ 
ler, dedi. Benden gayri bir mabudunuz olduğunu 
bilmiyorum. Ey Hâmany-bir ateş yak da balçıktan 
tuğla yap Dana. Ve yur^ek bir köşk kur, bei Ki oraya 
çınar Musa’nın maoudunu anlarım. Yine de ben 
onu yalancılardan kaoui ediyorum. * Firavıln da | 
askerleri de şu yeryüzünde yersiz kibirlenmıyje kalk | 
tılar ve bize dönüp getmiyeceklerini sandılar. * | 

Biz de onu ve askerini mahvettik. Suda boğduk. || 
Gor zalimlerin akıbeti ne olmuş. * Ve onıarı iıalkı ^ 
ateşe çağıran rehberler kıldık. Kıyamet günfü yar- ;f 
dım'gormiyecekler. * Bu dünyada arkalarından f> 
tünet ettik onlara ve kıyamet günü de çirkin bir | 
akıbete uğrayacaklardır. # Muhakkak ki, geçmiş | 
eski çağlardaki ümmetleri helak ettikten sonra | 
ibret alsınlar diye ve hidayet rahmet eseri olarak § 
Musa ya Kitap verdik * Ve Musa'ya o emi j verip § 
takdirimizi icra ettiğimiz zaman sen ne batı ta- f 
raîındaydm, ne de onu görüyordun. * Ariıa biz, | 
Musa’dan sonra da nice nesiller meydana getir- | 
dik de ömürleri uzayıp gitti ve sen Medyen halkı | 
içinde oturup âyetlerimizi onların okumasından f 
bellemiş değilsin. O âyetleri gönderen biğiz. * ^ 

Biz nida ettiğim zaman sen Tur tarafında I da de- f 
ğüöin. Ama senden önce kendilerine bir peygam § 
ber gelmemiş olan topluluğu ibret alırlğr diye 
uyarman için sen Rabbinden bir rahmet olarak 
gönderildin. * Elleriyle hazırladıkları bir jnusibet 
gelip onlara çatsaydı elerlerdi ki: Bize tyir pey¬ 
gamber gönderilseydi de delillerine uysaydjk ve i 
nananlardan olsaydık. * Ama katımızdan ^ kit*r 


Vı <*. 


233 ü-. 


o kitap 









gelince de «Musa’ya verilen mûcizeler gibi ona 
da mûcizeldt verilseydi» derler. Önce Musa’ya veri¬ 
len mucizeleri de inkâr edip" «Bunlar birbirini des¬ 
tekleyen iki büyüdür» dememişler miydi? Ve «Biz 
hiçbirisine inanmıyoruz» dememişler miydi? * 

Dedi ki: Şu iki kitaptan daha fazla doğru yol gös 
teren bir kitap getirdik. Getirin de ona uyalım. E- 
ğer doğru adamlarsanız. * Bunu kabul etmezlerse 
artık bil ki onlar kendi havalarına uyuyorlar. Al¬ 
lahın hidayetini bırakıp kendi havasına uyan ki¬ 
şiden daha sapık kim vardır?. Şüphesiz Allah 
zalim kavmi doğru yola iletmez. * ibret alsınlar 
diye onlara kitabı âyet âyet indirmedeyiz. * Bun¬ 
dan önce kitap verdiklerimiz buna inanıyorlar, * 

Bu kitap onlara okundu mu, ona inandık diyorlar. 
Şüphesiz o Rabbimızden gelen bir gerçek, biz ön¬ 
ce de gerçeğe teslim olmuştuk. * İşte onlara mü¬ 
kâfatları, sabrettiklerinden dolayı iki kat olarak 
verilir. Ve onlar kötülüğü iyilikle giderirler. Ve 
kendilerine verilen rızıklardan yoksullara verir¬ 
ler. * Ve onlar boş söz duyunca yüz çevirirler ve 
derler ki bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıkları¬ 
nız size, selâm size. Biz cahilleri sevmeyiz. * Şüp¬ 
hesiz ki sen hoşuna gideni doğru yola iletemezsin. 

Ama Allah dilediğini doğru yola iletir. Doğru yola 
girenleri o daha iyi bilir. * Ve dediler ki: Eğer seninle 
beraber doğru yolu tutarsak bizi yurdumuzdan çı¬ 
karırlar. Biz onları her çeşit yiyeceklerin ve mey¬ 
velerin toplandığı emin bir haremde yerleştirme¬ 
dik mi? Katımızdan onlara bu nzıkları vermedik 
mi? Ama çoğu bunu bilmez, * Ve biz geçim bollu¬ 
ğuna nail olduğu halde çffkretmemiş nice şehir 
halkını helâk etmişizdir. Pek az müstesna kendile¬ 
rinden sonra evleri insanlara yurt olmamıştır. Ve 


— 28,1 — 








oralara biz vâris olmuşuzdur. * Ve Rabbin baş 
şehirlerine halka âyetlerimizi okuyacak peygamber 
göndermedikçe şehirleri mahvetmez. Ve biz halkı 
zalim olan şehirlerden gayri şehirleri helâk etme¬ 
dik. * Size ne verildiyse dünya hayatına ait mal 
ve ziynetlerdendir. Allah katindakiler daha hayır¬ 
lı ve daha ömürlüdür. Bunu düşünmez misini^?. 

* Kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz kişi; 
dünya yaşayışında nimetlendirdiğimiz sonra pa 
kıyamet günü huzurumuza getirdiğimiz kimsece 
mi benzer? * O gün onlara nida eder de bana eş 
koştuğunuz şeyler nerede? Der. * Söylediğimiz sö¬ 
zü hak edenler derler ki: Rabbimiz, işte kandır¬ 
dığımız kişiler. Biz nasü kanmışsak onları da öirle 
kandırdık. Onlardan ayrıldık huzuruna geldik. 

Onlar bize tapmıyorlardı zaten. * Onlara çağımı, 
eş koştuğunuz şeyleri denir. Onlar da çağırırlar. İA- 
ma icabet etmez onlar ve azabı görürler. Ne olurdu 
doğru yolu bulsaîardı. * Ve o gün onlara nida 
eder de «Gönderilen peygamberlere ne cevap ver¬ 
diniz?.» der. * o gün, bütün bahaneler dile gele¬ 
mez. Hiçbir şey söyliyemezler. * Ama tövbe eden ve 
inanıp iyi işlerde bulunan umulur ki kurtuluşa 
ersinler * Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Seç¬ 
mek onların hakkı değildir. Allah onların eş koş¬ 
tuğu şeylerden münezzehtir. * Gönüllerinde sak¬ 
ladıklarım da, açığa vurduklarım da Rabbim bi¬ 
lir. * Ve O öyle bir Allahtır ki Ondan başka tapa¬ 
cak yoktur. Önünde de sonunda da şükür Onadır, 
hüküm onundur. Ve dönüp onun huzuruna vara¬ 
caksınız. * De ki: Allah geceyi kıyamet gününe 
kadar uzatsaydı size Allahtan gayrı kim bir ışık ve 
rebilirdi. Hâlâ mı duymuyorsunuz?. * De ki: Alİah 
gündüzü kıyamet gününe kadar uzatsaydı. İçinde 
dinlendiğiniz geceyi Allahtan başka kim getire- 




285 — 
















bilirdi size. Hâlâ mı görmüyorsunuz? * Ve rah¬ 
meti icabıdır ki sükûta ermeniz ve lütfuyla rızkını¬ 
zı arayıp bulmanız ve şükretmeniz için size geceyle 
gündüzü yarattı. * Ve o gün onlara nida edilir ve 
£ nerede bana eş sandıklarınız? denir. -V* Ve biz her 
| ümmetten bir tanık getirir ve onlara delillerinizi 
£ getirin bakalım deriz. Artık anlarlar ki hakikat 

:!; Allahındır. Ve uydurdukları şeylerin hepsi kay- 
E bolup gitmiştir. * Şüphesiz Karun, Musa'nın kav- 
miridendi. Ve onlara karşı isyân etmişti. Ona öyle 
r[ hazineler ihsan etmiştik ki anahtarlarını güçlü 
% kuvvetli on beş kişi taşıyamazdı. Kav mi ona: Ö- 
| ğünme, demişti elbette Allah öğünenleri sevmez. 

K * Allahın sana verdiği mal mülk yüzünden ahiret 
£ yurdunu aramağa bak. Dünyadaki nasibini de u- 
| nutma ve Allah sana nasıl ihsan ettiyse sen de 
| ihsanda bulun. Ve yeryüzünde bozgunculuk çıkar- 
| ma. Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez. * O, bu 
| ancak bendeki ilim sayesinde bana verilmiştir de- 
| di. Bilmiyor muydu ki Allah ondan önce kuvvetçe 
| ondan üstün, sayıca ondan kalabalık çok nesil¬ 
leri helak etmiştir. O suçluların suçlarını sorma¬ 
ğa lüzum bile yok. * Derken kavrninin karşısına 
süslenip çıktı. Dünya hayatını dileyenler dediler 
ki ne olurdu Karun’a verilen bize de verilseydi. 

O, dünya malından büyük bir nasibe sahip. * 
Kendilerine bilgi verilenlerse: Yazıklar olsun size 
dediler. İnanan ve iyi işlerde bulunana Allahın 
verdiği sevap daha hayırlıdır. Buna da ancak sab- 
reden]er kavuşur. * Derken onu da sarayını da 
yere geçirdik, Allahtan başka kendisine yardım 
edecek kimsesi yoktu ve kendisi de kendisine yar¬ 
dım edemezdi. * Dün onun yerinde olmağı dile¬ 
yenler sabahladılar da dediler ki: Şüphesiz Allah 
kullarından dilediğinin rızkını bollaştırıp, dile- 


£ı .ir:- r-:- 

O r n 

- ZiiU - 








diğinin daraltmada. Allah bize lû Lfetmeseydi btei 
de yere geçirirdi. Şüphesiz ki kâfirler kurtuluşa 
eremezler, * İşte alıiret yurdu; biz onu yeryüziiît' 
de kibir ve bozgunculuk dilemeyenlere veririz. Ha 
yırlı sonuç Allahtan korkanlarındır. * Kim bir 
iyilikle gelirse ona yaptığından daha fazla mük⬠
fat var. Ve kim bir kötülükle gelirse ancak yap¬ 
tıklarının karşılığı kadar ceza alır. & Şüphe yok ki» 
Kur'anı farz kılan elbette seni döneceğin yefe 
döndürecek. De ki: Doğru yola geleni ve açık bir 
sapıklığa düşeni Rabbim daha iyi bilir, * Sen an¬ 
cak Rabbinin bir. rahmeti olarak kitabın vahyedil- 
mesini umuyordun, Artık kâfirlere yardımcı olma. 
* Ve sakın, Allahın âyetleri sana indirildikten 
sonra ondan çevirtmesinler. Halkı Rabbine çağır. 
Ve sakm eş kasanlardan olma, * Allahtan gayrı 
bir mabut çağırma. Ondan gayn tapacak yoktur. 
Herşey helak olur ancak O kalır. Hüküm On-undUr 
ve dönüp Ona varacaksınız. 


29 uncu SÜRE 


ANKEBÜT (Örümcek > 
SÜRESİ 

Mekke rte inmiş Ur. 69 âyettir. 


I 


5 
1 


Çok acıyan ve rahmeti bi¬ 
tlin varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 

* Elif — Lam — Mîm. * İnsanlar sanıyorlar 
mı ki bir delil vermeden sadece inanıyoruz dem- 

3tesei9iei$i^es96eK . 1 ■ ; ; ■ 1 

— 287 — 




















le her işi tamamlamış olurlar. # Onlardan önce 
gelip geçmiş olanları da doğru veya yalancı ol¬ 
duklarını görmek için denemiştik* %* Yoksa kötü¬ 
ler cezamızı önleyebilecekler mi sanıyorlar, öyleyse 
tahminleri yanlış. # O gün Allaha kavuşmağı u- 
manlar bilmelidirler ki o belirli zaman muhakkak 
gelecektir. Çünkü Allah herseyi duyan ve bilendir. 

* Allahın dini için savaşan, kendi ruhunun sel⬠
meti için savaşmış olur. Çünkü Allah yarattıklarına 
muhtaç olmaktan müstağnidir * İnanıp iyi işler 
yapanların suçlarını bağışlarız. Ve işlerine muka¬ 
bil büyük mükâfat veririz. * İnsanlara ebeveynle¬ 
rine iyilik yapmak için emir verdik ama eğer bil¬ 
mediğin şeyleri bana eş koşman için seni zorlar¬ 
larsa onlara itaat etme. Bîr gün bana dönecek¬ 
siniz. O zaman ne yaptığınızı size göstereceğim. 

* inanan ve iyi işler yapanları cennete ve mümin¬ 
lerin yanma koyacağız. * İnsanlar vardır ki Al¬ 
laha inanırız derler de Allah yolunda bir eziyete 
uğratıbrlarsa bu baskıyı Allahın bir cezası sayar¬ 
lar. Ama inananlara Habbinden yardım gelirse: 

Biz seninle idik derler. Kullarının kalbinden geçen 
leri Allah bilmez mi? * Gerçek Allah inan anlan 
da bozguncuları da bilir. * Kâfirler inananlara der 
ler M bizim yolumuzu takip edin, biz sizin günah¬ 
larınızı taşırız. Ama, 'günahlarını taşımayacaklar. 

Çünkü onlar yalancıdır. # Onlar kendi yüklerini 
ve başkalarına ait yükleri taşıyacaklar ve kıyamet 
günü neler uydurdukları hakkında sorguya çe¬ 
kilecekte^ Biz bir zamanlar Nuh'u kavmine 
gönderdik .O onlar arasında hin yıldan elli yıl 
eksik yaşadı. Onları tufan helak etmişti. Çünkü 
günahkârdılar. * Ama biz cmı ve gemide bulunan¬ 
ları kurtardık. Ve onları bütün yaratıklar için bir 


— 288 


« IVTV TVK 














mûcize kıldık. * Bir zamanlar İbrahim de kavmi- 
ne demişti ki: Allahı sayın ve Ondan korkun. Aklı¬ 
nız erse bu sizin için hayırlı olur. * Ama siz Allah 
yerine putlara tapıyorsunuz. Ve yalanlar uyduruyor 
sunuz. Ama Allah yerine taptıklarınız size hiçbir 
şey sağlayamaz. Rızkınızı Allahtan arayın. Yalnız 
ona tapın ve ona şükredin çünkü bir gün onun hu¬ 
zuruna döneceksiniz. * Beni yalanlamak mı isti¬ 
yorsunuz ?Sizden önceki kavimlerde peygamberle¬ 
ri yalanladılar. Oysa ki bîr peygamberin vazifesi 
alenen öğüt vermekten ibarettir. * Görmüyorlar 
mı ki Allah, âlemi yaratmıştır ve daima yeniden, 
yaratmaktadır. Gerçek, bu, Allah için kolay bir 
iştir. *De ki: Dünyayı dolaşın. Allah varlıkları 
nasıl yaratıyor Onlardar yine nasıl yeni varlık¬ 
lar meydana getiriyor. Çünkü Allah herşeye gücü 
yetendir. * O kimi isterse cezalandırır. Kimi is¬ 
terse yarlıgar. Ve hepiniz bir gün Onun huzuruna 
çıkarılacaksınız. * Göklerde ve yerde Onun hiçbir 
tasarrufuna mamı olamazsınız. Ve j. - gayri 
bir koruyucunuz ve yardımcınız yok. * Ama Alla- 
hm âyetlerini ve kıyameti inkâr edenler rahmetin¬ 
den ümidi kesenlerdir. Onları acı bir azap bekli¬ 
yor. * Ona kavminin cevabı: Onu öldürün veya 
yakın demek oldu. Ama Allah onu ateşten kur¬ 
tardı gerçek bunda inananlar için işaretler var. 

* Ve İbrahim dedi ki: Siz Allah yerine putları 
kabul ettiniz ve bu dünya hayatında birbirimizi 
buldunuz ama kıyamet günü biri diğerini inkâr 
edecek ve biri ötekine lânet okuyacak. Sizin ba¬ 
rınağınız cehennem ateşi olacak. Ve kimse $ize 
yardım edemiyecek. *Lût ona inanıyordu. Dedi ki: 

Ben buradan uzaklaşıyorum ve Rabbime yöneliyo¬ 
rum çünkü O herşeye gücü yeten ve hikmeti geniş 
olandır. * Ve biz ona (İbrahim) İshak ve Yakup’u 


— 239 - 
















verdik ve haleflerine peygamberlik ve kitap ver¬ 
dik. Bu dünyada da ona ecrini verdik. Ahirette o 
dindarlar arasında bulunacaktır. * Lût da kavmine 
dedi ki şimdiye kadar hiçbir örneğini görmedi 
ğiniz bu rezaletlerinize devam edecek misiniz? 
Hayasızca erkeklere mi yanaşıyorsunuz. Düzelme- 
yolunu kendiniz mi kesiyorsunuz. Ve buluşmaları¬ 
nızda o günahkârlığımı yapıyorsunuz? Kavminin 
cevabı şu oldu: Eğer doğru söylüyorsan Allahının 
cezasını getir bakalım, Lût dedi ki Rabbim bu gü¬ 
nahkâr kavme karşı bana yardım et. * Elçilerimiz 
müjde vermek üzere İbrahim’e gittiklerinde dedi¬ 
ler ki; Bu şehrin halkını helak edeceğiz, çünkü on¬ 
lar kötü kişilerdir * Bunun üzerine İbrahim: Ama 
Lût da orada bulunuyor dedi. Onlar dediler ki: 
Kimin orada oturduğunu biz biliriz. Onu ve aile¬ 
sini kurtaracağız. Karısı müstesna. O da geri ka¬ 
lanlarla birlikte mahvolacaktır. * Elçilerimiz Lût’a 
vardıklarında onlar yüzünden endişeli bulunu¬ 
yordu. Ve kulunu onları koruyamıyacak kadar za¬ 
yıf buluyordu. Ama elçilerimiz dediler ki korkma 
ve tasalanma. Çünkü biz seni ve aileni kurtaraca¬ 
ğız, karın müstesna çünkü o da geride kalanlarla 
birlikte helak olacaktır. * Çünkü biz bu şehrin 
halkına Rabbin intikamını getirmek için gönderil¬ 
dik. Çünkü onlar kötülük yapanlardı. * Ve biz dli 
sünen insanlar için aşikâr deliller bıraktık * Med 
yenlilere de kardeşleri Şuayib’i göndermiştik. O 
demişti ki: Ey kavmim, Allaha tapın Ve kıya¬ 
met gününü bekleyin Ve yeryüzünde bozguncu¬ 
luk çıkarmayın * Ama kavmi onu yalanlamıştı 
Onun için bir deprem onları yakaladı ve ertesi sa¬ 
bah hepsi evlerinde uzanmış ölü bulundu * Şe¬ 
hirlerindeki harabelerden görüleceğf veçhile biz Ad 
ve Semud kavimlerini de mahvettik Şeytan onlara 
kendi istediğini yaptırmış ve onları doğru yoldan 


'>■ sofeit-.:: m jrfe 








saptırmıştı. Halbuki basiretli insanlardı da, * 
Biz Karun’u, Firavun’u, Haman’ı da aynı suretle 
helak ettik. Musa onlara açık delillerle gelmjşti. 
Ama onlar kibre kapılmışlardı onun için cezamız¬ 
dan kurtulamadılar. * Onlardan her birini günah¬ 
ları yüzünden helak ederiz. Bazılarına karşı da 
taş yağdıran bir bulut gönderdik (Sodom ve Go- 
more) bir kısmını deprem helak etti. (Ad ve tSe- 
mud) bazılarını yer yuttu. (Karun) bazılarını da 
suda boğduk. Allah onlara karşı adaletsiz değil¬ 
di. Tersine onlar nefislerine karşı adaletsizdi. * 
Allah yerine puta tapanlar bir örümceğe benzerler 
ki örümcek kendine bir mesken kurar ama örüim- 
ceğin meskeni bütün meskenlerin en zayıfıdır. Bu¬ 
nu anlıya bil sevdiniz. * Gerçek Allah kendiiş yeri¬ 
ne baş vurduğunuz şeyleri bilir. Çünkü O herseye 
gücü yeten ve hikmeti geniş olandır. # İnsanlara 
böyle örnekler (Sembol) gösteririz ama ancak 
bunu akıllıları anlar. * Allah gökleri ve yeri hak- 
kiyle yaratmıştır, inananlar için bunda işaretler 
var. # Böylece Kurbanın açıkladıklarını bildir ve 
namaz kıl Çünkü namaz insanları rezaletlerden ve 
yasak şevlerden korur. Allahı düşünmek büyük 
bir fazilettir. Çünkü Allah ne * yaptığınızı bilir. 

«. * Kitap ehlivle (Hıristiyan!ar ve Yahudiler) dürüst 
bir tarkda tartış, içlerindeki suçlu olan müstesna. 
Deyin ki: Biz bize bildirilene ve size bildirilene i- 
namyoruz. Bizim ve sizin olan Allah tek Allahtır. 
Ve biz ona tamam iyi e teslim olmuşuz. * Biz sana 
Kur’am vahyettik. Evvelce kitap verdiklerimizde 
Kur’ana inanırlar. Araplavdan da bir kısmı ona 
inanır. Yalnız nankörler âyetlerimizi inkâr edısr- 
ler. * Ben evvelce bir kitap okuyamazdın ve sağ 
elinle bir şey yazamazdın. Yoksa muarızların şüp¬ 
heye düşmekte haklı olurlardı. ^Gerçek, Kur’anm 
kendisi idrak- sahipleri için yeter bir delildir. An- 








291 — 
















cak zalimler delillerimizi inkâr ederler. * Onlar 
p gerçi derler ki: Rabbinden bize bir mûcize in- 
i\ diremezsen ona inanmayız. De ki: Mûcize ancak 

I Allahın elindedir. Ben, sadece açık bir uyaranım. 
* Kendilerine okunacak bir kitabı sana vahyetmiş 
olmamız onlara yetmez mi? O kitap inananlar 
için rahmet ve ihtarı ihtiva eder. * De ki: Be¬ 
nimle sizin aranızda Allahın tanık oluşu yeter. 
Göklerde ve yerde ne varsa O bilir. Ama putlara 
inanıp Allahı inkâr edenler ziyan olmuşlardır. * 
b Onlar istiyorlar ki kendilerini korkutan cezayı 
b çabuklaştırasın. Belli bir vâda tesbit edilmiş ol- 
^ masaydı ceza onlara şimdiye kadar çarpmış ola- 
b çaktı. Ama onlar] n hissetmeyecekleri bir anda ceza 
^ ani olarak gelip çatacaktır. * Onlar cezayı çabuk- 
İ > taştırmanı istiyorlar. Kâfirleri cehennem kavrı- 
• | yacaktır. * O gün ceza onların üstüne yukarıdan 

İ ve aşağıdan çatacaktır. Ve onlara denecektir ki 
işte amellerinizin cezasını tadın bakalım. * Ey 
benim inanan kullarım. Benim dünyam sizin için 
kâfi genişlikte onun için bana tapın. * Her can 
ölümü tatacaktır. Sonra huzuruma döneceksiniz. 
* İnanan ve iyi işler yapanları altlarından ırmak¬ 
lar akan cennetin en yüce yerlerine oturtacağız. 
Ve orada ebedî kalacaklardır. Doğru hareket et¬ 
miş olanlar için ne güzel mükâfat. * Sabırla sebat 
edip Rablerine güvenmiş olanlar. * Kendi kendini 
besleyemiyen ne çok hayvan vardır. Ama Allah 
onları ve sizi doyurur. O herşeyi duyan ve bilendir. 
* Gökleri ve yeri kim yarattı? Güneş v<^ Ayı kim 


nasıl oluyor da eşler uyduruyorlar. * Allah kulla- î| 
nndan dilediğine bol rızık verir ve dilediğine kıt | 
nzık. Allah herşeyi bilendir. * Ölmüş olan topra- | 
ğı tekrar canlandırmak için gökten suyu indiren | 


1 kimdir diye sorsan Allah derler. De ki: Şükür | 




— 292 
















Mîls- 
ünu 
ça- 
edcr 
yine 
t nin 
ük 
vara- 
et- 
on- 
bir 

ya¬ 
n¬ 
ar 
eden 
'ir- 
luğ- 
iz. 


na 


kâf: 


iletir 


Allaha ama çoğu bunu anlamaz. * Gerçek, bu dün¬ 
ya hayatı sadece bir oyalanma ve bir oyun? 
takbel cennet meskeni ise gerçek hayattır. Bı 
anlıyabilseniz. * Bir gemiye bindiğinizde Allahı 
ğırırsımz ve onun dinine bağlanacağınızı vaat 
siniz ama O sizi selâmetle karaya çıkarınca 
putlara tapanlar olursunuz. * Dünya zevkle 
hatın için size gösterdiğimiz lûtuflara nankör 1 !’ 
edersiniz. Ama yakında deliliğinizin farkına 
caksınız. & Görmüyorlar mı ki başka insanlar 
rafta yağmalara ve izdiraplara maruzken biz 
lara (Mekkelilere) emin ve tecavüzden masun 
yurt sağlamışızdır. Buna rağmen hiçbir şeye 
ramıyan putlara inanıp Allahın lûtuflarına 
körlük mü edeceksiniz? # Allah hakkında yalaıjıl 
uydurandan, kendisine bildirilen gerçeği inkâr 
den daha günahkâr kim vardır? Cehennem 
lerin ikâmet yeri olmamalı rnı? * Ama bizim 
rumuzdan sadakatla savaşanları doğru yola 
Çünkü Allah doğrularla beraberdir. 

I 

30 uncu SURE 

AL- RUM (Rum) 

SÜRESİ 

Mekkede inmiştir. 60 âyettiî. 

Çok acıyan jve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 

* Elif — Lâm — Mim. * Romalılar (Dü 
Roma, Bizans) yenildiler. * Yakın bir memlekev 


— 293 — 



0 > 

Tj 

| 

i 

\> 


I 

\\> 

i 

45 

§ 

$ 

I 

k 


f 
- İİ> 

# 

k 

vl> 

;§ 

§ 

<s> 

$ 

4> 

i 

j> 

$ 

: İ 


- 4 


T 












-y ; 'm vmmm&mr 


<) 

<t 

<!' 

I 

<r 

f : 

i 

<r 

1 

<î 

I 

$ 

$ 

1 

<,■' 

: 

I 

! 


| 

ı 

1 


1 

<D 


1 

§L 

B 


Ama bu yenilgiden sonra zafer kazanacaklar. * 
Birkaç yıl içinde geçmişi ve geleceği Allah tâyin 
eder. O gün inananlar da Allahın yardımını görüp 
sevinecekler * 0 ; dilediğine yardım eder çünkü O 
lıerşeye gücü yeten ve acıyandır, * Allalım vaadi 
budur ve Allah vaadini yerme gelilir. Ama insan¬ 
ların çoğu bunu anlamaz. * Onlar yalnız dımya 
hayatının parlak dışını görürler. Ahire! için kay- 
gulanmazlar. * Düşünmezler mi ki Allah gökleri 
ve yeri ve ikisinin arasında ne varsa hepsini hik¬ 
metiyle yaratmış ve onlara belli bir vâde tayin et¬ 
miştir. Ama yine de insanların çoğu bir gün Rab- 
lerinin huzurunda toplanacaklarını inkâr ederler. 

* Niçin memleketi bir defa gezip de kendilerinden 
önce yaşamış olanların akıbetini germezler? On¬ 
lar bunlardan daha kudreinyuı. Toprağı kasar¬ 
lardı ve dünyada daha uzuıı yaşamışlardı. Pey¬ 
gamberleri aşikâr alametlerle onlara gelmişti. Al¬ 
lah, onlara adaletsizlik yapmak istemiyordu. On¬ 
lar kendi nefislerine karsı adaletsizdiler; ^ Kötüle¬ 
rin akıbeti kötü oldu Cüııkü Allahın alâmetlerini 
yalanladılar ve -oııunJa alay ettiler. * Allah varlık¬ 
ları yaratır onları bir gün yine diriltecek o zaman 
hepiniz Onun huzuruna döneceksiniz. * Yargı saa¬ 
tinin gelip çatacağı o gün günahkârlar perişan bir 
halde susacaklar. * Putları onlara şefaat edemez? 
Onun için o sahte ilâhlarını inkâr edecekler. * 
Yargı saatinin çalacağı o gün inanmıyanlar ina 
nanîardan ayrılacak # İnanıp iyi işler yapmış o - 
lanlar cennet bahçelerinin zevkine varacaklar. 

* Bizim âyetlerimizi ve bir gün bizim huzuru¬ 
muza geleceklerim inkâr edenler cezaya sevk edi¬ 
lecek. * Akşam olunca ve sabah kalkınca Allaha 
şükredin. * O göklerde ve yerde akşam ve öğle va¬ 
kitleri övülür. ^ O ölüden diri ve diriden ölü mey¬ 
dana getirir. Nesil toprak öldükten sonra dirili- 


k i: î$h ! - > r 2- 






— 2M 





yorsa, sizde öylece bir gün mezardan dirilip çıka¬ 
caksınız, Onun mucizelerinden birisi sizi top¬ 
raktan yaratmış olmasıdır. Siz höylece insan ol- 
dtınıii ve bütün dünyaya yayıldınız. * Onun mu¬ 
cizelerinden birisi sisin için ve kendi vücudunuz¬ 
dan beraber yaşayacağınız kadınları yaratmış 
olmasıdır. O sizinle kadınlarınız arasında sevgi ve 
mahremiyet meydana getirir. Düşünen inşa tul ar 
için bunda da deliller vardır. * Onun mucizelerin¬ 
den birisi yerlerin ve göğün yaratılması ve dille¬ 
rinizin ve renklerinizin farklı oluşudur. Gerçek bu 
bütün dünya için bir delildir. * Onun mucizele¬ 
rinden birisi geceleyin ve üjpeyin uykun uzdur i ve 
bol geçim sağlamak için gayretinizdir Dmlerr|ıek 
isteyen insanlar için bunda da deliller vardır. * 
Onun mucizelerin den birisi size korku ve üıjnit 
kaynağı olarak yüdirimi göstermesi ve loprpğt 
öldükten sonra diriltmek için gökten yağmur in¬ 
dirmesidir. Düşünenler için bunda da deliller 
vardır. * Onun mucizelerinden birisi göklerin ve 
yerin onun emriyle sağlam ve sabit durması veı O 
bir gün sizi topraktan çağırdığı zaman mezar¬ 
larınızdan çıkmanız dır. * Göklerde ve yerde ne 

varsa hepsi Onundur. Ve hepsi Ona itaat eder # 
Bir mahlûku yaratan ve onu bir gün tekrar dirilten 
Odur. Bu Onun için kolaydır. Göklerde ve yerde* 
bütün yüce sıfatlar Onuncfur. Ve O azizdir ve 
hikmeti geniş olandır. * Q size kendinizin kullan¬ 
dığınız bir misal verir. Size verdiğimiz mal mâlik¬ 
te kölelerinizin payı var mı? Onlar size eşit tutu¬ 
labilir mi? Ve birbirinizden korktuğunuz gibi onlar 
dan da korkar mısınız? Akıllı adamlar için delil¬ 
lerimizi böyle açıklarız. * Ama kâfirler şuursuz a 
ihtiraslarına uyarlar Allahın doğru yoldan saptır¬ 
dığını kim doğru yola iletebilir? Böyleleri yardımcı 
bulamaz. Onun için samimî bir imanla yüzüinü 


— 205 — 






dine yönelt. Çünkü o din Allahın bir tesisidir ki 
insanlar onun için yaratılmıştır. Ve Allahın yarat¬ 
tığı şey değiştirilemez. Gerçek din budur. Ama 
çoğu bunu bilmek istemez, * Ona yönelin Ondan 
çekinin. Namaz küm puta tapanlardan olmayın. 

* Dininizde tefrikalar yaratan ve grup grup olarak 
her birisi kendi elindekiyle övünenlere de uyma¬ 
yın. V İnsanlar bir sıkıntıya düştükleri zaman Rab- 
lerini çağırırlar ve Ona yönelirler ama O onlara 
rahmetini ihsan edince içlerinden bir kısmı yine 
Rablerine eş koşarlar, v Onlara ihsan ettiğimiz 
lûtfa karşı nankörlük ederler. Dünya bayatıvla 
oyalanın bakahm akıbeti yakında göreceksiniz 

* *Biz size eş koşmanız için hiç yetki verdik mi? ^ 
Biz insanlara lütuf gösterdiğimiz zaman buna 
sevinirler ama kendi elleriyle başlarına bir dert 
getirirlerse o zaman perişan olurlar. * Görmüyorlar 
mı ki Allah dilediğine bol dilediğine kıt nzık verir. 
Gerçek inananlar için bunda da deliller var. * 
Akrabalarınıza kendi paylarını verin. Yoksullara 
ve yolda kalanlara da Allahın rızasını arayanlar 
için bu hayırlıdır. Bununla mutlu olacaklardır. 

* Başkalarının servetiyle zenginleşmek için faiz¬ 
le verdiğiniz borç Allahın inayetiyle artmaz ama 
Allahın rızası için verdiğiniz sadakaların sevabı 
çift olarak yazılır. * Sizi yaratan, besliyen, öldü¬ 
ren ve yeniden dirilten Allahtır. Sizin putlarınız¬ 
dan hangisi böyle birşey yapabilir? Allaha şükür 
O, Ona koştuğunuz eşlerden münezzehtir. * İnsan 
ların elleriyle sebebiyet verdikleri suçlar yüzünden 
karada ve denizde fesat belirdi. Bu da yaptıkla¬ 
rına karşılık çekecekleri cezanın cüzü bir kısmını 
onlara tattırmak için. Belki dönerler diye oldu, * 
De ki: Dünyayı bir dolaşın sizden önce yaşamış ve 
çoğu putlara tapmış olanların akıbeti nice olmuş? 

* Allahın iradesine karşı kimsenin geciktiremiyece- 


— 296 — 








v^^î ;şjm -!t!ti rîr'-’-'fî : K- î rl-rl^^rf-Vr!-*!-' * 

ği dün gelmeden yüzünü gerçek dine çevir. O gün 
ki onda inananlar inanmıyanlardan av 

* Küfre düşmüş olan iman etmemenin 
görecek, iyi işler yapmış olanlar ise selâmete ere¬ 
cek * Allah lûtfııyla inakmış, iyi işler yapmış olsun 
mükâfatlandıracak. Allah kâfirleri sevmez. * Onun 
mucizelerinden birisi de size haber vermek ve mer¬ 
hametini tattırmak için yolladığı rüzgârlardır. 
Bir mûcize de ticaretle bolluğa erip şükretmeniz 
için emriyle gemilerin yelken açmasıdır. * Senden 
önce de kavimlere elçiler gönderdik onlar aşikâr 
delillerle geldiler. Fakat biz kâfirlere gazap ettik. 
Çünkü inananlara yardım etmek bize düşüyordu. 

* Rüzgârları gönderen bulutları yükselten ve ira¬ 
desiyle gökte onları yığın yığın yapan Allahtır. Bu¬ 
lutlar parçalanınca ortalarından yağmur indi¬ 
ğini görürsün. Allah yağmurla kullarından dildi¬ 
ğinin ekinlerini sular, # Oysa ki siz yağmur düş¬ 
meden önce yeise kapılmıştınız. * Allahın rahrhe- 
tinin eserlerini gör. Olü olan toprağı nasıl canlan¬ 
dırır. Bunun gibi bir gün ölüleri de diriltecek t ir. 

Çünkü O gücü herşeye yetendir. * Ama biz sâm 
rüzgârı estirip tohumlarını çürütüp sarartırsak 
sapıklığa düşerler ve nankör olurlar. Ş Elbette sen, 
ölüleri işitip sağırlara sözünü duyuramazsm. Hele 
yüz çevirerek dönüp giderlerse * Korleri de (Göpü 
kamaşmışları) doğru yola götüremezsin, hatala¬ 
rından vaz geçiremezsin. Ancak delillerimize ina¬ 
nan ve bize tam teslim olanlara sesini duyurabi¬ 
lirsin. * Sizi zayıf varlıklar olarak yaratan trn 
zayıflıktan sonra size kuvvet veren ve kuvvetten 
sonra tekrar zaaf veren ve saçlarınızı ağartan, 
Allahtır. O, dilediğini yaratır. Çünkü O herşeyi 
bilen ve her şeye gücü yetendir. # Yargı saatinin 
çaldığı o gün kâfirler dünyada bir saatten fazla 
kalmadıklarına yemin edecekler. Onlar yemine öy- 

5fö-^!rî3«©*ÇK-î K rt.-i. 

— 297 — 


























<, 

K 

<i 

•îfÇ 

a 

<< 

¥ 

¥ 

İL 

<\; 


<f> 

<ı 

¥ 


I 

¥ 

? 


<1 

İŞ 


5'.: 

*l> 

¥ 

1 

ih 

’< 

v: 

-T.- 

4U 


■ 


I 

- 

¥ 

¥ 

<i> 


1 

■H> 

ff 

j 

«t. 


leşine alışmışlardır. * idrak ve iman sahipleri 
ise diyecekler ki siz Allahın kitabında yazılı ol¬ 
duğu şekilde mahşer gününe kadar oyalandınız. Bu. 
kıyamet günüdür. Siz onu bilmiyordunuz. ^ o 
gün af dil eşeler de kafirlere yardım edilmiyecek ırât 
artık Allahın rızasını tahsil etmeğe davet edilme¬ 
yecekler. ^ Biz bu Kur'an da insanlara bazı ör¬ 
nekler verdik. Ama sen onlara bir delil göster sen 
derler ki; Siz aslı faslı olmayan şevleri öne sürü¬ 
yorsunuz. * iste Allah anlamak istemiyenlerin kalb 
lerini böyle mühürlemiştir. ^ Ama sen sabırla ta¬ 
hammül et. Çünkü Allahın vaadi gerçekleşir. Ve 
iyice inanmayanlar sakın senin gayretlerini gev¬ 
şetmesinler. 


31 inci SURE 

LOKMAN SÜRESİ 

Mekke d e inin i sür. 34 âyettir. 




Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 

y- Elif — Lâm — Mim. ^ Bunlar, hikmeti ge¬ 
niş olan kitabın âyetleridir. * Ki iyiler için yol 
gösterici ve rahmettir. * Onlar ki namaz kılarlar, 
zekat verirler ve ahirete içten inanırlar. * Onlar 

— 29E — 








re 


>ltm- 
zil 
mi- 
yüz 
a 
en- 
Al- 
yes 
ere 


Ama H 


Rableri tarafından doğ m yola iletilir ve mutlu o- 
Itırlar. ^ Bir adam var ki güldürücü ve günahkâr 
hikâyeleriyle alay ettiği insanları Allahın yo 
dan saptırmak için anlatır. Böyle insanlara 
edici ceza var. # Ona âyetlerimiz okununca ğşit 
yormuş gibi hattâ kulağı sağırmış gibi kibirle 
çevirir. Artık ona acı bir azap haber ver. ^ 
onlar ki inanırlar ve iyilikler yaparlar Kaim ı 
netlerine kavuşurlar, ^ Ve orada ebedi kalırlar, 
lahm vaadi gerçektir. Çünkü O h erseye gücü 
ten ve hikmeti çok alandır, & O gökleri direki 
dayamadan yaratmıştır. Onları görüp durursu¬ 
nuz, Ve yerin altınızda sarsılmaması için metin 
dağlar halketti. Ve çeşitli hayvanlan dünyaya yay¬ 
dı. Biz her çeşit güzel bitkileri çift çift bitirmek için 
gökten sn indiririz ^ Bu Allahın yaratması 
Şimdi Ondan gayrı taptıklarınızın neyi yarattıkla¬ 
rını gösterin bakalım? Gerçek, kâfirler açık 
sapıklıkta. * Biz Lokman’a da T hikmet verdik 
ona dedik ki: Allaha şükür et çünkü şükür e< 
kendi selâmeti için yapar bunu; nanköre gelini 
Allah herşeyden müstağnidir ve çok övük/ndir. 
Lokman oğlunu uyararak dedi ki; Yavrum Alla: 
şirk koşma. Şüphe yok ki şirk büyük bir suçt 
# Biz insanlara ana babalarına karşı vazifeler 
yükledik. Çünkü annesi onu sancı ve zahmet 
karnında taşıdı ve iki tam yıl onu emzirdi. Alt 
insana dedi ki: Bana ve ana babana müteşekkir 
Çünkü bir gün bana döneceksiniz. * Ama s 
bilmediğm şeyleri bana eş koşman için zorlarla^ 
onlara itaat etme. Dünya hayatında onlara 
rektiği şekilde sadık arkadaş ol. Ama din komisi 
da bana inananların yolunu tut. Çünkü bir gün 
huzuruma döneceksiniz, O gün ne yaptığınızı s: 
göstereceğim* # Oğulcuğum, bir nesne hardal 
tanesi kadar küçük olsa ye bir kayanın içilin 


*r-29a 


1 > 

& 

JS 





veya gökte veya yerde sak¬ 
lanmış olsa, onu Allah meydana çı¬ 
karır. Çünkü Allah herşeyi gören ve bilendir. * 
Oğlum, namaz kıl. Doğruyu emret iğriyi men et. 
Ve başına gelen dertlere sabırla tahammül et. 

Bunlar yapılması gerekli işlerdendir. * Yüzünü 
küçümseyerek insanlardan çevirme. Ve memlekette 
ululanarak dolaşma. Çünkü Allah kibirli insanları 
sevmez. * Terbiyeli davran ve hafif sesle konuş. 

Çünkü seslerin en çirkini eşek sesidir. * Görmüyor 
musunuz ki, Allah göklerde ve yerde ne varsa si¬ 
zin hizmetinize vermiştir. Ve rahmetini içten ve 
dıştan size akıtmıştır. Ama yine de insanlar var 
ki bilmeden, sevk edilmeden, uyarıcı kitaptan mah 
nım olarak Allah hakkında tartışmağa girişirler. 

* Onlara Allahın vahyine uyun dense derler ki: 
Biz ancak babalarımızdan gördüğümüz derslere i- 
nanırız. Ama ya böylece şeytan onları cehennem 
cezasına çağırmak istiyorsa. * Ama Allaha tam 
olarak teslim olan ve iyilikler yapan sağlam bir 
dayanağa dayanmış olur. Çünkü herşeyin akıbeti 
Allahın kalındadır. * Dinsizlerin imansızlığı seni 
kederlendirmesin. Çünkü onlar huzurumuza döne¬ 
cekler biz o zaman ne yaptıklarını onlara haber 
vereceğiz çünkü Allah kalblerinin en içindekini 
bilir. * Şimdilik kısa bir müddet onları dünya ni¬ 
metlerini tatmağa bırakırız. Ama sonra onları a- 
ğır bir azaba iletiriz. * Onlara gökleri ve yeri kim 
yarattı diye sorarsan Allah derler. De ki: Şükür 
Allaha ama insanların çoğu bunu anlamaz. * 

Göklerde ve yerde ne varsa Allahındır. Çünkü Al¬ 
lah müstağnidir ve şükreden lâyık olandır. * 
Yeryüzünün bütün ağaçları kalem olsa ve denizler 
yedi mürekkep denizi haline gelseler, Allahın 


i s* v/-" ÎOrOİsr 'iv e 


— 300 — 









sözleri yazılmakla tükenmez. Çünkü Allah herseye 
gücü yeten ve herşeyi bilendü’. * Sizin yaratılma¬ 
nız ve tekrar diriltilmeniz Onun nazarında tek bir 
canın yaratılması kadar kolaydır. Çünkü Allah 
herşeyi duyan ve bilendir. * Görmüyor musun ki 
Allah gündüzün ardından geceyi ve gecenin ar¬ 
dından gündüzü getiriyor ve güneşi ve ayı sizin hiz 
metinize girmeyi zorluyor. Güneş ve ay mukadder 
bir zamana kadar yollarında akıp giderler. Allah 
yaptıklarınızı bilir. * Bilin ki, Allah gerçek¬ 
tir ve ondan gayri çağırdığınız putlar boş şeyler¬ 
dir. Ve Allah en yüce ,en ulvi varlıktır. * Görmüyor 
musun ki, Allahın inayetiyle gemiler size bir de¬ 
lil göstermek üzere denizlerde yelken açıp yüzü¬ 
yor, Gerçek, bunda şükreden ve dayanan insanlar 
için alâmetler var. * Dalgalar, gölgeler veren dağ¬ 
lar gibi onların üstüne yüklendiğinde hulus ile iç¬ 
ten Allahı çağırırlar. Ama Allah onları selâmetle 
karaya çıkardığı zaman yine, inanmakla inanma¬ 
mak arasında tereddüde düşerler. Ama ancak 
sadakatsizler ve nankörler bizim âyetlerindi inkâr e 
debilirler, * Ey insanlar, Rabbinizden korkun o gün 
ki, baba oğlu için, oğlu babası için birşey yapa¬ 
maz. Çünkü Allahın vaadi haktır. Dünya hayatı 
yüzünden gaflete düşmeyin O aldatıcı (Şeytan da) 
sizi Allah hakkında sapıklığa sürüklemesin. ! 
Yargı gününün bilgisi yalnız Allah kalındadır. 
Yağmuru ancak O indirir. Ve ana rahminde ne 
olduğunu ancak O bilir. Hiçbir insan yarın ba¬ 
şına gelecek şeyi bilmez ve hangi memlekette öle¬ 
ceğini de bilmez. Ama Allah herşeyi bilen ve hei’ 
şeyden haberi olandır. 


-cısıeire 

— 301 — 









r: f4-^3îeî^3*}î:^ 




32 nci SÜRE 


. t 


, ;‘***»*+**«+4*»'»♦»♦« *♦*****■> »«***«**»*Mı*»i>n>o-*****»»**»i>»* 


SECDE SÜRESİ 

Mekkede inmiştir. 30 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 




* Elif — Lâm — Mim, * Hiç şüphe yok ki 
bu kitap âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. 
* Yoksa bunu O mu uyduruyor diyorlar. Hayır, O, 
Rabbinin gerçeğidir’ Senden önce bir uyarıcı gel¬ 
memiş olan topluluğa doğru yolu görsünler diye, 
uyarman için indirilmiştir. * Öyle bir Allah ki, 
gökleri ve yeri ve ikisinin arasında bulunan her- 
şeyi altı günde yaratmıştır, sonra arşı kaplamıştır. 
Size ondan gayrı ne bir dost ne bir şefaatçi var. 
Hâlâ mı düşünmezsiniz? * Gökten yere kadar 
her işi idare eden O’dur. O işe memur edilen me¬ 
lek sisin hesabınıza göre bin yü tutan bir günde 
Dnün huzuruna çıkar. * İşte gizliyi de açığı da bi¬ 
len ye aziz olan ve acıyan O’dur. * Öyle bir Allah 
M îıer şeyi en güzel şekilde yaratmıştır. Ve insanı 
da balçıktan yaratmağa koyulmuştur. * İnsan nes¬ 
lini basit bir damla sudan yaratmıştır. * Sonra 


— 302 —. 


— t* 




















da, ona bir seviye vermiştir ve ona ruhundan bir 
şey üflemiştir. İşitme ve görme kabiliyeti ve gö¬ 
nül vermiştir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz, 
.y. y e dediler ki: Toprağa karışıp kaybolduktan son¬ 
ra mı yeniden yaratılacağız? Onlar Rabİerme ka¬ 
vuşacaklarını inkâr ediyorlar, De ki: Size memur 
edilen Ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rahbi- 
nlze döneceksiniz. * Râblerinın huzurunda balla¬ 
rını eğerek: Rabbimiz, gördük ve duyduk, bizi 
tekrar dünyaya döndür de iyi işler yapalım. Ger¬ 
çek, içten inandık, ^dedikleri zaman mücrimlerin 
halini bir görsen. * Biz dileseydik herkesi dc^ru 
yola iletirdik ama, şu emrim haktır ki elbette ce¬ 
hennemi tamamen insanlarla ve cinlerle doldura¬ 
cağım. * Bu güne ulaşacağınızı unuttuğunuzdan 
dolayı tadın bakalım azabı. Şüphesiz biz de sizi 
unuttuk. Yaptıklarınıza karşılık ebedî azabı tadın. 
^ Ayetlerimize ancak kendilerine öğüt verildiği 
zaman yerlere kapanıp secde edenler ve Rablerine 
şükrederek onu tenzih edenler, kibre kapılmayaıilar 
inanırlar. ^Sırtları yatak görme, korku ve üjnit 
içinde Rablerini çağırırlar ve kendilerine verdiği¬ 
miz rızıklardan yoksullara verirler. * Yaptıklarına 
karşılık onlar için gözleri aydınlatacak ne gizli 
şeyler var bunu kimse f bilmez. * İnanan kişi ile 
bozguncu kişi bir olur mu? * İnananlara ve iyi 
isler yapanlara yaptıklarına karşılık yurt olarak 
Me’va cennetleri var. * Ama bozgunculara gelince 
onların yerleri ateştir. Çıkmak istedikçe, yine ateşe 
itilirler. Ve Onlara tadın bakalım, yalanladığınız a- 
teş azabını denir. * Biz belki düzelirler diye bü¬ 
yük azaptan önce onlara küçük bir azap tattıra¬ 
cağı. * Kendisine Rabbinin delillerinden bir kıs¬ 
mı öğüt olarak anlatıldıktan sonra da yüz çeviren 
den daha alim kim vardı? Şüphesiz bir mücrim 
lerden öc alırız. * Muhakkak ki biz, Musa’ya da ki- 














ü tap vermiştik. Ona kavuşacağına emin ol. Biz Is- 
railoğullanna o kitabı doğru yola ileten bir kıla¬ 
vuz yapmıştık. * Ve içlerinden sabrettikleri takdir¬ 
de emrimizle doğru yolu gösterecek kılavuzlar be¬ 
lirtmiştik ve onlar delillerimize içten inanmışlar 
dı. * Şüphesiz Rabbin kıyamet günü ihtüâfa düş¬ 
tükleri şeyler hakkında aralarında hükmünü ve¬ 
recek, * Onlardan önce nice ümmetler helak etmiş 
olmamız, onları doğru yola iletmez mi? Onların 
yurtlarında barınıyorlar. Şüphesiz bunda deliller 
var. Hâlâ mı işitmezler. * Görmediler mi ki biz. 
kurak ve çorak yerlere su akıtırız da hayvanlarının 
ye kendilerinin yiyeceklerinden bitiririz. Hâlâ mı 
görmezler? * Ve derler ki: Doğru söylüyorsanız bu 
fetih ne zaman olacak? De ki: Fetih günü kâfirler 
imana gelseler de faydası yok. Onlara mehil de 
verilmiyecek. Artık onlardan yüz çevir ve bekle. 
Elbette onlar da bekliyorlar. 


33 üncü SÜRE 



EL-EHZAB (Müttefikler) 
SÜRESİ 

Mekkede inmiştir. 73 âyettir. 


i 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


* Ey peygamber, Allahtan kork. Kâfirlere ve 
münafıklara hitap etme. Şüphesiz ki Allah her 
şeyi bilen ve hikmeti çok olandır. # Ve Rabbinden 

— 304 — 








: - s r '-ıv. : - ! ?&?■ -: v-: J - ~ ?$ 

sana vaîıy edilene uy. Elbette Allah yaptıklarınız- 
dan haberdardır. * Allaha güven. Ve koruyucu o 
larak Allah yeter, ^ Allah bir kişiye (Erkeğe) iki 
kalb vermedi. «Ve anamın sırtı gibisin» diyerek 
(Anam bana nasıl haramsa, sen de haramsın) bop 
sadığımız kadınlar sizin gerçek anneniz olmuş ol 
maz. Ve evlâtlık edindikleriniz de sizin gerçek 
oğullarınız olmaz. * Onları babalarının adlarıyla 
çağırın. Bu, Allah indinde daha makbüldür. Baba¬ 
larını bilmiyorsanız zaten onlar din kardeşleriniz 
ve yardımcılarınızda. Bir yanlışlıkta bulunursanız 
vebal yok size. Ama bir kasıtla hareket edersem^ 
Vebal altına girersiniz. Allah bağışlıyan ve acıyan¬ 
dır. * Peygamber, inananlar üzerinde kendilerin¬ 
den fazla velayet sahibidir. Peygamberin eşleri de 
onların anaları ve akrabalarıdır. Allahın kitabına 
inananlar yurtlarından göçenler nefislerinizden faz 
la size yakındır. Ancak dostlarınıza her türlü iyi¬ 
likte bulunabilirsiniz. Bu hüküm kitapta yazılıdır. 

* Hani o zaman biz peygamberlerden ahit almış¬ 
tık, senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ye 
Meryem oğlu İsa’dan. Biz onlardan sağlam söz 
almıştık. * Doğruların doğruluğunu sormak içih- 
Ve kâfirlere acı bir azap hazırladık. * Ey inanan¬ 
lar, anın Allahın size verdiği nimeti, hani üstünüze 
askerler saldırmıştı da biz onlara karşı rüzgâr Ve 
görmediğiniz askerler göndermiştik. Allah bütün 
yaptıklarınızı görendir. * Hani size hem yukarınız¬ 
dan, hem aşağınızdan saldırmışlardı. Gözleriniz yıl- 
mıştı ve yürekleriniz ağzınıza gelmişti de Allah 
hakkında türlü zanlara düşmüştünüz. # İşte orada 
İnananlar bir denemeye uğratılmıştı ve şiddetli 
bir sarsıntıya tutulmuştu. * Hani münafıklarla IgÖ 
nülleri hasta olanlar demişlerdi ki: Allah ve pey 
gamberi bizi aldattılar, vaâdları bir aldatmadan 
ibaret. *¥■ Hani onlardan bir taife demişlerdi ki: 


— 300 — 











Ey Yesrib halkı burada durmanıza imkân yok. Ar¬ 
tık dönün bir taife de peygamberden evlerimiz a- 
çık ve çürük diye izin istemişlerdi. Oysa ki evleri 
açık değildi ve sağlamdı. Onlar sadece kaçmak is¬ 
tiyorlardı. * Eğer şehrin etrafından düşman gir¬ 
seydi ve inananlardan ayrılmalarını ve onlara 
Karşı savaşmalarını isteseydi razı olacaklardı ama 
o zaman şehirde pek az kalabilirlerdi. * Onlar ev¬ 
velce Allaha söz vermişlerdi ki sırt çevirmiyecekler. 
Allaha verilen vaad behemehal tutulmalıdır. * De 
ki: Kaçmak size fayda vermez. Tabiî ve zorla olan 
ölümden kaçsanız bile dünya nimetlerini ancak 
kısa zaman tadabileceksiniz. * De ki: Allahın size 
bir musibet vermesine veya size rahmet gösterme¬ 
sine karşı kim size yardım edebilir. Allahtan gayn 
ne koruyucu ne yardımcı bulabilirsiniz. * İçinizde 
başkalarını peygambere uymaktan men edenleri 
ve kardeşlerine buraya gelin diyerek mücahitlerin 
sayısını azaltmağa uğraşanları Allah bilir. * Siz 
nefsinize karşı cimrisiniz. Onlar size karşı cimridir¬ 
ler. Ama baslarına korku gelse nasıl sana baktık¬ 
larını ve ölüm korkusuna düşmüş birisi gibi göz 
lerini sana çevirdiklerini göreceksin. Ama bu korku 
geçti mi yine size karşı dilleri acılaşır Dünya ni 
metlerine karşı duydukları ihtirası hatırla. Bunlar 
inanmayanlardır. Onun için Allah onların amelle¬ 
rini hiçe irca eder. Bu da Allah için kolay bir şey¬ 
dir. * Onlar sanıyorlardı ki müttefikler gelmiyecek 
ama, gelselerdi Bedeviler arasında bulunup sizin 
hakkınızda bilgi edinmeyi istiveceklerdi. Eğer size 
iltihak etselerdi vine pek azı savaşacaktı. # Allahın 
peygamberlerinde öyle bîr örnek görüyorsunuz ki 
Allaha ve kıyamet gününe ümitle bağlanır ve sık 
sık Allahı düşünür. * İnananlar müttefikleri gö¬ 
rünce dediler ki: Allah ve peygamberi bunu bize 
vaad etmişti. Bu onların imanını ve teslimiyetini 

kb:- t eıte 

— 306 — 











arttırdı. * İnananlar arasında öyleleri var ki Aİ- 
laha karşı ah itlerini tam olarak yerine geti rirler. 
Bazıları da yerine getirmeyi bekliyorlar ve vaadi a- 
rından dönmüyorlar. * Bu doğruları Allah doğ¬ 
ruluklar dolayısiyle mükafatlandıracak. Günah 
kârları ise iradesine göre ya cezalandıracak veya 
onları yariıgayacak. Çünki Allah yarlıgayan Ve 
acıyandır. #• Allah kâfirleri gayziyle def etti. Onlar 
hiçbir hayra kavuşamazlar. Ve Allah inananlara 
savaş için yeter ve Allah kudretli ve azizdir, r& 

Kitap ehli oldukları halde onlara yardım edenleri 
de yüreklerine korku düşürerek kalelerinden çık&r 
dı, siz onların bir kısmını öldürdünüz, bir kısmını 
esir aldınız. ^ Sizi onların yerlerine ,yurtlarına, mâl 
larma ve ayak basmadığınız yerlere varis kıldı. Al¬ 
lah her şeye gücü yetendir. * Ey peygamber kadı¬ 
larına söyle, «Eğer dünya hayatını ve zineti istiyor 
sanız haydi gelin sizi nikâh paranızı vererek tat¬ 
lılıkla bırakayım.» * Ama eğer Allahı, peygamberi¬ 
ni ve ahiret gününü istiyorsanız bilin ki elbette 
Allah iyilik edenlerinize büyük bir ecir hazırlamış - 
tır. * Ey peygamberin karıları, içinizden kim bir 
çirkin harekette bulunursa cezası iki kat olur, bu. 
Allah için kolay bir iştir. * Ve sizden kim Allaha 
ve peygamberine itaat eder ve iyi işlerde bulunur¬ 
sa ecrini iki kat veririz. Ve ona güzel rızık da ha- 
zırlamışızdır. * Ey peygamberin karıları, siz başka¬ 
larının karısı gibi değilsiniz. Allahtan korkuyor¬ 
sanız konuşmalarınızda pek mahrem şeyler söyle¬ 
meyin ki kalbi aşk hastalığına tutulan, size şeh¬ 
vet duymasın, yakışık alan şekilde konuşun. * 

Vekârla evinizde kalın ve eski cahiliyet zanaatın¬ 
dan kalma zineti erinizle süslenmeyin, namaz kı¬ 
lın, zekât verin, Allaha ve peygamberine itaat 
din. Allaha, peygamberin evine mensup olmanız 

— 307 — 















dolayısiyle gerilikleri sizden uzaklaştırmak ve 
sizi özel bir temizlikle temizlenmiş görmek diler. 

* Evlerinizde okunan Kur’anın ifade ettiği İlâhi 
basiret delillerini düşünün, çünki Allah, herşeyi 
gören ve bilendir. * Erkek ve kadın Müslümanlar 
erkek ve kadın inananlar, gerçek sebatlı ve müte¬ 
vazı itaatli erkek ve kadınlar, sabreden zekât ve¬ 
ren, oruç tutan erkek ve kadınlar. Afif erkek 
ve kadınlar ki daima Allahı düşünürler. Allah on¬ 
lara büyük bir ecir hazırlamıştır. * inanan erkek 
ve kadınların, Allah ve peygamberin verdiği ka¬ 
rarlar dışında davranmaları ve başka bir karar 
almaları yakışık almaz. Çünki Allaha ve peygam¬ 
berine âsi olan, açık bir sapıklık . halindedir. 


* Vaktâki sen, «Allahın ve senin lûtfunuza mazhar 
olmuş olana kadınını bırakma ve Allahtan kork.» 
Dediğin zaman kalbindekini gizlemeye uğraşıyor¬ 
dun ama, Allah bunu açıklamağı murat ediyordu. 
Sen insanlardan korkuyordun. Oysa Allahtan kork 
man daha münasipti. Zeyd o kadından ilişiğini kes 
ti biz onu sana zevce olarak verdik. Bu, evlâtlık e- 
dinilen kişiler eşlerinden ayrıldıkları zaman on¬ 
ların bıraktıkları kadınlan müminlerin nikâhlama- 
lannda bir mahzur olmadığını bildirmek içindi. Al¬ 
lahın emri de yerine gelmiş oldu. * Allahın tecviz 
ettiğini yapmakta peygambere vebal yoktur. Daha 


£ önce gelip geçenler hakkında da Allahın emret- 
f* tiği usul buydu ve Allahın emri takdir veçhile 
SjŞ yerine gelmiştir. * O gelip geçen peygamberler Al- 
J lahın elçiliğini yapıp emirlerini tebliğ ederler 
U Allahtan korkarlar Ondan gayrı kimseden kork 
Ş mazlardı. Hesap görmeye de Allah yeter. * Mu- 


| hammed; sizden birinizin babası değildir. Ama Al- 


?!'; lalım resulüdür. Ve peygamberlerin sonuncusu 


| dur. Allah herşeyi bilendir. * Ey inananlar, Allahı 


— 308 — 





şı.;şşs=£at 



çok çok anın * Ve Onu sabah akşam tenzih edip. 

* Öyle bir Allah ki, sizi karanlıklardan aydınhğâ 
çıkarmak için kendisi ve melekleri size lûtuflar İh¬ 
san eder. Ve O inananlara acıyandır * Ve Ona ka 
vuşacakları gün, birbirlerine selâm vererek iltilalt 
ederler. Onlara pek güzel bir mükâfat hazırlanmış 
tır. * Ey peygamber, muhakkak ki biz seni bir ta¬ 
nık, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik, 

* Ve Allahın izniyle halkı Allaha çağıran ve ay¬ 
dınlatan bir ışık olarak gönderdik. * İnananlara 
müjdele ki, onlara Allahtan .büjüikı bir lütuf vah 

* Ve kâfirlere ve bozgunculara itaat etme. Eziyet¬ 
lerine aldırış etme. Allaha güven. Koruyucu olarak 
Allah yeter. * Ey inananlar, mümin kadınlan ni¬ 
kahladıktan sonra onları dokunmadan boşarsa¬ 
nız onlar için sayacağınız bir bekleme müddeti 
yoktur. Onlara geçinecek birşey verin ve tatlılıkla 
bırakın. * Ey peygamber, mihirlerini ödediğin zev 
çelerini ve Allahın sana ganimet olarak ihsan 
ettiği, senin de temellük ettiğin câriyeleri. amca¬ 
nın, balanın, dayının teyzenin seninle beraber yur 
dundan göçen kızlarını sana helâl ettik. İnanan bir 
kadın kendisini peygambere armağan eder de pey¬ 
gamber de onu nikahlamak isterse bu yalnız sana, 
helaldir başka müminlere helâl değildir. Sana bir 
güçlük olmasın diye onlara zevceleri ve câriyeleri 
hakkında neyi farz kıldığımızı da açıkça bildirdik. 
Allah, bağışlayan ve acıyandır. * O kadınlardan 
dilediğini bırakabilirsin, dilediğini alabilirsin. Bı¬ 
raktığını tekrar almanda da vebal yok. Bu, gözle¬ 
rinin aydınlanması, tasalanmamaları, ve verdiğin 
şeye hepsinin razı olması bakımından daha hayır 
lıdır. Ve Allah kalblerınizde olanı bilir. Allah her- 
şeyi bilen ve şefkat gösterendir. * Bundan sonra 
kadın almak onlardan birini değiştirmek (hattâ 


- 309 - 


$ 

“•kâr-.iî 


* 













güzellikleri seni hayran kılsa bile) sana helâl de¬ 
ğildir. Malınla aldığın câri yeler müstesna. Allah, 
her şeyi gözetleyendü\ * Ey inananlar, yemeğe da¬ 
vet edilmeden peygamberin evine gitmeyin. Da¬ 
vet edilirseniz yemek vaktinden önce gitmeyin. Ama 
çağınlmca gidin. Ve yemek bitince hemen dağılın. 
Konuşmak için uzun uzun oturmayın. Çünkü bun 
lar peygamberi incitir. O, sizden utandığı için söy- 
liyemez ama -Allah doğruyu söylemekten çekin¬ 
mez. Peygamberin kadınlardan birşey istediğiniz 
zaman perde arkasından isteyin. Bu, yürekleriniz 
bakımından da ve önlarm yürekleri bakımından 
da hayırlıdır. Allahın peygamberini incitmeniz 
caiz değildir. Onun zevcelerini de bundan böyle 
hiçbir zaman almayın. Bu, şüphesiz Allah indinde 
büyük bir şeydir. * Açıklasanız da, gizi eseniz de 
elbette Allah herşeyi bilir. * Peygamberin zevce¬ 
lerinin babalarına, oğullarına, erkek kardeşlerine, 
erkek kardeşlerinin oğullarına, kız kardeşlerinin 
oğullarına inanan kadınlara ve sahip oldukları köle 
ve câriyelere görünmelerinde bir vebal yok. Allah¬ 
tan çekinin elbette O herşeye tanıktır. * Şüphesiz, 
Allah ve melekleri peygambere satâvat getirir. Ey 
inananlar, siz de ona salâvat getirin. Ve bütün 
kalbinizle onu selâmlayın. * Şüphesiz Allahı ve 
peygamberini incitenlere Allah dünyada da ahirette 
de lanet eder. Ve onlara zelil edici bir azap hazır¬ 
lamıştır. * Kadın -olsun erkek olsun, inananlara 
islemedikleri suçlar yüzünden eziyet edenler,, pek 
büyük bir iftirada bulunmuş olurlar, apaçık bir 
günah yüklenirler. * Ey peygamber, zevcelerine, 
kızlarına ve müminlerinin zevcelerine söyle. Soka¬ 
ğa çıkacakları vakit dışarıya mahsus elbiselerini 
giysinler. Bu, onların tanılıp incitilmemelerini 
sağlar ve Allah bağışlıyan ve acıyandır. # Bozgun¬ 
cular, gönüllerinde hastalık olanlar ye Medinede 


310 — 









^^49J©g^e!#5}e!e® 


kötü haberler yayanlar bu İsten vaz geçmezlerde 
muhakkak kî onlara karşı bir kuvvet göndeririz de 
artık sana pek kısa müddet komşu kalabilirler. 
Lanete uğrayanlar nerede bulunurlarsa yaka¬ 
lanırlar ve öldürülürler. # Bundan önce gelip ge¬ 
çenler hakkında da Allahın tatbik ettiği usul buJy- 
du. Ve Allahın usulünde bir değişiklik bulamazsı|ı. 
* İnsanlar sana kıyameti soruyorlar. De ki: O b|l- 
gi ancak Tanrı indindedir Ne bilirsin belki tie 
kıyametin saati yakındır. # Şüphesiz Allah kâfir¬ 
lere lanet etmiştir ve onlar için cehennemi hazırla¬ 
mıştır. * Orada ebedî olarak kalırlar. Ne bir dost 
bulurlar ne bir yardımcı. ^ O gün yüzleri ateş için 
de değişirken ne olurdu derler. Allaha itaat etsey¬ 
dik ve peygambere itaat etseydik. * Rabbimiz der¬ 
ler: Biz efendilerimize ve büyüklerimize itaat ett|k. 

Onlar bizi yoldan çıkardı. * Rabbimiz, onları iki 
kat azaplarıdır. Ve onlara pek büyük bir lanetle la¬ 
net et. * Ey inananlar, Musa’ya eziyet edenlere 
benzemeyin. Allah onu, hakkında söylenen şey¬ 
lerden temize çıkardı. Musa Allah indinde pek de¬ 
ğerliydi. * Ey inananlar, Allahtan korkun. Ve şö- 
7İm doğrusunu konuşun. * Tâ kİ işlerinizi iyi ve 
dürüst bir hale getirsin ve suçlarınızı bağışlasın. 

Ve kim Allaha ve peygamberine itaat ederse, ger 
çekten pek büyük bir ongunluğa erişir. * Muhak¬ 
kak ki biz, emaneti göklere, yere, dağlara, teklif 
ettik. Onlar emaneti yüklenmekten çekindiler oinu 
insana yükledik. Şüphesiz o çok zalim ve çok ca¬ 
hil bir haldeydi. & Emanete hıyanetleri yüzünden 
Allah kadın olsun erkek olsrnı münafıklan ve ka¬ 
dın olsun erkek olmn. Allaha şirk koşanları azap¬ 
ları dır aç ak. Hiyanettç bulunmamış ve inanmış 
erkeklere ve kadınlara da tövbe nasip edecektir. Ve 
Allah bağışlayan ve acıyandır. 

— 311 — 













# • 

g> 






34 üncü SÜRE 


SABA SÜRESİ 

(Mekke'de inmiştir. 54 Ayettir), 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Aüahm adı ile. 


V Şükür Allaha ki göklerde ve yerde ne varsa O’- 
nundur. Ve ahirette de şükür O’nadır. O hikmeti 
çok ve herşeyden haberi olandır * Yere gireni, 
yerden çıkanı, gökten ineni, göğe çıkanı bilir. O, 
acıması ve bağışlaması çok olandır * Kâfir olanlar 
dediler ki: Kıyamet kopmayacak. Hayır, gayıp âle¬ 
mini bilen Rabbimin adına and olsun ki kıyamet 
size gelecektir. Allahtan zerre kadar birşey gizli 
kalmaz. Göklerde ve yerde bulunan ve ondan kü¬ 
çük ve ondan büyük olan ne varsa ancak sarih ki¬ 
taptadır * inananları ve iyi işlerde bulunanları 
mükâfatlandırmak için onlara bağışlanma ve aziz 
rızk bahşedilecektir * Delillerimizi çürütmeye uğ¬ 
raşanlara gelince, acı bir azap göreceklerdir * 

Kendilerine bilgi verilenler bilirler ki, sana Rabbin- 
den indirilen gerçektir. Ve o şükre lâyık ve aziz 
olan yolu göstermededir & Kâfir olanlar dediler ki: 
Size bir adam gösterelim mi ki param parça olduk- 






r 
î. 

tan sonra yeniden dirileceğinizi size haber versı 
; ı ; Yalan yere Allaha iftira ediyor. Yoksa onda b:x 
delilik mi var? İnanmayanlar ahirette azaptadır ve 
derin bir sapıklık içindedirler * Önden arkadan 
onları kuşatan gcğe ve yere bakmıyorlar mı hic? 
Dilersek onları yere batırırız. Veya göğün bir par» 
çasmı başlarına yıkarız. Şüphe yok ki bunda bütüh 
Allaha bağlanan kullar için bir delil var. * Muhak¬ 
kak ki biz Davut’a lûtfumuzdan üstünlük verdik 
ve ey dağlar dedik, onunla birlikte beni takdis ecliü. 
Ey kuşlar siz de, ve onun için demiri 1 yumuşattık 
* Zırhlar yap dedik. Ve onları münasip bir sekile 
yap dedik. İyi işlerde bulunun. Şüphesiz ki ben yap¬ 
tıklarınızı görenim * Süleyman’a rüzgârı ram ettik. 
O rüzgârı bir ay sabahlan bir ay akşamları estirdi. 
O’na bakırı sel gibi akıttık. Ve Rabbinin izniyle 
cinlerden onun emrinde iş işliyenler vardı. Onlar¬ 
dan emrimize karsı gelenlere ateş azabını 
dik * Kalelerden, putlardan, havuz cesametinde 
çanaklardan sağlam ve ağır kazanlardan ne isterse 
cinler ona yaparlardı. Ey Davut sülâlesi iyi işl^r 
yapın ve şükredin. Kullarımdan pek azı şükredî- 
cidir * Ölümünü hükmettiğimiz Süleyman ölünce, 
asasını kemiren bir solucan cinlere Süleyman’ıln 
öldüğünü haber verdi. Başka hiçbir mahlûk onla¬ 
ra onun öldüğünü bildirmedi. Süleyman’ın cesedi 
yere yıkılınca anladılar ki eğer gizli olan şeyi bilse¬ 
lerdi zelil edici azap içinde kalmazlardı * Muhak¬ 
kak ki, Saba kavini için bulundukları yerde aşikâr 
bir delil vardı. Sağda ve solda iki bahçe vardı. B:z 
buyurduk ki Rabbinizin verdiği rızktan yiyin. Ve 


n 


$ 
<o 

v» 

â> 

<j> 

<!; 
$ 
<5 

<l> 

<ı> 

91 
<f> 
<k 
9 > 

$ 

<i> 

$ 
I 

tattır- | 

<l> 

$ 
<o 
<ı> 


<o 

<l> 

<!> 

j£ 

M 

<i> 

$ 

h 

5 
$ 

6 
<k 
& 
<l> 

i 

<0 

t 

<0 

<0 

& 


O’na şükredin. Sizin güzel bir şehriniz ve yarliga- f : 
yan bir Allahınız var * Ama onlar yüz çevirdiler j| 
de üstlerine bendin suyunu gönderdik. Ve bahçe- | 
lerini ancak böğürtlen, ılgın ve biraz da köknar y<fc- 
tiştiren bir çorağa çevirdik * işte onları nankör- 



— 313 — 










?[ -•:-: a;^ X&0lı$tâm3 9H«KpW®S 


1 

»s 

T? 


lükleri yüzünden böyle cezalandırdık. Biz nankör¬ 
lerden gayrisini cezalandırır mıyız? * Onların şe¬ 
hirleriyle, kutlu kıldığımız şehirler arasında birbi¬ 
rine bitişik gibi yakın nice şehirler yaratmıştık ve 
oralara gidip gelmeyi kolaylaştırmıştık ve oralarda 
gece ve gündüz emin olarak dolaşın buyurmuştuk 

¥ Rabbimiz, dediler seyahatlerimizi genişlet. Ken¬ 
dilerine zulmettiler biz de onları masala çevirdik, 
param parça ettik. Elbette bunda çok sabırlı ve 
çok şükür edici herkes için deliller var * Muhak¬ 
kak ki, îblisün onlar hakkmdaki zannı doğru çık* 
tı. İnananlardan bir grupfan baskası ona uydu * 


1 

r> 

I 

: ü 


;• 

1 


S 


I 


g 

■ 

1 

:<5 


Onlar üzerine onun hiçbir kudreti yoktu. Ancak 
biz ahirete inananla o konuda şüphe içinde kala¬ 
nı ayırt etmek için bunu yaptık. Ve Rabbin herşe- 
yi ziyadesiyle gözetleyendir * De ki: Allahtan gayri 
tapacak saydıklarınızı çağırın onların ne göklerde 
l \ ne yerde zerre kadar bir şeyleri yoktur. Ne Allaha 
^ eşlikleri vardır, ne de onun bunlardan bir yardım- 
I cısı var * Allahın indinde, izin vermediğinin şefa- 
| ati kabul edilmez. Ama yüreklerindeki korku gide¬ 
li rilinec Rabbiniz ne dedi? Onlar da derier ki: Doğ- 
İ ruyu söyledi: O yüce ve üstün olandır * De ki: 

'$ Göklerden ve yeryüzünden size rızk veren kimdir? 

1 De ki: Allahtır. Şüphesiz ki ya sis ya biz doğru yol- 
| dayız veya açık bir sapıklık, içindeyiz * De ki: Bi- ^ 
§ zim suçlarımız sizden ve sizin yaptıklarınız bizden 
sorulmaz * De ki; Rabbimiz, bizi toplar ve sonra a- 
k ranıızda gerçekle hükmeder. Herşeyi açan ve bilen 
v O'dur * O’na de ki: Bana eş koşup mabut saydık- 
7$ larmızı gösterin. Hâşâ, aziz ve hikmeti geniş olan 

ancak Allahtır * Ve biz seni bütün insanlara ancak 
?*> *■ 

|| müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Ama insani a- 

ıın çoğu bilmez bunu ^ Derler ki: Eğer doğnı söy- 

Si lüyorsanız bu vaat ne turnan gerçekleşecek? * De 


<> 

& 

.'r 

■J> 

& 

İ i 

..- ■ ■ ■ :-: : -- iî 

— 311 — 





ün. p 
rler k[: 


ki: O günüıı bir miadı vardır. Vaktinden ne bir saat 
üne alınabilir, ne bir saat geciktirilebilir ^ Kâfir 
olanlar dediler ki biz nç bu Kur'an'a ne de ondan 
öneeki kitaplara inanım. Zalimlerin Rahlemiih 

huzurunda kalakaldıkları ve birbirlerinin sözlerini 
kesip söylendikleri gün hallerini bir görseyd 
zayi! ve hakir sanılanlar ululuk satanlara derler 

Siz olmasaydınız biz mutlaka inanırdık ^ Ululuk 
satanlarsa, hakir sanılanlara derler ki: Size doğrp 
yol bildirildikten sonra o yoldan sizi biz mi çıkar¬ 
dık? Hayır siz suçlusunuz *■ Hakir sanılanlar da 
ululuk satanlara derler ki: Hayır gece, gündüz hi-3 
le (kurup duruyor ve bize de Allahı inkâr etmemiii 
ve Ona şirk koşmamızı emrediyordunuz). Azabı 
görünce hepsi pişman olur ve biz de kâfirlerin bö- 
yürü arına zincir vururuz. Onların yaptıklarına kar¬ 
şılık başka birşey mi verecektik? * Biz hiçbir şeh¬ 
re uyarıcılardan birini göndermedik ki orada mal 
mülke sahip olanlar: «Biz size gönderileni inkâr 
ediyoruz», demiş olmasınlar. * Ve biz demişlerdir 
malca da sizden zenginiz. Evlât bakımından da 
daha kalabalığız. Bize azap edilemez * De ki: Şüp¬ 
hesiz Rabbim, dilediğine bol, dilediğine kıt rızk 
verir. Ama insanların çoğu bunu bilmez # Sizi bi¬ 
zim huzurumuza ne mallarınız ne evlâtlarınız ya- 
naştıramaz ve ancak inanan ve iyi işler yapanlar 
bize yaklaşır. Ve onlar yaptıklarına karşılık kat kât 
mükâiata nail olurlar. Yüce derecelere ulaşırlar. 
Emin ve müsterih olurlar * Ve delillerimizi çürüjt- 
meğe uğraşanlar azaba hazır bulundurulanlardır 

* De ki: Şüphesiz Rabbim, kullarından dilediğine 
bol, dilediğine kıt rızk verir ve hayır için birşey har¬ 
carsanız hemen onun karşılığını verir. Ve rızk ve¬ 
renlerin en hayırlısı O dur * Ve o gün hepinizi top¬ 
lar da sonra meleklere: Size tapan bunlar mi içli 1 ? 


— 315 — 






- *e$t$ xa ®şm$g$ 9î^eses §ı^tŞ 



der v Melekler, seni tenzih ederiz derler. Bizim veli¬ 
miz ve yardımcımız sensin; onlar değil. Onlar, cin¬ 
lere kulluk ediyorlardı ve çoğu cinlere inanıyor¬ 
lardı * İşte bugün birbirinize ne fayda ne zarar ve¬ 
rebilirsiniz ve zalimlere yalan saydığınız ateşin a- 
zabım tadın deriz * Onlara sarih âyetlerimizi oku¬ 
duğum zaman derler ki: Bu adam sizi atalarınızın 
taptığı şeylerden vaz geçirmek isteyen birisi. Bu 
uydurma birşey. Kâfir olanlar kendilerine gerçeğe 
ait bir şey geldi mi bu apaçık bir büyüden ibaret 
derler * Oysa ki biz onlara ders alacakları kitaplar 
yermediğimiz gibi senden önce de uyarıcı gönder¬ 
memiştik * Onlardan öncekiler de (Peygamberle¬ 
rini) yalan saymışlardı ve bunlar onlara verdiğimi¬ 
zin onda birine bile nail olamadılar. Ama yine de 
yalan saydılar. Ve azabım onlara nasıl çattı hep¬ 
sini helâk etti * DfKî : Ben size tek bir öğüt veriyo¬ 
rum. İkişer ikişer veya teker teker ayağa kalkın da 
bir düşünün, sizinle konuşanda deliliğe ait bir be¬ 
lirti var mı? O, sadece şiddetli bir azaptan önce sizi 
uyaran birisidir * De^ki: Sizden bir ücret de iste¬ 
miyorum. Ücret sizin olsun. Benim ecrimi ancak 
Allah verir. Ve O herşeye tanık olandır * De ki: 

Şüphesiz Rabbinı gerçeği yerine getirir. O gizli şey¬ 
leri en iyi bilendir * De ki: Gerçek geldi, ve bâtıl 
gitti, o yeniden gelmez * De ki: Ben doğru yoldan 
çıkmışsam suç benim. Ve eğer doğru yolu bulduy- 
sam bu da ancak Rabbimin bana vahyetmesiyle 
oldu. Şüphesiz O herşeyi duyan ve herşeye yakın 
plandır * Ve dehşetli bir korkuya kapıldıkları ve 
lıiçbirinin kurtulmadığı, ve yakın bir yerden (me¬ 
zarlarından) çıkarılıp da bir sığmak bulamadıkları 
ye tirtir titredikleri anı bir görsen * Onlar diyecek¬ 
ler ki: Ona inandık. Ama, bu uzak yerde nasıl ima¬ 
na kavuşacaklar? * Muhakkak ki, önce kâfir ol¬ 
muşlardı. Ve uzak bir yerdeyken gizli şeylere dair 


7î> 





— 316 — 










dillerine geleni söylüyorlardı * Evvelce de şüphe 
içinde bulunanların başına gelmiş olduğu gibi on¬ 
larla arzuladıkları şey arasında bir uçurum olacak¬ 
tır. 


35 inci SÜRE 


#*fr **♦W f♦*♦'*fr+* * *♦**4*043 

FATIR (Yaratan) 
SÜRESİ 

(Mekke’de inmiştir. 45 âyettir) 
f*++ # * ++*+++* **♦+♦** *♦ *♦*♦* *♦♦♦* 


Çok acıyan vc rahmi 
bütün varhklan kaplıya 
Allahın adı ile. 



* Şükür Allaha ki, gökleri ve yeri yarattı. Melek¬ 
leri ikişer, üçer, dörder kanatlı yarattı. Yaratışta 
neyi dilerse çoğaltır. Şüphesiz Allah herşeye gücü 
yetendir * Allahın kullarına lütuf edeceği rahmete 
kimse engel olamaz. Eğer lûtfunu eksiltirse O’ud&n 
başka gönderecek de bulunmaz. O aziz ve hikmeti 
çok olandır * Ey insanlar, Allahın üstünüze ola*n 
nimetlerini anın. Allahtan gayrı bir yaratıcı rüı 
var ki sizi gökten ve yerden rızklandırsm. Ondan 
gayrı Allah yoktur. Öyleyse 1 niçin on/üan yüz çeviri¬ 
yorsunuz? * Seni yalan sayıyorlarsa, senden önce¬ 
ki peygamberler de yalan sayıldı. Her iş döner All^ı- 

— 3 t 7 — 




















v >: ' 1 -:f:- t:-: ' ■■ ■: ■-> 


ha varır ^ Ey insanlar, şüphesiz Allahın vaadi hak¬ 
tır, sakın sizi dünya hayatı aldatmasın. Ve sakın 
hileci şeytan sizi Allah hakkında hataya sürükle¬ 
mesin * Muhakkak ki şeytan sizin düşmanmızdır. 
Siz de onu düşman edinin. Onun taifesi sizi ancak 
cehennem ehli olmağa çağırır * Onlar ki küfre sap¬ 
mışlardır, şiddetli azap onJaradır. Onlar ki man¬ 
mışlar ve güzel işler yapmışlardır, bağışlanma ve 
büyük mükâfat onlaradbr * işlediği kötülükle süs¬ 
lenen ve o kötülüğü güsel gören adam, iyi işler gö¬ 
rene benzer mi? Şüphassiz Allah dilediğini doğru 
yoldan çıkarır, dılediğfel doğru yola iletir. Onlar 
uğruna tasaya düşüp kendini üzme. Şüphesiz 
Allah onların işlediklerim bilendir * Ve O Allah ki 

rüzgârları yollar da bulutu sürer böylece ölü şehri 
yağmurla suya kandırır. Ve ölümünden sonra böy¬ 
lece yeryüzünü diriltir. İşte ölülerin diriltilmesi de 
böyledir * Yücelik dileyen, bilsin ki bütün yücelik¬ 
ler Allahındır. Güzel sözler O’na yükselir. İyi işler 
de o sözleri yüceltir. Hilelerle kötülüklere sapanla- 
ra çetin bir azap var. Zaten onların hileleri de mah¬ 
volup gider. * Allah sizi topraktan yarattı, son¬ 
ra bir damla meniden meydana getirdi Sonra da si¬ 
zin için eşler yarattı. Hiçbir kadın Allahın bilgisi 
olmadan gebe kalamaz ve doğuramaz. Bir yaşatıla¬ 
na çok ömür verilmek de ömründen eksilmek de an¬ 
cak bir kitapta yazılıdır. Şüphesiz bu, Alladı için pek 
kolay bir iştir * Ve iki deniz eşit olamaz. Şu tat¬ 
lı ve içilecek sudur; içilince susuzluğu giderir. Bo¬ 
ğamdan tatlı bir surette kayıp gider. Bu su ise tuzlu 
ve acıdır. Allah her ikisinden taptaze balıklar çı¬ 
karır. Yersiniz ve takıp süsleneceğiniz süs eşyası 
çıkarırsınız. O’nun ihsanını bulmanız ve şükret¬ 
meniz için iki denizde de sulan yaranı gemiler yüz¬ 
mede ¥ Gündüzün ardından geceyi ve : gecenin ar¬ 
dından gündüzü getirir. Ayı ve güneşi size ram et- 




— 318 — 









mistir. Hepsi de mukadder bir zamana kadar yol¬ 
larında yürürler. İşte Rabbiniz Allah budur. Hü¬ 
kümranlık O’nundur. Onlar ki Allahı bırakıp Allah¬ 
tan gayrı birşeye taparlar, o taptıkları çekirdeğin 
içindeki bir kıla bile sahip değildir * Onları ça 
ğırsanız duymazlar. Duvabilseler size cevap veıv 
mezler. Ve kıyamet gününde de ortak koşmanızı 
inkâr ederler. Ve hiçbir şey sana herşeyden haber* 
dar olan gibi haber veremez * Ey insanlar siz. Al¬ 
laha göre yoksulsunuz. Allah ise müstağni ve şük¬ 
re lâyık olandır * Dilerse sizi mahveder ve yeni ya¬ 
ratıklar meydana getirir * Bu da Allaha göre güç 
değildir * Ve hiçbir suçlu bir başkasının suçunu 
yüklenemez. Ve ağır bir yük taşıyan onu yüklenme¬ 
si için bir başkasını çağırsa, çağırdığı yakım bile ol 
sa, o, o yükün bir kısmını bile yüklenemez. Sen an¬ 
cak gıyaben Rablerinden korkanları namaz kılan¬ 
ları, uyarabilirsin. Kim arınık bir hale gelirse fay¬ 
dası kendisinedir. Dönülecek yer Allah huzurudur 

* Ve ne körle gören bir olur * Ne de karanlıklarla 
aydınlık * Ve gölgeyle ısı * Ne de dirilerle, ölüler 
bir olur. Şüphesiz Allah dilediğine duyurur. Sen ka¬ 
birdeki ölülere duvuramazsın * Sen, ancak bir 
uyarıcısın * Şüphesiz biz seni hakkıyla bir müj¬ 
deci ve bir uyarıcı olarak gönderdik ve hiçbir üm¬ 
met yoktur ki içlerinden bir uyarıcı çıkmasın # 

Ve seni yalan sayarlarsa onlardan öncekiler de on¬ 
lara açık deliller ve sayfalarla ve aydınlatıcı kitap¬ 
larla geldikleri halde yine yalan saymışlardı * Son¬ 
ra ben o küfre sapanları helâk ettim. İnkârım na^ 
silmiş gördüler * Görmez misin Allah gökten yağ¬ 
dırdığı yağmurlarla çeşit çeşit meyveler bitirir. Dağ¬ 
larda ak* kırmızı, rengârenk ve kapkara damarlar 
meydana getirir * Ve insanlardan da hayvanlardan! 
da, davarlardan da çeşit renkte mahlûklar yaratır. 


rî ■8î , ^'î^v6464’5 i ı r^ r — 1 ^' 

— 319 — 
















Allahtan ancak kullarının bilgin olanı korkar. El¬ 
bette Allah azizdir, ya,rlıgayandır * Onlar ki, kitabı 
okurlar namaz kılarlar, verdiğimiz rızklardan bir 
kısmını gizli açık yoksullara verirler. Ve böylece de 
kesatsız bir alış veriş umarlar * Onların mükâfatı¬ 
nı elbette tamamiyle "öder ve lûtfundan o mükâfat¬ 
la arttırır da. Şüphesiz O, bağışlayan ve şükre lâyık 
oiajıdır * Sana vahy ettiğimiz kitap gerçektir. Ve 
önceki kitapların gerçek olduğunu bildirmektedir. 

Elbette Allah kullaı ından haberdardır ve herşe- 
yi görendir * Sonra kitabı kullarımızdan seç¬ 
tiklerimize miras bıraktık. Ama onlardan nefsine 
zulmeden var, mutedil davranan var ve hayır işle¬ 
rinde Allahın izniyle herkesten ileri gidenler var. iş¬ 
te bu ? büyük bir ihsandır * Adin cennetlerine efce- 
dî olarak girerler ve orada altın bilezikler takınır¬ 
lar, incilerle bezenirler ipekten elbise giyerler * Ve 
derler ki şükür Allaha ki bizden tasayı ve kederi gi¬ 
derdi. Şüphesiz Rabbimiz, bağışlayan ve şükre l⬠
yık olandır * Öyle bir Allah ki lûtfundan bizi tam 
konaklanacak yurda getirdi. Burada bize ne yor¬ 
gunluk ne usanç gelir * Küfre sapanlara ise cehen¬ 
nem ateşi var Ölüp kurtulamazlar Cehennem azap¬ 
ları da hafifletilmez Biz bütün küfre sapanları böy¬ 
le cezalandırırız * Onlar cehennemde bağırışıriar: 

«Rabbimiz, bizi çıkar da yaptığıımz işlerden başka 
işler yapalım» derler Düşünenin öğüt alacağı ka¬ 
dar ömür vermedik mi size ?Uyancı da gelmişti. 

Tadın bakalım azabı. Zalimlere yardımcı da bulun¬ 
maz * Şüphesiz ki, Allah. Göklerin ve yerin sırrını 
biilr. Elbette o göklerin içinde olanı da bilir * Öyle 

>- 320 — 











e:ç ^ı^e^e-je^- 


bir Allah kî sizi yeryüzüne egemen kılmıştır. Kâfir 
olanın zararı kendine, kâfirlerin küfrü ancak Rab- 
lerinin gazabını arttırır. Kâfirlerin küfrü ancak 
onların hüsranlarını arttırır * De ki: «Allahtan 
gayrı, taptığınız ve O’na eş saydığınız şeyleri gör¬ 
dünüz mü? Onlar yeryüzünde ne yarattılar gaste¬ 
rin bana. Yoksa göklere bir ortaklıkları mı var? 

Yahut onlara bir kitap mı verdik ve onlar açık bir 
delile mi sahip?» Hayır, zalimler birbirine ancak 
yalan vaadda bulunurlar. * Şüphesiz Allah gökleri 
ve yeri tutar ama takdiriyle gökler ve yeryüzü 
mahvolsa ondan başka kimse yok olmalarına engel 
olamaz. Şüphesiz O acıyan ve yarlıgayandır * On¬ 
lara bir uyarıcı gelirse ümmetler arasında doğru 
yolu bulmakta en ileri bir ümmet olacağız diye. Var 
kuvvetiyle Allah adına and içtiler. Ama o uyarıcı 
gelince de bu ancak onların uzaklaşmasına sebep 
oldu. * Yeryüzünde kibre düşmelerini ve kötü hile¬ 
lere başvurmalarını intaç etti. Oysa ki, kötü hile 
ancak sahihinedir. Onlar evvelkiler hakkında t arı 
olan usulden başka birşey mi bekliyorlar? Allahın 
sünnetinde bir değişme bulamazsın ve sünnetinin 
yeıini birşey tutamaz * Yeıyüzünde dolaşıp da ken« 
dilerinden öncekilerin akıbeti ne olmuş görmez-] 
ler mi? Onlarsa bunlardan dahsf kuvvetliydiler. 

Göklerde ve yerde hiçbir şey Allahı aciz bıraka¬ 
maz. Şüphesiz Allah herşeyi bilen ve herşeye gücü 
yetendir * Allah işledikleri suç yüzünden insan¬ 
lara azap verecek olsaydı, yeryüzünde ayakta tek 
yaratık bırakmazdı. Ama onları mukadder bir za¬ 
mana kadar bırakır. Zamanları gelince, aıuk şüp¬ 
hesiz, Allah kullarını görendir. 


— 321 — 

















L 


36 inci SÜRE 

YÂ-SİN SÜRESİ 

(Mekke" de inmiştir. 63 âyettir.- 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Yâ-sin * Ve hikmet dolu bu Kur'an (hakkına) 

* Şüphe yok ki sen Allahın elçiierindensın * Doğ¬ 
ru yoldasın * O, aziz ve rahmeti çok olan tarafın¬ 
dan indirilmiştir * Ataları uyarılmamış kavmi 
uyarman için. Onlar gafillerdir * Onların çoğu 
hakkında gerçek söz muhakkak şudur ki, onlar 
inanmıyanlardır * Muhakkak biz, onların boyun¬ 
larına zincirler vurduk ve zincirlerle elleri çenele¬ 
rine âdeta kenetlendi. Bu yüzden başlarım kaskatı 
tutarlar * Önlerine bir sed çektik, arkalarına bir 
sed çektik. Güzlerini bağladık, bu yüzden göre 
mezler artık* Onları uyarsan da bir uyarmasan da. 

Onlar inanmazlar * Sen ancak Kur’an’ı uyan ve 
gıyaben Allahtan korkan kişiyi uyarabilirsin. Ona 
yarlıganma ve güzel bir ecir müjdele * Şüphesiz biz 
ölüyü diriltiriz. Ve dünyada yaptıklarını ve bırak¬ 
tıkları izleri önceden yazarız. Ve herşeyi sarih bir 
kitapta yazıp takdir ettik * O şehir halkım onla¬ 
ra örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti 


— 322 — 









v - - KHSfcKrc 

I 

f * Ollara iki ki,si göndermiştik de onlan yalan saiv- 
Ş| maşlardı. Derken bir üçüncü kişiyle onlan kuvvet¬ 
li lendirmistik. Onlar şüphesiz biz size gönderilmiş 
| peygamberleriz demişlerdi * On 1 arsa demişlerdi id: 

Siz ancak bizim gibi insansınız ve Allah da hiçbir 
şey indirmem iştir. Siz ancak yalan söylemektesi¬ 
niz * «Rabbimiz bilir ki, biz size gönderildik» cje~ 
mislerdi * Bize düşen görev açıkça bildirmeden 
ibaret * Demişlerdi ki: «gerçek, sizin yüzünüzden 
belâlara uğruyoruz. Bu işten vazgeçmezseniz .sizi 
taşlarız ve size acı bir ceza veririz * Peygamberler 
de «uğursuzluğunuz kendinizden» demişlerdi. Size 
öğüt verilse de mi bunu yapacaksınız? Hayır siz 
haddi asan bir kavimsiniz Ve şehrin ta öte ucı 
dan birisi koşarak gelmişti ve: «Ey kavmim, peyi 
berlere uyun» demişti * Sizden hiçbir ücret istemi- 
yenlere uyun. Onlar doğru yolu bulanlardır * Ve 
& nasıl olur da ben, beni yaratana kulluk etmem. Ve 
| siz dönüp O’nun huzuruna varacaksınız * Ondân 

t gayrı bir mabut unu edmevin ıfrtAllah bana bir zarar 

S . j bdt ^ * y/** 

| vermeyi murat ederse putların şeîaatleıı bana ne 
£ tayda verebilirine beni kurtarabilir * O takdirde 
ben elbette, açık bir sapıklık içinde kalırım * Ben, 
Rabbinize inandım. Sözümü duyun * Denildi ki: 
| Gir cennete. Ne olurdu dedi kavmim de bilseydi 

| * Ne yüzden Rabbimin beni yarlıgadığmı ve beni 

| izzet sahiplerinden kıldığını * Ondan sonra kavmi- 
| ne: Gökten asker indirmedik ve biz indiricilerden 
| olmadık * Azabımız, bir sayhadan ibaretti. O s&y- 
| hayla helak oldular * Yazıklar olsun kullara. Qn- 
| lara hiçbir peygamber gelmedi ki onunla alay et- 


Çok 


i meşinler * Görmediler mi ki onlardan önce 

ürniTiOtler helâk ettik ve onlar bir daha dünyaya 
tf dönmediler * Elbette hepsi de huzurumuza getiril- 
| mistir * Ölü toprağı dirilttiğimiz ve oradan yedik- 

' 

— 3 Î3 — 








eeseteseseB^^ 

| leri taneleri bitirdiğimiz onlar için bir delildir * 
4 Ve orada hurmalıklardan, iizüm bağlarından bah- 
•i çeler yarattık ve pınarlar çıkarıp akıttık * Kendi 
elleriyle yetiştiremedikieri o meyveleri yesinler di- 
4 ye. Hâlâ mı şükretmezler? * Allaha şükür ki top- 
4 rağın verdiği çeşitli bitkileri, insanları ve onların 

4 tammadıkları şeyleri, çeşitli cinsiyetlerde yarattı 

Sl 

İ * Onlar için gece bir delildir. Gündüzü ve güneşin 

5 ışığını sıyırırız da o anda karanlığa dalarlar * Ve 
■; güneş de karar edeceği yere kadar akıp gider. Bu 
| aziz olan ve herşeyi bilenin takdiridir * Ve ay için 
ıs de konaklar takdir ettik, sonunda kuru bir hurma 
| dalına benzeyinceye kadar * Ne güneş aya yetişe- 
I bilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Ve hepsi gök- 
| te yüzmektedirler * Onlar için bir delil de soylarını 
• | dolu bir gemide taşımamızdır * Ve onlara buna 

benzer daha nice binekler yarattık * Dilersek on- 
İ lan sulara boğarız da ne imdatlarına gelen olur ne 
de kurtarılırlar * Meğer ki bizden bir rahmet ola- 
rak bir zamana kadar yaşayıp geçinmeleri takdir 
î§ edilmiş bulunsun * Ve onlara önünüzde ve ardınız¬ 
da bulunan azaptan çekinin de rahmete erin den¬ 
di mi? * Ve onlara Rablerinin delillerinden bir de- 
il geldi mi, sadece yüz çevirirler * Ve onlara Alla¬ 
hın size verdiği rızklardan hayır yoluna harcayın 
denildi mi, kâfirler inananlara derler ki: «Dilesey- 
di oııu Allah doyururdu. Biz mi doyuracağız?» 

Siz açıkça bir sapıklığa düşmüşsünüz * Ve derler ki 
eğer doğru söylüyorsanız bu vaat ne zaman yerine 
gelecek? * Onlar bir tek sayhadan başka birşey 
beklemiyorlar. Birbirlerine düşmanlık edip durur¬ 
larken o sayha onları ansızın yok ediverir * Öyle 
ki, bir vasiyette bulunmağa bile fırsat bulamazlar 
ve ailelerine dönemezler * Ve sûr üfürülmüştür de 
o anda kebirlerinden çıkıp Rablerinin huzuruna ko- 


— 324 —, 










\ 


şuyorlar * Ve dediler ki: «eyvah bize, bizi şu me¬ 
zarımızdan kim kaldırdı? Bu, Allahın vaadet- 
tiği şey ve peygamberler doğruyu söylemiştir * Bü 
sadece bir sayha. Onların hepsi huzurumuza geti¬ 
rilmiş bulunuyorlar * Gerçek, bu gün hiç kimse 
ye, hiçibir suretle zulüm edilmez ve size aneald, 
yaptıklarınızın karşüığı verilir * Şüphesiz ki bu 

gün cennet ehli, sevinç ve ongunluk içinde * Onlar 
da, eşleri de, gölgeliklerde, koltuklarına dayanmış¬ 
lardır * Orada yemişler onlarındır. Ve diledikleri 
herşey onlarındır * Acıması çok Rabbin sözü (set 
lâm size) dir * Ayrılın bu gün, ey suçlular # Ey 
âdem oğullan, sakın şeytana tapmayın. O size açık¬ 
ça bir düşmandır diye emretmedi mi? * Ancak ba¬ 
na kulluk edin. Doğru yol budur ^ Muhakkak ki 
şeytan, sizden bir çoklarınızı doğru yoldan sap¬ 
tırdı Buna aklınız ermedi rai? # Sîze haber veri¬ 
len cehennem budur # Kâfir olduğunuz için girin 
oraya * O gün ağızlarım mühürleriz. Hak ettik¬ 
leri şeyleri bize elleri söyler, ayakları tanıklık cdet 
^ Ve dileseydik, onları kör ederdik de doğru yolu 
arayıp bulamazlardı. Nasıl görebilirlerdi * Ve dile- 
şeydik, onları çarpar ve bulundukları yerde başka 
bir şekle sokardık. Ne ileri gitmeğe, ne geri dönme¬ 
ğe güçleri yeterdi * Kime uzun ömür verirsek onun 
vücudünü de bükeriz. Hâlâ mı düşünmezler * Biz 
ona şiir öğretmedik. Bu ona yakışmaz. Bu, ancak 
bir öğüttür ve herşeyi açıklayan Kur T andır * Ya¬ 
şayanları korkutması ve kâfirler hakkındaki sözün 
gerçekleşmesi için * Görmediler mi ki biz kudreti¬ 
mizle ' meydana getirdiklerimiz arasında davarlar 
yarattık. Ve onlar bu davarlara sahip oldular * 
Ve bu davarları ve bu binek hayvanlarını onların 
emrine verdik. Bazı hayvanların etini de yerler 
* Ve daha nice faydaları var. İçecekleri şeyler de o 
hayvanlardan meydana gelmekte. Yine mi şükret- 


1 






— 32ü — 


teVî ,î iv i-i ^rî'İ- Jy. * , i 












\ 


mezler? * Ve bir yardım bulabilmek için Allahtan | 
gayrı ilâhlar edinirler ^ O putların onlara yardım f 
etmeğe güçleri yetmez. Ve onlar o uydurma ilâh- | 
larm hizmetine hazırlanmış askerlerdir * Onların | 
sözü seni kederlendirmesin. Elbette biz gizledikle- | 
rini de açığa vurduklarım da biliriz * İnsan gör- | 
müyor mu ki, biz onu bir damla meniden yarat- | 
tık, şimdi de apaçık bir düşmanı olmağa kalkışı- # 
yor * Bize bir örnek getiriyor ve yaratılışım unu- 
tuvo^ ve çürüyüp dağılmış kemikler d irdir ini? di- 
yor * De ki: «Onu ilk defa meydana getiren, di- | 
riltir ve O her çeşit yaratmayı bilendir * Öyle bir 
Allahtır ki, size yeşil ağaçtan ateş yaratmıştır da 5i 
onunla ateş yakarsınız ; r Gökleri ve yeri yaratanm, | 
onların benzerini yaratmağa gücü yetmez olur 
mu? O herşeyi yaratan ve herşeyi bilendir * Bir şe- !- 
yi murad etti mi, ona «ol» der. O hemen oluverir * 

O 1 Allah kİ yüce ve münezzehtir. ; - ^üküm- J 

rajn^ğn Ondadır ve hepiniz O’nun huuşuıuna döne- * 
eeksmiz* 


37 nci SURE 


i 

EL-SAFFAT (Sıralananlar) 
| ' SÜRESİ 

(Mekke’de inmiştir. 182 âyettir) 




19 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün var i ıklan kanayan Al¬ 
lahın adı ile. 

^ O raf saf sıralananlar & Kuvvetle dağıtanlar (kö¬ 
tü ruhlar) * Kur’an okuyanlar * Şüphesiz ki, Alla- 






ozo 




01 

■<£ 

<1; 

<ı: 

m 

:<ı; 

<ı; 

$ 

<î 

<£ 

& 

I 

I 

$ 

$ 

<ı; 

î 

•I 

o.. 

<r 

t 

| 

o: 


î 

'€ 

<r 

<r: 

S 

<», 

<î; 

o; 

2 

<ı; 

<f 


ı 

<» 

■ i 

& 


hini z tekdir * O, gökl er m, jyerin ve onlar arasmria- 
jmz tektir ^ O, göklerin, yerkı v e omlar &rasmdaj 
"kilerin Rabbidir. Ve doğrularım Ifcabbr * Şüphem 
biz dünyanm göğünü yıldız süsüyle süsledik * Ve 
onu bütün inatçı şeytanlardan koruduk * Omlar 
yüksek meleklerin sözlerini duymazlar ve her yan¬ 
dan sürülüp çıkarılırlar * Zelil bir halde. SürelJJ 
azap onlaradır & Kulağına bir söz giren olursa, o- 
nun ardından aydınlatıcı ve delici bir ateş atılır 


JLa» 


* Şimdi onlara sor. Yaradılış bakımından onlar nü 
daha kuvvetli, yoksa bizim diğer yarattıklarımız 
mı? Şüphesiz biz onu cıvık bir balçıktan yarattık ** 
Belki de şaştın sen. Ve onlar da alay ediyor ^ Öğüt 
verilse kabul etmezler * Bir delil görseler, alay et- 
meğe yeltenirler *Ve derler ki bu ancak apaçık bir 
büyüdür * Ölüp toprak ve kemik olduktan sonra 
mı diriltileceğiz? ^ Yoksa eski atalarımız mı diril¬ 
tilecekler ^ De ki: Evet, siz zelil bir halde dirile¬ 
ceksiniz * Gerçek, bir tek sayha, ve birden göre¬ 
cekler ki dirilmişler v Yazıklar olsun bize derler, iş¬ 
te din günü * İşte bu gün sizin yalan saydığmıiz 
hüküm günü * Zulüm -edenleri ve eşlerini ve tap¬ 
tıkları şeyleri bir araya toplayın * Allahtan gayri¬ 
sine taptılar. Onları cehennem yoluna sürün * Ve 
durdurun onları. Şüphe yok ki sorguya çekilecek¬ 
ler * Ne oldu size ki birbirinize yardım etmiyor¬ 
sunuz? * Hayır bu gün onlar teslim olmuşlardır 

# Bir kısmı bir kısmına döner ve birbirlerini sorum¬ 
lu tutarlar * Derler ki; Muhakkak siz sağımızdan 
gelirdiniz * Öbürleri hayır derler, siz inanmamış¬ 
tınız * Ve bizim size karsı bir kudretimiz yokhi, 
hayır siz âsi kişilerdiniz * O yüzden de Rabbinü- 
zin bize söylediği söz yerine geldi, elbette azabı ba¬ 
tacağız * Gerçek, biz azmıştık, şüphesiz siz de az¬ 
mıştınız * Şüphesiz bugün onlar azapta ortakdır- 


■— 327 — 

















lar * Elbette biz su etol ara böyle yaparız * Onlara 
«Allahtan başka yoktur tapacak» dendi mi kibir¬ 
lenmeğe kalkışırlardı Ve derlerdi ki: Deli bir şâir 
için mabutlarımızı bırakalım mı? * Hayır o, ger¬ 
çeği getirmiştir. Ve peygamberlerin gerçek oldu¬ 
ğunu bildirmiştir * Elbette acı azabı tatacaksımz 

* Ve ancak yaptığınızın karşılığıyla cezalandırıla¬ 
caksınız * İhlâs sahibi kulları müstesna ^ Malûm 
nzk onl ara dır * Yemişler on 1 aradır. Büyük dere¬ 
celere kavuşurlar * Naim cennetlerinde * Karşı¬ 
lıklı tahtlarda otururlar * Kaynakları meydanda 
akıp duran içit ırmaklarından taslar sunulur on¬ 
lara * O içit bembeyazdır, içenlere lezzet verir * 

Orada ne sersemlik, ne sarhoşluk olur * Ve fanla¬ 
rında, gözlerini eşlerden ayırmayan güzel gözlü 
huriler bulunur * Kuş tüyüyle örtülmüş, gibi, yu¬ 
murtalar * Bir kısmı bir kısmına dönerek bu bit¬ 
lerine sorarlar * Birisi konuşmağa başlar da der ki: 

Benim bir arkadaşım vardı * Derdi ki: Sen de mi 
tasdik edenlerdensin ^ Ölüp toprak, kemik olduk¬ 
tan soma mı sorguya çekileceğiz * Der ki: Bunu gör 
dünüz müJ^Bir de bakar ki o cehennemin ta orta¬ 
sında * Allaha and olsun ki, az kalsın beni de he¬ 
lak edecektin * Rabbimin nimeti olmasaydı ben de 
orada bulunanlardan olurdum * Biz artık ölmiye- 
ceğiz değil mi? * İlk öl ümümüzden sonra biz azaba 
uğramayacağız değil mi? * Şüphesiz ki bu, büyük 
bir ongunluk # Artık İş görenler böyle görsünler 

* Böyle bir nimet mi hayırlı, yoksa zakkum ağa¬ 
cından yemek mi? & Elbette biz onu zalimlere Jitne 
kıldık v Şüphesiz o cehennemin derinliğinde biten 
bir ağaçtır * Tomurcuklan, şeytanların başlarına 
benzer * Yiyenlerin karınları şişer # Soma da içi¬ 
lecek şey olarak kaynar su * Sonra da vaıacakları 

— 328 — 




yer, yine cehennemdir * Muhakkak ki onlar, ata¬ 
larını sapıtmış buldular da * Koşa koşa onların 
izlerinden yürüdüler * Bunlardan önce gelip ge¬ 
çenlerin çoğu da sapıtmış tı * Ve biz onlara kendi 
içlerinden uyarıcılar göndermiştik * Uyarılanların 
sonu ne oldu bak da gör * Ancak hulûs sahibi Allah 
kullan müstesna * Nuh bize nida etmişti, biz de 
ne güzel icabet etmiştik * Ve onu ve ailesini büyük 
bir dertten kurtarmıştık * Ve soyunu sürekli bir 
soy kılmış cık * Ve sonradan gelenler arasında da 
ona iyi bir isim vermiştik * Âlemler içinde Nuh’a 
selâm * Elbette biz iyileri böyle mükâfatlandırırız 

* Şüphesiz o inanan kullarımdandı * Sonra Öteki¬ 
leri sulara boğmuştuk * İbrahim’de O’nun men- 
suplarmdandı * O Rabbine tertemiz bir yürekle 
gelmişti de * Atasına ve kavmine demişti ki: Siz 
nelere tapıyorsunuz? * Allahtan gayri uydurma | 
şeylere mi tapmak istiyorsunuz? * Âlemin RabbL 
hakkında ki zannınız nedir? * Derken yıldızlara bir Ş. 
bakış bakmıştı da * Ben gerçekten hastayım de- | 
misti * Ve onlar da sırtlarını çevirip gitmişlerdi 


* Ve o da onların taptıkları putlara gidip sormuş¬ 
tu: Neye yemek yemiyorsunuz * Ne oldu da ko¬ 
nuşmuyorsunuz? * Ve sağ eliyle vurup kırmıştı 
onları * Koşa koşa yanma gelmişlerdi * O demişti 
ki: Kendi elinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyor 
sunuz? * Oysa ki, sizi de, o yonttuğunuz şeyleri de 
Allah yaratmıştır * Onun için «bir bina yapın da 
onu ateşe atın» demişlerdi^* Ona bir hile yapmak 
istemişlerdi de biz onları hor hakir etmiştik * Ben 
demişti: Rabbime gidiyorum. O bana doğru yo¬ 
lu gösterir * Rabbim, bana bir oğul ihsan et * Biz 
de ona iyi huylu bir erkek çocuk vereceğimizi müj¬ 
delemiştik * O çocuk İbrahim’le beraber gezip dola¬ 
şacak yasa gelince İbrahim; «Oğulcuğum, dedi. Ben 


— 323 — 


:: f: ■ r- * 


M 













rüyamda semi kestiğimi gördüm. Bir düşün, sen 
buna me dersin?» O da: «Babacığım demişti. Sana 
emredileni yap. Allah dilerse ben sabredenlerden 
ölürüm.» * İkisi de Allaha teslim olunca çocuğun 
almm yere koymuştu * Ve biz ©na: Ey İbrahim, 
diye nida etmiştik * Rüyam gerçekleştirdik. Elbet¬ 
te biz iyileri böyle mükâfatlandırırız * Şüphesiz 
bu açıkça bir denemeydi * Çocuğun yerine kesil¬ 
mek üzere iri bir koç ihsan ettik * Ve sonradan ge¬ 
lenler arasında ona iyi bir isim bıraktık * İbra¬ 
him’e selâm * Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız * 
Şüphesiz o, inanmış kullanmazdandı * Ve biz ona 
temiz kişilerden ve peygamber olacak İshak’ı müj¬ 
delemiştik * Onu da İshak’ı da kutlu kıldık. İki¬ 
sinin de soyundan iyiler de var, nefsine zulmeden¬ 
ler de * Biz, Musa’ya ve Harun’a nimetler verdik 

* ikisini ve kavimlerini büyük bir dertten kurtar¬ 

dık V Kendilerine yardım ettik. Onlar galip gel¬ 
diler * Ve ikisine sarih kitap verdik * Ve ikisini de 
doğru yola ilettik * İkisine de sonradan gelenler 
arasında iyi bir nam verdik * Musa’ya ve Harun’a § 
selâm # Elbette biz, iyileri böyle mükâfatlandın- 
rız * Şüphesiz ikisi de inanmış kul 1 aramzdandı * §■ 

' . - -li* ~ . 4 ’ •• / |g> 

Ve elbette Ilyas da peygamberdendi * O, kavmi- 
ne demişti ki: Çekinmez misiniz? * Bâî’i çağırır- % 
sanız da yaratıcıların en güzelini bırakırsınız * O k 
Allah sîzin ve geçmiş atalarınızın Rabbidir * On- 
lar Ilyas’ı yalan saydılar. Elbette onlar huzurumu- - 
za getirileceklerdir * Ancak hulûs sahibi kullan jf 
müstesna * Ve ona sonradan gelenler arasında da g 
iyi bir nam verdik * îlyas’a ve ona uyanlara selâm 

* Elbette biz^. iyilik edenleri böyle mükâfatlandın- k 
rız Şüphesiz o, inanmış kullarımızdandı * Ve j| 
Lut da peygamberlerdendi * Hani onu ve bütün | 
ailesini kurtarmıştık * Ancak bir kocakarı kalan- | 
lar arasındaydı V Ötekilerini mahvetmiştik * Siz § 


- 230 — 












de sabahları onların yurtlarına uğruj^orsunuz ^ 
Akşamları da uğruyor sun uz. Hâlâ mı düşünmez&i- 

İ f niz? * Yunus’da peygamberlerdendi * Hani dolu 
bir gemiye kaçmıştı da * Gemide kur’a çekmiş¬ 
lerdi ve kur’a ona düşmüştü * O garip bir haldeydi 
| ki onu balık yutuvermişti * Eğer o Rabbini yüce 
| sayanlardan olmasaydı # insanların tekrar diri¬ 
leceği güne kadar balığın karnında kalacaktı * Biz 
i onu ıssız bir yere çıkardık. Hastaydı da * Ve ona 
I gölge versin diye bir kabak fidanı yetiştirdik # 

M onu yüz bin kişiye veya daha da kalabalık olan bir 
| topluluğa peygamber olarak gönderdik * İnandı- 
$ 1ar ve onları belli bir vâdeye kadar geçindirdik * 

ÜR 

İ Sor bakalım onlara, kizlar Rabbinin de oğullar ons¬ 
ların mı? v Yoksa melekleri kız yarattık da on^ 
lar tanık mıydı? # Bilesin ki, onlar bu sözü uyduf- 
rup söylüyorlar * Allah doğurdu diyorlar. Elbet onL 
lar yalancıdır # Oğlanları bırakmış da kızları mi 
seçmiş? * Buna nasıl hükmediyorsunuz? * Hâljjı 
öğüt kabul etmez misiniz? # Yoksa açık bir delili[| f 
niz mi var? * Doğru kişilerseniz, getirin kitabınızı 
♦ Ve onunla cinler arasında bir akrabalık var diy^ 
uydurmuşlar. Oysa kİ cinler de Oüıun huzurun^, 
götürüleceklerini bilmektedirler * Allah o vas|f 
ettiklerinden münezzehtir * Hulûs sahibi Allah kul¬ 
ları müstesna * Gerçek ne siz ne taptıklarınız * 
Onları bir denemeye uğratamazsınız * Ancak ce¬ 
hennemlik kişileri azdırabil irsiniz # Ve melekler 
derler ki; Hiçbir ferdimiz yoktur ki belli bir maka,- 
mı olmasın * Biz saf saf dizilmişiz * Ve şüphesiz b^z 
Allahımızı tenzih etmedeyiz * Ve kâfirler diyorlar¬ 
dı ki * Yanımızda evvelkilere ait bir kitap bulun¬ 
saydı * Biz de hulûs sahibi kullar olurduk * Arma 
kitap geldi: İnanmadılar. Yakında ne olacaklarım 
anlayacaklar * Elçi gönderdiğimiz kullarımıza şu 


— 331 —X 




*■' - f ’ ’ • - . ; v•; t î :• .:. ı. i i ► * i t. MrfcMv $¥$**:* s*w t 










<t 

& 


I 


közü söylemiştik * Onlar, yardıma kavuşacaklar-, 
dır * Ve elbette ordumuz galiptir * Artık bir zama¬ 
na kadar onlardan yüz çevir * Onları bir gözle. 
Yakında akıbetlerini görecekler * Ahşabımızın ça¬ 
buklaşmasını mı istiyorlar? * Ama azamimiz yurtla¬ 
rının üstüne çökünce uyandırılanlar için ne kötü 
bir sabah olacak * Bir zamana kadar onlardan yüz 
çevir * Onlara bir bak. Akıbetleri neymiş yakında 
görecekler * Yücelik ve üstünlük sahibi olan Rab- 
bin onların vazettiklerinden münezzehtir * Ve 
peygamberlere selâm * Ve âlemlerin Rabbi olan 
Allaha şükür. 


38 inci SÜRE 


SÂD SÜRESİ 


(Mekke'de inmiştir. 88 âyettir) 


Çok acıyan ve rahmeti bü 
tün varlıkları kaplıyan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Sâd ve zikir (ihtarlarla dolu) sahibi Kur’an hak¬ 
kına * Küfre sapanlar, ki bir ve nifak içinde¬ 
dirler * Onlardan önce nice nesilleri mahvettik. 

Esirgenme için yalvardılar ama,kurtuluş vakti geçti 
artık * Onların içinden bir ihtar eden geldi mi, şa- 




332 — 









şıp kalırlar ve kâfirler derler ki bu, çok yalan soy 
leyen bir büyücü * ]]âhları tek bir ilâh olarak mt 
kabul etmiş? Muhakkak ki bu pek şaşüacak şey 

* İleri gelenlerden bîr kısmı kalkıp gitmiş, ilâhla¬ 
rımıza kulluk etmekte devam edin. Şüphesiz iste¬ 
nen şey de bu demiştir. * Biz bunu sonraki din¬ 
lerde hiç duymadık. Bu düpedüz bir uydurma * 
Kur’an içimizden O’na mı indirildi? Hayır, onlar 
benim vahyimden şüphedeler, henüz azabımı tat¬ 
madılar * Yoksa aziz ve lütuf eden Rabbinin rah¬ 
met hazîneleri onların yanında mı? * Yahut, gök¬ 
lerin ve yerin arasındakilerin hükümranlığı onlar 
da mı? Öyle ise göklere tırmansınlar * Ama bura¬ 
da müttefikler ordusu bile kaçmağa zorlanır (Ku- 
reyş) * Onlardan önce de Nuh’un, Âd’ın, ve İnatçı 
Firavundun kavimleri de yalan saymışlardı * Se~ 
mud kavmi, Lut kavmi, ve Eyke ehli işte bunlar¬ 
dan bölüklerdir * Her biri peygamberleri yalan 
saydılar da azabı hak ettiler * Bunlar da o tek say¬ 
hayı bekbyorlar ki gecikmesine imkân yok # Ve de¬ 
diler ki: Hesap gününden önce hükmünüzü tez ver 

* Dediklerine sabret. Güçlü kulumuz Davud’u an 
şüphesiz o, daima tövbe eden bir kuldu * Şüphesiz 
biz dağları ona râmetmiştik, dağlar akşam ve kuş¬ 
luk vakitleri onunla birlikte Allahı takdis ederler¬ 
di * Ve kuşlar da toplanır, hepsi ona itaat edefel(â£r^|. 

Biz O’nun hükümranlığını perçinledik ve 0 J na 
hikmet ve ayırma gücü verdik * Sen o iki kişinin 
hikâyesini haber aldın m]? Hani Davud’un mihra¬ 
bının duvarına tırmanmışlardı * Ve Davud’un hu¬ 
zuruna girmişlerdi de, Davud onlardan ürkmüştü. 
Onlar' da «korkma demişlerdi. Biz iki hasımız, biri¬ 
miz öbürümüzün hakkına tecavüz etti. Aramızda 
adaletle hüküm ver. Birimize meyil ederek hakkı 
aşma. Ve bizi doğru yola ilet * Şu, benim kardeşini- 

— 333 — 

















dir. Doksan dokuz dişi koyımu var. Benim ise bir | 
tek. O bana diyor ki: O tek koyunıuıu ver bana. 
Konuşmada da beni yıldırdı * Dâvud dedi ki: Se¬ 
nin koyununu kendi koymalarına katmağı iste¬ 
mekle gerçekten sana zulüm etmiş. Zaten ortakla¬ 
rın çoğu birbirinin hakkına tecavüz eder. Ancak 
inanan ve iyi işlerde bulunanlar müstesna. Ama 
böylesi de azdır. Ve Dâvud bizim kendisini dene¬ 
diğimizi sandı da Rabbinden yarlıganma istedi, ye¬ 
re kapandı ve tövbe etti * Biz de onun bu suçunu 
bağışladık. Şüphesiz onun nezdimizde iyi bir dere¬ 
cesi ve dönüp geleceği güzel bir makamı vardı * 


Ey Dâvud, biz seni yeryüzüne hükümran kıldık. Ar¬ 
tık insanlar arasında adaletle hükmet. Hevesine 
uyma ki seni Allah yolundan saptırır. Allah yolun¬ 
dan sapanlara da sorgu gününü unuttuklarından 
dolayı şiddetli bir azap var * Ve biz gökleri ve yer¬ 
yüzünü ve ikisinin arasında bulunan şeyleri bâtıl 
olarak yaratmadık. Bu, kâfirlerin zanhıdır. Ve k⬠
firlerin ateşten vay hallerine * İnananlarla iyi 
işlerde bulunanları yeryüzünün bozgunculariyle bir 
mi tutacağız? Yahut Allahtan korkanlara, doğru 
yoldan çıkanlara ettiğimiz muameleyi mi edeceğiz? 

* Bu, bir kitaptır ki, onu mübarek olarak sana 
indirdik, aklı başında olanlar iyice düşünsünler di¬ 
ye âyetlerimizi sana indirdi * Davud'a Süleyman’ı 
ihsan ettik. Ne iyi kuldu Süleyman. Çünkü o dai¬ 
ma Allaha yönelirdi # Hani ona bir akşam süratli 
atlar gösterümişti de * Demişti ki: Güneş gece¬ 
nin perdesi arkasında gizleninceye kadar düşünce¬ 
lerimi Rabbimden ziyade dünya nimetlerine yönelt- 






334 — 





rini oturttuk. Ama o Allaha yöneldi * Ve dedi ki:| 
Rabbim, beni affet. Ve benden sonra kimsenin ma-j 
lik olamıyaeagı bir mülkü bana ver. Çünkü hü¬ 
kümranlığı veren sensin * Biz ona rüzgârı rain et¬ 
tik. Rüzgâr onun emriyle onun dilediği yöndej 
hafif hafif eserdi * Biz cinleri de ona bina yapmak 
ve inci avcılığı etmeğe zorladık^ Zincirlere vurul-i 
muş başkalarını da onun emrine verdik * Ve bu-; 
yurduk ki, bu bizim ihsanımız. Onu dilersen cö¬ 
mertçe, dilersen hasislikle sarf et. Bu yüzden sörf 
gûya çekilmiyeceksin * Böyleee onu kendimize yal 
kın kıldık ve ona güzel bir makam verdik * Ve kuj 
lumuz Eyüp’u da an. Hani Rabbine nida edip de^ 
misti ki: Şeytan beni yordu ve acıya uğrattı * 

Buyurmuştu ki ayağını yere vur. İşte bu yıkanıla¬ 
cak ve içilecek serin su * Ve ona aklı başında olan| 
lara bir ibret olsun diye bizden bir rahmet olmak 
üzere ailesini de ve onlarla birlikte daha bir misi 
lini de verdik * Buyurduk ki: Eline bir demet sajj> 
al da onunla vur. Yeminini bozma. Şüphesiz bit 
onu sabırlı bulduk. Ne iyi bir kuldu. Daima Rab¬ 
bine yönelirdi. * Ve kullarımız İbrahim'i, îshak’ı!, 
Yakup’u da an. Onlar kudrette ve basirette büL 
yüktüler * Biz onları ebedî mekân için tam bif 
arıtma ile arıttık * Onlar şüphesiz* tarafımızdaılı 
seçilmiş iyi kişilerdi * Ve İsmail'i^ Elyasağl vö 
ZülkifTi de an. Onlar da hayırlı kişilerdendi. * 

Bu iyi bir anıştır. Şüphesiz çekinenlere dönüp va¬ 
racakları güzel bir mekân vardır * Ebedî Â din 
cennetlerinin kapılan onlara açıktır * Oralardft 
yaslanıp oturacaklar, diledikleri yiyecek ve içe¬ 
cekler hemen kendilerine sunulacak * Yanların¬ 
da aynı yaşta masum bakışlı huriler bul v nacak 
* İşte sorgu günü için size vaad edilenler işte 
bu, bitip tükenmiyen rızkımız # Âslle^* ite* vaBİsf- 


: : . 

— 335 — 
















98^3^36^3»^^ fj 

cak yerlerin en kötüsü * Cehennem, oraya atıla¬ 
caklar. Ne kötü barınaktır orası * Artık tatsınlar, 
kaynar suyu ve irin gibi suyu * Daha da buna ben¬ 
zer nice çift çift azap * Şunlar da yanınızda gö¬ 
ğüs gerip durmuşlar, onlara merhaba yok. Çün¬ 
kü cehenneme atılıyorlar * Hayır, derler: Size 
merhaba yok. Onu başımıza siz getirdiniz. Bakın 
ne kötü yatak orası * Rabbimiz, derler, başımıza 
bunu getirenin azabını kat kat arttır. # Ve derler 
ki: O şerirlerden saydığımız bir takım adamları ne¬ 
ye görmüyoruz? * Onları alaya alır dururduk. 

Yoksa gözümüzden mi kaçtılar; * Şüphesiz cehen¬ 
nem ehli birbirleriyle böyle tanışacaklardır * De ki: 

Ben ancak bir ihtar edenim. Tek ve herşeyden üs¬ 
tün Allahtan gayri tapacak yoktur * O aziz ve yar- 
lıgayıcı, göklerin yerin ve ikisinin arasında her 
şeyin Rabbidir * De ki: Kur’an en büyük haber¬ 
dir * Sizse ondan yüz çevirmedesiniz * Yüce me¬ 
lekler tartışırlarken, benim bir bilgim yoktu * 

Bana vahy gelmektedir. Ben ancak bir ihtarcıyım 
.* Hani Rabbin meleklere ben balçıktan bir adam 
yaratacağım demişti de * Onu tamamlayınca ve 
ona ruhundan bir şey üfürünce karşısında secde 
etmişlerdi * Meleklerin hepsi birden secde etmiş¬ 
ti * Yalnız iblis secde etmemişti. Kibre sapmıştı ve 
kâfirlerden olmuştu * Buyurmuştu ki: Ey İblis, e- 
limle yarattığıma secde etmemenin sebebi nedir? 
Ululuk mu satıyorsun, yoksa yücelerden misin? 

* İblis, ben, demişti: İnsandan hayırlıyım. Beni 
ateşten yarattm, insanı ise balçıktan * Buyurmuş¬ 
tu ki: Çık git buradan. Sen muhakkak taşlanmış¬ 
sın * Ve muhakkak ki ceza gününe kadar ben¬ 
den sana lânet * Rabbim, demişti (İblis) ölüleri 
dirilteceğin güne kadar beni öldürme * Buyuımuş- 


— 336 — 









tu ki: Evet, sen ölmiyenlere katıl * Belli vâdenin 
gününe kadar * Gerçek demişti (İblis) yücelirine 
and içerim ki onların hepsini (insanları) doğru 
yoldan çıkaracağım * Ancak aralarından içten sa¬ 
na bağlanmış kulların müstesna * «Bu, gerçek.» 

Buyurmuştu. (Allah) ve ben de hak olarak söy¬ 
lüyorum ki * Cehennemi, seninle ve sana uyanlar¬ 
la dolduracağım # De ki: Ben bildirmeme karşı¬ 
lık sizden bir ücret istemiyorum. Ben kendim, için 
birşey de istemiyorum * O, ancak âlemlere bir öğüt 
* Onun doğruluğunu bir müddet sonra şüphesiz 
anlayacaksınız. 


39 uncu SURE 


AL - ZUMAR (ZÜMRELER) 

'SÛRESİ 

(Mekke'de inmiştir. 75 âyettir> 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kanayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Kitap, aziz ve hikmeti çok olan Allah tarafın¬ 
dan indirilmiştir. * Şüphesiz ki biz, bu küabı sa¬ 
na gerçek olarak indirdik. Sen de dinde içten gele¬ 
rek Allaha kulluk et * Bilin ki, halis dinin ibadeti 
Allahadır, Ondan gayrı Velî kabul edenler derler 




$ 

$ 

f}> 

l> 

i 

■Jî 

;l> 

1 

«i? 

■•ı> 






















aete>s K*e * B i c« * cmfei3^^ 





ap^;-'»AVV a, ’*aja;AJA{ ' ' '.:* *‘' ; -• ; 


3> 

3> 


3> 


dan çekinin, iyilik bu dünyada iyilik yapmış ki¬ 
şileredir. Ve Allahın yeryüzü geniştir. Hayreden- 
| lerin mükâfatı hesapsız bir surette ödenir * De ki: 

İ 

Bana, O’nun dininde hulûs ile Allaha kulluk et- 
| meni emredildi * Ve bana müslimlerin ilki olmam 
% emredildi * De ki: İsyan edersen, o büyük günün 
% azabından korkarım. # De ki: Dinimde hulûs ile 
1 Allaha kulluk ederim * Siz dilerseniz, O’ndan gay- 
Ş rısına kulluk edin. De ki: Hüsrana uğrayanlar, o 
I kişilerdir ki, kıyamet günü kendilerini ve ehitle- 
Jj: rini, hüsrana sokarlar. Bilin ki bu, açıkça bir İniş- 
randır * Onlann üstlerinde de altlarında da 
f ateşten tabakalar var. İşte Allah kullarını bundan 
| sakındırmada. Ey kullarım, benden sakının * Şey- 
| tana kulluk etmekten sakınıp Allaha dönenlere 
| gelince, onlara müjdeler olsun, kullarıma müjde 
^ et * Onlar (kullarım) söylenenleri dinlerler. Ve en 
§ güzeline uyarlar, onlar Allahın doğru yola ilettiği 
kişilerdir ve kavrayış kabiliyeti olanlardır * Ya 
azap kelimesini hak edepe ne dersin? Cehennem- 
^ dekileri sen mi kurtaracaksın * Ama, Rablarm- 
% dan çekinirlerse altlarından ırmaklar akan ve köşk- 
İ 1er üzerine kurulmuş köşkler onlarmdır. Bu Ajlla- 
& hin vaadidir. Allah vaadinden caymaz * Görmü- 
| yormuşun ki Allah gökten yağmur yağdırmada ve 
| yağmur suyunu yerdeki kaynaklara sızdırmada 
f[j sonra o su ile renk renk nebatlar bitirmede, sonjun- 
da da onları kurutmadadır. Onları sararmış görür¬ 
sün. Sonra da onları un gibi ufalar. Şüphesiz bun¬ 
da düşünenler için alınacak öğüt ve ibret vardır 

* Allahın İslâmlık için gönlünü açtığı kişiye kim 
benzer? O gerçekten Rabbmın bir ışığına ve ayjdm- 
| lığına kavuşmuştur. Allah anılırken yürekleri kas- 

I 


katı kesilenlere yazıklar olsun. Onlar açık biri sa¬ 
pıldık içindedirler * o Allah ki, bir kitapta sö(zün 


i 

1 

(t 

i 


M 

I 

I 


s 

$ 

ı 


$ 

Tl* 


I 


— 339 — 







en güzelini indirmiştir o kitabın bir kısmı bir kıs 
mma benzer, bir kısım bir kısmını doğrular. Her şe¬ 
yi tekrar tekrar bildirir. Onu dinlerken Rabla 
rından korkanların tüyleri ürperir. Sonra da kalb- 
leri ve bedenleri Allahı anmak için yumuşar, işte 
bu, Allahın hidayetidir ki dilediğini onunla doğru 
yola iletir. Ve Allah kimi doğru yoldan saptırırsa, 
ona yol gösterecek yoktur * Kıyamet günü yüzünü 
o kötü azaptan kurtarmağa uğraşana kim benzer? 

Zalimlere «hak ettiğiniz şeylerin karşılığı olan aza¬ 
bı tadın» denir * Onlardan öncekiler de yalanla¬ 
dılar da azap onları hiç düşünmedikleri bir yerden 
bastırıverdi * Ve Allah onlara dünya hayatında zü- 
leti tattırdı. Eğer bilselerdi ahiret azabı şüphesiz 
daha da büyük olacak * Bu Kur’anda biz insanlar 
için her türlü örneklerden misaller verdik. İbret al¬ 
gınlar diye * Çekinsinler diye, «indirdiğimiz» bu 
iğrisâ, büğrüsü olmıyan Arapça Kur’an’dır işte 

* Allah bir örnek veriyor. Bir adamın ortakları 
var. Huyları kötü ve çekişip durmadalar. Bir adam 
da var ki bir kişiye teslim olmuş. Bu iki adam bir 
olur mu? Allaha şükür ki hayır, ama çoğu bilmez 

* Şüphesiz ki sen de (Muhammed) öleceksin onlar 
da ölecekler * Sonra da şüphesiz kıyamet günü 
Rabbımz huzurunda hesabınıza bakılacak * Al¬ 
laha karşı yalan söyliyen ve gerçek kendisine anla¬ 
tıldıktan sonra da, onu yalan sayandan daha zalim 
kim vardır? Kâfirlerin barınağı cehennem değil mi¬ 
dir * Doğrulukla gelen ve onun doğruluğunu tas¬ 
dik edenlere gelince, onlar Allahtan çekinenlerdir 

* Onlar, Rablarmdan dilediklerini bulacaklardır, 
iyilik edenlerin mükâfatı budur * Allah onların ev¬ 
velce işledikleri kötü! ükleri bile bağışlıyacak ve 
yaptıkları iyiliklerin mükâfatını daha da güzel 





— 340 — 







- v 




Vc 


I 

I 

% 

¥ 


bı- 

bir 


bir surette verecek *■ Allalı kuluna yetmez mı? 
seni ondan gayrı ilâh saydıkları ile mi korkutuyor¬ 
lar? Allalı kimi doğru yoldan saptırırsa ona yol 
gösterecek yoktur * Ve Allalı. kimi doğru yola ile¬ 
tirse onu saptıracak kirnse yoktur. AJlah aziz ve in¬ 
tikama kadir olan dcgiî midir? * Muhakkak kî, on¬ 
lara gökleri ve yeri kim yarattı diye sorsan elbette 
Allah derler. De ki: Gördünüz mü, öyleyse onu 
rakip kimlere kulluk ediyorsunuz? Allah bana 
zarar vemıek istese onlar (putlar) o zararı gidere¬ 
bilirler mi, yahut bana rahmet etmek iste¬ 
se rahmetini menedebilirler mi? De ki: Ba¬ 
na Allah yeter. Güvenenler ona güvensin. 

De ki: Ey kavınim, gücünüzün yettiğini yapa¬ 
durun. Elbette ben de yapmadayım. Yakında akı¬ 
beti anlayacaksınız * Zelil edici azap kime gel etek, 
ve sürekli azabı kini hdkedecek4£ Şüphesiz ki bu ki¬ 
tabı insanlara bildirmen için gerçek olarak sana 
indirdik. Artık kim doğru yolu bulursa faydası ken¬ 
dine. Kim azarsa zararı kendine. Ve sen onların 
vekili değilsin * Allah Ölüm anında ölenin canım 
alır. Ölmiyecek kişininkini de uykuda alır. Ölümü 
mukadder olanın canını geri vermez öbürününkini 
ise mukadder bir zamana kadar geri verir. Şüphe 
yok ki bunda düşünenler için bir delil var # Yoksa 
Allahtan gayrı şefaatçiler mi edindiniz? De ki: On¬ 
ların hiç bir şeye güçleri yetmez ve hiçbir şeye akıl¬ 
ları ermez * De ki; Her şefaat Allahın, göklerin 
ve yerin hükümranlığı O'nımdur. Hepiniz sonunda 
O’na döneceksiniz # Allah tek olarak anıldı rm, ahi- 
rete înammyanlarm kalblerlnde bir sıkıntı belirir. 

Ama, Allahtan gayri mabut sandıklan anılınca 
yürekleri ferahlar # De ki; Ey, gökleri ve yeri ya¬ 
ratan, gizliyi de-açığı da biîen Alialıun, kullarının 
İhtilâfa düştükleri şeyler hakkında sen hüküm 


ir fr-fcfcVh-rcvri-!- r*! !- > ’ -V : : - l ! -1 :h 

— 341 — 








$ü•:> ••; :• > • :• • ; *?:->:s:seraeı^ 


<l> 

<r 

<f> 

a 

¥ 

<ı. 


?ı 

¥i 

<o 

£ 

I 

& 

<(] 


i 

I 

<ı> 

<r 

ı 

<t> 

<»> 

I 

?£ 

<î> 

<(> 

<)> 

I 

<t; 

si> 

I 

I 

bS 

¥ 

Ü 

■f 

5 

S 

$ 


<t> 

¥ 

<& 

¥ 

s 

T 

¥ 

<!> 

<T/ 

m 

jgg 

m 

<)> 

f| 

<i> 

S 

1 

i 

I 

§> 

, p 

I 

1 


vereceksin * Yeryüzünde ne varsa hepsini ve da¬ 
ha fazlasını zalimlerin olsa kıyamet günü kötü 
azaptan kurtulmak için elbette hepsini bağışlarlar¬ 
dı. O gün onların hiç hesaba katmadıkları şeyler 
Allah tarafından karşılarına çıkarılacaktır * Yap¬ 
tıkları kötülükler ortaya çıkmıştır. Ve alay ettikleri 
şeyler başlarına gelmiştir * İnsana bir zarar geleli¬ 
mi bize başvurur. Ona tarafımızdan bir nimet ver¬ 
dik mi der ki bu nimet bana bilgim sayesinde veril¬ 
miştir. Hayır, o bir fitnedir çoğu bilmez * Gerçek, 
onlardan öncekiler de böyle söylemişlerdi de kazan¬ 
dıkları şeyler onlara hiç fayda etmemişti * Ve elde 
ettikleri şeylerin şerrine uğramışlardı. Bunlardan 
zulmedenler de kazançlarının şerrine uğrayacak¬ 
lar. Ve onlar cezamıza mâni olamazlar. * Bilmezler 
mi ki Allah dilediğine bok dilediğine kıt rızk verir. 
Bunda elbette inananlar için deliller var * De ki; 

Nefislerine uyup taşkınlık yapan kullarım, Alla¬ 
hın rahmetinden ümit kesmeyin. Şüphe yok ki 
Allah bütün suçlan bağışlar muhakkak O yarlıga- 
yan ve acıyandır * Azap gelip çatmadan Rabbım- 
za dönün ve O’na teslim olun. Sonra yardım edil¬ 
mez size ^ Ansızın ve hiç farkında olmadan size 
azap gelip çatmadan önce uyun, Rab bini edan size 
indirlien en güzel kitaba ^ ye bir ruh şöyle der: 

Yazıklar olsun bana ki Allaha karşı olan vazifele¬ 
rimi ihmal ettim ve alay etmeğe yeltendim ^ Ve¬ 
ya şöyle der: Allah beni doğru yola iletseydi Al¬ 
lahtan korkanlardan olurdımı * Veya cezayı gö¬ 
rünce şöyle diyecek: Bir defa daha dünyaya düne- 
bilseydim, iyilerden olurdum % Ama Allah buyura¬ 
cak ki: Benim delillerim sana bildirildi, sen onla¬ 
rı yalan saydın; Mbire kapıldın ve kâfir oldun * 
Kıyamet günü Allah hakkında yalan söyliyenle- 
rin yüzlerinin nasıl kara olduğunu göreceksin. 


: .... 





İ 

« 

f 

i 

I 

* 

i 

* 

S' 

i' 




üluhihk satanların yer! de cehennem olmamalı mıjp. 
Allah yalnız kendisinden çekinenleri meziyetlerin¬ 
den dolayı kurtaracak. Onlar artık bir kötülüğe 
uğramazlar ve keder bilmezler * Allah herseyi 
yaratandır. Ve O herşeyi koruyandır * Göklerin ve 
yerin anahtarları O’nuııdur. Allahın delillerini ya¬ 
fan sayanlara gelince onlar hüsrana uğrayanlar¬ 
dır * De ki: Ey cahiller, bana Allahtan gayrıma 
kulluk etmemi mi emrediyorsunuzjfr Muhakkak ki, 
sana ve senden öncekilere vahy edildi ki şirk ko¬ 
şarsan, emeklerini boşa çıkarırım ve hüsrana uğra¬ 
yanlardan olursun * Hayır, Allaha kulluk et ve 
şükredenlerden ol * Allaha gereği gibi tazimde bu¬ 
lunmadılar. Kıyamet günü yeryüzü tamanıiyle 
O’nun avcuııdadır. Ve gökler de O’nun kudretiyle 
durulmuştur. O şirk koşulan şeylerden münezzeh 
ve yücedir * Ve sûr üfürüldü de gökte ve yerdeki- 
lerin hepsi o sesin şiddetinden Iıelâk oldu. Sojnra 
biı daha üflenince o zaman hepsi dirildi «Ne ola¬ 
cak» diye bakınıp duruyorlar * Yeryüzü Rabbinın 
nuruyla aydınlanmıştır. Ve kitap verilmiştir ve 
peygamberlerle tanıklar getirilmiştir. Ve araların¬ 
da tam bir adaletle hüküm verilmiştir ve onlara 
zulüm edilmemiştir * Ve herkese ancak yaptığının 
karşılığı verilmiştir. O ne yaptıklarını daha iyi bi¬ 
lir * Ve küfre düşenler, gurup gurup cehenneme 
sürülmüştür. Oraya vardıkları zaman cehennemin 
kapıları açılmıştır da bekçileri demişlerdir ki: Si¬ 
zin içinizde Rabbınızın âyetlerini okuyan ve bugü¬ 
ne iletileceğinizi söyliyerek sizi sakındıran peygam¬ 
berler gelmedi mi? Onlar da evet, derler ama k⬠
firler hakkında azap hükmü hak olmuştur * Onla¬ 
ra «cehennemin kapılarından girin» denilir, «Ora¬ 
da ebediyen kalacaksınız.^. Kibre düşenlerin barı¬ 
nakları ne kötüdür ^ Ve Rablarından çekinenler 
de gurup gurup cennete götürülmüştür. Oraya 


% 

â> 

ı- 

iv 

<)> 

<6 

m 

M 

% 

<\> 

$ 


- Mİ — 









I i;' ' ' ; "■ "" r ' - ~ i 

| vardıkları zaman kapıları açılmıştır da bekçileri ^ 
«selâm size tertemiz oldunuz. Artık ebedî olarak $ 
cennete girin» derler * Onlar da derler ki: Şükür, 
Allaha bize vaad ettiğini gerçekleştirdi ve cennette 
dilediğimiz yerde konaklamamız için bu yeri miras 
verdi. İyi işlerde bulunanların mükâfatı ne güzel¬ 
dir # Ve melekleri görürdün ki Rablarına şükrede¬ 
rek onu takdis edip arşın çevresinde dönmedeler 
ve aralarında tam bir adaletle hüküm verilmiştir. 

Ve denmiştir ki şükür, âlemlerin Rabbı olan Allaha. 


40 inci SÜRE 




ELMÜMİN (İnanan) 
SÜRESİ 


(Mekke'de inmiştir. 85 âyettir) 


I 

I 

Ci> 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplâyan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Hâ-mîm * Bu kitap aziz olan ve herşeyi bilen 
Allah tarafından indirilmiştir. Suçları bağışlı- 
yan, tövbeleri kabul eden, azabı şiddetli olan, kul¬ 
larına nimetler ihsan eden, O’dur. Ondan gayri ta- 
pacak yoktur. Ve herşey O’na döner. * Allahın âyet 
leri hakkında ancak küfre sapanlar tartışır. Onla- 


f 

I 


î 

1 


— 314 — 













W ’' • ■ •• * ' ^ * -«-7 "^*«0**-•y’^ ; ’ ^ 

< 1 / 

| rın şehirlerde dolaşmaları senî aldatmasın * 

< : : 


sssse:** 


On¬ 
lardan önce Nuh kavini yalanladı. Onlardan 
sonra hizipler ve bütün ümmetler peygam¬ 
berlerini yalanlamağı iş edindi. Onu ortadan kal¬ 
dırmağı denedi ve gerçeği çürütmek için boş şeylere 
dayanarak uğraştılar. Ama biz onları helak ediver¬ 
dik. Azap nasıl olurmuş görsünler * İşte böylece 
Rabbının hükmü kâfirlere hak oldu. Elbette onlar 
ateş ehlidirler * Arşı taşıyanlar ve etrafındakiler 
Allahlarını överek takdis ederler. Ona inanırlar 
ve inananlar için yarlıganma dilerler. Ve «Râbbı- 
mız rahmetin ve bilgin herşeyi kaplamıştır. Tövbe 
edenleri ve senin yolundan gidenleri bağışla. Ve on¬ 
ları kavurucu azabdan koru» derler * Rabbımız. 
onları Âdin cennetlerine koy. Sen zaten onlara ve 
atalarından, eşlerinden, soylarından iyi işler işli' 
yenlere vaadda bulunmuştun. Şüphesiz sen, aziz¬ 
sin, ve hikmeti büyük olansın * Ve onları kötülük¬ 
lerden koru. Kimi kötülüklerden korursan, o gün, 
ona rahmet etmişsindir. İşte bu, büyük ongunluk¬ 
tur & Küfre sapan la ra nida edilir ki size 
karşı Allahın duyduğu nefret iman etmeye dâvet 
edilip de küfre saptığınız zaman bugün kendinize 
karşı duyduğunuz nefretten daha büyüktür * On* 
larsa derler ki: Rabbimiz, sen bizi iki kere öldürdün 
iki kere dirilttin. Suçlarımızı da itiraf ettik. Bura¬ 
dan çıkış için bir yol yok mu? * Bunun sebebi de 
Allah birdir dendiği zaman, küfre sapmamızdan 
ve onlara ortak koşulmasına ‘inanmamadandır. 
Artık hüküm, pek yüce ve büyük olan Allah m dır 

* O Allah ki size delillerini gösteriyor ve sizin için 
gökten rızk indiriyor. Bundan ancak Allaha yöne¬ 
len kişi ibret alır * Artık kâfirler istemese de, Alla¬ 
hın dininde temiz kalble 0 ? na* yönelin * Allah de¬ 


receleri yükseltendir. Arşın sahibidir. Kıyamet 


— 345 — 




I 










I 

f 

1 

s 

m 

<s 

1 

I 

<c 

m 

<{ 

?;, 

S 

<t 

<r 

<ı> 

<(> 


<r 

y 

* <1 
<r 
İ 

I 

ü 

1 

I 

<r 

??/ 

<y 

m 

f§ 

# 

§> 

« 

# 

S> 

& 

# 

§ 

¥ 

<f> 

i 

<f> 

¥ 

<b 

I 

â> 

<D 

3> 


nünden sakındırmak için kullarından dilediğine 
emriyle ruh ılka eder * O kıyamet günü lıerşey 
açığa vurulur, kimsenin hiçbir şeyi Allahtan gitti 
kalmaz. O gün hükümranlık kimindir? Tek, ve 
kahredici Allahın * O gün herkes ne hak ettiyse 
onun karşılığını bulur, o gün zulmedilmez. Elbette 
Allah hesabı tez olandır * Ve onları yaklaşmakta 
olan o günden sakındır. O gün yürekleri ağızlarına 
gelir. O gün kâfirler dinletebilecek ne bir dost ne 
bir şefaatçi bulabilirler * O, gözleri hiyanetle baka¬ 
nı da bilir kaîblerde gizli olanı da ^ Allah adaletle 
hükmeder. Ondan gayrı başvurdukları şeyler hiçbir 
konuda hüküm veremezler. Elbette Allah işiten ve 
görendir * Yeryüzünü gezip dolaşmaklar mı ki, 
onlardan önce gelip geçenlerin akıbeti ne olmuş bir 
görsünler. Onlar bunlardan daha kuvvetli idiler ve 
yeryüzvndeki eserleri de daha büyüktür. Allah on¬ 
ları günahlariyle helik etti. Onları kimse Allaha 
karşı koruyamadı * Bu da peygamberleri apaçık 
delillerle geldiklerinde inkâr etmelerindendir. Al¬ 
lah onları mahvetmiştir. Şüphesiz 0, e kudretlidir, 
azabı şiddetli olandır -Ş Muhakkak ki biz Musa’yı, 
âyetlerimizle ve açık bir delille, göndermiştik. # Fi- 
râvun’a, Hânana $e Kâr una. Onlar «bu. çok yalan¬ 
cı bir büyücü» demişlerdi-* Musa tarafımızdan on¬ 
lara gerçekle /;eldıği zama& demişlerdi ki: «Öldü¬ 
rün onu. Ve onunla beraber inananların kadınları¬ 
nı bırakıp oğullarını öldürün.? Kâfirlerin hüesâ bir 
sapıklıktır * Ve Firavun: Bırakın beni dedi. «Musa- 
yı öldüreyim de Rabbini çadırsın bakalım Ben 
onun dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde 
bir fesat çıkaracağından endişe ediyorum» V Ve 
Musa; Ben dedi, elbette, soru gününe inanmayan, 
kibre düşmüş kişinin şerrinden Rabbıma ve Rab- 
bınıza sığınırım * Ve Firavunun soyundan inanan 
ve inancını gizleyen bir kişi dedi ki: O’nu, «Rab- 




JP 

İÜ 

V 

ti 

îı 

ii 

K 

V 


* 

* 

u- 


K 

<1 

İT 

K 

a 

İ 

K 

% 

+! 

<11 

¥ 

¥ 


¥ 

I 

ft 


¥ 

<1 

¥ 

C 

5 


1 


£ 

¥ 

<r 

<r 

<«' 


:v2*£*£;[•*£*. J^Jrç^K •■■■_:' ;; 7 Jİ\;^'-4JÇ.}C.t-. j-- t£.r !•£& ■. 

bım Allahtır* dediği için mi öldüreceksiniz? Eîbet- 



/|\ 

Jlbet- 

m 

Eğer 

' w 

jğnı 

f 

m 

ftaşı- 

if 

:1 ki- 

# 

hü- 

¥ 

ı Al- 

<l> 

3İVUİ1 

<1/ 

M 


dedi ki: Ben size hangi yolu gösteriyorsam o 


dogmour ve ben sizi selâmet yolundan gayri bir 
yola iletmiyorum ^ O inanan dedi ki; Ey kav mim, 
ben hizipler gününün bir örmeğinin başınıza gele¬ 
ceğinden korkuyorum * Nuh, Âd ve Semûd kayim- 
lerine ve onlardan sonrakilere olduğu gibi Allah 
kullarına zulmü mu ra d etmez ^ Ve ey kavmiıjn, o 
can kaygusu gününün başınıza geleceğinden kor¬ 
kuyorum * O gün yü^geri kaçacaksınız. Ve doğru 
cehenneme gideceksiniz. Ve Allahın azabından si¬ 
zi bir kurtaran bıılunmıyacak. Allahın saptırdığına 
doğru yol gösteren bulunmaz * Muhakkak ki, daha 
önce Yusuf da açık delillerle size gelmişti. Fak ay ge¬ 
tirdiği şey hakkında şüpheden kurtulamamıştınız. 

O ölünce dediniz ki: Allah artık bize hiçbir b^ka 
peygamber göndermez. İşte Allah haddini aşan ve 
şüphelere düşen kişiyi böyle sapıklığa düşürt 


urur 
iği İl 


.ıCjCıCl*»^ 


m 

W 

<0 

9İ 

4> 

n 

<p 

ıl 

# 

lf> 

n 

4> 


s 

<f/ 

<P 

<ı> 

İ> 

rl 

<ı> 

S 

S 

<15 

¥ 


Onlar, kendilerine hiçbir açık delil gelmediği I hal¬ 
de Allah m âyetleri hakkında tartışmağa girişirler. 
Allah nezdinde de, inananlar nezdinde de nefrete 
uğrarlar Alİah bütün kibirli ve zorlayıcı kişilerin 
kalbieıini böyle mühürler # Ve Firavun ey Hakan 
demişti. Bana bir yüksek kale yap. Onunla cehnet ® 
kapüarına ulaşayım * Göklerin kapılarına ujlaşa- 
*yım. Bu sayede Musa’nın mabudunu anlayayım. 
Ben sanıyorum ki o bir yalancıdır, böylece bir 
Firavuna kötü teşebbüsünü parlak gösfcgııdik ve o 


r* *: v: .>îe*civ*** l-r±r& t-W* - [?&&&&&&&$ 

_ 147 — 

















yüzden Firavun doğru yoldan saptı ve onun te¬ 
şebbüsleri kendi helakine sebep oldu * Ve inanan 
ey kavmim, dedi bana uyun da size doğru yolu gös¬ 
tereyim # Ey kavmim, şu dünya hayatı bir meta- 
dan ibaret. Muhakkak ki karar kılınacak yer ahi- 
rettir * Kim bir kötülük işlerse ancak ona denk 
bir ceza ile cezalandırılır. Erkek, kadın inananlar¬ 
dan iyi bir iş işleyenler cennete girerler ve orada 
hesapsız rızklara kavuşurla]' ^ Ey kavmim, bana 
ne oluyor ki sizi kurtuluşa çağırıyorum, oysa ki 
siz beni cehenneme çağırıyorsunuz * Siz beni Alla¬ 
ha inanmamağa ve mahiyetlerini bilmediğim şey¬ 
leri ona ortak koşmağa çağırıyorsunuz. Ben ise sizi 
aziz ve yarlıgayıcı olana çağırıyorum * Gerçekte 
siz beni dünyada da öte dünyada da hiçbir şeyi 
çağıramıyacak olana davet ediyorsunuz. Muhakkak 
ki, dönüp varacağımız yer Allah katıdır ve elbette 
haddini aşanlar cehennemliktir * Size ne dediğimi 
yakında anlıyacaksınız. Ben işimi Allaha havale 
eyledim. Elbette Allah kullanm görendir * Ve Al¬ 
lah onları hilelerinin kötülüklerinden korudu. Hal¬ 
buki Firavun soyuna kötü bir azap gelip çattı * 
Onlara sabah, akşam, ateş gösterilecek ve Firavun 
soyuna kıyamet günü azabın en çetinini tadın deni¬ 
lecek * Onlar ateşte birbirleriyle mücadeleye baş¬ 
ladıkları zaman, zayıflar kibir satanlara diyecekler 
ki: «Biz size uymuştuk, sizin adamlarınızdık.. Ateş¬ 
ten nasibimizi bizden uzaklaştırabilir misiniz?» * 
Ululuk satanlarsa: Şüphesiz diyecekler, hepimiz 
ateşin içindeyiz. Muhakkak ki, Allah kulları ara¬ 
sında hükmünü verir * Ateşte bulunanlar cehen¬ 
nemin kapıcılarına diyecekler ki: Rabbınıza yal¬ 
varın da bir gün olsun azabımızı hafifletsin * On¬ 
lar da diyecekler ki: Size apaçık delillerle peygam¬ 
berleriniz gelmedi mi? Onlar: Evet diyecekler. 
Bekçiler öyle ise diyecekler siz yalvarın» kâfirlerin 


* -- 

— 343 — 







duası ancak boşa gider * Elbette biz peygamber¬ 
lerimize ve inananlara dünya hayatında da ta¬ 
nıkların getirileceği günde de yardım ederiz * O 
gün zalimlerin mazeretleri fayda vermez. Lanet on¬ 
lara ve yurtların kötüsü onlara * Muhakkak ki 
biz, Musa'ya doğru yolu gösterdik ve İsrail oğul¬ 
larını o kitaba mirasçı kıldık * Bu, aklı başında 
olanlara, doğru yolu gösteren bir öğüttür ^ Sabret 
ki elbette Allahın vaadi haktır. Ve suçlarının yarlı- 
ganmasırn dile. Sabah ve akşam Rabbinı takdis et 
* Kendilerine hiçbir delil gelmemişken, Allahın â- 
yetleri hakkında çekişenlerin gönüllerinde ulaşma¬ 
larına imkân olımyan bir ululanma hali var. Sen ® 
Allaha sığın. Elbette O, herşeyi duyan ve görendir# t; 
Muhakkak ki, gökleri ve yeri yaratmak insanı ya¬ 
ratmaktan daha büyük bir şeydir. Ama, insanların 
çoğu bunu bilmez * Körle gören, inanıp iyi işler 
işleyenle, kötülük eden bir değildir. Ne kadar az 
düşünüyorsunuz * Muhakkak kıyamet kopacaktır 
bunda şüphe yok. Ama insanların çoğu bilmez * 

Ve Rabbmız buyurdu ki: Beni çağırın, icabet ede¬ 
yim. Şüphe yak ki, bana kulluk etmekten kibirleri 
dolayısıyla çekinenler zelil bir halde cehenneme gi¬ 
receklerdir O Allah ki* size dinlenmeniz için gece¬ 
yi ve göre göre işlerinizi yapmanız için gündüzü 
yarattı. Elbette Allah insanlar için lütuf sahibi¬ 
dir. Ama insanların çoğu şükretmez * işte Rabbı- 
tim Allah budur. O herşeyi yaratandır. Ondan baş¬ 
ka tapacak yoktur. Niçin boş şeylere kapılıyorsu¬ 
nuz? * İşte Allahın delillerini bile bile inkâr eden¬ 
ler böyle kapılırlar * O Allah ki, yeryüzünü size 
oturacak bir yurt ve gökü bina olarak yarattı. Ve 
sizi en güzel bir şekille şekillendirdi ve tertemiz 
nimetlerle nzklandırdn İşte Babbımz Allah budur. 
Âlemlerin Rabbı olan Allah ne yücedir * O diridir. 
Ondan gayri tapacak yoktur. Artık O’nun dininde 

> 


549 — 










<1 

<t’ 

K 

< 

$ 

<1 


halis bir inançla O’na başvurun. Şükür, âlemlerin 
Rabbı olan Allaha * De ki: Elbette ben, sizin Al¬ 
lahtan gayrı taptıklarınıza kulluk etmekten men 
edildim. Rabbımdan bana açık deliller gelince 
âlemlerin Rabbma teslim olmam emredildi bana 
k * o Allah ki sizi topraktan, sonra bir katre meni- 

<r 
<ı> 

§ 

<1 

£)> 


I 

1 

<i 

! 

& 

<i 

I 

w. 


I 

st 


den sonra bir pıhtıdan yarattı. Sonra sizi çocuk 
olarak dünyaya çıkardı sonra da olgunluk çağma 
erişmeniz ve daha sonra ihtiyarlamanız için sizi 
yaşatmada. Daha öne5 öldürülen de var. Hepinizi 
muayyen bir vâdeye kadar düşünesiniz diye yaşa¬ 
tır * O Allah ki diriltir ve öldürür ve bir işin olma¬ 
sına hükmetti mi; «Olb der. O, oluverir. * Allahın 
delilleri hakkında çekişenleri görmedin mi? Nere¬ 
ye kapılıyorlar bunlaıjf Onlar öyle kişilerdir ki, ki¬ 
tabı ve peygamberlerimizin gönderdiğimizi yalan 
saymışlardır. Yakında anlayacaklardır * Boyunla¬ 
rında demir lâleler ve zincirler takılı olduğu hal¬ 
de sürüklendikleri zaman * Kaynar su işimde. son¬ 
ra cehenneme atıldıkları zaman «anlayacaklardır». 
* Sonra onlara denecek ki: Allaha şirk koştuğunuz 
şeyler nerede? * Allahı bırakıp da? diyecekler ki: 
Gözlerimizden silindi onlar, zaten biz, önce de tap¬ 
mağa lâyık birşeye tapmamıştık. İşte Allah k⬠
firleri böyle sapıklığa düşürür * Bu da yeryüzün¬ 
de haksız yere övündüğünüz ve kibre kapıldığınız¬ 
dan dır ^ Girin cehennem kapılarından orada 
ebedî olarak kalacaksınız. Ne kötüdür kibirlilerin 
düştüğü yer * Sen sabret. Elbette Allahın vaadi 
haktır. Biz onlara vaad ettiğimiz şevlerin bazıları¬ 
nı sana göstereceğiz. Ya da seni öldüreceğiz. Hepsi 
bana dönecekler * Ve muhakkak ki senden önce 
peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattık¬ 
larımız da var anlatmadıklarımız da. Ve hiçbir 
peygamber Allahın izni olmadıkça bir mm&rze gös¬ 
teremez. Ve Allahın emri gelince hakla hükmedilir. 


<*: 

$ 

İ 

1 

| 

%rr?~ iei oacKüCKr». '&&&&&&&& ■ j=p ■- ■ ■ 


3îj0 








Ve boş şeylere kapılanlar hüsrana uğrarlar * O Al¬ 
lah ki, si^in için hayvanları yaratmıştır. Kimine 
binersiniz, kiminin etini yersiniz * Onların başka 
faydaları da var size kalblerinizdeki dileklere ermek 
için, o hayvanlara ve gemilere binersiniz * Allah 
size delillerini gösteriyor. Allahın delillerinden 
hangisini inkâr edebilirsiniz? * Yeryüzünü dolaş¬ 
madılar mı ki, kendilerinden önce geçenlerin akı¬ 
betleri ne olmuş görsünler. Oysa ki o geçmişler sa¬ 
yı bakımından daha kalabalıktılar, ve dünyada 
yaptıkları şeyler bakımından da üstündüler. Ama, 
kazandıkları şeylerin hiçbiri kendilerine fayda ver¬ 
medi * Onlara peygamberdi, açık delillerle, geldi¬ 
ğinde, kendi bilgilerine güvenip övündüler. Ve alay 
ettikleri şey kendi başlarına geldi * Ve azabı gö¬ 
rünce dediler ki: Allahın birliğine inandık ve Sirk 
koştuğumuz şeylerden caydık * Ama azanımızı 
gördükleri zaman inanmaları, onlara bir fayda ge¬ 
tirmez. Bu Allahın, kulları hakkında tatbik edi¬ 
len usuldür, İşte burada kâfirler hüsrana uğrarlar 

41 inci SÛRE 

Fussüat yahut Secde (Açıkça 
anlatılanlar) SÜRESİ 


{ (Mekke'de inmiştir. 54 âyettir.) J 

♦ 9 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 

* Hâ-mîm * Esirgeyen ve acıyan (Allah) dan 
dirümiştir * Bir kitap ki âyetleri tamamiyle açık 


— 351 — 


J 














lanmıştır. Bilen kavim için Arapça Kur’an’chr * 
Müjdecidir ve sakındırıcıdır. Ama çoğu yüz çevir¬ 
miştir. Onlar işitmezler. * Ve derler ki: Bizi davet 
ettiğine karşı kalbi emiz de perdeler var. Ve kulak¬ 
larımızda ağırlık var, ve seninle bizim aramızda 
da bir perde var. Artık sen işine bak. Biz de işîmiz- 


deyiz * De ki: Ben sizin gibi bir insanım, bana 


vahy edilmede ki Allahımız muhakkak tek Allahtır. 
Ona yönelin, yarlıganma dileyin. Müşriklerin vay 


hallerine * Onlar öyleleridir ki zekât vermezler. Ve 
ahireti inkâr ederler * İnanıp iyi işlerde bulunan¬ 
lara gelince, sonsuz mükâfat onlanndır * De ki: 


Siz misiniz 
yüzünü iki 


o Ah ahi inkâr eden ki, yer- 
günde yaratmıştır ve siz nü 
O’na eş koşmad ası mz. Âl emlerin Rabbı O’- 
dux * Ve yeryüzünün üstünde sağlam dağlar ya¬ 
ratmıştır orasını kutlu kılmıştır ve rızk olarak tale- 
bedilen şeyleri dört eşit günde meydana getirmiş¬ 
tir # Sonra, duman halinde olan göğe yönelmiştir 


Ve sonra göğe ve yere buyurmuştur ki: Siz gönüllü 
olarak mı yoksa zorlanarak mı geliyorsunuz? On¬ 
lar cevap verdiler: Biz gönülden bir itaat içinde 
geldik * Biz yedi göğü iki günde yaratmağı takdir 
ettik ve her göğe bir emir vahy ettik. Ve dünya gö¬ 
ğünü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu, aziz 
olan ve her şeyi bilenin (Allahın) takdiridir ^ Eğer 
yüz çevirirlerse de ki: Sizi Âd ve Semud kav imleri¬ 
nin başına gelen ceza ile korkutuyorum. (Kastedi¬ 
len Mekke’lilerdir.) ^ Hani onlara her cihetten 
peygamberler gelmiş, demişlerdi ki: Yalnız Allaha 
tapın. Onlar demişlerdi ki: Eğer Rabbimiz bize el¬ 
çiler göndermek isteseydi melekleri gönderirdi. 
Onun için sizin elçiliğinize inanmayız * Âd kav- 
mine gelince, yeryüzünde haksız yere ululanmaya 



— 352 — 











kalktılar, ve bizden daha kuvvetli kim var dedir 
ter? Görmediler mi M onları halk etmiş olan Alf 
lah onlardan kuvvetlidir. Onlar bile bile âyetleri¬ 
mizi inkâr ediyorlardı * Derken onlara hayatla¬ 
rında zelil edici azabı tatsınlar diye bir şiddetli ka¬ 
sırga yolladık:.- Ahire! asabı ise daha da beterdir 
ve onlaı yâddım görmezler * S e mu d kavmine de 
doğru yolu gösterdik, onlarsa körlüğü doğru yola 
tercih ettiler onları bakettikleri zelil edici bir a- 
zabla helak ettim ^ Ve inananları kurtardık. On¬ 
lar çekinenlerdi (kötülüklerden ) ^ Ve o gün Allah 
ütisananlaıı toplanır ve hepsi cehenneme sürülür 

* Oıaya* varınca da kulakları, gözleri, derileri, yap¬ 
tıkları şeyler hakkında kendi aleyhlerîiıe tanık¬ 
lık ederler & Ve derilerine neden aleyhimize tanık¬ 
lık ettin? derler onlar da derler ki: Her şeyi soy Tef¬ 
ten Allah bizi de söyletti. Sîzi ilk defa yaratan 
O'dur. Ve dönüp O’na varacaksınız * Ve siz kulak¬ 
larınızın gözlerinizin ve derilerinizin kendi aley¬ 
hinize tanıklık edeceğini ummuyordunuz da onlar¬ 
dan bir şey gizlemiyordunuz ve sanıyordunuz ki 
Allah. yaptıklarınızın çoğunu bilmez * Rabbmiz 
bıkkındaki bu zannmız, işte O sizi helâkettî ve hüs¬ 
rana düşenlerden oldunuz * Artık dayanabilirler¬ 
se yurtları cehennemdir. Ve suçlarının bağışlan¬ 
masını dilerimse bu dilekleri kabul olunmaz * On¬ 
lara öyle yoldaşlar hazırladık ki, önlerindeki dünyâ 
hayatını ve artlarındaki ahireti inkâr etmeyi onla- 
ıa süslü gösteıdiler. Ve kendilerinden önce* cinler¬ 
den ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler gibi 
azap hükmünü hakettiJer.* Elbette onlar hüsrana 
uğrayanlarda * Ve kâfir olanlar dediler ki: Şu 
Kukanı’} dinlemeyin ve okunurken gürültü edin 
ki sesiniz onu bastırsın ^ Ve biz mutlaka kâfir edan- 
Jara şiddetli bir azabı tattıracağız. Ve onları yaptık? 


— 553 — 


;% 1 TZTT~ t7C 










ları şeylerin en kötü, karşılığıyla cezalandıracağız 

* İşte Allah düşmanlarının cezası bu ateştir. O- 
rada ebedî kalacaklardır. Ye bu, âyetlerimizi bile 
bile inkâr etmelerinin cezasıdır * v e kâfir olanlar 
diyecekler ki: Rabbimiz cinlerden ve insanlardan 
bizi kandıranları bize göster de zelil bir hale gel¬ 
meleri için onları ayaklarımızın altına alalan 

* Gerçek, Rabbimiz Allahtır, dedikten sonra doğ¬ 
ru hareket edenlere melekler indiririz de deriz ki: 
Sakın korkmayın, tasalanmayın, size vadedilen 
cennetin müjdesini alın * Biz, size dünya haya¬ 
tında da ahirette de dostuz. Canınız ne isterse bu¬ 
rada bulursunuz. İstediğiniz herşey sizin * Bu yar- 
lıgayan ve acıyanın ihsanıdır Allah'a çağırandan 
iyi işlerde bulunandan, ve ben muhakkak müslü- 
man'ardanım diyenden daha güzel sözlü kim var¬ 
dır? * İyilikle, kötülük bir değildir. Kötülüğü en 
güzel bîr muameleyle karşıla. Mümkündür ki, ara¬ 
nızda düşmanlık olan kişi senin en yakın dostun 
oluversin * Bu hâl ancak sabredenlere nasibolur. 
Ve ancak büyük vasıflara sahip olanlara nasibolur 

* Ve şeytan seni vesveseye düşürür de bundan ge¬ 
çirmeye kalkışırsa Allaha sığın. Elbette O herşeyi 
işiten ve bilendir * Ve geceyle, gündüz ve güneşle, 
ay O’nun delillerindendir. Güneşe ve aya secde et¬ 
meyin. Eğer yalnız O’na kulluk ediyorsanız, onları 
yaradana secde edin. * Eğer kibre saparlarsa bil¬ 
sinler ki Rabbinin katında bulunanlar gece, gün¬ 
düz durmadan Onu takdis etmedeler * O’nun 
âyetlerindendir ki, toprak kurumuşken onun üstü¬ 
ne yağmur düşürdük mü, o harekete geçer ve bit¬ 
kiler verir. Toprağı dirilten elbette ölüyü de di¬ 
riltir. O, herşeye gücü yetendir * Bizim delilleri¬ 
mizi inkâra kalkanlar bize gizli değildir. Ateşe atı¬ 
lan mı hayırlıdır yoksa kıyamet günü emin ola¬ 
rak gelen mi? Dilediğinizi yapın. Elbette O, bütün 




354 — 











'*•* ‘ î "‘ .î ?;.*;£, -*. ±A’A mm ~ ' — ^ ‘ -*:*'<* t-?-.** *■« ^ *w a a- sg , g ^ s < g^«a 


K--H:-;-::-' ; -:-:-;■ ■•r ^ 


§ 


yaptıklarınızı görendir * Kur’an kendilerine gd 
dikten sonra da kâfir olanlar bilsinler ki bu, a^ız 
bir kitaptır # Ne önceden, cndaki hükümleri iptal 
eden bir kitap gelmiştir ne de sonra gelecektir. (j>, 
hikmeti çok ve şükre en lâyık olan tarafından in¬ 
dirilmiştir * Zaten sana söylenen senden öncelîi 
peygamberlere söylenenden ibarettir. Elbette Hati¬ 
bin yariıgamaya da acı bir azap vermeye de kadir¬ 
dir * Eğer Kuranı, yabancı bir dilde getirseydi#, 
diyebileceklerdi ki: O âyetlerini açıkça anlatmazsa, 
biz inanmayız. Çünkü bir arap olduğu halde yaban¬ 
cı bir dille konuşuyor. De ki: O inananlara doğrğ 
yolu gösterir ve şifadır. İnanmayanlarsa, kul&klam 
ağırdır ve Kur’an onları kör etmediler. Sanki 
onlara pek uzak bir yerden nida edilmektedir # 
Muhakkak ki biz, Musa’ya da kitap verdik. Ve o ki¬ 
tap hakkında ihtilâfa düştüler. Eğer Rabbin on fak¬ 
rın azaplarını belli bir zamana kadar geciktirme 
hususunda bir emir vermemiş olsaydı çoktan arai- 
Jarında bükmedi ılı di. Onlar elbette bu konuda şüp¬ 
he içindeler * Kim iyi bir iş yaparsa kendinedir. 
Ve kim kötülük yaparsa zararı kendinedir. Rabbih 
kullarına asla zulmetmez ^ Kıyamet zamanını ani 
tak Allah bilir. Onun haberi olmaksızın meyveler 
tomurcukla r ı n d an ve kaba k lan nd a n cıkama zl ar; 
Hiçbir kadın gebe kalamaz, çocuk doğuramaz. Ve o 
gıin nerede bana şirk koştuklarınız diye nida edi¬ 
lir de onlar: Sana bildirdik a ten derler. Bu hususi 
ta bir tanığımız yok # Önceden başvurduklar? 
putlar gözlerinden silinir ve aıtık kaçıp sığınaj 
takları bir yerleri olmadıklarını da İyice kavra¬ 
mışlardır ^ İnsan iviiîk İst emeklen bıkma? ve bh 
şerre uğradı mı yeise kapılır * Ona bir sıkıntıdan 
sonra katımızdan bir rahmet Ha Itırsak F" zaten: 
benim hakkımdı der. Ve hiç sanmam ki kıyamet 
kopsun. Ve şayet Rabbımın huzuruna varsam bile 


4 ,, vosekfis! ..v.. irk. s . 1 7 1 ' ■ : . -: - 

%4 K 

— <Jİ J u - 


& 

I 

I 


§ 

i 


. . a 










1 '■■■■■' ■ ■ 




O’nun katında bana daha güzel bir lütuf var. Biz 
kâfir olanlara neler yaptıklarını haber veririz ve jj 
çok şiddetli azap tattırırız * Ve insana bir nimet * 
verdik mi, yüz çevirir bir şerre uğradı mı uzun u- 
zun yalvarır * De ki: Siz Kur’an'ın Allah tarafın¬ 
dan geldiğini gördünüz de sonra küfre saptınız ha? 
Gerçeğe aykın kalandan daha sapık kim vardır? 

# Yakında âyetlerimizi dışarıda da ve nefislerinde 
de göstereceğiz ki gerçeği açıkça görsünler. Rabbı- 
mn herseye tanık olması sana yetmez rnijt Bak 
sana, bir gün Rablarımn huzuruna çıkacakların¬ 
dan şüphe etmediler. Bilesin ki Allah herşeyi ihata 
etmiştir. 


42 inci SÛRE 


AL-SÜRA (Damşma) | 

5 

z 

(Mekke r dp inmiştir, 53 âyettir.) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varhMan kaplayan 
Ahalim adı ile, 


Hâ mîm ^ Ayîn-Sm-Kâf # Aziz olan ve hikmeti 
ço-k olan Allah, sana ve senden öncekilere böyle vahy 
etmiştir * Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. 
O yücedir ve büyüktür. * Nerede ise gökler üst¬ 
lerinden yarılacaklar* melekler, Rablarmı şükürle 

— 356 












takdis eimedeler.. Ve yeryüzü ndekilerin yar lığlan¬ 
masını dilemedelef. Bilin ki, Allah yarlıgayan ve 
acıyandır * Ondan gayrı veliler edinenlerin yap¬ 
tıklarım Allah görür. Onların vekili sen değilsin * 
İşte sana böyle arapça Kur’an’ı vahyettik ki şe¬ 
hirlerin anası olan (Mekkeyi) ve çevresindekileri 
sakındırman ve geleceğinde şüphe olmıyan top- 
lanma gününü haber vererek o günün dehşetiyle 
korkutasın. O gün lıa3Jkm bir kısmı cennettedir ve 
bir kısmı kavurucu cehennemdedir # Ve Allah is¬ 
teseydi onları tek ;ümmet yapardı. Ama O dilediği¬ 
ne rahmetini ihsan eder ve zalimlerin ne bir [ko¬ 
ruyucusu ve gene bir yardımcısı olur * Yoksa Allahı 
bırakıp kendilerine başka veliler mi edindiler? 

v e 
3ü- 
İste 


Gerçekten veli olan Allahtır, O ölüyü! diriltir, 
herşeye gücü yetendir * Ve bir şeyde ihtilâfa 
serseniz ona hüküm verme Allaha aittir. 


haklarında hüküm verilirdi ve onlardan sonra 


taba vâris olanlar bu konuda şüphe ve tereddüt 


— 392 — 


ı p/ K i ş. « ,-_ı. ı_/ _ 

» iıTVTı ~Pl i - i ■ 


ki- 


1 

I 


Rabbim Allah budur. Oha güvendim ve Ona döne¬ 
rim * Gökleri ve yeri yaratan O’dur. Size kendi ne¬ 
fislerinizden eşler yaratmıştır. Ve hayvanlan da çi £ t 
çift yaratmıştır sizi böylece çoğaltmadadır. Onutı 
benzeri yoktur, O, ;herşeyi işiten ve görendir * Gök¬ 
lerin ve yerin anahtarları (^nündür. Dilediğine 
bol, dilediğine kıt!rızk verir. Elbette O herşeyi bi¬ 
lendir * Dine ait-hükümlerden, Nuh’a, tavsiye et¬ 
tiğini ve sana vahy ettiklerimizi ve İbrahim’e, Mu¬ 
sa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiklerimizi size de doğru 
yol olarak bildirdi. Dîne sanlın ve a konuda ayn 
lığa düşmeyin. Onları inanmağa çağırdığın şey, fj 
müşriklere ağır geliyor, Allah dilediğini kendisine 
seçer ve kendisine döneni doğru yola iletir * Onlar 
kendilerine bilgi geldikten sonradır ki aralarındaki 
hırs yüzünden ayrılığa düştüler. Rabbın belli bîr 
zamana kadar onlara bir söz vermiş olmasaydı, 


?( 


'& 

jg 


% 

(> 

ı> 

P 

!* 











mm&moma tH* 


< 

<3 

& 

& 

<r 

<r 

< 

<■■ 

§ 

* 

* 

i- 

n' 

o 

<r 

«>■ 

<F: 

*f 


içindedirler # işte böyleee onları çağır. Ve emro- 
lundıığun gibi doğru hareket et. Onların havaları¬ 
na uyma. Ve de ki: Allah kitaptan ne indirdiyse 
ben ona inemnm. Ve bana aranızda adalet icra et¬ 
mekliğim emredildi Allah Rabbmuzdır. Ve Rabbı- 
mzdır. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıkları¬ 
nız size. Bizimle sizin aranızda düşmanlık yok. Al¬ 
lah bizi bir yerde toplayacak ve biz dönüp O'na va¬ 
racağız & Halk ona uyduktan sonra Allah hakkın¬ 
da tartışmağa girişenlerin gösterdikleri düşmanlık 
Rabları indinde boş bir şeydir. Omlaradır gazap 
ve oniaradır şiddetli azap. * O Allah ki, hak olarak 
kitabı ve adaleti indirmiştir. Bilmezsin belki 
de kıyamet yakındır. Buna manmıyanlar, kıya¬ 
metin çabuk gelmesini dilerler. İnananlarsa kıya¬ 
metten korku içinde yaşarlar ve bilirler ki kıyamet 
gerçektir. İyi bil ki, kıyametten şüphelenenler, de¬ 
rin bîr sapıklık içindedirler. * Allah kullarına lût 
fu çok'olandır. Dilediğine nzık verir. O, kudretli 
ve azizdir. ^ Öbür dünya için tohum ekenin, eki¬ 
nini arttırırız. Ama bu dünva için ekin eken hasa¬ 
dını bu dünyada tadar, öte dünyadan nasibi 
olmaz. * Onlar (Mekkeliler) kendilerine Allahın 
kabul etmediği bîr din veren ilâhlara mı sahip¬ 
tiler? Eğer inananlarla inanmıyanlar arasında 
hüküm vermek Allahın iradesiyle bir vâdeye bağ 
lanmış olsaydı aralarında çoktan bu hüküm ve¬ 
rilirdi Şüphesiz /alimlere acı bir azap var. * Gö¬ 
rürsün ki zalimler kazançlarından dolayı endişede- 
ler, korktukları da başlarına gelecek. İnananlar 
ve iyi işlerde bulunanlarsa cennet bahçelerinde¬ 
dirler. Pahlarından ne dilerlerse onlarındır. Bu, 
büyük ongunluktur. * Bu, Allahın inanan ve iyi 
işlerde bulunan kullarına m bidesidir. De kî: Bil 
dîrmeme karşılık, sizden bir ücret istemiyorum; 
ancak yakınlarıma sevgi istiyorum. Kim, güzel ve 


•k...**&**#&&** 

— 353 — 




■ ri rtH-mnH-'. - -; ^4 


iyi bir iş yaparsa onun güzelliğini arttırırız. Mu¬ 
hakkak ki, Allah yarlıgayan ve şükürleri kabul 
edendir. * Yoksa bunu Allaha isnad edip: «Bu¬ 
nu O mu uvduıdu?^ diyorlar. Gerçek, AÎlah, di¬ 
lerse senin gönlünü mühürler ve bâtılı mahveder. 

Ve gerçeği sözleriyle gerçekleştirir. Muhakkak ki 
O kalblerde olanı bilendir. * Oktur ki. Kullarının 
tövbesini kabul eder. Günahlarını bağışlar ve yap¬ 
tıklarınızı bilir. # İnanan ve iyi işler işliyenlerm 
dualarını kabul eder. Ve lûtfundan onların ecirle-. 
rini arttırır. Kâfirlere gelince* şiddetli azap on- 
laradır. * Allah kullarının rızkını boliaştırsaydı, 
yer yüzünde taşkınlığa düşerlerdi. Ama, O ne ka¬ 
dar dilerse o kadar indirir. Elbette O kullarından 
haberdar olan ve onları görendir. * O ki, yeise 
düştükleri anda yağmur yağdırır. Ve rahmetini 
yapar. Herse y in âmiri ve şükre çok lâyık olan od ur. 

* Gökleri ve yeri yaratması ve her ikisinde ya¬ 
ratıklar meydana getirip dağıtması onun âvetie- 
rindendir Onları dilediği zamanda toplamağa el¬ 
bette gücü yetendir Başınıza gelen musibet, 
kendinizin sebep olduğu bir şeydir. Ama, Allahı ço¬ 
ğunu bağışlar Ve siz onu yer yüzünde azce 
düşüremezsiniz Size Allahtan gayrı ne veli, ne 
yardımcı vardır * Denizde yüce dağlar gibi yü¬ 
züp giden gemiler onun delillerindendir * Diler¬ 
se denizin üstünde"rüzgârı durdururda oldukları 
yerde kalırlar. Elbette bunda çok sabreden ve çok 
şükredenlere deliller var. # Yahut da hak ettikleri 
ceza dolayısıyla gemileri fırtınalarla helâk eder. 

Çoğunu da bağışlar. * Delillerimiz hakkında tartı¬ 
şanlar bilsinler ki kaçıp sığınacakları bir 
yok. * Ve size verilen şeyler, dünya hayatının 
t alarmdan ibaret. Allah indindeki mükâfat ise 
hayırlıdır. Ve inanıp Rablarına güvenenler 


rı 



A 




- 3â9 — 



. w . -r, ;...; . * . * . i ■ - ■ * - v. *. t ■ * , , , i , * .: 9. v t. v ^ ».. v.% *ı **. T 














için daha da süreklidir * Büyük ve utandır***] gü¬ 
nahlardan kaçınanlara, kızdmıldıkları zaman affe¬ 
denlere. * RabJarma itaat edip namaz kılanlara ve 
işlerinde danışanlara ve kendilerine verdiğimiz rı- 
zıktan yoksullara verenlere. * Kendilerine yapılmış 
bir hakaretin öcünü alanlara. & Ki bu Öç yapılan 
fenalığın bir mukabelesidir ve ancak o fenalığa 
denk olmalıdır. Ama, affedip 1 barışanlara Allah 
katında mükâfat vardır. Çünkü Ö haksızlık edenle¬ 
ri sevmez. Kim zulme karşı savunursa böyleleri- 
ni suçlu saymağa sebep yoktur. Ancak halka 
zulmedenleri ve haksız yere yer yüzünde taşkın¬ 
lıkta bulunanları suçlu saymak caizdir Acı azap 
onlaradır. Ve sabreden ve affedene gelince, mu¬ 
hakkak ki bu azim i s tiven işlerdendir. * Allahın 
saptırdığı kimseye artık bundan böyle veli bulun¬ 
maz. Ve zalimleri görürsün ki azabı görünce' «Ge¬ 
riye dönmeye bir yol varım 9 derler. * Ve onları 
görürsün ki ateşin önüne getirildikleri zaman, 
düştükleri aşağılıktan titrerler. Ve cehenneme göz 
ucuyla bakarlar. İnananlarsa: Şüphesiz, derler hüs 
rana düşenler kıyamet günü kendilerini ve yakın¬ 
larını ziyana sokanlardır. Bil ki, zalimler beheme¬ 
hal sürekli bir azap içindedir. *;Ve Allahtan gayrı 
onlara yardım edecek bir dost yoktur ve Allahın 
saptırdığını kimse doğru yola iletemez. * Reddine 
imkân olmayan gün gelip çatmadan Rabbinizin 
dâvetine icabet edin. O gün ne sığınılacak bir yer 
var size, ne de. suçlarınız] inkâr edebilirsiniz. # 
Eğer yüz çevirirlerse: biz-seni onları kor um aç a 
göndermedik ki, senin vazifen ancak tebliğdir. El¬ 
bette biz insana kendimizden bir rahmet tattırır 
sak sevinir, fakat kendilerinin ; sebep olduğu bir 
musibete uğı arlarsa gerçekten insan çok nankör¬ 
dür. * Göklerin ve yerin hükümranlığı Ali alımdır. 
Dilediğini yaratır,, ; dilediğine kız çocuk, dilediğine 


v — 5U$a 


1 - c: r ieıe-ıe vdeseıs - & *&&&&& 3 









j^ -:--ı -m at m &s*$* mşmem < m m *•; u .-: ' 

oğlan, çocuk verir. * Yahut,ta çift olarak hem kız, 
hem oğlan çocuğu verir. Dilediğini de kısır yara¬ 
tır. O, herşeyi bilen ve takdir edendir. * Allah in¬ 
sana söz söylemez ancak vahy suretiyle yahut 
perde ardından, yahu t ta bir elci gönderir dr 
desiyle ona dilediğini vahy eder. Elbette O, yüce¬ 
dir ve hikmeti geniş olandır. * Ve işte biz sana 
emrimizle ruhu vahy ettik. Sen ne kitabı indir¬ 
din, ne imanı. Fakat onu kullarımızdan dilediği¬ 
mizi doğru yola ileten bir nur olarak yarattık. 

Şüphesiz sen de doğru yolu gösterirsin. * Göklerde 
de ve yerde ne varsa herşeyin sahibi olan Allahın 
yolunu gösterir. Bilin ki, her işin sonu Allaha va¬ 
rır. 


43 üncü SÛRE 


&>*#»+* * ** * >*+• ******** * + ***♦*.+ •* S>****.V****>****fc J **VfcW*> >V 

ALZUHRÜF (Alfan yaldız) 
SÛRESİ 

Mekfcede inmiştir. JW âyettir 

r >m> * * -»♦ *++ ***** * * * ****** ********* * »***+*>>*#+ *H> 


İ 

* 7 . 4 


bii- 


Çok acıyan ve rahmeti 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


an- 


— 3G1 — 


i 


* Hâ — Mîm. * Bu apaçık kitap. ¥ Biz, 
layasrmz diye Kur’anı Arapça indirdik * O, bizim 
indimizde (Vahylerin kaynağında) kitapların a- 
nasıdn - . Ve elbette çok yücedir, ve hikmetle dolu- 























<r■ n-■: : ur-n: :•: '*: "' ; c •: 


t 

d 

1 

) 

« 

<r 

ı 

<< 


f J : 


: ; 

$ 

2 



- 

I 

îr 

■ 

I 


dur. * Haddi aşmış bir kavîmsiniz diye size Kurb¬ 
anı bildirmekten vaz mı geçelim? * Önce gelen¬ 
ler içinde de çok peygamberler gönderdik. * Ve 
hiçbir peygamber gelmedi ki onunla alay etmesin 
ler. * Onlardan daha kuvvetlilerini daha üstünleri¬ 
ni biz helak ettik ve eskilere ait kıssalar evvelce 
sana anlatıldı. * Onlara gökleri ve yeri kim yarattı 
diye sorsan, elbette aziz olan ve herşeyi bilen ya¬ 
rattı diyecekler. * O Allah ki, yer yüzünü sizin için 
bir beşik olarak yarattı ve yön bulasınız diye orada 
sizin için yollar meydana getirdi. * O Allah ki ih¬ 
tiyaç miktarmca gökten yağmur indirir. Onunla 
ölü şehri diriltiriz, tıpkı onun gibi sizi de diriltip 
kabirlerinizden çıkarırız. * O Allah ki bütün ya¬ 
ratıkları, erkek ve dişi olarak yaratmıştır ve bin¬ 
diğiniz gemileri ve hayvanları yaratmıştır. * On 
lara binip oturun da, sonra sırtlarında doğrularak 
Rabbinizin nimetini anın. Ve deyin ki: Takdis ede¬ 
riz onu ki bunları bizim emrimize vermiştir. Yok¬ 
sa biz onu zaptedemezdik. * Ve biz, Rabbimize dö¬ 
neceğiz. * Kullarından bazılarının Onun bir par 
cas! olduğuna hükmettiler. Elbette insan açıkça 
nankördür. * Yoksa O, yarattıklarından kızları 
kendisine evlât ediniyor da, oğulları size mi bı¬ 
rakıyor? * Onlardan birine, Rablarına malettikleri 
bir kız çocuğunun doğumu haber verilince yüzü 
karanı* ve kederden ezilir. * Onlar süslenerek yeti¬ 
şen ve tartışmada ye düşmanlıkta bir delil getire¬ 
ni i/y en bir mahluku Allaha mı ııisbet ediyorlar? * 
Ve Rahmanın kulları olan meleklerin kız olduğu 
na hükmediyorlar. Onları yarattığımız vakit orada 
rm idiler? Tanıklıklarını yazacağız, Onlar sorguya 
çekilecek. v Ve derler ki: Rahman isteseydi onlara 
(putlara) kulluk etmezdik. Bu noktada bir bilgi¬ 
leri yok. Onlar ancak yalan söylüyorlar. Yoksa, 
onlara bu kitaptan önce bir kitap mı verdik ki ona 


O r- o 

- (30;Z - 




sarılıyorlar. # Hayır, şüphesiz dediler: Biz ita¬ 
larımızı bir dine mensup bulduk ve onların itin¬ 
den yürümekteyiz. * Ve böylece senden önce de 
hiç bir şehre bir sakmdırıcı göndermedik ki, o şeh 
rin ileri gelenleri: hsBiz atalarımızı bir dine sahip 
bulduk ve bizde onların gidişine uyduk» demesin¬ 
ler. * Peygamber onlara dedi ki: Ben atalarınız¬ 
dan bulduğunuz dinden daha doğru bir dinle ğel- 
se mde yine mî atalarınızın ünden gideceksiniz?» 
dediler ki’ Biz seninle gönderileni zaten inkâr |edi 
yor uz. * Ve biz onlardan öç aldık. Yalan sayanların 
akıbeti ne olmuş bak da gör. * Hani İbrahim, ba¬ 
basına ve kavmine: Ben sizin taptıklarınızdan 
tamamen uzağırm demişti. # Ben ancak tyeni 
yoktan var edene kulluk ederim. O,bana doğru 
yolu gösterir. * Ve bu sözü doğru yola dönsiinle 
diye onlara vasiyet olarak bıraktı. * Belki de ben, 
onları ve atalarını, onlara. Gerçek bir peygamber 
gelinceye kadar geçindiriyordum. * Ve onlara ger¬ 
çek gelince, «Bu büyü» dediler. Ve biz ona inanmı¬ 
yoruz. * Ve dediler ki: Ne olur bu Kur’an iki şe 
hirden birinin ~en ileri gelen adamına inseydi. * 
Rabbinin rahmetini onlar mı pay edecekler? Diin- |j 
ya hayatında geçimlerini aralarında paylaştıran | 
biziz. Ve bir kısmı bir kısmına hizmet etsin diye 
bazılarına bazılarını üstün derecede yarattık. Rab¬ 
binin rahmeti onların biriktirdiklerinden daha ha¬ 
yırlıdır. * Bütün insanların kâfir olmalan gibi| bir 
sakınca olmasaydı Rahmanı inkâr edenlerin |evle 
rinin tavanları ve üstüne tırmandıkları merdijren- 


» 


I 


leri bile gümüşten yaratırdık. * Ve evlerinin ka¬ 
pılarını ve yaslandıkları koltukları gümüşten 
yapardık. ¥ Ve onları altınlara ve ziynetlere] bo¬ 
ğardık. Bunların hepsi dünya hayatının metaljarm 
dan ibaret. Ahiret ise Rabbinin nezdinde çekinenle¬ 
rindir. * Ve kim Rahmanı anmaktan yüz çevirir f 

r- 363 -n 













se ona bir şeytan musallat ederiz. Ve şeytan ona 
arkadaş olur. * Elbette şeytanlar onları yoldan 
çıkarır, onlarsa doğru yolu bulduklarını sanırlar^* 
Nihayet bizim huzurumuza geliftce keşke der «Se 
ninle benim aramda doğu ile batı kadar bir me 
safe olsaydı. Ne kötü arkadaşmış o.» (Şeytan) * 

O zaman zûimetmiştiniz bugünkü pişmanlık size 
fayda vermez. Şüphesiz azapta ortaksınız. * Sen'mi 
sağıra duyuracaksın, yahut, köre ve açık sapıklık 
içinde bulunana sen mi yol göstereceksin? * 

Seni, katımıza al$ak bile, mutlaka onlardan öç 
alırız. * Yahutta onlara haber ■ verdiğimiz azabı 
sana gösteririz, muhakkak ki bizim onlara gücümüz 
yeter. * Sen, sarıl sana vahyedilene. Muhakkak ki 
sen doğru yoldasın. * Elbette o,! sana da kavmine 
de öğüttür. -Ve yakında sorguya çekileceksiniz. * 

Ve senden önce peygamber olarak gönderdiklerimi 
ze sor. Rahmandan başka tapılacak ilâh yarattık 
mı? Y Musa’yı, delillerimizle Firavuna ve kavmi- 
nin ileri gelenlerine gönderdik. Musa: «Ben âlem¬ 
lerin Rabbınin elçisiyim» 'dedi. Onlara delille¬ 
rimizle varınca o delillere güldüler. * Onlara göster 
diğimiz deliller birbirinden büyüktü. Ve onları 
tuttukları yoldan dönsünler diye azaplandırdık. * 

Onlar demişlerdi ki: Ey büyücü, şana söz verdiğini 
sandığın Rabbine bizim için yalvar da biz de doğru 
yolu bulalım. * Biz onlardan azabı kaldırınca söz¬ 
lerinden döndüler. # Ve Firavun kavmine nida e- 
dip dedi ki: «Ey, kavmbn, Mısırın hükümranlığı 
ve ayağımın altından akıp giden şu ırmaklar be¬ 
nim değil mı, görmüyor musunuz?» * Ve ben ne 
dediğini bilmeyen şu aşağılık adamdan daha ha¬ 
yırlı değil miyim?. Ne olurdu bari ona altın bi¬ 
lezikler takmış olsaydı ya da onunla birlikte 




364 — 




/ 





yardımcı melekler gelseydi. * Böylece, kavmiııin 
akimı çeldi de ona itaat ettiler elbette onlar boz 
guncu adamlardı. * Bizi gazaba getirdiler de od¬ 
lardan öc aldık ve hepsini sulara boğduk. * Bis 
onları, geçmişten bir ibret ve geleceklere sakın- 
dinci bir misal kıldık Meryemin oğlu misal olâ- 
rak getirilince, kavmin hemen bağrışmaya başladı ¥ 

Ve dediler ki; Bizim mabutlarımız mı hayırlı, yok¬ 
sa O mu? Onlar bu örneği ancak çekişmek için 
getirdiler. Zaten onlar düşmanlık edip duran bür 
kavimdir. * Oysa ki O, nimetler verdiğimiz ve İs- 
railoğullarma örnek kıldığımız bir kuldan ibaretti. 

* Dileseydik yer yüzüne melekler indirirdik de 
yerinize onları geçirirdik. * Onun, gökten inmesi, 
kıyametin yaklaştığını bildirir. Sakın kıyamet hak 
kında şüpheye düşmeyin ve bana uyun, işte doğra 
yol budur. * Ve şeytan sizi doğru yoldan çıkarma¬ 
sın, Elbette o besbelli bir düşmanmızdır. * Ve İsa 
apaçık delillerle gelerek demişti ki; Ben size bir 
hikmetle geldim. Ve ayrılığa düştüğünüz bazı şey¬ 
leri size anlatacağım. Artık Allahtan çekinin ve ba- 
na itaat edin. * Şüphesiz 
Allah Rabbimdir ve Rabbinizdir, Ona 
tapın. Doğru yol budu ibralarında hizibler ihtilâfa 
düştü Acı günün azabından zalimlerin vay hali¬ 
ne, * Onlar kıyamet saatmdan başka bir şey mı 
bekliyorlar ki kıyamet onlar farkında bile olma¬ 
dan ansızın kopuverir. * O gün, dostların bir Kıs¬ 
mı bir kısmına düşman olur. Allahtan korkanlar 
müstesna. * Ey kullar, bu gün size korku yok ve 
tasa yok. * Onlar, inananlar ve İslâm olanlardır, 

* Siz ve eşleriniz, sevinçle cennete girin. * Onlara 
altın tabaklar ve sürahiler sunulacak ve orada can 
lann istediği ve gözün hoşlandığı herşey bUliTiıa- 
cak ve siz orada ebedisiniz. * İşlediğiniz iyilikiet 


— 365 — 



1 

& 

$ 

Jy 












7T-** ^ ; ı ; ij ^ -!^.'-•; .. ; 




sayesinde şu cennete varis oldunuz. # Sizin için 
orada çok meyveler var,, onlardan yersiniz. ^ El 
bette suçlular, cehennem azabında ebedi kalırlar. * 

Onların azapları hafifletilmez ve orada me’yus ka¬ 
lırlar. * Biz onlara zûlmetmedik, ama onlar kendi 
nefislerine zulmettiler. ^ Ve ey malik diye bağıra¬ 
caklar, Ra.bbma yalvar da bizi öldürsün malik de 
şüphesiz: Ebedî olarak azaptasınız» diyecek onlara. 

* Size gerçeği gönderdik ama, çoğunuz, gerçeği 
istemiyorsunuz. * Onlar kâfirlikte ısrar ettiler. 

Biz de (Cezada) ısrar edeceğiz. Yoksa onların 
sırlarım ve gizli konuşmalarını, işitmedik mi sanı¬ 
yorlar. Hayır .bizim elçilerimiz onların ne dedik 
lerini ve ne yaptıklarını yazarlar. * De ki: Rahma¬ 
nın çocuğu olsaydı ona kulluk edenlerin ilki ben 
olurdum. * Göklerin ve yerin Rabbini takdis ede¬ 
rim. Arşın sahibi onların isnad ettiği vasıflardan 
münezehtir. * Bırak onları da, haber verilen güne 
kadar oyalanıp eğlensinler. * O Allah ki, gökte ve 
yerde tapılacak Odur. Ve O hikmeti ve bilgisi çok 
olandır. * Yücedir O, göklerin ve yerin ve onların 
aıasındakilerin hükümranlığı Onundur. Kıyamet 
saatini bilen Odur. Dönüp Ona varacaksınız. * 

Oldan gayrısma tapanlar şefaata kavuşamazlar. 
Gerçeğe tanıklık edenler müstesna. Ve onlar bilir¬ 
ler» S Onlara sizi kim yarattı diye sorsan elbette 
JÂUalî» derler. Öyleyse niçin ondan yüz çevirirsi¬ 
niz 2Jt O (Muhammed) der ki; Rabbim, onlar i- 
nanmayan bir kavim. * Artık onlardan yüz çevir. 

Ve de ki, selâm, yakında anlayacaksınız (Küfrünü ^ 
sûi ve deliliğinizi.) % 

§ 

— 368 — 












44 üncü SÜRE 


a 

rr 

İ 


f 

I 


*4 (■ f'i'ftri +<444.-* 4>+*-<‘< <; #< #'■» * * * 4-44 


AL-DUHAN (Duman) 
SÜRESİ 

Mekk^de inmiştir. 59 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kanlayan 
Allahın adı ile. 


* Hâ — M™. * Ve O apaçık kitap, 

* Şüphe yok ki, biz onu, kutlu gecede indirdik. 
Elbette biz sakındırımyız. * Her iş o gece hikmet¬ 
le halledilir. * O iş ki, indimizde hükmolunur, şüp 
hesiz biz göndermişizdir. * Rabbmdan rahmet ola¬ 
rak gönderilir. Elbette O, herşeyi duyan ve bilen¬ 
dir. * O, göklerin, yerin ve ikisinin arasındaki her 
varlığın Rabbidir. Eğer iyice inanırsanız. * Ondan 
gayri ilâh yoktur. O diriltir ve öldürür. Sizin Rab- 
binizdir ve gelip geçmiş atalarınızın Rabbidir. £ 

Onlar gerçi şüphelerle oyalanıp duruyorlar, i 
Artık gök yüzünde besbelli bir dumanın geleceği 
günü bekle. * O duman bütün insanları sarar, acı 
azap buöur. * Rabbimiz, bizden azabı uzaklaştır. 

Biz inananlarız. * Her şeyi açıklayan bir peygam¬ 
ber geldikten sonra size kim öğüt verecek? * Sema 
onlar yüz çevirdiler ve dediler ki: Bu bir öğreültmiş 

r-t-;-:<Mt z-rmi m a *k:^ * ı . ^^ 

mı — 












-M-;-:^33&3?<aef*f -i y -•■ v Yf*~n{Hu n •-?* 


deli. * Biz azabı biraz hafifleteceğiz. Ama, siz yine 
döneceksiniz. # O gün onları, çok şiddetli bir şe¬ 
kilde yakalarız. Ve elbette öc alırız. * Onlardan 
önce, Firavunun kavmint de iyi huylu bir pey¬ 
gamber yollayarak denemiştik- * Peygamber de¬ 
mişti ki Allahın kullarım bana teslim edin. El- : 
bette ben sizin için güvenilir bir elciyim. * Ve Al¬ 
laha karşı, ululanmayın. Şüphesiz ben size açık 
bir delil getirdim. * Ve beni taşlayıp- öldürmeniz 
den Rabbim ve Rabbiniz olan Allaha sığınırım. * 
Bana inanmıyorsanız bırakın beni, * O, Rahbine 
dua etti ve bunlar dedi şüphesiz suçlu bir kavimdir. 

* Sen artık kullarımla yola çık. Elbette sizin ar¬ 
dınızdan geleceklerdir. * Denizi kendi haline bırak. 
Şüphesiz onlar sulara boğulacak ordudur. * Nice balı 
çeler, pınarlar terk ettiler. * Ve nice tarlalar ve 
nice iyi mevkiler. * Ve bol bol faydalandıkları nice 
nimetler^ Böylece onları başka bir kavme miras 
bıraktık. * O zaman onların haline ne gök ağladı, 
ne ver. Ve kendilerine mühlet verilmedi. * İsrait- 
oğullarım zelil edici bir azaptan kurtardık. * 
Firavundan kurtardık. Şüphesiz O, ululanan ve 
haddi aşanlardandı. * Biz, İsn? doğallarım bilerek 
âlemlerden üstün dereceye seçtik. # Ve onlara açık 
bir denemeyi ihtiva eden deliUer verdik # Gerçek, 
şunlara derler ki: * Bize ancak bir kere ölüm var. Ve 
tekrar diriltilmeyiz. ^ Eğer doğru söylüyorsanız, 
getirin babalarımızı bize. # Bunlar mı hayırlıdır, 
yöksa_ T ub ba kav m i ve o n da tı öne eldİe f a m i? Biz 
otılan helak ettik Şüphesiz onlar suçluydular. 

^ Ve biz gökleri ve ftri ikisinin ara3in4Wdlect eğ¬ 
lence olarak yaratmadık Biz onları ancak ger¬ 
çek olarak yarattık, Ama, çoğu bitmez. ^Ayıcına 
günü, hepsinin belli bir günüdür. O gün dostun 
dosta f oydaşı olmaz. Yârdım da görmezler. & A pah 
kime acırsa o müstesna. Elbet Allah aziz, olan ve 


Ü-HU:-; ‘ : = H . gjg ■ . , g ■ 









-m r at-* -«ga-^ :d.-e,-; 

acıması çok olandır. * zakkum ağacı. * Günalı J 
kârların yemeğidir. * Erimiş kurşun gibi karın- | 
larmda kaynayacaktır. * Kaynar su gibi. * Yaka¬ 
layın onu, cehennemin tâ içine sürükleyin. * Schı- 
ra da şiddetli bir azap olarak tepesinden aşağı 
kaynar su dökün. # Tad, hani sen üstündün ve ke¬ 
rem sahibi idin? # İşte şüphe ettiğiniz azlap 

budur. * Elbette, çekinenler emin bir yerdedir, 

* Cennetlerde ve pınar başlarında * İpek ve sof 
giyerek karşı karşıya otururlar. *Ve böylece on 
lan, huri gözlülerle evlendiririz. * Orada emniyet 
içinde her çeşit meyveleri yerler. # Orada ilk ölüm¬ 
den gayrı ölüm tatmazlar. Ve onları Allah cehen¬ 
nem azabından korur. * Rabbinin bir lûtfu ola¬ 
rak işte büyük ongunluk budur. * Kur’am artla 
.sınlar diye, senin dilinde indirerek kolaylaştırdık, 

* Al tık bekle. Onlar da beklemedeler,' '* 


45 inci SÛRE 


■i 


r 

AL-CÂSİYE (Diz çökme) 

SÛRESİ ! 


Mekkede gfunişfûfj 37 âyettir. 


O 


\\ 


I 

■f 


Çıilk acuyan ve rahmeti 
bü tıl n ya Hık Gara kaplayan 
Aüahm adı ile. 


i 


1 


•V- H&j: — Mîm, ^ Kitap -ve- h_Lkmeti geniş 
o hw. Allah' t at# i' 1 ». u > a a . ı ad t r ili n iş 1 1 r, ^ Eîfo ette, ma- 
î'çı.a gukierdf^/e yem&- dettiler var, ^ içten 

. . mH&m 

— JçO — 


1 



















inananlar için sizin yaradılışınızda ve dünyaya 
yayılmış olan yaratıkların yaradılışında deliller 
var •* Ve geceyle gündüzün birbirini takip et¬ 
mesi ve Allahın gökten rizık olarak yağmur indirip 
onunla yer yüzünü ölümünden sonra diriltmesi ve 
rüzgârı dilediği gibi estirmesi,, düşünenler için de¬ 
lillerdir. * İşte bunlar Alahm delilleridir ki sana 
okuyoruz. Allahın sözünden ve delillerinden gayrı 
hangi söze inanılır? * Bütün yalancılara ve suç¬ 
lulara yazıklar olsun. * Allahın âyetlerini oku¬ 
yunca dinler de yine hiç duymamış gibi ululanma 
da ayak direr. Artık ona acı bir azap haber ver 
* Ve âyetlerimizden birşey öğrendiğinde onu ala¬ 
ya alır. Zelil edici azap o kişiler içindir. * Arkaların 
da cehennem var. Kazandıkları şeyler ve Allahı 
bırakıp benimsedikleri mâbutlar azaplarını gidere¬ 
mez. Büyük azap onlaradır. * Bu kitap, doğru 
yolu gösterir. Rablarının âyetlerini inkâr edenlere 
gelince, en acı azap onlaradır. ^ O Allah ki, denizi 
size râmetti, üstünde emriyle gemiler yüzer. Şük¬ 
redesiniz diye ,size lûtfunu ihsan etti. * Ve gökler 
de ve yerde ne varsa hepsini size râmetmiştir. Bun¬ 
da düşünen kavim için deliller var. * İman eden¬ 
lere de ki: Hak ettikleri cezanın verilmesi için Al¬ 
lahın günlerinin gelip çatacağını ummayanlann 
suçlarını bağışlasınlar. * Kim iyi bir iş işlerse ken 
dişinedir. Kim kötülük ederse yine kendisineöir. 
Sonra hepiniz dönüp Rabbinize varacaksınız, is 
railoğullarma kitap hüküm ve peygamberlik ver¬ 
dik, Ve onlara temiz rızıklar ihsan ettik 5 Ve om 
lan âlemlere üstün kıldık. # Ve onlara işler hak¬ 
kında deliller verdik. O konuda kendilerine bilgi 
geldikten sonra da sırf aralarındaki husumet yü¬ 
zünden ayrılığa düştüler. Elbette Rabbm kıyamet | 
günü ayrıldıkları noktalarda aralarında hüküm § 
I verecektir. # Sonra, şeriat işleri için seni seçtik, ş 

: . - . i 

- 370 — 














CIİ- 


m 


‘Çfc 


ölü 


Sen Ona uy. Bilgisizlerin havalarına uyma 
Elbette onlar, hiç bir şeyde seni Allahtan müstağ 
kılamazlar ve elbette zalimlerin bazısı bazısın] 
dostudur. Allah ise çekinenlerin yardımcısıdır 

* Bu, insanların can gözleridir ve içten inana 
kavim için doğru yolu gösterendir ve rahmetti 

* Yoksa kötülük edenleri, iman edip iyi işlenjt 
bulunanlarla eşit ini tutacağız Ve Ölmeleri ve 
rttmeleri de onlarla bir mı olacak sanıyorlar. Ne 
hüküm veriyorlar * Allah, gökleri ve yeri gere 
olarak yarattı. Ve herkes hakettîği karşılığı bulsıi 
diye. Onlara zulmedilmez. * Gördün mii t kendi 
leğirıi mabut edineni ve halini bildiği halde Ali 
tarafından, sapıklığa terk edileni. Allah onun 
lağım ve kalbini mühürlemiştir. Ve gözüne de 
de çekmiştir. Artık Allahtan gayrı ona kim doğ 
yolu gösterebilir? Hâlâ mı ibret almazsınız? 

Ve dediler ki: Hayat ancak dünya hayatıdır, 
rüz ve diriliriz. Ve bizi zamandan gayri bir şey 
düremez. Onların bu hususta bilgileri yoktur 
dece zancıa kapılmışlardır. * Ve onlara açık âyetle 
miz okununca delilleri :Dcğru söylüyorsanız ata 
rımızı bize getirin a demekten ibarettir. * De 
Sizi Allah diriltir sonra öldürür, sonra geleceğim 
şüphe olmıyan kıyamet günü sizi toplar Ama inşa 
lana çoğu bilmez. Göklerin ve yerin eğem enli 
Allahındır. Kıyamet günü batıla inananlar 
rana uğrayacaklardır. * Ve görürsün ki, her ü 
met, diz çökmüş kendi kitabına cağırılmada. f 
yaptıysanız o gün Onun karşılığını bulursunuz. 

Bu kitabımız, size gerçeği söyler. Muhakkak b 
yaptıklarınızı yazmışızdır. * İnanan ve iyi işleri 
bulunanları, Rabları rahmetine alır. Büyük oı 
günlük budur. * Ama kâfir olanlara gelince, 
âyetlerim okunmuyor muydu? Ama siz ululan 
nız ve suçlu bir kavim oldunuz * Ve size Ailahm 


İÜ 

m | 

i 

Jl 

n 

ir. 


.n- 


h us- 


m 


— 371 — 


e 

i- 

■t* 
k 
n 
di- 
ah 
kü¬ 
pe r- 
ru 
* 

ii- 
Öl 

sa¬ 
ri 
la 


size 


.... , ;.-... 







vaadi gerçektir. Ve kıyametin kopacağında şüphe 
yoktur dendi mi, derdiniz ki: Kıyamet nedir bilmi¬ 
yoruz. Ancak bir zan da bulunuyoruz, iyice anla¬ 
mış değiliz ki.» * Ve onlara yaptıkları işlerin kötü¬ 
lükleri bildirilir Ve alay ettikleri şey başlarına ge¬ 
lir. * Ve onlara denir ki, siz nasıl bugüne ulaşa¬ 
cağınızı unuttuysanız bugün de biz sizi unuttuk. 
Barınağınız ateştir. Yardımcınız da yoktur. # Bu 
da Allahın âyetlerini alaya almanızdan ve dünya 
hayatmm sizi aldatmasından geldi başınıza. Artık 
cehennemden çıkarılmaz onlar. Ve onlara hitab 
edilmez. # Şükür, göklerin ve yerin Rabbma, â- 3 
lemlerin Rabbına. * Göklerde ve yerde büyüklük 
Onuıiclur. Ve aziz ve hikmeti çok olan Orîur. 


46 racıı SÜRE 


I AL-AHKAF (Kum 

yığtfıu) 

I SÛRESİ 

$ fcffekkede inmistö"; 35 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti 
bütün varlıkları kaplı yan 
Allahın adı ile. 


I * Hâ — Mf*l * Bu kitap aziz ve^ hikmeti çok 

§ olan Allah tarafından indirilmiştir. * Biz gökleri 
| ve yeri ve ikisinin arasında olanları ancak, ger 
| çek olarak ve muayyen bir zaman için yarattık. 
t Kâfir olanlarsa kendilerine yapılan uyarmadan yüz 

t* 

İ 

— 372 — 











çevirirler * De ki: Allahtan gayrı bas vurduklara 
nızı gördünüz mü? Onların dünyada ne yarat- 
tıklarını bana gösterin. Yoksa göklerde bir ortak 
Jarc mı var? Eğer doğru söylüyorsanız bundan ev 
velki bir kitabı veya eserle!ini gösterin bana. ^ 
Allahı bırakıp da kıyamet günü kendisine cevap 
vermiyeeek olan ve keödisme tapanlardan haberi 
bile bulunmayan şeylere kulluk edenden daha ga 
fi] kim vardır? * Ve İnsanların toplandığı zaman 
onlar düşman kesilirler ve kendilerine tapanların 
kulluklarını rla inkâr ederler. ^ Onlara acık âyet¬ 
lerimizi okudun mu? Gerçeği inkâr ederler. Ve 
«Bu. besbelli bir büyüdün derler. # Yoksa bunp 
kendisi mi uyduruyor derler. Dr ki: Ben ııvduruyor- 
sam, Allahın azabından hiçbir şayi benden gide^- 
içmezsiniz. G, Kur’an hakkında , dediklerinizi dah^ 
iyi bilir. Benimle sizin aranızda tanık olarak (j) 
yeter. Bağışlaması ve acıması çok olan O’dur. ^ 
De ki: İlk peygamber ben değilim. Ve bana ne ya¬ 
pılacağını bilmem. Size ne vapılaçağmı da bilmeni. 
Ben ancak bana vahyedîlene 
uyarım. Ve açıkça bîr sakın (brandan 
başka bîr şey değilim, # De ki: Gördünüz mü, A - 
lah katından geldiği halde sm onu inkâr ettiniz. 
Ama, İ srailo pti llann d an hm tanık Onun gerçek o - 
dağıma tanıklık etti ve İnandı. Sîzse kibre kapı- 
diniz. Elbette. Adalı zalim kavmi doğru yola ilet¬ 
mez. # Kâfir olanlar, inananlara dediler ki: Eğeı 
bir hayır olsaydı onlar bizi geçemezlerdi. Ve Kur 1 
anla doğru yolu bula mavin ca d ivecekler kî <BU. 
eski bir yalan.» r* Bundan önce de Musa’nın kitabı 
rehberdi. Ve rahmetti. Bu kitap onu doğrular, Arap 
dhiyledm Zulmedenleri korkutmak ve İyilere müj¬ 
de vermek içindir. # Onlar ki, Rabbimiz Allahtır 
dediler ve doğru yolu tuttular, artık onlara korku 
ve keder yoktur. * Onlardır cennet ehli. Yaptıklara- 


... 

— 373 — 


* 

















t£*İl ;ı; ’ - - - f _1 _ I *ij 

§ na kârlılık cennette ebedî kalacaklardır. ♦ Biz in¬ 
sana ana babasın t etmesini emrettik: Art as ı 

onu zahmetle taşıdı ve doğurdu. Gebelik müdde¬ 
tiyle sütten kesme müddeti otuz ay tutar. Sonun* 
da ergenlik cağı gelir ve kırk yaşma erer de der 
ki; Rabbim bana da ana babama da verdiğin nime¬ 
tine karşı şükret meyi nasibeyle. Ve soyumdan 
gelenleri iyi kişiler yap da benden hoşnut ol. Şüp¬ 
hesiz beti sana tövbe ettim. Elbette ben M üs tu¬ 
manlardanım. * Onlar öyle kişilerdir ki yaptıkla¬ 
rının en güzelini kabul ederiz. Ve kusurlarını ba¬ 
ğışlarız. Cennet ehlindendirlcr. Onlara bu dosdoğ¬ 
ru ifcat veı jf ki. anasına babasına: Si.z de 

bana tekrar kabirden çıkacağımı mı söylüyorsu¬ 
nuz? Benî buna inanmağa mı çağırıyorsunuz? 
Benden önce de çok nesiller gelip geçti demiştir. On 
lar da (Ana, baba) Allaha yalvarırlar da yazık sam 
derler i narı kî Allahın vaadi gerçektir. O (Evlât) 
der ki: «Bu, eskilerin masallarından başka bir sey 
değil.» * Bunlar^öyle kişilerdir ki, kendilerinden 
önce cfntenten ve insanlardan gelip geçmiş, top¬ 
luluklar içinde azaba uğrayacaklarına dair söyle- 
nen sözü hak etmişlerdir. Onlar elbette hüsrana 
uğrayanlardır. * Ve herkesin yaptığı ise göre de¬ 
receleri var. Ve yaptıklarının karşılığım (Allah) 
elbette tam olarak Öder, zulme uğramazlar. O gün 
kâfir olanlar, ateşe atılırlar. Ve kendilerine «Dün¬ 
ya hayatında bütün temiz şeylerinizi kaybettiniz» 
denir. Orada bunlarla geçinip durmuştunuz. Bu 
günse dünyada hakşîz yere kibre saptığınız ve 
bozgunculuk ettiğiniz. için zelil edici azapla ceza¬ 
lanırsınız. # Ve Adın'kardeşini an ki kavmini Ahkâf 
(Kum yığını) korkutmuştu. Ondan önce ve sonra 
gelip geçmiş-sakmdiFisılar da: «Yalnız Allaha kul¬ 
luk edin» diye korku tanışlar dı. O da (Adın kardeşi) 
öyle demiş «Ve şüphe yok ki ben o büyük günün 




374 —. 


.. . i v F , -•* , - - v ...... r •. -d- - O-vVÜ'’". iP* 








aa im:-’- t^^easragfc 


azabına uğrayacağınızdan korkuyorum» demişti 

* Onlar demişlerdi ki: Sen bizi, taptıklarımızdan 
caydırmağa mı geldin? Doğru söylüyorsan bize 
haber verdiğini başımıza getir bakalım.» * Demişti 
ki: Azabın vakti hakkındaki bilgi Allaha mah¬ 
sustur, Ve ben ne ile gönderilmişsem, size onu 
bildiriyorum. Ama görüyorum ki siz cahil bir ka 
vimsmiz, * Vaktaki o bulutun vadilerine doğru gel 
mekte olduğunu gördüler: Bu dediler bize yağmur 
getiren bulut. Hayır, o tez gelmesini istediğiniz şey* 
Acı bir azap ihtiva eden rüzgâr». * Bir asap ki* 
Rafobinin emri ile herse yi helâkeder. Nitekim hep¬ 
si de helak olup gitti. Öyle bir güne erdiler ki 
evlerinden başka hiçbir şey ortada kalmadı, işte biz 
suçlu kavmi böyle cezalandırırız. * Biz onlara, size 
vermediğimiz kuvveti vermiştik. Kulak, göz ve gö¬ 
nül vermiştik. Lâkin Allahın delillerini bile bile 
inkâr ettikleri zaman üstlerine gelen azabı ne kıl 
lakları, ne gözleri, ne gönülleri giderebilmişti. Alay 
ettikleri başlarına gelmişti. * Ve muhakkak ki, 
çevrenizdeki şehirleri de mahvettik. Tuttukları 
yoldan dönsünler diye delilleri iyice anlatmakta¬ 
yız. # Allahı bırakıp ta mabut olarak benimse^ 
dikleri ve Allaha yaklaşmak için tapındıkları put¬ 
lar onlara ne diye yardım etmedi? Hayır, O putlar 
gözlerinden silinip gittiler. Bu, onların uydurduğu 
bir şeydi. * Hani cinlerin bir bölüğünü Kuran dini 
lesinler diye senin yanma yollamıştık, oraya 
varınca birbirlerine, susun, demişlerdi. Okunuş bi¬ 
tince de korkutmak için kavinılerine dönmüşlerdi, 

# Ey kavmimiz demişlerdi Gerçek, biz Musa’dan 
sonra indirilmiş bir kitap duyduk kî, önceki kitap 
Jarı gerçekliyor ve doğru yolu gösteriyor. ^ Ey kav- 
mimiz, Allahı çağırana uyun. Ona inanın da suç¬ 
larınızı bağışlasın. Ve acı azaptan sizi korusun. % 
Ve Allahı çağırana kim icabet etmezse o, yer yü- 


^ 375 












AA^AA AA -? H A A AWAAAmA£¥A ^ 

§ zünde Allahı acze düşüremez. Ondan başka yar- 
% dımcüarı da yoktur. Onlar, a gık bir sapıklık için- 
i| dedirlefp; ^ Görmezler mi ki, '* Allah gökleri ve yeri 
yaratmıştır, O ya ra dışta hiç yor ulrmy anın gücü el 
H bet ölüyü de diriltmeye yeter. O, herşeye gücü 
§ yetendir, * O gün küfre düşenler, ateşe sürülür. 

| «Bu, gerçek değil mi» diye sorulur: «Evet» derler. 

İ Allah buyurur ki: «Küfre saptığınız için tadın aza 
| bx.» * Peygamberlerden azim sahibi olanlar, na¬ 
sıl sabret tilerse sende sabret. Onlar hesabına ace 
le etme. Onlara haber verilen azabı, gördükleri gün, 
sanırlar ki dünyada sadece bir günün bir anı kadar 
yaşamışlar. Bu, bir bildiridir. Bozgunculardan gay 
rısı helâ,k edilir mi? 


47 İhucİ SÜRE 




> >d-*&&4 > * * v>i* V*■>* 


MUHAMMED SÛRESİ 


Me d in ede gg&pştir 38 âyettir. 


İ I 


Çok acıyan ve rahmeti 
hu tün varlıkları kaphyan 
Allahım adı ile. 


* Küfre sapıp halkı Allah yolundan çıkaranla¬ 
rın işlediklerini (Allak) boşa çıkarmaktadır. 
İnananların ve iyi işler işiiyenlerin ve gerçek 
olarak Muhammed'e indirilene inananların kota- 






37Ö — 







\ 


w; s: k smh ki : 


lükleri bağışlanır ve ba'Jleri düzeltilir. * Bu da şiip- 
İlesi z küfre sapanlarm. Lalda uymalarından ve 1- 
nanlann ise Rablarmdan gelen gerçeğe ııymala¬ 
rmdandır, Böylece Allah insanlara örnekler ver¬ 
mektedir. Küfre saparlarla •■ava.sa girdiğinizde 
vurun boyunlarına. Onlar j iyice yaralayıp, bozgu¬ 
na uğratarak üst gelince isi sıkı tutam. Esi)3eri 
sıkı bağlayın. Sonra isterseniz onları salıverirsin!!;. 

Dilerseniz, savaş ağırlığını atmcaya kadar para alır 
da bırakırsınız. Bu böyleöir Allah dilemeydi unlan 
barbriz de helak ederdi. Ama bir kısmınızı bir ka¬ 
rnınızla denemek ister. Ve Allah, yolunda öldürü¬ 
lenlerin yaptıklarını asla boşa çıkarmaz. * Onları 
doğru yola götürecektir ve hallerini düzeltecektir. 

* Oıdan cennete koyar ve cenneti onlara tanıtır. 

# Ey insanlar, siz, Allahın emirlerine uyarsanız 0 
da size yardı m eder Ayaklarınıza direnme gücü 
verir. # Küfre sapan]ara gelince, kötülük oniaradu 
ve yaptıklarım boşa çıkarmaktadır. * Bu da Ali 
labm indirdiğinden hoşlanmadıMarmdandır. O da 
yaptıklarım tesirsiz kılmaktadır. # Yer yüzünde 
dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunu görmez¬ 
ler mi? Allah onları helâk eclivermiştir. Kâfirlere 
de böyle davranılacaklar. * Bu böyledir. Muhakkak 
ki Allah, inananların yardımcısıdır. Kafirlerin 
ise yardımcısı olmaz. ^ Elbette Allah inanan ve iyi 
Merde bulunanları altlarından ırmaklar akan cen¬ 
netlere koyar. Küfre sapan]arsa günlerini doldurur 
laı ve hayvanlar gibi yerler, onları barınağı 
leştir ^ Çok şehirlerin halkını helak ettik kr 
lar seni çıkardıkları şehrin halkından daha da giıç- 
lüydüler. Onlara yardım eden olmaz. * Rabbmdah 
kesin bir delile sahip olan kişi, kötü işi süslü gös¬ 
terilen ve kendi havalarına uyan kişilere benzçr 


öt 




377 — 
















fn 

2i 


mi? * Allahtan korkanlara vaad edilen cennetin 
örneği şudur; Orada, bozulmamış sular taşıyan 
ırmaklar, lezzeti bozulmaz süt ırmakları ve içen¬ 
lere iad veren, şarap ırmakları, saf ba*i akıtan ır¬ 
maklar var. Bütün meyveler onların, R ablar mm ba 
ğışlanıası onların. Bunlara nail olan kişi ateşte e- 
bedi olan üstüme kaynar sular dökülen ve bar- 
sakları parça 1 an an. ;k iş i 1 e re benzer mi? # Onlardan 
seni dinliyenler de var, ama yanından ayrılınca 
kendilerine bilgi verilenlere; Demin o ne söylüyor 
dm» derler. Onlar öyle kişilerdir ki Allah gönül¬ 
lerini mühüvlemiştir ve kendi havalarına uymak 
tadıriar. * Doğru yolu bulanlara gelince: Onların 
doğruluğunu ar td ırmaktadır ve onlara çekinme ka¬ 
biliyeti vermektedir. ^ Onlar ansızın kıyametin 
başlarına kopmasından başka bir şey mi bekliyor 
lar gerçek, kıyametin azimetleri geldi. Onlara gelip 
çatınca ibret almaları bir şeye yaramaz. # Bilki, el 
bette Allahtan gavn ilâh yoktur. Kendi suçun ve 
inanan kadm ve erkeklerin suçları için bağışlan¬ 
ma dile. Allah dönüp dolaştığınız yeri de, varacağı 
mz yeri de bilir. # İnananlar derler ki; Bir sûre 
indir il-seydi. Kesin hükümlü bir sûre indirilince 
ve onda harbden bahsedilince gönüllerinde hasta¬ 
lık olanları görürsün ki, ölüm korkusuyla baygın 
hale gelirler. Artık ölüm onlara daha elverişlidir. 
* İtaat etmek ve doğru söz söylemek lâzımdı. İşe 
sıkı sarılınca da Allahın gerçek olarak söylediğini 
kabul etselerdi bunun kendilerine daha hayırlı 
olacağını anlarlardı. * Artık iş başına gelir de, 
dünyada bozgunculuk eder ve akrabanızı kestirir 
mısinfe? * Onlar öyle kişilerdir ki; Allahın lane¬ 
tine uğramışlardır, Allah onların kulaklarını sağır, 
gözlerini kör etmektedir. # Neden Kur’anı iyice 
düşünmezler, yoksa gönülleri kilitli mi? * Doğru 
yol kendilerine açıkça malûm olduktan sonra ge- 


— 373 - 




H - T -'^ ■ ' .. : • . 


I 

S 

3; 

I 

*1 

<f 


t 


îisîn geriye eski dinlerine dönenlere gelince, şey¬ 
tan amelleri in onlara süslü göstermekte ve onları 
emellerle doldurmaktadır. * Bu böyledir. ÇünMi 
onlar, Allahın indirdiği şeyden ikrah edenlere: «Biz 
bazı islerde size itaat edeceğiz» demişlerdir, Oysla 
ki, Allah onların sırlarını bilmektedir, ^ Melekler 
yüzlerine, sırtlarına vurarak canlarını alırken hâl¬ 
leri nice olacaktır? # Bu, böyledir Çünki onlar Al¬ 
lahın gazabına uğrayan şeylere uymuşlardır. Ve 
Allahın rızasından yüz çevirmişlerdir. Bu yüzden 
Allah yaptıklarını mahvetmiştir. * Yoksa gönül 
terinde hastalık olanlar, Allah onların kinlerim 
meydana çıkamuyacak mı sanıyorlar? * Dileseydik 
onları sana gösterirdik de yüzlerinden tanırdın. 
Onları sen elbette sözlerinden anlarsın. Ve Allah 
yaptıklarınızı bilirjf Muhakkakki.. sizden cihada gi¬ 
denleri ve sabredenleri bildirmek ve gizlediklerinizi 
haber vermek için sizi denemektedir. Küfre sa¬ 
panlar ve halkı doğru yoldan çıkaranlar ve tioğrju 
yolu açıkça anladıktan sonra peygamberimize 
karşı gelenler, Allaha bir zarar veremezler, Allah 
onların yaptıklar mı yakında mahvedecektir. & 

Ey inananlar, Allaha itaat edin. Peygamberimize 
itaat edin. Yaptıklarınızın boşa gitmesine meydan 
vermeyin. * Küfre sapanlar ve halkı Allah yolun¬ 
dan çıkaranlar ve sonra da kâfir olarak ölenler yok 
mu? Muhakkak ki Allah onları affetmez. * Altık 
gevşemeyin ve üstün olduğunuz halde bansa çağır¬ 
mayın. Allah sizinledir, Yaptıklarınızı boşa götür- 
memektedir. Dünya hayatı, bir oyalanma ve eğ¬ 
lencedir. İnanır ve çekinirseniz mükâfatlanma 
(Allah) vermektedir. Ve sizden mallarınızı iste¬ 
mektedir. * Eğer hepsini istese ve sizi zorlaşa ei^ıı 
riliğe düşerdiniz de, hasetleriniz meydana çıkardı. 

& Sîzler böylesiniz. Allah yo taife malınızı harca¬ 
mağa çağırmıyorsunuz da içinizden cimrili:: edenler 

-■: ' ■’ tt&î-r felsefe 


2'7ö 


ıeıe(«^sjei9ieıe»î«eıeıeı 













f 









380 






erkek ve kadın bozguncuları ve eş koşan kadın ve 
erkekleri azaplandırsm diye, O, kahr olasıların 
kötülükleri dönüp başlarına gelsin. Allah anlara 
gazap etmiştir ve onları lânetlemiştir ve onlar 
için cehennem hazırlamıştır. Ne kötü yerdir orası. 

* Göklerin ve yerin orduları Allahındır ve Allah 
aziz olan ve hikmeti çok olandır. * Şüphesiz (biz 
seni tanık, müjdeci ve sakındırıcı olarak gönderdik. 

* Allaha ve peygamberine inansınlar, Allahın em¬ 
rini yerine getirsinler, onu takdis etsinler ve sa¬ 
bah akşam Onu ansınlar ve tenzih etsinler diye. 

* Sana sadakat yemini edenler, Allaha sadakat 
yemini etmişlerdir. Allahın' eli, onların ellerinin 
üstündedir. (Allahın kudreti onların kuvvetlerin 
den üstündür) artık kim dönerse zararı kendi nef 
sinedir. Ve Allaha karşı ahdmda durana, yakında 
büyük bir mükâfat verilecektir. * Bedevilerden 
geri kalmış olanlar (Aslam, Cüheyna, Mtizeyna, 
Gifar kabileleri ki peygamberimiz tarafından hic¬ 
retin altıncı yılı Hudeybiye harbine iştirake dâvet 
edilmişlerdi de fakirliklerini ileri sürerek harbe iş¬ 
tirak etmemişlerdi) sana diyecekler ki: Bizi mal¬ 
larımız ve çoluk çocuğumuz oyaladı. Sen bizim 
için bağışlanma dile. Onlar kalblerinde olmayanı 
dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar eriş¬ 
tirmek isterse veyahut bir fayda vermek dilerse 
ona kim mâni olabilir? Allah yaptıklarınızdan ha 
beri olandır. * Siz sandınız ki, peygamber ve ina¬ 
nanlar artık bir daha ailelerine dönemiyecekler. 
Bu zan size parlak göründü. Siz fena bir zanna 
kapıldınız ve kötü bir kavim oldunuz. * Ve kim 
Allaha ve peygambere inanmazsa bilsin ki, biz 
mutlaka kâfirler için kavurucu bir ateş hazırlarm- 
şızdır. * Göklerin ve yerin egemenliği Allahındır. 
Dilediğini yarlıgar, dilediğini azaplandırır, Ve 
Allah yarlıgaması ve acıması çok olandır. * Geri 




— 381 — 















kalanlar( Harbden) siz ganimetleri almağa gider 
ken biz de size uyalım derler. Onlar Allah selâmını 
değiştirmek isterler. De ki; Siz aslâ bize uyamaz- 
smız. Allah da önce böyle buyurdu. Diyecekler ki; 
Hayır siz bizi kıskanıyorsunuz. Hayır, onlar anla¬ 
yışları kıt bir topluluktur. * Bedevilerden geride 
kalanlara (harbden) de ki: Yakında şiddetli sa¬ 
vaşan ve kuvvetli bir toplulukla harbe çağırılacak¬ 
sınız, onlarla sonuna kadar vuruşacaksınız. Meğer 
ki onlar Müslüman ola. Artık itaat ederseniz, Al 
lah size güzel bir mükâfat verir ama evvelce dön¬ 
düğünüz gibi yine dönerseniz sizi acı bir azapla a- 
zaplandırır. * Kör, topal, ha^a olanlara (Evde ka 
lırlarsa) vebal yoktur. Kim Allaha ve peygamberine 
itaat ederse onu altlarından ırmaklar akan cen¬ 
netlere koyar, kim yüz çevirirse onu acı bir azapla 
&zaplandırır. * Muhakkak ki Allah, ağacm altın¬ 
da sana vefa yemini ettikleri zaman inananlardan 
razı olmuştur. Allah kalbleriııdekmi bildi ve onla¬ 
ra huzur ve sükûn indirdi ve onları yakın bir fe¬ 
tihle (Zaferle) mükâfatlandırdı. Ve elde ettikleri 
bir çok ganimetler ihsan etmiştir. Allah aziz ve 
hikmeti çok olandır. * Ve Allaha size birçok gani¬ 
metler elde edeceğinizi vaadetmiştir ve bunu çabuk 
laştırmıştır. Ve inananlara bir delil olsun ve siz 
doğru yola giresiniz diye insanların elini sizden 
uzaklaştırmıştır. * Henüz elde edemediğini^ bar¬ 
ka ganimetler de vaadetmiştir. Allah bilgisiyle 
onları kuşatmıştır. Ve Allah gücü herşeye yeten 
dir. * Kâfirler, size karşı harbe girerlerse mutlaka 
sırtlarını dönerler. Ve bir dost ve bir yardımcı bu¬ 
lamazlar. * Bu, Allahın önceden de cari olmuş ni¬ 
zamıdır ve Allahın nizamı aslâ değilmez. * O Allah 
ki, Mekke vadisinde yendiğiniz düşmanlarım zır 
elini sizden ve sizin ellerinizi de onlardan çekti 
Allah bütün yaptıklarınızı görendir. * Onlar (Düş- 


§ 


iot'-v:'- m- oıooovM-:- o;->.ifritte* 








gaefseîaes h--- i *-*?se*A 

1 

inanlarınız) küfre sapan ve sisi mescld-i haramdan *► 
meneden ve kurbanlarınızı yerlerine ulaştırmayan jî 
kişilerdi. Eğer Mekke'de sizin bilmediğiniz ve hu a 
yüzden çiğneyip geçeceğiniz ve boyiece günaha 5j 
gireceğiniz erkek ve kadın inananlar bul on masaydı | 
sizi Mekke’ye sokardı. Fakat Allah dilediğini rah¬ 
metine almak için sizin ellerinizi onlardan çekti 



Birbirlerinden seçilip ayrılsalardı. içlerinden kğfir 
olanları elbette acı bir asaba uğratırdık. * Küfre 
sapantarm katblerinde caniîlik inadı bulunduğun¬ 
dan AUah, peygamberine ve inananlara sükûnet 
ve huzur verdi. Ve onlara çekinme sözünü gerekli 
kıldı ve zaten onlar Allahın birliğini bildiren söze | 
daha lâyıktılar ve Allah herşeyi bilendir. * Ve mu- ^ 
hakkak ki, Allah peygamberine gerçek bir rüya 
gördürmüştür. Allah dilerse emin olarak ve saçla¬ 
rınızı kazıtmış veya kestirmiş olarak ve yürekleri 
nizdc korku bulunmaksızın elbette sîzi meseid-i 
haram'a sokacaktır. Allah sizin bilmediğinizi bilir. 
Bundan başka da size yakın bir fethi nasip ede¬ 
cektir. * o Allah ki, peygamberini doğru yolu gös¬ 
termek üzere ve hak dini ile bütün dinlere üstün 
olmak için göndermiştir. Allahın tanıklığı yeter, 

* Muhammed* Allahın peygamberidir. Onun yanın¬ 
dakiler kâfirlere karşı şiddetlidirler. Kendi araların 
da ise merhametlidirler Onları Allahın ihsanım 
ve rızasını dileyerek rükû ettiklerini ve secdeye t 
kapandıklarını görürsün. Yüzlerinde secdenin iz- 
leri görünür. Bunun benzerleri Tevratta da ve İn- 
cilde de vardjr. Adetâ filizlenmiş bir ekin tanesine 
benzer. Allah o filizi kuvvetlendirmiştir, kalınlaş- $ 
tımııştır da boy atarak gövdelerine dayanıp yük- i 
seltmiştir. bu hal, ekinci kâfirleri yerindirir, şa- ü 
şırtır. Allah inananlara ve iyi işlerde bulunanlara 
yarlıganma-ve büyük mükâfat vaadetmiştir. 


— 333 — 









îii 


K-,- - r: ' ' ■ ■ 1 ' ’s-y'r) 


49 uncu SÜRE 


/44*4* frfr^*»*»*^» *»* » * * 44H <-«<* *■■•■’&** 


• f 


AL-HUCURAT (Odalar) 

SÛRESİ ;■ 

Mfr'dinedt inmiştir. J8 âyettir. | 

î «HH? *** «. <•♦'•*• •»'HH^^rtMMr*; *K*«*«i»A*)p«» .< ■ +1 


Çok acıyan ve rahmete bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adîyle. 


# Ey inananlar^ Allahın ve peygamberinin Onli¬ 
ne geçmeyin ve Allahtan korkun. Şüphesiz O her 
şeyi duyan ve bilendir. * Ey inananlar, sesinizi 
peygamberin sesinin üstüne çıkarmayın. O’na kendi 
aranızda konuşur gibi yüksek sesle hitap etmeyin. 
Yoksa farkına varmadan yaptıklarınız silinir gider. 
* Allahın elçisinin yanında seslerini hafifletenler 
öyle kişilerdir ki Allah onlarm kalblerinı, Allah 
korkusuyla denemiştir. Yarbganma ve büyük mü¬ 
kâfat onlaradıj^Odadan odaya bağırarak sana ses 
lenenlerin çoğu düşüncesizlerdir. ^ Eğer onlar sab 
retselerdi de sen. çıkıp yanlarımı gelseydin onlar 
için daha hayırlı olurdu. Allah bağışlama ve acı 
ması çok olandır. * Ey inananlar bir bozguncu çı¬ 
kıp size bir haber getirdi mi, doğru veyahut yanlış 
veya yalan olup olmadığını iyice araştırın Yoksa 
bir kavme farkında olmadan bir kötülük .eder ve., 
ettiğinize pişman olursunuz. & Bilin ki ; içinizde 


PM- - PtfP: •İ-P-P^P.-P-P-PH'P-H rim&m 

— 384 — 













Allahın peygamberi var. Eğer O, çok işlerde 
size uysaydı günaha girerdiniz, fakat Allah size i- 
manı sevdirdi ve kalblerinizi imanla süsledi. Ve 
küfre, bozgunculuğa ve isyâna karşı sizde nefret 
uyandırdı. İşte onlar ongun kişilerdir. * Allahın 
lütuf ve nimetine kavuşmuşlardır. Allah her şejyi 
bilen ve hikmeti çok o] an dır. * İnananlardan, ii- 
ki grup birbirleriyle savaşa girerlerse hemen ara¬ 
larım bulun. Biı grup öbürüne saldırırsa o saldır 
ganlara karşı* AJJahm emrine itaat edecekleri 
tarihe kadar, savaşın. Allahın emrine itaat ettik¬ 
lerinde adaletle barıştırın. Ve adaletle muamele 
edin. Muhakkak ki Allah, âdil olanları sever. 

* İnananlar elbette kardeştirler. Kardeşlerin a- 
rasını bulun. Size acınması için Allahtan çekinitn. 

* Ey inananlar, bir grubunuz öteki bir grupla alay 

etmesin. Olabilir ki, alay edilenler alay edenlerden 
daha hayırlıdır. Kadınlar da birbiriyle alay etıjıe 
sin. Olabilir ki, alay edilen kadınlar öbürlerinden 
daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın, kötü lâkap 
lar takmayın. İnandıktan sonra bozgunculuğa dü¬ 
şenlerin adları ne kötüdür. Ve tövbe etmeyenler 
zalim kişilerdir. # Ey inananlar, zanna kapılmak¬ 
tan çok çekinin. Şüphesiz bazı zanlar günahtır. 
Birbirinizi tecessüs etmeyin, bir kısmınızı gıyabın 
da yermeyin. Ölü kardeşinin etini yemeyi seven 
var mı? Tiksiniyorsunuz değil mi? Allahtan kor¬ 
kun. Muhakkak O, tövbeleri kabul eden ve aci - 
yandır. * Ey insanlar, biz sizi, bir dişi ve bir ür¬ 
kekten yarattık; ve sizi aşiretler ve kabileler ha¬ 
line getirdik, tanışın diye. Elbette Allah ,indinde 
makbul olanınız, Allahtan en çok ^e- 

k i n e n i z d i r. Allah her şeyi 
bilen ve her şeyden haberi olandır. * Redevîlçr: 
«İnandık» dediler. De ki: «İnanmadınız ajna, Mİüs 
lürnan olduk deyin. İman henüz gönüllerinize 

JÖ J - 
















1 % 






girmedi eğer Allah ve peygamberine itaat ederse¬ 
niz, yaptıklarınızın sevabından bir şey eksiltmez.» 
Şüphesiz O, yar lı gam ası çok olandır. * Ey ina¬ 
nanlar , O kişiler ki, Allah ve peygamberine inanır¬ 
lar sonra şüpheye düşmezler ve Allah yolunda mal¬ 
larıyla ve canlarıyla savaşırlar; işte onlar sadık 
kişilerdir. # De ki: Dininizi Allaha mı bildireceksi 
niz? Göklerde ve yerde ne varsa Allah bilir. Ve Al¬ 
lah her şeyi bilendir. * Müslüman olduk diye seni 
minnet altında mı bırakıyorlar? De ki: Müslüman 
olduğunuzdan dolayı beni minnet altında bırak¬ 
mağa kalkışmayın. Siz Allaha karşı minnet altın¬ 
dasınız. Eğer doğru söylüyorsanız sizi doğru yola 
iletip iman nasip ettiği için. * Elbette Allah, gökle¬ 
rin ve yerin sırrını bilir. Ve Allah, bütün yaptıkla¬ 
rınızı görendir. 


50 inci SÜRE 




♦mu 


KÂF SÛRESİ 

Mekkede İnmiştir. 46 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahm adı ile. 


1 1* Kâf — Kutsal Kıır’an (Hakkına) * Onlar 
içlerinden bir korkutucunun gelmesine şaşıp 
kaldılar da, kâfirler dediler ki: «Bu, garip bir şey.» 

— 386 — 




















* Biz toprak olduktan sonra mı (Tekrar dirile¬ 
cek misiz?) Bu, olmayacak bir dönüş. * Gerçek, on 
lardan ne kadarını toprağın şimdiye kadar yuttu¬ 
ğunu biz biliriz. Çünki, yanımızda bunları zapteden 
bir deiter var. * Hayır, buna rağmen kendileri¬ 
ne gelmiş olan gerçeği yalan sayarlar ve şimdi 
karmakarışık bir durumdadırlar. * Üstlerindeki 
göğe bakmazlar mı? Onu nasıl koruduk ve beze¬ 
dik, bir yerinde kusuru yok. * Yeryüzünü de Öyle 
yarattık (Kusursuz). Üstüne sağlam dağlar yer¬ 
leştirdik ve her çeşit güzel bitki çiftlerinden bitir¬ 
dik. * Tâki bize yönelen kullarımız için bir düşün 
ce ve ibret konusu olsun diye. * Ve gökten müba¬ 
rek bir yağmur indirdik. Onunla bahçeler yetiştir¬ 
dik ve hasad edilecek taneler bitirdik. * Ve hurma 
ağaçları (Bitirdik) ki boy atmış ve meyveleri bi¬ 
tişmiş gibi sıktır. * Kullara mık olsun diye ve biz 
yağmurla ölü şehri diriltiriz. Kabirden çıkış da 
böyle olacaktır. ■* Onlardan önce, Nuh kavmi, Res 
ve Semud tayfası da (Dini ve peygamberi) yalan 
saymışlardı. * Ad ve Firavun kavimi eri ve Lût’un 
kardeşleri de. * Eyke ehli ve Tııbbah kavmi de pey 
gam herleri yalanlamışlardı. Helak olmayı hak et¬ 
mişlerdi. * İlk yarachlısdan âciz mi kaldık? Hayır, 
ama onlar, yeni bir yaradılışı, şüpheli görüyorlar, 

* Ve biz insanı yarattık. Ve nefsi onu nasıl vesve¬ 
selere düşürür biliriz. Ve biz ona sah damarından 
daha yakınız. * İnsan ne söyler ne yaparsa, vazan 
iki melek var. Bm sağda oturur biri solda. * (İn¬ 
san) hiç bir .söz söylemez ki. yanında onu zaoteden 
biri bulunmasın. * Son nefesine geldiği zaman, 
(kendisine denir ki;V iste kaçın durdurun (akıbet) 

* Ve Sûr üfürülür. İste azap günü odur. * Ve 
kes, yanında bir götürücü ve tanıkla beraber 
lir. * Sen bundan gaflette idin. Simdi gözünden 
perdeyi kaldırdık. Artık bugün keskin görürsün, 


— 387 — 


her 

ge- 


rteferâ 

















* Arkadaşı (Yazıcı melek) der ki: İşte ne yaptıysa 
hepsi bende. * Atm cehenneme, bütün inatçı k⬠
firleri. * Hayır işlemeyi men eden, hayasız şüphe 
ciyi * Ki Allahtan gayn bir mabut edinmişti. Atm 
artık onu şiddetli azaba. * Arkadaşı: Rabbimiz, der 
onu taşkınlığa ben sevk etmedim, ama O kendisi 
derin bir sapıklık içindeydi. * Allah buyurur ki: Hu 
zorumda çekişmeyin, ben size azap edeceğimi ön¬ 
ceden bildirmiştim. # Benim sözüm değişmez, ben 
kullara zûlmedici değilim. * O gün cehenneme so¬ 
rarız. «Doldun mu?» der ki: «Daha yok mu?». * 

Allahtan korkanlara ise cennet yaklaştırılır. * (İşte» 
denir «Size, bütün tövbe edenlere vaad edümiş 
olan budur.» * Gıyaben Rahmandan korkan ve 
Ona yönelen bir kalble gelene (Vaad edilen bu) 


* Oraya selâmetle girin. Bugün ebedilik günüdür. 

* Ne dilerlerse orada bulunur ve katımızda daha 
fazlası da bulunur. * Onlardan önce nice nesilleri 
helâk ettik ki, bunlardan daha güçlüyduler. Şe¬ 
hirleri bir dolaşın, onlara bir sığmak var mı? # 
Şüphesiz ki ,bunda kalbi ve kulağı olanlar ve tanık 
lık edenler için ibret alacak şeyler var, * Biz, gök¬ 
leri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde 
yarattık. Ve bir yorgunluk duymadık. * Sen sabret 
ne derlerse desinler. Güneş doğmadan önce ve bat¬ 
madan önce Rabbini şükürle takdis et. * Ve ge¬ 
celeyin ve secdelerden sonra Onu an. * Ve O sesle¬ 
nenin yakın bir yerden yapacağı nidayı dinle. * 
O gün, o sayhayı gerçek olarak işitecekler. İşte ka¬ 
birlerden çıkış günü O’dur. * Şüphesiz, dirilten 
ye öldüren biziz. Ve her şey bize dönüp gelecek. 

* Bu gün yeryüzü yarılır da oradan hızla koşarak 
çıkarlar. Bu toplayış bize kolaydır. * Biz ne dedikle¬ 
rini daha iyi büiriz. Ama sen, onları inanmaya zor- 
lıyamazsırL Benim tehditlerimden korkanı Kur’an 


— 388 — 















i 

I 


51 inci SÜRE 


«44^4** A*#♦*«A*AA*A* -%* A*A***-* *^4*W(jı 

AL-ZABiYAT (SAVURANLAR)' 

SÛRESİ 

Mekkede inmiştir. 60 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti fli¬ 
tim varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


^ Toz savuran rüzgârlar, * Ağır bir yük tası- 
yanlar (Bulut) # Kolaylıkla yüzüp gidenler ige 
mi). ■* Korseyi taksim edenler (melekler) (bak¬ 
lana), v size haber verilen şey, mutlaka doğrudur, 
^ o (Kıyamet) mutlaka yerine gelecektir. * En¬ 
gin gökler, * Sîz farklı şeyler söylüyorsunuz, * 
îmandan yüz çevirenler: Yüz çevirmeye mahkum 
olanlardır. (Allah tarafından). * Yalancılara lâ- 
net. * Onlar ki, gaflet içinde yüzmektedirler. * 
«Ceza günü ne zaman» diye sorarlar, * Bugün 
onlar, cehennem ateşinde yanacaklar, * Çekin aza¬ 
bınızı. İşte tez gelmesini istediğiniz buydu. # El¬ 
bette çekinenler, bahçelerde ve pınar başîarında- 
dırlar, * Rablarmın kendilerine verdiklerini alır¬ 
lar, Onlar Önce iyilik etmiş olanlardır. ^ Onlar ge¬ 
cenin az bir kısmında uyurlardı, * Ve seher vakit¬ 
leri yarlıgaııma dilerlerdi, # Ve dileyene ve yoksu 
la mallarından pay ayırırlardı, * İçten inanmış o- 

— 389 — 


ş 

i 

S 


:1> 

/ 

r> 

i 


1 

û 

1} 

i 

4 

! 

*> 

i> 

V 

.!> 

â 

l> 

“5 

,!> 


.id 

ı 

* 

u 



















lan!ara yer yüzünde deliller var. * Kendi nefisle¬ 
rinde de (deliller var) hâlâ mı görmezler? * Gökte 
de rızkınız ve size vaad edilen var # Göklerin ve 
yerin Rabbi, sizin de söylediğiniz gibi, haktır * 
İbrahim’in aziz misafirlerine ait hikâyeyi duydun 
mu? * Hani misafirler Ibralıimin yanına gelmiş¬ 
lerdi de selâm vermişlerdi O da: «Selâm size ey 

yabancılar» demişti, * İbrahim susarak ailesinin 
yanına gitti ve semiz bir dana getirdi * Onların 
önüne koydu (El sürmediklerini görünce) yemek 
istemiyor musunuz? dedi * Derken içine bir korku 
düştü Misafirler: -Korkma» dediler ve hikmet sa¬ 
hibi bir oğlu olacağını haber verdiler * Bu sırada 
karısı onlara döndü Bir çığlık attı ve eliyle yü¬ 
züne vurarak: «Ben kısır bir kocakarıyım» dedi 

* Onlar: «Bu böyle» dediler «Rabbin böyle dedi» 
O, elbette hikmeti ve bilgisi çok olandır * İbra¬ 
him! «Ey eliler. vazifeniz nedir?» dedi ^ Onlar, 
«Biz mücrim bir kavine gönderildik» dediler. * 
Tepelerine balçıktan taşlar yağdırmak için. * Rab 
bin katında haddini aşanlar için damgalanmış taş 
lar. * Biz inananlardan kim varsa oradan çıkar¬ 
mıştık. * Ve bir ev balkından gayrı Müslüman bu¬ 
lamamıştık orada. * Ve orada acı azaptan korkan¬ 
lar için bir delil bırakmıştık. #Hani Musa’yı açık 
bir delille Firavuna yollamıştık. V Firavun ise sır¬ 
tını dönmüş, «Bu., bir büyücü veya deli» demişti. 

* Derken onu ve ordusunu yakalamış ve denize 
atmıştık. Çünkü o, günah yüklü bir kâfirdi. * Ad 
kavmine de tarumar edici bir rüzeâr yollamıştık. 

* (O rüzgâr) nereden geçmiş, neye dokunmuşsa 
toza çevirmişti. ^ Sejftud kavmine de denmişti ki: 
Bir zamana kadar geçinin bakalım. On 1 arsa Rab 
larının emrine karsı gelmişlerdi ve bir vıldırım, 
onlar bakıp dururken. kendilerini helak etmişti. 

* Ayakta durmağa takati an kalmamıştı. Yardım 


— 300 — 



da görmüyorlardı. * Daha önce Nuh kavmi de 
bozgunculardan olmuştu. * Biz gökü kudretle bina 
ettik. Ona büyük bir genişlik verdik. * Ve yer yü¬ 
zünü yarattık ve ne güzel döşedik. * Ve ibret ala¬ 
sınız diye her şeyi çift olarak yarattık, * Artıkı Al 
laha sığının, şüphesiz, ben size Onun tarafından 
gönderilmiş açık bir çekimliriciyim. ^ Allahsan 
gayrı bir ilâh edinmeyin. Şüphesiz ben size Onun 
tarafından gönderilmiş açık bir çek indiriciyim. 
* Böylece onlardan önce de hiç bir peygamber 
gelmedi ki, ona, büyücü yahut deli demesinler! * 
Onlar bunu tavsiye mi ettiler? Kayır, onlar az^ın 
bir kavimdi. * Artık onlardan yüz çevir. Bu, seklin 
için suç değildir. * Öğüt vermeye devam et çünkü 
öğüt inananlara fayda verir. * Ve ben cinleri ve 
insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarat¬ 
tım. * Onlardan ne rızık istiyorum, ne beni do¬ 
yurmalarını. * Elbette, Allahtır rızık dağıtan. Ve 
büyük kuvvet sahibi. * Günah işleyenler, günah iş 
lemislerin uğradıkları ceza ile cezalandırılacak. O 
zaman cezanın tez gelmesini istemiyecekler. * 
Küfre sananlann kendilerine haber verilen günden 
dolayı vay hallerine. 

52 inci SURE 






AL-TUR (Tur Dağı) 
SÜRESİ 

(Mekke’de inmiştir. 49 âyettir) 


Çok acıyan ve rahmeti 
bütün varlıkları kapfiıyan 
Allahın adı ile. 

* Tur * Ve yazılmış kitap * Yayılmış kâğıd * Ma¬ 
mur ev (Kabe) * Yüceltilmiş tavan (gökler} * 


— mı — 


******** c; && - ^ vVv; w; ortettttvb. **^v: „•; c $ 














Coşkun deniz (hakkı için) * Rabbının azabı mut¬ 
laka yerine gelecektir * Onu giderir kimse bulun- 
mıyacak * O gün gök sallanıp oynıyacak * Dağ¬ 
lar yerlerinden yürüyecek * Vay o günü yalan sa¬ 
yanlara * Onlar öyle kişiler ki, bataklığın içinde 
oyalanıp dururlar * O gün itilip kakılarak ce¬ 
henneme fırlatılacaklar * İşte yalan saydığınız a- 
teş budur * Bir büyü mü bu, yoksa görmüyor 
musunuz? # Girin cehenneme. Artık sabretseniz 
de bir etmeseniz de, yaptığınıza karşılık ceza göre¬ 
ceksiniz * Elbette Allahtan korkanlar cennette ve 
nimet içindedirler * Rab! arının verdiği nimetler¬ 
den faydalanırlar ve Rabları onları cehennem aza¬ 
bından korur * Yaptığınıza karşılık afiyetle yiyin 

* Saf saf dizilmiş, koltuklara dayanırlar ve anları 
güzel gözlü hurilerle evlendiririz * İnananları ve 
onlann soylarından gelip onlara imanda uyanla¬ 
rı buluştururuz. Ve yaptıklarının mükâfatını tam 
olarak veririz. Herkes kendi amelinin rehinidir 

* Onlara meyve ve gönüllerinin istediği her şeyi 
vereceğiz * Birbirlerine öyle bir kadeh sunarlar ki 
içtikten sonra ne boş şeylerden bahsederler, ne de 
günaha girerler * Kabuklarının içinde saklanmış 
incilere benziyen gıJroanlar (gençler) etraflarında 
tavaf ederler * Birbirleıiyle konuşup sorarlar * 

Derler ki: Gerçek, biz daha .önce ailemiz dolayısıy¬ 
la (ahiretteki akıbetleri hakkında) endişedeydik 

* Fakat Allah, bize lût.funu ihsan etti ve 1 sam 
yelinin azabından koıudu * Evvelce de biz O’na yö¬ 
nelirdik, Elbette O, yücedir ve acıyandır* * Sen 
öğüt ver. Rabbının 1 utluyla sen, kâhin de değil¬ 
sin, deli de değilsin # Yoksa diyorlar mı ki O bir 
şairden ibaret ki O’nun yüzünden, zamanın gelip 



— 392 — 









çatmasını bekliyoruz * De ki: Bekleyin bakalım 
ben de sizinle beraber bekliyenlerdenim. * Bu söz¬ 
leri onlara akılları mı emrediyor, yoksa onlar 
azgın bir kavim mİ * Yoksa kendisi mi uyduruyor? 

diyorlar. Hayır, onlar inanmıyan kişilerdir. * Eğer 
sözünüz doğruysa, buna benzer bir söz koyun orta¬ 
ya * Yoksa boş yere mi yaratıldı onlar Ve yok¬ 
sa onlar yaracılar mı? * Yoksa gökleri ve yeri 
mı yarattılar? Hayır, onlar içten inanmıyan kim* 
selerdir * Yoksa. Rabbmm hâzineleri onların ya* 
mnda mı? Yoksa, iktidar onlarda mı? * Yoksa bir 
vasıtalarımı var? da göklerin esrarım diliyorlar? 

Öyleyse duyanları açık bir delü getirsin * Yoksa 
kız evlâtlar onun da, erkek evlâtlar sizin mi? * 

Yoksa onlardan ücret istiyorsun da bu yüzden 
ağır bir yük altına mı giriyorlar? * Yoksa sır on* 
larda da yazıyorlar mı? * Yoksa bir hile mi kur¬ 
mak istiyorlar? Asıl hileye uğrayıp cezalandırıla¬ 
caklar, kâiir olanlardır * Yoksa Allahtan gayrı bir 
ilâhları mı var? Allah, müşriklerin şirk koştuk¬ 
ları şeylerden münezzehtir * Gökten bir şey düş¬ 
tüğünü görseler, birbiri üstüne yığılmış bulut der¬ 
ler * Artık onları helak olacakları güne kadar bı¬ 
rak ^ O gün hileleri onlardan hiçbir şey gidermez 
ve onlara yardım edilmez * Elbette zalimlere bun¬ 
dan gayrı da azap var. Ama çoğu bilmez. * Rab- 
bının hükmüne sabret, sen, gözümüzün altında¬ 
sın (masunsun, korunmadasın) Kalktığında Rab- 
bını şükürle takdis et * Geceleyin de ve yıldız¬ 
ların kaybolacağı zaman da O’nu takdis et. 


1 

$ 




ls ?:? ',ti -i-çfou- 













AL-NACM (Yıldız) 
SÜRESİ 


(Mekkr’de inmiştir. 62 âyettir), 




53 üncü SÜRE 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


* İnmekte olan yıldız (hakkına) * Arkadaşınız 
(Muhammed) yanılmadı ve sapmadı * Kendi key¬ 
fine göre konuşmaz * Ancak vahy edilen şeyi ko¬ 
nuşur Kudreti çok büyük olan (Allah) ona öğ¬ 
retti * Güçlü biri öğretti, sonra doğruldu * Ve 
O en yüce ufuktaydı * Sonra yaklaştı, yaklaştı * 
Aralarında iki yay kadar, belki de daha az, mesafe 
kaldı * Derken kulunagne * vahy ettiyse etti * 

(Peygamberimizin) kalbi, yalanlamadı * Onun 
gördüğü şeyler hakkında hâlâ mı tartışıyorsunuz? 

* O, (Peygamber) onu, * (meleği) inerken de gör¬ 
müştü * Son Si d re hin yanında (arş, daha il ersine 
geçilemiyen yer) * Me’va cennet barınağı da ya¬ 
nındaydı * O sırada Sidre’yi neler bürümüş, kap¬ 
lamıştı neler * Gözü (peygamberin) ne kaydı, ne 
haddini aştı * Hamdederek Hatibinin büyük delil- 


— 394 - 







İ 

§ lerinden bir kısmını gürdü * Sİ£ de Lât ve Uzza’yı 

f (eski putlar) gördünüz mü? * Ve üçüncü putu 

| Menat'ı? * Erkek evlâtlar sizin de, kızlar onı^n 

| mu? * Bu insafsızca bir paylaşma * Bunlarap- 

| eak sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka 

% bir şey değil. Ailah, onlara dair, kesin bir delil iti* 

| d i mı em iştir. Onlar, ancak sanna ve nefislerinin 

1 havasına kapılmışlardır. Ve muhakkak ki Rab- 

| lanndan doğru yolu gösteren de gelmiştir * İp- 

55 cıan her dilediğini elde eder m?i * Gerçek ahiret 

| de Allahın dünyada * Göklerde nice melekler var- i 

I dır ki, ancak Allah, dilediğine ve razı olduğuna şe- X; 

I t'aat etmeleri için izin verirse, şefaatleri birşeye j; 
<t> I 3> 

<f> yarar * Ahirete inanmıyaniar, meleklere dişi ad- ‘g 

| lar takıyorlar * Onlarm bu işte hiçbir bilgiledi % 

yok. Ancak zanna kapılıyorlar. Zan ise gerçeğe 

| karşı birşey ifade etmez * Bizi anmaktan yüz çe- | 

I virenlerden ve yalnız dünya hayatı isteyenden J 

3> . ' .it 

| sen de uzaklaş * işte bilgide ulaşabildikleri şey 
3 ? bu. Şüphesiz Rabbın, kendi yolundan sapanlan s 

wi| •> 

H daha iyi bilir. Ve doğru yola girenleri en iyi bi- j; 
$ len O’dur * Göklerde ve yerde olan herşey Alla- 'l 
|| hindir. Fenalık edenleri yaptıklarına karşı, elbet- -£ 

I I te cezalandırır, İyilik edenlere ise amellerinden ^ 

l y ! }> 

î daha büyük mükâfat verir * Büyük ve rezilce suç- g 
$ lardan çekinin ve yalnız hafif kabahatler işli- | 
İ yenlere şüphesiz Rabhımn yarlıgaması pek ge- | 
niştir. O, sizi yeryüzünde yaratıp meydana getir- ;<î 
diği zaman da bilir, siz analarınızın rahminde | 
bir döiken de bilir. Artık siz nefsinizi temize çıkar- § 
mağa uğraşmayın. Kimin çekinmede (fenalıklar- | 

■ h VIVI İv (V'f?rSvTvWİ ^TbiMvİ -■'* 1 :.r >^1 aw!l Vk-1 

— 395 — 






?=* ■■'r- 9ie*et : 


?; 

<1 

<4 

<ı 

ÎJ 


dan) olduğunu Allah da iyi bilir * Yüz çevirmeni 
gördün mü? ^ Az birşey verip cimrilik edeni 
(gördün mü?) ^ Sîzlere ait bilgi onun katında mı 
ve onu görmede mi? # Yoksa Musa'nın kitabın¬ 
daki şey ona bildirilmedi mi? * Ve İbrahim’in sa¬ 
hnelerindeki o İbrahim ki vefa göstermişti * Hiçbir 
suçlu, başkasının suçunu yüklenmez & Gerçek, in¬ 
san için çalışmasından başka birşey yoktur (insan 
ancak çalıştığının verimini elde eder) * Ve m ilhak 
kak, çalışmasının karşılığı da ona verilir # Sonra da 
ona en değerli mükâfat verilir Şüphesiz son va¬ 
rılacak yer, Rabbınm huzurudur * Ve elbette gül¬ 
düren ve ağlatan O’dur * Ve şüphesiz Öldüren ve 
dirilten O'dur ^ O, erkeği ve dişiyi çift olarak ya¬ 
ratmıştı ^ Akan meni damlacığından * Elbette, 
ikinci yaradış da Oha aittir. * Servet ve mal ve¬ 
ren O’dur * Elbette, şıra yıldızının sahibi O’dur 

# Eskiden gelip geçmiş Âd kavmini helak eden 
O'dur * Semud’u da bırakmıyan (O'dur) Onlar¬ 
dan önce Nııh kavmini de. Şüphesiz onlar daha 
zalim ve daha azgındı ^ Lût kavmmin şehirlerini 
de altüst etti * O şehirleri bir örtüyle ört^ü (lav¬ 
larla), Kükürtlü bîr ateşle, (Sodom Gomore şehir¬ 
leri) ^ Rabbmm hangi nimetlerinden şüphe edi¬ 
yorsun? * Bu (peygamber) gelip geçen çekindiri- 
cilerden bir çefcindiricidîr * Yaklaşıyor, yaklaştı 
(kıyamet) * Ama, onun zamanını Allahtan baş¬ 
ka kimse açıklıyamaz * Bu habere mi şaşıyorsu¬ 
nuz? Ağlamıyorsunuz da gülüyor musunuz? * 

Onunla günahkârca alay mı ediyorsunuz? Alla¬ 
ha secde edin. Ve O’na kulluk edin. 


>-t- t H 'Kfc-^¥; 3656^v- 'r. ¥z 

— 306 — 







4^^*»M»»4^ » »4 4 44 4 444 4 t » 4 * * » 4 4- 


AL-KAMAR (Ay) 
SÜRESİ 


54 üncü SÜRE 


<^4<fr4 44 4 4 »444- f 4 

t ■ 




L 



(Mekke'de inmiştir. 56 âyettir.) 



« 44 *» 44 4 4 » 


++♦$» « »» » »444 


Çok acıyan ve rahmeti bü- 
tün varlıkları kaplıyan Al- 
lalnn adı ile. 


I * Saat yaklaştı ye ay yarıldı * Onlar, bir delil 
görünce yüz çevirirler. Ve «bu, sürekli bir büyü» 
; t derler. * Yalan sayarlar ve havalarına uyarlar. 
■ \ Her iş kararlaştırılmıştır * Muhakkak ki, onlara, 
kendilerini imansızlıktan korkutacak haberler 
geldi # (O haberlerde) yüksek hikmet vardı. Apıa 
korkutmalar netice vermedi * Artık onlardan ym. 
çevir. O gün çağıran, hoşlanılmayan birşeye çağı¬ 
rır (kıyamet) * Gözleri yerde, mezarlarından çı¬ 


karlar. Yayılmış çekirgeler gibi görünürler * Ça¬ 


ğırana yönelirler. Ve kâfirler: «Bu ne güç göm u 
derler * Onlardan önce Nuh kavmi de sözümüzü !; 
yalan saymıştı. Ona deli demişler ve O’nu incit- f 


mislerdi * O, Rabbma dua etti: Ben dedi, yenil¬ 
dim, bana sen yardım et. * Derken, göklerin ba- 


dim, bana sen yardım et. * Derken,^gök!erin ka- § 
pılarmı açtık da ardı gelmiyen yağmurlar yjağ- § 
dırdık * Ve yerden sulaı fışkırttık. Ve sular hıu- % 








— 397 — 













i 


f 

kadder bir emre göre birleşti ^ Ve onu (Nuh'u) 
tahtalardan yapılmış ve mıhlarla tutturulmuş bir 
gemide taşıdık # Gözlerimizin önünde akıp gitti. 

Bu» nankörlük görene bir mükâfattı ^ Ve biz onu 
muhakkak bir delil olarak bıraktık. Ama ibret 
alan var mı? * Benim azabım, ve korkuturlarım 
nasılmış? ^ Muhakkak ki, biz, öğüt ve ibret versin 
diye Kur’am kolaylaştırdık. Ama. ibret alıvorlar 
mı? Âd kavini de yalanlamıştı. Benim azabım ve 
korkuturlarım nasıl oldu? ^ Şüphesiz biz, onların 
üstüne, uğursuz ve sürekli bir günde bir kasırga 
yolladık İd. * Onları kökünden kopardı. Sanki 
gökler kopup baş aşağı devrilmiş hurma kütükleri 
gibi oklular * Nasılmış benim azabım ve korku- 
tuşlarım? ^ Muhakkak ki ( öğüt ve ibret için Kur 1 - 
am kolaylaştırdık ama İbret alan var mı & Semud 
kavmi de korkutucuları yalanladı * Ve içimizden 
birisine mi uyacağız? Dediler. O taktirde sapıklığa 
düşer ve ateşlerde kavruluruz # Vahy gele gele 
içimizden ona mı geliyor? O ise yalancı ve kendini 
beğenmişin biri * Yarm bilecekler kimmiş hayâ- 
sız, yalancı * Muhakkak ki, biz, onlan denemek 
için dişi deveyi yolluyoruz, onları göletle ve .sab¬ 
ret * Onlara haber ver. Su, aralarında paylaştırıl¬ 
mıştır. Herkes nöbetinde suyunu alır * Elerken 
arkadaşlarına seslendiler. O kılıcını çekti ve deve¬ 
yi ayaklarından keserek öldürdü * Nasılmış be¬ 
nim azabım ve korku tuşla rmı? * Gerçekten, biz 
onlara bir sayha yolladık da ağıllara konan çalı 
çırpıya döndüler * Muhakkak ki p öğüt ve ibret 
için Kur’am kolaylaştırdık ama ibret alıyorlar mı? 

L&t kavmi de, sakındıncılan yalanlamıştı * 
Gerçek, Lût’un ailesi müstesna, üstlerine bir taş 
yağmuru yolladık. Lût’un ailesini de seher vakti 

— 398 ^ 












\ 

- 


kurtardık * Katımızdan bir nimet olarak. Biz şük- 
redeni böyle mükâfatlandırırız * Daha önce Lut, 
onlara bizim azabımızın şiddetini haber vermişti. 

Onlar bu ihtarı şüpheyle karşılamışlardı * Ve ger¬ 
çek, onun konuklarını istemişlerdi de biz giz¬ 
lerini kör edivermiştik. Tadın işte azabımı ve kbr- 
kutuşlarımı # Bir sabah vakti, üstlerine bir azap 
çöküvermişti * Tadın işte azabımı ve korkutüş- 
iarımı * Mulıakkak ki, öğüt Te ibret için Kuranı 
kolaylaştırdık, ama ibret alan var mı? * Firâvun 
soyuna da sakındırırlar gelmişti * Onlar bütiin 
delillerimizi yalan saymışlardı. Tarumar eden bir 
hamleyle helâk ediverdik * Sizin kâfirleriniz, on¬ 
lardan hayırlı mı? Yoksa, kitapta size bir kurtu¬ 
luş mu var? * Yoksa; «biz birbirimize yardam 
eden bir kavim miyiz?» derler * O topluluk ya¬ 
kında bozguna uğrayacak ve sırtını dönüp kaça¬ 
cak * Onlara haber verilen azabm zamanı kıya¬ 
mettir. Ve kıyamet azabı da daha tehlikeli ve da¬ 
ha acıdır * Elbette suçlular, sapıklıkta ve ateşte¬ 
dir * O gün yüz üstü sürüklenerek ateşe atılır¬ 
lar. Tadın bakalım cehennemi * Elbette biz, her- 
şeyi takdir veçhile yarattık * Bizim emrimiz içk¬ 
ili. Ve bir göz açıp kapaması gibi tezdir * Muhak¬ 
kak ki, sizin taraftarlarınızı da helâk ettik* âma 
ibret alan var mı? * Ve yaptıktan herşey kitaplar- 
dadır * Küçük büyük herşey y azdadır Şüphesiz, 

Allahtan korkanlar cennetlerde ve ırmak taşla¬ 
rındadır if Bir kudretli hükümdarın yamada ve 
âdillerin yanındadırlar, (gerçeklik makamında- 
dırlar). | 


— 399 — 














2iSS9Kt&&$te m ««■Sie 4 Ti©fr ı iete}-^e 46 ^^ 4 ^? 4 S ! »j S e 



55 inci SÜRE 

AL-RAHMAN (Rahman) 
SÜRESİ 

(Mekke'de inmşitir. 78 âyettir) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


* Rahman * Kur’anı öğretti * İnsanı yarattı * 
Ona konuşmayı öğretti * Güneş ve ay, belirli ka¬ 
nunlara göre hareket ederler * Çimen ve ağaç 
secde eder * (O) göğü yükseltti ve teraziyi koy¬ 
du ♦ Tartıda yanlışlık yapmayın diye * Teraziyi 
doğru tutun. Eksik tartmayın * Ve insanlar için 
yeryüzünü hazırladı Orada meyveler, ve kabuklu 
hurmalar bulunur * Yapraklı taneler ve güzel 
kokulu otlar bulunur * Rabbınızm nimetlerinden 
hangisini inkâr edebilirsiniz? * İnsanı pişmiş bal¬ 
çıktan yarattı * Cinleri, kaynar ateşten yarattı 

* Artık Rabbmızm nimetlerinden hangisini inkâr 
edebilirsiniz? * İki doğunun Rabbidir, iki batının 
Rabbidir # Rabbinizin nimetlerinden hangisini 
yalanlayabilirsiniz? * İki denizi salmıştır. Nere- 

* Ama aralarında bir berzah 

* Rabbinizin nimetlerinden 



deyse kavuşacaklar 
var, kavuşamazlar 


i 


£ 

Ji 

Jt 

$ 

M 

?-ı 




— 400 — 















<i 

% 

t- 

b' 

b 


m 

m 

t 

<L 

I 


I 

I 

Si: 


1 


1 

S 


s 


~~ lOv — 

jbai 30111190 t^t leumjjoof ırepıırure^mu tiîmqqBa 
* (-zıuısııı^apa xç5|uı ıınsıSırep uapmjanauıra 
uızpııqqBH ^ı r pv * JS'pi^oaıaS dıpıS ıspuısB-iF ns 
jısulfef ajuıauuaıpo # nq 03si mauna qao uısı^ıp 
-A'Bİ ubibA m.reınpng ^ £zunsjpıq0pa jpjtn ıınsıS 
-ıreq uapuuapamuı uısrmqqBH ^VY * J'ciJiımp3î[ 

-BA| UBpuUBpTB^B O A UBpUUBlÖBS 9 A *JB|JtmirB3 

uapuijaıznA ‘jreımons * ,izıııısjıııq0p0 aB^rn iuis 
-ıSıirep U0pmj9f|0iuux mzıuTqqBH 5 p 3 . 1 v * zbuiituos 
aAıj) JBiJnprıuı rqöns aıaıuıo 0A jbiitbsui unS o * 

^zıttıSJiiTqap0 jb^iit iutsiSubii uepımanaunu uız 
-m|qq'BH WJV * aouıAua ıqıS ŞbA ‘^'BaeaBzı^ ıqıS 
\ x\b dıp;reA >{g§ 9 A * Ğzımsjıjıq0pa jb^ut mısıSıreıı 
uapuuaı^auııu uızıuıqqBH 5p3.1v * ziuiszbuibA 
-rup>[ ızıuıpu 05 [ ap aıpaspupS (treuınp aıq zysAape 9A 
A 9 xte jıq zısuBuınp) jt^b q sıuııaa 0A ıımpsA s aps 
jıq| aznurpsn * Ğzııns.nııqap 9 jb^ui iutstSubu uap 
-uı^apauiTU uızıuıqGBH ip 3 . 1 v * ĞzunsjTiıq 0 p 0 51.193 

aiAfuzı unu ( o ipsoıre uepıo zıs ‘Bury ‘unp35fBq uı§e 
iui^bijiuis uuoa aA uua]î[gS BsjoAııeS uapzpnıg 

■n^njnjda} ubsut sa uio Ag * 6Ziuısııpq9p9 JB5pn 
ıu|sı£uıeq uapuuspaunu uızıuTqqBH W-iV * zıŞao 
-a^a5 BAaEıos izts Bpu^'eA (uio 0A iresin) 5tnırqdo3 
pp! Ag *zıu]S.Tî|iqap 0 jb^iit iutstSubu uapuTjapauı 
-ıı^ uızıuıqqBH ^131 v * (aıpapaurça ureAap 5 [Bjbio 
mpep stpbjba) Mipaı^am^a bjoi iuijis 93 ire J9q 
O l^A * J9 PP UBpu ( Q jsdaq bsjba au apjaA ga apaaj 
-5p|>£) £zımsjıqqBAisfUBiBA iuistSubti uapuua^uı 
-ıı|[ uızıuıqqi3H * ^PPI?q nznA muıqqBH !qup3s jrrç 
9A ^ajpmı ‘^ouy ^ JipıuBj bsjba au apunznA 
“J?A * tzıuısjnîP'BA’Biırei'BA ıuısı£treq uapuıjapauı 
-ip mzıUTqqBH ^ıq.ıy * aapuıaS UBJtpuB treıŞ^p 9A 
udznA apzıuap ‘jnpunuo * 6ZîUisjınq'BABiUBiBA ıu 
-tsiSuBiî uapuı.ıap2uııu uızıuıqqBH * ^b^iö uBajauı 
a^ lauı uBpaıeıuo * czıuısjıııqıeABiuB[BA iutstoubp 












telm&y.t : -}p^z&Htet?r irj * 3m - : 

* Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr 
edebilirsiniz? * İkisi de yaygın dallı ağaçlarla süs¬ 
lü * Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini 
inkâr edebilirsiniz? * İkisinde de iki akar pınar 
var * Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini 
inkâr edebilirsiniz? * İkisinde de bütün meyveler 
çift çift bulunur * Art]k Rabbinizin nimetlerinden 
hangisini inkâr edebilirsiniz? * İpek ve altın işle¬ 
meli yastıklar üzerine dayanırlar ve her iki bah¬ 
çenin meyveleri ellerinm altında bulunur * Artık 
Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebi¬ 
lirsiniz * Her iki cennette daha önce ne bir insan 
ne bir cin tarafından dokunulmuş; ve gözlerini 
eslerinden ayırmıvan zevceler var * Artık Rabbi¬ 
nizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? 

* O zevceler sanki yakut ve mercan * Rabbini¬ 
zin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? 

* İyiliğin karşılığı iyilikten başka birşey olabilir 
3 î mi? * Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisini 

inkâr edebilirsiniz * Bu iki cennetten gayrı iki 
cennet daha var * Artık Rabbinizin nimetlerin¬ 
den hangisini inkâr edebilirsiniz? * Koyu yeşil 
gölgeli # Artık Rabbinizin nimetlerinden hangi¬ 
sini inkâr edebilirsiniz? * İkisinde de fışkıran iki 
pınar var * Artık Rabbinizin nimetlerinden han¬ 
gisini inkâr edebilirsiniz? * Her ikisinde de mey¬ 
veler, hurma ve nar var * Artık Rabbinizin nimet¬ 
lerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? * o cennet¬ 
lerde iyi huylu güzeller var * Artık Rabbinizin ni¬ 
metlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? * Kay¬ 
me (çadır) larda huri gözlü güzeller var * Artık 
Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebi¬ 
lirsiniz? * Daha önce hiçbir insan ve cinin el değ¬ 
dirmediği güzeller * Artık Rabbinizin nimetlerin¬ 
den hangisini inkâr edebilirsiniz? * Yeşil ipekli- 


— 402 — 













| lerle döşenmiş sedirlere ve güzel döşemelere yasîa- 

| rarlar * Artık Rabbinizin nimetlerinden hangisınij 

L> inkâr edebilirsiniz? Kudret ve lütuf sahibi Rab¬ 
ıt 

g binin ismi ne yücedir. 


56 inci SURE 




Çok acıyan ve rahmeti büt- 
tun varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


I ^ Olacak olan şey olunca * Olacak olan şeyi ya- 
[■ lanlıyacak yok * O alçaltır, yükseltir * Yeryüzü 
îş şiddetli bir depremle sarsılınca * Ve dağlar pal- 
I ramparça olunca * Ve incecik toz haline gelince 
| * Artık siz üç bölük olursunuz * Sağ taraf ehli 

|| hele o sağ taraf ehli * Sol taraf ehli, hele o sol taraf 
[■ ehli * (İyilikte) herkesin önünde olanlar * Onlardır 
İ ' Allaha yaklaştıranlar * Naim cennetlerinde * (Olan 
| lann) çoğu evvelkilerindendir. * Azı da sonra ge- 
}; lenlerdendir. * Altın ve mücevherlerle süslü ya$- 
!* tıklar üzerinde dinlenirler. * Birbirlerine karşı otu 
rup yastıklara yaslanırlar * Ebedî gençlikte 


gençler etraflarında döner * Kaynağından dol- 


| durulmuş taslar ve ibrikler ve kadehlerle i Qn- 


— 403 — 













| dan (şarap) içerler başlan da ağnmaz sarhoş da \\ 
t olmazlar * Bey endik] eri meyvelerden * İstedikle- i j 
% ri kuş etlerinden sunulur onlara * Ve huri gözlü- j j 
| 1er (sunulur) * Hâzinelerde saklanmış inciler gibi i \ 
§ # Yaptıklarına, iyiliklere mükâfat olarak * Orada j 

p çirkin ve günah söz duymazlar * Ancak onlara i > 
î «selâm, selâm» denir * Ve sağ taraf ehli, hele o ]\ 
sağ taraf heli * Dikensiz sedir ağaçları altında p 
k sağ taraf ehli * Dikensiz sedir ağaçlarıyla dolu \\ 
| bir yerde * Uzamış gölgede * Ve çağlayarak akan j| 
I su * Ve birçok meyve * Ki azalmazlar ve yasak U 
İ edilmezler * Kaba döşeklerde * Şüphesiz biz, on- j j 
f lan (hurileri) özel bir surette yarattık * Onlan \\ 
bakire kıldık * Aynı yaşta bulunan kocalan tara- I; 
S fmdan daima aynı surette sevilirler * Sağ taraf U 
ehli için * Onlar arasında evvelkilerden çok var 
* Sonra gelenlerden de çok var * Ve sol taraf eh- j j 
li, hele o sol taraf ehli * Onlar sam yeli altında p 
kaynar su içindedirler * Kara bir dumanın göl- ji 
gesinde * Ne bir serinlik, ne bir hoşluk var * On- || 
lar eskiden nimetler içindeydiler ^ Büyük günah¬ 
lar işlemede ısrar ederlerdi * Ve «biz ölüp bir yı¬ 
ğın toprak ve kemik olduktan sonra mı dirile- p 
ceğiz?» derlerdi * Yoksa, gelip geçmiş atalarımız p 
mı dirilecek * De ki: Şüphesiz öncekiler de sonra- U 
kiler de * Elbette bilinen günün mukadder anın- l\ 
da toplanacaksınız * Sonra siz ey, sapıklar ve p 
yalanlayanlar * Siz muhakkak zakkum ağacının p 
meyvesinden yiyeceksiniz * Karınları şişip dola¬ 
cak * Ve üstüne kaynar su içeceksiniz * içtikçe § 
içeceksiniz İşte kıyamet günü size yapılacak Û 
| muamele * Biz yarattık sizi, bunun doğruluğunu § 


İ hâlâ nu tasdik etmezsiniz? * O, fışkırttığınızı gör- § 
h müyor musunuz? * Onu siz mi yaratıyorsunuz, 

I yoksa biz mi yaratmadayız? * Size ölümü biz § 
t takdir ettik ve bizim önümüze kimse geçemez H 


— 404 — 













* ASşaşftpj.* i*.' t^ı^ 1 - 1 *f r&.'usi* £4taıc4ûd4£.w> %jG$ş ms** 1 - JtşjŞrV•*.)$•-•'.'*Jı* ^$şs^^^9gğ|0|0]^± ^ 


(Kimse mâni olamaz) * Sizin gibi bir topluluğu 
yerinize geçirmek istesek ve sizi bilmediğiniz bir 
şekilde yeniden yaratmak istesek * Muhakkak, 
ilk yaradılışı biliyorsunuz? Ve biliyorsunuz da ne |> 
diye ibret almıyorsunuz? * Görmüyor musunuz | 
ektiğiniz tohumu? * Siz mi bitiriyorsunuz onu, § 
biz mi? * Dilersek onu (tohum) kurutulduk da | 
sızlanmanıza son olmazdı # Gerçek, «biz ziyan jt 
ettik» derdiniz & Biz. mahrum olduk ^ İçtiğiniz | 
suyu görüyormusunuz? # Onu buluttan siz mi m- | 
diriyorsunuz, yoksa biz mı? # İsteseydik onu, tuz- | 
lu ve acı kılardık. Hâlâ mı şükretmezsiniz? * Çak- | 
mak çakarak yaktığınız ateşi görüyor musunuz? 

* Onun ağacını siz mi bitiliyorsunuz, yoksa biz 
mi? * Biz onu, bir hatırlatma (cehennemi) ve çöl¬ 
de gezenlere bir taydaşı olsun dîye yarattık * Ar¬ 
tık büyük Rabbinin ismini şükranla an * Yemin | 
etmeğe muhtaç- değilim ki, yıldızların yerlerine ş 
(yıldızların batışına, ve akan yıldızlara, şibap) İ 

* Elbette bu, anîayasmız diye büyük bir yemindir $ 

* Bu, Kutsal Ktıriandır * Saklanmış bir kitapta | 
(yazılıdır) * Ona ancak, temiz olanlar el sürer | 

# Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir ^ Bu yeni | 
vahyi mi küçümseyeceksiniz? (ona karşı rhü~ | 
milik mi edeceksiniz) # O kitaptan kısmetiniz 1 
yalanlamakdan mı ibaret? Can gırtlağa gelince || 

# Sız de ona bakıp durursunuz? # Ve biz ona siz- & 
den daha yakınız ama, göremezsiniz * İnanjmı- | 
yorsamz, karşılık görmiyeeeğiniri sanıyorsanız | 

# Doğru sözlü iseniz, onu (canı) geri çevirin ba- 

kalım? # Ama o kişi yakınlaştınlanlardansa ^ | 

Ona huzur ve rahat ve naim cenneti * O sağ 'ta- | 
raf ehlin dense * Selâm sana sağ taraf ehlinden İ 
^ Ama yalanlayan sapıklardansa. Ona kaynar sn *£ 
dökülür v Cehenneme atılır ^ Süuhesiz, bu, gerçe- * 
ğin ta kendisidir Simdi UJu Rabbinin adını pak- | 

dis ve tenzih et, İ 

M 

mvmmmm m&msm 

— 4U5 — ! 




57 inci SÜRE 


f> 

I 

sı> 


<j> 

lı> 

-;> 

§> 

3 > 

ı‘> 


AL-HADİD (Demir) 
SÜRESİ 

({Mekke'de inmiştir. 29 âyettir) 

*'-*■++$ *«>&-&*»***-» +*w*+<*9Ww**+v<9P ><?**^*> 


Çok acîyan ve rahmeti bü¬ 
tün varliKâan kaplayan 
Allahın atlı ile. 


* Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nu takdis 
eder. O aziz ve hikmeti çok olandır ■* Göklerin ve 
yerin mülkü (egemenliği) O’nundur. Yaşatır ve 
öldürür. Ve O, her şey e gücü yetendir * O ilk ve 
sondur (herşeyden önce var olan, ve herşeyden 
sonra var olacak olan) görünen ve görünmeyen¬ 
di^ Ve O herşeyi bilendir * Öyle bir Allah ki, gök¬ 
leri ve yeri altı günde yaratmış sonra arşı kapla¬ 
mıştır. Arza girip çıkanı, gökten ineni, göğe çı¬ 
kanı bilir. Nerede bulunursanız O sizinledir ve 
Allah bütün yaptıklarınızı görendir * Göklerin ve 
yerin mülkü (egemenliği) O’nundur. Ve bütün iş¬ 
ler dönüp Allaha varır * Geceyi, gündüzün ardın¬ 
dan ve gündüzü gecenin ardından getirir. O 
kalblerde olan herşeyi bilendir * Allaha ve pey¬ 
gamberine inanın, sizi sahip kıldığı malların bir 
kısmım O’nun yolunda harcayın, içinizden inanan 


— 406 — 






ve mallarını o yolda harcayanlara büyük mükâfat 
var * Ne oluyor size ki: Allaha inanmıyorsunufz, 
ve peygamber sizi Allaha inanmağa davet ediyor. 
Eğer inananlardansamz peygamber sizden söz de 
almıştır * Öyle bir Allah ki, sizi karanlıklardan 
aydınlığa çıkarmak için kuluna açık deliller in¬ 
dirmektedir. Şüphesiz Allah sizi esirgeyen ve süze 
acıyandır * Ve ne oluyor size de Allah yolunda 
mallarınızı harcamıyorsunuz? Göklerin ve yerin 
beratı Allahındır. İçinizden fetihten önce, m aha¬ 
rını harcanıl yan ve savaşmış olan başkalarıyla 
eşit değildir. Onların fetihten sonra mallarını har¬ 
cayan ve savaşanlara kam dereceleri üstündür. 

Ve hepsine Allah güzel şeyler vaadetmiştir. Ve Al¬ 
lah yaptıklarınızın hepsinden haberi olandır ^ 
Kimdir o ki, Allaha güzel bir borç verir, (güzel 
bir hizmette bulunurda) Ahali ona kat kat fazla¬ 
sını vereye ona güzel bir mükâfat var * O gün 
görürsün kİ, erkek ve kadın müminlerin nurları 
önlerinde ve sağlarında parlayıp durmada müjjde 
bugün size. Altlarından ırmaklar akan cennetler¬ 
de ebedî olarak kalacaksınız. İşte bu büyük feyiz¬ 
dir (ongunluk ve gönenmedir) * O gün erkek k r e 
kadın bozguncular inananlara: «Bizi de bekleyin 
de gelelim nurunuzdan alalım» derler. Onlara: 

r<Donüp ardınıza bir nur isteyin» denir/derkjen 
aralarına bir duvar çekilir ki bir kapısı var. İçin¬ 
de rahmet, dışında azap bulunur * Onlar nida 
ederler: Biz sizinle değil miydik? (müminler) 
evet, derler ama siz fitneye düştünüz ve -inananla¬ 
rın başına bir felâket gelmesini beklediniz. Şüp¬ 
he ettiniz. Olmayacak dilekler sizi kandırdı. 
Sonunda Allahın emri gelip çattı sizi şeytan bpy- 
le aldatmıştı * Artık bugün ne sizden (azaptım 
kurtulmanız için) fidye kabul edilir, ne de fcâ- 


407 — 


















fir olanlardan. Barınağınız ateştir. Size gereken 
ociur. Ne katli yerdir orası ^ İnananlara, artık, o 
zaman gelmedi mi ki kaibleri Allahın ihtarı ve 
açıklanan hakikât karşısında huşua varsın ve ev¬ 
velce kendilerine kitap gönderilenlere (Yahudi ve 
hıristiyana) benzemesinler. Onlar ki, kaibleri ba¬ 
siret müddeti uzatıldığı halde katı kalmış, ve ço¬ 
kçu klan mücrim olmuştu ^ Bilin ki, Allah, yeryü¬ 
zünü ölümünden sonra diriltir. Anlıyasınız diye 
size delillerimizi açık olarak bildirdik * Şüphesiz, 
sadaka veren erkek ve kadınlarla Allaha gü¬ 
ze L bir hizmette bulunanların verdikleri şey yine 
kendileri hesabına kat kat arttırılır ve onlara güzel 
bir mükâfat verilir * Onlar ki, Allaha ve peygam¬ 
berlerine inanırlar, onlardır Rabları indinde doğ¬ 
rular ve tanıklar. Onların mükâfatları ve nurları 
vardır. Ve onlar ki küfre saparlar ve âyetlerimizi 
yalan sayarlar, işte onlar da cehennem ehlidir * 
Büin ki 7 dünya hayatı, bir oyun bir eğlence ve bir 
süstür. Ve aranızda bir övünmedir. Bir mal ve ev¬ 
lât çokluğu gayretkeşliğidir. Oysa ki dünya ha¬ 
yatı bir yağmura benzer ki bitirdiği bitkiler çift¬ 
çiyi şaşırtır, sevindirir; Sonra da kuruyu verir de 
sapsarı olur, solar. Sonra da un gibi dağılıp gi¬ 
der, Ahirette ise çetin bir azap veya Allahın yar- 
lıgaması ve rızası var. Ve dünya hayatı ancak 
bir aldâmş metadan ibaret * Rabbinizin yarlı- 
gamasma ve cennete yarışarak koşun. O cennet 
ki, genişliği göğün ve yerin genişliği kadardır ve 
Allaha ve peygamberlerine İnananlar için hazır¬ 
lanmıştır. Bu, Allahın bir nimetidir ki onu diledi¬ 
ğine verir, ve Allah büyük ihsan sahibidir * Dün¬ 
yada nefislerinize gelip çatan hiçbir musibet yok¬ 
tur ki, biz onu yaratmadan önce, kitapta tespit 
etmemiş olalım. Elbette bu, Allaha pek kolaydır. 
* Bunu da kaybettiğiniz şeye kederlenme- 




— 403 — 





■ \ *■ *, ^; *■ *«vî ; * 1 ^ 1 sa*f *î,* ** ti a* *t ** *;-şy *»-* ■ -« v.* ■ *j ±411 ^ 






yin ve size verdiğimiz şeye gururlanmayın (ti¬ 
ye yapmışızdır. Ve Allah övünüp ululanan 
kimseyi sevmez * Onlar ki, cimrilik ederler 
ve insanlara da cimrilik tavsiye ederle *, 
(Allah onları da sevmez). Onlardan yüz çevrikle 
bile Allah müstağnidir ve şükre en lâyık olandır 

* Muhakkak biz peygamberlerinizi acık deliller¬ 
le gönderdik ve onlarla beraber kitap ve terapi 
indirdik ki, insanlar adalet icra etsinler. Ve demi¬ 
ri de indirdik kî onda büyük bir kudret vardır ve 
başka faydalan fi a vardır Bu da Allahın kendi¬ 
sine ve peygamberlerine gizli olarak da hizmet e- 
denleri bildirmesi içindir. Elbette Allah kudretli 
ve azizdir * Biz, Nuh’u ve İbrahim'i gönderdik vc 
onların soylarına da, peygamberlik ve kitap ver¬ 
dik. Onlardan doğru yola gelenler var ama, çoğu 
bozgunculardır ^ Sonra, onların izlerinden pey¬ 
gamberler gönderdik ve onların aramdan da Mer¬ 
yem’in oğlu İsa'yı yolladık ve ona İncili verdik. Ve 
ona uyan!arın kalblerine yumuşaklık ver merha¬ 
met verdik. Rahipliği onlara biz farz kıîmadıysak 
da onlar Allahın rızasını kazanmak için icat et¬ 
tiler.- Ama onun hakkına da gereği gibi riayet et¬ 
mediler. Biz onlardan inananlara mükâfatlarını 
verdik ama onların çoğu bozgunculardır * Ey ina¬ 
nanlar, Allahtan korkun. Ve peygamberine inanın 
ki size rahmetinden iki pay versin. Ve sizin için 
bir nur yaratsın ki, onunla doğru yolu bulun, O 
suçlarınızı bağışlar. Ve Allah yarhgama vc acuna 
sı çok olandır * Bunlar, kitap ehlinin, Allahın lü¬ 
tuf ve İnayetinden hiçbir şey men edemeyecek¬ 
lerini bildirmek içindir. Lütuf ve inayet Allahın 
elindedir. Onu dilediğine verir. Ve Allah büyük 
ihsan sahibidir. 


. s- k k-k k h ! mu m &; 

— 4Ü9 — 












2 

t> 


58 inci SÜRE 




1^A*^L*(!^4 


AL-MUCÂDALA (Savaş) 
SÜRESİ 

* (Mpdine’da inmiştir. 22 âyettir) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


* Muhakkak ki, Allah, seninle, kocası hakkında 
çekişen ve Allaha şikâyette bulunan kadının sö¬ 
zünü işitti. Allah ikiniz arasındaki konuşmayı 
işitiyordu. Allah, herşeyi işiten ve görendir * 
İçinizden zevcelerine zihar yapanlar (karısına 
anamın sırtma benziyorsun, benim anam gibisin 
diyenler) bilsinler ki, karıları onların anaları de¬ 
ğildir. Anaları ancak onları doğurmuş olan ka¬ 
dınlardır. Şüphesiz ki bu sözleri çirkindir ve ya¬ 
landır elbette Allah, bağışlıyan ve yarlıgayan- 
dır * Ve karılarına zihar yapıp sonra dediklerin¬ 
den dönenler kanlarıyla temastan önce bir köle 
azad etmelidirler. Bu, size öğüt olmak için bir 
emirdir. Ve Allah yaptıklarınızdan haberi olandır 

* Buna g'ücü yetmiyen, karısıyla temastan önce 
aralıksız tam iki ay oruç tutmalıdır. Buna da gü¬ 
cü yetmiyorsa, altmış yoksulu doyurmalıdır. Bu, 

' -V-:--Her 

— 410 — 








<< * 
| Allaha ve peygamberine inanmanız içindir, Bun- 
| 1ar Allahm çizdiği sınırlardır ve kafirlere acı bir 
| azap var * Allahın ve peygamberin emrine ay- 
f kırı davrananlar zillete uğratılırlar. Kendilerin- 
| den önce yaşayış zillete uğratılanlar gibi, Biz ger- 
| çekten açık deliller indirmiştik İııanmıyanlara 
<j rezil edici bir azap var ^ O g'ün Allah onların hep- 
’ğ sini diriltip toplar ve neler vaptılarsa onlara ha¬ 
fi ber verir Kendileri unutmuşlardır ama, Allah bir 
bir yazmıştır. Ve Allah herşeye tanıktır * Gör- 
mezmisin ki, Allah, göklerde ve yerde ne varsa el¬ 
bette bilir Eç kişi gizli konuşamaz ki dördüncü¬ 
leri Allah olmasın. Beş kişi toplanamaz ki altın- 
cilan Allah olmasın. Bundan daha çok, daha az 
sayıda olsalar ve nerede bulunsalar Allah orada¬ 
dır. Ve kıyamet günü, ne vaptılarsa onlara ha¬ 
ber verecektir. Allah herşeyi bilendir * Baksana, 
fısıltıyla konuşmaktan men edilenlere sonradan 
yine vazgeçmeleri emredilen şeye dönerler ve su¬ 
ça, düşmanlığa ve peygambere isyana dair şey¬ 
leri gizlice konuşurlar ve senin yanma gelince Al¬ 
lahın sana verdiği selâmdan başka bir tarzda se¬ 
lâm verirlerg ve birbirlerine derler ki: Şu söyle¬ 
diklerimiz yüzünden Allahın bizi cezalandırma¬ 
sı gerekmez miydi? Cehennem onlara yeter. Ora¬ 
ya atılıp yanacaklardır. Varılacak yerlerin ne kö- 
H tüsüdür orası * Ey inananlar, gizli konuşursanız 
| suça, düşmanlığa ve peygambere karşı isyana da- 
?■ ir konuşmayın. Hayra ve Allah korkusuna dair 
konuşun ve danışın. Çekinin o Allahtan ki, buzu- 
| ruııda toplanacaksınız * O gizli konuşmalar, ina¬ 
nanları mahzun etmek için şeytanın kandırma- 
siyle mevdana gelir. Oysa ki, Allahın izni olmadık¬ 
ça inananlara hiçbir şey zarar veremez, inanan¬ 
lar artık Allaha güvensinler * Ey inananlar, top¬ 
lantılarda size «ver açm» denince yer açın, MÇc- 


- a:-- r r 

— 411 — 














üs genişleyecek ki, Allah da size genişlik versin. Ve 
«Kalkın şuraya geçin» denildiği zaman kalkın, Al¬ 
lah içinizden iman edenleri de yükseltsin ve ken¬ 
dilerine ilim verilenleri de derece derece yücelt¬ 
sin. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır * Ey 
inananlar, peygamberle gizli konuşacağınız va¬ 
kit konuşmaya başlamadan önce bir sadaka ve¬ 
rin, bu sizin için hem hayırlı, hem temiz bir ha¬ 
rekettir. Bulamazsanız Allah yarlıgayan ve acı¬ 
yandır * Gizli konuşmadan önce sadakalar ver¬ 
mekten korktunuz mu? Madem ki yapmadınız 
Allah da size tövbe nasibetti. Şu halde namaz kı¬ 
lın, zekât verin Allaha ve peygamberine itaat edin. 
Allah bütün yaptıklarınızdan haberi olandır * 
Görmez misiniz şunları ki Allahın gazabına uğra¬ 
mış bir kavme dostluk ederler. Onlar ne sîzden¬ 
dir, ne onlardandır. Bilip dururken yalan yere ye¬ 
min ediyorlar * Allah onlara şiddetli bir azap ha¬ 
zırlamıştır. Gerçekten ne kötüdür yaptıkları # 

Yeminlerini kalkan ediniyorlar ve halkı AUalı yo¬ 
lundan men ediyorlar. Onlara zelil edici bir azap 
var * Mallan ve evlâtlan onları Allahtan kurta¬ 
ramaz, onlar cehennem ehlidir. Ve orada temelli 
kalacaklardır * Allahın onlann hepsini diriltip 
topladığı gün, size yemin ettikleri gibi, Allaha 
da yemin ederler. Ve gerçekten birşey yaptıkları¬ 
nı sanırlar. Bilin ki onlar yalancılardır * Şey¬ 
tan üstlerine atılmıştır, onlara üst olmuştur ve 
Allahı anmayı unutturmuştur. Onlar şeytanın 
hhdoidir. Bilin, ki, şeytanın hizbi hüsrana uğra¬ 
yanlardır * Allaha ve peygamberine karşı ge¬ 
lenler, en zelil kişilerdendir * Allah takdir etmiş¬ 
tir M, muhakkak ben ve peygamberlerim galebe 
edeceğiz. Elbette Allah kudretli ve azizdir * Alla¬ 
ha ve ahiret gününe inanan bir topluluğu, Alla¬ 
hın ve peygamberinin emirlerine karşı gelen biri- 


— 412 — 










sini sever göremezsin isterse onlar, babalan, ya¬ 
hut oğulları, yahut kardeşleri yahutta aşiretlerin¬ 
den olsun. Onlar öyle kişilerdir ki, Allah, gönül- 
lerine iman nasip etmiştir. Ve onları kendinden 
bir ruhla kuvvetlendirmiştir. Onları altlarından 
ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada ebedî 
olarak kalırlar. Allah onlardan razı olmuştur. Oh- 
lar da Allahın lûtfuna uğramışlardır. Allah hizbi 
anlardır. Bilin ki, Allah hizbi kurtuluşa eren¬ 
lerdir. 


59 uncu SÜRE 




AL-HAŞR (Ahırette toplanma) 
SÜRESİ 

(Medine'de inmiştir. 24 âyettir) 


Çok acıyan ve rahmeti bü~ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı Ha» 


* Göklerde ve yerde ne varsa Allahı tak<ng 
O azizdir ve hikmeti çok olandır * O Allah ki, ki¬ 
tap ehlinden kâfir olanları, ilk defa toplanmaları 
için yurtlarından çıkardı. Siz onların çıkacakları¬ 
nı sanmadınız; onlar da şüphesiz ki kaleleri ken¬ 
dilerini Allahtan korur' sanmışlardı. Derken Al¬ 
lah, onları hesaplamadıkları yerden çattı ve 


— 413 — 













m 
<.[ 

Ş yüreklerine korku düşürdü. Evlerini elleriyle ve 
inananların elleriyle yıkmadalar. Ey basiret sa- 
| kipleri, İbret alın * Eğer Allah, onlara sürgün tak¬ 
ip dir etmemiş olsaydı elbette onları dünyada azap¬ 
la landınrdı. Onlara ahiıette de ateş azabı var * Bu 
f da onlann Allaha ve peygamberine âsi olmala- 
1 rmdandır. Ve kim Allaha karşı âsi olursa bilsin ki, 
i Allah, cezası şiddetli olandır # Hurmalardan kes¬ 
ir tikleriniz de, kesmeyip köklerinin üzerinde bırak¬ 
ıl tıklarınız da Allahın izııiyledir. Bu da bozguncuları 
hakir bir hale getirmek içindi * Ve Allahın onla- 
Ş rın mallarından, peygamberine verdiği şeyler için 
H siz ne deve sürdünüz, ne at oynattınız. Ama Allah, 
peygamberlerini dilediği kimselerin üstüne saldı¬ 
rır. Allah herşeye gücü yetendir Allahın köy 
halkından peygamberine verdiği ganimetler, 
artık Allahındır, ve peygamberin ve yakınları¬ 
nın ve yetimlerin ve yoksulların ve yolda kalmış- 
olanlarındır. Bu da servetin münhasıran zengin¬ 
ler elinde dönüp durmaması içindir. Pevgamber 
size ne verirse alm. Neyi men ederse ondan vaz¬ 
geçin. Allahtan korkun. Şüphesiz Allah cezası 
şiddetli olandır * O mallar, muhacirlerin yoksul¬ 
larına aittir. Onlar yurtlarından çıkarılmışlar ve 
mallarından edilmişlerdir. Ve Allahtan ancak bir 
lütuf ve rıza dilemişlerdir. Allaha ve peygamberi¬ 
ne yardım etmişlerdir İste sadık olanlar ondandır 

* Ve onlann göçmesinden önce, yurtlarını hazır¬ 
layıp, orasını bir imarı konağı haline getirenlere, 
yurtlarından göçenleri sevenlere, muhacirlere ve¬ 
rilen ganimet payına karşı gönüllerinde bir istek 
duymayanlara, ihtiyaçları olsa bile, muhacirleri p 
kendilerinden üstün tutanlara gelince r her kim % 
nefsinin hırsından ve kıskançlığından geçerse işte M 
kurtuluşa eren o dur * Onlardan sonra gelenler § 
derler ki; Rabbimiz, suçlarımızı bağışla ve bizden $ 

— 414 — 


t 

f 

<y 

I! 


<*; 

i 









önce inanan kardeşlerimize karşı gönlümüze bir 
haset verme. Rabbimiz, elbette sen, esirgeyen ve 
acıyansın * Görmez misin, münafık olanları? Ki¬ 
tap ehlinden küfre sapan kardeşlerine derler ki: 
Siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, biz de mutlaka, 
sizinle beraber çıkarız, ve size karşı hiç kimsece 
uymayız. Sizinle savaşırlarsa elbette size yardım 
ederiz. Allah tanıktır ki, onlar yalancılardir 

* Yurtlarından çıkarılırlarsa onlarla beraber çık¬ 
mazlar; ve savaşta onlara yardım etmezler. Yad¬ 
dım etseler bile sırtlarını dönüp kaçarlar. Somla 
onlara da kimse yardım etmez * Gerçek, (mü¬ 
minler) onlardan daha kuvvetli olunuz. Çünkü 
Allah, onların kalblerine dehşet salmıştır. Bu da 
onların anlayışsız bir topluluk olmalarındandır 

* Onların topu birden sizinle savaşmaz. Ancak 
müstahkem yerlerde yahut da surların ardında 
çarpışırlar. Onların gücü aralarında çetfndiıf. 
Onları bir topluluk sanırsın ama, kalbleri dağı¬ 
nıktır. Bu da düşünmez bir topluluk olmalarıni- 
dendir * Onlar kendilerinden sız önce gelip 
yaptıkları işin vebalini tatmış olanlara benzerle^ 
Onlara acı bir azap var * Şeytan gibi: Hani insaL 
na «kâfir ol» der de insan kâfir olunca, şüphesi^ 
der ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabbi Al¬ 
lahtan korkarım * Derken ikisinin de akıbeti ebe¬ 
dî kalmak üzere ateşe atılmaktır. İşte zalimh 
lerin cezası budur * Ey inananlar, Allahtan kor¬ 
kun, herkes yarın için ne hazırladı ona baksın. 
Allahtan çekinin, elbette Allah yaptıklannızdap 
haberi olandır * Ve o kişiler gibi olmayın ki, Alla¬ 
hı unutmuşlardır da Allah da kendilerini unuttur¬ 
muştur. İşte bozguncular bunlardır * Cehennerp 
ehli ile cennet ehli eşit değildir. Cennet ehlidiif 
kurtuluşa eren * Bu Kur'anı bir dağın üzerine in- 
dirseydik görürdük ki, dağ Allah korkusun 


415 — 







»■■■■ 




l 

I 

ı 


lıuşû içinde alçahp çatlar. Bu örneği insana dü¬ 
şünsünler diye getiriyoruz * O Allah ki, O’ndan 
gayri ilâh yoktur. 0, : gizliyi ve açığı bilir; esirger 
ve acır ¥ O Allah ki, O’ndan gayrı ilâh yoktur. 
Hükümrandır, Kutsaldır, selâmet verendir, emni¬ 
yet bahşedendir, koruyandır, kudret ve kuvvet sa¬ 
hibi her şeyden yücedir. Kendisine eş koşulan şey¬ 
lerden münezzehtir * Allah yaratan, şekil veren, 
kurandır. Bütün güzel adlar O’nundur. Göklerde 
ve yerde ne varsa O'nu takdis eder. O’dur, aziz ve 
hikmeti çok olan. 


V 

<K- 

M 

g 


60 inci SÜRE 


‘* A ^*^* 


il 

i 


I AL-MUMTAHİNA (denenmiş) ; 
l SÛRESİ 


* 

S> 

t' 

i 

i 

1 


(Medinr’rie inmiştir. 13 âyettir) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


iv 

s 


* Ey inananlar, düşmanlarımı ve düşmanlarınızı 
dost edinip, onlara dostluk göstermeyin. Çünkü 
onlar hak taralından geleni inkâr etti i er. Ve 
peygamberi ve sizi Rabbmız Allaha inanıyorsunuz 
diye yurdunuzdan çıkardılar. Benim yolumda sa¬ 
vaşmak ve rızamı elde etmek için yuı donuzdan 
çıktınız. Siz onlara sevgi ile sırlarınızı veriyorsu- 


— 416 — 














nuz. Bense sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğu¬ 
nuzu da bilirim, içinizden bunu yapan doğru 
yoldan sapmış, ve kötü bir yol tutmuştur. # Bize 
g a 1 i b gelinlerse?. size düşman olur¬ 
lar. Size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar 
ve sizin kâfir olmanızı isterler * Kıyamet günü, 
yakınlarınız size fayda veremez. Ve evlâtlarınız 
aranızı (birbirinizin) açar. Allah yaptıklarınızın 
hepsini görendir * Gerçek, ^İbrahim'de ve onunla 
beraber olanlarda size güzel bir örnek vaı\ Onlar 
hani kavimleıine demişlerdi ki: Biz sizden ve 
sizin Allahtan gayri kulluk ettiklerinizden çok 
uzağız. Ve Allaha siz de inanıncaya kadar aramız 
da (sizinle) ebedi bir düşmanlık ve nefret belirt¬ 
miştir. Ancak, İbrahim’in babasına: «senin için 
yarlıganma dileyeceğim, fakat Allahtan sana ge¬ 
lecek hiç bir şeyi men edemem» demesi başka, 
Rabbimiz sana güvendik ve sana yöneldik. Dönüp 
geleceğimiz yer katındır * Rabbimiz, bize, kâfirle¬ 
re fitne kılma. Suçlarımızı bağışla. Rabbimiz, el¬ 
bette sen, azizsin ve hikmeti geniş olansın # 
Onlarda size, Allaha ve ahiret gününe kavuşmaya 
umanlara güzel bir örnek var. Kim yüz çevirirse 
bilsin ki: Allah müstağnidir ve en ziyade övülen- 
dir * Umulur ki, Allah, sizinle düşmanlık ettikle¬ 
rinizin araşma bir sevgi versin. Allah kudrettir 
dir ve Allah yarhgama ve acıması çok olandır 
Allah din konusunda size karşı savaşmayan ve sizi 
yurdunuzdan çıkarmayanlara iyilik etmenizi ve 
onlara âdil davranmanızı nehy etmez. Elbette Al¬ 
lah âdilleri sever * Allah ancak, din yolunda size 
karşı savaşanlara ve sizi yurdunuzdan çıkaranla- 

— 417 — 


















ra ve çıkmanız için onlara yardımda bulunanlara 
dost olmanızı nehy etmiştir. Onları sevenler za¬ 
lim kişilerdir * Ey inananlar, size, muhacir mü¬ 
min kadınlar geldi mi onları deneyin. Allah on¬ 
ların imanlarım daha iyi bilir. Siz de onların inan¬ 
mış olduklarını anlayınca, onları gerisin geriye 
kâfirlere yollamayın. Ne onlar kâfirlere helâldir. 
Ne kâfirler onlara helâldir Onlara kocalarının ve¬ 
receği nikâh parasını verin. Ve nikâh paralarını 
verdikten sonra onları kendinize nikâhlanmanız- 
da bir vebal yoktur. Kâfir kadınlarını nikâhlama- 
yın. Ve onları nikâhınızın altında tutmayın. Ve 
harcadıklarınızı isteyin, kâfirler de size gelen mü¬ 
min kadınlara harcadıklarını istesinler. İşte size 
Allahın emri budur. Aranızda, O, hüküm verir. Ve 
Allah, herşeyl bilen ve hikmeti çok olandır * Ve 
eşlerinizin nikâh paralarından bir miktarı eliniz¬ 
den çıkıp kâfirlere giderse nöbet size geldiğinde, 
kâfir kadınlarından inanıp size göçen bulununca 
eşleri gitmiş olanlara ettikleri masraf kadar pa¬ 
ra verin. İnandığınız Allahtan korkun * Ey pey¬ 
gamber, inanmış kadınlar, hiç birşeyi Allaha şirk 
koşmamak, hırsızlık etmemek, zinada bulunma¬ 
mak, çocuklarını öldürmemek ve kendi çocukla¬ 
rından başkasını kocalarına ben doğurdum diye 
tanıtıp iftira etmemek Ve sana hayırlı ve güzel 
işlerde karşı gelmemek şartiyle biat etmeğe gel¬ 
dikleri zaman biatlarını kabul et ve onlar için 
-Allahtan yarlıganma dile. Elbet Allah, yarlıgama 
ve acıması çok olandır Ey inananlar. Allahın 
gazabına uğrattığı kavimle, dostluk etmeyin. On¬ 
lar ahüetten yeise düşmüşlerdir. Nasıl ki kâfirler 
de kabirdeküerden ümidi kesmişlerdir. 


— 418 — 











61 inci SURE 


ALSAF (hark nizamı) 
SÛRESİ 


Ssn'JİİpH 1 K lîvttliT. 


Çok acıyan ve rahmeti bıi 
tün varlıkları kî? plaj an Al¬ 
lahın adı île. 










* Göklerde ve yerde ne varsa Allahı takdim 
edeı. Ve Allah aziz ve hikmeti çok olandır. * Ev 
inananlar, yapruıyacağımz şevi niçin söylersiniz? 

^ Allah nazarında en kötü şey, yapmıyacağınız ş£ 
yi söylemenizdir. * Muhakkak ki, Allah kurşuni^ 
kenetlenmiş gibi dizilerek kendi yolunda savaşan¬ 
ları sever. * Hani Musa kavmine: Ey kavim, bana 
ne diye eza verirsiniz? Oysa ki benim, Allahın size 
gönderdiği peygamber olduğumu biliyorsunuz. Af 

ma onlar, iğri yola sapınca Allah da gönüllerin) 

ı 

batıla meylettirdi, Allah bozguncu kavmi doğru yo 
ja iletmez, * Hani Meryem oğlu İsa: Ey îsrailoğu 
ları demişti. Muhakkak ki ben size benden sonr; 


41Ü — 















p gelecek ve elimdeki Tevratı gerçekleyecek ve adı Ah- 
| met olacak bir'peygamberi müjdeleyen Allah elçisi- 
j; yim. Ama O, onlara açık delillerle geldiğinde: «Bu 
| düpedüz bir büyü» dediler. * Ve Müslümanlığa 
| dâvet edildiği halde yalan yere Allah hakkında 
| iftira edenden daha zalim kim vardır? Ve Allah 
ji zalimleri doğru yola iletmez. * Allahın nurunu a- 
î ğızlariyle söndürmek istiyorlar. Allah ise, kâfir- 
| lerin zoruna gitse de, nurunu tamamlayacaktır. 

I * Öyle bir Allah ki, peygamberini müşrikler iste- 
|> 

ı> meşe de dini, bütün dinlere üstün olsun diye, 

D. 

| gerçek dinle doğru yola yöneltmiştir. * Ey inanan- 
!> 1ar, sizi acı azaptan koruyacak bir alış veriş haber 
| vereyim mi? * Eğer Allaha ve peygamberine ina- 
t nırsanız ve Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla 

} savaşırsanız hakkınızda hayırlıdır, eğer bilirseniz. 

r 

\ * Sizin suçlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ır- 

l maklar akan cennetlere ve adin cennetlerinde gü- 
!:; zel meskenlere koyar. Bu, büyük ongunluktur. * 

| Ve daha arzu ettiğiniz şeyler yâni, Allahın yardımı 
ye yakın bir fethi inananlara müjdele * Ey inanan 
lar, Allahın yardımcıları olun (emirlerine uyun) 
nitekim Meryem oğlu İsa da havarilerine: Allah 
yolunda yardımcılarım kimdir demişti de havariler: 

«Allah yolunda yardımcı- 

ları (Allah tarafından yollanmış 

yardımcılar) biziz» demişlerdi. Derken İsrailoğul- 
larından bir grup inanmıştı, bir grup da kâfir 
olmuştu. Biz ise inananları kuvvetlendirerek düş¬ 
manlarına karşı muzaffer kılmıştık, 

— 420 —' 









H^-l-!-:-:-; -IM-'+St-H** ■' •« ‘ '' 


62 inci SÛRE 


fc4*.k%'k**k***4**4*4.>4'4 3 4* 


444D 44» 1 


| *»*+*.* k 

;AL-CUMUA (toplantı, cuma günü) • 

SÛRESİ' i 

m 
# 

Meditıede inmiştir, 11 âyettir 1 


Çok acıyan ve rahmeti büj- | 
tün varlıklan kapla j ut M- | 
lahan adı ile. İl 


* Göklerde ve yerde ne varsa Allahı *akdiî 
eder, lıerşeye hâkim olan, kutsal, aziz ve hikmeti 
çok olan Allahı, * O Allah ki, ümnıUer içinden .e 
kendi aralarından ibr peygamber göndermiştir. 
Ki onlara âyetlerini okumadadır, onları 
arıtmadadır. Ve kitabı ve hik¬ 
meti öğretmededir. Oysa ki önce onlar açık bir 
sapıklıktaydılar. * Ve henüz onlara katılmamış 
olan başkalarına (öğretmededir). Allah aziz ve hik¬ 
meti çok olandır, * Bu Allahın ihsanıdır ki dile¬ 
diğine verir. Ve Allah büyük ihsan sahibidir # 
Kendilerine Tevrat yollananlar ve sonra onunla a- 
mel etmiyenler kitapları taşıyan eşeğe beriller 
Allahın âyetlerini yalan sayanlar için bu bir ör¬ 
nektir. Allah zalimleri doğru yola iletmez. * 
De ki: Ey Yahudi olanlar, kendinizi gerçekten ö 
bür insanlardan fazla AUahın dostu sanıyorsanız 


— 42i — 


afc-.Jİ 















-’hhhh h e f •- t- s s ffff 1-e s-f hjb f f-î -.* • s bbis^ 

ve doğru adamlarsanız ölümü isteyin bakalım. * 
Elleriyle hazırladıkları şeyler yüzünden ölümü hiç 
bir zaman istiyemezler. Ve Allah zalimleri bilendir. 

# De ki; Kaçıp durduğunuz ölüm yok mu? Şüp¬ 
hesiz size ulaşacaktır. Ve sonra gizliyi de açığı da 
bilen Allahın huzuruna götürüleceksiniz. O size 
bütün yaptıklarınızı haber verecek. * Ey inananlar. 
Cuma günü namazı için nida edilince hemen Al¬ 
lahı anmıya koşun. Alış verişi bırakın. Bilirseniz 
bu hakkınızda hayırlıdır. * Namazı kıldıktan son¬ 
la artık dağılın. Allahın İhsanını arayın ve Al¬ 
lahı anın ki kurtuluşa eresiniz. * Ve onlar bir ti¬ 
caret yahut eğlence görünce ona dalıp seni ayakta 
bıraktılar. De ki; Allahın katındaki sizin için, alış 
verişten ve eğlenceden daha hayırlıdır ve Allah 
nzık verenlerin en hayırlısıdır. 


63 üncü SÛRE 


( +++-*+**-4 ******* * (4 M4 ** 4 +*** - ## 

I ALMUNAFİKUN (bozguncular) 

SÜRESİ 


Mcıiınci'M inmişi jr II Tıvctlir, 4 


Çok aaya» ve rahmeti b*i- 
^ tun varlıkları kaplayan Al¬ 

lahın adı ile. 

* Münafıklar senin yanma gelince, dediler ki 

$ 

$ Tanıklık edeıız, sen elbette Allahın peygamberisin 


?;FF^Fî FFFFF1- ■ 

— 422 — 









'-*****-! -' 

Allah bilir ki seıı elbette onun peygamberisin. Ve 
Allah tanıklık eder ki elbette münafıklar yalancı¬ 
dırlar. ^ Andlarmı kalkarı edinmişlerdir de. Halkı 
Allah yolundan saptamışlardır. Ne kötüdür bu 
yaptıkları. * Bu da elbette önce inanıp sonra k⬠
fir olduklarmdandır ve Allah onların gönülleribî 
mühürlemiştir ve onlar anlayışsın kişilerdir. * Ve 
onları gördüğünde vücutları hoşuna gider ve konu¬ 
şurlarsa sözlerini dinlersin. Sanki dayanmış ke¬ 
restedirler. Her sayhayı kendilerine karşı sayarlar, 
onlar düşmandır. Onlardan sakın. Allah onları 
kahretsin. Nelere de kapılıyorlar. * Ve onlara: 
Gelin de Allahın peygamberi hakkınızda bağışlan¬ 
ma dilesin denilse alay ederek başlarım sallarlar. 

Ve görürsün ki, ululuk satarak dönüp giderler. * 
Bağışlanma dilesen de dilemesen de onlar için bir¬ 
dir. Allah onları hiçbir zaman yarügamaz. Ve el¬ 
bette Allah bozguncuları doğru yola iletmez. 

Öyle kişilerdir ki onlar, Allahın peygambermiş 
yanında olanlara: «Birşey vermeyin de dağılıp git¬ 
sinler» derler. Göklerin ve yerin hâzineleri Alla¬ 
hındır ama münafıklar anlamazlar. * Derler ki: 
Medineye dönünce üstün olan, aşağılık kişiyi ora¬ 
dan çıkarır. Oysa ki üstünlük Allahın, peygamberi 
nin ve inananlarındır. Ama münafıklar bilmez 

* Ey inananlar, mallarınız ve evlâtlarınız sizi 
Allahı anmaktan alıkoymasın. Bunu yapan hüs¬ 
rana uğrayacaktır. * Birinize ölüm gelip çatma¬ 
dan, Rabbinı, beni bir kısa müddet daha oldur- 
meyip bıraksavdm da, bende sadaka vermeye ç&- 
lışsaydım ve temiz kullarından olsaydım demeye 
mecbur olmadan size verdiğiniz rızıklardan na¬ 
faka verin. # Ve Allah eceli gelen kişiyi hiçbir za¬ 
man geri bırakmaz. Ve Allah bütün yaptıklarınız¬ 
dan haberi olandır. 

— 423 — 


















■64 ÜİIPCÜ SÜRE 


; ALTAG ARUN (karalıklı aldatma) 

| SÜRESİ I 

(18 S yettir.) | 

*«-444 +* t < i ♦** 4+«<4* 4 4 + * * 4 4H < 4- < 4 


Çok arayan ve rahmeti İlil- 
tâm varlıkları kaplayan Al- 
HaİMiî adı ile. 


# Göklerde ve yerde ne varsa Allahı takdis 
eder, Hükümranlık Onraıdur, şükür Onadır. Ve O 
herşeye gücü yetendir. * Öyle bir Allah ki, sizi ya¬ 
ratmıştır ve sizden inanan da vardır inanımyan da. 
Ve Allah bütün yaptıklarınızı görendir. # Gökleri 
ve yeri gerçek olarak yaratmıştır. Size şekil ver¬ 
miştir ve şeklinizi en güzel bir tarzda meydana 
getirmiştir. Ve Ona dönülecektir. * Göklerde ve 
yerde ne varsa bilir, sakladığınızı ve açığa vurdu¬ 
ğunuzu bıilr ve Allah kalblerde olanı ziyadesiyle 
bilendir. * Daha önce küfre sapaniarm haberi gel- 
medi mi size? Onlar yaptıklarının vebalini tattı¬ 
lar. Ve onlara acı bir azap var. * Bunun sebebi, 
peygamberleri onlara açık delillerle geldikleri 
halde onların: Bir insan mı bize doğra yolu 
gösterecek. Deyip kâfir olmaları ve yüz çevirme¬ 
leridir. Allah müstağnidir ve şükre ziyadesiyle lâyık 
olandır. * Kâfir olanlar sanırlar ki; öldükten 








V 






sonra hiç dirilmiyecekler. De ki: Evet, Rabbime atıd ■£ 
ederim ki muhakkak (Okıa) döneceksiniz. Sonra 
da ne yaptıysanız size haber verilecek. Bu ise Al- İ 
laha pek kolaydır, * Allaha, peygamberine Ş 
ve indirdiğimiz nura inanın, Ve A! 1- 

o I 

° I 

gün aldanamn, aldatanın, kâr edenin, ziyan edenin, 
meydana .çıkacağı gündür Kim Allaha inanır ve 
işler yaparsa Allah onun günahlarını bağışlar 
onu altlarından ırmaklar akan cennetlere ebedi 
kalmak üzere koyar. Bu büyük ongunluktur, 

# Ve kâfir olanlar ve delillerimizi yalan sayanlarsa 
cehennemliktirler. Ve orada ebedî kalırlar. Varıta- 


lab bütün yaptıklarınızdan haberi olandır. * 
gim sizi toplantı günü için bir araya getirecektir. 


m 

ve 


cak yerlerin ne kötüsüdür orası. * Hiçbir musibet 
Allahın izni olmadan gelip çatmaz. Kim Allaha 
inanırsa, Allah da onun gönlüne doğru yolu gös¬ 
terir ve Allah hevşeyi bilendir. * Allaha ve peygam¬ 
bere itaat edin. Yü çevirirseniz peygamberimize 
açık bir tebliğ düşer. * O Allah ki, ondan gayrı Al¬ 
lah yoktur. Ve inananlar Allaha dayansın. * Ey- 
inananlar. muhakkak ki, eşlerinizden ve evlâtlarınız 
dan size düşman olanlar vardır. Onlardan sakınım 
Eğer suçlarını bağışlar, onlara iyi muamele eder» 
şeniz, Allah da suçları bağışlayan ve acıyandır, 
* Muhakkak ki, mallarınız, evlâtlarınız size fitne¬ 
dir. Büyük ecir Allah katindadır. * Allahtan kor¬ 
kun, Ve gücünüz yettiği kadar dinleyin, itaat edin 
ve iyilik yolunda mallarınızı harcayın. Bu, sizin 
için hayırlıdır. Nefsinin hırsından kendini koru¬ 
yanlar kurtuluşa erenlerdir. * Eğer Allah yolun» 
da güzel bir tarzda borç verirseniz (Allahın emret¬ 
tiği bir iyiliği yaparsanız) Allah verdiğinizi kat kat 
arttırır ve sizi yarlıgar. Ve Allah şükürleri kabul 
ederi ve merhamet edendir. # Gizliyi de bilir aıjtğl 
da. O, aziz ve hakim olan (Allah), 

: ->; -tvistivi ' ;r :hkh h:>î*v hî ■: -&&&&: . - '4HX: ■ 

— 425 — 



7 














f -‘•j**** ,K+:V:*1 :♦• -f-.t-l- !•{• frî-^»- . r MİMa. * > rBI6fc»j*3F« 


f 


€5 İnci SÜRE 


ÂLTALÂK (boşama) 

SÜRESİ 


ifftTrsKjîir >_ ; \ ?-îtlr. 


Çok acıyan ve rahmeti bu¬ 
tun varlıkları kaplayan Al- 
lalım adı ile. 


* Ey peygamber, kadınları boşayacağınız za¬ 
man, temiz oldukları vakit boşayın ve müddet¬ 
lerini (idde.t müddeti) iyi hesaplayın. Ve Rabbmiz 
Allahtan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın. 
Onlar da çıkmasınlar; ancak açık bir iffetsizlikte 
bulunurlarsa o başka. İşte Allahın çizdiği sınır¬ 
lar bunlardır. Ve kim Allahın çizdiği sınırları asar 
sa kendi nefsine zulmetmiş olur. Bilmezsin belki 
de Allah bundan sonra ne ihsan edebilir. ^ Kadın¬ 
lar müddetlerini tamamlayınca da onları iyilikle 
al m veya onlardan iyilikle ayrılın. Ve içinizden 
iki kişiyi de tanık olarak bulundurun ve tanıklığı 
Allah için doğru* yapın. İşte Allaha ve ahiret gü¬ 
nüne inananlara bu öğüt verilmektedir. Ve kim 
Allahtan çekinirse Allah ona bir çıkış (Sıkıntıdan) 
yaratır. & Ve onu bokJkmediği yerden rızıklandınr. 
Ve kim Allaha dayanırsa O yeter ona. Elbette Ak 

genS 

— 426 — 


AlAiAl A'A- * Vi 















lah vaadini yerine getirir ve AİMı her şeye tyir 
miktar tâyin etmiştir. *■ Adetten kesilip kesilire 
diklerinden şüphelenen ve sizin de şüohelendiğiıiiz 
kadınlar için bekleme müddeti üç avdır. Hiç âdet 
görmemiş olan kadına da bu müddeti verin. Ge¬ 
beler için müddet doğurmalarına kadardır. Kİra 
Allahtan korkarsa işlerinde kolaylık bahşedilir. * 

Allahın size indirdiği emir budur. Ve kim Allah¬ 
tan korkarsa günahlarım bağışlar ve ecrini fcjü- 
yütür. * Onları t boşadığınız ^kadınları) meskenimi¬ 
zin imkânı nispetinde kendi binanızda oturtun. jO- 
na korku verecek bir şiddet göstermeyin. Eğer 
gebeyseler doğuruncaya kadar ihtiyaçlarını kar¬ 
şılayın ve çocuk i ar mı sizin için emziriyorlarsa üc¬ 
retlerini ödeyin. Ve imkân nispetinde bir birinizle 
anlaşın. Fakat bu hususta (emzirme) bir zorluk 
çıkarsa başka bir kadın çocuğu emzirsin. * imkân¬ 
ları geniş olan, O imkâna göre nafaka versin. Fİız- 
kı dar olana gelince, Allah kendisine ne verilse 
onun bir kısmını nafaka olarak versin. Allah kîlm- 
seve kendi verdiği miktardan fazla bir mükellefiyet 
yüklemez. Allah güçlüğün ardından kolaylık ve¬ 
recektir. ^ Nice şehirler var ki halkı Rablarınm! ve 
Onun peygamberlerinin emirlerine karşı gelntİş¬ 
lerdir de biz onları çetin bir hesaba çekimsizidir 
ve onları helak etmek suretiyle azaplandınnışızjlır. 

* Ve onlar yaptıklarının vebalim tatmışlardır, j ve 
işlerinin sonu hüsran olmuştur. Allah onlara jçe- 
tin bir azap da hazırlamıştır. Ey düşünce sahip¬ 
leri, ey iman edenler, Allahtan korkun, muhak¬ 
kak ki Allah, size öğüt olarak Kur’am indirmişjtir. 

* Peygamberi de göndermiştir. O size Allahın a|çık 
âyetlerini okumadadır. İnananları ve iyi işler [ya¬ 
panları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak tyı n. 
Kim Allaha inanır, ve iyi işler yaparsa onu elofedî 


— 427 


... . . . , 








f; m- $£ . mt±#şp ; i & ■ *• V 


: ?:-h :••; ;*-•*- hmhhm-: ■ i- h l-:---h:-. . -hhhhhhh hm-: - : --m-hhmh bf** 

kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennetlere ji 
koyar ve Allah ona en güzel rızkı verir. * O Allah 
ki yeri göğü ve } 7 er yüzünü ve onun benzeri olarak 
göğü yedi kat yaratmıştır. Bunların arasında emri 
înip durmadadır. Allahın herşeye gücü yettiğini 
anlamanız ve bilgisinin her şeyi kuşattığını kavra¬ 
manız için. 


66 inci SÜRE 




I 


ALTAHRİM (yasak, karam) 
SÜRESİ 


]Wkdîne<nf ioîî>j^ 1 ir. 32 âyettir 




Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Ey peygamber, zevcelerinin rızasını araya- 
ıak ne diye Allahın sana helâl ettiğini kendine ha¬ 
tam ediyorsun ve Allah bağışlıyan ve acıyandır. ■¥ 
Gerçek, Allah, yemininizi çözmeyi size meşrü .kıl¬ 
mıştır. Ve Allah velinizdir ve O herseyi bilen ve 
hikmeti çok olandır. * Hani peygamber, zevcele¬ 
rinden birine bir sır tevdi * etmişti de zevcesi bu 
sözü başkasına haber vermişti. Allah-da bunu pey¬ 
gambere açınca, peygamber: Bu olayın bir kısmını 
açıklamış bir kısmını söylememişti. Peygamber 
bunu zevcesine haber verince O: Kim haber verdi 


- •*.- ,*SHHH’HİTr* 


He !- - H '“SMRr r~ H H HHJrfcH krk Hv• • 
— 128 — 










bunu sana demişti. Peygamber de demişti ki: S 
Herşeyi bilen ve herşeyden haberi olan haber ver- ; 
di. * İkiniz (Hazıeti Ayşe ve Hafaza) Allaha tövbe S 
ederseniz çürjki gerçekten kalbleriniz suça meylet- t 
mistir (Hayırlıdır) ama, peygamberin aleyhine | 
yine birleşirseniz Onun yardımcısı Allahtır ve Ceb- 
raildir. Ve inananların en temizi ve melekler de 
Ona yardımcıdır. * Umulur ki, sizi boşarsa (pey¬ 
gamber) Rabbı ona sizin yerinize sizden daha 
hayırlı Müslüman, inanmış, itaatli, tövbe eden, 
ibadette bulunan feragatli dul ve bakire eşler ve¬ 
rir. * Ey inananlar kendinizi ve ailenizi koruyun 
O ateşten ki yakıtı insanlardır. Ve kibrit taşlariiyle 
de harareti ve alevi çoğalır durur. Şiddetli ve güç¬ 
lü melekler de Ona memurdurlar ki, Allah ne 4 m ~ 
rettiyse icra ederler, isyan etmezler. Ey kâfir oljaıı- 
lar, bu gün özür bildirmeyin. Ancak ne yaptıysanız, 
Onun karşılığı ile cezalanacaksınız. * Ey inanan¬ 
lar, Allaha halis bir tövbeyle tövbe edin, umulur 1 ki, 
Rabbiniz günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından 
ırmaklar akan cennetlere koyar, o gün Allah pey¬ 
gamberi ve inananlardan onunla beraber bulunan¬ 
ları hakir görmez. Nurları önlerinde ve sağ tavaf¬ 
larında koşup parlar da onlar Rabbimiz: Defler 
nurumuzu tamamla. Bizi bağışla, şüphesiz sen her 
şeye gücü yetensin. * Ey peygamber, kâfirlere ve 
münafıklara karşı savaş ve sert davran. Onların 
yurtları cehennemdir. Varılacak yerlerin ne kötü¬ 
südür orası. * Allah kâfir olanlara Nuh’un kansıy 
le ve Lût'un karisiyle örnek vermededir, ikisi de 
iyi kullarımızdan ikisinin nikâhı altındaydı. lâkin 
kocalarına karşı hıyanette bulundular da o iki in¬ 
san onları Allahın cezasından kurtaramadı. Ve 
Onlara: .Cehenneme girenlerle beraber M em 


rin» dendi. * Ve Allah inananlara Firavunun ka¬ 
rısını örnek getirmededir. Hani o kaıbn: Rahibini, 




i?bh M I' ~ ”rr 


<r 

ı 

'§> 

$ 


— 429 — 









t 1 a* W £* * a - ',11:: - -•.; m ğ| 3* 31 m&m fil S -■ 8 

demişti bana cennette bir yurt bakırla ve beni Fi 
ravundan, onun yan tığından ve zalimlerden kur¬ 
tar. * Ve İffetim korumuş olan îmran kızı Mer¬ 
yem bir örnek vermektedir. Biz ona ruhumuz¬ 
dan üflemiştik. O Rabbinin sözlerini ve kitaplarım 
doğrulamıştı. Ve itaat edenlerdendi. 


67 inci SÛRE 


AL-MÜLK (mülk) 
SÜRESİ 


!V7\- r , ?:fc:r«rfp İTirnf|H‘r ELy<StfcÎT 

- t jr : -t t 



ÇV&k acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varhküan kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Mülkün sahibi olan ve gücü herşeye yeten 
(Allahın) şanı yücedir. * O Allah ki hanginiz daha 
güzel işler yapacak, denemek için ölümü ve ha¬ 
yatı yaratmıştır. O azız olan ve esirgeyendir. & O 
Allah ki, tabaka tabaka yedi r kat göğü yaratmıştır. 

Rahmanın yaradışında hiçbir aykırılık göremezsin. 
Gözünü çevir de bak bir çatlak görebilir misin? 
# Sonra gözünü -çevir de bir kere daha bir kere 
® daha bak. Gözün aradığım bulamaz hüsran içinde 
şayia döner ve O, yorgundur. * Muhakkak ki biz, 
dünya göğünü kandillerle bezedik ve onları (Inan- 

— 430 — 













jmıyanları) şeytanlara atı3acak şeyler olarak haîket* 
tik ve onlara kavurucu bir azap hazırladık. * Ve 
Eabianna manmıyaniara cehennem azabı var 
kötü yerdir orası. * Oraya atıldıklarında işitirler ki 
cehennem nefes almada ve kaynayıp kabarmada. 


bölük atıldıkça bekçiler (Cehennem bekçileri) m- â 


vet, derler, muhakkak bize korkutucu geldi de biz | 
onu yalanladık ve «Allah hiçbir şey ind irmem ışf ir I 
si z büyük bir sapıklıktasınız» dedik. * Ve eğer der- J 
ler akü etseydik, bu kavurucu cehennemin ehli oh | 
mazdık. * Suçlarım itiraf ederler. Artık kavurucu f 
cehennemin ehli uzak olsun. * Şüphesiz ki ba- | 
ğışlanma ve büyük mükâfat, görmedikleri halde | 
Râbleıinden korkanlaradır. * Sözünüzü gizlese- | 
niz de açığa vursanız da. şüphesiz O, kalblerde ola- I 
nı bilir. * Hiç bilmez mi yaratan? Lütfeden ve her | 
şeyden haberi olan O'dur. & Öyle bir Allah tır* ki, ^ 
yeryüzünü sizin için işinize yarar bir halde ya- | 
rattı. Onun köşesini bucağını dolaşın. Ve verdiği il 
nzıktan yeyin. Varacağınız yer. Onun huzurudur, d 
+ Gökte bulunan Onun, dünyayı başınıza yıkmaya- h 
cağından emin misiniz?. Bak, dünya şimdiden 
sarsılıyor. Yoksa gökte olan (Allahm )üstünü- \\ 
ze taşlar yağdıran bir rüzgâr yollamıyacağından U 
emin misiniz? Yakında korkutmalarım nasılmış i | 


anhyacaksınız. ^ Muhakkak ki onlardan önce¬ 
kiler de yalanlamışlardı da öcüm nasıl ol 


^ Görmezler mi üstlerinde uçan kuşları? 


lannı açıp kapamadalar Oııîan gökte anca 
! man tutmada. Şüphesiz O, herşeyi gören 
| Ve Allahtan gayrı size yardım edecek ola 
: hangisidir? Kâfirler, ancak gurura kapılmış] 
: O, mkmızı daraltırsa size rızık verecek ] 
; Hayır, onlar azgınlık içindedirler ve inat cd 


— 431 — 








vt k r: -s hkti:-İtI 

madalar. * Yüz üstü sürünüp giden mi, doğru yo 
lu kolay bulur, yok: dümdüz giden mi? * De ki: 
Öyle bir Allahtır ki, sizi yaratmıştır ve size kulak, 
göz ve gönül vermiştir. Ne kadar az şükrediyorsu¬ 
nuz. * De ki: Öyle bir Allah ki, yer yüzünde sizi 
yaratmıştır. Ve Onun huzurunda toplanacaksınız. 
* Ve derler ki: Siz doğrulardansanız bu vaad ne 
zaman yerine gelecek? * De ki: İlim, ancak Allah 
indindedir. Ben ancak açık bir ihtar ediciyim, * 
Asabın yaklaştığını görünce kâfir olanların yüz¬ 
leri kararır. Onlara/ «İşte isteyip durduğunuz şey» 
denir. * De ki: Allah beni ve benimle beraber olan¬ 
ları helak etse de acısa da kâfirleri acı azaptan 
kim kurtarabilir, söyleyin bana? * De ki: Rahman 
Odur. Ona inandık ve Ona güvendik. Kim açık 
sapıklıktadır. Yakında anlarsınız, * Söyleyin ba¬ 
na. Suyunuz kuruyup çekilse kim size bir pınar ge¬ 
tirecek? 


68 inci SÜRE 


l »»»>»»» »»»»»»m ♦ m »»>» *+#♦*♦*£ 



AL-KALAM 

SÜRESİ 



Mekkede inmiştir. 52 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlık lan kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 

Nün. Kalem, ve yazdıkları (hakkına) * 
Sen Rabbinin nimetiyle mecnun olmuş değilsin. 


i — 432 — 









* Muhakkak ki, sana tükenmez bir mükâfat var. 
/* Elbette sen, yüksek bir ahlâka sahipsin. * 

Yakında sen de görürsün, onlar da görürler. * 
Hanginizin deli olduğunu. * Şüphesizki Rab 3 in r yo 
lundan şaşanı da, doğru yolu bulanı da daha iyi 
bilir. # Yalanlayanlara uyma. Onlara yuıjıuşak 
davranmanı isterler, o zaman onlar da sana yu-_ 
muşak davranacaklarını (söylerler) * Çok yemin 
edenlerin, reyinde isabet bulunmayanların Mç bi¬ 
rine uyma. * Ayıp arayana ve söz taşıyana. * 
Hayrı men eden, haddini aşmış suçluya. * Kötü 
soysuza düşük huyluya (uyma). * Mal mülk ve 
evlât sahibi de olsa. * Ona âyetlerimizi okuyunca: 
«Eskilere ait masallar» dedi. * Onun burnuna bir 
damga vuracağız. * Biz onları (Mekkelileri) bah¬ 
çenin meyvelerini sabah erken toplamak üzere 
andlaşanları denediğimiz gibi deneriz. * onlar 
inşallah (Allah dilerse) * dememişlerdi. * Oysa ki, 
Onun üstünde Râbbinden gelen bir musibet dolaş¬ 
maktaydı. Onlarsa uykudaydı. * Derken bahçe 
bütün mahsulü derlenmiş kuru bir yere dönmüş¬ 
tü. * Sabahlevin birbirlerine sesleniyorlardı. * 


«Mahsulünüzü devşirecekseniz erkence koşun > diye. 

* Derken yola düştüler ve birbirlerine gizlice dedi¬ 
ler ki: * «Bugün hiçbir yoksula yol vermeyin. Kim¬ 
se yanınıza gelmesin# * Ve kendilerini yoksullan 
men etmeye kadir sayarak erkenden gittiler. # 

Bahçeyi görünce: «Yolumuzu şaşırdık» dediler. 

* «Hayır, dediler. Biz mahrum olmuşum.» ^içlerin¬ 
den birisi: sBen demedim mi size» dedi. Allahınızı 
takdis etseydiniz ne olurdu?.» * Dediler ki: Hati¬ 
bimizin şanı yücedir. Biz zalimlerden olduk.* # 


Birbirlerine dönerek, kınamağa başladılar. ^ 


bize, dediler. «Biz a%mmışjz|| * Umulur ki, Rab 


Vay 


- - • • 



















^Hfr^î^TFfr^ !^’-:- ;-!— H :- '-Fı-Hh-;-H f- *-rW8$#^ 

binıiz, onun yerine bize daha hayırlısını verir. 
Şüphesiz biz, Rabbimîzi dilemedeyiz.' * İşte bunun 
gibidir azap. Ve bilseniz ahi ret azabı bundan da 
büyüktür. # Muhakkak Allahtan korkanlar için, 
Rablan indinde namı cennetleri var. *" Müslüman- 
iarla suçluları bir mi tutacağız, * Ne oldu size, 
nasıl hüküm veriyorsunuz?, & Yoksa bir kitabınız 
var da oradan mı okuyorsunuz?. * Orada Beğen¬ 
diğiniz şey sîzindir» diye mi yazılı? * Ne buyurur* 
sanız, sizin için O olacak diye size hükmü kıyamete 
kadar sürecek vaadlar rm verdik? & Onlara sor. Bun¬ 
lara kefil olan kimmiş içlerinden? * Yoksa ortak¬ 
ları mı var? Doğru söylüyorlarsa ortaklarıyla be~ 
raber gelsinler bakalım. * O gün işler zorlaşır. Sec¬ 
deye davet edilirler, lâkin güçleri buna yetmez. 

* Gözleri yere dikili, üstlerine zillet çöker, onlar 
sağ salim iken de secdeye çağırılmışlardır da secde 
edememişlerdir. * Artık, sen bu sözü yalanlayanı 
bana bırak. Biz onları bilmedikleri bir yerden ya¬ 
vaş yavaş cehenneme çekeriz. * Onlara mühlet 
veriyorum. Ama azabım pek şiddetlidir. ■* Yoksa 
onlardan ücret istiyorsun da ağır bir borç altına 
mı girdiler? * Yoksa kayıp âlemi onların yanında 
da onu mu yazıyorlar? * Rabbinin hükmüne sabret. 

Ve balıkla arkadaş olup dertten boğulmuş bir halde 
Rabbine nida edene benzeme. * Rabbinin lûtfu ye- 
tişmeseydi elbette bir yere kötü bir halde bırakılır¬ 
dı. * Ama Rabbi onu seçti ve iyi kişilerden kıldı. 

* Neredeyse kâfirler Kurum duydukları zaman, 
seni gözleriyle helâk edeceklerdi. Onlar derlerdi 
ki: «Bu bir delidir.» * Oysa ki, O, ancak âlemlere 
bir öğüttür. 

- 'r4-. T ; -1'- Î---J- "k k !■'; St$ç 

— 434 — 











O 


69 uncu SÜRE 


İ EL-HAKKA (gerçek) 

I SÛRESİ 

| 

% Melcede inmiştir 52 âvettir. 

? 

*** ■* * r^y •#■ * « 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıklara kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. | 


* Gerçek olan (kıyamet). * Gerçek (kıyafet) 
nedir?. * Sana gerçeğin ne olduğunu bildireni şey 
iledir^. Semûd ve Ad T (Kavimleriı insanların I ba¬ 
şına kopanı (kıyameti) yalan saydılar. * Ama Se~ 
mııd ,isyanı yüzünden helak edildi. *■* Ve ama Ad, 
(Kavmi) tarumar edici bir kasırga ile helak edil¬ 
di, * Onu — Allah — yedi gece ve sekiz gün!on¬ 
lara birbiri ardından musallat etti. Onları görene- 
tiydin içi kot' hurma kütükleri gibi yerlere serilmiş 
ler d t * Artık onlardan baki kalanı görebilirin isin?. 

* Ve Firavun ve ondan önce şehirleri tarumar olan¬ 
lar da suç işlemişlerdi. * Ve Rahîerinin peygam¬ 
berin* isyân etmişlerdi de onları artan bir azapla 
helak etmişti. * Şüphesiz biz sizi sular köpürüp 
kudurunca gemide taşıdık. # Size bir öğüt ve ib¬ 
ret olsun, belleyip unutmayın ve kulaklarda kalsın 
dîye, 'f- Sür’a tek bir nefes üfürtulünce. * Ve yer 


r îtK*-:': - 

— 435 —, 






















<1 

§1 

■<| 

<ı' 

<\- 

<f 

C 

<s: 

o. 

<L r 

<)• 

<ı, 

<f 

I 

<r 

<fı 

<r 


yüzü ve dağlar birdenbire birbirine çarpıp dağılın¬ 
ca, * îşte o gün ansızın gerçek (kıyamet) vâki 
olur, * Gök yarılır, o gün boş bir hale gelir. * 
Melekler etrafta toplanırlar ve Rabbinin arşını o 
gün sekiz melek taşır. * O gün halleriniz ortaya 
çıkarılır ve hiç bir şeyiniz gizli kalmaz* * Ve ki¬ 
tabı sağ yanından verilen der ki: «Gelin işte oku¬ 
yun kitabımı. * Ben zaten (Kıyamet günü) hesa¬ 
bıma ulaşacağımı biliyordum.^' * Ve o hoşnut ol¬ 
duğu bir yaşayıştadır. * Yüce cennette. * Meyveleri 
elinin altında. * Geçmiş günlerde yaptığınız işlere 
karşılık artık afiyetle yiyip için. * Ama, kitabı sol 
yanından verilen der ki: «Keşke kitabım verilme- 
seydi. * Ve keşke hesabımın ne olduğunu bilme- 
seydim. * Keşke her işim Ölümle sona erseydi. * 
Mallarım işe yaramadı. * Kuvvetim tükendi gitti. 

* Tutun onu da zencire vurun. # Sonra da cehen¬ 
neme fırlatın. ^Sonra uzunluğu yetmiş arşın zen¬ 
cire vurun * O, ulu Allaha inanmazdı * Yoksullara 
yiyecek vermezdi. * Bugün artık ona burada bir 
koruyucu yok. * Ve irinden gayrı yiyecek yok. 

* Onu da ancak suçlular yer. * Artık gördüğünüz. 

* Ve görmediğiniz (hakkına), * Elbette bu aziz bir 
elçinin sözüdür. * Ve şair sözü değiL ne kadar az 
inanırsınız! * Kâhin sözü de değil; ne de az a- 
kıl edersiniz! # Alemlerin Rabbindeıı indirilmiştir. 

* Ve eğer bize bazı lâflar isnat etseydi. * Elbette 
onu kudretimizle yakalardık. '+ Ve şah damarını 
koparırdık. * Ve sizden kimse buna engel olamaz¬ 
dı. * Şüphesiz Kukan (Fenalıklardan) çekinenle¬ 
re öğüttür. * Elbette biz biliriz ki içinizden yalan¬ 
layanlar vardır * Muhakkak ki Kur’an kâfirler 
için hasret ifade eder. Elbette O, tamamiyle ger¬ 
çektir. * Ve sen büyük Rabbinin adını tenzih ve 
takdis et. 


.-e; epe ppppppppp 






İ 

I 

<(> 

ft> 

<!> 

<0 

<t> 

$ 

$ 

<»> 

I 

i 


I 


(I- 

$ 

I 

$ 

<0 

1 

<r 

1 

<ı> 

:ı> 

i 

i 

İ 

r t 

â’ 

■X 

¥ 

■*> 

M 

$ 

<»> 

I 

î> 

w> 

M 


<ı> 

Y> 

Y 

J 


— -Î3C — 








: mü 


; -tA^'îA’-T ■“ 


70 inci SÜRE 


I 


<t 

it 


i AL-MAARlC (Miraçlar, j 

i basamaklar) SÜRESİ 

t 1\/U- ;, i. .-An 11- 1-1 İL,t-ı ijıi -j - r.<1'1 ■ ı 




I 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün v^ı hi ian ı kaplayai) Al¬ 
lahın adı ile. 


* Bîr seran gelip çatacak 


azabı sordu. * 

Kâfi ilerin on .şm d a n ki m senin u z a k i a s t ıram ıy a e a ğ ı 
âlâbı. ^ Miraçların sahibi Allahtan (Gelecek azabı) 

Melekler ve ruh ona. süresi elli bin yıl olan bir 
günde cıkanar. * Sen güzelce sabret, ^ Onlai: o 


günü uzak görürler. * Biz ise vakm görürüz. 


* 




:; 

i 

;t c 

t 

x 

j 

t 

± 

İL 

<ı; 


\ 

V 

■ t 

î 


a 

<C 

a.- 

f- 

: k : 


O gün gök erimiş maden gibi olur. * Ve dağlar, renk 
renk pamuğa benzer. Pl Ve hiçbir dost dostunu sor¬ 
maz. # Birbirlerini gördükleri halde. Suçlu o gü¬ 
nün azabına karşılık oğlunu .termeye razı olur.j * 

Fişini de kardeşini de. * Kendisini barındırmış o- 
lan kabile halkını da. -V- Yeryüzünde kim varsa 
hep durup da kendisini kurtarma^ diler. * Arpa, 
imkân yok! Elbette cehennem yanmadadır. * Ba- 


4 

t 

A 

< 

]{ 

j 








Jj şmdan tutup kendisine çeker. * Sırtını dönüp § 
^ gideni, # Ve (Mal) toplayıp biriktireni, # Şüphesiz 
§ insan zayıf ve' sabırsız yaratılmıştır, ^ Bir musibete 
$ uğrarsa sızlanır. * Bir hayır ele geçirirse onu kıs- 
U kanır. # Ancak namaz kılanlar başka. * Namaz- 
§ larını daima eda edenler. # Ve mallarından belli 
bir hak (yoksullara) tanırlar. * Dilenciye ve yok¬ 
sula. * Öyle kişiler ki din gününü gerçek bilirler. 

* Ve Rablarmm azabından çekinirler. * Elbette 
Rablarmın azabından kimse masun olamaz, * 

Öyle kişiler ki ırzlarım korurlar. ^Eşleri ve temel¬ 
lük ettikleri müstesna, artık onlar bu hususta a- 
yıplaıımazlar da. * Bundan ötesini isteyenlere ge¬ 
lince, onlar haddi aşanlardır. * Öyle kişiler ki 
emanetlerine ve sözlerine sadıktırlar. * Öyle kişiler 
ki doğru tanıklık ederler. * Öyle kişiler ki namaz¬ 
larına mukayyet olurlar. * İşte cennetlerde ikram 
edilenler onlardır. * Kâfirlere ne oluyor ki sana 
doğru koşuyorlar. * Sağdan ve soldan, gurup gu¬ 
rup. Onlardan- naim cennetlerine ko¬ 

nacaklarını uman mı var? * imkânı yok. Biz 
1 onları, bildikleri şeyden yarattık. * Doğuların ve 
| batıların Rabbi hakkına muhakkak biz gücü ye 
f teniz. ^ Onlardan daha hayırlısını yerlerine getir¬ 
il meye kimse önümüze geçemez. * Bırak artık onları 
| kendilerine bildirileri güne kadar dalsınlar ve oya- 
... lansmlar. * O gün kabirlerinden çıkarlar da, di- 
;[■ kilmiş hedeflere yönelmiş gibi koşarlar. * Gözleri 1 
I yerde, üstlerine zillet çökmüş halde. İşte onlara | 

& bildirilmiş olan >gün, o gündür. jî 

*— 438 — 




71 inci SÛRE 


?+ *** 4 +-#* *•+««*«+*># ****++ 4-*** +4**-fe4 44*^4 *+ **44fV v 41 * <>♦ <■.-* 


NUH SÛRESİ 



kketle mmiytiı 2S ayettir. 


Çt>k acıyan ve rahmeti fen¬ 
ttin varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı île. 


Y Şüphesiz biz Nuh'u, kavmine, acı azap 


gel¬ 


meden, unlan korkutsun diye yollamıştık. * (^uft) 
demişti ki ey kavın ini, ben size açıkça bir korku¬ 
tucuyum. * Allaha kulluk edin ve korkun ondan ve 
bana itaat edin. * Suçlarınızı bağışlasın ve size 
muayyen ecele kadar vakit versin. Şüphesiz AIlAhm 
takdir ettiği vakit gelince geciktirme olmaz. Eğer 
biliyorsanız. * (Nuh) Rabbim demişti, kavmimi 
gece gündüz dâvet ettim, # Benim davetim, onların 
kaçmasını artırdı. * Ve gerçek, ben onları sen ba¬ 
ğı şl ayasın diye ne vakit çağırdıysam parmaklarıy¬ 
la kulaklarını tıkadılar ve elbiselerine büründü¬ 
ler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler. # 
Sonra onları yüksek sesle dâvet ettim. # Sonra «on¬ 
larla açık ve alenî de konuştum, gizlice de De¬ 
dim ki Rabbinizden yarlıgamna dileyin. Şüphesiz 
O. bütün suçlan bağışlayandır. & Size gökten ^>o3 
yağmur yollar. ^ Size mallar ve evlât vererek var¬ 
dım eder ve s 12 e bağlar, bahçeler, ırmaklar yaratır. 

Ne oldu sîze ki Allahın lûtfunu ummuyorsunuz! 
^Muhakkak O sizi şekilden şekle geçirerek yarattı 
* Görmez misiniz, nasıl da Allah gökleri yedi kat 
olarak yaratmıştır. ^ Ve O, göklerde aya bir dur 
vermiş, güneşi de ışık saçan bir çırağ olarak 


— 439 _ 


î 










$: -x -x-x x-x-x-x-;~ -x-;-x3 j : xu^xxx*x : 

f- yaratmıştır. * Ve size yeryüzünde bitkiler bi- 
?; tirmiştir. * Sonra da sizi oraya (toprağa) ' yoüsîr 
|ı; ve oradan çıkarır. * Ve Allah size arzı bir döşeme 
sji olarak. Ve geniş yollarda yürüyün diye yarat- 

p mistir. * Nuh elemişti ki Rabbiny şüphesiz onlar 
| bana âsi oldular ve malı ve evlâdı ancak ziyanını 
arttırmış olan kişiye uydular. * Büyük hilelere 
1 giriştiler. # Ve sakın dediler, mâbutlarımzı bırak 
| mayın hele ne Veddi ne de Suavi ne Yagusu, ne de 
I' Yauku ve Nesri bırakmayın. * Muhakkak ki onlar 
I birçoklarını yoldan çıkardılar, zalimlerin ancak 
sapıklığını arttırırlar. * Suçları yüzünden sulara 
p boğuldular. Ve ateşe atıldılar da Allahtan gayrı bir 
| yardımcı bulamadılar. * Ve Nuh demişti ki: Rab 
| bim, yeryüzünde kâfirlerden tek kişi bırakma 
|: * Şüphesiz onları bırakırsan kullarım yoldan çı- 

| karırlar ve ancak sapıtmış ve iyice kâfir olmuş 
| evlâtlar yetiştirirler. * Rabbim, suçları bağışla, 
p anamın, babamın ve inanarak evime gelenlerin, 
| erkek ve kadın kulundan inanmışların suçlarını 
bağışla zalimleri mahvet, onların heiâk sebep¬ 
lerim artır. v 

72 inci SÜRE 

♦ ***>*+++*+*++♦***>♦&* a+***+**+>>+*>+*+>** }v%> * 

AL-CİN (cin) 

SÜRESİ 

$ Mekkede inmiştir, 28 âyettir 

Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı île u 

^ De ki: Bana vahyedildi ki bir cin topluluğu 
beni dinlediler dediler ki: «Biz hayret edilecek bir 

— 440 — 


I 

: 


s 


:i 

I 








<v 

<t> 

<r 

M 

<ı 

<»;' 

<? 

<r 

<r 

<f> 

I 

<r 

<f 

tâ 

• r & 

|l 

<t 

<1 

<f> 

<l> 

¥ 

ı 

<t; 

<sT 

<)" 


<r 

<!' 

(f 

<f 

<r 

¥ 

I 


<;; 

t 

<f 

I 

<i; 

§ 

I 

<fc 

0) 

$ 

<T> 

t 

<!> 

t 


Kur an İşittik* * Ki doğru yolu gösteriyordu. Ona 
inandık ve hiç bir kimseyi aslâ Ona ortak saymıya- 
cağız.* ^ Eabbimizin şanı yücedir, kendisine ne 
dost, ne oğul edinmiştir. & Ve şüphe yok kî iğimiz¬ 
de sefihler Allah hakkında boş lâflar ediyormuş. 
^ Biz ise, ne insanlar ne cinler Allah hakkında ya- 
Jan seslemezler sanırdık. ^ Ve muhakkak ki bazı 
insanlar, cinler diye bazılarına sığınırlar da on¬ 
ların isyanını arttırırlar, * Ve onlar da sizin san¬ 
dığınız gibi Allahın asla kimseyi diriltmiyeee|ıni 
sanıyorlardı, Gerçek, biz göğü yokladık da ora¬ 
sını GiîcJti bekrilerle ve sehanlarla dolu bulduk. & 
Ve biz orada bir söz duymak için bazı yerlere otur- 
'f dul: ama şüphesiz kim dinlemeye kalksa kendisini 
gözetleyen bir şehap bulur. Bilmiyoruz ki. yer 
yüzündekiierc bir kötülük gelmesi mi isteniyor, 
yoksa Rablan onlara d nem volıı göstermeyi mi di¬ 
ledi. * Gerçek, içimizden iyi kişiler de vardı, böyle 
olmayanlar da Yollarımız ayrılmıştı, * Gerçek, 
anladık ki yer yüzünde Allahı aciz bırakmamıza 
imkân yok ve kaçmakla da Onu acze düşüremeyiz. 
Ve hakikat doğru yolu gösteren Kuranı duyun 
ra Ona inandık, Rabbine inanan artık ne müka- 
falın azalmasından ne de zülüm görmekten korkar 
* Gerçek, bizden Müslüman olanlar da var, saıiıp 
zulmedenler de. Kimler Müslüman olursa doğru 
yolu arayıp bulmuşlardır, * Sapıp zulmedenler ise 
cehennemin odunu olacaklardır. * Eğer doğru vol 
dan yürfiseîcrdi onl&n elbette. Bol bol 
suya kavuştururduk, * Onları bu yolda 
denemek İçin, kim Rabbıni anmaktan yüz çevirir¬ 
se onu artan bir azaba uğratırız. * Secde edilen 
yerler elbette Allahındır, Orada Allahtan gayrı kim 
seri ra.ğjmı&ym. V Ve şüphesiz Allahın kulu onu 
çağırdı rrn. cinler etrafına öyle toplanıyorlardı ki 
neredeyse birbirlerini ezeceklerdi. % De ki ben an- 


— 441 — 












--4^ ~w •» * 


cak Rabbimi çağırıyorum, kimseyi Dna ortak kes¬ 
miyorum. * De ki, benim size zarar vermeye de, 
doğru yola yöneltmeye de gücüm yetmez. * De 
ki: Beni kimse Allahın azabından kurtaramaz ve 
ben Ondan gayrı sığınacak birisini de bulamam. * 
Bana düşen, ancak Allahın emrini tebliğdir. Kim 
Allaha ve peygamberine asi olursa cehennemliktir 
ve ebedi olarak orada kalacaktır. * Sonunda, ha¬ 
ber verilmiş olan şeyi görürler de yardımcısı daha 
zayıf ve sayıları daha az kimmiş anlarlar. * De ki: 
Size haber verilen çok mu yakın, yoksa Rabbinı 
onu bir müddet geciktirir mi ben bilmem. * Gaibi 
bilen Odur, gaip de kimseye açılmaz. * Ancak pey¬ 
gamberlerden seçtiği müstesna, onların da önlerin 
den arkalarından göz^tleyici yollar, * Gerçek, Rab- 
lerinin elçiliklerini iyice yaptıklarım ve hüküm¬ 
lerini bildirdiklerini bilsin diye onların her halini 
bilginizle kuşatır, Herşeyi tek tek tesbit etmiştir 


73 üncü SÜRE 






AL-MUZAMMtî, (bürünen) 
SÜRESİ 

Mok-ctde inmiş! ir., 20 sveftir. 




Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplıyaıı Al¬ 
lahın adı ile. 

* Ey ; bürünmüş olan, * Az bir kısmı müs 
tesna. geceleyin kalk. * Gece yarısı veya ondan 
biraz kısa. *Veya biraz uzun; tane, tane ve yavaş 


U 




— 442 — 





* - *&***-% w-' -* ->-’H^r-- r- 2 -•?-:■ 


yavaş Kur an oku. * Gerçek, sana ağır bir şey vab- 
vedeceğiz. * Elbette gece kalkmak, sebatlı ve da¬ 
yanıklı olanlar için Allahı düşünmeğe elverişlidir 

Ve şifahi talim için feyizlidir. * Şüphesiz, güüdüz 
çok işin vardır. * Rabbinin adını an. Ve Ona tama 
miyle bağlan. * O, doğunun ve batının Rabbidir. 

Ondan gayrı tapacak yoktur. Ona güven, Onu ko¬ 
ruyucu edin. * Dediklerine sabret. Gönlünden 
onlara uymamakla beraber, onları kendi hallerine 
bırak Vgşoniara kısa bir müddet mehil ver. * 

Elbette katımızda ağır zincirler. Ve cehennem ateşi 
var. * İnsanı boğan yemek ve acı bir azap var 
onlar için. * O gün yer ve dağlar şiddetli bir sar¬ 
sıntı ile çalkalanır ve hepsi esinti ile toplanmış kum 
yığınlarına döner. * Şüphesiz bir size tanık olmak 
üzere bir peygamber gönderdik, nitekim Firavuna 
da peygamber göndermiştik. * Firavun peygambe¬ 
re isyan etmişti de onu. helak ve perişan etmiştik. 

* Kâfir olursanız, çocukları bile ihtiyarlatan ve 
saclarını ağartan o günün şerrinden kendinizi 
nasıl korursunuz?. * O gım gök yarılır ve vaa d edi¬ 
len, yerine gelir. * Elbette bu bir öğüttür, dileyen 
Rabbîne yol bulur. * Şüphe yok ki Rabbin daha iyi 
bilir. Gerçek, senin gecenin üçte ikisinden veya 
yansından daha az, bazen üçte biri kadar, bir bö¬ 
lümünde kalktığını ve yanın dahilerin bir kısmının 
da kalktıklarını bilir. Allah gecenin gündüzün vak 
tini takdir eder. O bilir ki siz o vakti iyi hesapla- 
yamazsımz. Bu yüzden tövbenizi kabul etmiştir. 

Kurandan kolayınıza geleni okuyun. O, bilir ki 
iyinizden hastalar bulunabilir, bir kısmınız da Al¬ 
lahın ihsanını elde etmek için yolculuk eder, bir 
Kısmınız da Allah yolunda savaşır. Kurandan ko- 


— 443 — 




-r^■ _■ ^ J . -' -'*4 < 3 ' *<H-HW-* W 

t J 

layınıza geleni okuyun, namaz kılın,v-zekât verin 
ve Allahın beğeneceği bir iş yapın. Siz ne hayır 
yaparsanız ,ondan daha hayırlısiyle mükâfatlanır¬ 
sınız. Allah indinde bağışlanma dileyin. Şüphesiz 
Allah suçları bağışlayan ve acıyandır. 


74 üncü SÛRE 


* 4 * **+****•' ** ^^* 4 ****** 4 * 4 #******* VH »**>»**^ 4 444-4 ♦-♦ 44 +-J 

AL-MUDASSÎR (örtünen) 
SÜRESİ 

Mekkede Inmltİk ^ â */ rl -sc 

%4 44 444444 ♦+♦• 444 4 **V + t+4^ * 4 ♦•.♦•4 •* *++* 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplıyım Al¬ 
lahın adı ile. 


jj£ * Ey elbisesiyle başını örten. * Kalk ve kor- 

v kut. * Rabbiniıı büyüklüğünü bil. ^ Ve elbiseni 

I temiz tut. * Putlardan kaçın. # Ve bir şeyi, daha 
ziyadesini kazanmak içm ve başa kakarak verme, 
* Ve Allahına güven ve sabret. * O boru çalınca, 
% * Artık ne güç bir gündür o. * Kâfirlere kolay 

değildir. * Beni ve yarattığımı artık yapayalnız bı- 

* J 

± rak. * O yarattığım ki kendisine epeyce de mal ver 
jj- mistim. * Gözlerinin önünde duran evlâtlar ver- 
:j : mistim. * Ve geçimini genişlettikçe gen işlet miş- 
v tim. * Ama O daha da fazlalaştıracağımı umar. * 
<[; Hayır imkânsız O, mucizelerimize karşı iyiden iyiye 
§ inat etmişti. * Ben de onu iç huzuru görnıiyeceği 


— 444 — 





f 

¥ 

¥ 

¥ 

w 

¥: 

<(• 

W: 


I 

| bir azaba uğratacağım. * Elbette o iyice diilşün- 
| müş, kendine göre işi ölçüp biçmiştir. * O hel^k ola- 
¥ sı nasıl da ölçüp biçerdi. * O kahrolası soma da 
yine nasıl ölçüp biçmeğe devam etti. * Sonra! bir 
j| baktı. * Suratım ekşitti, kaşlarını çattı. * Sırtını 
İ döndü ve böbürlenmeye yeltendi. ¥ Derken kendi 
$ kendine bu dedi eskiden beri anlatılan bir büyü. 

•1; * Sadece insan sözü. * Onu kavurucu cehennem 

§ ateşine atacağız.;* Bilir misin kavurucu cehennem 
Ş. azabını. * Yakıp bitirir de hâlâ bırakmaz. * Deri- 
£ leri yakar bitirir. * O cehennemin 19 memuru 
¥ vardır. * Biz bu görevi meleklere verdik. Ve ketv 
$ dilerine kitap verilenlerin kavrayıp inanmaları i- 
| cin ve inanmış olanların inancını pekleştirmesi 
için ve şüphelerini gidermek için ve gönüllerinde 
hastalıklı olanlar ve inanmıyanlar Allah bu ör¬ 
nekle neyi kastediyor anlaşılsın diye bu melek- 
y lerin sayısını 19 olarak takdir ettik. Allah dite- 
?f diğini saptırır, dilediğini doğru yola getirir. Ord|u- 
v su ne kadardır, bunu ancak Allah bilir, Ve fek, 
ît ancak insanlara bir öğüttür. * Hayır, ay hakkı i- 

I I çiıı. * Sıyrılıp giden gece hakkı için. * Aydınlanıp 
% doğan gün hakkı için. * Cehennem, en korkunç 
y şeylerden birisidir. * İnsanlar için uyarıcıdır. r 
y İçinizden ileri geçip itaat edenleri ve geıi kalıp ii- 
¥ yan edenleri. * Her can amellerinin rehinesidir f 
± Hele sağ taraf ehli. * Onlar cennetlerdedir. Orad; 


§ konuşup dururlar. * Mücrimlerin halini. * Nedir 

i 


sizi cehenneme atan? derler. * Onlar derler ki 
Biz namaz kılmazdık. * Yoksulu doyurmazdık. * 
Boş lâflara dalanlardandık, * Kıyameti yalanlan¬ 
dık. * Ölüm gelip çatmcaya kadar. * Onlara şefaat 
çıların şefaati fayda vermez, * Ne oluyor onlara 
ki Kuı’andan yüz çevirip kaçıyorlar? * Yabani e- 
şekler. V Aslandan kaçar gibi. * Hayır, onların 
her birisi ister ki, kendilerine açık sayfalar veril- 


— 445 — 














.1 s ?? m j— r??-: r-t-frv- ■-.,- ?^r *-. ~ r -> ' * 

1 cîi« # Uîivır rmlar abırPİt.pYi lrnrlrmsr/linr r^rppfc: 




5 'Me'k'ke.de inm^lir 4ü â.vetlir. j 

* 4 # 4 444 4 4444 4 44444 4444444444*4 *4 #44 4444*444444444444 4444*4 fT' 



Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı île. 


* Kıyamet günü ne and etmeğe hacet yok 
ki. * Kendi kendini itham eden nefs üzerine 
and etmeye hacet yok ki: insan sanıyor mu ki, ke¬ 
miklerini toplayamayız. * Evet (değil kemikleri¬ 
ni) parmağının en küçük parçalarını bile bir a- 
raya getirebiliriz. * Hayır, insan yakınmdakini bi¬ 
le, inkâr etmek ister. * Kıyamet ne vakit?, diye so¬ 
rar. * Vaktaki gözler şaşırıp dikilir. * Ay tutulur 


\ * Güneşle ay birleşir. * O gün insan der ki: «Ne- 


\ rede kaçacak yer?.» * Hayır, yok kaçacak yer. * 
j l O gün karar kılınacak yer, Rabbinin katıdır. * 


O gün insana, önce yaptığı da; sonra yaptığı da | 
haber verilir. * İnsanın uzuvları aleyhine tanıklık -j? 


eder. * Özürlerini ortaya dökse de. * Acele edip 
vahyi okumak için dilini oynatıp durma. * Elbette, 
onu toplayıp unutturmamak da bize düşer, okuyup 


\ tertip etmek de. * Biz onu okulken, okunuşuna 


— 446 — 












uy. * Onu anlatıp bildirmek de elbette bızç dîi- i 
şer, * Siz fâni ömrü seversiniz. * Yarınki hayatı \ 
ka’le almazsınız. * O gün bazı yüzler parlayacak. I 



* Ve Rablarına bakacak. * Bazıları da kedere bü- 5 


rünecek * Ağır bir tasaya düşeceklerdir. * Gerçek 
| ölüm anmda bir insanın cani gırtlağına kadar ge- 
a lineer * Ve etrafdakiler; bu ruhu kurtarmak için 


kim bir ekşir getirebilir? deyince. * O (Son nefe- j 


sinde) ayrılış vaktinin gelip çattığını bilir. * Baca- 
\] ğını bacağı üzerine koyar, * Ve sonra Rabbinin'hu- 
■ ;i zuruna götürülür. ^ O ne sadaka vermiştir, ne 
namaz kılmıştır. * Sadece yalanlamış, yüz çevir¬ 
miştir. * Sonra da salına salma yakınla] 
nına gitmiştir. * Yazıklar olsun, sana, 
p * Yine yazıklar olsun, yazıklar. * İnsan saı 
ki, kendisine tam hürriyet verilecek. * O 
la meni değil miydi. * Sonra bir pıhtı old 
lah onun yaradılışını tamamladı. * Onda 
kek dişi çiftler türetti. * Bunları yapanın < 
riitmeye gücü yetmez olur mu?. 


76 inci SÜRE 




AL-DAHR (insan, dünya) 
SÜRESİ 


Mekkede ıntnî-dü .^î âyei.ür 






Çok acıyan ve rafc 
tün varlıkları kap 
lahın adı ile. 


* İnsamn pek ehemmiyetsiz bir nes 
ğu zamandan beri çok vakit geçmemiş ir 


— 447 — 












i ppw t;- 1 - pp pppppppr-p p pppppî 

Şüphesiz biz insanı, iki cinsiyete ait. tohum damla- :f 
sından yarattık ve onu denemek için göz ve kulak % 
verdik, * İster şükretsin» ister nankör olsun* ona {- 
doğru yolu gösterdik. ^ Muhakkak ki* kâfirler için 
zincirleri, boyundurukları ve kavurucu cehennemi ğ 
hazırladık, * tyi işler yapanlar içine kâfur pınarı* f 
mn suyu katılmış idiler içerler. * O pınar ki Ah | 
lahm kulları, içerler ve istedikleri gibi fırkıştırlar. | 

* Onlar adaklarım yerine getirirler. Ve şerri her 
yeri kaplayan günden korkarlar, * Allaha olan ta¬ 
zimleri dol ayı siyle, yoksullan, yetimleri, esirleri, 
doyururlar. * Sizi ancak Allah rızası için doyuru¬ 
yoruz sizden ne bir karşılık ııe bir teşekkür isteriz. 

* Elbette biz abus ve korkunç günü yaratan Allah 
tan korkarız, # Allah da onları, o günün dehşetin¬ 
den korumuştur. Ye yüzlerine parlaklık ve kalbim 
rine sevinç vermiştir. # Sabırlarına karşılık mük⬠
fatlan cennettir ve ipeklilerdir. Orada yastıklara 
yaslanırlar, ne güneş görürler ne zemheri. ^ Ağaç¬ 
ların gölgeleri onlara yakındır. -Ve meyveleri el¬ 
lerinin altındadır. ^ Kendilerine- gümüş kadehler 
ve bardaklar sunanlar etraflarında dolaşır. 

* Öyle kadehler ki gümüştendir ye alacakları mlk- 
tar takdir edilmiştir. + E|ir kadehle susuzlukları gi 
derilir. O kadeh içindeki içi t e zencefil katılmış¬ 
tır. ^ Seisebil acılı bir pınardan, * Etraflarında ö- 
îiimsüz gençler dolaşır, ö gençler saçılmış inciler 
gibidir. ^ Ne tarafa baksan nimetler ve büyük 
mülk (Saltanat) görürsün. ^ Üstlerinde yeşil ipek¬ 
ten elbiseler, kalın ipekten dokunmuş hırkalar var¬ 
dır. Gümüş bilezikler takınırlar, Kabları onlara 
tertemiz bir şarap İhsan eder. * Şüphesiz bu, size 
bir mükâfattır. Ve çalışmanızın karşılığıdır. # 
«Elbette*. Kıır’anı biz sana âyet âyet indirdik. # 
Rabbının hükmüne sabret. Ve onlardan suçlu ve 


— 448 — 






nankörlere uyma. * Ve sabah akşam Rabbmin a- 
dını an. * Ve geceleyin Ona secde et. Ve uzun ge¬ 
celer Onu takdis ve tenzih et. *. Şüphesiz bunlar 
fâni şeyleri severler de O ağır günü arkalarına a- 
tarlar (ihmal ederler). * Biz onları yarattık ve on¬ 
ların uzuvlarına kuvvet verdik. Ve dilersek, Onla¬ 
rın yerine başkalarını getiririz. * Şüphesiz bu bir 
öğüttür. Ve kim dilerse Rabbinin yolunu bulur. 

* Ve Allah dilemedikçe onlar dileyemezler. Ve 
şüphesiz Allah ^ bilgisi ve hikmeti çok olanjdır. 

* Dilediğine rahmetini ihsan eder. Zalimlere acı 
bir azap hazırlanmıştır. 


77 inci SÜRE 


***** * ** * ** 4'+ ** 4 *« *4 + # *• * 4 * 

İAL - MURSALAT (gönderilenler) 


SÛRESİ 


i 


ınmîgtJr. 50 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplıyan Al¬ 
lahın adı ile. 1*-& 

I * 

* Ardı ardına gönderilenler (güzel fikirler, mç 
lekler, rüzgârlar, âyetler). * Şiddetle esenler, # 
Emirlerini (yeryüzünde) yayanlar. * Doğruyu yaıi 
lıştan ayırt edenler. * O günleri nakledenler. * 
Af yahut korkutma. * (Hakkı için) haber verilen! 

- , I 











(kıyamet) mutlaka vâki olacaktır, * Yıldızranrı ı- 
şığı kararınca, * Gök yarılınca, * Dallar tuz buz, 
olunca, * Peygamberler toplanınca, * Bunlar hangi 
gün içm geciktirildi?, * Ayırma günü (Kıyamet) 
için. * Bilir misin nedir ayırma günü?. * Vay 
hallerine o günü yalanlayanların, * Öncekileri he¬ 
lak etmedik mi? * Sonrakileri de onlara katarız. 

* Suçlulara böyle yaparız, * O günü yalanlayanla¬ 
rın vay hallerine. * Sizi bir hakir damladan ya¬ 
ratmadık mı?. * Ki (damlayı) onu emin bir yerde 
tuttuk. * Belli bir müddete kadar. * Derken yara¬ 
tılışım takdir ettik. Bizim takdirimiz ne güzeldir. 

* Vay hallerine o günü yalanlayanların. * Yeryü¬ 
zünü bir toplanma yeri kılmadık mı? * Dirilere 
ve ölülere. * Orada metin dağlar yarattık ve size 
tatlı sular içirdik. * Vay hallerine o günü yalan¬ 
layanların. * Yürüyün yalanladığınıza doğru. * Yü¬ 
rüyün, üç kola ayrılmış gölgeye doğru. * O ne sizi 
gölgelendirir, ne de alevden korur. * Kaleler gibi 
alevler fırlatır. * San deveye benzeyen alevler. * 

Vay hallerine o günü yalanlayanların. * O gün söz 
söyliyemezler. * Söylemelerine izin verilmez, özür¬ 
leri kabul edilmez. * Vay hallerine o günü yalanla¬ 
yanların. * Budur ayırma günü. Sizi ve öncekileri 
toplarız. * Bir hileniz varsa yapın bakalım. * Vay 
hallerine o günü yalanlayanların. * Elbette çeki- 
nenler gölgeliklerde ve pınar başlarındadır. * Ar¬ 
zuladıkları meyveler hazırdır. * Yaptıklarınıza 
karşılık afiyetle yiyip için. * Elbette biz, iyileri 
böyle mükâfatlandırırız. * Vay hallerine o günü 
yalanlayanların, * Yiyin ve oyalanın bir müddet.-— 
Siz muhakkak suçlularsınız. * Vay hallerine o 
günü yalanlayanların. * Onlara rükû edin dense 
etmezler. * Vay hallerine o günü yalanlayanların. 

* Bundan sonra artık hangi söze inanacaklar. 





450 — 


tı A -İ l J 









1 





78 inci SURE 


AL-NABA (haberleri 
SÜRESİ 

Mek'kedp inmiştir. 40 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kapıdan Al¬ 
lahın adı ile. 

L. 

* 

# Bir birlerine sorup durdukları ne?. * Bü¬ 
yük haber (Mahşer). * O haber ki, onlar ihtilafa 
düşmüşlerdir. * Hayır, yakında bilecekler * Yine de 
hayır, yakında bilecekler. * Yer yüzünü bir istiıia- 
hat yatağı yapmadık mı? * Dağları sütunlar ola¬ 
rak yaratmadık mı? * Ve sizi çift çift yarattık. # 
Uykunuzu, dinlenmenize vasıta kıldık. # Geceyi 
bir örtü kıldık. * Gündüzü de geçimi kazanınla 
zamanı kıldık. * Üstünüzde yedi gök yarattık, 

Ve parıl parıl yanan bir kandil yarattık. # Ve kö~ 
sif bulutlardan sular akıttık. * O sayede tohuniH 
lan, bitkileri, * Bağ ve bahçeleri meydana getirdik, 

* Şüphesiz ayırma gününün vakti belli edilmiştir, 

* O gün sûr üfürülür de bölük bölük gelirsiniz. 

* Ve gök kapılar gibi açılmıştır. * Dağlar yürü¬ 
tülmüş, eriyip duman haline gelmiştir. * Şüphesiz, 
cehennem pusuda durmaktadır. * Asileri toplamak 


için. * Yıllarca orada kalacaklardır, * (Orada) 
ne bir serinlik, ne içilecek birşey tadarlar. * An- 




.. vkG&titektete -î^mpsû* s s s ı- 1 ™ 

- 451 — 










Ha&asıstegBigftm 


cak kaynar su ve irin. * Tam uygun bir ceza. * 
Şüphesiz onlar hiçbir soru beklemezlerdi. * Delil¬ 
lerimizi hep yalanlarlardı. * Ve biz herşeyi sayıp 
yazmıştık. * Tadın bakalım( ateşi). Biz ancak aza¬ 
bınızı arttırırız. * Şüphesiz çekinenlere kurtuluş 
var. * Bahçeler ve üzümler. * (Orada) göğüsleri 
kabarmış ve kendi yaşlarında bâkireler. * Ve dolu 
kadehler. * Orada ne boş söz duyarlar ne bir ya¬ 
lanlama. * Rabbinden, fazlasıyla lütuf ve ihsan. 

* Göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin Rab- 
bidir. Rahman, Onun hitabına nail olamazlar. * 
O gün ruh ve melekler saf saf dururlar ve ancak 
Rablarının izniyle konuşurlar ve doğruyu söylerler. 

* Bu hak günüdür. Artık dileyen Rabbınm hu¬ 
zuruna bir yol arar. * Şüphesiz biz sizi yakın bir 
azaptan sakmdırmadayız. o gün kişi, elleriyle ha¬ 
zırladığına bakar, kâfir de: «>^e olurdu» der «Keşke 
toprak olaydım.» 


79 uncu SÜRE 


'‘i V*** 4* ********£ k*4**4*4444*' J k^4 a «i* 

AL-NAZİAT (koparıp alanlar) 
SÜRESİ 

Mekke dr inmi^tr, 4fi âv ettir 

**+**♦*+***+ * * *44 * 4 * * * ****************** t ****** *4* 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplıyan Al¬ 
lahın adı ile. 

Çekip koparanlar ' (Kâfirlerin ruhlarını 
huşunetle kabzedenler). * Mülayemetle çekilenler 
(Müminlerin ruhunu mülayimetle alanlar). * U- 


— 452 


















cup gidenler (Allahın emir ve vatıylşrini yüklenip 
31 havada uçan melekler). * Önden gidenler (Mü¬ 
minleri cennete götüren melekler). * işleri çevi¬ 
renler. (Hakkı için). * Bir gün (Sûr) üfüriilerek 
herşey sarsılır. * Arkasından süt ikinci defa üfürü- 
lür. # O gün kalbler titrer. # Gözleri yere dikilir. 

* Derler ki: «Çukura girdikten sonra mı dirilip çı¬ 
kacağız?,-. * «Ufalanmış bir kemik yığını olduk¬ 
tan sonra mı olacak bu iş?.» * «Öyleyse» derler «Bli. 
hüsran verici bir dönüş.* * Muhakkak ki O. bu tek 
sûr sesi, # Derken onlar bir düzlükte görünürler 

* Musa'ya ait haber sana gelmedi mî?. * Hani Bab- 
bi ona kutsal Tuva vadisinde nida etmişti: * Fi¬ 
ravuna git. O azdı. * De ki. arınmağı ister misim?. 

Ve ister misin sana Rabbinin yolunu göstbre- 
yinı de korku duyasın. * Ve ona (Musa) büyük 
delili göstermişti. ^ O (Firavun) yalanlamış ve 
isyan etmişti. # Sonra geri dönüp koşmuştu. * 
Halkı toplamış ve konuşmuştu. * Ben sizin en yüce 
Rabbinizim demişti. * Allahsa onu hem müstakbel 
hayatta, hem o anda cezalandırıp helak etmişti 

* Elbette bunda Alahtaıı korkanlar için bir ibret 
vardır. * Sizi yaratmak, gökleri yaratmaktan da¬ 
ha mı güçtü sanıyorsunuz? * (O göklerini tavanını 
yüceltti, onları düzleştirdi. * Ve geceyi kararttı İve 
kuşluk vaktini de yarattı. * Ve bundan sonra yer 
yüzünü düzledi. * Orada su ve otlaklar çıkar dr 
Ve dağlar dikti. # Sizin ve hayvanlarınızın faydası 
için. # o büyük musibet gelip çatınca. * İnsan neye 
çalıştığını o gün anlar. * Ve görene cehennem gös¬ 
terilir. * Artık kim azmışsa. * Dünya hayatım 
üstün tutmuşsa, ^ Yeri, cehennemdir. ^ Ama. kirn 
Rabbinîn makamından korkup nefsini heveslem¬ 
den korumuşsa* & Şüphe yok ki onun yeri cennet¬ 
tir # «Kıyamet ne vakit kopacak» diye senden so¬ 
rarlar, * Sen onu ne bilirsin ki anlatasın. * Onun 

— 453 — 











ucu Rabbinin elindedir. * Sen, ancak çekineni çe¬ 
kindir ensin. * Onu göıdükleri gün, bir akşam 
yahut bir kuşluk vakti yaşamışa dönerler. 



inci SÛRE 


AL- AB AS (yüzünü ekşitme) 
SÛRESİ 


Mekkede jnmıçtjT. 42 âyettir. 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplıyaıı Al¬ 
lahın adı ile. 

¥ Yüzünü ekşitti ve yüz çevirdi. (Muham¬ 
medi. * Yanına bir âmâ geldi diye * Ne biliyorsun, 
belki o, armacaktır. # Yahut da öğüt kabul ede¬ 
cektir de ondan faydalanacaktır * Ama istiğna gös 
terene gelince. * Sen onun üstüne düştükçe dü¬ 
şüyorsun. * O arınmazsa sana ne? * Ama sana 
koşup gelen. * Ve Allahtan korkan kişi, * Sen 
Ona aldırıp etmiyorsun. * Öyle değil. Muhakkak 
ki. Kur "an bir öğüttür. * Dileyen. öğüt alır. 
(Kuran) şerefli sayfalardadır. * Yüce ve arınık 
* Yazıcıların elinde * Aziz ve iyi yazı¬ 
cılar (Melekler). * Lanet o insana, kim onu küf¬ 
re sürüklüyor?. * Onu neden yaratmıştır?. * Bir 
katre inen id en (yaratmıştır da) ve halden hale 
sokmuştur. * Sonra onun yolunu kolaylaştırmış¬ 
tır. (Doğum). * Sonra öldürerek mezara sokmuş- 


aefcttffr&îî- it r-> ->* * a * i *ş$eieıe 

_ 4â4 — 










m eiei $¥%&&&&&& ' 


tur. # Sonra da, dilerse, onu diriltir. * Gerçek, 
insan Onun emrini tam yerine getirmedi. * ]İnsan 
yediğine de bir baksın. * Biz yağmur yağdirdık. 

* Sonra yeryüzünü iyice bir yardık. * Orada tohum 
lar bitirdik. * Üzüm ve yonca. * Zeytin ve hprma. 

* Ve çeşit çeşit ağaçlı bahçeler. * Meyveler ve 
otlaklar. * Sizin ve hayvanlarınızın faydası liçin. 

* Derken o kulakları sağır eden sayha gelip çattı 
mı? * O gün kişi kardeşinden kaçar. * Ve anasın¬ 
dan ve babasından # Ve esinden ve coeuğutidan 
(Kaçar). * Onların her birinin bir derdi var, kim¬ 
seye bakmaya vakitleri bile yok. * O gün parlayan 
yüzler vardır, ^ Güler ve sevinir. ^ Nice yüzlerde 
toza bulanır. ^ Üstlerine bir karanlık çöker. * 
İşte unlardır kâfir ve suçlular* 


81 inci SÛRE 


AL-TAKVÎR (dürülme) 
SÜRESİ 

Mekkede inmiştir 29 âyettir 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplıyan Al¬ 
lahın adı ile. 

^ Güneş dürülünce. * Ve yıldızlar kararınca. 
^ Dağlar yürütülünce. * Dişi develerin sütü kesi¬ 
lince. * Vahşi hayvanlar bir araya toplanınca, f 
Denizler coşunca (Alevler haline gelince). * Ve 
ruhlar bedenleriyle birleşince. * Diri diri gömülen 


— 455 — 












K£Kttti*rR^ 


kıza sorulunca. * Hangi suçun yüzünden öldürül¬ 
dün? diye. * Kitaplar açılınca. * Gökler kalkınca. 
* Cehennem ateşi yakılınca, # Cennet yakma ge¬ 
tirilince. * (İşte o zaman) herkes ne hazırladığını 
anlar (hangi muameleye hak kazandığını). * Dö¬ 
nüp kaybolan. * Doğup yürüyen yıldızlar. * Bit¬ 
meğe yaklaşan gece. * Âydınlanmağa başlayan 
sabah (Hakkı için). * Muhakkak Kur’an aziz bir 
elçinin (Cebrail) tebliğ ettiği kelâmdır. * Ki, kud¬ 
ret sahibidir ve kadri arş sahibinin nezdinde yü¬ 
cedir. * Ona itaat edilir ve güvenilir. * Muhata¬ 
bınız deli değildir. * Muhakkak onu aydın ufukta 
gördü. * O, vahiyleri gizlemez. *;Kur’an taşlanmış 
şeytanın sözü değildir. * Öyleyse; nereye gidiyorsu¬ 
nuz?. * O, ancak âlemlere bir öğüttür. * Ve içiniz¬ 
den doğru hareket etmek isteyene (öğüttür) * 
Alemlerin Rabbı olan Allah dilemedikçe, siz dile¬ 
yemezsiniz. 


82 inci SÜRE 


♦«^*+4**# * +-**-* «t»**;»*#*-**' * *•# * İh* 


AL-ÎNFÎTAR (bölünme) 

SÜRESİ 


MeK kerte- j fa mjslir }9 ^vellir. J 

♦ 

«««'* i ¥»»» » < *-4 <#» » » » » # » » ♦»»»4 * Ç 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplnuıı Al¬ 
lahın adı île. 

* Gök yarılınca. * Yıldızlar darma dağın o- 
lunea. * Denizler birbirine karışınca. * Kabirle- 


— 456 — 


/ 








i i 

rin altı üstüne gelince. * (İşte o zaman) bilir her¬ 
kes neyi öne almıştır ve neyi geriye bırakmıştır. 
(Neyi yapmış ve neyi ihmal etmiştir.) * Ey ihsan, 
aziz Rabbma karşı seni gururlandıran şey nedir?. * 

O Allah ki, seni yarattı, sana şekil ve biçim verdi? 

* Ve seni kendi beğendiği bir surette yarattı. * 
Hayır, siz hesap gününü yalanlıyorsunuz. * Size 
melekler memur edilmiştir. * Aziz kâtipler 4 Ne 


yaparsanız bilirler * Elbette, iyiler cennetted 


rler, 


* Ve elbette kötüler cehennemde * Ceza günü ce¬ 
henneme girerler * Ve oradan çıkamazlar * Bilir- 
misin ceza, gününün ne olduğunu? * Ve bilir misin 
ceza gününün ne olduğunu? * Öyle bir gün ki, 
kimse kimseye yardım edemez. O gün hükiüm, 


Allahındır. 


83 üncü SÜRE 


AL-MUTAFFÎFÎN (eksik 

tartanlar) SÛRESİ 

(Mekke’de inmiştir 36 âyettir). 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varhklan kaplıyan U" 
lahm adı ile. 


* Yazıklar olsun, eksik tabanlara * Öyle kişiler¬ 
dir ki, onlar, birşey alırlarken tam tartarlarda * Bir 
şey verirkan eksik tartarlar * Onlar tekrar dirilip 

— 457 - 



-.■*M6teKJe8ie*e*i 

















kalkacaklarını sanmıyorlar mı? * O büyük gün¬ 
de, * O gün ki, insanlar âlemlerin Rabbanin em¬ 
riyle kalkarlar * Hayır, şüphesiz kötülerin amel 
defterleri Siccindendir (günahların kaydedildiği 
yerden) * Bilir misin Siecin nedir * Yazılmış bir 
kitaptır * O günü yalanlayanların vay haline 

* Onlar din gününü yalanlarlardı * O güpü yal¬ 
nız âsiler ve" suç işleyip duranlar yalanlarlar * 
Onlara âyetlerimiz okununca «eskilere ait ma¬ 
sallar» derler * Hayır, kazandıkları şeyler kalble- 
rine yığılmıştır da kalbleri pas tutmuştur. * Ha¬ 
yır, o gün onlar elbette Rablarının ihsanından 
bir engelle ayrı kalırlar * Sonra da muhakkak 
cehenneme atılırlar * Onlara denir ki: İşte, ya¬ 
lanladığınız buydu * Hayır, şüphesiz iyilerin a- 
mel defterleri, illiyinde (yüce kattaki kitap) 

* Bitirmişin illiyin nedir? * Yazılmış bir kitap, 

* Ki onu ancak Allahlarına yaklaşmış olanlar 
görürler ^ Şüphesiz iyiler cennettedir * Koltuk¬ 
lar üstünden bakarlar * Onları tanırsın, yüzlerin¬ 
de cennet parlaklığı var ** Onlara çok hoş içitler 
içirilir * O içitin sonu misk kokar. Birşey dile¬ 
yenler bunu dilesinler * Bu içite tasnim suyu 
katılmıştır (cennette bir ırmak) * O öyle bir pı¬ 
nardır ki ancak Rabl arına yaklaşanlar içer 

* Suç işleyenler, inananlara gülerlerdi * Onların 
yanlarından geçerken, onlara yan bakarlardı. 

* Kendi adamlarının yanına dönünce eğlenip gü¬ 
lerlerdi * Ve onları görünce |gbpıiîar sapık» derler- 
di * Ve onlar inananlar üs- 
tüııe bekçi olarak gönderilme¬ 
mişti*^ Ve artık bu gün müminler kâfirlere gü¬ 
lerler * Tahtlar üstünden bakarlar * Kâfirler 
yaptıklarına karşılık cezalandırıldılar mı diye. 


i 




458 — 














84 üncü SÛRE 


fr**^&*^*^*.* * » 4» 


* \* *.*> S4İMI >*» 


AL-İNŞİKAK (yarılma) 
SÜRESİ 

(Mekke’de inmiştir. 25 âyettir.) 

*»» » »» »» » » » ♦ »♦ » ♦»»> <! 


S 

* 


Çok acıyan ve rahmeti bü- 
" tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı île. 

* Gök yarılınca, ^ Rabbinin emrine uyarakj, * 
Yer düzleşince (dağlar silinince), * Ve içindeki¬ 
leri atıp boşalınca, * Rabbinin sözüne v uyarak * 
Ey insan, muhakkak sen Rabbine ulaşmak için 
zorluklar içinde didinirsin de sonunda Ona kavu¬ 
şursun * Ama kimin kitabı sağ tarafından verilir¬ 
se, * Onun hesabı kolay olur * Ve ailesine sevinç¬ 
le döner * Ama kimin kitabı ardından verilirse * 
O helak olmayı diler * Ve cehenneme atılır * 
Şüphesiz o ailesinin içindeyken sevilmedeydi * 
Öldükten sonra dirilmeyeceğini sanırdı * Eyet, 
Rabbi onu görürdü * Akşam kızıllığı * Geceye 
ve gecenin topladıkları * Dolun haline gelmiş ay 
(hakkına) * Muhakkak halden hale geçeceksiniz 

* Ne oluyor onlara da inanmıyorlar # Ve kendile¬ 
rine Kur’an okununca secde etmiyorlar * Hayır, 
kâfir olanlar yalanlıyorlar * Gönüllerinde olanı 
Allah daha iyi bilir * Acı bir azaba uğrayacaklarını 
haber ver * İnananlar ve iyiler başka. Onlar tü¬ 
kenmez ecre nail olurlar» 


.— 459 —: 















85 roci SURE 


**t+rr+*+*-+ 

AL-RURUÇ (burçlar) 

SÜRESİ : 

♦ 
4 

(Melîke d# ivjDjisür, 22 âyeitir ) | 

*4 4 ♦ « 4 * 4, 4 V*,4 * V * 4« ^ * *♦* V44>44*4 * 4-4 ♦♦■# ♦^♦•^4-4 * * 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


* Bıuçlan olan gök * Vaad edilen gün * Şahid ve 
şahadet edilen (şahit, Muhamme'dJ şahadet edilen 
mahseı) hakkına * Hendekler kazıp ateşler ya¬ 
kan kahrolsun * Odunu bol ateş, * Kendileri de 
ateşin kıyısında oturmuşlar * İnananlara yaptık¬ 
larını seyrederler *- Aziz olan ve övülmeğe lâyık 
olan Allaha inandıkları için (kâfirler) onlara ezi¬ 
yet ediyorlar O Allah ki, gökler ve yer O’ııun 
mülküdür. Ve Allah, herşeve tanıktır * İnanan 
kadın ve erkeklere eza edip sonra da tövbe etme¬ 
yenler yok mu? Onlara dır cehennem azabı ve san¬ 
laradır kavurucu ateş * İnananlara ve iyilere ge¬ 
lince, altından ırmaklar akan cennetler onların- 
dır. Bu, büyük bir nimeti ir Şüphesiz, Rabbinin, 
vuruşu şiddetlidir * İlk defa yaratan O’dur. Ve 
ölümünden sonra yine diriltecek O’dur * Yarlıga- 
yan ve esirgemesi fazla olan O’dur * Güzel arşın 
sahibi * Dilediğini yapar * Ordulara ait haber 


vfcfcK-;-WrK' me î mm 

-- 460 — 








sana geldi mi? * Firavuna ve Semut’a ait haber 
* Kâfirler zaten yalanlamağa dalmışlardır 4 Al¬ 
lah onları artlarından kuşatmıştır * Hayır, o şe¬ 
refli Kur’antbr * Levhde saklanmıştır. 


X 


86 inci SÛRE 




£* ?44 * 4 -*#** #*+*+*#*♦+# 4 *+*-+ + ++* + * 4 * + + 4 * ++4 + *+* + *«*+*4 

AL-TARİK (sabah yıldızı) 

SÛRESİ 

(Mekke'de inmiştir. 17 âyettir.) 

4 +«* 4 #+ 4 + 4 ** 4 * 4 * 4 * 4 * 4 ++* 4+*«+*+4 **#*++++«**+++ 4 ++*# 44*+*+4 

I 

Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplaman 
Allahın adı ile. I 



* Gece ve sabah yıldızı (naKKina) t Binr misin 
nedir, sabah yıldızı? * Parıl parıl parlıyan yıjdız 

* Hiç kimse yoktur ki, bir gözeticisi bulunmasın 

* İnsan bir baksın neden yaratıldı? * Fırlayan bu¬ 
dan # Belden ve kaburga kemiklerinden * Şüphe¬ 
siz ölümden sonra onu tekrar diriltmeye gücü ye¬ 
ter (Allahın) * O gün sırlar açığa vurulur * Artık 
O'nun (inanmıyanın) ne kuvveti kalır ne yar¬ 
dımcısı * Yağmur yağdıran gök (her zaman i(ı a " 
reket noktasına ıücu eden gök) * Ve bitki bitir¬ 
mek için yarılan yer (hakkına) * Şüphesiz O r 
herşeyi ayırt eden bir kesin sözdür * Bir şaka ae-. 
ğilâir * Şüphesiz onların kurup durduğu bir hije-- 
dir * Ben de^nlara bir düzen kuruyorum * Artık 
kâfirlere biı mehil ver, az- bir mehil 






— ‘36 i 


















87 inci SÜRE 


% * *44 fcv** * * » + »»»» M »*»*»»* » * 0 » ***** ** 


AL- ıLi (en yüce) 
SÜRESİ 

(Mekke'de İnmiştir. 19 âyettir.) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıBeları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Yüce Rabbınm adını tenzih ve takdis et * O 
Rab ki, yaratıklarını yaratmış ve şekillendirmiştir 

* O Rab ki, ölçüp biçti ve doğru yolu gösterdi * 

O Rab ki, otlağı meydana getirdi * Sonra onu kup 
kuru bir hale döndürdü * Sana vahylerimizi oku¬ 
mağı öğreteceğiz ki unutmayasın * Meğer ki Al¬ 
lah dileye. O, gizleneni de açıklanan! da bilir * 

Sana kolay basanlar vereceğiz * Fayda verirse, 
öğüt ver * Korkan, öğüt kabul eder * Ancak en 

kötüler ondan yüz çevirir * O kötü ki cehennem 
ateşine atılır * Orada ne ölür ne dirilir * Arman, 
kurtuluşa erer * Rabbinin adını anıp da namaz 
kılan * Hayır, siz dünya hayatım üstün tutuyor¬ 
sunuz * Ahiretse daha hayırlıdır, daha süreklidir 

S Evvelki kitaplarda böyle yazılıdır * İbrahim'in 
ye Musa’nın kitaplarında. 

— 462 —. 













88 inci SÜRE 


*JL ".L --X " . L '• 1 || -■ L JL IjL 

r ■ /r / a /T/ r ./TVT^Ir 


AL-GAŞİYA (örten) 
SÜRESİ 

fMekke'de inmiştir. 26 âyettir.) 


te***44** 1 

Çok acıyan ve rahmet^ bü 
tün varlıkları kaplıyan| Al¬ 
lahın adı ile. ı 


* Örten gün (kıyamet) bakkaldaki haber sana 
gelmedi mi? * O gün bazı yüzler çarpılır * (Zin¬ 
cirlerinin yükü altında) uğraşır dururlar * Çiz¬ 
gin ateşe atılırlar * Kaynar sudan içerler * Yi- 
yecek çlarak ancak zebirr- 
1 i diken bulurlar * Ki ne besler 
ne doyurur * Bazı yüzler de o gün nesnelidir * E- 
meklerinden hoşnutturlar. Yüce cennettedirler, 

Orada boş söz duymazlar * Orada bir akar pınar 
var ki * Kenarına kurulmuş yüksek tahtlar * Sı¬ 
ralan iniş kadehler * Sıra sıra yastıklar * Yayıl¬ 
mış döşemeler * Hâlâ mı bakmazlar, yağmur do¬ 
lu bulutlar nasıl yaratılmış? * Ve gökler naısıl 
yükseltilmiş? * Ve dağlar nasıl dikilmiş? * Yer 
nasıl yayılmış? * Onun için onları uyar, çünkü 
sen ancak bir uyarıcısın * Başka bir kuvvetin y*j>k 

* Ama sırt çevirip kâfir kalanı * Allah en ağır ce¬ 

za ile cezalandıracak * Şüphesiz dönecekleri yer 
h uzu rumuzdur ^ Sonra da hesaplarını görmek bi- i 
ze düşer. % 

— 4«3 — 
















89 uncu SURE 

^*4^4^*4h****+*4 *»*»♦ ** * * *+j*****A***h*%< 

AL-FACR (şafak sökmesi) 
SCJRESÎ 

(Mekke'de inmiştir. 30 Ayettir.) j| 



i 

Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


$ Söken şafak. * Ve on gece (zilhiçce ayında) * 
Çifte (canlı varlıkların erkek ve dişisi) ve tek (ya¬ 
ratan tek Allah) * Basan gece (hakkına) * İz’an 
sahipleri için bu andda büyük bir mânâ yok mu? 
Ş Görmedin mi Rabbin Âd’a neler yaptı * Kaleli 
İram şehrine (neler yaptı) * O öyle bir şehirdi ki 
benzeri yaratılmamıştı * Ve vadide kayaları oy¬ 
muş olan Semud halkına (neler yaptı) * O inatçı 
Firavuna * Şehirlerde öyle azmışlardı ki * Boz¬ 
gunculuğu artırmışlardı * Rabbinde onların başla¬ 
tma azap kamçılan indirdi * Şüphe yok ki, Rab¬ 
bin, herşeyi gözetmededir * însanı Rabbi yetiştir¬ 
di ve denedi ve nimetler verdi mî, der ki «Rabbim 
lâyıktım da beni öyle büyüttüm * Ama sınayıp 
rızkını daralttı mı: «Rabbim beni alçalttı» der * 
Hayır, siz ne yetimi besliyorsunuz * Ne de yoksu¬ 
lu doyurmak için birbirinizi teşvik ediyorsunuz 
* Ve sabilerin mirasını ihtirasla yiyorsunuz * Ve 


— 484 — 










i 

servete aşın düşkünlük gösteriyorsunuz * Böyle 
olmamalıydı, ama dünya tuz buz olunca * Ve 
Rabbin saf saf meleklerle gelince * Ve cehennem 
kapıları açılınca, insan işlediklerini hatırlayacak, 
ama bu hatırlamanın ne faydası olacak * O diye¬ 
cek ki: «keşke hayattayken yalnız iyi işler yap¬ 
saydım.» * O gün yalnız Allah cezalandırabilir 
* Zincirlere vurabilir. * Ey huzura ermiş nefs * 
Râzı olarak ve Allahın rızasını kazanmış olarak 
dön Rabbine # Kullarımın arasına katıl * Ve cen¬ 
nete gir. 


90 inci SÜRE 


A. a. A. a. A a. a. fc. w * h ULAA4 4A 

w w w ww WW w w w wmw w w w -w w v »■* w -w w 

AL-BALAD (şehirler) 
SÜRESİ 

(Mekkede inmiştir. 20 âyettir* 



Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Bu şehir * Senin oturmakta olduğun bu şehir 

* Yaratan ve yarattığı (hakkı için) * Muhakkak 
ki biz insanı sıkıntıda yarattık (sıkıntı çekmesini 
mukadder kılarak yarattık) * Hiç bir kimse onu 
yenemez mi sanıyor? * «Ben bir çok mal harcayıp 
israf ettim» diyor * Onu kimse görmez mi sanı¬ 
yor? * Ona iki göz vermedik mi? * Dil ve dudak 


— 465 — 





















(vermedik mi?) * Ve ona iki yol göstermedik mi? 
(iyilik, kötülük) * Ama yine de o yokuşa dayana¬ 
madı * O, yokuş nedir bilir misin? * Esir azad et¬ 
mek * Yahut dar günde doyurmak * Yakınlığı 
olan bir yetimi * Yahut yere serilmiş bir yoksulu 
* Bunları yapanlar müminlerdir ki birbirlerini 
sabra ve merhamete teşvik ederler * Onlar sağ ta¬ 
raf ehlidir * Delillerimizi inkâr edenlere gelince 
onlar sol taraf ehlidir * Bunların üstünü alev ör- 
tecektir. 


91 inci SÜRE 

AL-ŞAMS (güneş) 
SÜRESİ 

(Mekke’de inmiştir. 15 âyettir.) 



Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Güneş ve onun parlak ışıklan * Onu takip eden 
ay * Ve ışıdığı zaman gün * Ve kapladığı zaman 
gece * Gök, ve onu kuran * Ver ve onu döşemiş 
olan * Huh ve onu yaratan * Ve ruha iyilik ve fe¬ 
nalık meyilleri veren (hakkına) * Elbette, özünü 
iyice arıtmış olan kurtuluşa ermiştir * Muhakkak 
ki, kim özünü kirletmişse hüsrana uğramıştır * 



















Semud azgınlık ederek yalanlamıştı * O sefil a- 
dam gelince (deveyi öldürmeye gelen Kedar) * 
Derken Allahın peygamberi onlara: «Bu,. Allahın 
devesidir ve şu da içeceğidir» demişti * Onlar, bu 
nu yalan saydılar ve hayvanı öldürdüler (ayak¬ 
larını keserek). Bu günahları yüzünden Rabları 
onların hepsini birden ^cezalandırarak helak ettt 
* Allah, bu işin sonundan korkmaz ki. 


92 inci SURE 


AL-LAYL (gece) 
SÜRESİ 


(Mekke'de inmiştir. 21 âyettir.) 


t 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 


* Basan gece * Işıyan gün * Erkeği ve di^ 
siyi yaratan w (Hakıa için) çalışmalarınız çeşitlidir 

* Ama kim verdi ve çekindi (fenalıklardan) * 
Muhteşem imânın gerçekliğini kabul ettiyse * 

Onun işlerini kolaylaştırırız * Ama kim cimrilik 
eder ve servete^ düşkün olursa * Ve en güzel ha¬ 
kikati yalanladı ise * Ona da kolaylıkları zorluk 
haline getiririz * Başı cehenneme düşünce serveti 
onu kurtarmaz * Şüphe" yok ki, doğru yolu bia 

467 — 


ur- 

wr'wiPı ¥ 















gösteririz * Ve dünya ve ahiret bizimdir * Size 
korkunç ateşi haber verdim * Oraya yalnız kötü¬ 
ler atılır * O kötüler ki inanmamışlar ve sırt çe¬ 
virmişlerdir * İnananlar ondan (ateşten) çok 
uzaktır * Onlar ruhlarının arınması iiçn servet¬ 
lerinden sadaka verirler * Ve bu iyiliklerinin kar¬ 
şılığını beklemezler * Yaptığını ancak yüce Rab- 
binin rızası için yapar * Ve Rabbi de ondan razı 
olacaktır* 


93 üncü SÜRE 


AL-DUHA (kuşluk vakti) 

SÜRESİ 

fMekke’de inmiştir. 11 âyettir.) 

♦ 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


* Kuşluk vakti * Ve basan gece * (Hakkı için) S 
Rabbin seni ne terk etti ne de sana darıldı * Ve | 
elbette ahiret senin için dünyadan hayırlıdır * $ 
Rabbin yakında sana öyle şeyler verecek ki sevi- ££ 
neceksin * Seni bir yetim olarak bulup sana K vurt S 
vermedi mi? * Seni dalâlette bulup sana yol gös- I 
termedi mi? * Seni yoksul bulup sana servet ver- i 

medi mi? * Sen de yetimi hor görme * Dilenciyi § 

azarlama * Ve Rabbinin nimetine şükret. İ 

' • -§ 

— 468 — 















94 üncü SÜRE 


*4.4. 4 * *■ 4' ''" ' ' ' ‘ -‘ *' "* *' ^ +■■* *■ **■*■ ♦^^♦'♦'-4-* 44 4444 44 * «M#«4I44 4 4-***+4+4 j 

AL-İNŞİRAH (açılma) } 

SÜRESİ | 

| (Mekke’de inmiştir. 8 âyettir.) % 

^ Hi4i«4444<41 t4tt44*4#*4«t4*H»t*V 


Çok acıdan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplıyan Alj- 
lalım adı ile. 


* Senin göğsünü açmadık mı? * Yükünü üstün 
den üaıdndık. ^ Belini çökerten yükü ^ 
Ve adını yücelttik. * Şüphesiz ki, her güç¬ 
lüğün yanmda bir kolaylık vardır * Ve şüphe yok 
ki, her güçlüğün yanında bir kolaylık vardır # 
i İbadetini) bitirince emek ver (dinin yayılması¬ 
na) * Ve Rabüine yönel 


95 inci SÜRE 


f M t< <H5 *İ <>4? 4" 4>4- 4 


M<.44444444f44444t44f f 44 f 44 *+t44**«4^ 


AL-TİN (Kurma) 
SÛRESİ 

(Mf'kfcfcife 3 rjr/j]Mır, 8 â>e 11 ır.) 


<-4,44 444 4 1 e V 447-^4.. v**L W.VV' v V444444*4VM44*4*4**4444*4t 4 4 4 4 • 


Çok acıyan ve rahmeti 
■ ^ bütün varlıkları kaplıyan 

Allahın adı ile. 

v Hurma ve zeytin * Sina dağı ^ Ve bu emin şe¬ 
hir * (Hakkı için) biz insanı en güzel bir surette 


f 

i 


-; - k ,v 

— 409 


■ -v 









yarattık * Sonra da onu aşağının aşağısına indir¬ 
dik * İnanan ve iyi işler işleyenler başka. Onlara 
tükenmez mükâfat var * Dini yalanlamalarına 
sebep ne? * Allah hâkimlerin en hâkimi değil mi¬ 
dir?. 


96 mcı SÛRE 





AL-ALAK (pıhtı) 
SÜRESİ 

(Mekke'de İnmiştir. 19 âyettir J 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
’ v Allahın adı ile. 

* Oku, yaratan Rabbinin adiyle * İnsanı bir pıh¬ 
tıdan yarattı * Oku, Rabbin en büyük kerem sa¬ 
hibidir * O Allah ki, kalemle öğretti * İnsana bil¬ 
mediğini öğretti * Hayır, elbette insan azgınlığa 
düşer * Kendini müstağni görürse * Şüphesiz, 
dönüş Rabbinedir * Gördün mü men edeni * Na¬ 
maz kılarken bir kulu. * Ya o doğru yolu bulup 
giderse * Yahut - Allahtan korkmayı 
emrederse?. * Ya o da, âyetlerimizi yalanlar 
ve yüz çevirirse? * Allahın herşeyi gördüğünü bil¬ 
miyor mu? # Eğer vazgeçmezse saçlarından ya¬ 
kalarız * Yalan söyleyenin saçlarından * Kavmi- 
ni, kabilesini çağırabilir * Biz de yakında zebani¬ 
leri çağıracağız * Başka türlü olamaz. Ona uyma. 
Allaha secde et, Ona yaklaş. 


_ 470 












97 inci SÜRE 

44*44 * 444444*4*44+44*4**4«##«4444+4 4 » »M♦ ♦ ♦ » «»4 44444*44*4^ 

AL-KADR (kadir) 

SÜRESİ 

(Mekke’de inmiştir. 5 âyettir.T 

I $4444*444**444444444444444444444444444444 


Çok acıyan ve rahmeti biih 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 

* Muhakkak ki, biz Kur’anı Kadir gecesi indirdik 

* Sana Kadir gecesinin ne olduğunu öğreten nej 
dir? * Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır 

O gece, melekler ve ruh, Rabierınin izniyle ve her, 
husustaki emirleriyle inerler. * O gece şafak so- 
künceye kadar selâmet ve barış hüküm sürer. 


98 inci SÜRE 

AL-BAYYİNA (delil) 
SÜRESİ 

<Medjne”de inmiştir. 8 âyettir.) 

*44«444444444444444444 4 444 44444444 4 4444444444444444 4444 4 4 4 4 

Çok acıyan ve rahmeti bü- 
tü n var! ıklan kaplayan 
Allahın adı ile. 

* Kitap ehlinden kâfir olanlar ve ortak koşanlar 
kendilerine açık bir delil gelmedikçe kâfirlikten 



— 471 — 















vazgeçmezlerdi * * Bir peygamber Allah tarafından 
onlara temiz sayfalar okumadıkça, * O sayfalarda 
dini emirler mevcuttur * Ancak, kitap ehli kendi¬ 
lerine kesin bir delil geldikten sonra ikiliğe düştü¬ 
ler * Onlara ancak içten ve Allahın gerçek dini¬ 
ne uyarak kulluk etmeleri emredildi, doğru olma¬ 
ları emredildi, namaz kılmaları, zekât vermeleri 
emredildi, işte gerçek din budur # Kitap ehlinden, 
kâfir olanlar ve ortak koşanlar elbette cehennem 
ateşindedir. Orada ebedî kalacaklardır. Yaratılan¬ 
ların kötüleri onlardır * İnananlar ve iyi işler 
yapanlara gelince, onlar yaratılmışların hayırlı¬ 
larıdır * Rablerinin yanında ecirleri, altlarından 
ırmaklar akan Âtjin cennetleridir. Orada ebedî ka¬ 
lacaklardır. Allah onlardan razı olmuştur. Onlar 
da Allaha, şükür ederler. Bu mükâfat, Rabbinden 
korkanadır. 


99 uncu SÜRE 




AL-ZİLZAL (deprem) 
SÜRESİ 

^Mekke’de inmiştir. 8 âyettir.) 

t » » »»»»»» »»♦ ♦» »»» »» ♦»♦ »» » *»» » »* » » »» » » »» » +♦» < 


Çok acıyan ve rahmeti 
bütün varlıkları kapüyan 
Allahın adı ile. 

* Yeryüzü şiddetli bir depremle sarsılınca * Ve 
yer, ağırlıklarını çıkarınca * Ve insan «dünyaya 
ne oluyor ki?» deyince * İşte o zaman, yeryüzü 














<1 

<i: 

1 


kendi kaderini kendisi anlatacaktır ^ Muhakkak 
ki Rabbin ona vah yetmiştir * O gün jnsanl&r, 
yaptıkları kendilerine gösterilmek üzere, bölük 
bölük çıkarılırlar * Kim bir zerre ağırlığında ha¬ 
yır yapmışsa o hayrı görür Y Ve kim bir zerre 
ağırlığında şer yapmışsa o şerri görür* 


100 üncü SÜRE 


.* v.s i* * -' s- ^ s ^-A^ ■4'^4 L -4^ Aa A* 

| AL-ADÎ YAT (koşan atlar) 

I SÜRESİ 

S 

^ (Mekke'de irmıiştiı. 11 âyettir. 

% 

HH4 > W^4vVV»Vvv>VvWvVVv»V»WvVV<‘4»»V»^ t»0» t<tW4< 1 


0> 

<!> 

H 

<f. 

<)> 

w 

§ 

n 

<l) 

<l) 

, V 
<r 
14 

<ı; 

I 

<5 

ü 

I 

<£ 

<& 

<r : 

<İZ 

<0 

ş 

4> 

<ı> 

<)) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


* Tozu dumana katan atlar * Tırnaklarıyla taş^ 
tan kıvılcım saçanlar * Seher vakti düşmanı ba¬ 
sanlar * Ve her tarafı toza dumana boğanlar # 

Düşman saflarının ortasına dalanlar * (Hakkı 
için), msan Rabbine karşı pek nankördür * Elbet¬ 
te Allah buna tanıktır * Dünya mahna fazla düş¬ 
kündür * Fakat bürmyormu ki kabirdekiler dışa- 
şarıya çıkınca * Ve kalbtekiler açığa vurulunca 

* Şüphesiz, o gün Rabbin onların herşeyini bil¬ 
mektedir. 


i 

*rc ı:;: i 


— 473 — 















101 inci SÜRE 


AL-KARÎA (musibet) 

SURESİ 


(Mekke'de inmiştir. 11 âyettir.) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 


* o çarpan (musibet) # O musibet nedir? * O 
büyük felâket insana ne bildirdi? * O gün insan¬ 
lar perişan, dağılmış pervanelere benziyecekler 

* Dağlar atılmış pamuğa dönecek * Kimin tera¬ 
zisindeki tartı ağır basarsa * O, mutlu bir yaşayı¬ 
şa ulaşacaktır # Terazisi hafif çeken, * Onun sı¬ 
ğınağı cehennem uçurumu olacak * Sana cehen¬ 
nem uçurumunu bildiren şey ne? * O, kavurucu 
ateştir. 

102 inci SÛRE 


AL-TAKÂSUR (çoğaltma ihtirası) î 
SÜRESİ I 


(Mekke'de Lşmıştlr. 8 âyettir.) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 

* Çoğaltma iptilâsı (mal, mülk onlarla övünme) 
size musallat oldu (sizi oyaladı) * Mezarları zi- 




— 474 — 


/ 













* 

ce- 


yaret etmenize kadar * Hayır, yakında anhyacak- 
siniz *■ Hayır, hayır, yakında anlıyaeaksınız 
Öyle değil, iyice bir anlasanız * Muhakkak ki 
hennemi göreceksiniz * Gezlerinizle ayan beyan, 
göreceksiniz * Sonra elbette o gun (verilmiş olan) 
nimetlerden sorguya çekileceksiniz. 


103 üncü SURE 




. ^ ı *, ı >* 


hu 


b&; 


AL-ASR (ikindi) 

SÛRESİ, 

(M^kkerir inıftiştıı. 3 âyettir.I 

% * I J 


Çök acıyan ve rahmeti 
Mitün varlıkları kaplıyan 
Aüalıın adı ile. 


s- 

ar 


# İkindi vakti v (Hakkı için) insan şüphesiz 
randadır * Ama inananlar ve iyi işte bulunan 
ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler 
ka. 

104 üncü SURE 

AL-HUMAZA (aîaycı, iftiracı) 
SÜRESİ 

<Mekke‘(le İnmiştir, ü âytliır.) 

Çök acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkian kaplayan 
A Ha h m adı ile. 

* BiHlinalaycı arabozuculann vay hallerine * Ki 
mal toplar ve sayar durur * Sanır ki servet onu 

— 475 — 


»g- frS- ■/ T' İ /fr * ** r A rA ıA I 

. ı^TvTvf” ^ T 






















te*3föi9l$t 9! -■!■ ^^9:^9! 959töfâİ9{9 


ölümsüz kılacak * Hayır o, muhakkak silip süpü¬ 
ren cehenneme atılacak # O silip süpüren cehen¬ 
nemi sana ne bildirdi? * O Allahın tutuşturul¬ 
muş ateşidir * O ateş ki (suçluların) x kalble- 
rini dağlar ^ Ve ^elbette üstlerine** kapıları kapa¬ 
nır (cehennemin) * Uzatılmış sütunlarla. 

105 İnci SÜRE i. 


: 


AL-FÎL (fil) 
SÛRESİ 


| (Mekke'de irim iştir. 5 âyettir.) 

* 


V 


Çok aenyan ve rahmeti bü¬ 
tün va r îı klan kaplayan 
Allahın adı ile. 


* Görmedin mî Rabbinin fil ehline ne ettiğini 

* Onların hilelerini boşa çıkarmadı mı? * Ve üst¬ 
lerine ebabil kuşlarını göndermedi mi? * Onlara 
(kuşlar) balçıktan taşlar attılar. (Fil ehlinin 
üzerine) # Öyle ki, onlar (Fil ehli) biçilmiş ekin 
saplarına benzediler. 

106 inci SÜRE 






AL-KURAYŞ (kıareyş) | 

SÜRESİ ! 

* Mekke'de îrmıişth 4 âyettir.) t 

******* >** * * + n ****t**9** ***** * * ** *>*•* Ç 

Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 

* Kureyşin uzlaşması için ^ Yaz ve kış göçüp ko¬ 
nanların düzene girmeleri için (bunu yaptı) # 


2 

<ı> 

¥ 

¥ 

Jl 

İ> 

1 

1 

¥ 

¥ 

| 

? l> 

i 

>: 

f 

¥ 

I 

4> 

1 

s 

i 

o 

% 

¥ 

¥ 

.:ı> 

I 

¥ 

¥ 

<l> 

<l> 

I 

¥ 

1 

<1> 

I 

I 

1 

<i> 

¥ 

¥ 


¥ 

<l> 

¥ 


— 476 — 













Artık bu evin Rs,bbme kulluk edin * O Rab ki, sizi 
doyurup açlıktan kurtardı ve korkudan azat etti. 


107 inci SÜRE 



AL-MAUN 
SÜRESİ 

(Mekke'de inmiştir. 7 ayettir.) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları 
A Mahiri adı ile. 

I 

* Gördün mü dini yalanlayanı? * İşte yetimi hor¬ 
layan 0*dur * Ve yoksulu doyurmağa Ön ayak ol| 
mıyan * Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, * 
Namazlarında dikkatsizdirler (unuturlar) * Göste-| 
riş için kılarlar * Ödünç vermeyi yasaklarlar. 

108 inci SÜRE 

*<►**■*** ►*++♦*+****♦♦++•**+***<►+*# ***+#♦#♦>*♦.>***♦♦ 

AL-KEVSER (kevser) f 

SÜRESİ İ 

(Mekke’de inmiştir. 3 âyettir.) 
**♦♦*#*♦****#♦**+***#♦# +■*♦+*+++*+++♦*#*, 

Çok acıyan ve rahmeti bü- 
tıın varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adı ile. 

* Muhakkak ki biz sana kevseri verdik * Sen 
Rabbin için namaz kıl ve kurban kes * Sana sata¬ 
şan yok mu, işte kısır olan muhakkak odur. 


— 477 - 


















109 uncu SÜRE 



*'*#♦******>** 


AL-KÂFİRUN (kâfirler) 
SÜRESİ 

(Mekke’de inmiştir. 6 âyettir.) 

Çok acıyan ve rahmeti ha¬ 
tun varlıkları kaplayan 
AMahın adı ile. 


*■ De ki, ey kâfirler * Ben sizin kulluk ettiğinize 
kulluk etmem * Siz de benîm taptığıma tapmaz¬ 
sınız # Ve ben sizin taptıklarınıza tapıeı değdim 
* Siz de benim taptığıma tapıcı değilsiniz # Sizin 
dininiz size, benîm dinim bana. 


110 uncu SÛRE 


AL-NASR (yardım, zafer) 
SÜRESİ 

< Mekke'de inmiştir, a ûyt-ttir.) 


Çok acıyan ve rahmeti bit¬ 
imi varlıkları kaplayan 
AHahm adı ile. 

* Allahın yardımı ve fetih gelince & İhsanları dal¬ 
ga dalga Allah dinine girer görünce ¥ Artık Kati¬ 
bine şükret, onu takdis ve tenzih et. bağışlan¬ 
ma dile, şüphe yok ki Q‘ tövbeleri kabul edendir. 


— 478 — 


ffiissüssfcae* 



















111 inci SÜRE 


TABBAT (kurusun ) 
SÜRESİ 


(Mekke'de inmiştir. 5 âyettir.* 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 

* Elleri kuruyası Ebu Leheb, kurudu da * Ona ma¬ 
lı da kazancı da fayda vermedi * Kendisi de aldv 
alev yanan ateşe atılacaktır * Odun taşıyan 
kansı da * Boynunda hurma liflerinden örülmüş 
bir ip. 

112 inci SÜRE 

J**+*i**<*6* v Vt *.* + * * + *+ # * * »>»»♦»»♦»»»»»♦■»»»» *44 ***** **** 

AL-İHLAS (içten inanış) 
SÜRESİ 

(Mekke'de inmiştir. 4 âyettir.) 


Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan Al¬ 
lahın adiyle. 


* De ki, Allah birdir * O Allah ki, zevali yoktur ve 
herkes O’na muhtaçtır * Doğurmaz ve doğmamış¬ 
tır * Ona hiç bir şey eşit ve benzer olamaz, 

— 479 - 


















ü®5râ .raY;**cı jk-khi&h ■>*& *:- - r . --. - * -.-- ..t-jmu b ^ 


113 üncü SÜRE 


AL-FALAK (sabah aydınlığı) 

SÜRESİ | 

Mpdinrâe m m içtir, 5 âyettir- J 

>**44<Krt#^^^^4^-*^+**%+ **44 4< 4«*♦♦*+#♦♦♦+*#♦+ *4*4** « 

Çok acıyan ve rahmeti 
bütün varlıkları kaplayan 
Allahın adı ile. 

* De ki, sabah aydınlığım yaratan Allaha sığınırım 

* Yarattıklarının şerrinden * Çöküp etrafı kap¬ 
ladığı zaman karanlığın şerrinden (ufalan ayın 
şerrinden) * Düğümlere üfleyenlerin (kadınla¬ 
rın) şerrinden * Ve hasetcinin haset ettiği zaman 
ki şerrinden. 

114 üncü SÛRE 

4 < f- **># ## + ««-♦ 4 44 ♦ e MM4*4+ 44 * 4+ *4+4* +444* # 4 J 

AL-NAS (insanlar) 

SÜRESİ 

(Medine’de inmiştir. 6 âyettir.) 

3^4 #* *+ 1 }« »' j K ^^-*^*****#**^ 4 4 4 + * 41 ■£■ c. < <c 4+ 44*4? 

Çok acıyan ve rahmeti bü¬ 
tün varlıkları kaplayan 
AJlahın adı ile. 

* De ki ; insanların Rabbine sığınırım * insanlara 
hükmedene (sahibine) * insanların Allahına * 
Sinsi vesveseler verenin şerrinden, * Ki insanların 
kalbine vehim sokar * Cinden olsun insandan ol¬ 
sun (bunların şerrinden Aliaha sığınırım). 

— 480 — 




















SÜRELERİN FİHRİSTİ 


Sûreler 

1 
2 

3 

4 

5 

6 

7 

8 
9 

10 
11 
12 

13 

14 

15 

16 

17 

18 
19 
26 
21 
22 

23 

24 

25 

26 
27 




Fatiha (Açış) 

Bakara (İnek kurbanı) 
Âl-i İmran (imran soyu) 
Nisa (Kadın) 

Mâide (Sofra) 

Enam (Hayvanlar) 

Ârâf (Duvar) 

Enfâl (Ganimetler) 

Tövbe 
Yunus 
Hûd 
Yusuf 

Raad (Gök gürültüsü) 
İbrahim 
Hicir 

Nahil (An) 

İsrâ 

Kehif (Mağara) 

Meryem 
Tâ — Hâ 

Al anbiy a (Nebiler) 

Hâe 

Al müminûn (İnananlar) 
Nur 

Furkan (Ayırd eden) 
Şuara (Ozanlar) 

Nemıî (Karınca) 




— 481 — 


O.AİA?AIAg 













































» :-* » ^ >o*o g c^ jfr^ * 0 4 0K>»? ^ o » >cı » 3 i ı^ 4 c:%^r^^ 






v 

< 


I 


28 — Rasas (Hikâyeler) .... 279 

29 — Ankebut (örümcek) ..... 287 

30 — Rum (Romalılar) .. 293 

31 — Lokman . ....... 298 

32 — Secde . .... 302 

33 — Ehcâb (Müttefikler) .. 304 

34 — Saba . ...... 312 

35 — Fâtır (Yaratan) ............___ 317 

30 — Yasin . 322 

37 — Saffat (Saflar) .............. 326 

38 — Sâd .... 332 

39 — Zümer (Zümreler) ... 337 

40 — Mümin ........ ... ... 344 

41 — Fussilât (Anlatılan) . . 351 

42 — Şürâ (Danışma) ... .. 356 

43 — Zuhraf (Yaldız) . ...\. 361 

44 — Duban (Duman) . . 1 . 367 

45 — G âsiye (Diz çöken) .... s ,... 369 

46 — Ahkâf (Kum yığınları) . *. 372 

47 — Muhammet ... .. 376 

48 — Fetih ... . 380 

49 — Hucurât (Odalar) .. 384 

50 — Kâf ... . .. 386 

51 — Zftriyat .. . . 389 

52 — Tur .. ............ 391 

53 — Necin (Yılda) . . .. 394 

54 — Kamer (Ay) .397 

55 — Rahman .... 400 

56 — Vakıa .... ............... 403 

57 — Hadid (Demir) . . 406 

58 — Mucadiie (Savaş) ........ 410 

59 — Haşr (Toplama) .... 413 

60 — Mümtahine (Denenmiş) ........ 416 

61 — Saf .... .. 419 

62 — Cumua (Cuma) .. ... 421 

63 — Müııalikûn (Bozguncular) 422 



— 482 — 












































64 — Tegâ’bun (Aldatma) 


msmi 

424 

05 — Talak (Boşama) . 


. ! 

426 

M — Tahrim (Haram etme) 



42İ 

67 — Mülk .. 



430 

68 — Kalem .. 



482 

69 — Hakka . 



439 

79 — Meâriç (Miraçlar) 



437 

71 — Nuh . 



139 

7* — Cm . 



449 

73 — Müzemmil (Bürünen) .... 



443 

74 — Müdessir (Örtüne») . 



444 

75 — Kıyamet . 



446 

76 — İnsan .. 



447 


77 

7* 

79 

80 
81 
m 
88 

84 

85 

86 

87 

88 

89 

90 

91 

92 

93 

94 

95 

96 

97 

98 


Mürselât (Gönderileni^) 

Nebe (Haber) . 

Nâziat .*... 

Abese (Yükünü ekşiltti) ... 

Tekvir (Dürülme) . 

înfitâr (Bölünme) . 

Mutaffifîn (Eksik tartanlar) 
İnşikâk (Yarılma) 

Burûç (Burçlar) 

Tank (Doğan yıldız) . 

Âlâ (Yücelik) . . . 

Gâşiye (Örten) . . 

Fecr (Tan) . . 

Balad (Şehirler) 

Şems (Güneş) 

Leyi (Gece) 

Duha (Kuşluk) 

İnşirah (Açılma) 

Tîn (Hurma) 

Alak (Pıhtı) 

Kadir 

Beyyine (Delil) 


%&&&»***** 

— 483 — 


-Mİ 

451 

452 

454 

455 

456 

457 

459 

460 

461 
4(52 
468 

















































99 — Zilzâl (Deprem) . 472 

100 — Âdiyat . 473 

101 — Kâria (Musibet) . 474 

102 — Tekâsur (Çoğaltma ihtirası) . 474 

103 — Asr (Zaman, ikindi) . 475 

104 — Hümeze (Arabozucu müfteriler) . 475 

105 — Fil . 476 

106 — Kureyş . 476 

107 — Maun . 477 

108 — Kevser . 477 

109 — Kâfirûn (Kâfirler) . 478 

110 — Nasr (Zafer) . 478 

111 — Tebbet (Kurusun) . 479 

112 — İhlâs (İçdenlik) . 479 

113 — Felak (Sabah aydınlığı) . 480 

114 — Nâs (İnsanlar) . 480 


— 481 — 

























KONULARı 




SAHIFEtER 


Allaha inanmak ..................L 5 


ÇU 


Kıyamete inanmak .. 

Ahirete inanmak .. 

Gaibe inanmak ..... 

Krtr’aııa inanmak ... 

Önceki kitaplara inanmak 
öldükten sonra dirilmeye inanmak 


Dinde zorlama olmaz 


33 


Zekât ............... Sfî 

Tövbe .*................ 

Ecele inanmak ..... 5 


Emanete sadakat 




Lv 


52 


485 — : Y \ 




KONULARA GÖRE FİHRİS^ 


A) İman ve ibadetle ilgili hükümlerin başlıcalan: 


5 

6 
6 

6 

6 

11 


Meleklere inanmak . 15, 23 

İbrahimin dinine inanmak . 18 

Kıble . ,20 

Allahtan korkmak . 21 

Şeytana uymamak . 22 

Vasiyet.ı..,. 24 

Oruç ...—.. 24 

Cihad . 25 

Hac . 25 

Haram ayında adam öldürmemek . 25 

Mücahitlik .. İl 

Yetimleri koruma .............. 


Îıî 












































Peygamberlere inanmak ................. 54 

Ribanın haram edilmesi ..... 36 

Peygambere itaat ....... 61 

Namaz . 68 

Hakkı yerine getirmek ..... 71 

Söze ve ahde sadakat ..... 76 

Ahdest almak ..... 77 

Domuz etinin haram edilmesi ... 77 

Ku rbaıı .. vil^gîJSŞ. 80 

Şarab, kumar, falın haram edilmesi .. 87 

Müminlerin birlik olması ... 1S6 

Gaibi ancak Allah bilir . 149 

Her şeye bir ölçü tâyin edilmiştir . 177 

Isra . 206 

Zekât . 221 

Zinanın haramlığı ....... 252 

Zina iftirası . 253 

Muhammedi peygamber tanımak ............... 322 

Kur’am rehber tanımak .... 322 

Danışma ........ * 350 


B) Ahlâkî hükümler: 

Yoksullara yardım . 5 

Yakınlara, yetimlere, esirlere, yolda kalmışlara 

yardım .............. 23 

İsrafın haram olması ... 25 

Gösteriş için harcamanın haram olması . 35 

Sadakayı başa kakmamak ... 35 

Doğruluk ............ 40 

Zûlümden uzak olmak ..... 49 

Sabrın güzelliği ....... 49 

Şehitler Ölü değildir ....... 53 

İftira suçu . 59 

Erkeğin kadını koruma vazifesi .61 









































C) Dinî hukuk hükümleri: 


Kısas 


$ 


i 

0 > 

I 


m 


Kadmın itaat vazifesi .....................61 

Selâma şuamla mukabele .... 66 

Bansın hayırlı olduğu .........71 

Eşler arasında adalet ....................... 71 

Müminlerden dost edinmek . 72 

Söze ve ahde bağlılık ..... 76 

Riyadan uzaklaşmak ...j... 81 

Gerektiğinde muhaceret etmek .... 134 ^ 

Allahtan başkasından korkmamak .. 134 

Münafıklara karşı savaşmak ...]. 141 

Günahın açığını da gizlisini de işlememek ....L. 202 

Evlâdını öldürmemek . 203 

Nankörlük etmemek ........ 205 

Mülâyim söz söylemek .:. 241 

Tevazu ... 242 

Zinaya yaklaşmamak ..... I 252 

Ziynetlerini teşhir etmemek ...,. T 255 

İzin almadan evlere girmemek .....j, 255 

Tartıyı, ölçüyü doğru kullanmak .......J 271 

İsraftan çekinmek .......... 277 

Fesatçılığın haram olması . 303 

Allahtan korkmak . 304 

Ululuk taslamamak ........ 315 

Şükretmek .......**,. 343 

Muhacirlere yardım .. 414 

İnananları barıştırmak ..385 

Birbiriyle alay etmemek . 385 

Mütecessis olmamak . 386 

Öğüt vermek . 381 



23 


Vasiyet ....... 23 

Harapı ayında adam öldürmemek . 25 

Yetim haklan ....... 28 

. I 




— 487 — 






















































Boşama ............ 29 

Bekleme müddeti .......... 29 

?Üç kere boşama ..... 29 

Dula nafaka ....... 31 

Kibanııı haram edilmesi .... Sİ 

Borçlan yazı ile tesbit ..... 37 

Şahit huzurunda borçlanma . 37 

Kellin alarak borç verme ..... 37 

Borçluya mehil ..... 37 

Evlenme . 57 

Mihir . 57 

Eşlere eş muamele ........... 57 

Yetim haklan . 57 

Miras . t .«. 58 

Fuhşa tanıklık . . ..... 58 

Yalan tanıklığın cezası ...... 59 

Nikâhı caiz olmayanlar ..... 59 

Câriye . 60 

Öldürmenin diyeti . 67 

Hırsızın elinin kesilmesi . 81 

Adalet vecibedir . 82 

Yeminin kefareti . 87 

Vasiyet ........ 89 

Tanıklık . 89 

Suçun şahsiliği . 82 

Takat dışı mükellefiyet ........ 90 

Ganimeti aşırmak suçu .. 126 

D) Tarihî kıssalar: 

Sûrelerin pek çoğunda bilhassa Bakara, Yusuf, 
Hud. sûrelerinde. J ' 












































E) Geleceğe işaret eden âyetler: 


Kıyamet ...( 5 

Ölülerin dirileceği . fi 

Cennet ve cehennem .. 39 — 112 

Ümmetlerin eceli ..... 110 

4 

Dünyanın sonu ... 

Romalıların önce yenilip sonra yenecekleri 

Dine çok bağlı bir kavinin geleceği . 

Fethin müyesser olacağı .... 

F) ilme ve bilgine verilen değer: 


393 

355 

380 


1 — Allahm sıfatlan arasında en sık tekrarlandım. 

Onun her şeyi bildiğidir. 

2 — «Bilenle bilmeyen bir olur mu?.» âyetL 

3 — Kitap ehlinin bilginlerine verilen özel yer. 

4 — Ancak Allahın öğrettiği kadar ilme sahip 

Umabileceği. 

5 — «Dilediğine ilim verir» âyetL 
«Topluluklan hayıra çağıracak bilginler tmlmı» 
ildir» âyetL 


k,- cfcfc: : ;r;*i^eîTİT.7 s 

— 489 —. 


















BÛtfin dikkatlere rağmen baskı tekniği dtteyıs^rle gözden 
kaçan aşağıda yazılı dizgi yanlışlarının düzel tilme sini özür 
dileyerek rica ederiz. Aynı sebepten, noktalama İMalanma 
da müsamaha ile görülmesini niyaa ederiz. 


Sahifc Satır Yanlış 


Doğru 


Kurban sy 
Gazaba/ 

Bitirmesini ^ 

Babaya ^ 

Gözet ^ 

E ak ^ 

Gelmesine ^ 

Kı sS 
Kıs / 

Zebur ^ , 

İndirmişti ^ 

Haberdar . ^ 

Allaha S 
Etmeye ^ 

İlkah X 

Sûresinden /y 
Sabulardan / 

Ayet başına «de ki* / 
konacak 

Âyet başına «de ki* 

konacak 

Andolsun / 

Âyet başına «Ey 
âdem oğullan 
Âyet başına «Deki* ^ 
A ye ^ başına «de ki* / 
konacak 

Dediler ki den sonra 
De ki 

Bu âyet sehven burar 
ya girmiştir. 

Gaddar ^ S 
Hizmeti 

Batınca ^ 

Orman / 

Süre / 


Kur bam ' 

Azaba ^ 

Birleşmesini 
Ana, babaya / 

Bak ^^ 

Gözet 

Gelmesinde y 
Kısas ^ 

Kısas Z' 

Bu kelune yok v ' 
İndirmişti evvelce 7^ 
Haberler **- 
Onlara ^ 

Etmeyene ^ 
tlka * 

Sûresi^ y 
S abiiterden 


tuhakkak 


Muntazam 
'Hikmeti 4 * 
Boftkrkep ■ 
Eyke S/ 
Sûre / 


— »0 











Ktmekdir 
Bu kelime ol 
E il diril dikj#ıa 
T ar di k r 


15 

15 

21 

28 

38 

65 

75 

92 

104 

131 

161 

200 

268 

222 

225 

225 

228 

229 

269 

288 

323 

328 

333 

335 

341 

343 

343 


22 / Duluydu 

23 S Ediyor 

29 S Bulanlardır 

37 ' Hakimdir 
26 ^ indirmişti 

4 Ölmedim 

30 + S Bulacak!ardır 

38 ^ Korkarım 
15 ^ Bu 

15 ^ Korkmazlar 
22 ^ Açtırmayın 
J6 /. Kuldu 
29 * Derler 

26 y Dunımdayis 

19 y Kolaylaştır 

20 -Et 

4 Diasırlar 
f Oldu 
S j*it 

f çekilecektir 
'*/ Edinmeyin 
' Gürdünüz mü 
* ' Edeceklerdi 
* Zorladık 
Sy Haikedecek 
j Olmam 
' Ediyorsunuz 


10 

18 

30 

20 

22 

26 

7 

17 


— 4Dİ — 


yapmaktır 
Hakimi ^ 

Bildi rdiktrn ^ 
Ver 


Onu 


Beni 

ve 28 nei satırlar yer 
değişecek . 

De ia ^ 

D e id 

Bu satır fazladır 
Mid ^ , . 

Raaö 'V 
ZhSiyat 

Verir — 


Dedi kİ 
Dedi ki 


Mim 
Vaad 
Zari yat 
Vermez 


Aşağıda gösterilen sahife ve satiri arda yazılı kelimenin se¬ 
nanda âyet başı işareti olan yıldız bulunması lâzımdır. Özür 
dileyerek düzeltiriz. 


Sahi f e Satır Kelime 











pmğtm snhife t* ratın gösterilen ke&metertm smmn&aftl fi X- 
frflraü faai^nİocoJtiM-, özür dileyerek ^